Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

BİLGİ TOPLUMUNA GEÇİŞTE ÜNIVERSİTELERİN ROLÜ

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "BİLGİ TOPLUMUNA GEÇİŞTE ÜNIVERSİTELERİN ROLÜ"— Sunum transkripti:

1 BİLGİ TOPLUMUNA GEÇİŞTE ÜNIVERSİTELERİN ROLÜ
Adnan Menderes Üniversitesi 26 Eylül 2011 Prof. Dr. Yunus Çengel Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul (Nevada Üniversitesi, ABD)

2 BİLGİ ÇAĞI İçinde bulunduğumuz çağa haklı olarak bilgi çağı deniyor. Bilişim ve iletişim, çağımıza damgasını vuran yüksek değerler. Bilim değişimi tetikliyor, ve teknoloji bu değişimin motorluğunu yapıyor. Eskiden zenginliğin ölçüsü sahip olunan toprak ve doğal kaynaklardı, ve zenginleşmenin yolu daha çok toprağa hükmetmekten geçiyordu. Sanayi devrimi bu anlayışı değiştirdi, ve hammaddenin değerini kat kat arttıran sanayileşme zenginliğin yeni ölçüsü oldu. 20. asrın ikinci yarısından sonra ise bilimsel araştırmalara yönelinmesiyle mamul madde yerine bilgi üretimi ön plana geçti, ve bilgi en kıymetli meta oldu. Zaten bu yüzden zamanın akıl ve bilim zamanı olduğunu gören ülkeler bilgi-tabanlı ekonomiye bir an evvel geçmek için gayret göstermektedirler. Bilim ve teknolojiye hakim olanlar refah, kuvvet, ve itibara sahip olmaktadırlar. Artık en zengin ülkeler en çok doğal kaynağa sahip olanlar değil, en yüksek beyin gücüne sahip olanlardır. En güçlü firmalar da AR-GE’ye yönelip teknoloji geliştiren firmalardır. Zamanın değişen değerlerini iyi okuyan ülkeler, net beyin göçü almak için gerekli altyapıyı oluşturup bir cazibe merkezi olmakta, ve böylelikle bilgiyle donanımlı kişileri ve dolayısıyla bilgiyi kendilerine çekmektedirler.

3 BİLGİ TOPLUMLARI: ÇAĞDAŞ BİR REALİTE (UNESCO, 2005 Raporu, 220 s)

4 BİLGİ TOPLUMUNA GEÇİŞ: e-DEVLET PROJESİ

5

6

7

8 BİLGİ PATLAMASI: BİLGİ HER 4 YILDA KENDİNİ KATLIYOR
Hızlandırılmış büyüme, artan karmaşıklık, ve hızla değerini kaybetme trendi, çağdaş bilginin karekteristikleri arasındadır. Milat (Miladi takvimde ‘0’ yılı) referans alınınca, bilginin ilk kez kendini katlaması 1750 yıl aldı. Sonra bilgi kendini 50 yılda katladı. Dünyadaki bilgi şimdi kendini her 4 yılda bir katlıyor. 2020’de bilginin kendini her 73 günde bir katlaması bekleniyor. Biz bu yeni bilginin ancak küçük bir kesrine vakıf olabiliyoruz. Dünyadaki yeni bilginin temel ifade dili ise İngilizcedir, ve bu realite İngilizceyi dünyanın gayri resmi dili yapmıştır. Bu globalleşme çağında artık fonksiyonel ‘Dünya Vatandaşı’ olmanın yolu ‘Dünya Dilini’ bilmekten geçmektedir. Kaynak: UNESCO Forum Occasional Paper Series Paper No. 4 (2003).

9 Zamanın Değişen Değerleri
Değişimin yavaş olduğu ve önde gelen bilgi kaynağının da eğitim kurumları olduğu eski zamanlarda eğitimin omurgası örgün eğitim idi. Kişiler okullarda resmi eğitimleri sırasında öğrendikleri bilgileri ve kazandıkları becerileri uzun yıllar kullanabiliyordu. Mezuniyetten sonra okul dışında bilgiye ulaşmak zor olduğundan, öğrencilik döneminde mümkün mertebe fazla bilgi ve beceri kazanmak önemli idi. Bunun sonucu olarak müfredat programları ağır ve ders yükleri fazla idi. ANCAK: içinde bulunduğumuz modern çağda şahit olduğumuz hızlı değişim ve bilgiye ulaşmadaki kolaylık, bu resmi tamamen değiştirdi. Yeni bilgi üretimi zamanla eksponansiyel olarak artmakta, ve bilgi çok kısa bir sürede eskimektedir. Böyle dinamik bir ortamda okullarda resmi eğitim sırasında edinilen bilgiyle yetinip gerçek hayatta uzun süre işlevsel olmak mümkün değildir. O yüzden okul sonrası öğrenmeye devam etmek, modern çağın bir realitesidir. Bu da organize bir haldeki yaygın eğitim ile ve/veya kişinin normal hayatını devam ettirirken belli bir plan dahilinde olmadan okuyarak veya gözlemliyerek kendini eğitmesi ile olur. Zaman, çok balık toplama değil, balık tutmasını öğrenme zamanıdır.

10 Yaşam alanı = Öğrenme alanı
Değişen Okul Kavramı Yaşam alanı = Öğrenme alanı

11 Modern Çağda Örgün Eğitim
Bilginin çabuk eskiyor olması ve hayat boyu öğrenmenin herkesin yüzleşmesi gereken bir realite olması, okullardaki örgün eğitimi de etkilemesi kaçınılmazdır. Okullar artik ‘bilgi yükleme merkezleri’ olarak varlıklarını devam ettiremezler. Keza öğretmenler de artık ‘bilgi yüklüyen kişiler’ olarak kalamazlar. Bu modern çağda örgün eğitim kurumlarının önde gelen birkaç misyonu şöyle ifade edilebilir: Öğrenmesini öğretmek, Hayatboyu öğrenmenin öneminin zihinlerde kalıcı bir tarzda yerleşmesini sağlamak. Kişiyi temel bilgi ve becerilerle techiz edip kendi kendine öğrenme özgüvenini kazandırmak. Bunların da başarıyla yapılabilmesi için hayal gücü (yaratıcılık), girişimcilik (entrepreneurship), ve yenilikçilik (inovasyon) vasıflarının gelişimine özel gayret sarfetmek.

