Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
YayınlayanToydeniz Oguz Değiştirilmiş 9 yıl önce
1
IX. BÖLÜM YAZILI ANLATIM TÜRLERİ SANAT DEĞERİ OLAN YAZILAR II
TÜRK DİLİ II IX. BÖLÜM YAZILI ANLATIM TÜRLERİ SANAT DEĞERİ OLAN YAZILAR II
2
SANAT DEĞERİ OLAN YAZILAR II
1. SANAT DEĞERİ OLAN YAZILAR 1.1. ÖYKÜ (HİKÂYE) 1.2. FABL 1.3. FIKRA (KISA GÜLMECE ÖYKÜ) 1.4. ROMAN 1.5. TİYATRO 1.6. SENARYO 2. BÖLÜM SONU SORULARI SANAT DEĞERİ OLAN YAZILAR II
3
1. SANAT DEĞERİ OLAN YAZILAR 1.1. ÖYKÜ (HİKÂYE)
İnsanlar, yazı yaygınlaşmadan önce, belki de akılda kolay kalsın diye, fabl ve fıkra (gülmece) gibi kısa öykülerle olaylı küçük anlatı geleneğini geliştirmişlerdir. Sonra bunlarda yer, zaman ve kişiler betimlenerek genişletilir. Olayda ayrıntıya gidilir. Böylece yavaş yavaş öykü türü ortaya çıkar. Öykü, yaşanmış ya da yaşanabilecek olayları anlatan ilgi çekici yazılardır. Okuyucuya yaşamdan bir sanal kesit sunar. Çoğu hayal ürünü olduğu hâlde, anlatılanlar gerçekmiş gibi okuyucuyu etkiler. Okuyucu öyküleri severek okur, çünkü anlatılanlarda kendinden ya da çevresinden bir şeyler bulur.
4
Öykünün ögeleri kişiler, olay, yer ve zamandır.
• Kişiler: Öykünün konusu olan olay, bir kişinin başından geçer. Bu kişiye öykünün kahramanı denir. Öyküde kişi sayısı sınırlı olmakla birlikte her öyküde ikinci derecede önemli kişiler de vardır. Kimi öykülerin kahramanı hayvan da olabilir. Bunlarda ikinci dereceden kişiler içinde hem insan hem de hayvan bulunabilir. Öykü yazarı, kahramanını ve diğer kişileri hayatın içinden seçmeli, olayları ve sorunları gerçeğe uygun ele almalıdır. Yazar, okuyucu ile bağını öykünün sonuna kadar koparmamak zorundadır. Öykülerde kişiler bize betimlemeyle tanıtılır. Bu tanıtım, bütün yönleriyle değil, yalnızca kişilerin öyküye konu olan yönlerinin tanıtımıdır. Derinlemesine duygu çözümlemelerine yer verilmez. Öyküyü romandan ayıran en önemli özellik de budur.
5
• Olay ya da Durum: Olay ya da durum öykünün konusudur
• Olay ya da Durum: Olay ya da durum öykünün konusudur. İnsan başına gelebilecek her türlü olay, insanın karşılaşabileceği her durum öykünün konusu olabilir. Öyküde konu genellikle bir olaylıdır, bu nedenle de öykü yazmak kolay bir beceri değildir. Olay, öykü kahramanının eyleme dönüşmüş beğenme, istek, özlem, tutku, öfke, korku... gibi duygularından doğar, yine onlarla desteklenerek gelişir, sonuca ulaşır. Öyküde olay planı üç bölümdür: serim, düğüm, çözüm.
6
Serim: Öyküdeki olaya giriş paragrafı ya da paragraflarıdır.
Düğüm: Öykünün gelişme paragraflarıdır. Betimlemeler, duygular, duygu çatışmaları, çözümlemeler, ana olay, ona bağlı yan olaylar ile karşılıklı konuşmaların bulunduğu paragraflar hep bu bölümdedir. Olayların düğümlendiği yerlerde düğüm paragrafları vardır. Okuyucunun merakı bu paragraflarda doruğa ulaşmalıdır. Çözüm: Öykünün büyüklüğüne göre birkaç paragraflık bölümdür.
7
• Yer: Öyküde yer, zaman kadar öyküden ayrılmaz bir parçadır
• Yer: Öyküde yer, zaman kadar öyküden ayrılmaz bir parçadır. Olayın geçtiği yer olayla birlikte değişebilir. Yerin zaman içindeki durumunun anlatılması betimlemeyi gerekli kılar. Okuyucunun sıkılmaması için betimlemeyi uzun tutmamak gerekir. • Zaman: Gerçekte de her olay; zaman denilen sonsuz bir akış içine sonradan insanların yerleştirdiği, sistemli zaman dilimlerinde geçer. Öyküde yazar olay zamanını da düşleyerek kurar. Öyküde zamanın okuyucuya veriliş biçimi yazarın isteğine bağlıdır. Kimi zaman kronolojik zaman denilen olay ya da durumun başladığı, geliştiği, sonuçlandığı zamana bağlı kalır. Kimi zaman da okuyucu, daha ilk cümleden, kendini olayın en çözülmez düğümlü bölümü içinde buluverir. Kimi zaman ise yazar olayı sonuçtan başlatarak başa doğru bir sıra ile anlatır. Yazarın zamanı düzensiz kullandığı, kimi yerinde geçmişe dönen, kimi yerinde şimdiyi anlatan öyküler de vardır. Öyküde, başta öyküleyici ve betimleyici anlatımlar olmak üzere, açıklayıcı ve tartışmalı anlatım yollarının hemen hepsinden yararlanılır. Anlatıcı olarak da öyküdeki kişiler kullanıldığı için, öyküler içinde karşılıklı konuşmaların bulunduğu, kolay okunabilir yazılardır. Öykü yazımında diğer yazı türleri de kullanılmaktadır. Söz gelimi bir öykü günlük, anı, mektup gibi yazı türlerinden biriyle yazılabileceği gibi, birkaçının karması biçiminde de yazılabilir.
8
Öykü türünün belirleyici özellikleri şunlardır:
•Olay planlı yazılardır. •Anlatılan olaylar, bir mantık çerçevesine oturtulmalıdır. Her anlatılan, daha önce anlatılanla çelişmemelidir. •Anlatım, yapmacıklıktan uzak olmalı, anlatımda yalın bir dil kullanılmalıdır. •Anlatımı kendine özgü olmalı, taklit edilmiş ya da taklit edilebilir olmamalıdır.
9
Öykü (Hikâye) Örneği "Ben tavan arasındayım sevgilim!" diye bağırdı delikten aşağı doğru. "Eski kitaplar bugünlerde çok para ediyor. Bir bakmak istiyorum onlara." Son sözlerimi duydu mu? "Orası çok karanlıktır; dur, sana bir fener vereyim." İyi. Durgun bir gün. Bütün hayatım boyunca sürekli bir ilgi aradığımı söylerdi birisi bana. Gülümsediğimi gösteren bir ayna olsaydı, biraz da ışık. "Bir yerini kırarsın karanlıkta." Delikten yukarı doğru bir el feneri uzandı. Fenerli elin ucundaki ışık, rastgele önemsiz bir köşeyi aydınlattı, bu eli okşadı. El kayboldu. Ne düşünüyor acaba? Gülümsedi: Yine mi düşünüyor?
10
Yıllardır bu tozlu, örümcekli karanlığa çıkmamıştı
Yıllardır bu tozlu, örümcekli karanlığa çıkmamıştı. Işığı gören bazı böcekler kaçıştılar. Korktu, fakat yararlı olacağını düşünmek kuvvetlendirdi onu. Belki de hiçbir şey söylemeden başarmalıydım bu işi. Benden bir karşılık beklemiyor. Ona yardım etmek mi bu? Bilmiyorum, bazen karıştırıyorum, özellikle, başımda uğultular olduğu zamanlar. Onun gibi düşünmeyi bilmek isterdim. Bana belli etmemeye çalışarak izliyor beni. Çekiniyor. Acele etmeliyim öyleyse. Feneri yakın bir yer tuttu, annesiyle babasının resimleri. Aralarında eski bir ayakkabı torbası, kırık birkaç lamba. Neden hiç sevmediler birbirlerini? Ölecekler diye öylesine korkmuştum ki. Torbayı karıştırdı: Tuvaletle gittiğim ilk baloda giymiştim bunları. Her geve biriyle dışarı çıkardım, dans etmek için Aman Allah’ım! Nasıl yapmışım bunu? Ellerinin tozunu elbisenin üstüne sildi. Mor ayakkabılarına baktı: Buruşmuşlar, küflenmişler. Sol ayağına giydi birini: Ölçülerin hiç değişmemiş. Utandı, yine de çıkaramadı ayağından. Topallayarak bir iki adım attı. Sonra resimlere yaklaştı, diz çöktü, yan yana getirdi onları. (…) Oğuz Atay, Unutulan
11
1.2. FABL Bir tür küçük öyküdür. Olaya dayalı bir anlatımı vardır. Hayattan alınan küçücük kesitler, hayvanlar ya da bitkiler arasında geçmiş gibi anlatılır. Bugün daha çok çocuk edebiyatında yer alan fablların, toplumu eğitici; örneklendirme ile kötü davranışlardan caydırıcı özelliği ile eskiden büyükleri eğitmede de anlatıldığı sanılmaktadır. Fabllarda soyut konular, olay planıyla hem somutlaştırılarak hem de hareket kazandırılarak işlenir. Olaylar bizi güldürürken eğitir. İnsanlar arasında geçen iyi-kötü, cesur-korkak, dürüst-ikiyüzlü, gözü tok-aç gözlü... vb. çatışmalar; bu niteliklerin yakıştırıldığı hayvan kahramanlar arasında geçmiş gibi gösterilir. Fablın da dört ögesi vardır: kişiler, olay, zaman, yer.
12
• Kişiler: Fablın konusu olan olay, kişileştirilmiş en az iki hayvanın başından geçer. Bunlardan biri iyi ahlâklı bir tipi, diğeri kötü ahlâklı bir tipi canlandırır. Fablda ikinci derecede kişiler çok azdır, bazen yoktur. Kişi betimlemesi yoktur. Kahramanlar arasında tilki varsa biz onu kurnaz insan yerine koyarız; arslan varsa cesaretine güvenen biri yerine koyarız. Kısa olay bile bütün yönleriyle değil, yalnızca fabla konu olan yönüyle tanımlanır. Derinlemesine duygu çözümlemelerine yer verilmez. Fabllarda bir de anlatıcı kişi vardır. Bu kişinin de betimlemesi yapılmaz, cinsiyeti verilmez. Anlatıcı kahramanları izler, dersini alır. Böylece dinleyen ile aynı görüşü paylaşır. • Olay: Fablın konusu insan başına gelebilecek herhangi bir olaydır. Olay, kahramanın eyleme dönüşmüş beğenme, istek, özlem, öfke, korku... gibi tutkuya dönüşmüş duygularından doğar. Fablın gövdesini bir olay oluşturur, asıl önemli olan fablın anlatılış nedenidir. Buna "ders" denir. Fabl planı dört bölümdür: serim, düğüm, çözüm, öğüt.
13
Serim: Olayın türüne, çıkarılacak derse göre kişileştirilmiş hayvanlar ve çevre tanıtımının yapıldığı bölümdür. Olay o çevrede verilmek istenen derse göre gelişir. Kısa ve sık konuşmalar vardır. Hemen birkaç konuşma ile olay düğümlenir. Çözüm: Olay beklenmedik bir sonuçla biter. Fablın en kısa bölümüdür. Öğüt: Ana fikir bu bölümde öğüt niteliğinde verilir. Bu bölüm kimi zaman başta, kimi zaman sondadır. Kimi zaman da sonuç okuyucuya bırakılır. • Yer: Tasvir yapılmaz fakat çevre çok iyi verilmelidir: Orman, göl kenarı, yol... gibi. Olayın geçtiği yer olayla birlikte değişebilir. • Zaman: Her olay gibi fabldaki olay da bir zaman diliminde geçer. Kronolojik zaman kullanılır.
14
Fabl Örneği KRALIN SARAYI Haşmetli arslan merak etmiş bir gün Kimlerin kralıyım ben, diye. Fermanlar yollamış dört bir yana, “Milletim gelsin, demiş sarayıma, Herkesi birden çağırıyorum, Tam otuz gün açık oturum, Ve kurultay kurulmadan önce Bir şölen, milletimin gönlünce. Herkes yesin içsin, eğlensin, Kral nasıl olurmuş görsün.” Fermanı okuyan şaşmış. Yollar dolup taşmış. Saraya gelince ne görsünler: Bir mezbahaymış meğer Saray dedikleri yer. Girer girmez bir koku, bir koku… En önde giren ayı, tıkamış burnunu.
15
Sen misin sarayın kokusunu beğenmeyen?
Bir pençede boylamış öbür dünyayı, Burnunu tıkayan ayı. Maymun hak vermiş krala, Aklı sıra yaranacak budala: “-Aman sultanım demiş pençenize sağlık. Bu saray bu koku nasıl sevilmez? Mis gibi kokuyor ortalık; Güller sarımsak kalır bana sorarsanız, Bu kokunun yanında!”
16
Arslan tüh demiş bu kadarına,
Bakmış hemen maymunun da icabına. Bu arslan bir başka türlü arslan Neron, Kaligula falan soyundan. Tilki tam bunu düşünürken kral sormuş: “-Sen söyle bakalım demiş Nasıl kokuyor bu saray?” Tilki özür dilemiş: “-Üzerinize afiyet nezleyim” demiş. Allem kallem değiştirip konuyu, Güme getirmiş kokuyu, Saraylılar kulağınıza küpe olsun: Ne açık sözlü olun, ne de dalkavuk maymunca. Zaman zaman da kaytarın tilki gibi Bir şey sorulunca. La Fontaine
17
1.3. FIKRA (KISA GÜLMECE ÖYKÜ)
Bir tür küçük öyküdür. Olaya dayalı bir anlatımı vardır. Hayattan alınan gülünç olaylar ile soyut konular işlenir. Olaylar bizi güldürürken eğitir. İnsanlar arasındaki çatışmalar konu edilir. Bir bakıma fabldaki kahramanlar fıkrada artık insandır. Yine kişiler, olay, zaman, yer olmak üzere dört öğesi vardır. • Kişiler: Kişi sayısı çok azdır. Kişi betimlemesi yoktur. Kahramanlar fıkraya konu olan yönüyle tanımlanır. Derinlemesine duygu çözümlemelerine yer verilmez. Fıkralarda anlatıcı kişi vardır. Bu kişinin betimlemesi yapılmaz, cinsiyeti verilmez. • Olay: Fıkranın konusu insan başına gelebilecek herhangi bir olaydır. Olay, kahramanın eyleme dönüşmüş duygularından doğar. Çok kısa verilir. Fıkra da olay planlı bir yazıdır. Serim, düğüm, çözüm olmak üzere üç bölümü vardır. • Yer: Ayrıntılı tasvir yapılmaz fakat çevre çok iyi verilmelidir. Çevre olayla birlikte değişebilir. • Zaman: Her olay gibi fıkrada da olay da bir zaman diliminde geçer. Kronolojik zaman kullanılır. Çoğu kez bir gün..., bir yaz günü... ramazan ayı imiş... gibi girişlerle zaman verilir.
18
Fıkra Örneği Bir gün Nasrettin Hoca pazara giderken çocuklar etrafını sarmışlar. Hepsi birer düdük ısmarlamış, ama para veren olmamış. Hoca çocukların tümüne olumlu cevap vermiş: - Peki, olur... Çocuklardan yalnız biri, elinde para olduğu hâlde, Hoca’ya şunları söylemiş: - Şu parayla bana bir düdük getirir misin? Hoca akşama doğru pazardan dönmüş. Yolunu bekleyen çocuklar hemen Hoca’nın etrafını sararak düdüklerini istemişler. Nasrettin Hoca, cebinden bir düdük çıkarıp kendisine para veren çocuğa uzatmış. Ötekileri bağırmaya başlamışlar: - Ya bizim düdükler nerede? Hoca’nın cevabı kısa ve anlamlı olmuş: - Parayı veren düdüğü çalar.
19
1.4. ROMAN Yöntem olarak öyküden farklı değil diyebiliriz. Öyküye göre çok yönlüdür. Romanlar da yaşanmış ya da yaşanabilecek olaylar dizisini anlatan ilgi çekici yazılardır. Yapı olarak sanki iç içe birçok öyküden kurulmuştur. Romanda, okuyucuya yaşamdan sanal bir örnek sunulur. Roman türü eski destan ve masalların, bir görüşe göre mesnevilerin zamanla gerçek dışı ögelerinden sıyrılarak yaşanabilir biçime getirilmesiyle ortaya çıkmıştır. Çoğu hayal ürünü olduğu hâlde, anlatılanlar gerçekmiş gibi okuyucuyu etkiler. Okuyucu romanı severek okur, çünkü anlatılanlarda kendinden ya da çevresinden bir şeyler bulur. Romanın görüş açısı öyküye göre çok yönlüdür. Uzun planlı yazılardır. Romanın ögeleri de öykünün ögelerinin aynısıdır; kişiler, olay ya da durum, yer, zaman.
20
• Kişiler: Romanın konusu olan olay, bir kişinin ya da grubun başından geçer. Bu kişi ya da kişilere romanın kahramanı denir. Romanda kişi sayısı öyküden daha çoktur. Her romanda ikinci derecede, üçüncü derecede önemli kişiler de vardır. Kimi romanların kahramanı hayvan da olabilir. Bunlarda ikinci, üçüncü derecedeki kişiler içinde hem insan hem de hayvan bulunabilir. Romanlarda kişiler bize betimlemeyle tanıtılır. Yalnız bu tanıtımda kişiler, bütün yönleriyle ele alınır. Karakterler ve tipler çizilir. Romanı öyküden ayıran en önemli özellik de budur. İlk romanlarda bir de anlatıcı kişi vardı. Anlatıcı olayları, kahramanın hareketlerini, duygu ve düşüncelerini anlatırdı. Böyle romanlarda okuyucu, anlatıcıyı hep yazarla örtüştürmüştür. Bunun için uzun yıllar yazarın ağzından anlatılan romanlar okundu. Roman kahramanının anlatıcı olduğu romanlar daha sonra yazıldı ve okuyucu böyle romanları gerçeğe daha yakın buldu.
21
• Olay ya da Durum: Olay ya da durum romanın konusudur
• Olay ya da Durum: Olay ya da durum romanın konusudur. İnsan başına gelebilecek her türlü olay, insanın karşılaşabileceği her durum romanın konusu olabilir. Romanda konu; roman kahramanının ya da kahramanlarının eyleme dönüşmüş beğenme, istek, özlem, tutku, öfke, korku... gibi duygularından doğar, yine onlarla desteklenerek gelişir, sonuca ulaşır. Romanda konu planı üç bölümdür: Serim, düğüm, çözüm. Serim: Romanın giriş bölümüdür. Kişiler, yer ve zaman bu bölümde tanıtılır. Düğüm: Betimlemelerin, konuşmaların bulunduğu paragraflardır. Olayların düğümlendiği yerlerdedir. Düğüm paragrafları hep bu bölümdedir. Çözüm: Romanlarda yazının büyüklüğüne göre birkaç paragraflık bölümdür, birkaç sayfa tuttuğu da olur.
22
• Yer: Romanda da yer önemlidir. Yer olaylara bağlı kalarak değişebilir. Yerin zaman içindeki durumunun anlatılması betimlemelerle yapılır. Okuyucunun sıkılmaması için betimlemeleri uzun tutmamak gerekir. • Zaman: Gerçek olaylar gibi romandaki olaylar da zaman dilimleri içinde geçer. Yine zamanın okuyucuya veriliş biçimi yazarın isteğine bağlıdır. Kimi romanda kronolojik zaman kullanılır. Kimi romanda okuyucu, daha ilk cümleden kendini olayın en çözülmez yerinde buluverir. Kimi zaman ise yazar, olayı sonuçtan başlatır ya da zamanı düzensiz kullanır. Roman yazımında günlük, anı, mektup gibi diğer yazı türlerinden yararlanılabilir. Roman bunlardan biriyle yazılabileceği gibi, birkaçının karması ile de yazılabilir.
23
Roman türünün belirleyici özellikleri şunlardır:
• Olay planlı yazılardır. • Yazar anlattığı olayları bir mantık çerçevesine oturtabilmelidir. Çizdiği tip ya da karakterlerde başarılı olmalıdır. • Roman yazarı, kahramanını ve diğer kişileri hayatın içinden seçmeli, olayları ve sorunları gerçeğe uygun ele almalıdır. Onun için roman yazmak ustalıktan öte sanatçının işidir.
24
Roman Örneği (…) - Bihter bir dehşet çığlığını tutamadı: - Nihal!
Behlül koştu. Nihal orada, ayaklarının altında, gerilmiş sinirleriyle, kilitlenmiş çenesiyle, uzanmış kollarıyla dimdik, bir ölü sarılığıyla yatıyordu. Behlül diz çöktü, Nihal’in başını kaldırmak istedi. Bu baş, kıvrılmıyordu; Nihal’in dudakları kısılmış, bütün saçlarının dibi bol bir terle ıslanmıştı. Behlül çıldırmışçasına: - Öldürdük, biz öldürdük, diyor, sonra Bihter’e bakarak devam ediyordu: - Anlıyor musunuz? Biz, ikimiz... Bir korku buhranı içinde bağırdı: - Koşunuz, Nihal, Nihal bayıldı... Şimdi hep koşuyorlardı. Herkesten önce Adnan Bey, anlamayarak merdivenlerden atılmıştı. Sonra Nihal’i orada Behlül’ün kolunda, merdivene uzanmış görünce anladı. Bütün vücudu titriyordu, eğildi; Nihal’i kucağına aldı. Boğuk bir sesle Nihal’in yüzüne eğilerek bu açılmayan gözlere rica edercesine: - Nihal! Nihal! Bana baksana! Nihal! Diyordu. Şimdi herkes oradaydı. Peyker, Bihter’den soruyordu: - Ne oldu? Nasıl oldu? diyordu. Bihter merdivenin kenarına dayanmış, hareketsiz, bu ortalıkta olup biten şeylerden habersiz, donuk gözlerle bakıyordu.
25
Adnan Bey, Nihal’i bir çocuk hafifliğiyle kaldırdı, merdivenden çıkarıyordu. Babasının kucağında, böyle çıkarken Nihal geniş bir soluk aldı ve gözlerini açarak babasına uzun bir bakışla baktı, sonra bu bakışla anlatılmak istenen şeyler söylenerek gözleri yeniden kapandı. Sofadan geçerken Firdevs Hanım, yerinden kımıldanamayarak telaşlı bir sesle soruyordu: - Ne oldu, rica ederim? Nihal mi düştü? Behlül tarladan geliyordu. Nihat Bey bir iş görmek isteyerek: - Bir hekim bulmak gerekiyorsa?.. diyordu. Nihal’in odasının kapısında Adnan Bey arkasından gelenlere eliyle rica etti. Kimsenin girmesine izin vermek istemedi. Kızına kendisi bakacaktı. (…) Halit Ziya Uşaklıgil, Aşk-ı Memnu
26
1.5. TİYATRO Tiyatronun iki anlamı vardır: Birincisi, dram, komedi, vodvil gibi yazılı eserin oynandığı yer; ikincisi, bu eserleri sahnede oynama sanatı. Sahnede canlandırılmak üzere yazılmış eserlerin ortak adı olarak da kullanılmaktadır. Tiyatro eserlerinde hem yazarın hem de oyuncuların izleyenler üzerinde etkisi çoktur. Sanatlı yazı türleri içinde yazımı en zor olanı, izleyiciye ulaşmak için en çok emek isteyeni tiyatrodur. Öykü ya da roman yazarı gibi tiyatro yazarı da yaşanmış ya da yaşanabilecek olayları anlatır, fakat oynanmak için yazar. Tiyatro eserinin bir okuyucu kitlesi vardır, bir de izleyici kitlesi vardır. Güzel sanatlar içinde en canlı olanıdır, çünkü edebiyat, konuşma, hareket, müzik, dans, mimarlık, giyim ve makyaj gibi güzel sanatların birçoğu tiyatroda buluşur. Yönetmenin topladığı bu güçlü ekip ilk günden, son sahneye dek ortak ilkelerle çalışırlar.
27
Tiyatronun doğuş nedeninin yine dinî amaçlı olduğu sanılmaktadır
Tiyatronun doğuş nedeninin yine dinî amaçlı olduğu sanılmaktadır. En eski tapınma eylemlerinin, zaman içerisinde değişerek ve gelişerek, gerçek yaşama benzetilmesiyle ortaya çıkmıştır. Bir başka teze göre; konuşmanın çok ilkel, sınırlı olduğu dönemlerde, insanların birbirleriyle anlaşmak için olayları yinelemeye çalışarak aktarma yöntemlerinden doğmuştur. Konuyu işleyişi bakımından üç türlü tiyatro eseri vardır: Birincisi kurallı bir anlatımı olan, izleyicide acıma ve korku uyandıran tragedi, ikincisi olayların gülünç yanlarını ortaya koyan komedi, üçüncüsü yaşamı hem acıklı hem de güldürücü olayları ile olduğu gibi aktaran dramdır.
28
Tiyatro yazarı, okuyucuya yaşamdan bir sanal kesit sunmakla kalmaz, olayları oyuna dönüştürerek sanallığını sahnede de sürdürür. Yapı olarak sanki iç içe birçok öyküden kurulmuştur. Eser, hem görme hem duyma duyularını etkileyerek iletisine anında tepki alır. Uzun planlı yazılardır. Tiyatro eseri; yazar, oyuncu, sahne, izleyici dörtgenine göre yazılır. Bunun için tiyatro eserleri hem söz hem eylem sanatıdır. Tiyatro eserinin okuyucu kitlesinden çok izleyici kitlesi vardır. Tiyatronun ögeleri; kişiler, olay ya da durum, yer, zaman, oyuncular, izleyicilerdir.
29
• Kişiler: Tiyatro eserinde kişi sayısı konuya göre değişir
• Kişiler: Tiyatro eserinde kişi sayısı konuya göre değişir. Tiyatronun konusu olan olay, bir kişinin ya da grubun başından geçer. Kişiler olayla ilgilerine göre birinci derecede ve ikinci derecede önemli kişiler diye ikiye ayrılır. Tiyatro yazarı kişileri doğal ve toplumsal çevre içinde verir, onları çevresinden soyutlamaz. Tip ya da karakterler çizer. Yazar, kişilerin giyim-kuşam bilgilerini eserinin başında betimlemeyle verir. Kimi tiyatro eserlerinde olay hayvanların başından geçmiş gibi gösterilir. Bu kez oyuncular hayvanların rolünü oynamaya çalışırlar. Bu eserlerdeki ikinci dereceden kişiler içinde yine hem insan hem de hayvan bulunabilir. Tiyatro eserinde kimi zaman bir de anlatıcı kişi bulunur. Bu kişi anlatıcı rolüyle ara ara sahneye çıkarak olayların gelişmesi üzerinde bilgiler verir.
30
• Olay ya da Durum: Tiyatro hem söz hem eylem sanatıdır
• Olay ya da Durum: Tiyatro hem söz hem eylem sanatıdır. Tiyatro eserini oluşturan diğer ögeler bu iki niteliğe göre biçimlenir. İnsan başına gelebilecek her türlü olay, insanın karşılaşabileceği her durum tiyatro eserinin konusu olabilir. Konu, kahramanının kendisiyle ya da çevresiyle çatışmasından doğar. Oyun yine kahramanın eyleme dönüşmüş beğenme, istek, özlem, tutku, öfke, korku... gibi duygularından, destek alarak gelişir, sonuca ulaşır. Tiyatro eserinde olay planı üç bölümdür: Serim, düğüm, çözüm. Bunlar genellikle iki perde olarak sunulur. Serim: Oyundaki olaya giriştir. Oyunun en önemli bölümüdür. İzleyiciler bu bölümde olayın geçtiği yer ile kişiler hakkında bilgi sahibi olurlar. Kişinin kendisiyle ve çevresiyle yaşadığı çatışma sergilenir. İzleyici düğüm noktasına hazır duruma getirilir. Düğüm: Oyunda duygu çatışmalarının yoğunlaştığı, dolaşık olayların üst üste geldiği, çıkmazların sergilendiği bölümdür. İzleyicinin merakı bu bölümde doruğa ulaşırken, olay kahramanları karar sürecini yaşarlar. Çözüm: Oyunun bitiş bölümüdür. Son bir olay ile oyun bitirilir. Bu bölümde izleyicilerin kafasındaki bütün soru işaretleri cevabını bulmalıdır. İzleyici üzerindeki son etki çok önemli olduğu için çözüm bölümü ya bir sürprizle ya bir konuşmayla ya da etkili bir cümle ile bitirilir.
31
• Yer: Tiyatro eserinde olayın geçtiği yer sahnede dekor ile canlandırılır. Dekor, çevreyi sahnede canlandıran eşya ve nesnelerin bütünüdür. Konunun gerektirdiği biçimde, sahnede oyuncunun dekor gereği kullandığı eşyalara aksesuar denir. • Zaman: Tiyatro eserinde zamanın veriliş biçimi yazarın isteğine bağlıdır. Yazar; kronolojik zaman, düğümden başlatılan zaman, sonuçtan başlatılan zaman, düzensiz zaman anlatımlarından birini seçer. • Oyuncular: Tiyatro eserinin en önemli özelliği dramatik yapısının olmasıdır. Olaylar sahnede canlandırılacak özellikte yazılır. Bu olayları sahnede canlandırmaya rol yapma denir. Rol yapan erkek ise aktör, bayan ise aktris denir. Günümüzde her ikisi için de oyuncu terimi daha çok kullanılmaktadır. Oyuncular canlandırdıkları kişiliğe uymak için makyaj yaparlar. Rollerine uygun kostüm giyerler. • İzleyiciler: Tiyatroda izleyici çok önemlidir. İzleyicisi olmayacak tiyatroyu yazmaya da oynamaya da gerek yoktur. Tiyatronun başarısı izleyicisiyle ölçülür. İzleyici olmanın getirdiği sorumluluklar vardır, her izleyici bunları bilmelidir. İzleyici olmak, bilet parasını vererek sahnenin karşısına oturmaktan öte bir şeydir. Tiyatro izleyicisi, oyun başlamadan yerine oturmuş olmalıdır. Oyun bitmeden ayrılmamalıdır. Oyun sırasında yanındaki ile konuşarak, kabuklu yemiş yiyerek çevresini rahatsız etmemelidir. Alkışı gerekli yerlerde yapmalıdır. Çok sık alkış sahnedeki oyuncuları rahatsız eder. Oyun bitince alkışlamak en iyisidir. Önündekini, arkasındakini rahatsız edecek biçimde oturmamalıdır.
32
Tiyatro eserinde, anlatım baştan sona karşılıklı konuşmadır
Tiyatro eserinde, anlatım baştan sona karşılıklı konuşmadır. Betimleme daha çok yer, dekor, karakter tasvirlerinin yapıldığı perde başlarında ya da parantez içlerinde yapılır. Karşılıklı konuşmalar arasında parantez içinde kısaca betimleme yapılır. Açıklama ve tartışma kişilerin konuşmalarının içine yerleştirilir. Tiyatro eserinin yazımında diğer yazı türleri de kullanılmaktadır. Öykü ve romanlar tiyatro eseri gibi yeniden yazılarak sahnelenebilir. Sözgelimi günlük, anı, mektup gibi yazı türlerinden biriyle yazılabileceği gibi, birkaçının karması biçiminde de yazılabilir. Tiyatro eserini yazmak için söz ustalığının yanı sıra sahne tekniğini de bilmek gerekir; çünkü söz ile hareketin uyumlu olması önemlidir. Yazar yalnız toplumu ve olayları gözlemez, tiyatro dünyasını da gözler. Eserini döneminin sahne olanaklarını göz önünde bulundurarak yazar. Tiyatro eseri yazmanın -bir iki teknik bilgi dışında- pek kuralı da yoktur, denilebilir. Artık yazarlar kendi kurallarının, kural koyucusudurlar. Yalnız, tiyatro yazarı tiplemelerini gerçeğe uygun yapmalıdır.
33
Tiyatro eserinin belirleyici özellikleri şunlardır:
• Olay planlı yazılardır. • Olay, konuşmaya dayalı olarak aktarılır. • Yazar anlattığı olayları dekoru, kostümü, aksesuarı bir mantık çerçevesinde birleştirebilmelidir.
34
Tiyatro Örneği I . BÖLÜM SUNUCU: İyi akşamlar değerli konuklar. Hepiniz hoş geldiniz. Bu akşam bir kahraman bakkalın süpermarketle olan mücadelesini izleyeceğiz. Oyunumuz 1929’da Amerika’da başlar. Amerika’yla ne ilgisi var demeyin; süper marketler önce orada kurulmaya başlandı. Sonra bu günlerde bir şehirde yaşananlarla devam eder. Kim bilir belki de bu şehir burasıdır? İyi seyirler efendim. (Müzik çalarken Dalyork ve Kullen girerler. Sunucu çıkmadan Dalyork seslenir.) DALYORK: Hişşt!
35
SUNUCU: (Geri döner) Ne var ?
DALYORK: İyi sahneden çıkışlar! Bizi takdim etmeden nereye böyle? (Sunucu geri döner) SUNUCU: Evet yıl Amerika’nın mobilya kralı Maykıl King Kullen ve adamı Tom Dalyork, Kullen'in bürosunda. Saat bir şeyi bir şey geçiyor. DALYORK: Tenk yu SUNUCU: Rica ederim vazifemiz. (Sahneden çıkar) (…) KULLEN: Dallyork! Bu haftanın geliri geçen haftadan da düşük. DALYORK: Ay em verry özür. Çok müteessirim efendim. KULLEN: Senin teessürünün bir şeye yararı yok Dallyork! Tüm mobilya mağazalarımızda satışlar aşırı düşüyor, iflasa gidiyoruz. Sen teessürden söz ediyorsun. Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı
36
1.6. SENARYO Sinema teknolojisinin geliştirdiği bir yazı türüdür. Senaryo, filmin kâğıt üzerindeki ilk hâlidir. Sinemada ya da televizyonda gösterilmek üzere, çekim için hazırlanan yazıdır. Senaryo yazımı sessiz film döneminde pek önem kazanmamıştır. Sinemada hem yazarın hem oyuncuların hem de yönetmenin izleyenler üzerinde etkisi vardır. Kompozisyonla ilgisi yazılı olarak hazırlanmasından, duygu ve hayâle yer vermesindendir; edebiyat değeri pek taşımaz, çünkü o hâliyle halkın karşısına çıkmaz. Güzel sanatların son örneğidir. Bir filmin hazırlanmasında ilk adımdır. Önce senaryo yazılır, sonra stüdyo çalışmaları yapılır, sonra da laboratuvar işleri. Senaryo, uzun planlı yazıdır, yapı olarak sanki iç içe birçok öyküden kurulmuştur. Senaryo yazarının yaşamdan bir sanal kesit olarak sunduğu olaylar, oyuncu, stüdyo, yönetmen ve gerekli teknik elemanlarla çok kalabalık bir ekip çalışması sonunda, senaryonun gerektirdiği yer çevre koşulu yaratılarak beyaz perdeye ya da ekrana aktarır. Ortaya çıkan eser hem söz hem göz, hem de eylem sanatıdır. Senaryolar izleyicisine iletiyi çok çabuk veren, karşılığını da hemen alan eserlerdir. Senaryonun Ögeleri: Kişiler, olay ya da durum, yer, zaman, oyuncular, yönetmen, izleyicilerdir.
37
• Kişiler: Senaryonun konusu olan olay, bir kişinin ya da grubun başından geçer. Kişiler olayla ilgilerine göre birinci derecede ve ikinci derecede önemli kişiler diye ayrılır. Kimi senaryolarda olay hayvanların başından geçmiş gibi gösterilir. Oyuncu olarak eğitilmiş hayvanlarla çalışırlar. Senaryo yazarı kişileri doğal ve toplumsal çevre içinde verir, onları çevresinden soyutlamaz. Tip ya da karakterler çizer. • Olay ya da Durum: İnsan başına gelebilecek her türlü olay, insanın karşılaşabileceği her durum konu olabilir. Konu, kahramanının kendisiyle ya da çevresiyle çatışmasından doğar. Onun eyleme dönüşmüş beğenme, istek, özlem, tutku, öfke, korku... gibi duygularından, destek alarak gelişir, sonuca ulaşır. Senaryoda olay plânı yine üç bölümdür: Serim, düğüm, çözüm. • Yer: Senaryo, sinema, tiyatroya göre çevreyi çok özgür kullanır. Dünyanın her yeri mekân olarak karşımıza çıkabilir. • Zaman: Senaryoda zamanın verilişinde de sorun çıkmaz; kronolojik zaman, düğümden başlatılan zaman, sonuçtan başlatılan zaman, düzensiz zaman anlatımlarından biri seçilebilir.
38
• Oyuncular: Senaryolarda karşılıklı konuşma çok önemlidir, senaryonun başarısını etkiler. Rol yapan erkek ise aktör, bayan ise aktris denir. Günümüzde her ikisi için de oyuncu terimi daha çok kullanılmaktadır. Oyuncular canlandırdıkları kişiliğe uymak için makyaj yaparlar, rollerine uygun kostüm giyer aksesuar kullanırlar. • Yönetmen: Oyuncuları denetleyen, olaylar arasındaki bağlantının kopmamasını sağlayan hep yönetmendir. Bir senaryo ancak iyi bir yönetmenle sahne başarısına ulaşır. • İzleyiciler: Günümüzde senaryonun, filmin başarısı izleyici sayısıyla ölçülmektedir. Bu nedenle ayrı bir sektör haline gelen sinema, televizyon dünyası daha çok izleyici toplamak için her gün yenilik peşinde koşmaktadırlar. Hatta film-izleyici ikilisi artık pazarlamacıların bile dikkatini çekmiştir ve reklamcılar dizi film gibi reklam senaryoları çekimi yapmaktadırlar. İzleyici sinemaya vaktinde gitmeli; oturuşu ve davranışıyla çevresini rahatsız etmemelidir.
39
Senaryo Örneği
42
2. BÖLÜM SONU SORULARI 1. Aşağıdakilerden hangisi öyküdeki düğüm paragraflarının özelliklerinden biri değildir? a. Öykünün gelişme paragraflarıdır. b. Duygu çatışmaları vardır. c. Yan olaylar vardır. d. Ana olay bu bölümde değildir. e. Duygu çözümlemeleri bu paragraftadır. 2. Aşağıdakilerden hangisi fabl türü ile ilgili bilgi değildir? a. Olaya dayalı bir anlatımı vardır. b. Uzun öykülerdir. c. Örneklendirme ile kötü davranışlardan caydırıcı özelliği vardır. d. Soyut konular somutlaştırılarak işlenir. e. İnsan hayatından alınan küçücük kesitler, insan dışı canlılara uyarlanarak anlatılır.
43
3. Kişi betimlemesi olmayan yazı türü aşağıdakilerden hangisidir?
a. Öykü b. Roman c. Fıkra d. Masal e. Tiyatro 4. Hem görme hem duyma duyguları üzerine kurulmuş yazı türü hangisidir? a. Roman b. Tiyatro c. Öykü d. Anı e. Günlük
44
5. Aşağıdaki düşüncelerden hangisi doğrudur?
a. Roman yapı olarak öykülerin birleşmesiyle kurulmuştur, denilebilir. b. Romanlar kısa planlı yazılardır. c. Romanlar, destanların zamanla gerçek dışı öğelerinden sıyrılarak yaşanabilir biçime getirilmesiyle ortaya çıkmış olamaz. d. Romanın görüş açısı öyküye göre az yönlüdür. e. Romanlarda sürekli kronolojik zaman kullanılır. 6. Aşağıdakilerden hangisi "fabl" için söylenemez? a. Didaktik (öğretici) özellik taşır. b. İnsanlara ders verme amacıyla yazılır. c. Kahramanları bitkiler, hayvanlar olmasına rağmen asıl anlatılan insandır. d. Betimlemeye dayalı bir anlatımı vardır. e. Dünya edebiyatında La Fontaine bu türün en önemli temsilcisidir.
45
7. (I) Masallarda anlatılan olaylar herhangi bir atlas ya da haritada bulabileceğimiz bir yerde geçmez. (II) Yer gibi zaman ögesi de belirsizdir. (III) Anlatım alabildiğine yoğundur. (IV) Masallarda düşsellik nasıl belirleyici bir özellikse dil ve anlatım da masalı diğer anlatım türlerinden ayırır. (V) Ulusal ve dinsel motifler de masallarda en geniş biçimde kullanılır. Bu parçadaki cümlelerin hangisinde masala ilişkin bir bilgi yanlışı vardır? a.V b. IV c. III d. II e. I 8. Toplum yaşamında birtakım olaylarla birbirine bağlanmış olan çeşitli insanların başlarından geçen maceraları bütün ayrıntılarıyla anlatan edebî eserdir. Olmuş ya da olabilir olayları yer, zaman ve kişilere bağlı olarak anlatır. Olaylar ana bir olay etrafında gelişir ve olay örgüsü geniştir. Kahramanları çoktur. Yukarıda bahsedilen yazılı anlatım türü aşağıdakilerden hangisidir? a. Öykü b. Masal c. Roman d. Fabl e. Biyografi
46
9. I. Olmuş ya da olabilecek olayları anlatır. II
9. I. Olmuş ya da olabilecek olayları anlatır. II. Derin karakter tahlilleri yoktur. III. Romana göre daha kısa bir türdür. IV. Hikâyede kişi kadrosu geniştir. V. Öykünün ögeleri olay, zaman ve yerdir. Yukarıda öykü (hikâye) hakkında verilen bilgilerden hangisi yanlıştır? a. I b. II c. III d. IV e. V 10. Bu yazılarda amaç okuyucunun bilgisini değil, yaşantısını zenginleştirmektir. Bu tür eserlerde de öğretici ögeler az da olsa vardır ancak bunları sanatsal bir tat almak amacıyla okumak gerekir. Bu tür yazılarda düş gücü ve imgeleme önemli yer tutar. Bu tür yazılar “sanat değeri olan yazılar”dır. Yukarıda verilen bilgilere göre aşağıdakilerden hangisi sanat değeri olan yazılar grubuna girmez? a. Tiyatro b. Masal c. Makale d. Hikaye e. Roman
47
CEVAPLAR 1. D 2. B 3. C 4. B 5. A 6. D 7. A 8. C 9. D 10. C
48
KAYNAK Canan İleri, Zeliha Güneş, Hülya Pilancı, Zakine Öztürk Çelik, Sözlü ve Yazılı Anlatım, Açıköğretim Fakültesi Yayınları, Eskişehir, 1998.
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.