Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
mİllİyetçİlİğİn TEMEL TARTIŞMALARI
SİYASAL İDEOLOJİLER 10. HAFTA mİllİyetçİlİğİn TEMEL TARTIŞMALARI
2
Öğrenme Hedefleri Milliyetçiliğin İnsan doğası anlayışını kavrayabilmek Milliyetçiliğin diller ve milletler konusundaki yaklaşımını anlayabilmek Milliyetçilik ve ulus devlet ilişkisini anlayabilmek Milliyetçiliğin ekonomi tasavvurunu hakkında fikir sahibi olmak
3
İçindekiler Milliyetçiliğin Temel Tartışmaları İnsan Doğası Tartışması
Diller ve Milletler Tartışması Ulus Devlet Tartışması Ekonomi Tartışması
4
İnsan Doğası Tartışması
Milliyetçiler insanların yapı bakımından sosyal varlıklar olduğunu savunurlar. Farklı milletler farklı sosyal varlıklar, roller ve değerler üretirler. Ancak liberal milliyetçilere göre, bütün insanlar için geçerli, saygı duyulması gereken temel ahlâkî faktörler vardır. İnsan doğasıyla ilgili dört farklı yorum vardır. Birincisi milletlerin kendi kaderini tayin edebilmesi ve bağımsız olmalarına odaklanır. İkincisi cemaat ya da milletin pratik aklın, değerin ve politik yargının temelini oluşturduğudur. Üçüncüsü ben ya da kişi, cemaat ya da millet içinde şekillenir. Dördüncüsü, milletlerin ve tarihsel cemaatlerin dışında başvurulabilecek dışsal evrensel rasyonel ya da moral temellerin olamayacağıdır.
5
İnsan Doğası Tartışması
Milliyetçiler ile komüniteryenler arasındaki en büyük farklılık, milliyetçilerin, cemaate zenginleştirilmiş bir pratik içerik sağlamakla ilgilendikleri halde, komüniteryenlerin, onunla yalnızca soyut teorik düzeyde meşgul olmalarıdır. Ayrıca, milliyetçiler, milletleri doğrudan devletlerle özdeşleştirirler fakat Komüniteryenler, kendi komünal anlayışlarını, kesinlikle yasal devlet ile ilişkilendirmeye çalışmazlar. Komüniteryenizm, bir liberalizm eleştirisi yapamamıştır. Romantik düşüncede bulunan merkezî tema, kendi kendini-yaratmadır.
6
Diller ve Milletler Tartışması
Ulus devletler içinde çok çeşitli diller ve farklı ulus devletlerde konuşulan benzer ya da aynı diller vardır. Dilin, açık ya da kesin bir millet-olma kimliği olamayacağı anlaşılıyor. Bu düşünceye rağmen, dil, milliyetçi tartışmada egemen bir unsurdur. Bunun nedenleri, şu iki genel kategoriye ayrılabilir: Tarihsel/empirik nedenler ve normatif nedenler. Tarihsel/empirik nedenlerde modernleşme teorisinin birçok taraftarının dikkat çektiği gibi, dil ve özellikle de dilde homojenlik, devletlerin gelişmesinde kritik faktörlerdir ve genellikle devletin eğitim siyasetleriyle takviye edilir. Benedict Anderson’a göre, milletler, hemen hemen onsekizinci yüzyılın sonunda yerel dillere göre yaratılmış bütünüyle ‘hayali cemaatler’, kültürel ürünlerdir. Normatif argümanın temsilcisi Herder, oldukça belirgin bir biçimde, dil ile milliyetçilik arasındaki bağlantıyı haber veren bir dil teorisi sunar. Herder dile daha anlamlı ve oluşturucu bir yaklaşımı benimser. Dil, yalnızca dışsal nesneleri kaydetmekle ya da düzenlemekle sınırlı değildir; tam tersine oluşturucu ve aktif bir rolü vardır. Herder’e göre insanın hakim yeteneği ‘akıl’ değil ‘dil’dir.
7
Diller ve Milletler Tartışması
Fichte, ‘dilin insanlar tarafından değil, insanların dil tarafından oluşturulduğunu’ ifade ederek, dilin insanları karakterize ettiğini ileri sürer. Asıl insanî özü dil oluşturur. Fichte, politik milliyetçilik kategorisindeyken Herder, kültürel milliyetçilik kategorisindedir. Fichte Alman diline üstün bir konum atfeder. Yukarıdakilerden çıkan iki önemli sonuç gidilecek bir sonraki adresi gösteriyor. İlki, özgün bir dili konuşan her halk bir millet ve nihayetinde bir devleti oluşturmalıdır. İkincisi, her millet özgün bir dili konuşuyor olmalıdır. Dilin milliyetçilik için önemini gözler önüne sermişlerse de, yirminci yüzyıl deneyimini bu ilk düşünürlere yüklemeye çalışmak anakronizmdir. Bugüne kadar, dil, en milliyetçi hareketlerin merkezi unsurlarından birini oluşturmuştur. Liberal milliyetçilikte dil merkezi önemdedir. Dil, yirminci yüzyılda bütüncü milliyetçilikte pek az yer alır; fakat nasyonal sosyalizm örneğinde, dilin yerini ırksal ve biyolojik faktörler alır.
