Sunuyu indir
1
Alp Eren Aktaş Ömer Enes Özer
Ergenekon Destanı Alp Eren Aktaş Ömer Enes Özer
3
Tarihi Eserlerde Destan
14.Yüzyılda Reşidüddin Hamedani'nin kaleme aldığı eserinde Moğolların yaratılışını anlatan destan olarak bahsedilmektedir. Ayrıca 17.Yüzyılda yazılan Secere-i Türk adlı eserde de yine Moğolların yaratılış destanı olarak bahsedilmektedir.
4
Bazı kaynaklara göre 400 yıl burada kalan Ergenekonlular artık oraya sığamayacak hale gelmiş ve Börteçine tarafından yol gösterilerek bir çıkış yolu bularak oradan kurtulmuşlardır. Bazı kaynaklara göre de Ergenekon bölgesinin sahibi olan üle tarafından baskı yapılmış ve kaçmak için dağları eritmek zorunda kalmışlardır.
6
Bununla birlikte Göktürklerin yaratılışı ile benzerlik gösterdiği gerekçesiyle bunun Türklere ait bir destan olduğu söylenmektedir. Ayrıca kimi araştırmacılara göre de Bozkurt Efsanesi’nin genişletilmiş bir versiyonu olduğu da söylenmektedir.
7
Ergenekon Türklerin Orta Asya’da bulunan efsanevi anayurdudur.
Ergenekon’un nerede odluğu hakkında çeşitli savlar bulunmaktadır ancak kesin bir bulgu yoktur. Eski kaynaklara göre Altay Dağları’ndaki Beluça Dağı olduğundan söz edilmektedir.
8
Destanın Kökeni Daha öncelerde sözlü olan bu efsane daha sonrasında farklı kaynaklar tarafından yazıya alınmıştır. Ergenekon Destanı olarak bilinen bu öykü iki ana koldan oluşmaktadır: Bir Bozkurtun yardımı ve korumasıyla soyun devamlılığının sağlanması. Etrafı dağlarla çevrili olan bir vadiye yerleşilip buradan çıkılması.
9
Destanın Özeti Moğol ilinde Oğuz Kağan soyundan İl- han’ın hükümdarlığı sırasında Tatar Türklerinin hükümdarı Sevinç Han,Moğol ülkesine savaş ilan etti. İlhan’ın idaresindeki orduyu Kırgızlar ve diğer boylardan da yardım alarak bozguna uğrattı. ilhanın ülkesindeki tüm insanları öldürdüler. Yalnız il Han’ın küçük oğlu Qıyan ve eşi ile yeğeni Nüküz ile eşi kurtulmayı başardılar.
10
Düşman askerlerinin, onları bulamayacağı bir yere kaçmaya karar verdiler. Yabanî koyunların yürüdüğü bir yolu izleyerek yüksek bir dağda dar bir geçide vardılar. Bu geçitten geçerek içinde akar sular,pınarlar, çeşitli bitkiler, çayırlar, meyve ağaçları, çeşitli avların bulunduğu bir yere gelince Tanrı’ya şükrettiler ve burada kalmaya karar verdiler. Dağın doruğu olan bu yere dağ kemeri anlamında “Ergene” kelimesiyle “dik” anlamındaki “Kon” kelimesini birleştirerek “Ergenekon” adını verdiler. Qıyan ve Nüküz’ün oğulları çoğaldı. Dört yüz yıl sonra kendileri ve sürüleri o kadar çoğaldı ki Ergenekon’a sığmadılar. Atalarının buraya geldiği geçitin yeri unutulmuştu. Ergenekon’un çevresindeki dağlarda geçit aradılar.
11
Bir demirci(Börteçine(
Bir demirci(Börteçine(?)), dağın demir kısmı eritirlerse yol açılabileceğini söyledi. Demirin bulunduğu yere bir sıra odun, bir sıra kömür dizdiler ve ateşi yaktılar. Yetmiş yere koydukları yetmiş körükle hep birden körüklediler. Demir eridi, yüklü bir deve geçecek kadar yer açıldı. İlhan’ın soyundan gelen Türkler yeniden güçlenmiş olarak eski vatanlarına döndü, atalarının intikamını aldılar.
12
Ergenekon’dan çıktıkları gün olan 21 Mart’ta her yıl bayram yaparlar
Ergenekon’dan çıktıkları gün olan 21 Mart’ta her yıl bayram yaparlar. Bu bayramda bir demir parçasını kızdırırlar, demir kıpkırmızı olunca önce Hakan daha sonra beyler demiri örsün üstüne koyup döverler. Ergenekon Destanı için bugün hem yeniden özgür hem de bahar bayramı olarak hâlâ kutlanmaktadır.
14
Eserin Türk Edebiyatı’ndaki Yeri
Şecere-i Türk,Ahmet Vefik Paşa tarafından Türkçe’ye çevrilmiş ve 1863’de Tasvir-i Efkâr gazetesinde yayımlanmıştır. I. Balkan Savaşı döneminde Ergenekon efsanesi milliyetçi yazarlar tarafından ilgi görmüştür. Ziya Gökalp'in Ergenekon temasını işleyen şiiri Türk Duygusu dergisinin 8 Mayıs 1913 tarihli sayısında "Türk An'anesi: Ergenekon" başlığıyla yayınlanmıştır; aynı şiir Ziya Gökalp'in tarihli Kızılelma kitabında "Ergenekon" başlığıyla yer almıştır.
15
Kaynakça Dursun Yıldırım,Ergenekon Destanı
İsa Özkan,Ergenekon Destanı Hakkında Wikipedia.org
16
Ergenekon (Ziya Gökalp)
Biz Türk Han'ın beş oğluyuz, Gök Tanrı'nın öz kuluyuz, Beş bin yıllık bir orduyuz, Turan yurdu durağımız! Gök ordumuz sağa vardı, Çin’i baştan başa sardı, Hiyong-nular bu Hanlardı, Set olmadı tutağımız! Ak ordumuz sola gitti, Üç hakanlık tesis etti, "Medi", "Sümer Akad", "Hitti" Bu üç şanlı oymağımız! Kara ordu gitti, İskit, Ülkesinde yaptı bir çit. "Atilla ol, Şalon’a git", Sözü oldu adağımız! Birincisi Azerbaycan, İkincisi Geldanistan, Üçüncüsü Arz-ı Kenan, Fışkırdı üç kaynağımız! Kızıl ordu dağlar aştı, Efganlarla çok savaştı, Bir alayı Hind’e taştı, Sind oldu bir ırmağımız.
17
Sarı ordu tekin durdu, Şehir yaptı, çiftlik kurdu, Uygurların bu iç yurdu, Kaldı ana toprağımız!
Yıllar geçti bir an geldi, Türk Tahtına İlhan geldi, Sağdan, soldan düşman geldi, Kurulmuştu tuzağımız. Yüce Tanrı Oğuz Han’ı, Göndererek Türk hakanı, Birleştirdi beş Turan’ı, Doğdu güneş sancağımız! Verilmedi bir dem soluk, Kanlar aktı oluk oluk, Öldü bütün çoluk çocuk, Han, Bey, Çeri, Uşağımız. Oğuz Han’dan sonra Hanlar Kazandılar yüce şanlar, Bilinmek için bu boş anlar, Şahnamedir sorağımız, Yalnız Nököz ile Kıyan İki kızı alıp yayan, Bir sarp dağa attılar can Bunlar oldu kaçağımız.
18
Dağdan dağa hep gizlice, Yürüdüler beş-on gece, Bir tan vaktı gayet ince, Bir iz oldu uğrağımız!
Dörtyüz sene burda kaldık, Geyik arttı, biz çoğaldık, Çıkamadık İşe daldık, Pek şenlendi konağımız! Elma,erik çoktu yedik, Demir bulduk, ör işledik, "Bir gizli yol bulsak" dedik, Dağ delerdi bıçağımız! Bu iz yolu çok uzattı, Sonra Alageyik çattı, Bir dik yardan bizi attı, Kanadı her bucağımız! Kurt’tan hali iken bu yurt, Bir gün peyda oldu bir kurt, Bir geyiğe attı avurt, Gördü çoban yamağımız! Bir de baktık yeşil bir bağ Her tarafi bir yüce dağ, Geniş, fakat sıkı bir ağ, Dedik ne hoş bu ağımız! Kurt bir delik buldu,gitti, Bir demirci takip etti, Ocak yaktı taş eritti, Açıldı yol kapağımız! Alageyik çayır yerdi Yavrusunu emzirirdi, Bizi gördü meme verdi, Oldu Ana Kucağımız! Büyük sevinç, büyük müjde, Bayram yaptık kentte,köyde, Torun, oğul, baba, dede, Büyüğümüz, ufağımız!
19
Turan, eski toprak bize; Hind, bir altın konak bize; Çin köşkleri kışlak bize, Tuna boyu yaylağımız!
Demircye Bozkurt dendi Han tanıldı,taç giyildi, Yoldan önce kendi indi, Sağ elinde bayrağımız! Yunus gibi çıktık Hut’tan! Büyük yurda küçük yurttan, Geyik girdik, doğduk kurttan. Kılıç oldu orağımız! Börteçine kurdun adı, Ergenekon yurdun adı, Dörtyüzsene durdun hadi, Çık ey, yüzbin mızrağımız! Sartlık gitti, Uygurlandık. Soyumuzla gururlandık. Şamanlardan uğurlandık. Pirler oldu yardağımız! Oldu sana Kaf bu eşik, Tarih kaldı delik,deşik, Artık yeter bu taş beşik, Oldu körpe yatağımız! İlk yayıldık: Beşbalık’a! Karakurum, Elmalık’a Çin başladı zorbalığa, Ezdi onu tokmağımız! Uzaklarda hoş ülkeler, Issız yurtlar seni bekler, İşte Kıpçak, işte Kaşgar, Ta karşıda Gökdağ’ımız! Sağa sola gitti ordu; Hind’e, Rum’a bir baş vurdu. Altın yuta düzen kurdu. Yine eski yasağımız! Tarhandağı gözler seni; Tanrı orada sözler seni, Dört asırdır özler seni, Tukin dağda otağımız!
20
Alplerimiz girdi harbe, Düşmanlara attı darbe; Şimal, cenup, şarka, garbe, Akın etti kısrağımız!
İlhan Mokan, Bilge Kağan, Gaznevi’den Mahmut Sultan, Selçuklulardan Alparslan Han, Birer şanlı koçağımız! Askerliği gördü atsız. Harzem Şah’ı oldu atsız. Bugün hakan, dün bir adsız: Böyle kayar kızağımız! Türk ayağı hangi yurda, Basmışsa baş eğdi kurda! “Gökhan orda, Akhan burada!” Dedik gitti ayağımız! Tonguz, Çin’e hakan oldu. Hıtay Türk’ü üryan oldu. İlk düşünen Gür Han oldu, “Birleşmeli ocağımız”! Tümen, Çin’e akın etti. Efrasiyab, Rum’a gitti. Tomris adı göğe yetti. Hüsrev oldu tutsağımız! Cengiz bunu tasarladı. Dört bucağa ılgarladı. Türk soyunu toparladı, Turan oldu öz bağımız! Teleleri, Aktürkman’ı Toplamıştı Soğd’un Hanı, Çapul etti Eşkân(i), yân’ı Sevinç adlı soğdağımız! Oğuz Han’dan beri mühmel, Kalmış idi büyük emel. Yüce dilek uzattı el. Ele geçti arağımız!
21
Gökten yüce yıldızımız. Bir devr açtı her hızımız
Gökten yüce yıldızımız! Bir devr açtı her hızımız! Atilla bir Kırgız’ımız! Timurleng bir Kazak’ımız! Kırım, Kazan heder oldu! Tuna, Kafkas beter oldu! Türkistan’da neler oldu? İşitmedi kulağımız! Fatih aldı İstanbul’u. Babür, Hind’e eğdi yolu. Nadir sarstı sağı solu… Oldu bir son taslağımız! Yurt girince yâd eline, Ergenekon oldu yine! Çıkmaz mı bir Börteçine? Nurlanmaz mı çerağımız… Bundan sonra talih döndü, Yıldızımız yine söndü, Karşımızda Rus göründü… Kesildi yurt otağımız!
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.