Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

KABUL ETME VE KABUL ETMEME DİLİ

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "KABUL ETME VE KABUL ETMEME DİLİ"— Sunum transkripti:

1 KABUL ETME VE KABUL ETMEME DİLİ
Bu sunu hazırlanırken “Etkili Öğretmenlik Eğitimi” adlı kitaptan yararlanılmıştır.

2 ÖĞRENCİLERİN SORUNLARI OLDUĞUNDA ÖĞRETMENLER NE YAPABİLİR?
Öğretmenlerin iki ortak yakınması vardır: Danışman olmak üzere eğitilmedikleri için yardımcı olmakta kendilerini yetersiz hissetmektedirler. Yardım için el uzattıklarında öğrenciler tarafından geri çevrilmektedirler. SORUN ÖĞRENCİDEYKEN ÖĞRETMENLER YARDIM ETMEDE NEDEN BAŞARISIZ OLUR? Öğretmenlerin çoğu, sorunu olan öğrencilerin gönderdikleri küçük iletileri anlamada oldukça duyarlıdırlar. Öğretmenler sorunlara nasıl etkili bir biçimde tepki göstereceklerini bilmediklerinden yardımcı olamazlar. Örneğin, bir öğrenci sık sık sınıfta dalıp gidiyorsa sorun kimindir? Burada sorun öğretmenin değildir, çünkü bu sorun öğretmenin öğretme etkinliğine elle tutulur, gözle görülür bir biçimde etki etmez. Böyle bir sorun karşısında çoğu öğretmen, öğrenciye bu davranışının kabul edilemez olduğu iletisini verir; onun değişmesini, Sanki sorunu yokmuş gibi davranmasını ve sorunu ne olursa olsun onu bir kenara bırakmasını ister. Öğretmenin bu yaklaşımına “Kabul Etmeme Dili” denir.

3 KABUL ETMEME DİLİ: İLETİŞİMİN 12 ENGELİ
Öğretmenin gönderdiği binlerce kabul etmeme iletisi on iki kümede toplanabilir. Bunlar, öğrencinin öğrenmesini engelleyen, sorunlarını çözmesinde gerekli olan iki yönlü iletişimi yavaşlatır, engeller ya da tümüyle yok eder. Ödevini tamamlamakta zorluk çeken bir öğrenciyi ele alalım: Sorunu olduğunu şu ya da bu şekilde dile getirecektir. Çünkü bu onu gerçekten rahatsız etmektedir. Aşağıda kabul etmeme dilini ileten ilk beş yanıt türünün ortak özellikleri yargılayıcı, değerlendirici ve bastırıcı olmalarıdır. Emir Vermek, Yönlendirmek: “Yakınmayı bırak da ödevini yap.” cevabı öğrenciye duygularının, gereksinimlerinin ya da sorunlarının önemsiz olduğunu anlatır. Öğrenci, öğretmenin duygu ve gereksinimlerine göre davranmak zorundadır. Öğretmenler bu tür davranışları ile, öğrencilerde karşılık verme, direnme, bağırıp çağırma gibi olumsuz davranışlar ve düşmanca duygular yaratabilirler.

4 2. Uyarmak, Gözdağı Vermek: “Bu dersten iyi not almak istiyorsan, biraz kıpırdan!” Bu iletiler öğrenciyi korkutur ve sindirir. Bunlar da emir verme ve yönlendirmede olduğu gibi düşmanlık yaratır. Öğrenciler bazen uyarı ve gözdağına şöyle karşılık verirler: “Olmuyor işte! Yeter artık, ne olacağı umurumda değil.” Bazen de öğretmen bir gözdağı vererek, örneğin, “Yazını zamanında bitirmezsen bitirinceye kadar burada kalırsın.” dediğinde öğrenci yalnızca öğretmenin bu cezayı uygulayıp uygulayamayacağını görmek için yasaklanan şeyleri yapar. 3. Ahlak Dersi Vermek: “Okula ders çalışmak için geliyorsun. Kişisel sorunlarını evde bırakmalısın.” Bu tür ilişkilerde dış otoritenin ve zorunlulukların gücü öğrenciye karşı kullanılır. Öğrenciler, genellikle “yapmalısın, etmelisin” lere karşı koyar ve kendilerini daha güçlü savunurlar. Ahlak dersi veren iletiler öğrenciye, öğretmenin onun yargısına güvenmediği, başkalarının doğruluğuna inandığı şeyleri kabul etmesinin onun için daha iyi olacağı düşüncesini verir.

5 4. Öğüt vermek, Çözüm ve Öneri Getirmek:
“Şimdi senin yapacağın şey, zamanını iyi planlamak. O zaman bütün ödevlerini bitirebilirsin.” Bu tür iletiler öğretmenin, öğrencilerin sorunlarını kendi kendilerine çözebilme yeteneği olmadığına inandığının kanıtıdır. Bunlar bazen öğrenciyi öğretmene bağımlı yapar, kendisi için düşünmesini engeller ve her sorununda, çözümü kendi dışındaki bir otoriteden beklemeye başlamasına neden olur.

6 5. Öğretmek, Nutuk Çekmek, Mantıklı Düşünceler Önermek: “Duruma bir bakalım. Ödevini tamamlamak için yalnızca 4 günün kaldığını hatırlasan iyi olur.” Öğretmen-öğrenci ilişkisinde sorun olmadığı zamanlarda öğretme, nutuk çekme öğrenciler tarafından kabul edilebilirken, sorunlu dönemlerde kabul edilemez. Sorunu olan öğrenciler “öğrenmeye” aşağılık duygusu, yetersizlik duygusu ile tepki gösterebilirler. Mantık ve gerçekler öğrencinin mantıksız ve bilgisiz olduğunu hissettirdiği için, genellikle içe kapanıklık ve küskünlük ortaya çıkar. Öğrenciler de yetişkinler gibi yanlışlarının gösterilmesinden hoşlanmazlar. Sonuna kadar düşüncelerini savunurlar. “Ben haklıyım ve bunu kanıtlayacağım” diye düşünürler. Nutuk çekme etkisiz bir yöntem olmasının yanı sıra uygun kullanılmadığı durumlarda nefret edilen bir yöntem de olur. Öğrenciler sıkılır ve dinlemeyi bırakırlar. Bazen de öğretmenin gerçeklerini çürütmek için onları yalnızca ders dışı konularda değil, ders içinde de eleştirirler.

7 6. Yargılamak, Eleştirmek, Suçlamak, Aynı Düşüncede Olmamak: “Sen tembelsin ya da işi ağırdan alıyorsun.” Bu tür iletiler öğrenciler üzerinde öbürlerinden daha olumsuz etki yapar. Benlik kavramı, çocuğu yetiştiren ve onun yaşamındaki en önemli yetişkinler olan anababa ve öğretmenlerinin yargı ve değerlendirmeleri ile biçimlenir. İşte bu nedenle, olumsuz değerlendirmeler çocuğun benlik saygısının aşınmasına neden olur ve karşı eleştiri için onu kışkırtır. Öğrencilerin saygısızlığından yakınan öğretmenler çoğunlukla değerlendirmeleri çok sık kullanan öğretmenlerdir. Olumsuz değerlendirmelerin yinelenmesi en kötüsüdür. Bu öğrenciler sevilmediklerini, işe yaramadıklarını ve hiçbir şeyi hak etmediklerini düşünürler. Bu tip öğrenciler kendilerine zarar verebilecek bir kişilik geliştirebilirler. 7. Ad Takmak, Alay Etmek: “İlkokul öğrencisi gibi davranıyorsun.” Bu iletiler öğrencilerin benlik imajları üzerinde olumsuz etki yapar.

8 8. Yorumlamak, Analiz Etmek, Tanı Koymak: “Sen açıkça bu ödevi yapmaktan kaçıyorsun.” Bu tip iletiler öğretmenin, Tanrı gibi içlerini okuduğu , her şeyin nedenini bildiği hissini uyandırır ve bu da öğrencilerin konuşma isteğini yok eder. Çünkü, öğretmenin bu analizi doğruysa, öğrenci kendini çıplak olarak açıkta kalmış hisseder; yanlışsa, ki çoğunlukla böyledir, öğrenci yersiz suçlandığı için kızar. Bütün bunların sonucunda düşüncelerini öğretmenle paylaşmamayı öğrenir ve bu çok tehlikelidir. 9. Övmek, Aynı Düşüncede Olmak, Olumlu Değerlendirme Yapmak: “Sen gerçekten çok yetenekli bir gençsin, eminim bunu yapmanın bir yolunu bulursun.” Öğrencinin öz imgesine uymayan olumlu bir değerlendirme kızgınlık uyandırır. Ayrıca öğrenciler haklı olarak öğretmen olumlu yargılıyorsa başka bir zaman da olumsuz yargılayabilir sonucunun çıkarır. Ayrıca yargılamanın üstünlüğü hissettirdiğini de düşünür. Bir diğer sorun da övgünün çok kullanıldığı bir sınıfta, övgünün yokluğu eleştiri olarak yorumlanabilir. Dahası çok fazla övülen öğrenci buna alışır ve sürekli övülmeye gereksinim duyar. Başkalarının yanında övülmek öğrenciyi utandırır. Öğrencilerin çoğu “iyi örnek” olarak gösterilmeyi, “kötü örnek” gibi aşağılayıcı bulur.

9 10. Güven Vermek, Desteklemek, Avutmak, Duygularını Paylaşmak: “Böyle hisseden tek kişi sen değilsin. Zor görevlerde ben de aynı şeyleri hissederdim, ama işin içine girince o kadar zor olmadığını göreceksin.” Bu iletiler yüzeyde sorunlu öğrenciye çok yararlıymış gibi gözükür, ama değildir. Öğretmenin karmaşık duygular yaşayan öğrenciye güven vermeye çalışması onda anlaşılmadığı izlenimini uyandırabilir. Güven vermenin her türü, sorunlu kişinin abarttığını, gerçekte ne olup bittiğini anlamadığını ve bir bakıma “gerçek dışı” duygular taşıdığını hissettirir. Bu nedenle öğrenciler de kendilerine destek veren öğretmenlerin çabasına düşmanca tepki verir. 11. Soru Sormak, Sınamak, Sorguya Çekmek, Çapraz Sorgulamak: “Ödevin çok mu zor? Bu ödevi ne kadar zamanda yaptın? Yardım istemek için niye bu kadar bekledin?” Sorunlu öğrenciye soru soran öğretmenler, öğrencide, sorununu çözmede ona yardımcı olacağı yerde, sorunu onun adına kendisinin çözmesi için bilgi topladığı izlenimini uyandırır. Sorunu olan öğrenciye sorununu çözme amacı ile sorulan her soru, onun konuşma özgürlüğünü sınırlar ve bir sonraki iletisini sanki dikte ettirir.

10 12. Sözünden Dönmek, Oyalamak, Alay Etmek, Şakacı Davranmak, Konuyu Saptırmak:
“Boşver, daha zevkli şeylerden konuşalım”, “Şimdi zamanı değil”, “Dersimize dönelim”, “Bu sabah galiba birileri yatağının sol tarafından kalkmış.” Böyle iletiler yüzünden öğrenci, öğretmenin onunla ilgilenmediğini, duygularına saygı göstermediğini, belki de onu dışladığını düşünür. Öğrenciler sorunlarını dile getirmek istediklerinde çok ciddidirler. Şakayla, espriyle karşılık vermek onları incitebilir ve itilmişlik, bir kenara atılmışlık duygusunu uyandırır. Öğrencileri başından savmak, o anki düşüncelerinden saptırmak, ilk başta başarılı gibi görülebilir. Ancak kişinin üzerinde konuşulmayan duyguları yeniden ortaya çıkacaktır.; çünkü ertelenen sorunlar çözümlenmemiş sorunlardır. Öğrenciler saygıyla dinlenilmek ve anlaşılmak isterler. Alay eden, oyalayan öğretmenler, onları sorunlarının çözümünü başka kişilerde aramaya iterler. Böyle öğretmenleri yardım için danışabilecekleri, güvenebilecekleri ve iletişim kurabilecekleri kişiler olarak görmezler.

11 KABUL DİLİ NEDEN ÖNEMLİDİR?
Başkası tarafından olduğu gibi içtenlikle kabul edildiğini anlayan bir kişi kendini özgür hisseder ve nasıl değişeceğini düşünmeye başlar. Nasıl büyüyeceğini, nasıl farklı olacağını, yapabileceğinden daha fazlasını nasıl yapabileceğini tasarlar. Öğretmenler konuşmalarıyla içten bir “kabul edilme duygusu” aşıladıklarında gerçekten inanılmaz derecede etili bir güce sahip olduklarını görürler. Öğrencilerine kendilerini kabul etmeyi, kendilerini sevmeyi ve kendi değerlerini anlamayı öğrenmelerinde yardımcı olabilirler. SORUNLU ÖĞRENCİLERE YARDIM ETMENİN ETKİLİ YOLLARI EÖE kurslarında öğretmenlere, bir kişiye yardım etmenin yolunun hiçbir şey yapmaksızın yalnızca orada olmak olduğu anlatılır. Öğrencileri dinlemenin ve böylece onların sorunlarına daha etkili biçimde yardımcı olmanın dört farklı yolu şunlardır: Edilgin Dinleme (Sessizlik) Sessizce dinleme gerçekte kabul etmeyi gösterir ve öğrencinin sizinle daha fazla paylaşması için onu yüreklendiren çok güçlü bir sözsüz iletidir.