12 BİLGİ TOPLUMU İÇİN YÜKSEKÖĞRETİM (OECD, 2008 Raporu)
Yükseköğretimin gittikçe daha bilgi-güdümlü olan global ekonomide rekabet edebilirlik için büyük bir itici güç olması, yükseköğretimi hiç olmadığı kadar önemli hale getirmiştir. Yükseköğretim sosyal ve ekonomik gelişime dört yoldan katkı yapar: İnsan sermayesinin oluşturulması (öğretim yolu ile) Bilgi tabanlarının kurulması (Araştırma ve Geliştirme ile) Bilginin yaygınlaşması ve kullanılması (bilgiyi kullananlarla iletişim ile) Bilginin muhafaza edilmesi (bilginin nesilden nesile aktarılması, kaydedilmesi)

13 ZENGİNLİKLE FAKİRLİĞİN FARKI: BİLGİ
Kişi başı milli gelirde 6 kat fark How important is knowledge? Forty years ago, Ghana and the Republic of Korea had about the same income per capita. By 1990, Korea’s income was six times higher than Ghana’s. While part of the difference is due to more investment and more workers, half of the difference is attributed to Korea’s greater success in organizing and using knowledge. Kaynak: Dünya Bankası

14 DÜNYA TİCARETİNDE TEKNOLOJİK ÜRÜNLERİN PAYI
Kaynak: Dünya Bankası, 1999

15 TARIMDA BİLGİ TABANLI YEŞİL DEVRİM
The Green Revolution illustrates how addressing both types of problems can improve people’s lives. The first steps in the Green Revolution involved narrowing knowledge gaps—research to develop new seeds and techniques, and teaching the new techniques to farmers. But the potential of the Green Revolution could not be unleashed unless poor farmers obtained loans to buy new seeds and fertilizer. As we will see, credit for the poor is a classic information problem. Lack of credit and other information problems turned out to be as important and difficult as the original agricultural research. One study in India found that for a typical family with a small parcel of land, the loss of potential income over five years from slow adoption and inefficient use of high-yielding varieties was nearly four times its annual income before the introduction of the new seeds. As these problems were addressed, through research, agricultural extension services and later through microcredit, the Green Revolution indeed helped the poor. Incomes of small farmers almost doubled and the incomes of landless laborers—the poorest of the poor—more than doubled. Kaynak: Dünya Bankası, 1999

16 ÜNİVERSİTELERİN ROLÜ: ABD Örneği
ABD’de üniversitelerin yaygınlaştılması 150 yıl öncesine dayanır, ve ekonomiyi desteklemek amacıyla yapılmıştır. 2 Temmuz 1862’de başkan Abraham Lincoln, Federal hükümetin her eyalete yüzbinlerce dölüm arazı bağıslamasını öngören Arazi-bağış kanununu (Land Grant Act) imzaladı. Bu kanunun amacı, 50 eyaletin her birinde tarım ve makineleşmeyi desteklemek amacıyla birer Ziraat ve Mekanik Sanatlar Fakültelerinin kurulmasını sağlamak, ve buralarda çiftçileri ve makinacıları eğitmekti. Bu üniversitelerin misyonu, topluma ihtiyaç duyduğu eğitim, bilimsel araştırma, ve yerinde hizmeti sunmaktı. ABD’nin tarım ve teknolojide dünya lideri olmasında eğitime yapılan bu yatırımım büyük etkisi olmuştur. Avrupa Birliği 2000’de Lisbon’da “2010 yılına kadar dünyada rekabet gücü en yüksek ve bilgi-tabanlı en dinamik ekonomi olmak” hedefini benimsemiştir.

17 BİR TEKNOLOJİ HARİKASI
UYDU = Madde {bakır, demir, plastik, ...} + Madde-dışı {hayal gücü (yaratıcılık), bilgi (teknoloji), beceri, sanat...} 1000 kg, $100 milyon $100 bin/kg Hammadde değeri: $1/kg?

18 MEB ve Hayat boyu öğrenim
Hayat boyu öğrenimin hayata geçmesi Milli Eğitim Bakanlığı’nın da öncelikli konularından biridir, ve bu amaçla yeni bir Genel Müdürlük (eskiden Daire Başkanlığı) kurulmuştur. Ayrıca, Bolonya süreci ve Kopenhag kriterleri uyarınca eğitimde girdilere değil çıktılara yani kazanılan bilgi ve becerilere bakılacaktır. Artık işe alımlarda diplomaya değil, sahip olunan bilgi ve beceri yeterliliklerini ölçen bağımsız kuruluşların verdiği yeterlilik belgelerine önem verilecektir. Kendi kendini eğiten bir kişi, kazandığı bir beceriyi sertifikalandırabilirse, o konu ile ilgili hiç eğitim almamış olsa bile formal eğitim almış kişilerle beraber o sahada işe girebilecektir. ABD’de mühendislik eğitimi almadıkları halde yeterli mühendislik bilgi ve becerisine sahip olanlar mühendis kadrolarında istihdam edilebilmektedir.

19 ABET ve MÜDEK Üniversitelerde eğitim programlarını akredite eden kuruluşlar, mezunların hayat boyu öğrenme ile ilgili becerilere sahip olmalarını şart koşmaktadırlar. Örneğin ABD’de üniversitelerde Mühendislik ve Teknoloji Programlarını akredite eden ABET (Accreditation Board for Engineering and Technology) kriterlerine göre mezunların sahip olması gereken becerilerden biri i şıkkında şöyle ifade edilmektedir: ‘Hayat boyu eğitim ihtiyacının şuurunda olmak ve hayat-boyu eğitime katılma becerisine sahip olmak.’ ABET’in Türkiye’deki karşılığı olan Mühendislik Akreditasyon Kurumu MÜDEK bu şartı şöyle ifade eder: ‘Yaşam boyu öğrenmenin gerekliliği bilinci; bilgiye erişebilme, bilim ve teknolojideki gelişmeleri izleme ve kendini sürekli yenileme becerisi.’ Yani bir mühendislik öğrencisinin hayat boyu öğrenmeye hazır olmadan hayata atılmasına izin verilmemektedir. ABD’de mezuniyetten sonra doktor ve mühendis gibi bir çok profesyonelin mesleklerini icra etmeye devam edebilmeleri ve lisanslarını yeniliyebilmeleri için belli sayıda eğitim programına katılmaları gerekir. Yoksa lisanslarını kaybederler. O yüzden bizdeki ‘Sürekli Eğitim Merkezleri’ tarzındaki ‘Continuing Education Center’lar veya ‘Continuing Education Programs’ oldukça yaygındır.

20 Üniversite eğitimi ve Hayat boyu öğrenim
Bilginin hızla eskimesi ve toplam eğitim içinde hayat boyu eğitimin önemi ve rolünün artması, örgün eğitim üzerindeki baskıyı ve ağır yükü de hafifletmiştir. Artık üniversiteler ‘herşeyi öğretmek’ yerine ‘öğrenmesini öğretmeye’ ağırlık vermekte, ve mezuniyetten sonra da eğitimin hiç durmaksızın devam edeceği bilincini yerleştirmektedirler. Bunun olumlu bir çıktısı, üniversitelerde mezuniyet için gerekli toplam kredilerin azalması ve dolayısıyla çok daha az insan kaynağı ve tesise ihtiyaç duyarak üniversite eğitiminin daha ekonomik bir hale gelmesidir. Mezuniyet için gerekli ders sayısının azaltılması, mevcut kaynaklarla çok daha fazla kişiye yüksek öğrenim imkanı vermek anlamına da gelmektedir. Ancak bu anlayış Türkiye’de henüz tam olarak yerleşmemiştir, ve bu konuda YÖK’ün öncülüğüne ihtiyaç vardır. Bir örnek vermek gerekirse, 4 yıllık Makine Mühendisliği programını tamamlamak için gerekli kredi sayısı ABD Nevada Üniversitesinde 129 iken Yıldız Teknik Üniversitesinde 160’dır (64 ders, 184 ders saati) – yani yaklaşık %25 daha fazla. Bu demektir ki Türkiye’de hayat boyu eğitim dikkate alınarak müfredatlar modern dünya standartlarına getirilse, mevcut kaynaklarla üniversitelerde %25 daha fazla öğrenciye eğitim imkanı sunmak mümkündür.

21 Üniversitelerde Yoğun Müfredat
Mezuniyet için gerekli ders saati sayısının fazla olması ve öğrencinin adeta dersten derse koşturulması, istenenin tersine adeta ‘öğrenci kendi kendine öğrenemez; o yüzden biz ona herşeyi öğretelim’ mesajını vermektedir. Üniversitelerimizde ders kitabı alışkanlığının henüz yerleşmediği ve ders notlarının eğitim malzemesi olarak değerinin son derece düşük olduğu dikkate alınırsa, öğrencinin okuyarak kendi kendine öğrenmesi ve dolayısıyla kendi kendine öğrenme özgüvenini kazanması oldukça zor görülmektedir. Tabi bu yaklaşım, eğitim fakültelerinde müfredatların hayat boyu öğretim becerisine ağırlık vererek ayarlanmasını ve sahadaki öğretmenlerin de bu konuda mesleki eğitimden geçirilerek yeni beceriler kazandırılmasını gerektirir. Zaten Milli Eğitim Bakanlığındaki meslek içi eğitim programları hayat boyu eğitimin gerekliliğinin bir kanıtıdır.

22 Değişim çağında öğretmenlik
Öğretmen denince akla genellikle bir alanda bilgi sahibi olan ve bildiklerini anlatarak başkalarına aktarabilen kişi gelir. Öğretmenlik böyle mekanik ve yüzeysel bir meslek olsaydı, öğretmenlerin çoğunun yerini herhalde teknoloji alırdı, ve internet destekli bir kaç süper öğretmen sanal olarak binlerce sınıfta yerlerini alırdı. Bilgi otobanlarının evimize kadar uzandığı çağımızda bilgiye ve hatta etkin bilgi aktarım metodlarına ulaşım çok kolaylaştı. O kadar ki okullardaki öğretmen merkezli klasik ders işleme metodları artık çok sönük kaldı ve etkinliğini yitirdi. Değişen şartlar öğretmelerin de rollerini değiştirdi, ve değişime ayak uyduramıyanları saf dışı bıraktı. Her meslek gibi öğretmenlik mesleği de çok daha karmaşık ve çok yönlü bir hal aldı. Bilginin hızla eskidiği çağımızda çok şey öğrenmek değil, yaşam boyu öğrenmenin gereğini anlamak ve öğrenmesini öğrenmek önemli hale geldi. En değerli uğraşı bilgiye ulaşmak değil yeni bilgi üretmek, ve en büyük güç de üretilen yeni teknolojiye sahip olmak oldu. Bilgi sahibi olmak rutin, gelişmiş bir hayal gücü ve yaratıcılığa sahip olmak ise ayrıcalık oldu.

23 Öğrenme iştahı ve öğretmenlik
Yemeği zevkli yapan şey açlıktan doğan iştahdır, ve iştah olmadan vazife icabı yenen yemek zevk değil sıkıntı verir. Bilgiye karşı zevkli bir açlık hissettiren ve öğrenmeye olan iştah, meraktır. O yüzden dersleri ve öğrenmeyi sıkıcı şeyler olmaktan çıkarıp zevkli faaliyetler haline getirmenin sırrı öğrencilerin merakını tahrik etmektir. Anatole France: “Öğretme sanatı denen şey, daha sonra tatmin etmek amacıyla genç dimağların tabii merakını uyandırma sanatından ibarettir.” Horace Mann: “Öğrencide öğrenme arzusunu uyandırmadan öğretmeye kalkan öğretmen soğuk demire çekiç vurmaktadır.” Bediüzzaman: “Merak ilmin hocasıdır.” Albert Einstein: “Benim hiçbir özel kabiliyetim yok; ben sadece ölesiye meraklıyım.” O yüzden iyi öğretmenlik, bilgileri birbiri ardına sıralamak değil, bilgiyi sunmadan evvel öğrenciyi motive edici sorularla meraklandırmaktır. Sınıftaki bütün meraklar harekete geçirilip öğrenciler bilgi kapmak için yarışa başlayınca rutin dersler gayet canlı entellektüel ziyafetlere döner. Sonunda, öğretme ve öğrenme iş değil zevk olur, ve okuldan sonra da devam eder.

24 Motivasyon ve öğretmenlik
Öğretmenlik mesleğini zorlaştıran unsurların başlarında herhalde öğrencilerin motivasyonsuzluğu ve derslere ilgisizliği gelir. İsteksiz müşterilere her gün saatlerce mal satmaya çalışmak hiç de kolay bir iş değildir. Öğretmenlik mesleğinin olmazsa olmazlarından biri öğrencileri motive edebilme kabiliyetidir [öğretmenleri hala testlerdeki puanlarına göre işe alan ve terfi ettirenlerin kulakları çınlasın]. Öğretmen değerlendirmelerinde öğrencilere sorulan değişmez sorulardan biri, öğrencileri motive edebilme becerisidir . Motivasyon, sınıflarda disiplinsizlik illetini de tedavi eden bir iksirdir, ve yüksek motivasyonlu öğrencilerle ders yapmak bir eğlencedir. Başarının sırrı motivasyondur. Sönmüş heyecanları ateşleyen ve hareketli ölülere hayat veren sır, motivasyondur.

25 Hayat boyu öğrenmeyi öğretmek
Müfredatla ilgili baskılar, derslerde belirtilen malzemeyi anlatma zorunluluğu, ve bununla alakalı telaşlar öğretmenler üzerinde bir baskı oluşturmakta ve işlerini zorlaştırmaktadır. Kimileri zannediyor ki öğrencilere belli şeyler anlatılmazsa öğretmenlik vazifesi yapılmamış olur ve öğrenciler cahil kalır. Aslında bu konuda telaşa hiç gerek yoktur. Bilginin hızla geliştiği bu bilgi çağında muhtemelen okulda öğrettiğimiz bir çok şey öğrenci daha mezun olmadan geçersiz hale gelecek, ve onların yerini yeni bilgiler alacaktır. Kişilere meslek hayatlarında kullandıkları bilgilerin yüzde kaçını okulda öğrendikleri sorulsa, bu oran herhalde pek yüksek olmıyacaktır. O halde okullarda yapmamız gereken şey ayağımızı bilgi yükleme pedalından biraz çekip iki şeye ağırlık vermektir: Hayat boyu öğrenmenin önemini kavratmak ve öğrenmesini öğretmek. Öğretmenlere düşen, kendi kendilerine öğrenmeleri için öğrencilere gerekli özgüveni kazanmalarını sağlamak ve öğretmenlere bağımlılığı azaltmak ve hatta kaldırmaktır. Böylelikle öğretmenleri “verici” konumundan çıkarıp danışman ve tartışma lideri konumuna geçirmektir.

26 Özgüven ve öğrenmesini öğrenmek
“Öğretme, öğrenmeden zordur. Gerçek öğretmen, öğrenmeyi öğretmekten başka birşey öğretmez.” (M. Heidegger). “İyi öğretmenlerden öğrenebileceğimiz en iyi şey, kendimize daha iyi nasıl öğretebileceğimizdir.” (John Holt). “Eğitimin en büyük gayesi kişiye özgüveni öğretmek, ve kendi zihin aleminin zenginliklerini tanımasını sağlamak olmalıdır.” (R. W. Emerson). “İnsanlara yapılabilecek en büyük iyilik, onlara akıllarını kullanmayı öğretmektir.” (Molliere).

27 BİLGİNİN KİŞİSEL BOYUTU

28 AKIL MİDESİ İÇİN İLİM ZIYAFETİ
İnsan fıtraten meraklı ve heyecanlı bir varlıktıır, ve yeni şeyler öğrenmeye ve yükselmeye meyli ve hevesi vardır. Hayvanlardan farklı olarak insanlarda bildiğimiz mide ile beraber çok sayıda madde-dışı mide vardır, ve akıl bu midelerin önde gelenlerindendir. Akıl midesinin gıdası bilgidir. Aklen gelişkin bir insanın aklıyla bilgi yemekten aldıği haz, ağzıyla yediği lezzetli bir yemekten aldığı hazdan daha az değildir. Beden midesi belli bir miktar yemek yendikten sonra doyar, ve yemeğin miktarı kaçırılırsa rahatsız olur. Akıl midesi için ise bir sınır söz konusu değildir. Ömür boyu bilgi yese yine doymaz. Hatta yedikçe daha da gelişir ve daha çok yemek ister. Böylelikle hayat bir ilim ziyafeti olur, ve kişi içeride hissedilen nezih bir haz ile apaydınlık bir iç alemde yaşar.

