Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

İKTİSADİ BÜYÜME BÖLÜM 1 - Devam SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "İKTİSADİ BÜYÜME BÖLÜM 1 - Devam SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME"— Sunum transkripti:

1 İKTİSADİ BÜYÜME BÖLÜM 1 - Devam SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME
Dr. Öğr. Üyesi Oktay KIZILKAYA

2 Sürdürülebilir Büyüme
Ekonomilerde önemli olan büyümeyi daha da önemlisi sürdürülebilir büyümeyi sağlayabilmektir. Sürdürülebilir büyüme, fiyat istikrarının bozulmadığı, ekonomik göstergeler ile makroekonomik dengelerin uyumlu olduğu potansiyel büyüme seviyesine yakın büyüme oranlarının kalıcı olarak sağlandığı iktisadi büyümeyi ifade eder. Sürdürülebilir ve yüksek bir büyümeyi sağlayabilmek için; -Sürdürülebilir kamu finansmanı - Yapısal reformlar - Sosyal güvenlik reformu - Vergi reformu - İşgücü piyasasına yönelik düzenlemeler - Eğitim reformu - Enerji piyasasına yönelik düzenlemeler - Rekabet ortamı - İyi yönetim - Siyasi istikrar - Hukukun üstünlüğü - Şeffaflık ve hesap verilebilirlik - Mevzuat ve düzenlemelerin etkinliği - Devlet hizmetlerinin kalitesi - Yolsuzlukların önlenmesi gibi unsurların olması gereklidir. Sürdürülebilir iktisadi büyümeyi sağlayan unsurlar geniş kapsamlıdır. Ekonomik ilişkilerin karmaşıklığı da göz önüne alındığında ileriye yönelik tahminleri yakalamak güçleşmektedir.

3 İktisadi Büyüme ve Kalkınma Ayrımı
İktisadi büyüme ile iktisadi kalkınma ve iktisadi gelişme kavramları gerek yazı, gerekse konuşma dilinde çoğu kez aynı anlamda kullanılmaktadır. Ancak her ne kadar bu kavramlar birbirinin yerine kullanılıyorsa da bu kavramlar birbirlerinden farklıdır. Bir ülkede yaşayan insanların refah düzeylerinin arttırılmasının yanında söz konusu ekonomide iktisadi ve sosyokültürel yapıyı değiştirme gayretleri varsa o zaman büyümeden değil, ekonomik kalkınmadan bahsedilecektir. Kalkınma nicel değişmelerin yanında nitel değişmeleri de kapsamaktadır.

4 İktisadi Büyüme ve Kalkınma Ayrımı
Ekonomik gelişmişlik bakımından belli bir seviyeye gelmiş ülkeler için sorun, üretim kapasitesinin arttırılmasıdır. Ancak gelişme sürecini henüz tamamlayamamış olan az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler için sorun, sadece gelişmiş ülkelerin milli gelir seviyelerini yakalamak değil, aynı zamanda sosyoekonomik ve kültürel yapının da iyileştirilmesidir. Büyümeyi kalkınmayla eş tutmak veya bireysel gelir artışı veya yüksek kişi başına milli gelir düzeyini kalkınmışlık göstergesi olarak kabul etmek, konunun dar bir çerçeveden yorumlandığını göstermektedir. Az gelişmiş ülkelerin belirli bir büyümeyi sağlaması kalkınma sorunlarını tamamen ortadan kaldırmamakta, GSYH ve bireysel gelir artışı tek başına yeterli bir gösterge olarak kabul edilmemektedir.

5 İktisadi Büyüme ve Kalkınma Ayrımı
İktisadi büyümeden farklı olarak ekonomik kalkınma beş ayrı unsuru bir araya getirmektedir: - Kendi kendisini sürdürebilen büyüme, - Üretim kalıplarında yapısal değişim, - Teknolojik ilerleme, - Sosyal, politik ve kurumsal modernleşme, - İnsani koşullarda geniş çaplı iyileştirmeler.

6 İktisadi Büyüme ve Kalkınma Ayrımı
Alfred Amonn 1944 yılında ülke ekonomisinin zaman içinde iki yönde değişim göstereceğini ifade etmiştir: - Gövdesi ile büyür ve genişler. Nüfusu artar, işgücü çoğalır, üretim faktörlerinde artışlar olur. - Bünye ve çatısı ile değişir. Milli hasıla içinde tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinin payları değişir. İşgücünün bu sektörlerde dağılımı farklılaşır, alt yapıda çeşitli değişmeler meydana gelir. Ülke ekonomisinin nüfusu, işgücü, toprak ve diğer üretim faktörlerinde gerçekleşen artışlar büyüme, ekonominin bünye ve çatısında meydana gelen değişmeler de kalkınmayı ifade eder. Uygulamada her iki olgu da birlikte gerçekleşir. Gerçekten de, gövdesi ile büyüyen bir varlığın çeşitli bünyesel değişmelere uğraması doğaldır.

7 İktisadi Büyüme ve Kalkınma Ayrımı
Gelişmenin ilk safhalarında tarım sektörünün GSMH’deki payı yüksek düzeylerde iken sanayi ve hizmetlerin payı oldukça düşüktür. Belli bir gelişme sürecinde her üç sektörün ekonomi içindeki ağırlığı dengeli hale gelir.

8 İktisadi Büyüme ve Kalkınma Ayrımı
Bu safhaya değişim safhası denilmektedir. Bu safhadan sonra tarım sektörünün payı en aza inerken sanayi ve hizmetler sektörlerinin payı artar ancak sanayi sektörünün payı hizmetler sektörünün altında kalır.

9 İktisadi Büyüme ve Kalkınma Ayrımı
İktisadi büyüme ve iktisadi kalkınma arasındaki farklılıklar şu şekilde ortaya konulabilir: Büyüme zengin ülkeler için geçerliyken kalkınma fakir ülkeler için geçerlidir. Büyüme genellikle endojen (spontane) değişkenlerin etkisiyle gerçekleşirken, kalkınma exojen (uyarılma) değişkenlerin etkisiyle gerçekleşir. Ekonomik kalkınma makro bir değişken ve süreçtir. İktisadi büyüme ise hem makro hem mikro özelliklere sahiptir. Bu bağlamda kalkınma daha geniş kapsamlıdır ve büyümeyi de içerir. Büyüme iktisat teorisi, kalkınma ise iktisat politikası kapsamında incelenir. İktisadi büyüme ve kalkınma arasındaki ilişkilerin farklılık boyutu dışında birbirini tamamlama ya da etkileme boyutu da vardır. Kalkınma ve büyüme arasındaki ilişki karmaşıktır. Büyüme ile birlikte kalkınmanın da sağlanacağı düşünülse de kişi başına gelir kalkınmayı sağlamak ve ölçmek için iyi bir gösterge değildir. GSMH ile kalkınma ilişkisi artan gelirin nasıl dağıldığı ve kullanıldığı ile ilgilidir.

10 İktisadi Büyüme ve Kalkınma Ayrımı (Lorenz Eğrisi-Gelir Dağılımı)
Nüfusun birikimli yüzdesi ile gelirin birikimli yüzdesi arasındaki fonksiyonel ilişkiyi gösterir. Bunun için ülke nüfusu en yoksul kesimden en zengin kesime doğru %20’lik dilimlere ayrılır ve her bir dilimin gelirden ne kadar pay aldığına bakılır. Köşegen olarak çizilen doğru eş bölüşüm doğrusu ya da mutlak eşitlik doğrusu olarak adlandırılır. Elde edilen Lorenz eğrisi mutlak eşitlik doğrusuna ne kadar yakınsa gelir dağılımı o kadar adildir ve mutlak eşitlik doğrusundan ne kadar uzaksa da gelir dağılımı o kadar bozuktur.

11 Büyüme ve Kalkınma İktisadi Büyüme ve Kalkınma Ayrımı (Gini Katsayısı-Gelir Dağılımı)

12 İktisadi Büyüme ve Kalkınma Ayrımı (Gini Katsayısı-Gelir Dağılımı)
0 değerine ne yakınsa gelir dağılımı o kadar adaletli ve 1 değerine ne kadar yakınsa da gelir dağılımı o kadar adaletsiz olarak yorumlanır.

13 Büyüme ve Kalkınma (Sayısal Veriler)
Kaynak: Birleşmiş Milletler Gelişme Programı

14 Büyüme ve Kalkınma (Sayısal Veriler)
Kaynak: Birleşmiş Milletler Gelişme Programı

15 İKTİSADİ BÜYÜMENİN KAYNAKLARI
Ekonominin uzun dönemde büyümesini belirleyen temel faktörler; ülkenin sahip olduğu işgücü, sermaye ve doğal kaynaklardaki artışlar ile teknolojik gelişmelerden oluşmaktadır. ΔY = F(ΔL, ΔK, ΔN, ΔT) Yukarıdaki fonksiyon üretim faktörlerinin ekonomik büyümenin bir fonksiyonu olduğunu göstermektedir. Büyümenin Temel Kaynakları: İşgücü (L) (Labour) Bir ülkedeki işgücü arzı, çalışabilir yaştaki nüfusun büyüklüğüne bağlıdır. Nüfus, hem nicelik hem de nitelik olarak ekonomi üzerinde dönüştürücü etkilere sahiptir. Nüfus bir yandan ekonomik faaliyetin öznesi(asli), diğer yandan da bu sürecin nesnesi(tali) konumunda bulunmaktadır. Nüfus artışının tek taraflı düşünmemek gerekir, nüfus bir yandan tüketimi artırırken diğer yandan üretim fonksiyonundaki işgücünü artırır. Gelişmekte olan ülkelerde genel olarak gözlenen durum, bu ülkelerde gelişmiş ülkelere göre yüksek oranda bir nüfus artışının yaşanması ve dolayısıyla bu ülkelerde işgücü verimliliğinin düşük seyretmesidir. İşgücü verimliliğinin yükseltilmesi diğer üretim faktörlerinin miktarının artırılmasıyla ilişkilidir.

16 Büyümenin Temel Kaynakları: Sermaye (K) (Capıtal)
İKTİSADİ BÜYÜMENİN KAYNAKLARI Büyümenin Temel Kaynakları: Sermaye (K) (Capıtal) Üretimin artmasında katkısı olan alet, makineler, ulaşım sistem ve araçları, sanayi gereçleri, fabrika ve donanım; fiziki sermayenin değişik unsurlarıdır. Bir ülkede fazla sayıda işgücüne karşılık, yetersiz düzeyde fiziki sermaye mevcutsa işgücünün çok fazla üretken olmasını beklemek gerçekçi olmayacaktır. Dolayısıyla sermaye, büyüme arzusunda olan bir ekonominin en kritik kaynağını temsil eder. Ülkelerin ekonomik olarak geri kalmışlığının en büyük nedeni sermaye birikimindeki yetersizliklerdir. Gelişmekte olan ülkelerdeki düşük gelir, düşük tasarrufa, düşük tasarruf da düşük yatırıma neden olmakta ve bu durum ülkenin mevcut sermaye birikimine olan katkıyı düşürmektedir.

17 Büyümenin Temel Kaynakları: Sermaye (K) (Capıtal)
İKTİSADİ BÜYÜMENİN KAYNAKLARI Büyümenin Temel Kaynakları: Sermaye (K) (Capıtal) Sermaye birikimindeki yetersizliğin yeni yatırımlarla giderilebilmesi için tüketimin azaltılarak daha çok kaynağın yatırıma yönlendirilmesi gerekmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin kişi başına düşen gelirin düşük olması sebebiyle, tüketiciler gelirlerinin büyük bir kısmını temel ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanmak zorunda kalırlar. Buna bağlı olarak kamu ve yatırım harcamaları gelişmekte olan ülkelerde daha düşük olmakta ve sermaye birikimi yavaş artmaktadır. İktisadi kalkınmada sürecinde gelişmekte olan ülkeler, belirli bir tüketim seviyesine ulaşma ile yeni yatırımlar yapmak suretiyle sermaye birikimini artırarak iktisadi kalkınmayı gerçekleştirme ikilemi ile karşı karşıya kalır.

18 Büyümenin Temel Kaynakları: Doğal Kaynaklar (N) (Natural Resources)
İKTİSADİ BÜYÜMENİN KAYNAKLARI Büyümenin Temel Kaynakları: Doğal Kaynaklar (N) (Natural Resources) İnsandan başka doğada bulunan tüm varlıklar doğal kaynaklar olarak adlandırılmaktadır. Bir ekonomide doğal kaynakların bol olması iktisadi büyümeyi olumlu yönde etkileyebilir, ancak doğal kaynaklar tek başına büyümeyi gerçekleştiremez. Arjantin, Brezilya gibi gelişmekte olan ülkelerden bazıları oldukça zengin doğal kaynaklara sahip olmalarına karşın, bu kaynakların mal ve hizmet üretiminde kullanılması konusunda fazla başarılı olamamışlardır. Japonya oldukça sınırlı doğal kaynağa sahip olmasına rağmen, son elli yılda çok büyük bir ekonomik büyüme performansı sergilemiştir. Japonya, Arjantin – Brezilya örnekleri zengin doğal kaynaklara sahip olmanın ekonomik büyüme için zorunlu bir koşul olmadığını göstermiştir.

19 Büyümenin Temel Kaynakları: Teknoloji (T) (Technology)
İKTİSADİ BÜYÜMENİN KAYNAKLARI Büyümenin Temel Kaynakları: Teknoloji (T) (Technology) Bir mal veya hizmetin üretimi için gerekli bilgi, organizasyon ve tekniklerin bütününü teknoloji olarak tanımlayabiliriz. Teknolojik gelişme, sanayi devrimiyle birlikte yeni buluşların hız kazanması üzerine incelemeye alınmış ve ekonomik büyüme üzerindeki etkisine dikkat çekilmiştir. Marx ve Schumpeter, yeniliklerin kapitalist ekonomide rekabetçi üstünlüğün başında yer aldığını ifade etmişler ve teknolojik gelişmenin kalkınma süreçlerine olan etkisini ele alan öncüler olmuşlardır. Büyüme literatüründe 1980’li yıllara kadar süren neoklasik büyüme kuramında, ekonomik büyümeyi belirleyen temel unsur, dışsal olarak belirlenen teknolojik gelişmeler ve nüfus artış hızı olmuştur. Yeni klasik iktisatçılardan Romer ve Lucas’ın öncülüğünde içsel büyüme modelleri geliştirilmiştir. Bu modellerde neo-klasiklerin öngördüğünün aksine teknoloji dışsal değil içsel bir değişken olarak ele alınmıştır.

20 Büyümenin Temel Kaynakları: Teknoloji (T) (Technology)
İKTİSADİ BÜYÜMENİN KAYNAKLARI Büyümenin Temel Kaynakları: Teknoloji (T) (Technology) Teknolojinin gelişim ile verimlilik arasında dorudan bir ilişki söz konusudur. Ekonomide, istihdamın verimliliğe bağlı olarak arttığı; verimlilik artışlarının ise, büyük ölçüde teknolojik değişkenlerden kaynaklandığı kabul edilir. Teknolojik değişim, ülkedeki bilimsel çalışmalarla doğrudan ilişkilidir. Dolayısıyla nüfusun eğitim düzeyinin yükseltilmesi, teknolojik yenilik yaratma potansiyelini artıracaktır. Sanayileşmiş ülkelerin daha iyi eğitilmiş nüfusa sahip olmalarından dolayı, bu ülkelerin teknolojik yeniliklerin oluşturulup geliştirilmesinde gelişmekte olan ülkelere göre önemli bir üstünlüğe sahip oldukları kabul edilir. Gelişmiş ülkeler içerisinden en zengin olanları, GSMH’lerinin yaklaşık 2- 3%’ünü araştırma-geliştirme (Ar-Ge) faaliyetlerine ayırmaktadır. Ar-Ge faaliyetlerine ayrılan pay ile ülkenin teknolojik bakımdan ilerlemesi doğru orantılıdır.

21 İKTİSADİ BÜYÜMENİN DİĞER KAYNAKLARI
GİRİŞİMCİLİK Girişimciler yeni ürünler, yeni hizmetler, teknolojik süreçler ve yeni üretim yöntemleri geliştirmeleri ve uygulamaları nedeniyle, bir ekonominin sağlıklı ve dinamik bir yapıya bürünmesinde önemli işleve sahiptirler. Girişimcilerin karşılaştıkları bürokratik engeller ne kadar azaltılıp onlara ne kadar destek verilirse üretim ve ticaret faaliyetlerinde o derece artış görülecektir. Verilen destekler yalnızca finansal olmamalı, yurtdışı yatırımlarda ve yaptıkları ihracatta onlara bilgi sağlama ve hakkını savunma gibi desteklerde önem arz etmektedir.

22 İKTİSADİ BÜYÜMENİN DİĞER KAYNAKLARI
BEŞERİ SERMAYE Toplumun sahip olduğu nitelikli işgücü olarak tanımlanan beşeri sermaye, işgücünün verimliliğini arttıracak eğitim düzeyi, yetenek, sağlık ve beslenme gibi faktörlere bağlıdır. Eğitim ve sağlık beşeri sermayenin nitelik olarak gelişiminde rol oynayan başlıca iki faktördür. Her düzeyde eğitim fırsatlarının genişletilmesi ve işgücünün artan bilgi ve yeteneklerle donatılması, bireylerin üretkenliğini arttıran ve ekonomik büyümeyi sağlayan unsurlar olarak nitelendirilmektedir. Toplumda hastalıkların sıklıkla görülmesi, yetersiz beslenme çalışan kişilerin verimliliklerini büyük ölçüde zayıflatan unsurlardandır.

23 İKTİSADİ BÜYÜMENİN DİĞER KAYNAKLARI
KURUMSAL YAPI Kurum, bireyler veya insan toplululukları arasındaki davranışsal ilişkileri düzenleyen kurallar dizisi olarak tanımlanmaktadır. Bir ülkenin kültürü, sosyal ve dini davranışları, özel ve kamusal gelenekleri, siyasal ortamı, ulusal ve uluslararası gelenekleri ve bunlar arasında yürütülen ilişkiler ağı ise bir ülkenin kurumsal yapısını oluşturmaktadır. Ülkeden ülkeye farklılık gösterebilen kurumsal yapı ülkedeki kaynakların kullanımını da etkilemektedir. Kurumsal yapısı itibariyle iyi bir noktaya gelmiş gelişmiş ülkeler, kurumsal yapısı yetersiz olanlara göre daha hızlı bir ekonomik büyüme performansı gösterirler.

24 İKTİSADİ BÜYÜMENİN SINIRLARI
Dünya ülkeleri bugün daha yüksek yaşama standartlarına ulaşmak için önü alınmaz bir büyüme yarışı içerisindedirler yılında Büyümenin Sınırları adlı bir rapor nüfus artışı ve ekonomik gelişme azalmadıkça, doğal kaynaklar, içilebilir su ve temiz hava ihtiyacını dünyanın sağlayamayacağını ileri sürmüştür yılında Dönüm Noktasındaki İnsanlık isimli ikinci rapor hazırlanmış ve bu raporda da sanayileşmenin gelişmiş ülkelerde durdurulması gerektiğini belirtilmiştir. Aynı rapor sanayileşmenin gelişmekte olan ülkelere doğru kaymasının gerekliliğini vurgulamıştır. Amerika Birleşik Devletler Başkanına Küresel 2000 Raporu’nda ise nüfus ve kişi başına düşen tüketimin artmasının 2000’li yıllarda ciddi kaynak kıtlığına yol açacağı savunulmuştur.

25 İKTİSADİ BÜYÜMENİN SINIRLARI
Nüfus Baskısı Sanayi devriminden günümüze kadar dünya nüfusu sürekli olarak artmıştır. Bu artışın sebebi ölüm oranlarındaki azalış ve doğum oranlarındaki artıştır. Bu olayların temel sebebi ise tıptaki ilerlemeler ve gıda üretimindeki artışlardır. Günümüzde gelişmiş ülkelerde doğum kontrolleri sebebiyle nüfus artışı azalmıştır. Gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde ise tam tersi bir durum geçerlidir. Düşük ölüm oranları ve yüksek doğum oranları nüfusu hızlı bir biçimde arttırmaktadır. Nüfus artışının fazla olması, atık oluşumunun ve insan sağlığına yönelik tehditlerin de fazla olması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla çevre kendini yenileme özelliğini kaybetmektedir.

26 İKTİSADİ BÜYÜMENİN SINIRLARI
Çevre Kirliliği ve Kaynakların Tükenmesi İkinci dünya savaşından sonra çevre ve büyüme sorunları küresel bir sorun haline gelmiştir. Bu sorun için denge arayışları da Sürdürülebilir Kalkınma kavramını ortaya çıkarmıştır. Fakat gelişmiş ülkeler ile az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler durumu farklı yorumlamaktadır. Gelişmekte olan ülkeler sürdürülebilir kalkınmayı yoksulluğun azaltılması, pazara erişimin kolaylaştırılması, eğitim ve sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi gibi konuları daha çok sosyal kalkınma içerikli bir gündeme oturtmaya çalışmaktadır. Gelişmiş ülkeler ise konuyu çevrenin korunması ve temiz bir çevre içinde refahın sürdürülebilirliği olarak görmektedir.

27 EKONOMİK KALKINMA SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA
İlk defa 1987 yılında, Birleşmiş Milletlerin hazırlattığı Brundland Raporuna göre (diğer adı «ortak geleceğimiz»dir) sürdürülebilir kalkınma, bugünün gereksinimlerini gelecek kuşakların gereksinimlerinden ödün vermeden karşılayan kalkınmaya denilmektedir. Sürdürülebilir kalkınma aşağıda belirtilen iki temele dayanır: 1. Kalkınmada doğal kaynakların ve çevrenin korunması 2. Gelişmekte olan ülke insanın temel ihtiyaçlarının karşılanması Sürdürülebilir kalkınma politikasının elde etmeye çalıştığı bazı temel ilkeleri vardır. Söz konusu ilkeler aşağıdaki gibi sıralanabilir: Büyümenin niteliğinin değiştirilmesi ve canlandırılması Kaynak rezervinin korunması ve değerinin yükseltilmesi Karar verme süreçlerinde çevre ve ekonominin birlikte ele alınması Gıda, enerji, su ve sağlık alanlarında toplumun temel ihtiyaçlarının giderilmesi Sürdürülebilir bir nüfus artışının sağlanması Yoksulluğun azaltılması ve gelir eşitsizliğinin giderilmesi

28 EKONOMİK KALKINMA KALKINMANIN ÖLÇÜLMESİ
Kişi Başına Gelir (KBG): Ülkelerarası kalkınmışlık karşılaştırmalarında en sık kullanılan ölçülerden birisi KBG rakamlardır. Kalkınmışlık göstergesi olarak KBG rakamlarının kullanmanın bazı sakıncaları vardır: GSMH çeşitli sebeplerden tam olarak hesaplanamıyorsa Ülkelerarası fiyat farklılıkları Kayıt dışı ekonominin varlığı Ülkelerin kullandığı döviz kuru sistemleri arasındaki farklılıklar….v.b Bu sakıncaları ortadan kaldırmak üzere hem GSYİH hem de KBG Satın alma gücü paritesine (SAGP) göre hesaplanmaya başlanmıştır.

29 EKONOMİK KALKINMA KALKINMANIN ÖLÇÜLMESİ
Satınalma Gücü Paritesi(SGP): (Alan Hestons ve Robert Summers) Aynı miktar ve kalitedeki bir malı iki farklı ülkede satın alabilmek için ödenmesi gereken parasal tutarlarının birbirini oranıdır. SAGP’ye  göre hesaplanmış GSMH ve KBG ülkeler arası karşılaştırmada daha sağlıklı analiz yapma imkanı verir İnsanı Gelişme Endeksi(İGE):UNDP  tarafından 1990 yılından itibaren hesaplanan gelişmişlik endeksidir. İnsanı gelişme endeksinin üç boyutu vardır. Bunlar, uzun ve sağlıklı bir yaşam, bilgiye erişebilirlik ve insan onuruna yakışır bir yaşam standardıdır. İGE‘nin hesaplanmasında üç bileşen kullanılmaktadır. Doğumdan yaşam beklentisi Okullaşma oranı SAGP’ye  göre hesaplanmış KGB İGE’nin 2010 yılı için yapılan sıralamasında Türkiye 0,679 endeks değeri ile 169 ülke içinde 83 sırada Diken 2011 yılında endeks değeri ile 187 ülke içerisinde 92 sırada yer almıştır yılında ise 0,722 endeks değeri ile Türkiye 186 ülke içinde 90 sırada yer almıştır.

30 EKONOMİK KALKINMA Sürdürülebilir Kalkınmada Doğal Kaynaklar ve Çevre
Toprak, su, hava ve orman yenilenebilir kaynaklara örnektir. Doğada belli sınırlar içinde kendi kendini yenileyebilen ve dolayısıyla tüketilmesi mümkün olmayan kaynaklara yenilenebilir kaynak denir. Söz konusu kaynaklar aşırı ve düzensiz bir kullanım olmadığı sürece kendini yenileme özelliğine sahiptir Petrol yatakları, doğal gaz, nikel, demir ve diğer madenler yenilenmez kaynakları örnektir. Sürdürülebilir kalkınma, ekonomik ve teknolojik faaliyetlerin tüm dünyada yaşamın sürmesi için gerekli olan doğal kaynakları hiçbir şekilde tehlikeye sokulmamasını esas almaktadır. Sürdürülebilir kalkınma, kaynakların uzun vadede topluma en büyük net çıkarlarının sağlanması yönünde kullanılmasını gerekli kılar. Not: Sürdürülebilir kalkınma politikası, sermaye birikimi için ya da istihdamın artırılması için toplumu, doğal kaynakların bir finansman aracı olarak kullanılmaya yöneltebilir. Az gelişmiş ülkelerin yoksul insanları toprağına, deniz ürünlerine ve ormanına zengin ülkelerin vatandaşlarından çok daha fazla bağımlıdır. Sınai gelişmelerini henüz tamamlamamış olmaları, bu ülkelerin kalkınmalarının büyük ölçüde doğal kaynaklara bağlı kılmaktadır. O nedenle doğal kaynakların ve çevrenin tüketimi, kalkınmakta olan ülkelerin yaşam standartlarında daha büyük tehlike oluşturmaktadır.

31 EKONOMİK KALKINMA Sürdürülebilir Kalkınmada Doğal Kaynaklar ve Çevre İkinci dünya savaşından sonra çevre ve büyüme sorunları küresel bir sorun haline gelmiştir. Bu sorun için denge arayışları da Sürdürülebilir Kalkınma kavramını ortaya çıkarmıştır. Fakat gelişmiş ülkeler ile gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeler durumu farklı yorumlamaktadır. Gelişmekte olan ülkeler sürdürülebilir kalkınmayı yoksulluğun azaltılması, pazara erişimin kolaylaştırılması, eğitim ve sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi gibi konuları daha çok sosyal kalkınma içerikli bir gündeme oturtmaya çalışmaktadır. Gelişmiş ülkeler ise konuyu çevrenin korunması ve temiz bir çevre içinde refahın sürdürülebilirliği olarak görmektedir.

32 EKONOMİK KALKINMA Sürdürülebilir Kalkınmada Doğal Kaynaklar ve Çevre Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan bütün ülkeler küresel iklim değişikliğinin yol açtığı durumların tehdidi altındadır. Küresel ısınma sonucu deniz seviyesinin yükselmesi, verimli toprakların erozyona uğraması, aşırı yağışların, fırtınaların daha sık görülmesi, nüfusun çoğu kırsal kesimde yaşayan gelişmekte olan ülkeleri gelişmiş ülkelerden daha fazla etkilemektedir. Küresel ısınma, atmosfere salınan sera gazlarındaki yoğunluk artışından kaynaklanmaktadır. Bu gazlar içinde en önemli etkiyi yaratan karbondioksit emisyonları ise iktisadi büyümenin temel gerçeklerinden olan enerji ihtiyacını karşılamak üzere fosil yakıtların yakılması sonucunda açığa çıkmaktadır.

33 EKONOMİK KALKINMA Sürdürülebilir Kalkınmada Doğal Kaynaklar ve Çevre Küresel ısınmada insan faktörünün etkili olması, bunu önlemenin de insanların elinde olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle, küresel ısınmanın olumsuz etkilerinin küresel anlaşmalar yoluyla azaltılması amaçlanmış ve “Birleşmiş Milletler” gibi uluslararası örgütler bu konuda çaba göstermeye başlamışlardır. Bu çabaların ilki, 1992 yılında Rio de Janeiro’da gerçekleştirilen Dünya Zirvesi sırasında kabul edilen “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Sözleşmesi” (UNFCC) olmuştur yılında yürürlüğe giren bu sözleşmenin ardından 1997 yılında daha bağlayıcı hükümler içeren “Kyoto Protokolü” imzaya açılmıştır. Kyoto Protokolünde, “atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun, iklime tehlikeli etki yapmayacak seviyelerde dengede kalmasını sağlamak” amaçlanmıştır. Anlaşma 16 Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye için yürürlük tarihi ise 26 Ağustos 2009’dur.

34 EKONOMİK KALKINMA Sürdürülebilir Kalkınmada Doğal Kaynaklar ve Çevre Büyümenin Sınırları Tezine Karşı Görüşler Büyümenin sınırları olduğu tezi, birçok iktisatçının farklı görüşleriyle çürütülmeye çalışılmaktadır. İlk olarak, sabit teknoloji ve sabit kaynaklar varsayımı çerçevesinde büyümenin mutlak sınırı ile ilgili bir takım ilişkiler kurmak doğru değildir. Buna göre, kaynaklar değişirken teknoloji de sürekli değişmektedir. Bu yüzden teknolojiyi problemin bir parçası olarak değil, çözümü olarak görmek daha doğrudur. İkinci problem, kıtlıkla mücadelede piyasa ve diğer sosyal mekanizmaların ihlal edilmesidir. Dünyada 70’li yıllarda meydana gelen petrol krizinde sadece bilimsel çalışmalar değil aynı zamanda medyada da enerji krizi ve dünya petrol arzının tükeneceği vurgulanmıştır.

35 EKONOMİK KALKINMA Sürdürülebilir Kalkınmada Doğal Kaynaklar ve Çevre Büyümenin Sınırları Tezine Karşı Görüşler Üçüncü problem, büyümenin şimdikinden çok daha karamsar bir tabloyla karşılaşılacağının varsayılmasıdır. Örneğin, daha fazla dumanlı fabrikalar, daha çok kirleten otomobiller, daha çok fast-food tarzı lokantaların ortaya çıkacak olmasıdır. Dördüncü problem, büyüme ile artan refahın ve verimliliğin, toplumun çevreyi koruma önlemleri alma kapasitesinin genişletildiğinin göz ardı edilmesidir. Kaynakların aşırı tüketiminin ve sera gazları oluşumunun çevresel tahribat sürecini hızlandırdığı fikri «Çevresel Kuznets Eğrisi" adı verilen bir hipotezle çürütülmeye çalışılmıştır.

36 EKONOMİK KALKINMA Sürdürülebilir Kalkınmada Doğal Kaynaklar ve Çevre Büyümenin Sınırları Tezine Karşı Görüşler ÇKE hipotezine göre, gelirdeki artışla önce artan, sonra azalan çevresel bozulma, ters U biçimli bir eğri oluşturmaktadır. Bu yaklaşım, ekonomik büyümenin çevre kalitesi üzerinde üç farklı etkisinin bulunduğunu ileri sürmektedir. - Ölçek Etkisi - Teknik Etki - Bileşim Etkisi

37 EKONOMİK KALKINMA Sürdürülebilir Kalkınmada Doğal Kaynaklar ve Çevre Büyümenin Sınırları Tezine Karşı Görüşler Üretim artışı, üretim sürecinde daha fazla doğal kaynağın kullanımını gösterir. Aynı zamanda daha fazla üretim, yan ürün olarak daha fazla atık ve emisyonu ortaya çıkartır. Bu durum çevre kalitesinin bozulmasına neden olur. Ekonomik büyümenin çevre üzerinde oluşturduğu negatif etki ÖLÇEK ETKİSİ’dir.

38 EKONOMİK KALKINMA Sürdürülebilir Kalkınmada Doğal Kaynaklar ve Çevre Büyümenin Sınırları Tezine Karşı Görüşler BİLEŞİM ETKİSİ, gelir arttıkça ekonomik yapının değişmesini ve daha az kirlilik üreten faaliyetleri ifade eder. Bilgi yoğun teknolojiler çevresel bozulmayı azaltmaktadır.

39 EKONOMİK KALKINMA Sürdürülebilir Kalkınmada Doğal Kaynaklar ve Çevre Büyümenin Sınırları Tezine Karşı Görüşler Ar-Ge faaliyetlerine daha çok kaynak ayırılması ekonomik büyümeyle birlikte teknolojide de gelişim sağlanacaktır. Kirli teknolojilerin yerini daha temiz teknolojiler alacaktır. Bu durum ekonomik büyümenin neden olduğu TEKNİK ETKİ’dir.

40 EKONOMİK KALKINMA Kuznets Ters U Eğrisi Kişi başına gelirle gelir dağılımı arasındaki ilişkiyi açıklar. Kişi başına gelir arttıkça gelir dağılımı önce bozulur, ilerleyen dönemlerde kişi başına gelir ile gelir dağılımında adalet aynı yönde gelişir. Buna göre ekonomik kalkınma bir ekonominin itici sektörlerinden başlar ve zamanla diğer yan sektörlerin ortaya çıkması ile birlikte elde edilen refah artışı tüm ülkeye yayılır.

41 Dinlediğiniz İçin Teşekkürler….


"İKTİSADİ BÜYÜME BÖLÜM 1 - Devam SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları