KADINA YÖNELİK ŞİDDET VE HUKUK

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
a Eşinizin size veya çocuklarınıza ya da sizinle aynı evde yaşayan
Advertisements

KADININ ŞİDDETTEN KORUNMASINDA BAŞVURU REHBERİ VE AİLENİN KORUNMASI HAKKINDA 4320 SAYILI KANUN Ailenin korunmasıd.
KADIN ve SOSYAL YAŞAM Prof.Dr. Gönül BUDAK Dokuz Eylül Üniversitesi
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü
TÜRKİYE’DE ÇAĞCIL DEMOKRASİ, DEMOKRATİK KÜLTÜR VE OLGUNLUK
TOPLUMSAL CİNSİYET VE KADINA YÖNELİK AİLE İÇİ ŞİDDET
Yrd. Doç. Hatice DEMİRBAŞ G.Ü.Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü

KADIN HAKLARI VE CİNSİYET EŞİTLİĞİ
Türklerin Almanya ve Belçika gibi Avrupa ülkelerine göçleri, 1960’lı yıllarda UCUZ iş gücüne ihtiyaç duyulması ile olmuştur. Göçmenlere bağlı sorunlar.
Anayasal Vergilendirme İlkeleri
AA1. Ölüm ve bedensel zarar
Avrupa Birliği Sosyal Politikası Kadın-Erkek eşitliği
Kadının Toplumdaki Yeri
AİLE İÇİ ŞİDDET!.
TÜRK KADININA SAĞLANAN HAKLAR
KURUM İÇİ İLETİŞİM HAZIRLAYAN HAVA GÜLER.
Türk Töresinde Kadın VE aile
İNSAN HAKLARI.
8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ
5. Oturum Olası güçlükler ve çözüm yolları
7-19 YAŞ AİLE EĞİTİMİ PROGRAMI
Çocuk Hakları Evrensel Bildirgesi
5. Oturum Olası güçlükler ve çözüm yolları
AİLE İÇİ ŞİDDET.
Kantitatif Araştırma Özeti 8 Mayıs 2015
SOSYAL HİZMET UZMANLARI DERNEĞİ
SİYASETTE YÜKSEK TOPUKLAR.
BÖLÜM 5 CİNSİYET. BÖLÜM 5 CİNSİYET CİNSİYET Cinsiyet Üzerindeki Biyolojik, Sosyal ve Bilişsel Etkiler Cinsiyet Kalıp Yargıları, Benzerlikler ve Farklılıklar.
KADIN ERKEK FIRSAT EŞİTLİĞİ KOMİSYONU
Bilişim Suçlarına Yönelik Mevzuat. İNTERNET ORTAMINDA YAPILAN YAYINLARIN DÜZENLENMESİ VE BU YAYINLAR YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARLA MÜCADELE EDİLMESİ HAKKINDA.
Kamuda İnsan Kaynakları Yönetimine Egemen Olan İlkeler: 2
İNSAN HAKLARI STANDARTLARININ ETKİLİ UYGULANMASI BAĞLAMINDA KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE ULUSLARARASI SEMPOZYUM (07–08 Haziran 2012, İstanbul) KADINA.
EĞİTİMİN EKONOMİK TEMELLERİ
TEKİRDAĞ BAROSU KADIN HAKLARI KOMİSYONU
KADIN ERKEK FIRSAT EŞİTLİĞİ
SUNUMU HAZIRLAYAN:STJ.AV.DENİZ GÖMRÜKÇÜ. Güncel Türkçe Sözlük’te “sır” sözcüğünün Arapça bir sözcük olduğu belirtilip, “Varlığı veya bazı yönleri açığa.
TİCARET HUKUKU BİLGİSİ
Çocuk Hakları Konusunda Türkiye'de Yapılan Çalışmalar.
6284 SAYILI AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUNUN UYGULANMASI.
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ Hazırlayan = Büşra Kocaman
Av. Bilge Aydın Temiz BİLGE AYDIN TEMİZ
TOPLUMSAL EĞİTİM KURUMU
GC_WEP İLKELERİNE BAKIŞ
ÖMER HALİSDEMİR ÜNİVERSİTESİ
TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ
ÇOCUK HUKUKU’NUN HUKUK SİSTEMİNDEKİ YERİ VE ÖZEL HUKUKTA ÇOCUK HAKLARI
YASALAR VE ÖZEL EĞİTİM.
AYRIMCILIK.
İNSAN HAKLARI DEMOKRASİ
6.3. Şikayet ve Disiplin Şikayet: İşgörenlerin, iş, işletme ve yönetimle ilgili rahatsızlıklarını ifade biçimidir. Yönetim, işgörenlerden gelen tüm şikayetlere.
AİLE DANIŞMANLIĞI PROGRAMI AİLE HUKUKU DERSİ
Cinsiyet ve Toplumsal Cinsiyet
DOÇ. DR. GONCA POLAT ARŞ.GÖR.CİHAN ASLAN TIBBİ SOSYAL HİZMET DERSİ
Alıştırma Hocası: Mr.Muhittin KAHVECİ.  Aile psikolojisi; birey, eş ve ailelerin ilişkilerinde yaşadığı duygu, düşünce ve davranışlara odaklanır. Ve.
MEDENİ HUKUK.
HUKUKUN KAYNAKLARI Hukukun kaynakları, asıl kaynaklar ve yardımcı kaynaklar olarak ikiye ayrılır. Asıl kaynaklar: Yazılı ve yazısız kaynaklar Yardımcı.
TOPLUMSAL CİNSİYET ROLLERİ. TOPLUMSAL CİNSİYET-1 Toplumsal cinsiyet, bireyin belirli bir cinsten olduğuna ilişkin bilgiye, bu bilgi dahilinde olmak üzere.
KADINA ŞİDDET. Şiddet Nedir?  Şiddet, insanlığın var olmasından itibaren her dönemde ve her toplumda tanıklık ettiğimiz bir olgudur.
Kadın Suçluluğu - Aile İçi Şiddet
ETKİLİ İLETİŞİM VE TOPLUMSAL CİNSİYET
AİLEDE İLETİŞİM.
CEDAW Her iki cinsten birinin aşağılığı veya üstünlüğü fikrine veya kadın ile erkeğin kalıplaşmış rollerine dayalı ön yargıların, geleneksel ve diğer.
9. HAFTA AİLE.
SİBER GÜVENLİK BÖLÜM 6.
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
HUKUK BAŞLANGICI 3.
SOS407 – Kadın Çalışmaları
Sunum transkripti:

KADINA YÖNELİK ŞİDDET VE HUKUK

Hukukun Kadına Yönelik Şiddete Yaklaşımı Hukuk bir toplum içindeki devletin temel yapısıyla ilgili kurumları, işleyişlerini, kurumlarda yer alanların yetki ve ödevlerini ve hepsinden önemlisi vatandaşların hak ve ödevlerini belirleyen normlar sistemi olarak, hepimizin yaşamlarında belirleyici ve etkili olmaktadır.

Tarihsel olarak bakıldığında kendisine kanun koyucu denilen hukuk kurallarını yaratanların ve bu kuralları uygulayanların, yani polisler, savcılar ve diğer hukuk uygulayıcılarının ataerkil ideoloji çerçevesinde hareket ettikleri görülmektedir. Bu nedenle, kadına yönelik şiddetin haklı gösterilmesi ve maruz görülmesinde toplumsal kültür yanında, hukuki düzenlemeler de başlıca rolü oynamaktadır. Örneğin hukuk kuralları kadınlara erkeklere göre ya hiç veya çok az hak tanımış ve açıkça kadının kocaya bağımlılığını meşrulaştırmıştır.

Diğer yandan hukukun kadına yönelik şiddete ilişkin tutumu değişmeye başlamıştır. Bu değişimde feministlerin etkilerini görmek mümkündür. 1970’lerde feminist hareketin bir parçası olarak kadınlar kendi yaşamlarındaki şiddeti dile getirmişlerdir. Feminist hareket, kadına yönelik şiddetin kamusal alanın dışında bırakılarak özel alan meselesi olarak görülmesine karşı başlamıştır. Bu amaçla dile getirilen reformların , kadına karşı şiddeti hoşgören kültürel ve siyasal ideolojiye yönelik yapılması isteniyordu.

Devletin pozitif ödevi çerçevesinde kadına yönelik şiddeti önlemek için yapılması gerekenler üç noktada toplanmaktadır. Bunlar, kadına yönelik şiddete engel olma, şiddete uğrayanı koruma-destekleme şiddet uygulayanı yargılama-cezalandırmadır.

Türkiye’deki hukukla ilgili düzenlemelere bakıldığında, kadına yönelik şiddete ilişkin değişen tutum anlayışının 1990’lardan itibaren ortaya çıkmaya başladığı ve 21. yüzyılın başından itibaren de devam ettiği görülmektedir. TC Anayasasında yer alan devletin şeklinin sosyal devlet olması ve yine anayasada belirtilen eşitlik ilkesi, devletin kadına yönelik şiddeti önlemede pozitif yükümlülüğüne ilişkin dayanılacak başlıca hükümlerdir.

Kadına Yönelik Şiddete Dair Belirli Şiddet Türleri Çerçevesinde Hukukun Yaklaşımı

Ev-İçi Şiddet Kadına yönelik Şiddet ve Ev-İçi Şiddeti Önleme ve Mücadele Etme Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ne göre ev-içi şiddet, şiddete uğrayanın şiddet uygulayanla aynı evi paylaşıp paylaşmamasına bağlı olmayan, eski veya şimdiki eşler veya partnerler arasında meydana gelen her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddet anlamına gelmektedir. Ev içi şiddet ile aile-içi şiddet aynı anlamda değildir. Ev-içi şiddet daha kapsamlı olup, aile içi şiddeti de kapsamaktadır.

Ataerkil toplumun dayattığı rol modelleri ev- içinde kendini göstermekte ve ev reisi olarak erkek, kadını bağımlı kılmak amacıyla şiddet uygulamaktadır. Bu yöndeki şiddet, toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle ilgilidir.

Hukuk alanında kadına yönelik aile içi şiddeti görünmez kılınmasının nedenlerinden en önemlisi kamusal- özel alan ayrımıyla ilişkili olup, aile içi şiddetin özel alan konusu olarak görülmesine dayanmaktadır. Esasen liberal feministlerin savunduğu kamusal alan ve özel alan ayrımı, özel alanın ev-içi alan olarak tanımlanmasıyla, kadının aile içinde uğradığı şiddeti yok sayılmasına yol açmıştır. Ev içi alana dokunulmaması gerektiği, özel yaşamın dokunulmazlığı ve aile içi yaşamının mahremiyeti gibi düşüncelerle de desteklenmiştir.

Ev- içi şiddetin önemi kavranıp hukuk kurallarıyla düzenlemeler yapılmaya çalışılsa da, iki önemli konuda ataerkil direnme kendini göstermektedir. Bunlardan ilki, ev-işi şiddetin kamusal bir mesele olduğunu anlamaya ilişkin direnme vardır. Bu direnme ev-içi alana müdahale etmeme şeklinde ki yaklaşımı, hukuk uygulayıcıları, yani polisler, savcılar, avukatlar ve hakimler düzeyinde sürdürmektedir.

İkinci direnme ise ev- içi şiddeti sadece bireysel düzeyde anlamayla ilgilidir. Bu noktada sadece şiddet uygulayanın davranışları düzeltilmeye çalışılmaktadır. Oysa ev-içi şiddet, toplumsal cinsiyet eşitsizliği sorunudur. Dolayısıyla toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamadan, ev-içi şiddeti önlemek de pek mümkün değildir.

Tecavüz Tecavüzün psikolojik anlamda veya toplumsal anlamda başka zararlarından söz edilebilirse de esas olarak cinsellikle ilişkili fiziksel bütünlüğün veya vücut dokunulmazlığının ihlal edilmesiyle ilgilidir. Tecavüzü suç haline getiren şey rızanın olmaması olarak belirtilmektedir.

Tecavüze ilişkin hukukun yaklaşımına bakıldığında ataerkil kültür çerçevesinde belirlenen anlama paralel şekilde tecavüz suçunun düzenlendiği görülmektedir. Kadın bir babanın kızı olarak ya da bir erkeğin karısı olarak onun mülkiyeti altında kabul edilmekte, kadına yönelik herhangi bir cinsel saldırı erkeğin mülkiyetine zarar verdiği için hukuki olarak suç olarak kabul edilmekte ve cezalandırılmaktadır.

Örneğin 765 sayılı eski Türk Ceza Kanununda tecavüz suçu ‘’Adabı Umumiye ve Nizamı Aile Aleyhine Cürümler ‘’ başlığı altında düzenlenmiştir. Burada korunan, genel ahlak ve aile düzenidir. Genel ahlak tecavüz konusunda ataerkil bakış açısını onaylamakta ve desteklemektedir. Dolayısıyla söz konusun hukuksal düzenlemede korunan özerk bir birey olan kadının cinsel dokunulmazlığı değil, kadını erkeğin mülkiyeti altında nesnesi olarak kabul eden genel ahlak anlayışıdır.

Namus Cinayetleri Namus cinayetleri de kültürel şiddetin başlıca örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Namus saikiyle işlenen cinayetlere namus cinayeti denilmektedir. Ancak literatürde namus cinayeti olgusu farklı kavramlarla da tanımlanmaktadır. Töre, şeref, haysiyet öldürmeleri bunlar arasındadır. Namus cinayeti olgusu toplumsal cinsiyete dayanan şiddet türlerinden birisi olup, hatta bir tür yargısız infaz olduğu da ileri sürülmektedir.

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun tahminlerine göre her yıl dünyada 5000’dedn fazla kadın namus saikiyle öldürülmektedir. Namus cinayetlerinin genelde ülkelerin Müslüman nüfusları içinde daha yoğun olarak işlendiği görülmektedir. Ancak namus cinayetleri ve İslamiyet arasında doğrudan ilişki kurmak hatalı bir yaklaşım olacaktır.

Zira sorunun nedeni ataerkil toplumsal yapısı olup, bunun kökeni İslamiyet öncesine dayanmaktadır. Namus cinayetlerinin nedeni olan ataerkil sistem, yine bu cinayetlerle mevcut erkek egemen yapının sürdürülmesine hizmet etmektedir.

Türk Ceza Kanunun 82. Maddesinde töre cinayetinin insan öldürmenin ağırlaştırıcı nedenleri arasında olduğu belirtilmiştir. Diğer yandan cezaların ağırlaştırılması da yeterli olmamaktadır. Zira toplum baskısı ağır basmakta ve insanlar namusu korumak adına hapis cezasına razı olmaktadır. Bu bağlamda toplumsal cinsiyet algısının değiştirilmesi ve gerekli önlemlerin alınması, yani namus cinayetine ilişkin olarak, ev-içi şiddette belirtildiği gibi devlet politikası oluşturulması gerekmektedir.

Hazırlayan: Ayşe Gül YILAN