12 Kabul Ettiğini Gösteren Tepkiler
Dinlerken özellikle duraklamalarda onu gerçekten dinlediğinizi göstermek için sözlü ya da sözsüz belirtiler vermek son derece yardımcı olacaktır. Bunlara kabul tepkileri denir. Baş sallamak, öne eğilmek, gülümsemek, kaş çatmak ve başka davranışlar uygun olarak yapılırsa, onu gerçekten dinlediğinizi bilirler. “Hı-hı”, “Evet”, “Anlıyorum” gibi sözlü belirtiler de yine öğretmenin ilgili olduğunu, dikkat ettiğini gösterir ve öğrencinin konuşmasını sürdürmesini sağlar. Kapı Aralayıcı İletiler Öğrenciler, bazen daha çok konuşmak, derine inmek ve başlamak için bile ek yüreklendirme beklerler. Bu iletilere, kapı aralayıcılar denir. Bu iletiler sonu açık sorular ve düz tümcelerdir. Hiçbiri söylenenle ilgili bir değerlendirme içermez. Örnek: “Bu konuda daha fazla bir şey söylemek ister misin?” “İlginç, devam etmek ister misin?” “Söylediklerin çok ilginç.” “Bu konuda konuşmak ister misin?”

13 ETKİN DİNLEME İÇİN NELER GEREKLİDİR?
Etkin dinlemenin etkili olabilmesi için öğretmenin belirli tutumlara sahip olması gerekir. Bunlar olmadan öğretmen içtenlikten uzak ve yönlendirici olarak algılanır, hatta en doğru yapılan Etkin Dinleme bile öğrenciye yapay ve mekanik görünür. Öğretmen, öğrencinin kendi sorunlarını çözebileceğine içtenlikle inanmalıdır. Öğrenci çözümü bulmakta yavaşsa ve yukarıdaki örnekte olduğu gibi bocalıyorsa, öğretmen yine de yönteme güvenmeli ve günler, haftalar, hatta aylar alsa da yöntemin çözüm bulmayı kolaylaştırdığını unutmamalıdır. 2. Öğretmen, öğrencinin dile getirdiği duygu ve düşüncelerini, bir öğrencide olmaması gereken düşünceler saysa bile gerçekten kabul edebilmelidir. Öğrenciler bu duygularını açıkça dile getirip derinlemesine incelediklerinde onlardan kurtulabilirler. 3. Öğretmen, duyguların genelde geçici ve anlık olduğunu bilmelidir. Etkin Dinleme, öğrencilerin duygudan duyguya atlamalarına ve duyguların açığa çıkarak boşaltılmasına yardımcı olur. 4. Öğretmen, öğrenciye sorularında yardımcı olmayı istemeli ve bunun için zaman ayırmalıdır.

14 5. Öğretmen sorunu olan her öğrenci ile birlikte olmalı ama kendi kimliğini korumalıdır. Öğrencinin sorunlarını kendininmiş gibi hissetmeli, ancak kendi sorunu olmasına izin vermemelidir. 6. Öğretmenler, öğrencilerin sorunlarını paylaşmak ve konuşmaya başlamak için zorlanabileceklerini bilmelidirler. Etkin Dinleme, öğrencinin sorununa açıklık getirip derinine inmesine, böylece kendini rahatça anlatmaya başlamasına yardımcı olur. Öğretmenler de konuşmak istemedikleri zaman öğrenciye bunu açıkça söyleyip ona daha yararlı bir başka kişiyi önermelidir. 7. Öğretmenler öğrencilerin sorunlarının gizliliğine saygı duymalıdır. Çoğu zaman öğretmenler odasında çocukların sorunları açıkça konuşulur. Oysa hiçbir şey danışmanlık ilişkisini bundan çabuk yok edemez.

15 ETKİN DİNLEMENİN OLUMLU SONUÇLARI NELERDİR?
Sonuç olarak etkin dinleme öğrencinin sorun çözmesine yardımcı olan ve çözme sorumluluğunu öğrencide bırakan bir yöntemdir. Öğrenciler öğretmenin kendilerini dinlerken düşünce, görüş ve duygularını anladığını ve kabul ettiğini görüp onun görüşlerini almaya hazır olurlar. Böylece öğrenci ve öğretmen arasında daha YAKIN ve anlamlı bir kurulur. Öğretmenin kendisini dinlediğini bilen öğrencide kendine değer ve önem verme duygusu gelişir. Kendine saygısı artar ve anlaşılmaktan mutlu olduğu için, kendisini dinleyen öğretmene daha sıcak duygular beslemeye başlar. Açık yürekle dinlemek, öğrenci ile yaşamda birlikte olmak ve onu olduğu gibi kabul etmek, önem vermek, saygı göstermek ve sevmek demektir. Bu duygularla kurulan bir iletişimde disiplin sorunun azalacaktır. Çocuklar sevip saydıkları öğretmene fazla sorun çıkarmazlar. Böylece disipline harcanan zaman öğretmeye ve öğrenmeye kalır.


"KABUL ETME VE KABUL ETMEME DİLİ" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları