Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
ÖRGÜT SOSYOLOJİSİ 2. DERS
ÖRGÜT SOSYOLOJİSİN ÜÇ TEMEL TEORİSYENİNİN GÖRÜŞLERİ
2
Klasik Sosyoloji Teorisinin Örgütlere Bakışı
Bu teori sıklıkla Karl Marx, Emile Durkheim ve Max Weber’in çalışmalarına atıfta bulunur. Üç teorisyen feodalizmden kapitalizme ya da tarım toplumundan endüstri toplumuna tarihsel olarak geçiş sürecini gösterirler. Bu geçiş onların sosyal teorilerini derinden etkilemiştir. Klasik Sosyoloji Teorisinin Örgütlere Bakışı
3
1818-1883 yılları arasında Karl Marx’ın çalışması büyük bir etkiye sahiptir.
Marx ekonomik üretime yol açan insan ilişkileri anlayışının sosyal analizin anahtarı olduğuna inanır. Çalışmasının odak noktası örgütler ve emek ya da çalışmadır. KARL MARX
4
Feodalizmden kapitalizme geçiş döneminde sosyal gücün kaynağı toprak sahibinden sermaye sahibine geçer. Endüstriyel toplumdaki üretim araçları makineler, fabrikalar ve örgütlerdir. Üretim araçlarının sahipliği toplumdaki baskın sınıfı gösterir. Karl Marx (2)
5
Üretim araçlarının sahibi olmayanlar sermaye sahipleriyle bir istihdam ilişkisine girerek emeklerini satmalıdırlar. Bu da çalışan sınıfı tanımlar. Emek varlığını sürdürmek için sermayeye bağımlı olduğu için, bu ilişki emeğin boyun eğmesine izin veren asimetrik bir ilişkidir. Karl Marx (3)
6
Sermaye ve emek (sahipler ile işçiler ya da yönetim ve işgücü) arasındaki bu ilişkinin analizi örgüt teorisindeki bir kavramı ortaya çıkarır: Kontrol Üretimin verimliliği ve karlılığı için çalışanların kontrol edilmesi gerekir. Örgüt yapıları çalışanların fiziksel ve zihinsel emeğini kontrol etmek için tasarlanır. Karl Marx (4)
7
Kontrol vurgusu denklemde mücadele ve direnme gibi ögeleri de kapsar.
Emek sahip ve yöneticilerin kontrolüne karşı bireysel ve toplu olarak tepki gösterebilir. Marx’ın analizi insan türünün benzersiz yapısı hakkındaki varsayımlara dayanır. Karl Marx (5)
8
Max Weber ( ) örgüt teorisi üzerindeki etkisi ağırlıklı olarak bürokratik örgüt konusundaki analizinden kaynaklanır. Weber de geleneksel tarım toplumundan modern endüstriyel topluma geçişte rasyonelliğin yükselişiyle ilgili düşüncelere sahiptir. Weber’in farklı toplumları tarihsel olarak analizi örgüt formları ile otorite formları üzerinde odaklanmıştır. Max Weber
9
Örgütlerde bazı insanlar kumanda eder, bazıları itaat ederler.
Weber bu otorite farklılıklarının meşruiyet kazanma yollarıyla ilgilenmiştir. Buna göre neden bazı insanlar itaat etmeye gönüllü olurken, bazıları da kumanda etme hakkına sahip olabilir? Max Weber (2)
10
Meşru otoritenin temelleri tarihsel süreçte değişime uğramıştır.
İlk toplumlar otoriteyi karizma ya da gelenek temeline göre kurmuştur. Modern endüstriyel toplumu geleneksel toplumdan ayıran şey rasyonelliğin yükselişiydi. Buna göre otorite de rasyonel-yasal otoritedir. Max Weber (3)
11
Otorite ilişkileri belirli amaçları başarmanın zorunlu araçları olarak görüldüğü için kabul edilir.
Otoriteye dayalı emirler keyfi değildir. Otorite pozisyonunda olanlar sosyal eylemi rasyonel olarak yönlendirme bilgi ve yeteneklerine göre davranırlar. Rasyonel-yasal otorite tarihsel olarak ileri ve etkili bir otorite formudur. Max Weber (4)
12
Weber rasyonel-yasal otorite temelindeki bürokrasinin verimliliği artırırken, bireysel özgürlüğü ve yaratıcılığı boğan bir hükmedici güç olduğuna inanır. Bu durum verimlilik temelinde düzenlenmiş nesnel-objektif yapıların insanların özgürlük ve özerkliğine ilişkin öznel-subjektif arzularıyla çatışabileceğini gösterir. Bürokratik kontrolün demir kafesine direnen insanlar örgütsel gerilimlere neden olurlar. Max Weber (5)
13
Emile Durkheim (1858-1917) toplumdaki düzen ve dayanışma ile ilgilenmiştir.
Geleneksel tarım toplumundaki sosyal dayanışmanın yaşam deneyimlerindeki benzerlikten kaynaklandığına inanır. Buna mekanik dayanışma adını verir. Emile Durkheim
14
Tarım toplumundan endüstri toplumuna geçişle birlikte, daha karmaşık bir işbölümü gelişir.
Endüstri toplumunda farklı ekonomik roller nedeniyle farklılaşma artar. Bu durum mekanik dayanışmayı zayıflatır ve sosyal düzeni ve sosyal bütünleşmeyi tehdit eder. Emile Durkheim (2)
15
Farklılıklar karşıt çıkarlar üretebilir ve sosyal çatışmaya neden olabilir.
Durkheim böyle bir çevrede yeni dayanışma biçimini bağımsızlığa dayandırır. Bağımsız işbölümü insanların ihtiyaçlarını karşılamak için birbirlerine bağımlı oldukları anlamına gelir. Bağımsızlığın bu ağı organik dayanışmayı ortaya çıkarır. Emile Durkheim (3)
16
Tüm sosyal örgütlenme biçimleri sosyal bütünleşme ve dayanışmayı gerektirir.
Bu bütünleşme ve dayanışma türü normatif bir sosyal kontrol türü olarak hizmet eden, örgüt üyeleri arasındaki paylaşılan inanç ve duygulardan kaynaklanan toplu vicdana dayanır. Emile Durkheim (4)
17
Durkheim’in analizi ve bununla ilgili problemler örgütsel problemlere de uygulanabilir: farklılaşma ve bütünleşmenin çatışan hedeflerini dengelemedeki güçlük. Tüm örgütler faaliyetlerini bölümlere ayırırlar. Buradaki ilke işbölümü ve uzmanlaşmadır. Bununla birlikte her meslek ve departman bütünleşme problemlerine yol açar. Bu da örgütteki gerilimlerin bir başka kaynağını oluşturur. Emile Durkheim (5)
18
Geleneksel sosyal teorideki üç ana bakış açısı çeşitli sosyal olgulara uygulanmıştır.
Bunlar çatışma teorisi, etkileşimcilik ve yapısal fonksiyonalizmdir. Çağdaş Sosyal Teori
19
Sosyolojide sosyal yapıları ve sosyal değişimi anlamak için kullanılan geniş bir bakış açısıdır.
Tüm toplumların gruplar ile sosyal değişim arasında süregelen çatışmayla tanımlanırlar. Çatışma Teorisi
20
Bireyler ırk, etnik, sınıf, din, cinsiyet, meslek ya da bölge temelinde farklı politik çıkarlar geliştirirler. Sosyal açıdan değerli kaynaklar, kaynakları sağlama ve dağıtma konusundaki çatışma ve rekabet yaratacak kadar kıttır. Sosyal kurumlar kıt kaynaklara sahip olanların ve kontrol edenlerin çıkarlarına hizmet için örgütlenir. Kaynaklara sahip olanlar ve olmayanlar arasındaki mücadele dengesizlik-istikrarsızlık-değişim yaratır. Buna göre;
21
Bu bakış açısı örgütlerde;
Politik sistem metaforuna destek sağlar. Kaynaklara erişebilenler ve kontrol edenler, kaynaklardan yoksun olanlar üzerinde hakimiyet kurabilir. Tüm örgütlerde bu tür politik çıkarlara dayalı çatışmalar kaçınılmazdır. Örgüt teorileri bu çatışmaları anlama ve çözme yolları geliştirir. Bu bakış açısı örgütlerde;
22
Sembolik Etkileşimcilik
Birey düzeyindeki sosyal etkileşimi analiz eder. Sosyal düzen sosyal etkileşim sürecinde tayin ettiğimiz yorumlara ve aktardığımız anlamlara bağlıdır. Söz ve beden dili konusunda paylaşılan-ortak bir anlayış olmadan bildiğimiz anlamda bir sosyal yaşam yoktur. Bu iletişim biçimleri insanların bir sembolik eylemi alırken ve başkalarına aktarırken aynı şekilde anlaşılmasını gerektirir. Sembolik Etkileşimcilik
23
Bir kişinin kullandığı sembolik dil ve davranış, onun varsaydığı kimliğe, çalışmakta olduğu ortama dayanacaktır. Örneğin çalışkan ve bilgili olarak tanınmak isteyen bir öğrenci buna uygun sembolik davranışları gösterecektir. Genel olarak öğrenci rolüyle, öğretici rolünün sembolik davranışları da birbirinden farklıdır. Buna göre;
24
Bu bakış açısı örgütlerde;
Her bir örgüt ve onun toplumsal fonksiyonu ile ilgili sembollere işaret eder. Örgütler meşru bir işlemle ilgili olarak sembolleri oluşturmak ve müşterilerine- tüketicilerine iletmek için çalışmalıdır. Bu bakış açısı örgütlerde;
25
Yapısal Fonksiyonalizm
Fonksiyonalizm ve işlevcilik Talcott Parsons’ın ( ) çalışmasıyla yakından ilgilidir. Parsons tüm toplumların ve sosyal örgütlerin yaşamalarını sağlayacak zorunlu fonksiyonlar setini nasıl oluşturduklarını göstermek için sosyal sistem fonksiyonları modelini kullanmıştır. Yapısal Fonksiyonalizm
26
Buna göre; AGIL olarak kısaltılan dört fonksiyon vardır.
Adaptation-Uyarlanma Goal setting-Amaç oluşturma Integration-Bütünleştirme Latency-Dayanıklılık, gecikme süresi Buna göre;
27
Uyarlanma: sistemlerin ihtiyaç duydukları kaynaklara erişme yollarını gösterir.
Amaç oluşturma: hedeflerin oluşturulmasına ve başarılmasına işaret eder. Bütünleştirme/Bütünleşme: toplumun üyelerinin ve faaliyetlerinin kaynaşmasını ve koordinasyonunun sağlanmasına işaret eder. Dayanıklılık/Gecikme süresi: kültür ve değerlerin aktarılması yoluyla sistemin kendini yeniden üretmesi ve desteklemesi yolunu ifade eder.
28
Geniş yelpazeye yayılmış örgüt teorilerini ortaya çıkarmıştır.
Uyarlanma: bir örgütün üretim için gerekli kaynaklara erişmek için çevresiyle etkileşim yoluna dikkat çeker. Amaç oluşturma: belirlenen amaçları başarmak için rasyonel örgüt yapıları oluşturmaya dikkat çeker. Bu temel fonksiyonlar
29
Bütünleşme: örgütlerin içindeki bütünleştirme/koordinasyon mekanizmaları ve örgütler arasındaki sosyal dayanışma için gereklidir. Gecikme süresi: uzun örgütsel ömrü sağlamak için oluşturulan kültürel süreçleri ve sosyalizasyonu kapsar.
30
Parsons’a göre örgütler;
Toplumda belirli fonksiyonları yürütmekten sorumlu kurumlardır. Ekonomik üretimle uğraşan firmalar uyarlanma fonksiyonuna hizmet ederler. Hükümet kamu politikaları yoluyla amaç oluşturma fonksiyonunu üstlenir. Adli yargı örgütleri kanunları gücü yoluyla bütünleşme fonksiyonunu yerine getirir. Eğitim örgütleri toplumun üyelerini sosyalleştirir, böylece uzun dönemli kültürel istikrara katkıda bulunur. Parsons’a göre örgütler;
31
Yapısal işlevcilik Sosyal örgütlerin görünür fonksiyonlarını ortaya koyar. Bunlar örgütlerin resmi, açık olarak ifade edilmiş amaçlarına yönelik fonksiyonlarını ifade eder. Ancak; Merton’a göre bunların bir de gizli fonksiyonları vardır.
32
Eğitim kurumları toplumun üyelerini yetiştirmek ve eğitmek yanında gizli fonksiyonlara da sahiptir.
Nüfusun büyük bir bölümünü istihdam dışında tutar. İşsizlik oranını azaltır. İnsanları bürokratik ve hiyerarşik örgütlerde çalışmaya hazırlar. İnsanları akademik yeterlilik temelinde sınıflandırır. Örneğin;
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.