8
Ulus Devlet Tartışması
Devletin halk egemenliğiyle bağlantısı kurulsa da halk ile milliyetçilik arasındaki ilişki net değildir. Ayrıca, mutlakıyetçi, anayasal, etik, komünist, çoğulcu, federalist, ve hukukî devlet anlayışları göz önüne alındığında, bunlardan herhangi birinin mi yoksa hepsinin mi milliyetçilik ile ilişkili olduğu açık değildir. Diğer bir deyişle, ulus devlet, zorunlu olarak belirli bir devlet türünü ya da biçimini imâ etmez. Ayrıca Farklı milliyetçi düşünce ekolleri içinde açıkça farklı ‘ulus devlet’ anlayışları vardır. Liberal ulus devlet anlayışı, on dokuzuncu yüzyılda gelişmiştir ve ılımlı milliyetçi iddialarla yumuşatılan klasik (ve sonra yeni ya da sosyal liberal) devlet görüşüne tekabül eder. Liberal milliyetçiler, genellikle, parlamenter yönetim biçimlerini, temsili demokrasiyi, bireysel haklar ve özgürlükleri, bir sivil toplumun geliştirilmesini, piyasa ekonomisini ve hukuk devletini savunurlar. Muhafazakâr gelenekçi yazarlar örneğinde, devlet anlayışı dikkate değer ölçüde değişmiştir; Britanya’daki bazı unsurlar Rechtsstaat [hukuk devleti] geleneğine, Fransa ve Almanya’daki diğerleri daha korporatist, organizmacı ve hiyerarşik modellere bel bağlarlar. Bütüncü milliyetçiler (faşist İtalya) örneğinde, bu, bir etik totaliter devlet görüşüydü.
9
Ulus Devlet Tartışması
Devlet ya da milletin, önceliği ile ilgili bir problem vardır. Bazı yazarlar milletin önceliğini iddia etse de hanedana dayalı, mutlakıyetçi devletler, milletlerin ortaya çıkışından yüzyıllar önce vardırlar. Bir başka problem de şudur ki devletler, üyeliğin hukuk tarafından belirlendiği çok daha gayri şahsi yasal yapılardır. Tam tersine, milletler, daha şahsi, kültürel yönelimli, duygusal ve genellikle başka kriter türleriyle belirlenen farklı türde sosyal varlıklardır. Mültietnisite ve mültimilliyetçilik ulus devletin karşı karşıya olduğu bir problemdir. Bunun dışında çok-uluslu şirketler de ulus devlet sınırlarını aşmaktadırlar. Ulus devletin koşullarından biri de egemenlik konseptinin dönüşümüdür. On dokuzuncu yüzyılda ortaya çıkan kritik egemenlik anlayışlarından biri, halk egemenliği ya da popüler egemenliktir. Egemenlik artık, hukuka, monarka ya da krala göre değil, halka (ya da Volk) göre düşünülür ve birçok tartışmada ‘halk’ terimi ‘millet’ terimi ile sınırdaş olur.
10
Ulus Devlet Tartışması
Devletler, bilinçli olarak dil ve devlet-temelli eğitim siyasetleri vasıtasıyla halkı homojenleştirerek halk ve milletin bu eşanlamlılığını pekiştirmişlerdir. Milliyetçiler daima, (göçmenler ya da yabancı işçileri içeren bazı istisnalarla birlikte) yekpare halk kolektivitesine yönelirler. Demokrasi, içsel bir değer değildir, daha çok araçsal bir aygıttır. Demokrasi, zorunlu olarak yalnızca liberal demokrasi ile ilişkili değildir; katılımcı demokrasi, demokratik merkeziyetçilik ya da faşist ‘soylu demokrasi’ gibi başka demokrasi anlayışları da vardır. Milliyetçi kanonun demokrasi ve egemenlik ile yakından ilişkili en önemli kavramı, ‘kendi kaderini tayin’dir. Özgür birey kendi kaderini kendi tayin eden bireydir, ve dolayısıyla, özgür millet de açıktır ki kendi kaderini kendi tayin eden millettir.
11
EkonomiTartışması En temel düzeyinde ekonomik milliyetçilik, ekonomik süreçlerin öncelikle uluslar arası ticaret tarafından değil, ulus devletlerin sınırları dahilinde belirlendiğini ileri sürer. Milletlerin öncelikle üyelerine, bir ticaret dengesini ve milli standartları güçlendirmek için kendi endüstrilerine imtiyazlı muamele yaparak ve tüketicilerin yerli-malları satın almalarını teşvik ederek, kabul edilebilir yaşama standartları sağlamaya çalışacağını savunur. Ekonomik milliyetçilik kameralizmin ve merkantilizmin muadili olarak kabul görür. Kameralizm, devletlerin refahını merkeze alır. Bu tür refahın anahtarı, devletlerin ihtiyaçlarını karşılayacak vergilerdi. Kameralizmin altın çağında, politik ekonomi, devletten farklı bir bilim değildi. Merkantilizm, tarifeler, sübvansiyonlar vasıtasıyla yerel endüstrilerin desteklenmesi ve üretimin düzenlenmesi ile ilgiliydi. Merkantilizm, sübvanse edilen ihracat ve ithalatın pozitif kısıtlanması yoluyla iç istihdamın desteklenmesini savunur.
12
Ekonomi Tartışması Fichte, ne merkantilizmden ne de serbest ticaretten yanaydı. Fichte, bütün yurttaşların hayat tarzlarını, çalışmalarını ve güvenliğini kontrol altında tutan yetki alanı daha geniş bir devlet ileri sürdü. Friedrich List ise bazı Alman devletleri (Zollverein) için, İngiliz endüstrisinin sömürüsüne karşı kendilerini koruyacak bir gümrük birliğini kuvvetle savunmuştur. List, serbest ticarete, laissez-faire’a ve kozmopolitanizme saldırır, fakat argümanlarını dikkatle tarihsel bir çerçeveye yerleştirir. List, bütün milletlerin aşama aşama ilerlediğini ileri sürmüştür: pastoral; ziraî; tarımla birleşmiş imalat; ve son olarak ekonomik evrimin doruk noktası ticaret ve üretimin tarımla birleşmesi.
13
Ekonomi Tartışması Milletin yeteri kadar geniş bir toprağa, nüfusa, yeterli doğal kaynaklara ve hammaddelere sahip olması şartı ile milli bağımsızlığa en uygun aşama ikincisidir. List’e göre, millet dil, edebiyat, tarih, gelenekler, yasalar, toprak ve kurumlarla özdeş bir şeydir ve genellikle, milletler arasında belirgin farklılıklar vardır. List’e göre yeterli toprağı veya ayrı dili olmayan bir milletin yok olmaya mahkumdur. Üçüncü aşamada, üretim çocukluk çağındayken, serbest ticaret, tam gelişmeyi mümkün kılacak tarifelerle korunmalıdır. Uluslararası serbest ticaret, millet rekabeti karşılayacak kadar güçlenir güçlenmez, dördüncü aşamaya da uygun olabilir. Ondan önce yapılmak istenirse milli kölelik anlamına gelir.
14
Ekonomi Tartışması List, kozmopolit ekonomi ile milli ekonomi arasında ayrım yapmıştır. Kozmopolit ekonomi ve böylece serbest ticaret ancak dördüncü aşamada işleyebilir. Bundan önce, milletin yerli endüstrilerinin varlığını sürdürmesini ve gelişmesini dikkate alacak bir milli ekonomi zorunluydu. List, liberalizmin bazı önemli boyutlarının fark edilmesi gerektiğini düşünüyordu. Birincisi, serbest ticareti desteklemede en güçlü olan İngiltere gibi liberal milletler, geçmişte serbest ticareti reddederek ve yalnızca kendi milli endüstrilerini korumaya çalışarak üstünlük sağlamışladır.
15
Ekonomi Tartışması İkincisi, endüstriyel yarışa geç başlayanlar için, serbest ticaretin avantajları son derece sınırlıdır. Aslında, gelişen milletlerin gözünde, serbest ticaret, daha güçlü milletlerin başka bir kılıktaki yayılmacı ve emperyalist milliyetçiliğine daha çok benzer. Üçüncüsü, liberal serbest ticaret ve liberal değerler, iç pazar için geçerlidir, ancak, dış ticarete her durumda uygun değildir. Dördüncüsü, kozmopolit liberalizm, milletlerin mevcudiyetini dikkate almaz. Liberal ekonomideki evrensel tüketici anlayışı, milli yurttaştan daha önemlidir.
16
Ekonomi Tartışması Beşincisi, kozmopolit liberalizm, gerçek zenginliğin para ile değil, üretim güçleriyle ölçüldüğü noktasını kavrayamamıştır. Altıncısı, kozmopolit liberalizm, ticari tarihe körlüğünün sonucu, milletin varlığına dayandığını dikkate almamıştır. Liberal düşüncede, bastırılmış tortu kabilinden bir devletçilik ve milliyetçilik imâsı her zaman vardır. Devletler ve milletler, başarılı liberal piyasaların esas arka bahçesini oluştururlar. Milli hukuk, milli savunma, milli refah, milli amaçlar ve milli devlet çatısı piyasanın bilinçsiz güvenli arka bahçesidir.
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.