Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
KLASİK MAKRO İKTİSAT TEORİSİ
2
KLASİK MAKRO İKTİSAT TEORİSİ
1.Klasik Makro İktisat Teorisi ve Kapitalist Ekonomiler 2. Klasik Makro İktisat Teorisinin Temel Varsayımları 3.Klasik Makro İktisadın Dayandığı Teori ve Yasalar 3.1. Klasik İstihdam ve Üretim Teorisi 3.1.1.Klasik İşgücü Talebi 3.1.2.Klasik İşgücü Arzı 3.2. Say Yasası Klasik Faiz Teorisi 3.3. Paranın Miktar Teorisi 3.3.1.Cambridge Yaklaşımı:Para Talebi Teorisi 3.3.2.Fisher Yaklaşımı:Toplam Talep – Arz Teorisi 3.3.3.Paranın Miktar Teorisi Ve Ekonominin Genel Dengesi 4.Klasik Teoride Maliye Politikası 5.Klasik Teori de Para Politikası
3
1.Klasik Makro İktisat Teorisi ve Kapitalist Ekonomiler
Klasik makro iktisat teorisi kapitalist ekonomilerin yapısını ve işleyişini araştırır ve kapitalist ekonomilerin işleyişi ile ilgili aşağıdaki temel kabulleri yapar: Tam rekabetin olması. Tam istihdam üretim ve gelir seviyesinin olması. Ekonomideki sapmasızlıkların geçici olması. Görünmeyen el mekanizması bu sapmasızlıkları hemen ortadan kaldırır. Ekonomiye devlet müdahalesinin lüzumsuz ve arzu edilmez olması.
4
2. Klasik Makro İktisat Teorisinin Temel Varsayımları
Ekonomik analizlerde uzun dönem esas alınır. Ekonomi daima ve kendiliğinden tam istihdam seviyesinde olup kararlı bir dengededir. Yani denge, dışsal bir arz ve ya talep şoku ile bozulduğunda, ekonomiyi kendiliğinden tam istihdam seviyesine döndürecek piyasa mekanizması mevcuttur. İstek dışı işsizlik yoktur. Çalışmayan kimseler varsa kendi arzuları ile çalışmamayı arzu etmişlerdir. Firmalar ve tüketiciler rasyoneldir. Firmalar karlarını, tüketiciler ise faydalarını maksimize etmeye çalışırlar Mal piyasası, iş gücü piyasası ve ödünç verilebilir fon piyasalarında tam rekabet şartlar geçerlidir. Bu nedenle fiyatlar, reel ücretler ve faiz oranları tam esnektir. Reel faiz oranları, ödünç verilebilir fon arzı ile ödünç verilebilir fon talebi (yatırımlar) tarafından belirlenir.
5
2. Klasik Makro İktisat Teorisinin Temel Varsayımları
Klasik modelde reel sektör ile parasal sektör birbirinden ayrılmıştır. Buna “Klasik Dikotomi İlkesi” denir. Bu ilkeye göre parasal değişkenlerin değerlerinde ortaya çıkan değişmeler, reel değişkenlerin değerlerini etkileyemez. Mesela para arzının artması ve ya azalması ekonominin istihdam ve üretim gibi reel değişkenleri üzerinde hiçbir etki yapamaz. Parasal değişkenler, reel değerleri üzerinde etkili olmadığından para yansızdır. Para sadece işlem güdüsüyle talep edilir. İhtiyat ve spekülasyon güdüsüyle talep edilmez. Para sadece alış-verişleri kolaylaştıran bir örtüden ibarettir. Firmalar ve tüketiciler piyasa şartları ile ilgili olarak “ tam enformasyona” sahiptirler. Üretime ve alışverişe başlamadan önce piyasa şartları ve fiyatlar hakkında her şeyi bilirler. Ekonomide reel değişkenler esas alındığından bireyler “ para aldanmasına “ uğramazlar. Üretici ve tüketiciler gelecekle ilgili olarak “istikrarlı bir beklentiye” sahiptirler. Yani ekonomik değişkenler büyük değişmeye uğramayacağını varsayarlar.
6
3. Klasik Makro İktisadın Dayandığı Teori ve Yasalar
1) Klasik İstihdam ve Üretim Teorisi 2) Say Yasası 3) Paranın Miktar Teorisi Bu teori ve yasaların ilk ikisi emek ve mal piyasasının dengesini inceleyerek reel sektörün denge şartını, sonuncusu ise parasal sektörün denge şartlarını ortaya koyar.
7
3.1. Klasik İstihdam ve Üretim Teorisi
Klasiklerde para yansız olduğundan, parasal değişkenler reel üretimi belirlemez. Para arzındaki değişmeler üretim ve istihdamı belirlemediğine göre üretimi belirleyen nedir? Klasik iktisatta kısa dönemde, reel üretimi (arz) sermaye ve işgücü miktarı ile bunların etkin kullanım dereceleri belirler. Kısa dönemde sermaye miktarı ve teknoloji sabit kabul edilir, bu nedenle üretimi arttırıp, azaltmakta tek girdi işgücünün etkili olduğu varsayılmıştır.
8
Yani reel üretim kullanılan işgücü miktarına bağlıdır
Yani reel üretim kullanılan işgücü miktarına bağlıdır. “L” artarsa, “Y” de artar. Ancak bu belli bir noktaya kadar geçerlidir. Çünkü kısa dönem üretim fonksiyonu, işgücü için azalan verimler kanununa tabidir. Yani istihdam artarken işgücünün marjinal verimliliği düştüğünden dolayı üretim artar, azalarak artar ve azalır İşgücü talebi doğrusu aynı zamanda işgücünün marjinal verimliliğini gösterir. İşgücü talebi artınca “MPL” düşecektir.
9
Uzun dönemde ise sermaye ve teknolojinin değişmesiyle birlikte üretim üzerinde bunların etkisi de olur. Sermaye ve teknoloji kullanımının artmasıyla aynı miktardaki iş gücüyle daha fazla üretim yapılabilir. Çünkü işgücünün marjinal verimliliği (MPL) artmıştır. Uzun dönemde üretim aynı işgücüyle “C” noktasında olur. “MPL” ise arttığından “d” noktasında gerçekleşir.
10
3.1.1.Klasik İşgücü Talebi İşgücü talebi kar maksimizasyonu amacıyla hareket eden firmalar tarafından yapılır. Kar maksimizasyonu marjinal gelirin, marjinal maliyete eşit olduğu noktada gerçekleşir ( MR=MC). İşveren çalıştırdığı işçi için W kadar parasal ücret öder. İlave bir işçi daha çalıştırması maliyeti (∆LXW) kadar olacaktır. Bir birim ilave işçinin sağlayacağı üretim değer ( ∆Q x P ) dır. (∆Q x P >∆L x W) olduğu sürece firma işgücü talep edecektir. Çünkü kar elde edilmektedir. Kar sınırı (max. kar noktası): ∆Q x P = ∆L x W ∆Q / ∆L = W / P Marjinal Verimlilik = Reel Ücret (Bu eşitlik sağladığı an işçi alımı durdurulacak) İşgücü talebi reel ücretin azalan bir fonksiyonudur. Yani reel ücret artarsa işgücü talebi azalır, reel ücret azalırsa işgücü talebi artar. Fiyatlar yükselince reel ücret düşer ancak emek piyasasında tam rekabet koşulları geçerli olduğundan belli süre sonra eski seviyesine gelir. Nasıl? Fiyatlar artıp, reel ücret düşünce, işgücü talebi artar, işgücü azalır. Firma faaliyeti yürütmek için parasal ücreti artan fiyat oranında arttırmak zorundadır ki böylece reel ücret eski seviyesine gelir.
11
3.1.2.Klasik İşgücü Arzı Bireyler reel ücretler yükselince satın alma güçleri artacağından çalışmaya daha isteklidirler. Bu nedenle klasiklerde işgücü arzı reel ücretin artan bir fonksiyonudur. Yani reel ücret artınca işgücü de artar; reel ücret azalınca işgücü arzı da azalır. Reel ücret yükselince işçilerin boş zaman yerine çalışmayı tercih etmelerine ” reel ücretin ikame etkisi” denir. Reel ücretin yükselmesi nedeni ile işgücünün gelir seviyesinin yükselmesi ve bunun sonucunda çalışma yerine boş zamanı tercih etmelerine ise “reel ücretin gelir etkisi” denir. Klasiklere göre, işçiler bakımından reel ücretin ikame etkisi gelir etkisinden büyüktür.
12
İşgücü Piyasasında Denge:
Yukarıdaki grafikte işgücü piyasası ( W/P) FE reel ücret seviyesinde L FE tam istihdam dengesindedir. Denge reel ücret seviyesinin altındaki ve üstündeki noktalarda işgücü piyasası dengeye gelmez. Reel ücret (W/P)1 olduğu zaman AB kadar arz fazlası ; reel ücret (W/P)2 olduğu zaman CE kadar işgücü talep fazlası vardır.
13
Reel ücret yüksek olduğunda (W/P)1 ,işgücü arzında bir rekabet başlar ve parasal ücret düşeceğinden , reel ücret düşer ve eski seviyesine gelir. Reel ücret düşük olduğundan (W/P)2 ,işgücü talebinde bir rekabet başlayacağından parasal ücret yükselir , sonuçta reel ücret denge reel ücrete gelir. Demek ki denge altı reel ücret seviyesinde işverenler arası rekabet , denge üstü reel ücret seviyelerinde ise işçiler arası rekabet denge reel ücretin ortaya çıkmasını sağlar.
14
3.2. Say Yasası İş gücü,sahip olduğu emeği ,belirli bir kazanç sağlamak amacıyla arz eder ve bu yolla elde ettiği geliri de üretilen çıktıları satın almak için kullanır. İstihdam ile ortaya çıkan üretim süreci gelir doğurduğu için, satın alma gücü de doğurur. Yani istihdam üretilen çıktının değerine eşit büyüklükte bir gelir doğurur ve üretilen çıktının tamamı satılır. Bu nedenle her arz kendi talebini yaratır ve tam istihdamı önleyen bir genel toplam talep yetersizliği olmaz. Peki istenmeyen mallar üretilirse ne olur? Piyasa bir istenmeyen malları üreten firmaları kendiliğinden siler; çünkü zarar ediyorlardır. Bu yasa daha çok takas ekonomisi için tasarlanmıştır. Zayıf Say Yasası: Her arz kendi talebini yaratır; ancak tam istihdamı garanti etmez. Sadece her üretilen malın pazar bulacağını söyler. Kuvvetli Say Yasası: Her arz kendi talebini yaratır ve bu talep tam istihdam üretim seviyesini gerçekleştirir. İstihdam→ Üretim → Gelir Doğurur→ Satın Alma Gücü → Talep
15
Klasik Faiz Teorisi Tüketiciler gelirlerin tümünü harcamayıp bir kısmını tasarruf ederler. Bu tasarruflar fon arzını; yatırımlar ise fon talebini oluşturur. Bu ikisi ödünç verilebilir fon piyasasında bir araya gelerek reel faizleri oluştururlar. Tasarruflardaki artma-azalma reel faizlerle aynı yönlüdür. Klasik faiz teorisinde hem tüketim hem de yatırım harcamaları reel faizin azalan bir fonksiyonudur. Yani reel faiz artarsa hem tüketimler, hem de yatırımlar azalır. Klasiklere göre reel faiz, tasarruf etmenin veya tüketmemenin ödülüdür. Firmanın fon talebinde(yatırım) bulunması için yatırımın marjinal getirisi reel faiz oranından yüksek olmalıdır ki kar gerçekleşsin. Reel faiz oranı yükseldiği zaman yatırımın maliyeti yükseldiğinden karlılık oranı düşer ve yatırım yapmaktan vazgeçilir.
17
Grafikte tam istihdam seviyesi R0 reel faiz düzeyinde 0I0 kadar yatırım I0E0 kadar tüketim yapılarak AD=Y eşitliği sağlanmıştır. Ekonomide bireylerin bir an tasarrufunu arttırdığını düşünelim. Bu durumda tüketim azaldığından dolayı bir toplam talep yetersizliği olur mu? Hayır,olmaz. Çünkü, tasarruflar arttığında reel faizlerin düşmesi yatırımları karlı hale getirdiğinden dolayı yatırım harcamaları artar. Bu durumda; 0I1 kadar yatırım I1E0 kadar tüketim yapılarak, toplam talebin yatırım ve tüketim arasındaki dağılımı değişse bile 0E0 olan toplam talep değişmez. Yani sürekli bir toplam talep yetersizliği ortaya çıkmaz. Say yasası da bunu söylemiştir.
18
3.3. Paranın Miktar Teorisi
Klasik makro iktisat teorisinde parasal değişkenlerin rolünü incelemek için bu teori kullanılır. Teoriyi David Hume 1752’de yazdığı “Para Hakkında” eserinde ortaya atmıştır. Başlıca iki türü vardır. 3.3.1.Cambridge Yaklaşımı: Para Talebi Teorisi Nakit denge yaklaşımı da denilir. Alfred Marshall ve Cecil Pigou tarafından geliştirilmiştir. Klasiklere göre nominal para talebi işlem güdüsüyle talep edilir. Yani bireyler parayı alışveriş yapmak aracılığıyla talep ederler. İşlem güdüsüyle para talebi, toplam harcamaların artan bir fonksiyonudur. Toplam harcamaların büyüklüğü artarsa talep edilecek para miktarı da artar. MD=k PY MD : Nominal para talebi MS=MD eşitliğinden PY : Nominal milli gelir MS=k PY yazılır k : Gelirin işlem güdüsüyle elde tutulmak istendiği nakit
19
Kısa dönemde k ve Y sabit kabul edildiğinden P ’yi etkileyen tek faktör para arzı(MS)dır. Klasik teoride fiyatlar genel seviyesi para arzının artan bir fonksiyonudur. Para arzı ne oranda artarsa fiyatlarda aynı oranda artar. Para arzı ne oranda azalırsa fiyatlarda aynı oranda azalır. Nominal para arzının artması fiyatları niçin yükseltir? Klasiklere göre para işlem güdüsüyle talep edildiğinden elde fazla olan para harcanır. Para arzı arttığında ihtiyaçlarından fazla parayı yanlarında tuttuklarını düşünen tüketiciler, ellerindeki para fazlasını mal ve hizmet alımında kullanırlar. Kısa dönemde üretim sabit olduğundan artan bu talep artışı fiyatları yükseltecektir.
20
3.3.2.Fisher Yaklaşımı:Toplam Talep – Arz Teorisi
MSV = PY V: Paranın dolanım hızı MS: Nominal para arzı Denklemin sol tarafı atın alma gücünü yani toplam talebi,sağ tarafı ise toplam arzı göstermektedir. Piyasaya sürülen para arzı kaç defa dolanıyorsa o büyüklükte bir satın alma gücü doğar. V ve Y sabittir. Aynı şekilde para arzı ne oranda artar veya azalırsa fiyatlarda aynı oranda yükselir veya düşer.
21
3.3.3.Paranın Miktar Teorisi Ve Ekonominin Genel Dengesi
MS ↑ → AD ↑ → Y (Sabit) → P ↑ → Reel Ücret ↓ → İşgücü talebi fazlalığı → Reel Ücret (Eski seviyesine gelir) “Y” Tam İstihdam üretim seviyesi olduğundan dolayı sabittir. İşgücü talebi fazlalığı neden meydana gelir? Çünkü: Firmalar daha fazla işçi çalıştırmak için rekabete başlarlar ve parasal ücreti arttırmak zorunda kalırlar Göründüğü gibi artan para arzı sadece nominal değişken olan fiyatları ve parasal ücreti değiştirmiştir. Reel değerler yine aynı kalmıştır.
22
4.Klasik Teoride Maliye Politikası
Klasik teoride toplam arz doğrusunun(AS) fiyat esnekliği sıfırdır. AS fiyat değişmeleri karşısında tam katıdır. yani fiyat değişmelerinden AS etkilenmez.; çünkü ekonomi tam istihdam üretim seviyesindedir. Hükümetin genişletici maliye politikası uyguladığını varsayalım. Kamu harcamaları ve transfer ödemelerini arttırmaktadır. Hükümet bu harcamaları vergiyle veya borçlanarak finanse etmektedir. Kamu harcamalarının (G) artması toplam talebi ( AD ) arttıracaktır. G ↑ → AD ↑ → Y (Sabit) → P ↑ → Reel Ücret ↓ → İşgücü talebi fazlalığı olur → Reel ücret (Eski seviyesine gelir) İşçileri çalıştırmaya ikna için Çünkü parasal ücret yüksek bir parasal ücret ödenir fiyat artışı kadar artmış.
23
Klasik teoride genişletici maliye politikası üretim ve istihdamı arttıramadığından fiyatların yükselmesine yol açtığı için etkisizdir. Sadece fiyat istikrarını bozmaktadır. Kamu harcamalarını finanse etmek amacıyla vergilerin arttırılması veya borçlanmaya gidilmesi özel sektörün yatırımlara ayıracağı fonları ortadan kaldırdığı için, özel sektör yatırım harcamaları, arttırılan kamu harcamaları kadar azalmıştır. Buna özel sektörü “tam dışlama etkisi” (full Crowding out) denir. Yani kamu harcamalarındaki toplam artışın etkisi sıfırdır.
24
5.Klasik Teori de Para Politikası
Merkez bankasının nominal para arzını arttırdığını varsayalım. Genişletici para politikası… Faiz ( R )↓ düşer; çünkü MS artarsa toplumun nominal geliri artar ve tasarrufların artmasından dolayı faiz düşer. MS Fiyat (P)↑yükselir; çünkü gelir arttığından tüketim artar üretim tam istihdam seviyesinde olduğu için arttırılamaz,dolayısıyla fiyat yükselir.
25
Reel ücret düşer(W/P)daha fazla işçi
Reel ücret düşer(W/P)daha fazla işçi çalıştırmak için bir rekabet başlar ve işçileri ikna etmek için artan fiyat kadar parasal ücret arttırılarak reel ücret eski seviyesine gelir. P Reel para arzı (MS/P)azalır. Tasarruflar azaldığından faizler yükselir ve daha önce düşen faizler eski seviyesine gelir. Sonuç olarak para politikası etkisizdir. Sadece fiyatlar genel seviyesi değişir. Üretim ve istihdam değişmez. Para ve maliye politikası etkisiz ise devlet ne yapmalıdır? Klasiklere göre devlet emniyet,adalet,savunma gibi özel sektörün yapamayacağı temel hizmetleri yapmalıdır. Devlet bütçesi küçük ve denk olmalıdır.
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.