29 BİLGİ IŞIĞI Bildiğimiz ışık, biyolojik göz ile varlıkların/olayların dış yüzünü görmemizi sağlar. Biyolojik göz karanlıkta göremez, ve ışık olmasaydı gözün varlığı anlamsız olurdu. Gözden azami istifade, bol ışıklı yerlere giderek ve görülen alemdeki güzel manzaraları seyrederek edilir. Turistik geziler, görsel ziyafetlerdir. Görmenin diğer bir türü göz yerine akıl ile görmektir, ve bu da maddî ışıkla hiç alakası olmayan bilgi ışığı ile olur. Bilgi, varlıkların ve olayların iç yüzünü aydınlatıp akıl gözüne gösteren madde-dışı bir ışıktır. Normal ışık varlıkların dış yüzünü ve dışa dönük fiziksel özelliklerini, bilgi ışığı ise varlıkların iç yüzünü ve mahiyetini gösterir. İnsanlık için aydınlanma, bilgi ışığı ile olur. Biyolojik göz, hali görür. Akıl gözü ise hal ile beraber geçmiş ve geleceği görür, ve insanı ‘zaman üstü’ bir varlık yapar.

30 BİLİMSEL ÇALIŞMA Evrende herşey bilgi ile yapılmıştır. Değişik bilim dalları ve biomimickry bunun göstergesidir. Atomdan galaksilere her şeyin sağlam bir bilgi tabanlı yapısı vardır, ve herşey âdeta bir bilgi ağı ile örülmüştür. Bilimsel çalışma denen şey varlıkların/olayların bu bilimsel altyapısını tam ve doğru olarak ortaya çıkarma gayretlerinden ibarettir. Bu da varlıkların /olayların yapısındaki bilgi pırıltılarını gözlemliyerek, pırıltıların kaynağına tümevarımla ulaşarak olur. Örneğin bir hücrenin kütlesi bir gramın milyarda biri kadardır. Ama yok denecek kadar küçük olan o hücrede gözlenen bilgi ciltler dolusu kitapları doldurmuştur. Bilim insanları için tüm evren bir laboratuvar veya bir gözlem evidir. Başka bir bakış açısıyla, evren bir bilim sofrası, veya okunmayı ve anlaşılmayı bekleyen gizemli bir kitaptır. Veya gezmekle bitmeyen zengin ve renkli bir alemdir.

31 BİLGİYLE KİŞİSEL GELİŞİM
Bilgi, ülkeler ve firmalar gibi kişiler için de gelişmişlik ölçüsü ve zenginliktir. Okullarda yıllar süren bu zahmetli sürecin sonucu, aklın bilgi gıdasıyla gelişip büyümesi, sağlam bir bilgi altyapısının oluşması, ve bilimsel bir bakış açısının kazanılmasıdır. Varlıklara ve olayların derinliklerine nüfuz eden bilgi ışığıyla bakıp içlerini görebilmenin verdiği haz, görme özürlü bir kişinin gözlerinin açılıp etrafı görebilmesinden doğan haz ve heyecandan aşağı değildir. Toplumları aydınlatmada, bilgi güneşi olan aydınların yaydığı bilim ışığı, gökteki güneşin verdiği ışıktan önemsiz değildir. O yüzden ilim tahsilinin temel gayesi ve neticesi, kişinin akıl ve fikir aleminin inşası ve aydınlatılmasıdır. Bunu anlamayanlar, üniversiteye gitmenin gayesini bir meslek sahibi olmaya indirgerler, ve hatta iyi gelir getiren bir meslekleri varsa yüksek öğretime gerek bile görmezler. Halbuki insanları diğer varlıklardan ayıran en önemli özellik ilimdir, ve insanlığa layık en yüksek uğraşı ilim ile meşguliyettir. İnsanların en yücesi boyu en uzun olan değil ilmen ve ahlaken en yüksek seviyede olandır. En nezih geziler ise fikir dünyası gibi mânâ alemlerinde yapılan gezilerdir. Filozof Ralph Emerson: “Seyahat, aptalların cennetidir.”

32 BİLGİNİN SİYASİ BOYUTU

33 BİLGİ TOPLUMUNA GEÇİŞTE ÜNİVERSİTELERE ÖNCÜ ROL
“Üniversite topluma öncü olmalıdır. Sadece topluma değil, devlete ve siyasi iktidara da öncü ve yol gösterici olmalıdır.” (28 Kasım 2010, İstanbul Dolmabahçe’de Rektörlerle toplantı öncesi Başbakan’ın basın açıklamasından (HaberTürk,

34 SAN’AT BOYUTU “Başarılı bir teknolojik ürün, aynı zamanda bir san’at şaheseridir.”

35 Fonksiyonellik + Estetik (Ruh İnceliği)

36 SAN’AT + BİLİM Müzik Resim Güzel yazı Şiir .

37 DEĞİŞİM ve GELİŞİM

38 DEĞİŞİM ve GELİŞİM Dünya hızla değişiyor. İnsanlar daha iyisini istiyor. Bu değişimin motoru bilim ve teknolojidir. Dünyada dinamizm esastır, ve değişmiyecek tek şey değişimdir. Değişen bir ortamda yerinde duran geride kalır ve geriye gider. Değişim durdurulamaz, ancak yönlendirilebilir.

39 DEĞİŞİM: TEMEL BİR İNSANLIK HASİYETİ
İnsan DEĞİŞEN bir varlıktır. Değişime itiraz, insanlığa itiraz ve insanlığı inkardır. Akıllı Konuşan Sosyal Ekonomik DEĞİŞEN İNSAN BİR VARLIKTIR. (İNSAN-HAYVAN FARKI) Durağan meyil ve kabiliyetlerin harekete geçirilip meyve vermesi bir hazdır.

40 HAYAL GÜCÜ: DEĞİŞİMİN ATÖLYESİ
İnsan HAYAL EDEN bir varlıktır. İnsan, hayalleri kadar büyüktür. İnsanın özelliği, olmayan şeyleri hayal aleminde var etmektir. Hayal gücü veya yaratıcılık, inovasyonun temelini olusturur. Hayal alemindeki şeyleri fizik (madde) aleminde var etmek, bilgi ve beceri ile olur. Hayvanlar içgüdüleri, insanlar ise hayalleri ile hareket ederler. Einstein: “Hayal etme, bilgiden daha önemlidir.”

41 Hayal gücü nasıl geliştirilebilir?
Test çozerek DEĞİL. Çok çalışarak da DEĞİL. İnsanı ROBOTLAŞTIRARAK ve TEK BİR TİPİ empoze ederek hiç DEĞİL. Oturup düşünmeye zaman ayırarak. Düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki tüm engelleri kaldırarak. Aykırı düşüncelere ve en uçuk fikirlere saygılı davranarak. TV seyretme yerine KİTAP okuyarak. YANİ: Hayal etmekten korkmayarak, hayalimizi cesurca kullanarak, ve zihnimize vurulan prangaları kırarak. Kullanılan kaslar nasıl gelişirse, kullanılan hisler de öyle gelişir (akıl, hayal, ...). “Kullan, veya kaybet.” “Hayal gücü gelişmemiş bir kişi, gelişmemiş bir insandır.”

42 Hayal gücü ve yaratıcılık
Çağdaş öğretmenleri geleneksellerden ayıran önemli bir özellik, bilgiden ziyade hayal gücü ve yaratıcılığı ön plana çıkarmaları ve öğrencilerine ilham kaynağı olmalarıdır. W. A. Ward: “Sıradan öğretmen anlatır. İyi öğretmen izah eder. Üstün öğretmen gösterir. Harika öğretmen ilham verir.” Bharati Mukhejee: “İlham verme değilse, öğretmenin işi nedir?” Bilgi elbette önemlidir. Ama hayal gücü ve yaratıcılık olmadan yalın bilgi ile bir ilerleme sağlanamaz. Bir bilgisayar bir insanın asla sahip olamıyacağı kadar bilgi içerebilir. Ama o bilgisayar kendi başına hiçbir şey yapamaz, çünkü idrak ve hayal gücü yoktur. Bilginin ancak hayal gücü kuvvetli kişilerin elinde bir kıymeti vardır. Bu da okullarda bilgi yükleme ile beraber öğrenilen şeyi hazmetmenin ve insanların hayal güçlerini geliştirmenin ne kadar önemli olduğunu gösterir. Bir konuyla ilgili sorulara cevap verebilmek önemlidir. Ama o konuyla ilgili ufuk açıcı soru sorabilmek daha da önemlidir. Alice Rollins: “İyi öğretmenliğin testi, onun öğrencilerine hemen cevaplıyabilecekleri kaç soru sorabildiği değil, öğrencilerine ilham vererek onların kendisine cevap vermekte zorlandığı kaç soru sorabildikleridir.”

43 YARATICILIK : Başarının Sırrı
Doğuştan gelen bu kabiliyet harekete geçirilebilir ve geliştirilebilir. “Amerika var olmuş en büyük yenilik makinesidir ve hiçbir zaman kopya edilemeyecektir. Çünkü bu, çok sayıda faktörün çarpımından elde edilir: - En yüksek düzeyde düşünce özgürlüğü, - Bağımsız düşünceye verilen önem, - Sürekli yeni beyin göçü, - Gözünü kırpmadan risk alma kültürü, …” Thomas Friedman, NY Times. Benim hiçbir özel yeteneğim yok. Ben sadece ölesiye meraklıyım. - Einstein

44 EĞİTİM FELSEFESİ: Ezbercilik-Yaratıcılık
Türkiye’de sistem büyük etapta körü körüne ezberciliğe ve bilgi yüklemeye yani öğrenciyi robotlaştırmaya dayalıdır. Olması Gereken: Sistem düşünmeye, sorgulamaya, öğrencinin yaratıcılığını teşvik edip geliştirmeye, ve çok öğrenmekten ziyade öğrenilen bilgiyi kullanıp özdeştirmeye dayanır. “Ezberci” sistemin aslında özü misyonsuzluk - yani neyi ne için öğrendiğini, nerede ne işe yarayacağını bilmemektir. Modern dünyada çok şey ezberleyip bilgisi ile ne yapacağını bilmeyen kişiye değil, az da olsa bilgisi ile ne yapılabileceğini bilen “düşünen” kişilere değer verilir. Çünkü bilgisayarlar da bilgi yüklü, ama onların bile düşünen kişilerin elinde değeri var. Lise öğrencilerimiz testlere girip geçme konusunda gayet uzmanlar. Ama bu becerinin kime ne faydası var? Hangi işveren bir kişiye bu becerisinden dolayı iş verir? Photons of enormous energy in the cosmic rays were being transmuted into pairs of electrons and positrons. Radiation-light-was changing into matter in accordance with Einstein’s famous law of the equivalence of mass and energy. p. 210 To us this would appear as if an electron and positron had suddenly crashed head-on and vanished amid a burst of radiation – matter transmitted back into energy. p. 217 Like the photon, electrons and positrons jump into and out of existence. p. 221 Now a neutron can become a proton by shedding an electron and neutrino, and a proton can become a neutron by absorbing them. .. fast rally in tennis. The neutron serves, and in serving becomes a proton. The original proton receives, and in receiving becomes a neutron. .. p. 222 Thus surrounding the neutrons and protons of the nucleus is a ghostly halo of electrons and neutrinos fluctuating uncertainly between existence and nonexistence. This electrical halo of wavicles is linked with the electromagnetic fields that Maxwell had conceived so many years ago as the seat of Faraday’s tubes of force.

45 YARATICILIĞI TEŞVİK ETMEK
Mucitliği (innovation) gerçekleştiren özellik yaratıcılıktır. Eğitimciler yaratıcı düşünceyi teşvik etmek ve geliştirmek için çeşitli yollar kullanmak konusunda bilinçli bir çaba göstermelidir. Eğitimciler iyi fikirlerin geliştirilmesi ve büyütülmesi için tartışmaları kolaylaştırmalıdır. Öğrencilerden bir ödev sorusu hazırlamalarını istemek, kesinlikle bir yaratıcılık egzersizidir. Bir hikayenin yarısını yazıp öğrencilerden onu tamamlamalarını istemek de öyledir.

46 Yaratıcılığın Ölçüsü: PATENT
Patent Başvuruları Sayısı (2001) Yılda Günde 1 patent için Japonya 496,621 1361 0.9 minute ABD 375,657 1029 1.4 minutes Almanya 292,398 801 1.8 minutes Türkiye 3,219 (%96 yabancı) 9 163 minutes Kaynak: Ankara Ticaret Odasi (ATO); 2004 raporu: Türkiye: Patent Fakiri

47 Hayal gücü gelişimin olmazsa olmazı: HÜR DÜŞÜNCE ORTAMI
“Gençleri bozmanın en kestirme yolu farklı düşünenlere değil benzer düşünenlere değer vermelerini öğretmektir.” (Nietzsche) “Söylediğin şeyi tasvip etmiyorum, ancak onu söyleme hakkını ölünceye kadar müdafaa edeceğim.” (F. Voltaire) “İnsanlara yapılabilecek en büyük iyilik, onlara akıllarını kullanmayı öğretmektir.” (Molliere) “Gerçek politikacı, geçmiş olayların hıncını, intikamını alan kimse değildir. Bu olayların tekerrürüne engel olan kişidir.” (Bismark) “Bir ülkenin en büyük zenginliği sahip olduğu doğal kaynaklar değil, gelişmiş beyin gücüdür. Yasakçılık, beyin gücünün gelişimi önünde en büyük engeldir.” “Mayınlı yollardan kimse gitmek istemez . Gitse bile temkinli ve yavaş yavaş gider – mayınlar açıkça işaretlenmiş olsa bile.”

48 ÖZGÜRLÜK: Teknolojinin temel zemini
Mühendislik yaratıcı bir aktivitedir ve en iyi özgür yerlerde gelişir. Yaratıcılık, hayal gücü Yenilik İfade Özgürlüğü Sözel, fikirler Bilim ve sanat DEMOKRASİ TEKNOLOJİ “Değişik olma özgürlüğü” Einstein: “Gerçekten büyük ve ilham verici herşey, hürriyet içinde çalışabilen kişi tarafından yaratılmıştır.” Kapalı ve baskıcı toplumlar: ‘Gerçek’ mühendislik yoktur.

49 ÖZGÜVEN ve MOTİVASYON (ŞEVK)
“Eğitimin en büyük gayesi kişiye özgüveni öğretmek, ve kendi zihin aleminin zenginliklerini tanımasını sağlamak olmalıdır.” (R. W. Emerson) “Gerçek öğretmen, öğrenmeyi öğretmekten başka birşey öğretmez.” (M. Heidegger) “Motivasyon, insan motorunun çalışmaya devam etmesi için gereken yakıttır.” (Zig Ziglar) “İnsanlar yüksek motivasyonlu oldukları zaman, imkansızı başarmak kolaydır. Öyle olmadıklarında ise kolayı başarmak imkansızdır.” (Bob Collings) “Disiplinin sırrı motivasyondur. Bir kişi yeterince motive edilmişse, disiplin kendi kendine sağlanır.” (Sir A. Paterson) “Başarının kaynağı motivasyon, gayret, ve mükemmelliği amaçlamaktır.” (Anonim). “Yapılırken heyecan duyulmayan işler başarılamaz.” (Emerson)

50 Özgüvenin bir meyvesi: GİRİŞİMCİLİK
Değişim olmadan mühendislik, girişim olmadan da değişim olmaz. Özgüven cesareti, cesaret de girişimciliği doğurur. Hata yapmaktan korkmamak lazımdır. Gerçek mühendis iş aramaz; işini yaratır. Özgüven ve girişimcilik örneği: Türkiye’den bir haber: “Onbinlerce öğretmen tayin edilmeyi bekliyor.” ABD’den bir haber: “Öğretmenlerin yarısı daha iyi iş bulup mesleği bırakıyor.” 32 37

51 İLETİŞİM BECERİSİ

52 İLETİŞİM İyi iletişim becerisi, teknik bilgiden daha önemlidir.
Kişilerin iyi iletişim ve ikna yeteneğine sahip olması gerekir. Yaptıkları işi yasa koyuculara, medyaya ve tüketicilere açıklayabilmelidirler. Okullarda etkin iletişim alışkanlığı kazandırmaya, rapor yazmaya, ve proje çalışmalarını kalabalık önünde sunmaya ağırlık verilmelidir. Kişiler, en modern iletişim vasıtalarını etkin olarak kullanabilmelidir. Photons of enormous energy in the cosmic rays were being transmuted into pairs of electrons and positrons. Radiation-light-was changing into matter in accordance with Einstein’s famous law of the equivalence of mass and energy. p. 210 To us this would appear as if an electron and positron had suddenly crashed head-on and vanished amid a burst of radiation – matter transmitted back into energy. p. 217 Like the photon, electrons and positrons jump into and out of existence. p. 221 Now a neutron can become a proton by shedding an electron and neutrino, and a proton can become a neutron by absorbing them. .. fast rally in tennis. The neutron serves, and in serving becomes a proton. The original proton receives, and in receiving becomes a neutron. .. p. 222 Thus surrounding the neutrons and protons of the nucleus is a ghostly halo of electrons and neutrinos fluctuating uncertainly between existence and nonexistence. This electrical halo of wavicles is linked with the electromagnetic fields that Maxwell had conceived so many years ago as the seat of Faraday’s tubes of force.

53 University Of Iowa Holds Elevator Pitch Competition
The Iowa City (IA) Press-Citizen (11/2,2009 Gallegos) reported on "the second annual fall 2009 Elevator Pitch Competition," in which undergraduate students have 2 minutes to "pitch their business idea to a panel of judges." They then have "up to 5 minutes to answer judges' questions. Every 10 minutes, a new student is in front of the judges, said Amberly Hagen, event coordinator in the John Pappajohn Entrepreneurial Center." There are two categories, "Best Technology Business and Best Non-Technology Business." The article noted, "Faculty, staff and graduate students have a separate Elevator Pitch Competition." The name of the competition is derived "from the idea of being able to convince an investor to support your business in the time it takes to reach your desired floor."

54 MIT Engineering Program Seeks To Foster Communication Skills
The Boston Globe (10/25, 2009) reported on an "unusual undergraduate program" created by MIT in which "students practice networking and hone 'elevator pitches,' entrepreneurial ideas summarized in under a minute." The program is a "response to industry pressures to produce engineers who are as skilled at communicating face-to-face as they are at writing complicated computer codes… Business leaders complain that many of today's engineering graduates...have too little grounding in the actual practice of working with others to deliver innovative products amid time and budget constraints." The idea is "to refocus the engineering curriculum to counter the shift in recent decades toward scientific theory and away from the practice of engineering."

55 TAKIM ÇALIŞMASI

56 NİÇİN TAKIM ÇALIŞMASI? Birey zayıf, takım kuvvetlidir.
Güç ve etki, uzmanlardan oluşan takımdadır. Birey, harika dahi olsa, takıma göre zayıf ve etkisi sınırlıdır. Eskiden problemler nispeten basit idi, ve bireyler tarafından çözülebiliyordu. Bugünün problemlerinin disiplinler arası yapıya sahip olması, daha fazla işbirliği ve takım çalışması yapılmasını gerektiriyor. (Hala ülke ve hatta dünya problemlerini tek başına çözebileceklerini zannedenlerin kulakları çınlasın). Takım çalışması yapma yeteneği, diğer disiplinlerin üyeleri ile bir takım içerisinde, çok yönlü projeler yaparak kazanılır. Photons of enormous energy in the cosmic rays were being transmuted into pairs of electrons and positrons. Radiation-light-was changing into matter in accordance with Einstein’s famous law of the equivalence of mass and energy. p. 210 To us this would appear as if an electron and positron had suddenly crashed head-on and vanished amid a burst of radiation – matter transmitted back into energy. p. 217 Like the photon, electrons and positrons jump into and out of existence. p. 221 Now a neutron can become a proton by shedding an electron and neutrino, and a proton can become a neutron by absorbing them. .. fast rally in tennis. The neutron serves, and in serving becomes a proton. The original proton receives, and in receiving becomes a neutron. .. p. 222 Thus surrounding the neutrons and protons of the nucleus is a ghostly halo of electrons and neutrinos fluctuating uncertainly between existence and nonexistence. This electrical halo of wavicles is linked with the electromagnetic fields that Maxwell had conceived so many years ago as the seat of Faraday’s tubes of force.

57 ÖNCE İNSANLIK (ETİK DEĞERLER)
“Eğitimin ilk hedefi bilimsellik değil insanlıktır.” (Ernest Seton)

58 İNSANLIK ve AHLAK (ETİKLİK)
“Birşeyi yapabilme gücünün olması ve onu yapma hakkına sahip olman onu yapmanın doğru olduğu anlamına gelmez.” (Dr. Laura Schlessinger) “Etik değerleri olmayan bir adam bu dünyada serbest bırakılmış bir vahşi hayvan gibidir.” (Manly Hall) “Etiklik, uluhiyetten arındırılmış bir modern dünya dinidir.” “Dindarlık ve etiklik, kendini değişik tarzlarda gösteren aynı ruhtan başka birşey değildir. Dindarlık, hakikatı Allah’a dönük olan dindir, etiklik ise hakikatı dünyaya dönük olan dindir.” (Tryon Edwards). “Bilgisiz doğruluk zayıf ve faydasızdır; doğruluksuz bilgi tehlikeli ve esef vericidir.” (Samuel Jackson)

59 THEODORE ROOSEVELT (ABD Başkanı, 1901-1909)
ve ETİK DEĞERLER “Eğer bir insanı, sadece akıl yönünden eğitiyor, ahlak yönünden eğitmiyorsanız, toplumun başına yalnızca bir bela yetiştiriyorsunuz demektir.” “Hiç okula gitmiyen bir adam bir yük treninden çalabilir; ama eğer üniversite eğitimi almışsa, bütün demiryolunu çalabilir.” “Amerika’yı imha edecek olan şeyler ne pahasına olursa olsun zenginlik, ne pahasına olursa olsun barış, önce vazife yerine önce güvenlik, rahat yaşama arzusu, ve çabuk zengin olma hayat teorisidir.” “Tüm Amerika’da beraberinde hiç bir ahlakî sorumluluk hissi taşımayan yalın zekiliği yüceltmekten daha tehlikeli bir davranış biçimi yoktur.” “Uzun vadede, bireylerin ve keza ülkelerin hayatında belirleyici factor karekterdir.”

60 ALBERT EINSTEIN ve ETİK DEĞERLER
“Başarıları olan bir adam değil, moral değerleri olan bir kişi olmaya çalış.” “İnsanlık ve onun kaderine göstereceğiniz hassasiyet tüm teknik çalışmalarınızda her zaman baş düşünceniz olmalıdır. Bunu hiçbir zaman diyagram ve denklemleriniz arasında unutmayın.” “Dünya yaşamak için tehlikeli bir yerdir – kötü olan insanlar yüzünden değil, bu konuda hiçbirşey yapmayan insanlar yüzünden.” “İnsanlık yüksek moral standart ve değerleri tesis edenleri objektif doğruları keşfedenlerin üzerine koymak için her sebebe sahiptir. Insanlığın Buda, Musa, ve İsa gibi kişiliklere olan borcu bence sorgulayıcı ve yapıcı akılların başarılarına olan borcundan çok daha yüksek seviyededir.”

61 İlginiz için teşekkür ederim.


"BİLGİ TOPLUMUNA GEÇİŞTE ÜNIVERSİTELERİN ROLÜ" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları