Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Hava Kirliliği, Asit Yağmurları, Sis Kirliliği Ve Önlenmesi

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Hava Kirliliği, Asit Yağmurları, Sis Kirliliği Ve Önlenmesi"— Sunum transkripti:

1 Hava Kirliliği, Asit Yağmurları, Sis Kirliliği Ve Önlenmesi

2 Hedefler Hava kirliliği nedir? Hava kirliliği kaynakları nelerdir? Hava kirliliğinin insan sağlığı ve çevre üzerindeki etkileri nelerdir? Hava kirliliğini önlemek için alınabilecek önlemler nelerdir? Asit yağmurlarının oluşumu, insan ve toprak üzerindeki etkileri nelerdir? Sis nedir? Sis türleri nelerdir?

3 Hava kirliliği İnsan sağlığına canlı hayatına ve ekolojik dengeye zararlı olabilecek katı, sıvı, yada gaz halindeki yabancı maddelerin atmosferde bulunması, hava kirliliği olarak tanımlanmaktadır.

4 Hava, atmosferi meydana getiren oksijen, azot vb. gazların karışımıdır.
Bu gazların havadaki dağılımı şöyledir: % 78 azot, % 21 oksijen ve % 1 karbondioksit, su buharı gibi diğer gazlar. Havanın % 21’ini oluşturan oksijen oldukça reaktif bir gazdır. Atmosferi oluşturan bu gazların, en kararsız olanları su buharı ve karbondioksittir.

5

6 HAVA KİRLİLİĞİ KAYNAKLARI
YAPAY KAYNAKLAR SABİT KAYNAKLAR HAREKETLİ KAYNAKLAR DOĞAL KAYNAKLAR

7 BİRİNCİL KİRLETİCİLER
HAREKETLİ KAYNAKLAR BİRİNCİL KİRLETİCİLER Kükürt oksitleri (SOx) Azot oksitleri (NOx) Karbon monoksit (CO) Hidrokarbonlar Civa Kurşun Partikül madde İKİNCİL KİRLETİCİLER Ozon Kloroflorokarbon Radyoaktif kirleticiler

8 Doğal Kaynaklar Volkan faaliyetlerini, orman yangınlarını, toz fırtınalarını, okyanus dalgalarını, açık arazide hayvan ve bitki örtülerinin bozulmasını kapsar.

9

10 Yapay Kaynaklar Bu kaynaklar hammaddenin insanların kullanımına sunabilmek için gereken süreçler sonucunda oluşurlar. Sabit ve hareketli kaynaklar olmak üzere ikiye ayrılır.

11 Sabit kaynaklar Katı, sıvı ve gaz yakıtların yakılması ile veya herhangi bir üretim prosesi esnasında oluşan kirleticilerin bir baca yoluyla atmosfere emisyonun yapıldığı kaynaklardır.

12

13 Bunlar; petrol rafineleri, petrokimya entegre tesisleri, kimya sanayi tarımsal mücadele ilaçları, enerji santralleri, selüloz ve kağıt sanayi, demir çelik sanayi, çimento sanayi, gübre sanayi, şeker sanayi, taş toprak sanayi, tekstil sanayi, plastik sanayi, vernik boya, ev ve iş yerlerinde ısınma amaçlı kullanılan yakıtlar, bakımsız yollar, bitki örtüsü yok olmuş açık arazilerdir.

14 Hareketli kaynaklar Kara, hava ve deniz taşıtlarının egzozlarıdır.
Kara, hava ve deniz taşıtlarında mazot, benzin veya jet yakıtı gibi yakıtlar tüketilmekte ve taşıtların egzozlarından atmosfere verilen hava kirleticiler, katı, sıvı ve gaz yakıtlarının yanmasıyla oluşan yanma ürünlerinin benzerleridir.

15

16 Hava kirleticileri, havanın tabi değişimini değiştiren gaz, sıvı veya katı halde olabilen kimyasal maddelerdir. Bu hava kirleticileri belirli bir kaynaktan doğrudan atmosfere karışan birincil kirleticiler ile atmosferdeki bazı mekanizmalar sonucu oluşan ikincil kirleticiler olarak iki grupta incelenir.

17 Birincil kirleticiler
Kükürt oksitleri (SOx) Kükürt limon sarısında ametal, katı, simgesi S olan kimyasal bir elementtir. Kükürt tatsız, kokusuz bir katıdır, ısı ve elektriği iyi iletmez. Kükürt doğada yaygın olarak bulunan bir elementtir.

18

19 Kükürt Oksitler Kükürt içeren yakıtların yanmasıyla oluşan zehirli gazlardır.
Dikükürt heptoksit S2O7 : persülfat asidi anhidriti, dayanıksızdır. 2SO3 + O S2O7 Kükürt monoksit SO : Renksiz bir gazdır, elektrik deşarjlarının kükürt dioksitle kükürt buharlarından ibaret bir karışım üzerine tesirinde oluşur: SO2 + S  2SO

20 Kükürt dioksit SO2: S8 + 8O2  8 SO2 + 70.9 kcal
Kükürt dioksit elde etmek için, sanayide ya kükürt yakılır: S8 + 8O2  8 SO kcal Kükürt dioksit renksiz, ekşi kokulu boğucu yanmaz ve patlamaz bir gazdır. Astım yapar. Kükürt dioksit, volkan gazlarında ve fabrikaları çok büyük şehirlerin havasında bulunur. Çünkü bu gaz kükürt içeren kömürlerin yanmasıyla oluşur. Kükürt dioksit suda oldukça fazla çözünür. Havada ki su damlacıkları ile okside olur.

21

22 Fosil kökenli yakıtların yanmasıyla ortaya çıkan kükürt, havada derhal oksidasyona uğrar. Bu oksidasyon iki aşamada gerçekleşir: S + O2  SO2 SO2+ O  SO3 Ortamda herhangi bir katalizör madde bulunmadığı durumda, kükürt dioksit yavaş bir reaksiyonla kükürt trioksite dönüşür

23 Kükürt trioksit SO3: Kükürt trioksit, sülfürik asidin anhidriti olup bu asitten su çekmek suretiyle elde edilebilir. Derişik sülfürik asitle fosfor pentoksitten oluşan bir karışım ısıtılacak olursa SO3 meydana gelir. H2SO4 + P2O5  2HPO3 + SO3 Sıcak ve soğuk suda eriyen renksiz bir gazdır. Atmosferde derhal sülfürik aside dönüşmesinden dolayı, atmosferdeki kalış süresi çok kısadır. Su ile asit oluşturması nedeni ile kirletici olarak önem taşımaktadır.

24

25 Kentsel bölgelerde yoğunlaşmış olan akaryakıt kullanımı ve kükürtten yararlanan sanayi tesisleri de kükürt oksitlerin oluşumuna yol açan önemli kaynaklardır. Asit yağmurları, kalp hastalıkları, solunum enfeksiyonları oluşumuna sebep olur. Kükürt dioksitleri solunumla alınan madde ve mikroorganizmaların atılımını engelleyerek enfeksiyona zemin hazırlar bronşlarda spazm yaparak ani ölüme sebep olabilir. Bitkilerin gözeneklerine girmek suretiyle fotosentez kapasitesini düşürür. İkincil ürünler kuvvetli asittirler tüm maddeleri korozyona uğratırlar.

26 Azot oksitleri (NOX) Kükürtten sonra en önemli hava kirleticidir. Yakıtın çok yüksek sıcaklıkta yakılmasıyla oluşur. Bu kirletici de yine motorlu taşıtlardan ve elektrik enerji santralleri ile sanayide kullanılan buhar kazanlarının yakım sistemlerinden kaynaklanır. Atmosferde kirletici olarak bulunan azot monoksit ve azot dioksit konsantrasyonları genelde ‘’ azot oksitleri’’ terimi ile ifade edilmektedir. NO + NO2  NOX Atmosferde bulunan önemli azot oksit bileşikleri; azot monoksit (NO), azot dioksit (NO2), diazot oksit (N2O)

27 Azot monoksit (NO) Gaz halinde renksiz, kokusuz, suda çözünürlüğü düşük olan, likit halde iken mavi renkli olan, havanın yapısında eser miktarda bulunan bir bileşiktir. Yüksek sıcaklıklarda yanma işlemlerinde ortaya çıkar. NO sinir sistemine etki ederek solunum felcine neden olur.

28 Azot dioksit (NO2) NO2 ise kırmızımsı kahverenkli, keskin kokulu bir gazdır. 21,1 derece kaynama noktasına sahip NO2’nin düşük kısmi basıncı, atmosferde yoğunlaşmasını önler. Korozyona neden olur. Yüksek derecede oksitleyicidir. Kırmızımsı kahverenkli olmasından ötürü kendisi ile kirlenmiş havanın görüş mesafesini azaltıp aynı zamanda havanın renginin de değişmesine sebep olur. NO2 gazının atmosferik ömrü yüzyıldan fazladır.

29 Asidifikasyona neden olur
Asidifikasyona neden olur. Yağmur genel olarak hafif asidiktir, pH değeri 5-6 arasında değişir. Ancak NOx ’in HNO3 formuna dönüşmesi ile oluşan asit yağışının pH değeri 4- 4,5 gibi düşük bir seviyededir. NO2 bitkilere zarar verir. 0,3 ppm gibi düşük konsantrasyonlarda, büyümeyi engeller. Daha yüksek konsantrasyonlarda ise, hassas bitkilerin yapraklarında gözle görülür bozulmalara neden olur.

30 Karbon monoksit (CO) Renksiz kokusuz ve havanın ortalama mol ağırlığına eşit mol ağırlığında olan bir gaz olan karbon monoksit, bu yüzden hem kaynaklandığı nokta etrafında iyi dağılmayan hem de varlığı kolay fark edilmeyen zehirli bir gazdır. Atmosferde kolay kolay yok olmaz ve ömrü 2-4 ay kadardır. CO’ in en önemli kaynağı sigara ve otomobil egzozudur.

31

32 Birincil bir hava kirletici olan karbon monoksit, oksijen eksikliği, tutuşma sıcaklığı, yüksek sıcaklıkta gazın kalıcılık zamanı ve yanma odası türbülansı gibi etkenlerden birinin eksikliğinde tam olmayan bir yanma sonucunda CO2 yerine meydana gelmektedir. Karbon monoksit kanda alyuvar hücrelerine girerek hemoglobin ile sıkıca bağlanarak oksijenin bağlanmasını önler. Dokulara oksijen taşınmaması baş dönmesi, baş ağrısı ve halsizliğe sebep olur.

33 Hidrokarbonlar Hidrokarbonlar, havadaki diğer kirleticilerin birbirleri arasındaki reaksiyonlarda rol oynamaları nedeni ile kirletici olarak önem kazanmaktadırlar. Hidrokarbonlar adlandırılmalarından da anlaşılacağı gibi, karbon ve hidrojen atomlarından meydana gelmişlerdir. Karbonun değişken kimyası nedeni ile tabiatta metandan uzun zincirli polimerlere kadar değişik hidrokarbonlar mevcuttur.

34 Fotokimyasal sise yol açtıklarından kirliliğin artmasında önemli rol oynarlar.
Havadaki hidrokarbonlar genellikle çöp fırınları gibi büyük tesislerde atık maddelerin atılmasından, sanayide kullanılan çözücülerin buharlaşmasından ve odun kömürünün yakılmasından kaynaklanır. Ama en önemli etken, buharlaşma yoluyla ve içten yanmalı motorların egzozundan havaya karışan benzindir. İnsan sağlığına zararı göz ve kulaklarda rahatsızlıklar oluşturur. Kanser riski bulundurur.

35 Cıva Gümüş renkli, ağır bir metal olan cıva, oda sıcaklığında (25°C) sıvı halde bulunan elementtir. Cıva zehirli ve pahalı bir maddedir. Petrol ve kömür yakılması, maden çıkarılması gibi faktörlerle cıva buharı havaya karışır. Cıva oldukça yüksek bir toksik metaldir. Eğer yeterli hava kirliliği kontrolü yapılmazsa, cıvanın yakılarak bertaraf edilmesi havadaki emisyon oranını ciddi bir şekilde artırabilir. Havadaki cıva miktarının artması böbrekte ve sinir sisteminde tahribata ve ölümlere yol açar.

36

37 Kurşun Kurşunun kolay işlenebilen, yaygın bir metal olması ve erime derecesinin düşüklüğü (327.5 °C) nedeniyle iş yaşamında çok yaygın olarak kullanılır. Kurşun, hava, su ve toprak yoluyla, solunumla ve besinlere karışarak biyolojik sistemlere giren son derece zehirleyici özelliklere sahip bir metaldir. Yüzbinlerce ton kurşun, kurşunlu petrolden elde edilen ve kurşun tetra etil ((CH3CH2)4Pb) eklenerek oktan sayısı arttırılan yakıtlarla çalışan içten yanmalı motorlardan çıkan gazlarla dünya atmosferine boşaltılmaktadır. Atmosferden kurşun (büyük oranda metal oksitleri ve tuzları şeklinde) yağmurla tekrar yeryüzüne inerek çevremize her geçen gün daha fazla yayılmaktadır.

38 Partikül madde Ana kaynakları, maden kömürü, linyit, motorin, benzin fueloil, benzin emisyonları yol ve boş alanlardan kalkan tozlardır. Yanma, sanayi prosesleri ve doğal kaynaklardan atmosfere verilen molekülden büyük (>0.0002µm) ve 500µm'den küçük kati veya sıvı halde bulunabilen maddelerdir.

39 Görüş mesafesini kısaltır.
Güneş ışınlarının enerji taşıdığı dalga boylarında etkili olarak gelen enerji akışını değiştirir. insan, hayvan ve bitki sağlığına olumsuz etki yapar.

40 İkincil kirleticiler Ozon
Ozon gazı zehirli, renksiz bir gazdır ve atmosferin üst katmanlarında yer alır. Gökyüzünün mavi renkte görünmesi bu gaz sayesinde olmaktadır. Sıvı halde lacivert renge dönüşen ozon gazı, dünyayı güneşten gelen morötesi radyasyona karşı korumaktadır. Ama bu gaza maruz kalındığında gözleri, burnu ve boğazı tahriş ederek solunum sistemini tahrip eder.

41

42

43 Kloroflorokarbon Başlıca kloroflorokarbonlar CFC-11 ve CFC- 12‘dir. Bunlar için doğal kaynak yoktur, doğada kendiliğinden oluşmazlar. Troposferde CFC’ lerin konsantrasyonlarını azaltıcı herhangi bir etken yoktur. Atmosferik ömürleri CFC-11 için 65 yıl, CFC-12 için 130 yıl civarında olduğu tahmin edilmektedir. Spreylerdeki püskürtücü gazlar, soğutucu aletlerde kullanılan gazlar, bilgisayar temizleyiciler, bu gazların başlıca yapay kaynaklarıdır. Küresel iklim değişimindeki payları %22 oranındadır. CFC emisyonlarının cilt kanserlerinde dramatik artışlara, iklim de ise katostrofik değişikliklere yol açacağını tahmin edilmektedir.

44 Radyoaktif kirleticiler
Maddenin temel yapısı atomlardan oluşmaktadır. Atom ise proton ve nötronlardan oluşan bir çekirdek ile bunun çevresinde dönmekte olan elektronlardan oluşmaktadır. Herhangi maddenin atom çekirdeğindeki nötronların sayısı proton sayısına göre oldukça fazla ise, bu tür maddeler kararsız bir yapı göstermekte, çekirdeğindeki alfa, beta, gama gibi çeşitli ışınlar yaymak suretiyle parçalanmaktadır.

45

46 Çevresine bu şekilde ışın saçarak parçalanan maddelere ‘’Radyoaktif Madde’’, çevreye yayılan alfa, beta, gama gibi ışınlara ise ‘’Radyasyon’’ adı verilmektedir. Özellikle 2. Dünya savaşından sonra nükleer çalışmalarda sağlanan gelişmeler, Dünyanın radyoaktivitesine çok büyük oranda etki ederek yapma radyoaktivitenin birikimine ve radyoizotoplardır.

47 Radyoaktif maddelerin zararları
X ışınları, ultraviyole ışınlar, görülebilen ışınlar, kızıl ötesi ışınlar, mikro dalgalar, radyo dalgaları ve manyetik alanlar, elektromanyetik spektrumun parçalarıdır. Elektromanyetik parçaları, frekans ve dalga boyları ile tanımlanır.

48 Ultraviyole ve x ışınları çok yüksek frekanslarda olduğundan, elektromanyetik parçalar kimyasal bağları kırabilecek enerjiye sahiptir. Bu bağların kırılması iyonlaşma diye tanımlanır. İyonlaşabilen elektromanyetik radyasyonları, hücrenin genetik materyali olan DNA’yı parçalayabilecek kadar enerji taşımaktadır. DNA’nın zarar görmesi ise hücreleri öldürmektedir.

49 Ayrıca radyasyon, canlılarda genetik değişikliklere de yol açmaktadır.
Radyasyonun etkisi; cins, yaş ve organa göre değişmektedir. Çocuklar ve büyüme çağındaki gençler ile özellikle göz en fazla etkilenen organ olup; görme zayıflığı katarakt ve göz uyumunun yavaşlamasına sebep olmaktadır. Deri ise, radyasyona karşı daha dayanıklıdır.

50 Hava Kirliliğinin Kaynakları
Isınmadan Kaynaklanan Hava Kirliliği: Ülkemizde özellikle ısınma amaçlı, düşük kalorili ve kükürt oranı yüksek kömürlerin yaygın olarak kullanılması ve yanlış yakma tekniklerinin uygulanması hava kirliliğine yol açmaktadır.

51 2. Motorlu Taşıtlardan Kaynaklanan Hava Kirliliği:
Nüfus artışı ve gelir düzeyinin yükselmesine paralel olarak, sayısı hızla artan motorlu taşıtlardan çıkan egzoz gazları, hava kirliliğinde önemli bir faktör oluşturmaktadır.

52 3. Sanayiden Kaynaklanan Hava Kirliliği:
Sanayi tesislerinin kuruluşunda yanlış yer seçimi, çevre korunması açısından gerekli tedbirlerin alınmaması, uygun teknolojilerin kullanılmaması, enerji üreten yakma ünitelerinde vasıfsız ve yüksek kükürtlü yakıtların kullanılması, hava kirliliğine sebep olan etkenlerin başında gelmektedir.

53 Hava Kirliliğinin İnsan Sağlığı ve Çevre Üzerindeki Etkileri

54 İnsan sağlığına etkileri
1950’ler den beri hava kirliliğinin insan sağlığına etkilerini gösteren kanıtlar vardır sonları 1990’lar da ise yeni epidemiyolojik çalışmalarla hava kirliliğinin sağlığa etkileri gösterilmiştir. Bu çalışmalar önce ABD ve Avrupa ülkelerinde yapılmış, daha sonra pek çok ülkede de benzer çalışmalar ile sağlığın olumsuz etkilendiği gözlenmiştir. Bu çalışmalarda ölümler, hastaneye başvurular gibi sağlık göstergeleri ile havadaki kirleticilerin konsantrasyonunun ilişkisi aranmış ve her ikisinin birlikte artış veya azalış gösterdiği belirlenmiştir.

55 Hava kirleticilerindeki günlük artışlar çeşitli akut sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Örneğin kirletici konsantrasyonunda artma astıma ataklarında artışa yol açmaktadır. Kirleticilere uzun süreli maruz kalım ile sağlıkta kronik etkiler ortaya çıkmaktadır. ABD ve Hollanda'da yapılan çalışmalarda hava kirliliği olan  bölgelerde  yaşayanların ömrünün, kirliliğin olmadığı bölgelerde yaşayanlara göre 1-2 yıl daha kısa olduğu belirlenmiştir. Yalnızca gelişmekte olan ülkelerde havada bulunan partiküler madde ve kükürt dioksit  nedeniyle yılda  500,000  kişinin öldüğü tahmin edilmektedir.

56 Havadan solunan karbon monoksit, kandaki oksijenin yerini alarak vücuttaki hücrelere taşınan oksijen miktarının azalmasına yol açar. Kentlerin havasında bulunma miktarına göre karbon monoksit,zihinsel yetilerin gerilemesine ve en sağlıklı insanlarda bile tepkilerin ağırlaşmasına neden olur. Ayrıca kansızlık,kalp yetersizliği ve kronik akciğer rahatsızlığı çeken insanlar üzerinde normalden fazla olumsuz etkiler meydana getirir.

57

58 Doğaya etkileri İklim üzerindeki etkileri;
Hava kirliliğinin iklime etkisi lokal ve küresel olmak üzere iki şekildedir. Lokal düzeyde,şehirlerde havada bulunan kirleticiler yüzeye ulaşan güneş ışınlarını yansıtmakta,dağıtmakta ve azda olsa absorbe etmektedir.

59

60 Küresel düzeyde kirlilik ise bütün dünyayı etkilediğinden çok daha önemlidir.
Bu tür küresel düzeyde hava kirliliğinin iki örneği sera etkisi ve ozon tabakasındaki bozulmadır.

61 Sera etkisi Evren,dünyadan yansıyan güneş ışınlarıyla ısınır. Bu yansıyan ışınlar başta karbondioksit,metan,ozon ve su buharı olmak üzere atmosferde bulunan gazlar tarafından tutulur,böylece dünya ısınır. Işınların bu gazlar tarafından tutulmasına denir.

62 Ozon tabakasındaki bozulmalar
Hava kirlenmesinden kaynaklanan ve 1980‘lerin ortalarında gündeme gelen bir başka önemli tehlike olan ozon katmanının incelmesi havalandırma sistemlerinde, spreylerde otomobillerde ve buzdolaplarında kullanılan kloroflorokarbon(CFC) kökenli kimyasal maddelerin yol açtığı delinme kutup bölgelerinde yoğunlaşmıştır.

63 Eşyalara etkileri Eşyalar ve binalar üzerine etkileri günlük yaşamda pek fark edilmemekle birlikte hava kirliliğinin kullandığımız eşyalar, giysiler ve yapılar üzerinde de etkileri vardır. Kirletici gaz ve tozlar havanın nemi ile birleşerek ortamda asidik etkiler yaratır. Kumaş, metal ve ahşap eşyalar üzerinde etkili olur. Binaların dış cephelerinin kararmasına ve aşınmasına neden olur.

64 Hayvan ve bitkilere etkisi
Hayvanların hava kirliliğinden etkilenmesi solunum yoluyla ve beslenme sırasında aldıkları kirletici maddelerden kaynaklanmaktadır. Gıdalar yoluyla alınan kirleticilerin etkisi havadan solunum yoluyla alınandan daha önemlidir. Özellikle gıdaların büyük payı vardır. Kirleticilerden etkilenen yörelerde yetiştirilen yem bitkileri kirletici kimyasal maddeleri emilme yoluyla etkilemekte, bitki dokusunda biriken kirleticiler beslenme sırasında hayvanların vücuduna girmektedir

65 Hava kirliliğini meydana getiren gazlar,bitkilerin solunumu sırasında gözeneklerden içeri girerek fotosentezi yavaşlatır. Özellikle tarımsal bitkilerdeki bu olumsuz etki, bir ölçüde ürün azalmasına neden olur. Ağaçların yapraklarında görülen renk bozulmalarına neden olur. Hava kirliliğinin bitkilere olan etkisinin en iyi örneği,asit yağmurlarının geniş orman alanlarına verdiği zarardır.

66 Hava kirliliğini önlemek için alınabilecek önlemler
1. Sanayi merkezlerinin sebep olduğu hava kirliliğinin azaltılması amacıyla, sanayi ve iş merkezlerinin toplu yerleşim alanlarının dışına çıkarılması, 2. Kişisel vasıta kullanımı yerine toplu taşımacılığın yaygınlaştırılması, 3. Egzoz gazlarından çıkan kirletici etkenlerin azalmasını sağlayacak tedbirlerin hayata geçirilmesi ve uygulamaların denetlenmesi, 4. Ömrü dolmuş motorlu taşıtların trafikten men edilmesi, 5. Araba yakıtı olarak kurşunsuz benzin kullanımının özendirilmesi, 6. Konutlarda yakıt yakma tekniklerinin modernleşmesi ve özellikle sanayi alanlarındaki bacalara, hava filtrelerinin veya baca gazlarının havaya karışmasını engelleyici baca süzücülerinin takılması,

67 7. Isınmak için kaliteli kömür ve tercihen doğal gaz kaynaklarının kullanılması, merkezi ısıtma sistemlerinin yaygınlaştırılması, 8. Şehir merkezlerindeki yoğun trafiğin çevre yollara aktarılması, 9. Ağaçlandırma çalışmalarının artırılması, hava kirliliğinin yoğun olduğu yerlerde yeşil alanların oluşturulması, 10. Şehir yerleşim planlarında meteorolojik faktörlerin özellikle rüzgar durumunun göz önünde bulundurulması, 11. Şehir çöplüklerinin, şehirlere ve diğer yerleşim bölgelerine uzak yerlerde oluşturulması ve çöplerin uygun yöntemlerle imha edilmesi, 12. Hava kirliliği ve nedenleri konusunda bilinçlendirme programlarının hazırlanması.

68 Sis nedir? Sis,su buharının yoğuşması veya donarak kristalleşmesi sonucu oluşan çok küçük su damlacıkları veya buz kristallerinden meydana gelmiştir. Sis içinde çisenti biçiminde çok hafif yağış görülebilir. Sis genellikle gece vakti ve sabahın erken saatlerinde ,alçak,çukur kara parçaları üzerinde veya su yüzeyinde görülür.Bu durumun sebebi soğuk hava akımının, kara parçasının veya suyun daha sıcak yüzeyine sürtüşmesidir.

69 Sis türleri Radyasyon Sisi: Açık ve durgun gecelerde ısı kaybı sebebiyle yer yüzeyi ve yüzeye yakın hava soğur. Yerden yukarı doğru yükseklik arttıkça atmosferde ters bir sıcaklık dağılımı ortaya çıkar. Alt seviyelerde hava soğuktur. Yükseklik arttıkça sıcaklık da artar. Soğuma havanın çiğ noktasına kadar inerse sis meydana gelir. Gece başlar, gündüz hava ısınınca, öğleden sonraya doğru ortadan kalkar.

70 Adveksiyon(yatay hava hareketi) sisi: Sıcak ve nemli havanın soğuk bir yüzey üzerine hareketi ile alt katmanların soğuyarak su buharının yoğunlaşması sonucu oluşan sislerdir. Oroğrafik(yer şekilli) sis: Yatay hareket eden havanın yer şekli etkisiyle yükselerek soğuması neticesinde oluşan sislerdir. Cephe sisleri: Karşılaşan iki farklı hava kütlesinden sıcak olanın soğuk olan üzerinde yükselerek soğuması neticesinde oluşan sislerdir.

71 ASİT YAĞMURLARI

72 TARİHÇESİ; Asit yağmuru terimi ilk olarak 1852’de İskoç
kimyager Robert Angus Smith tarafından Endüstri Devrimi’nin önemli şehirlerinden Manchester’a (İngiltere) düşen yağıştaki asit oranının artmasını tanımlamak için kullanılmış. Smith, sanayileşme ve kullanılan fosil yakıtlar sonucunda artan hava kirliliği ile asit yağmurları arasındaki ilişkiyi keşfetmiş. Asit yağmurları 1852 yılında keşfedildiği halde 1960’ların sonuna kadar bu olgu hakkında geniş çaplı gözlem ve araştırma yapılmamış. Ta ki bilim insanları nehirlerdeki ve göllerdeki asitlik artışını ve büyük sanayi bölgelerinin çevresindeki bitkilerde meydana gelen tahribatı gözlemleyene kadar.

73 ASİT YAĞMURLARI NEDİR? Asit yağmurları, kükürt ve azot dioksitlerin atmosferdeki nemle birleşerek sülfürik ve nitrik asitli yağmur, kar yada dolu oluşturması biçiminde kirliliğe verilen genel addır. Bu tür yağmurda tanecikler siste asılı olarak süspansiyon oluşturabilir yada en kuru halde birikebilirler.

74 SÜSPANSİYON: Bir katının sıvı içerisinde yada havada (sis içinde)çözünmeden dağılmasıyla oluşan heterojen karışımlardır. ayran, kahve, tebeşir tozu +su…

75 Başka bir deyişle; Normalde yağmur suyu asit özelliğindedir, ph’sı 5,5-5,6 arasında değişir. Bu atmosferde bulunan karbondioksitin (CO2) yağmur suyuyla etkileşime girerek karbonik asit (H2CO3) meydana getirmesinden kaynaklanır.

76 H2O(s)+CO2(g) H2CO3(s) ph’sı normal yağmur suyunun sahip olduğu 5,5-5,6’lık ph düzeyinin altında olan yağmurlar asit yağmuru olarak tanımlanır.

77 Asit yağmurlarının verdiği ileri sürülen zararın bir bölümünün aslında bazı doğal nedenlerden kaynaklandığı yapılan araştırmalar sonucunda anlaşılmışsa da, petrol ve kömür yanmasından oluşan kükürt dioksit ile otomobil motorlarından çıkan azot oksitin, asit yağmuru sorununu büyük ölçüde şiddetlendirdiği kesindir.

78

79 Kirliliğe yol açan tanecikler, kaynaklarından binlerce kilometre uzağa rüzgarla taşınabilir. Sözgelimi ABD’nin kuzey doğusundaki asit yağmurlarına, Kanada’dan yayılanlar katılmış, Kanada’nın doğusundaki kükürt içeren yağış, ABD’den kaynaklanmıştır.

80 Bilim adamlarının tümü asit yağmurlarının denetlenmesi için biran önce yasalar çıkarılmasını istemektedirler.Ne var ki söz konusu yasaların yol açacağı harcamalar çok yüksektir,bu yüzden de sorunun çözülmesi sürekli ertelenmektedir.

81 ASİT YAĞMURLARI NASIL OLUŞUR
ASİT YAĞMURLARI NASIL OLUŞUR? Fosil yakıt atıklarının doğal su döngüsüne karışmasıyla oluşur. Kömür petrol gibi fosil yakıtların yakılması sonucu atmosferde kükürt ve azot içeren gazlar birikir. Bu gazlar havadaki su buharı ile birleşince bir kimyasal tepkime meydana gelir. Bu tekime sonucunda sülfürik asit ve nitrik asit damlaları oluşur.

82

83 Güneş ışığı bu tepkimelerin hızını artırır
Güneş ışığı bu tepkimelerin hızını artırır. Yeryüzündeki sular Güneş’in etkisiyle ısınınca, bunların bir kısmı buharlaşarak yükselir ve atmosfere karışır. Böylece yükselen nemli havadaki su buharı yoğunlaşarak yeniden sıvı durumuna geçer. Bunlar da bulutları oluşturur. Sonuçta oluşan, çok miktarda kükürt ve azot içeren bu tip yağmurlara asit yağmurları denir.

84 Atmosferdeki asit, yalnızca yağmurlarla değil, kar, sis, havadaki gazlar ve tanecikler yoluyla da yeryüzüne iner.

85 ASİT YAĞMURLARININ İNSAN VE TOPRAK ÜZERİNE ETKİLERİ
Yıllardır ayrıntılı araştırma konusu olmamış konulardan birisi olan asit yağmurları, son yıllarda yurdumuzda da etkisini hissettirmeye başlayan, meteorolojik hadiselerle atmosferden yeryüzüne inen ve insanlar üzerinde olumsuz etki bırakan kirletici elementler içeren yağmurlar olarak bilinir.

86 Bir hafta kadar havada asılı kalabilen bu kirleticiler, atmosferde çok uzaklara taşınabilmekte, atmosferdeki su ile tepkimeye girerek sülfüröz asit (H2SO3), sülfürik asit (H2SO4) ve nitrik asit(HNO3) gibi çevre için çok zararlı kimyasal maddelere dönüşmektedir.

87 Bu tepkimeler şöyledir;
SO2 + H2O H2SO3 (sulfüröz asit) SO3 + H2O H2SO4 (sülfürik asit) NO2+ H2O HNO3 (nitrik asit)

88 Asit yağmurları,toprağın yapısında bulunan kalsiyum,magnezyum gibi elementleri yıkayarak taban suyuna taşımakta,toprağın zayıflamasına ve verimin düşmesine neden olmaktadır.

89 Toprağın asitleşmesine en çok katkıda bulunan maddeler, atmosferde birikme sonucu toprağa geçen kükürt bileşikleridir. Azot bileşikleri ise bitkilerin özümseyeceği miktardan fazla olduğu zaman toprağın asitleşmesinde rol oynamaktadır.

90 Asitleşmenin çevre üzerinde dolaylı olmakla birlikte yine çok önemli etkilerinden biri de, endüstriyel faaliyetler sonucu oluşan asit nemidir. Toprağa yada göl yataklarına inmiş cıva, kadmiyum yada alüminyum gibi zehirli maddelerle tepkimeye girebilmekte ve normal koşullar altında çözünmez sayılan bu maddeler, asidik nemle tepkimenin sonucunda, besin zinciri yada içme suyu yoluyla bitki, hayvan ve insana ulaşıp toksik etkiler yaratmaktadır.

91

92 Asitli su ,topraktaki bitkiler için besin kaynağı olan önemli minerallerin çözünmesine yol açar ve bitkilerin bunları alabilmesini engeller. Zamanla, yaprakların dökülmesi gibi gözle görülebilir zararlar ortaya çıkmaya başlar.

93 1989’da Almanya’daki ormanların %52’sinin hasta olduğu belirlenmiştir
1989’da Almanya’daki ormanların %52’sinin hasta olduğu belirlenmiştir. İsveç’te ise asit yağmurları nedeniyle 18 bin göl zarar görmüştür.4 bin göl ise artık ölü sayılmaktadır.

94 Ülkemizde özellikle asit yağmurları yüzünden etkilenen yerlerimizin başında Samsun- gelemen , Muğla- yatağan, Murgul-göktaş gelmektedir.

95 Asit, yalnızca canlılara değil, aynı zamanda binalara ve arabalara da zarar verir. Asit özelliğindeki maddeler kimyasal ayrışmayı artırırlar. Bu da asitin herhangi bir yüzeye değdiğinde, onun özelliklerini değiştirmesi anlamına gelir.

96 Örneğin; asit yağmuru oluşan bölgelerde bulunan bronz, mermer ve kireçtaşından heykellerin bozulmasına neden olur.

97 Atmosferde bulunan sülfatlar da aldığımız solukla birlikte bedenimize girerek astım ve bronşit gibi solunum yolu hastalıklarına neden olur.

98 Orman yangınları engellenmeli, yeşil alanlar yaygınlaştırılmadır.
ASİT YAĞMURLARININ ETKİSİNİ EN AZA İNDİRMEK İÇİN ALINABİLECEK ÖNLEMLER: Enerji üretiminde kullanılan termik santrallerin yerine, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. (Güneş Enerjisi, Jeotermal Enerji, Rüzgar Enerjisi vs.) Orman yangınları engellenmeli, yeşil alanlar yaygınlaştırılmadır.

99 Şehir içi ulaşımlarda özel araçların yerine toplu taşıma araçları kullanılmalıdır.
Havayı olduğundan fazla kirleten kaçak kömür kullanımının önüne geçilmelidir.

100 Hedefler Sera gazları ve önemi nedir? Sera etkisinin oluşumu nasıldır?
Başlıca sera gazları nelerdir? Sera etkisine sebep olan diğer gazlar nelerdir?

101 Yeryüzünün güneşten aldığı enerji kadar enerjiyi uzaya vermesi gerekir.
Güneş enerjisi yeryüzüne kısa dalga boyu radyasyon olarak ulaşır. SERA GAZLARI VE ÖNEMİ

102 Gelen radyasyonun bir bölümü, yer yüzünün yüzeyi ve atmosfer tarafından geri yansıtılır.Ama bunun büyük bölümü, atmosferden geçerek yeryüzünü ısıtır. Yeryüzü bu enerjiden, uzun dalga boyu , kızıl ötesi radyasyonla kurtulur.

103

104 Gezegenimizin yüzeyi tarafından yukarıya salınan kızıl ötesi radyasyonu büyük bölümü atmosferdeki su buharı, karbondioksit ve doğal olarak oluşan diğer sera gazları tarafından emilir.

105 Bu gazlar enerjinin, yeryüzünden geldiği gibi doğrudan uzaya geçmesini engeller.
Birbiriyle etkileşimli bir çok süreç (radyasyon,buharlaşma) enerjiyi atmosferin en üst tabakalarına taşır ve enerji oradan uzaya aktarılır.

106 Bu daha yavaş ve dolaylı süreç bizim için bir şanstır; Çünkü yeryüzünün yüzeyi enerjiyi uzaya hiç engelsiz gönderebilseydi, o zaman yeryüzü soğuk ve yaşamsız bir yer, Mars gibi çıplak ve ıssız bir gezegen olurdu.

107 Atmosferdeki gazların gelen güneş ışınımına karşı geçirgen, buna karşılık geri salınan uzun dalgalı yer ışınımına karşı çok daha az geçirgen olması nedeniyle yer kürenin beklenenden daha fazla ısınmasını sağlayan ve ısı dengesini düzenleyen bu doğal süreç sera etkisi olarak adlandırılmaktadır.

108

109 Kömür, doğalgaz, fuel gibi fosil yakıtlar, yüksek basınç altında oluşmuş ve CO2 içeriği bakımından çok zengin organik maddelerdir. Bu yakıtların kullanımı sonucunda açığa çıkan CO2 gazı atmosfere karışır.

110 Havanın başlıca iki bileşeni olan oksijen ve azot gazları güneşin gözle görülebilen dalga boyu ışınlarını yansıtır ve mor ötesi ışınlarının bir kısmını soğurur.Bu kızılötesi ışımalar, oksijen veya azot gazı tarafından soğurulmaz.

111 Ancak havada bulunan karbondioksit (CO2) ve kloroflorokarbon (CFC) gazları, kızılötesi ışımaların bir kısmını soğurarak, atmosferden dışarı çıkmalarını engeller.Bu soğurma olayı atmosferin ısınmasına yol açar.Bunun sonucunda Dünya, Güneşin altına park edilmiş bir araba gibi ısınır. İşte bu etkiye sera etkisi denir.

112 SERA ETKİSİNİN OLUŞUMU
Güneş’ten gelen ışınların bir bölümü ozon tabakası ve atmosferdeki gazlar tarafından soğurulur.Bir kısmı litosferden,bir kısmı ise bulutlardan geriye yansır.

113 Yeryüzüne ulaşan ışınlar geriye dönerken
atmosferdeki su buharı ve diğer gazlar tarafından tutularak Dünya’yı ısıtmakta olduğundan yüzey ve troposfer, olması gerekenden daha sıcak olur.Bu olay, güneş ışınlarıyla ısınan ama içindeki ısıyı dışarıya bırakmayan seraları andırır; bu nedenle de doğal sera etkisi olarak adlandırılır.

114 SERA ETKİSİNİN ÖNEMİ Sera etkisi doğal olarak oluşmakta ve iklim üzerinde önemli rol oynamaktadır.Endüstri devrimi ile birlikte,özellikle II.Dünya Savaşı’ndan sonra insan aktivitesi sera gazlarının miktarını her geçen yıl arttırarak yüksek oranlara ulaştırmıştır.Bu etkinin yokluğunda dünyanın ortalama sıcaklığının -18°C olacağı belirtilmektedir.

115 BAŞLICA SERA GAZLARI -Ozon (O3) -Su Buharı -Karbondioksit (CO2) -Metan (CH4) -Azot oksit gazları (NOx) -Kloroflorokarbonlar (CFCs)

116 Su Buharı: Küresel ısınmada sera etkisi bakımından en
başta gelir.Ancak yeryüzüne yakın atmosfer içindeki miktarı çok nadir hallerde yükselir.Bol miktarda bulunduğu atmosfer miktarı genellikle bulutların oluşturduğu yükseklerdeki atmosfer tabakalarındadır.O nedenle Daha çok güneşten gelen ışınları tutmada ve yükseklere yansıtmada etkilidir.

117 Karbondioksit (CO2): Dünyanın ısınmasında önemli bir rolü olan CO2 Güneş ışınlarının yeryüzüne ulaşması sırasında bu ışınlara karşı geçirgendir.Böylece yeryüzüne çarpıp onları soğurur.Yapılan ölçümlere göre atmosferde CO2 miktarı 1958den itibaren %9 artmıştır.

118 Metan (CH4): Oranı binlerce yıldan beri değişmemiş olan metan gazı, son birkaç yüzyılda iki katına çıkmış ve 1950’den beri de her yıl %1 artmıştır.Bu değişiklik CO2 seviyesindeki artışa göre az olsa da, metan CO2 den 21 kat daha kalıcı olduğu için en az CO2 kadar dünyamızı etkilemektedir.

119 SERA ETKİSİNE SEBEP OLAN DİĞER GAZLAR
Dioksin: 100’ün üzerinde çeşidi vardır.Bitkilerin ve böceklerin tahribatı için kullanılır.Çoğu çeşidi çok tehlikelidir; kansere ve daha bir çok hastalığa neden olmaktadır. Polimerler: Doğal ve sentetik çeşitleri bulunmaktadır.Doğal olanları Protein ve nişasta içeririler.Sentetik olanları ise plastik ürünlerinde ve el yapımı kumaşlarda bulunup naylon, teflon, polyester gibi adlar alırlar. Kurşun, Cıva:

120 Vinilklonit: PVC elde etmek için kullanılan bir gaz karışımıdır
Vinilklonit: PVC elde etmek için kullanılan bir gaz karışımıdır. Kükürt dioksit(SO2): Bu gaz sülfürün, yağın, çeşitli doğal gazların ve kömürle petrol gibi fosil yakıtlarının yanması sonucu açığa çıkar. Kükürt dioksit ve azot oksidi birbiriyle reaksiyonu sonucunda asit yağmurlarını oluşturan sülfürik asit oluşur.

121 NEHİR SUYUNDAN İÇME SUYUNA

122 Su canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için gerekli ve vazgeçilmez olan tatsız ve kokusuz bir maddedir. Su, canlı yaşamının en temel maddesidir. Dünya üzerinde farlı şekillerde bol miktarda bulunur.

123 Su hidrojen ve oksijen atomlarından oluşmuş H2O formülüne sahip moleküler bir maddedir. Su 0°Cnin altında buz 100°Cnin üstünde buhar(gaz) olarak bulunur 0°C ve 100°C arasında ise sıvı halde bulunur.

124

125 İçme Sularının Özellikleri

126 İçme ve kullanma suyunun kalitesindeki bozulmalar çeşitli hastalıklara yol açabilmektedir. Bu yüzden içme suyunun belirli özelliklere sahip olması gerekir. Bu özellikler kısaca şöyledir.

127 -Su; tortusuz, kokusuz, renksiz, berrak ve içimi hoş olmalıdır
-Sularda fenoller, yağlar gibi suya kötü koku ve tat veren maddeler bulunmamalıdır. -Yeterli derecede yumuşak olmalıdır. -İçme suyu için en uygun sıcaklık 8-12°Cdir. -Su; hastalık yapan mikroorganizma içermemelidir. -Sular kullanma amaçlarına uygun olmalıdır.

128

129 Arsenik, kadmiyum, krom, kurşun, cıva gibi bazı kimyasal maddeler zehirli etki yapabilir. Bunun yanında baryum, nitrat, florür, radyoaktif maddeler, amonyum, klorür gibi maddeler sınır değerlerinin üzerinde sağlığa olumsuz etkileri olan maddelerdir.

130 Su Kaynakları

131 Yüzey sularının arıtılmadan içme suyu olarak kullanılması uygun değildir. Bu nedenle yeryüzü sularını içme suyu olarak kullanmanın maliyeti oldukça yüksektir.

132

133 Diğer bir içme suyu kaynağı da kuyulardan pompalanan yeraltı sularıdır
Diğer bir içme suyu kaynağı da kuyulardan pompalanan yeraltı sularıdır. Yeraltından pompalanan su, yüzey sularına göre oldukça temizdir. Ancak yine de içerdiği kum vb. yabancı maddelerden temizlenmesi dezenfekte edilmesi gerekir.

134

135 Yumuşak ve Sert Sular

136 İçerisinde kalsiyum, magnezyum katyonları bulundurmayan ya da çok az miktarda bulunduran sular yumuşak sudur. İçerisinde fazla miktarda kalsiyum ve magnezyum katyonları bulunduran sulara sert su denir.

137 Kireçli su olarak da adlandırılan sert suların tadı acıdır
Kireçli su olarak da adlandırılan sert suların tadı acıdır. Ancak sağlık açısından tehlikeli değildirler. Hatta Ca+2 iyonu kemik gelişimi için önemli olduğundan bazı durumlarda sert sular faydalı dahi olabilir. Ancak sert sular temizlik amacıyla kullanıldığında sabunun köpürmesini engeller.

138 Su Arıtımı Nedir, Nasıl Yapılır?

139 İçilmesinde, kullanılmasında veya çevreye bırakılmasında sakınca bulunan suların, kirletici parametrelerinden ayrılmasına ''Su Arıtma'‘ denir. Su arıtımı fiziksel ve kimyasal olmak üzere iki aşamada yapılır.

140 Fiziksel Arıtma İşlemleri

141 Yer altı ve yer üstü sular içinde doğal olarak çeşitli büyüklükte katı partiküller bulunabilir. Fiziksel arıtım işlemleri bu taneciklerin cinsi ve boyuna göre değişir. Fiziksel arıtma işlemleri 5 grup altında toplanabilir.

142 -Mekanik ve Ön Temizleme İşlemi -Sedimantasyon -Koagülasyon -Flotasyon -Filtrasyon

143 1)Mekanik Ön Temizleme İşlemi: Ham suda bulunan tahta parçaları, ağaç dalları ve bunlara benzer irilikteki yabancı maddeler elek veya ızgaralarda tutulur. Su içinde yüzen iri parçaları tutmak üzere çeşitli ızgara tipleri geliştirilmiştir.

144 2)Sedimantasyon: Su içinde bulunan katı partiküllerin çökelmesi için sedimantasyon havuzunda çok küçük bir hızla geçirilir. Bu sırada askıdaki katı maddelerin bir kısmı ile daha iri çözünmemiş yabancı maddeler kendi ağırlıklarıyla dibe çökerilir.

145 3)Koagülasyon: Çökeltme havuzlarında suya bir koagülant (pıhtılaştırıcı) katılması ile askıdaki katı maddelerin çökeltilmesi kolaylaştırılır. Koagülant olarak kullanılan başlıca kimyasal maddeler alüminyum, sülfat, demir-III klorür, demir sülfat ve sodyum alüminattır.

146

147 4)Flotasyon: Su içinde süspansiyon halinde bulunan düşük yoğunluklu katı partiküllerin çökelme hızı çok yavaştır. Bunların sedimantasyon tankı içinde kısa sürede çökeltebilmek mümkün olmaz. Bu tanecikler en kolay şekilde flotasyon yapılarak sudan uzaklaştırılabilir.

148

149 5)Filtrasyon: Çökelme havuzlarının üstünden alınan duru suyun içinde kalan küçük taneciklerin süzülerek tutulması gerekir. Bu amaçla kum filtreleri kullanılır. Kum filtreleri ya yavaş çalışan ışık filtreler yada kapalı fakat çabuk süzen filtreler olmak üzere 2 tiptir.

150 Kum Filtre Çeşitleri

151 a) Yavaş süzen kum filtreleri: 827 yılında Simpson tarafından kullanılmıştır. Bu süzgeçler metre derinliğinde betonarme havuzlar olup, bir tesisteki süzgeç yüzeyleri toplamı m2’dir.

152 Süzgeç olarak kullanılan kum havuzlarının önce altından basınçlı su verilerek hava habbeciklerinin çıkması ve kumların iyice yerleşmesi sağlanır. Sonra 12 saat dinlendirilir ve süzülecek kadar alttan su bırakılmaz. Bu su 24 saat bekletilir ve ondan sonra vanalar açılarak üstten ham su gönderilerek süzgeç çalıştırılır.

153 Bu süzgeçlerden geçen su oldukça berraktır
Bu süzgeçlerden geçen su oldukça berraktır. Mikropların yaklaşık %98’i tutulmuştur. Geriye kalan %1-2 bile olsa mikrop ihtimali düşünülerek ilaçlanması gerekir.

154 b) Hızlı süzen kum filtreler: Bunlar ilk defa 1885 yılında uygulandı
b) Hızlı süzen kum filtreler: Bunlar ilk defa 1885 yılında uygulandı. Yavaş süzen süzgeçlere göre daha küçük çaptadır. Bu süzgeçler kimyasal metodlarla ilk temizliği yapılmış suları süzer. Bazen de ilk süzgeç olarak kullanılırlar.

155 Bu süzgeçler diğer süzgeçlerden misli küçük olduğu halde süzme hızı 10 defa daha çoktur. Bu süzgeçlerden geçen sular iyice kokusuz, renksiz ve gayet berraktır. Yalnız mikrop tutma kabiliyeti %70-80 kadardır.

156

157 c) Küçük filtreler: Bunlar az masraflı küçük süzgeçler olup, az bir su ihtiyacını karşılamak için kullanılır. Bu süzgeçlerin süzücü kısmı, taş, kömür, porselen, selüloz gibi maddelerden yapılır.

158 Filtrelerin Temizlenmesi: Belli süre kullanılan kum filtreleri kum-çakıl tabakası zamanla tıkanır kullanılamaz hale gelir. Bu durumda yük kaybı en yüksek değerine ulaşır. Dolayısıyla kum tabakasının periyodik olarak temizlenmesi gerekir.

159 Filtre Tabakası: Filtre tabanı her bir merkezi kanala bağlı ve üzerinde hava delikleri bulunan birçok enli borudan oluşur. Standart filtre yatağı toplam 100cm derinlikte olup çaytaşı, çakıl ve kum tabanlarından oluşur.

160 Filtre Yıkanması: Kum yatağı zamanla tortu nedeni ile tıkanır
Filtre Yıkanması: Kum yatağı zamanla tortu nedeni ile tıkanır. Filtre tabakasına tortu birikmesi nedeniyle tıkanma süresi suyun bulanıklık derecesine ve filtre hızına bağlıdır. Genellikle filtrelerin 24 saatte bir yıkanması gerekir.

161 Kimyasal Arıtma

162 Doğal sular içinde çeşitli cins ve miktarda safsızlık bulunabilir
Doğal sular içinde çeşitli cins ve miktarda safsızlık bulunabilir. Kullanım amacı göz önüne alınarak suların kimyasal olarak arıtılması ve içinde bulunan safsızlıkların giderilmesi veya belli sınırların altına düşülmesi gerekir.

163

164 Suların kimyasal olarak arıtılması 2 ana grupta toplanabilir;
Kimyasal çöktürme yoluyla yapılan arıtma işlemleri a) Soğuk kireç-Soda yöntemi b) Sıcak kireç-Soda yöntemi 2. İyon değiştiriciler ile yapılan arıtma işlemleri a) Katyon değiştiriciler ile sertliğin giderilmesi b) İyon değiştiricilerle demineralizasyon

165 1. Kimyasal Çöktürme ile Arıtma

166 Suda sertliği meydana getiren kalsiyum ve magnezyum iyonlarının suda çözünmeyen bileşikler haline getirilerek çökeltilmesi veya bu iyonların sodyum iyonu ile yer değiştirmek suretiyle uzaklaştırılması işlemine suların yumuşatılması denir.

167 Suların sertliği aşağıdaki amaçlarla giderilir;
Su içindeki kalsiyum ve magnezyum iyonları sabun ile birleşerek suda çözünmeyen iyonlar oluşturur. Bu iyonların tamamı sabunla birleşinceye kadar suda sabun köpüğü oluşmaz. Sert sular kaynatıldıkları kapların diplerinde bir taş tabaksı meydana getirirler. Gıda endüstrisinde kullanılan sular ürün kalitesi üzerinde olumsuz etki yapar.

168 Soğuk kireç-Soda yöntemi
Bu yöntem kalsiyum karbonatın ve magnezyum hidroksitin sudaki çözünürlüklerinin küçük olma temeline dayanır. Uygun miktarlarda suya katılan kireç ve soda suya sertlik veren magnezyumla kalsiyum iyonları ile reaksiyona girerek magnezyum hidroksit ve kalsiyum karbonat bileşiklerini oluşturur. Oluşan bu bileşikler çamur haline çökerek suda ayrılır.

169 b)Sıcak kireç –Soda yöntemi Sıcaklık arttıkça kalsiyum karbonat ve magnezyum hidroksitin çökelme hızları artar. Su önceden ısıtılır ve böylece geçici sertliğin bir kısmı giderilmiş ve serbest hidroksit de uzaklaştırılmış olur. Böylece çökertmek için gerekli olan kireç miktarı da azaltılmış olur. Oluşan çamur sürekli dışarı atılırken elde edilen yumuşatılmış su süzme ünitesine gönderilir.

170 2. İyon Değiştiriciler ile Yapılan Arıtma İşlemleri
İyon değiştirici maddelerde aranan bazı özellikler şunlardır; Yüksek bir değiştirme kapasitesi Sudan etkilenmemesi Rejenerasyon için az miktarda maddeye ihtiyaç duyulması Bulunma ve üretimin kolay ve ucuz olması Suda bulunan bulanık vb. yabancı maddelerden etkilenmemesi.

171 Katyon değiştiriciler ile sertliğin giderilmesi
Bunlar poroz yapılı olup bünyelerinde negatif yük taşıyan reçinelerden oluşur. Taşımış oldukları sodyum iyonlarını su içinde bulunan Ca ve Mg iyonları ile değiştirebilir. Katyon değiştirici olarak kullanılan ilk sentetik reçineler fenolformaldehit ile sodyumsülfitin kondensasyonundan elde edilmiştir.

172 b) İyon değiştiricilerle demineralizasyon Sularda yalnız sertlik yapıcı iyonları değil su içinde bulunan diğer iyonları da uzaklaştırmak için iyon değiştirici reçinelerden yararlanılır. Bu reçineler yardımı ile su içinde bulunan katyonlar ile iyonlarda değiştirilir.

173 Suların Mikroplardan Temizlenmesi

174 a) Kaynatma: Sudaki mikropları öldürebilmek için en iyi metod kaynatmadır kaynatma ile mikropların hepsi ölür. Yalnız bu metod , ev ve hastane ihtiyacı için geçerlidir.

175

176 b) Ultraviyole ışınlar ile dezenfeksiyonu Dalga uzunluğu Ao olan ultraviyole ışınlar kullanılır. Bu ışınlar her türlü mikrobu öldürürler.

177 c) Ozonla dezenfeksiyon Ozon havayla karışım halinde suya verilir
c) Ozonla dezenfeksiyon Ozon havayla karışım halinde suya verilir. Havanın metreküpünde 5 gr ozon olmalıdır. Ozonlanan suyun tadı ve lezzeti bozulmaz, çok masraflı bir metotdur.

178 d) Klorla dezenfeksiyon Kolay uygulanabilmesi ve ucuz oluşu sebebiyle şehir sularının dezenfeksiyonunda en çok kullanılan metotdur. Kullanma sularının patojen mikroplarını yok edebilmek için yeteri kadar klor suya katılmalıdır. Fakat suyun lezzetini ve kokusunu bozacak kadar olmamalıdır. Eğer fazla klor varsa suyun havalandırılması ile bu fazlalık yok edilebilir. Eğer klor kokusu bu yolla da gitmiyorsa aktif kömürden geçilmekle veya uygun miktarda tiasulfat tuzu ilave etmekle giderilebilir.

179 e) Kireç kaymağı ile dezenfeksiyon Bu maddenin kullanılması çok eskidir. Kireç kaymağı suya ilave edildiği zaman ortamda Ca, OH, Cl ve ClO iyonları meydana gelir. Kireç kaymağı 1 litre suya 2.5 çorba kaşığı(40 g) kireç kaymağı kullanarak karıştırılır ve yarım saat bekletilir. Üstteki berrak kısmı alınır. Bu ‘’ ana eriyik ‘’ tir. Bir şişeye alınır ve ışıktan korunarak 2 hafta süreyle bozunmadan kullanılabilir.

180 İyon Değiştirme İyon değiştirme, bir iyonun diğer bir iyonla yer değiştirmesidir. Bu işlem için reçineler kullanılır. Reçineli iyon değiştiriciler sülfonatlarla çevrilmiş polistrenlerin sentetik organik polimerleridir. Bunlar taneli ve boncuğa benzer şekilde imal edilirler.

181 Distile Su Distile su, kaynama kazanında, paslanmaz çelik ısıtıcılar buhar haline getirilen suyun, soğutma suyunun dolaştığı serpantinde yoğunlaştırılmasıyla elde edilir. Distilasyon, ısıtma ve soğutma yoluyla iki ya da daha fazla maddedin sıvı ya da buhar karışımlarının saflaştırılması amacıyla küçük bileşenlere ayrılması işlemi olarak tanımlanır.

182 Ters Ozmoz(Reverse Osmosis)nedir?
Ters ozmoz,sudaki istenmeyen maddelerin,özel bir membrandan belli bir basınç altında geçirilerek filtre edilmesi işlemidir.Ters ozmoz sistemleri,su kalitesini iyileştirmek ve atık suları arıtmak amacı ile uygulanmaktadır.

183 Kullanım amaçları Ters ozmoz sistemleri;
Çok tuzlu deniz suyunu veya hafif tuzlu suyu içme suyuna dönüştürmek,Endüstriyel işletmelerde çözünmüş tuzları geri kazanmak ,Buhar kazanlarında kazan taşı oluşumunu önlemek,Sulardaki sertliği gidermek,Kimyasal işletmelerde daha kaliteli su kullanmak amacı ile geniş olarak kullanılır.

184 Kullanım alanları Ters ozmoz sistemleri,laboratuarlar,kozmatik ve ilaç sanayi,akü üretimi,diyaliz merkezleri,fotoğrafçılık endüstrisi,batarya sanayi,buz yapımı,biyomedikal uygulamalar,alkollü ve alkolsüz içecek sanayi,cam sanayi,tekstil sanayi,yağ üretim sanayi ve son yıllarda ise daha kaliteli içme suyu üretiminde uygulanmaktadır.

185 Ters ozmoz’dan önce ön arıtma gerekli midir?
İyi dizayn edilmiş ön arıtma sistemleri ile membranların gözeneklerinin tıkanması azaltılarak membranların ömrünün uzatılması sağlanabilir.Bulanıklık verici askıda katı maddeler membranlara ulaşmadan önce besleme suyundan giderilmelidir. Bulanıklık seviyesi limitleri aşarsa sistem çalışması durdurulmalıdır.Silt ve kir gibi askıda katı maddeler membranlarda tutulduğu zaman membranların gözenekleri tıkanır.Arıtılmış suya zarar verir.

186 Ön arıtma sistemleri FİLTRASYON:Genel bir arıtım sisteminin olması gereken ana ünitesi, filtrasyon ekipmanlarıdır.Çünkü kendisinden sonra uygulanacak arıtım elemanlarının da tortudan mutlaka korunması gerekir. Aktif Karbon Filtre Aktif karbon filtre,ön arıtma spesifik organikleri ve toplam organik karbonu(TOC) gidermek için kullanılır. Kartuş Filtre Membran bazlı bütün ana arıtma sistemleri mikrondan büyük partiküllerin tutulması için ihtiyaç duyarlar. Kartuş filtre suyun kirliliğine göre çeşitli zaman aralıklarında değiştirilirler.

187 2.Ultra Filtrasyon Üniteleri
Membran filtrasyon yöntemlerinden biridir. Nanofiltrasyon ve ters ozmoz teknolojileri gibi benzeri arıtım yöntemlerinin aksine suyun kimyasal yapısında herhangi bir değişiklik yapmadan ,suyun tüm fiziksel özelliklerinde maksimum düzeyde iyileştirme yapar.

188 3.Su yumuşatma Su yumuşatma sistemleri sudaki sertliği gidermek için kullanılır.Halk arasındaki kireç yada kireçli su sudaki kalsiyum ve magnezyum iyonlarından kaynaklanmaktadır.Sertlik geçici sertlik ve kalıcı sertlik olmak üzere 2‘ye ayrılır. Suyun sertliğinin çeşitli mahsurları vardır;Sert sularda sabun sarfiyatı fazladır,sabun geç köpürür.suyun içindeki magnezyum ve kalsiyum sabun içinde bulunan sodyum ve potasyum ile yer değiştirdikten sonra köpürür. Sert suların kullanıldığı dokuma sanayisinde boyaların dokular içerisine tam olarak nüfuz etmesi güçleşir.

189 Sert sular mutfak işleri içinde uygun değildir
Sert sular mutfak işleri içinde uygun değildir. Isıtma tekniği bakımından da uygun değildir. Su yumuşatma işlemi reçine ile yapılır.Yumuşatma sistemlerinde suda çözünmeyen dev moleküllere reçine denir. 4.EVYE ALTI ÜNİTELERİ Kompakt tipte dizayn edilen bu ünite 20 ve 5 nikron olmak üzere iki kademeli tortu filtre, blok aktif karbon filtre ve reverse ozmoz ekipmanlarından oluşmaktadır.Bu sayede minerallerden % oranında arındırılmış su elde etmek mümkün olur.

190 ÇÖKTÜRME Kimyasal çöktürme işleminde çözeltide bulunan kolloidal tanecikler çökelek içinde hapsedilerek temizlenme sağlanır.Bu işlem esnasında,oluşan çökeleğin hızlı çekebilmesi için,ortama yumaklanmayı sağlayıcı bir kimyasal madde ilave edilebilir.Bunun beraberinde de yumuklaşma sonrası irileşen tanecikler filtrasyon ile ayrılması kolaylaşır. HAVALANDIRMA SİSTEMİ Yetiştirme tanklarındaki su havalandırma ünitesinde havalandırılır.Havalandırmanın amacı suyu çalkalamak ve hava taşları yardımıyla içindeki oksijen miktarını istenilen seviyeye getirmektir.

191 KLORLA SU DEZENFEKSİYONU İçme suyu dezenfeksiyonunda kullanılacak yöntemler teknik ve ekonomik olarak su arıtma uygulamalarına uygun olmalıdır.Klor dezenfeksiyonu ve gerektiğinde amonyak ilavesi diğer yöntemlere göre daha basittir.Klorla dezenfeksiyon işlemi tüm içme su arıtma sistemlerine uygulanabilmektedir.Sonuç olarak;Su gerçekten hayattır.Bedenimizin %65’i sudan oluşur.Su yaşamımızı sürdürebilmesi için temel besinlerdendir.Bedenimizin ısı dengesi,hücre içi yaşamın devamı,besinlerin yakılması,sindirilmesi suya bağlıdır.Suyun arıtılmaması önemli sağlık sorunlarına yol açar.Bu yüzden arıtma hayatımızda önemli yer tutar.

192 HAZIRLAYANLAR; MERVE ALTUNYURT HALİME BÜLÜÇ NURTEN SEZGİN EBRU DELİBAŞ DAMLA SAĞLAM MEHMET EMİN AYKAÇ İBRAHİM GÖKÇE


"Hava Kirliliği, Asit Yağmurları, Sis Kirliliği Ve Önlenmesi" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları