Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
YayınlayanAli Coskun Değiştirilmiş 9 yıl önce
1
ENDÜSTRİ DEVRİMİ Üretimde insan ve hayvan gücü yerine buhar ve elektrik gücünün kullanılması.
2
1 1764 pamuk eğirme makinesi 1767 eğirici çıkrık 1785 iplik eğirme ve bükme makinesi 1804 mekanik-tezgahı Dokumadaki Teknolojik Gelişmeler
3
2 Bunun sonucunda; –İmal edilmiş bütün malların fiyatları hızla düştü. –Ticarette ve imalatta bolluk yaşandı. –Korunmasız hemen hemen bütün dış pazarlar ele geçirildi. –Ulusal zenginlikte ve sermayede ani bir artış söz konusu oldu. –Üretken nüfus, hızla arttı. –İş güvenliği ve mülk sahipliği ortadan kalktı. –Tarımda yeni teknolojiler kullanılmaya başlandı ve artan nüfusun tarımsal ürünlere olan talebi, hızla arttı. –Karayolları ve demiryollarındaki düzenlemelerle, ulaşılamayan alanlar üretime ve tüketime dahil oldu. –Tarımsal kesimlerden kente göç edenler nedeniyle kentlerde nüfus büyük oranda arttı. –Zanaat sanayileşmiş, işbölümü sert bir şekilde uygulanmıştı. –Endüstri Devriminin tüm yönleri ve tüm ilişkileriyle izlenebileceği klasik topraklar İngiltere’dir.
4
4 Köyden Kente Dönüşüm İmalatçı kuruluş, yatırım yapmak için bazı fırsatlar arar. Bu olanaklara sahip küçük bir köyde yatırım yapan imalatçı, fabrikada çalışmaları için köylülere başlangıçta yüksek ücret verecektir. Yüksek ücret, yeni işgücünü çeker. İşgücü artınca ücretler düşer ve yeni imalatçılar bu yöreye yatırım yapar Böylece köy, küçük bir kent, giderek büyük bir kent olur. Kent büyüdükçe avantajları da büyür. Yolları, demiryolları ve kanalları, kalifiye emeği vardır. Tüketime hazır bir kitlenin olduğu bir pazar, hammadde ihtiyacının karşılandığı bir ortamdır. Mamul ürünleri talep eden pazarlarla doğrudan ilişkinin kurulmasını sağlayan bağlantıları vardır. Bu nedenle büyük imalatçı kentler, şaşırtıcı bir hızla gelişir.
5
5 SANAYİ KENTİ Yeni fabrikalar kuruldu ve köyden kente iş için gelenler kentlerin nüfusunu artırdı. MANCHESTER 1685 6.000 1801 72.215 1851303.382 LONDRA 1801 864.845 18411.873.676 18914.232.118 Tarihte ilk defa, işçiler için şehir yaşamı başlamış oldu. Endüstri devrimi kent ve kırsal alanlar arasındaki ilişkiyi öncekilerle kıyaslanmayacak biçimde altüst ediyordu.
6
6 1850’ye gelindiğinde İngiliz halkının önemli bir bölümü endüstri merkezlerinde toplanan işçilere dönüşmüş, İngiltere dünyanın bir tür atölyesi olmuştur. Modern imalat sanayinin en mükemmel biçiminin görüldüğü ve İngiliz imalatının başlama noktası ve merkezi olan Lancashire özellikle Manchester’de pamuk sanayisinde doğa güçlerinin kullanılması, el emeğinin yerini makinelerin alması ve işbölümü en yüksek noktada görülmektedir. Lewis Mumford’a göre, endüstri kentinin 3 temel unsurunu; fabrika, demiryolu ve bakımsız kent oluşturuyordu. Dumanı, kömürü, hangarları ve doklarıyla kent merkezine giren demiryolu, fabrikalarla birlikte kentin büyük bir kısmını kaplıyor, havayı ve suyu hızla kirletip, tepeler oluşturan atık maddelerle kenti bir “savaş alanı”na çeviriyordu.
7
9 Devrimin en önemli sonuçlarından birisi çocuk işçilerinin sayısının muazzam bir şekilde artmasıydı. Buhar gücünün makinelerde kullanılmaya başlamasıyla çocuk işçi alımı, ekonomik olması nedeniyle yaygınlaştı. Çocuklara çok daha az maaş ödeniyordu (1/10 kadar) ve günde 16 saate varan çalışma saatleri olabiliyordu. Başlangıçta pamuk fabrikalarında çalıştırılan çocuklar, daha sonra galerilere kolayca sığabildikleri için maden işçisi olarak çalışmaya başladılar. Madenlerde çalışan şanssız çocukların hayatları 25 yıl kadar kısaydı.
8
10 19.yüzyılda artan fabrikalara paralel olarak ortaya çıkan bu kentlerde acımasız bir gelişim yaşanıyordu. Kamusal ahlak konusunda son derece duyarlı bir yazar olan Charles Dickens, Zor Zamanlar (1845) romanında 19. yüzyıl ortasının sanayi kentlerinden Coketown’ın etkili bir tanımını yapar: “Fabrikaların ve yüksek bacaların kentiydi, bu bacalardan hiç durmadan yılan gibi kıvrıla kıvrıla dumanlar yükseliyor, birbirine dolanıyor ve hiç çözülmüyorlardı. Kapkara bir kanalı, kötü kokan, mor renkte akan bir nehri, gün boyu pencerelerinden bir yığın gürültünün yayıldığı fabrika binaları, deli bir filin başını sallaması gibi sürekli inip kalkan buhar pistonları vardı… Coketown’da işe yaramayan hiçbir şey göremezdiniz… Hastane ile mezarlık arasındaki her şey gerçekti. Sayılarla ifade edemediğim, en ucuz pazarda alamadığın, en pahalı pazarda satamadığın hiçbir şey olamazdı. AMİN”
9
11 Nüfustaki ve imalatın miktarındaki artış, ev ve çevre koşullarındaki zorlukları da beraberinde getirdi. Herkes için yeterli bina yoktu, fakat daha fazla bina için de para yoktu. Bu yüzden, insanlar evlerini ve hatta yataklarını paylaşmak zorunda kaldılar. İnsanlar hiçbir uygarlıkta karşılaşmadıkları bir konut sorunuyla karşı karşıyaydılar. Eski yapıların her bir odasında, aileler yüksek kiralar karşılığı kalıyordu. Liverpool’da nüfusun 1/5’i, Manchester’da 50.000 kişi, Londra’da 20.000 aile mahzenlerde yaşıyordu. 1842’de yapılan bir sayıma göre, Preston’da 422 evde yaşayan 2400 insan vardı. Her evde 5- 68 arası insan yaşıyordu ve her yatakta 2- 8 arası insan yatıyordu. Kalabalık evlerde altyapı yoktu. Yani sağlıkları risk altındaydı. Tuvaletler ortaktı ve temizliği de her zaman ihmal ediliyordu.
10
14 Yoksulların yaşadığı gecekondu mahallelerinde genellikle sıra halinde 1-2 katlı kulübeler, ev olarak kullanılan mahzenler, kaldırımsız pis sokaklar, binaların arasındaki üstü kapalı dar aralıklardan geçilerek girilen pis ve sağlıksız mekanlar bulunmaktaydı. “Susuz, tuvaletsiz, çamur, rutubet ve is içindeki bu “konut”lar kolera ve tifüs taşıyan fare ve bitlerle paylaşılıyordu. 1845’te Londra’da 50.000 kişi her sabah, gece nerede yatacaklarını bilmeden uyanıyordu. Fabrikaların hemen yanında yapılan işçi evlerinin durumu daha iç açıcı değildi. Yan yana ve sırt sırta kötü malzemeyle yapılmış bu küçük evlerin arka odaları ışıksız ve havasızdı. İşçi mahallelerinin çamur ve çöplerle kaplı yollarında çocuklar ve domuzlar birlikte geziniyordu. Ama zamanla, mesleklere göre ayrılmış Ortaçağ kentlerinin mahallelerinden farklı olarak zenginliğe göre sınırları çizilmiş burjuva mahallelerinin tam bir güvenlik sağlamadığı, “iyi mahalleler”in biraz ilerideki sefaletle birlikte yıllarca yaşayamayacağı anlaşıldı: işçiler yaklaşamıyorlardı ama kolera, tifo, tifüs oralara ulaşmıştı.
11
16 Burjuvalar, ortaçağ zenginlerinin vebadan kaçmaları gibi, kentin merkezini yoksullara bırakarak banliyölere çekildiler. 19.yüzyılın ortalarına doğru sadece kendilerini korumanın yetmeyeceğini idrak etmeye başladırlar: hasta bir işçiden verim elde edilemiyor, işçi mahallerindeki binlerce raşitik, sakat, veremli çocuk / genç, askerlik yapamıyordu. 1849’da, Lille’deki işçilerin hayat koşullarına ilişkin bir rapor hazırlayan Adolphe-Jerome Blanqui şöyle diyordu: “Bu korkunç evlerde sağ kalabilen zavallı çocuklar çok güçsüzler. Yirmi yaşına vardıklarında 100 kişiden 10’u bile asker olmaya uygun değil.” Burjuvazi çalışacak adamlar bulsa bile, devlet savaşacak adam bulamıyordu. Oluşturulması gereken yeni insan tipi ise, bugünün çalışanı, yarının savaşanı olabilecek sağlıklı ve becerikli” insandı.
12
Düşük ücretlilerin yaşadığı en büyük bölge olan Londra’da Whitechapel’da; 2795 aile / 12000 kişi (yaklaşık) / 1400 barınakta yaşamaktadır. / Toplam alan 130.000 m2 (13 ha). Yani; Yaklaşık 2 aile 1 konutta / 8.6 kişi (konut başına) / 923 kişi/ha (brüt) / toplam alan 10.8 m2/kişi 1840’ta St.John ve St.Margaret bölgelerinde; 5366 aileYani; 26830 kişiKonut başına yaklaşık 1 aileden fazla 5294 barınakta yaşıyor.Konut başına 5.07 kişi düşüyordu. Evsizler için yapılan barınaklardaki koşullar daha berbattı. Londra’da Yukarı Ogle Sokağında 1844 yılında açılan barınak 300 kişi kapasiteliydi; ama gecede 2740 kişiyi yani 1 yatakta 9 kişiyi barındırıyordu. 1844’de Playhouse Yard’daki Merkezi Barınak’ta ortalama 460 yatak vardı ve gecede 6681 kişi yani 1 yatakta 14 kişi yatıyordu. Kaynak: Journal of the Statistical Society
13
21
14
23 Tüm bu bölge geceleri tamamen ıssızdır. Bu ticari bölgenin dışında tüm Manchester 1.5 km. uzunluğunda ve aşağı yukarı 1 km. genişliğinde bir kuşak gibi bu ticari semtlerin etrafını saran işçi bölgesidir. Bu bölgenin dışında orta burjuvazi, işçi bölgelerinin yakınlarındaki düzenli sokaklarda, yukarı burjuvazi ise kente uzak bahçeli villalarda, kısa aralıklarla kente giden bir otobüsün kalktığı bölgelerde yaşarlar. 400.000’den fazla insanın yerleştiği bu kentte sanayi işçilerinin oturduğu konut bölgeleri ile orta sınıflara ayrılan bölümler kesinlikle birbirinden ayrılmıştır. Kentin tam ortasında aşağı yukarı 1.5 km. uzunluğunda ve genişliğinde, sadece bürolardan ve büyük mağazalardan oluşan büyük bir ticari bölge vardır. Manchester
15
24 Manchester’da, işçi mahalleleri o kadar “iyi” yerleştirilmişti ki, varlıklı birisi bir işçi mahallesi ya da işçilerle karşılaşmadan “yıllarca yaşayabilir”di. Üst gelir grubu, bir sefaletin ortasında olduklarını fark etmeden işçi bölgelerinden geçerek işyerlerine gidebiliyordu. Bu yolların iki tarafında orta burjuvazinin dükkanları vardı ve gerisinde yer alan sefaleti gizliyordu. Kente yeni gelenler çoğunlukla sanayi işçisi olmaktadır; ücretleri ve emek koşulları gibi konutları da sadece özgür girişime bağlıydı ve yaşayabilmek için zorunlu gereksinimler minimuma indirgenmişti. Bir takım spekülatörler ihtiyaçlara uygun şekilde ve maksimum kar sağlamak amacıyla tek katlı sıra evler yapmaya girişmişlerdi.
16
26 Bu dönem boyunca yapılan evler sefil ve barınmaya elverişsiz bir haldeydi: Bu işçi mahallelerinin inşaat düzeyinden çok, kentçilik anlayışı sorunluydu. İşçi mahalleleri birbirine girmiş evleri, iğrenç artık ve pisliklerle dolu arka avluları ve meydanları, kapısız, penceresiz, tuvaletsiz koşulları ile hayvanların bile barınamayacağı mekanları içeriyordu. Her avlu ve meydan, yan taraftakiler önemsenmeden labirent gibi yapılaştığı için sokaklarda dolaşan bir insan her adım başında ya kör bir avluya girer ya da bir köşeyi döndüğünde kendini başladığı noktada bulurdu.
17
27 Sanayi bölgelerindeki evlerde belli ortak özellikler vardır. Bloktan bloğa aynı biçim tekrarlanır: Aynı kasvetli sokaklar, aynı gölgeli, çöp yığınlarıyla dolu geçitler, hep aynı şekilde, çocuk oyun alanlarının ve bahçelerin olmayışı; mahalle genelinde o aynı uyumsuzluk ve kişilikten yoksunluk. Pencereler genellikle dardı; iç ışıklandırma yetersizdir; sokak modelini güneş ışığı ve rüzgara göre ayarlamak için hiç çaba sarf edilmemiştir. İyi gelirli zanaatçıların veya memurların yaşadığı, sıra evlerin veya önlerinde bir avuç ot veya dar arka avlularında bir ağaç olan yarı müstakil evlerin bulunduğu daha saygın semtler can sıkıcı, gri bir temizliğe sahiptir. Bu bölgelerin saygınlığı, yoksul semtlerin pasaklılığı kadar iç bayıcıdır; hatta daha da fazla: Yoksul semtlerde hiç değilse hayat daha renklidir, sokaklarında kukla gösterileri, pazaryerlerinde dedikodular, meyhane ve tavernalarında şamatalı ahbaplıklar vardır, kısacası, yoksul sokaklarda daha toplumsal ve daha dostça bir hayat söz konusudur.
18
28 3 tip yapılaşma vardı: 1.Genel olarak evlerin gruplaşması tesadüfidir. 2.Aynı bölgenin daha yeni kesimlerinde ve diğer işçi bölgelerinde sınai hareketin ilk günlerinden başlamak üzere daha düzenli bir yerleşme görülebilir. İki sokak arasındaki meydanlar daha düzgün, genellikle dörtköşe olan avlulara bölünmüşlerdir. Bu avlular başlangıçtan beri bu şekilde yapılmışlardır ve sokakla olan bağlantıları üstü kapalı geçitlerle sağlanır. Avluları çevreleyen evler sırt sırta inşa edilirler ve arka duvarları ortaktır.
19
30 3.Daha yakın zamanda ve tek bir müteahhit eliyle inşa edilen bu grup yapılar ise 3 sıra konutu içeriyordu: Ön cephedeki kulübeler en iyi yapılanlar ve en yüksek kira getirenlerdir; bir arka kapıları ve küçük bir avluları vardı. Arkalarında da bir geçit, bir arka sokak vardır. Bu sokağa bakan kulübeler, en az kira getiren ve bakımsız kulübelerdir. Bunların arka duvarları, ikinci bir sokağa bakan ve birinci sıradaki evlerden daha ucuz ama ikinci sıradakilerden daha pahalı olan 3. bir sıra ev ile ortaktır.
20
Genelde kentin merkezine en yakın olan sokaklar en kötü durumda olanlardı. Malzeme mahzenlerde enine, yan yana getirilmiş tuğlalar, üst katlarda dar kenarından yan yana getirilmiş tuğladır. Havalandırma çok kötüdür. Doğal olarak salgın hastalıklar bütün işçi bölgelerini kırar geçirir. Bu dönemin önde gelen özelliklerinden birisi bilimle teknolojinin yakınlaşmaya başlamasıdır. Özellikle bu yüzyılın ikinci yarısından sonra, bilimsel bilgi birikimi, gündelik ihtiyaçların karşılanması maksadıyla teknolojinin hizmetine verilmiş ve teknolojideki gelişmeler yerleşik yaşam biçimlerini değiştirmeye başlamıştır. Örneğin, kuramsal elektrik araştırmalarından elde edilen sonuçlar, hemen elektrik dinamosu ve motoruna, telgrafa, telefona ve diğer cihazlara dönüştürülmüş ve bunların yaygınlaşmasıyla Dünya yeni bir çehre kazanmaya başlamıştır. Bu dönemin en önemli gelişmelerinden birisi, üretime yönelik araştırma laboratuarlarının kurulmasıdır. Bu laboratuarlarda geliştirilen ürünler, bunlara bağlı olan fabrikalarda seri olarak üretilmiş ve satışa sunulmuştur. Özellikle ABD'deki sanayi atılımında, gerek devlet ve gerekse özel teşebbüs eliyle kurulan dev araştırma laboratuarları etkin rol oynamışlardır.
21
34 Endüstri Devrimi'nin endüstri yaşamında görülen özellikleri: 1.Başta demir ve çelik olmak üzere yeni hammaddelerin kullanılması. 2.Kömür, buhar makinesi, elektrik, petrol ve patlamalı makineler gibi, yeni enerji kaynaklarının kullanılması. 3.İplik eğirme makinesi ve yeni enerji kaynakları ile çalışan tezgahtar gibi, daha az insan enerjisi ile daha çok üretim yapılmasına yol açan yeni makinelerin icadı. 4.İşgücünün fabrika sistemi içinde, daha yüksek bir işbölümüne ve uzmanlaşmaya yol açan biçimde yeni örgütlenmesi. 5.Buharlı lokomotif, buharlı gemi, otomobil, uçak, radyo ve telgraf gibi ulaşım ve haberleşmede önemli gelişmeler. 6.Bilimin endüstriye, gittikçe artan bir biçimde uygulanması.
22
35 Teknolojik Gelişmeler Bu yeniliklerden tüm insan ilişkilerini etkileyecek güçte olanı, teknolojik gelişmeler olmuştur. Teknolojik değişme ve gelişmelerin doğrudan doğruya ortaya çıkan başka sonuçları da vardı. Bunlar: 1.Çok daha büyük tarım dışı nüfusu besleyecek üretimi sağlayan tarımsal gelişmeler. 2.Servetin daha yaygınlaşmasına yol açan ekonomik değişmeler, artan endüstriyel üretim ve uluslararası ticaret karşısında servet kaynağı olarak göreli önemini yitiren tarım toprağı. 3.Ekonomik güç kaynağındaki değişmeleri yansıtan siyasal değişiklikler ve endüstriyel bir toplumun gereklerine uygun olarak düzenlenen yeni politika uygulamaları. 4.Kentlerin büyümesi, işçi sınıfı hareketlerinin gelişmesi ve yeni otorite kaynaklarının ortaya çıkması gibi, büyük toplumsal değişmeler. 5.Çalışanların yeni beceriler elde etmeleri, fabrika disiplininin ortaya çıkması, bütün bunların sonunda insanın kendine güveninin artması gibi ögelerle belirlenen çok geniş bir kültürel değişme.
23
36 KAYNAKLAR: Lewis Mumford (2007): Tarih Boyunca Kent, Kökenleri, Geçirdiği Dönüşümler ve Geleceği, Çev.G.Koca,T.Tosun, Ayrıntı, İstanbul, ss.532-535 ve 548-588. Friedrich Engels (1974): İngiltere’de Emekçi Sınıfların Durumu, Çev.O.Emre, Gözlem Yayınları, İstanbul, ss.87-151. Kürşat Bumin (1986): Demokrasi Arayışında Kent, Kent-Koop, Ankara. ss.25-27. http://www.hafif.org/yazi/endustri-devriminin-toplumsal-etkileri http://www.delinetciler.net/forum/bilim-tarihi-ve-biyografiler/32511-dokuzuncu-yuzyilda- bilim-endustri-devrimi-ve-bilim.htmlhttp://www.delinetciler.net/forum/bilim-tarihi-ve-biyografiler/32511-dokuzuncu-yuzyilda- bilim-endustri-devrimi-ve-bilim.html http://nilgunozdamar.blogspot.com/2006/10/endstri-devrimi.html http://www.nurullahgungor.com/haber_oku.asp?haber=289#
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.