TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ YRD.DOÇ.DR. ERHAN AKDEMİR ANADOLU ÜNİV. ADOM
- Ortalıktan Tam Üyelik Başvurusuna -Tam Üyelik Başvurusundan Gümrük Birliğine -Gümrük Birliğinden Adaylık Sürecine -Adaylıktan Katılım Müzakerelerine -Müzakerelerin Başlatılması Kararı ve Sonrası
TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ Türkiye AET’ye katılmak için ilk başvurusunu 31 Temmuz 1959’da yaptı
TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ Türkiye ile AET arasında bir ortaklık anlaşması olan Ankara Antlaşması 12 Eylül 1963’te imzalandı ve 1 Aralık 1964’te yürürlüğe girdi. Bu Antlaşma Türkiye’nin hazırlık, geçiş ve nihai dönemleri içeren 3 aşamalı bir süreci kapsamaktaydı.
TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ Bu anlaşmanın temelinde üç aşamada tesis edilen Gümrük Birliği bulunmaktadır. - Mali Protokol - ikinci Mali Protokol 1970 yılında - üçüncü Mali Protokol de 1977 de imzalandı
ANKARA ANTLAŞMASI Ankara Antlaşması 33 maddelik ana metin, ek bir geçici protokol, bir son senet, 4 niyet ve yorum bildirisi ve bir mektuptan oluşmaktadır.
ANKARA ANTLAŞMASI Antlaşmanın 2. Maddesine göre temel amaç, Türkiye ekonomisinin hızla kalkınmasını ve Türk halkının istihdam düzeyinin ve yaşam standartlarının yükseltilmesini sağlamak.
ANKARA ANTLAŞMASI 28. maddesi ise Türkiye'nin üyeliğini düzenlemektedir: "Anlaşma'nın işleyişi, Topluluğu kuran Antlaşma'dan doğan yükümlülüklerin tümünün Türkiye'ce üstlenilebileceğini gösterdiğinde, Akit Taraflar, Türkiye'nin Topluluğa katılması olanağını incelerler."
HAZIRLIK DÖNEMİ Bu dönemde Türkiye, geçiş dönemi ve son dönem boyunca kendine düşecek yükümlülükleri üstlenebilmek için, Topluluğun yardımıyla ekonomisini güçlendirecekti. Bu dönemin süresi 5 yıl olarak saptandı
GEÇİŞ DÖNEMİ Bu dönemde taraflar, Türkiye’nin ekonomik politikalarının Topluluğun ekonomik politikalarına yakınlaştırılmasını sağlayacaklardı. Süre 12 yıl olarak belirlendi.
SON DÖNEM Son dönem Gümrük Birliği’ni ifade etmekteydi ve bu dönem için süre saptanmamıştı.
GEÇİCİ PROTOKOL Bu belgeyle hazırlık döneminde tarafların birbirlerine karşı izleyeceği ticaret politikalarının çerçevesi çizilmekteydi. Hazırlık döneminden, geçiş dönemine geçiş bir Katma Protokol ile gerçekleştirilecekti. Geçiş Dönemi 22 yıllık bir dönemdi
MALİ PROTOKOL Türkiye’nin AET ile bir ortaklık ilişkisine girmesinden dolayı karşı karşıya kalabileceği ekonomik zorlukları bir ölçüde gidermek için topluluğun sağlayacağı mali kaynakları içermekteydi
KATMA PROTOKOL GB hedefine ulaşılması için gerekli koşulları düzenleyen bir belgeydi. Katma Protokol ile geçiş döneminin takvimi oluşturulmaktaydı Protokolle Türkiye ve AET’ye önemli mali, ekonomik ve sosyal yükümlülükler getirilmekteydi.
TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ 23 Kasım 1970’de Katma Protokol imzalandı. 1 Ocak 1973’de yürürlüğe girdi Katma Protokol: Katma Protokol 22 yıllık bir süre zarfında gümrük birliği hedefine ulaşılmasını teminen alınacak teknik önlemlerin zaman çizelgesini belirtmektedir.
Katma Protokol taraflar arasında sanayi ürünleri, tarım ürünleri ve kişilerin serbest dolaşımının sağlanması ve Gümrük Birliği'nin tamamlanması öngörüldü
Katma Protokol Topluluk, bazı petrol ve tekstil ürünleri dışında Türkiye'den ithal ettiği tüm sanayi mallarına uyguladığı gümrük vergileri ve miktar kısıtlamalarını tek taraflı olarak sıfırladı
Katma Protokol Buna karşılık, Türkiye'nin AB kaynaklı sanayi ürünlerinde gümrük vergilerini tedricen sıfırlaması öngörülmüş ve böylece Gümrük Birliği'nin fiilen yürürlüğe girmesi için 22 yıllık bir süre tanınmıştır
TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ 1974 sonlarından itibaren ilişkilerde sorunlu bir döneme girildi. Bunun temel nedenleri: - 1974 Türkiye’nin Kıbrıs’a askeri müdahalesi - 1973 Petrol Krizi (Ekonomik sıkıntılar) - Katma Protokol’de bağıtlanmasına rağmen Türk işçilerinin serbest dolaşım hakkına Federal Almanya’nın karşı çıkmaya yönelik sinyaller vermesi
TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ Aralık 1976’da AET’den yeni tavizler koparılamamış ve Protokolden doğan yükümlülükler 1 yıl süreyle ertelemiştir.
TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ 1980’deki askeri müdahale sonrası, 22 Ocak 1982’de AB, Türkiye ile ilişkilerini dondurma kararı aldı. Eylül Darbesi, ilişkilerin 1986’ya kadar soğumasına neden oldu.
TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ 16 Eylül 1986 tarihli Ortaklık Konseyi toplantısından sonra AB ile ilişkilerin yeniden canlanması süreci başladı
TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ 14 Nisan 1987’de Türkiye, AT’ye, Roma Antlaşması’nın 237 nci, AKÇT Antlaşması’nın 98 nci ve EURATOM Antlaşması’nın 205 nci maddelerine istinaden tam üye olmak üzere müracaat etti.
TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ Başvuru üzerine 18 Aralık 1989’da açıklanan Komisyon görüşünde,Türkiye'nin üyelik için uygun bir ülke olduğuna ancak birliğin kendi iç pazarını tamamlama sürecinden önce (1992) yeni üye kabul edemeyeceği ve Türkiye’nin birliğe katılmadan önce sosyal ve siyasal alanda gelişmesine ihtiyaç duyulduğuna değinildi.
TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ 1990’lı yıllarda Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde iki temel unsur belirleyici olmuştur a) Soğuk Savaşın Sona ermesi b) Avrupa bütünleşmesi yolunda meydana gelen hızlı ilerlemeler
TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ Bu dönemde Türkiye – AB ilişkilerinde 6 önemli gelişme vardır: 1) Eski sosyalist ülkelerin demokrasiye ve Pazar ekonomisine geçmeleri 2) AT’unda parasal ve ekonomik birliğin yanında siyasal birliğinde sağlanması görüşlerinin güçlenmesi 3) Avrupa’nın siyasal sınırlarının belirlenmesi tartışmaları ve kültür, kimlik konularının gündeme gelmesi
TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ 4) İnsan hakları kavramının uluslararası ilişkilerde belirleyici rol oynamaya başlaması ( Kopenhag Kriterleri) 5) Türkiye’nin yaşadığı siyasal ekonomik istikrarsızlık (PKK, Kıbrıs) 6) Türkiye ile AB’nin yaklaşımlarındaki temel farklılıklar
TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ 6 Mart 1995, Türkiye ile AB arasında Gümrük Birliği’nin gerçekleştirilmesi ile ilgili ve Gümrük Birliği döneminde uygulanacak usul, esas ve süreleri belirleyen 1/95 ve 2/95 sayılı kararlar Ortaklık Konseyi’nin 36 nci dönem toplantısında kabul edildi.
TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ 1 ocak 1996, Türkiye, AB ile entegrasyonunda 22 yıl süren “Geçis Dönemi”ni 31 Aralık 1995 tarihinde tamamlayarak, 1.1.1996 tarihi itibariyle, tam üyelik sürecinde “Son Dönem”e, sanayi ürünlerinde ve işlenmiş tarım ürünlerinde sağlanan Gümrük Birliği ile girmiştir. Tam üyelik yolundaki nihai dönem başlamıştır.
TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ malların serbest dolaşımına ilişkin değil, aynı zamanda rekabet kuralları, devlet yardımları fikri ve sınaî mülkiyet hakları gibi alanlarda da Topluluk mevzuatına uyum yükümlülüğü doğmuştur
Türkiye'nin üstlendiği yükümlülükler çerçevesinde yapılanlar • Topluluk gümrük mevzuatına uyum • Topluluk ticaret politikasına ve üçüncü ülkelerle yaptığı tercihli ticaret anlaşmalarına uyum • Sanayi ürünleri ticaretindeki teknik engellerin kaldırılması • Rekabet politikası ve fikri mülkiyet hukukuna uyum
TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ 29 Nisan 1997 Türkiye – AT Ortaklık Konseyi Lüksembourg’da toplandı. Konsey Başkanı Türkiye’nin AT üyeliğine ehil olduğunu ve diğer tam üyeliğe başvuran ülkelerle birlikte, aynı kriterler altında değerlendirileceğini vurguladı.
TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ Türkiye 16 Temmuz 1997’de yayınlanan “Gündem 2000”de genişleme sürecinde yer almadı. Rapor, Gümrük Birliği’nin Türkiye’nin uyum konusunda başarılı olduğunu gösterecek şekilde yürüdüğü yönünde ifadeler kullanmakla birlikte, Türkiye hakkındaki politik ve ekonomik argümanları tekrarlamıştır.
GÜNDEM 2000 16 Temmuz 1997 tarihinde AB Komisyonu, AB’nin 21. Yüzyıldaki güçlenme ve genişleme perspektiflerini bu belgeyle ortaya koymuştur. Belge 1300 sayfadan oluşmuştur. Dört temel konuyu içermektedir: - Genişleme - OTP’nın Reformu - Yapısal Fonlarda Değişiklik - AB’nin Finansmanı
Aralık 1997 Lüksemburg Zirvesi 12-13 Aralık 1997, Avrupa Birliği'nin Lüksemburg'ta gerçekleştirdiği Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi sonucunda Çek Cumhuriyeti, Slovak Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Slovenya, Romanya, Bulgaristan, Litvanya, Letonya, Estonya ve Kıbrıs Rum Yönetimi tam üyelik için aday ülkeler olarak belirlenmiştir. Türkiye ise aday ülkeler arasında zikredilmemiş, tam üyeliğe ehil olduğu teyid edilmiştir.
Aralık 1997 Lüksemburg Zirvesi Çek Cumhuriyeti Kıbrıs Rum Yönetimi Estonya Macaristan Polonya Slovenya ile müzakereler başlamıştır.
Aralık 1997 Lüksemburg Zirvesi Kopenhag kriterlerine uyum müzakerelerin başlayabilmesi için bir ön koşuldur. Müzakerelere başlanması demek bütün ülkelerin müzakereleri aynı zamanda başarılı bir şekilde tamamlayacağı anlamına gelmez Aday ülkelerin katılımı, Kopenhag kriterleri ile tam uyuma ve Birliğin yeni üyeleri alabilme kapasitesine bağlıdır. Bu ülkeler için genel bir müzakere çerçeve belgesi hazırlanmıştır
İLERLEME RAPORU İlerleme Raporları AB Komisyonu’nun, AB’ye üye adayı olan ülkelerin, 1993’te saptanan Kopenhag Kriterleri açısından ne ölçüde ilerleme kaydettiklerini saptadığı raporlardır. Yani aday ülkenin başarısının veya başarısızlığının değerlendirildiği bir karnedir.
İLERLEME RAPORU İlerleme Raporlarının hazırlanmasına 1997 Lüksemburg Zirvesi’nde karar verilmiştir. 1998 Cardiff Zirvesi’nde de Türkiye için ilerleme raporu hazırlanmasına karar verilmiştir. Kısaca, aday ülkenin üyelik gerekliliklerini üstlenebilme kapasitesinin değerlendirildiği raporlar, her yılın ekim ayında yayınlanmaktadır.
İLERLEME RAPORU Komisyon ilerleme raporlarını hazırlarken; - Aday ülkelerin üyelik yönünde göstermiş olduğu gelişmelere ilişkin olarak sundukları bilgilere, - Parlamento raporları ve kararları - Avrupa Konseyi - AGİT - Uluslararası finans kuruluşları - STKlar - Uluslararası örgütlerin değerlendirmeleri esas alınmaktadır.
World Economic Forum (Dünya Ekonomi Forumu) 2013 Global Cinsiyet Uçurumu Raporu’nu açıkladı. “Eğitime ulaşım”, “iş yaşamına katılım ve fırsat eşitliği”, “siyasi hayatta yer alma”, “sağlık ve hayatta kalma” başlıklarında hazırlanan raporda Türkiye, 136 ülke içinde 120. sırada
World Economic Forum (Dünya Ekonomi Forumu) İş yaşamında fırsat eşitliği alanında 127 İşgücüne katılım alanında 123 Eğitim 104 Sağlık ve hayatta kalmada 59 Siyasi katılımda ise 103'üncü sırada.
İLERLEME RAPORU İlerleme Raporlarının önemi ise, aday ülke ile katılım müzakerelerinin başlatılması aday ülkenin tam üye olması kararının verilmesinde bu rapor başlıca kaynak olmaktadır. Bu seneki İlerleme Raporu 12 Ekim’de yayınlanmıştır.
2013 İLERLEME RAPORU aşırı tutukluluk sürelerine dikkat çekilmekte gazeteciler aleyhine açılan davalardan endişe duyulduğu yüzde 10’luk seçim barajı eleştirilmekte Milletvekili dokunulmazlıkları ve bu dokunulmazlıkların kapsamı Anayasa değişikliği, "doğru yönde atılmış bir adım" olarak görülmekte
2013 İLERLEME RAPORU sivil toplum, demokraside hala meşru bir paydaş olarak değerlendirilmemektedir. Hükümet-sivil toplum ve meclis-sivil toplum ilişkileri, yasama sürecinin bir parçası olarak ve idarenin her düzeydeki mevzuat dışı tasarrufları açısından, sistematik, kalıcı ve yapılandırılmış istişare mekanizmaları aracılığıyla siyaset düzeyinde geliştirilmelidir
2011 İLERLEME RAPORU Adalet Bakanlığı nezdinde bir İnsan Hakları Bölümü’nün kurulduğu, hâkim, savcı, polis ve kamu görevlilerinin insan hakları eğitimi aldıklarına da vurgu yapılmıştır.
2013 İLERLEME RAPORU kolluk kuvvetlerinin uyguladığı kötü muamelede daha önceki yıllara göre belirli bir azalma kaydedildiği vurgulanmış ANCAK gözaltına alınma esnasında kötü muamele ve şiddet iddialarının hala mevcut olduğu, göçmen barınma kamplarında da olumsuz koşulların sürdüğü vurgulanmıştır.
2013 İLERLEME RAPORU Rapor, çocuk ve gençlere yönelik mahkeme ve tutukevi sayısının yetersiz olduğunu da dile getirmiştir ifade özgürlüğü ihlallerinin endişe ile izlendiği vurgulanmakta, basın özgürlüğünün kısıtlandığına, gazetecilerin tutuklandığına dikkat çekilmektedir.
2013 İLERLEME RAPORU Kız çocuklarının okula kayıt oranlarının daha fazla iyileştirilmesi Çocuk işçiliği ile mücadele
2013 İLERLEME RAPORU kadın haklarına ve cinsiyet eşitliğine ilişkin sınırlı ilerleme kaydedildiği belirtilmektedir cinsiyet eşitliğinin, namus cinayetlerinin ve erken ve zorla evlilikler dahil kadına yönelik şiddet özellikle kadının siyasette, kamu yönetiminde yönetici pozisyonunda, eğitim alanında yönetici pozisyonunda, vali olarak, siyasi partilerde ve sendikalarda temsilinin genel olarak sınırlı kaldığının altı çizilmekte
2013 İLERLEME RAPORU İşçi hakları ve sendikalara ilişkin mevcut yasal çerçevenin halen AB ve ILO Sözleşmeleri ile uyumlu olmadığı hususu eleştirilmiştir
Aralık 1999 Helsinki Zirvesi Aralık 1999’daki Helsinki Zirvesi’nde Türkiye önkoşulsuz olarak aday ülke statüsüne alındı. Türkiye’nin de diğer aday ülkelere tanınan olanaklardan faydalanması, Katılım Ortaklığı Belgesi gibi üyelik sürecindeki reformları destekleyecek katılım öncesi stratejileri oluşturması yolu açıldı.
Aralık 1999Helsinki Zirvesi AB’nin tutum değişikliğinin nedenleri: 1999 yılında Kosova’ya gerçekleştirilen uluslar arası müdahale ve Kafkaslardaki enerji kaynaklarının güvenliği çerçevesinde, Türkiye’nin stratejik konumu AGSK çerçevesinde Türkiye’nin askeri bir güç olarak vazgeçilemezliği ABD’nin girişimleri (daha sonra bu girişimler ters tepmiş ve Türkiye için “Truva Atı” değerlendirilmesi yapılmıştır)
Aralık 1999Helsinki Zirvesi AB’nin tutum değişikliğinin nedenleri: AB ülkelerinin bazılarındaki iktidar değişiklikleri. Sosyal demokrat partilerin iktidara gelmeleri Yunanistan’da Simitis Hükümeti’nin Türkiye’ye karşı ılımlı bir tutum izlemesi Türkiye’de olumlu ekonomik ve siyasal gelişmelerin yaşanması (sınırlıda olsa)
TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ Türkiye’nin Katılım Ortaklığı Belgesi Avrupa Bakanlar Konseyi tarafından 8 Mart 2001’de kabul edildi. Katılım Ortaklığı Belgesi’nin imzalanmasından sonra, hükümet 19 Mart 2001’de birliğe uyum süreci ile ilgili olarak kendi Ulusal Programı’nı açıkladı.
KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİ Katılım Ortaklığı, aday devletlerin üyelik hazırlıklarına yardımda kullanılacak bir dizi politika aracının temelini oluşturur. Adaylık sürecinin pürüzsüz ve kısa sürede ilerlemesi, belgede öngörülen koşulların, yine belgede öngörülen süreler içinde yerine getirilmesine bağlıdır. KOB, aday ülkelerin üyelik süreçlerinde ilerleme kaydetmeleri için yerine getirmeleri beklenen hususları içermektedir.
KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİ Katılım Ortaklığı Belgesi (KOB) 1993 tarihli ünlü Kopenhag Kriterleri’nin her aday ülkenin özel koşullarına göre uyarlanmış ve çok daha detaylı bir açılımıdır ama özünü Kopenhag Kriterleri’nden almaktadır. KOB bu sene İlerleme Raporu ile birlikte yayımlanmıştır.
ULUSAL PROGRAM Aday ülkeler kendilerine sunulan KOB sonrası AB Komisyonu’na cevaben bir Ulusal Program hazırlamaktadırlar. Türkiye’nin AB üyeliğinin gereklerini yerine getirebilmek üzere üstleneceği mevzuat uyumu ve yapısal değişim yükümlülüklerini ne şekilde ve ne kadar sürede karşılayacağını ortaya koyduğu belgedir.
ULUSAL PROGRAM Ulusal Program altı ana başlıkta oluşur - Giriş (Programın Gerekçesi, Hedefi) - Siyasi Kriterler (Demokrasi, İnsan Hakları) - Ekonomik Kriterler (Ekonomik Gelişmeler)
ULUSAL PROGRAM - Üyelik yükümlülüklerini üstlenebilme kapasitesi ( AB Müktesebatının üstlenilebilmesi için alınması gereken önlemler) - Müktesebatın Uygulanmasına Yönelik İdari Kapasite (Türk mevzuatında yapılması gerekli değişiklikler) - Reformların Mali Açıdan Global Değerlendirmesi ( Yerine getirilmesi gereken reformların gerektirdiği kaynak ihtiyacı)
TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ 14-15 Aralık 2001 tarihlerinde yapılan Laeken Zirvesinde, Türkiye tarafından Ekim 2001’de gerçekleştirilen Anayasa değişiklikleri, Türkiye ile müzakerelerin başlatılması yönünde önemli bir gelişme olarak değerlendirildi ve Türkiye’nin siyasi ve ekonomik kriterlere uyum yönünde reformlara devam etmesinin önemi vurgulandı.
TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ Haziran 2002’deki Sevilla Zirvesinde, Türkiye’nin, Katılım Ortaklığı Belgesinde belirtilen önceliklerin tamamlanması konusundaki gayretlerinin desteklendiği belirtildi, siyasi ve ekonomik reformların hayata geçirilmesiyle Türkiye’nin AB’ye katılım ihtimalinin ortaya çıkacağı ifade edildi. Türkiye’nin adaylığının bir sonraki aşamasına ilişkin kararın da Kopenhag Zirvesinde alınabileceği vurgulandı.
TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ 12-13 Aralık 2002 tarihlerinde yapılan Kopenhag Zirvesinde, Türkiye’nin Kopenhag kriterlerine uyum yönünde 2002 yılı içinde kaydettiği ilerlemelerin olumlu karşılandığı belirtildi, ancak siyasi kriterlere uyum bakımından uygulamanın da önem taşıdığı vurgulandı. Zirvede, Komisyonun görüş ve tavsiyeleri ışığında, Aralık 2004’te toplanacak Zirvenin Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirdiği yönünde bir karar alması durumunda müzakerelerin gecikmeksizin başlatılacağı ifade edilmiştir.
TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ 19-20 Haziran 2003'te yapılan Selanik Zirvesinde, başta 2003 yılı sonuna kadar tamamlanması öngörülen hukuki düzenlemeler olmak üzere, Türk hükümetinin reform sürecininin devam ettirilmesine ilişkin kararlılığının memnuniyetle karşılandığı belirtildi ve katılım müzakerelerinin başlatılması için Kopenhag siyasi kriterlerinin yerine getirilmesi yönünde sürdürülen çabaların desteklendiği ifade edilmiştir.
TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ 16 – 17 Aralık 2004 Brüksel Zirvesi’nde 3 Ekim 2005 tarihinde Türkiye ile tam üyelik müzakerelerine başlanacağı kararı verilmiştir
17 ARALIK SONRASI DÖNEMİN TEKNİK YÖNLERİ Katılım Ortaklığı Belgesi ve Ulusal Program önümüzdeki dönemin ana unsurlarıdır. Türkiye’ye KOB iletilecek ve Türkiye’de buna cevaben Ulusal Programını hazırlayacak Diğer iki ana unsur ise tarama ve katılım müzakereleridir
AB İLE MÜZAKERELERE BAŞLAMAK NE ANLAMA GELİYOR? Üyelik müzakerelerinin anlamı, her aday ülkenin Avrupa Birliği müktesebatını ne kadar sürede kabul edip, yürürlüğe koyacağının ve etkili bir şekilde uygulayacağının saptanması, aday ülkenin Avrupa Birliği’ne hangi koşullarda katılabileceğinin belirlenmesi ve Avrupa Birliği üyeliğinin getireceği yükümlülüklerin karşılanabilecek duruma gelinebilmesini ifade etmektedir.
AB İLE MÜZAKERELERE BAŞLAMAK NE ANLAMA GELİYOR? Temel amaç aday ülkenin Avrupa Birliği’ne sağlıklı bir şekilde katılmasını sağlamak ve ülkeyi üyelik hedefine ulaştırmaktır. Avrupa Birliği mevzuatı 115 bin sayfadan meydana gelmektedir Avrupa Birliği müktesebatı olarak da adlandırılan “acquis” toplam 35 ana başlıktan meydana gelmektedir.
AB MÜKTESEBATI (ACQUIS COMMUNAUTAIRE) Kurucu Antlaşmalar (Roma Antlaşması ile Tek Senet, Maastricht, Amsterdam, Nice Antlaşmaları) Topluluk tarafından kabul edilen tüzükler, direktifler ve kararlar
AB MÜKTESEBATI (ACQUIS COMMUNAUTAIRE) Adalet Divanı kararları Topluluk tarafından imzalanan uluslararası anlaşmalar Üye ülkelerin Birlik faaliyetine ilişkin kendi aralarındaki anlaşmalar
MÜZAKERE SÜRECİ Türkiye ile müzakereler 3 Ekim 2005 tarihinde toplanan Hükümetler Arası Konferans ile başlamıştır. Müzakereler, sürecin ilk aşaması olan “tarama” ile başlatılmaktadır.
TARAMA SÜRECİ AB müktesebatı kapsamındaki mevzuat hakkında bilgi verilmekte, AB müktesebatı ile aday ülke mevzuatı arasındaki farklılıklar belirlenmekte ve bu farklılıkların giderilmesi anlamına gelen uyum sürecinin çok genel bir takvimi ve bu süreçte karşılaşılacak muhtemel sorunlar saptanmaya çalışılmaktadır.
TARAMA SÜRECİ Müzakerelerin başlatılacağı müktesebat başlıklarını belirleyen ve müzakerelerin genel seyrinin ortaya çıktığı süreç.
KATILIM MÜZAKERELERİ Her aday ülkenin AB müktesebatını ne kadar sürede kabul edip, yürürlüğe koyacağının ve de etkili bir şekilde uygulayacağının belirlendiği süreçtir. Klasik müzakerelerden çok faklı olarak manevra alanı çok dardır.
TÜRKİYE NELERİ MÜZAKERE EDEBİLECEK? Avrupa Birliği ile yeni dönem “müzakere” başlığını taşısa da, bu süreçte klasik müzakerelerin aksine pazarlık payları ve manevra alanları çok sınırlı tutulmaktadır. Avrupa Birliği müktesebatının parçası olan kriterlerin, standartların ve uygulamaların müzakere edilemediği bu süreçte, yalnızca bunların “ne kadar sürede” kabul edilip yürürlüğe koyulacağı ve etkili bir şekilde uygulamaya geçirileceği müzakere edilebilmektedir.
GEÇİŞ DÖNEMLERİ VE DEROGASYONLAR NE ANLAMA GELİYOR? İlgili aday ülkenin yapısal dinamiklerine bağlı olarak Avrupa Birliği müktesebatına ekonomik, sosyal ve siyasal gibi bazı alanlarda mevzuatın katılım sırasında uygulanması mümkün olmayan durumlarda, uyum için geçiş dönemleri ya da derogasyonlar (istisnalar) talep edilebilmektedir. Örneğin Malta’da beş yıldan az yaşamış olan Avrupa Birliği vatandaşlarının ikinci bir gayrimenkul edinmeleri sürekli olarak engellenmiştir.
GEÇİŞ DÖNEMLERİ VE DEROGASYONLAR NE ANLAMA GELİYOR? Avrupa Birliği bazı alanlarda geçiş dönemlerine kesinlikle yanaşmamaktadır. Bu alanlar: - temel serbest piyasa ekonomisi kuralları ile ilişkili konular - işletmelerin rekabet gücünü doğrudan etkileyen hususlar - Avrupa Birliği’nde siyasi açıdan önemli bazı düzenlemeler
GEÇİŞ DÖNEMLERİ VE DEROGASYONLAR NE ANLAMA GELİYOR? Avrupa Birliği’nin geçiş dönemine olanak tanıdığı alanlar: - üretim sürecini dolaylı etkileyen ve aday ülkeye büyük maliyet getirecek hususlar - sektörel olumsuz etkinin somut şekilde kanıtlanması - devlet bütçesine aşırı yükün belirlenmesi - ulusal çıkarla çelişmesi ve söz konusu çıkarın Avrupa Birliği açısında büyük önem taşımıyor olması
GEÇİŞ DÖNEMLERİ VE DEROGASYONLAR Tarım başlığı konusunda “doğrudan gelir destekleri”’ne (Polonya) başlangıçta karşı olan AB, daha sonra aşamalı olarak verilmesini kabul etti. “Sermayenin Serbest dolaşımı” başlığı altında emlak fiyatlarının ucuzluğu gerekçe gösterilerek, yabancıların ülkelerinde mülk edinmeleri konusunda uzun geçiş dönemleri elde edildi. (Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Bulgaristan)
GEÇİŞ DÖNEMLERİ VE DEROGASYONLAR Tarım alanları ve ormanlara yatırım gibi konularda Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Macaristan 7 yıllık geçiş dönemi elde etti. Polonya bu alanlarda 12 yıllık geçiş dönemleri elde etti.
GEÇİŞ DÖNEMLERİ VE DEROGASYONLAR Ancak, her aday ülkenin kendi özgü özellikleri söz konusu. Bu sebeple geçmişteki uygulamaların aynen devan edeceğini düşünmek hataya neden olabilir.
TÜRKİYE’Yİ MÜZAKERELERDE EN ÇOK ZORLAYACAK KONULAR NELER? Avrupa Birliği ile 3 Ekim 2005’te başlayan müzakere sürecinde kişilerin serbest dolaşımı, tarım, çevre, bölgesel politika ile yapısal fonlar, mali ve bütçesel işler olmak üzere en zor görüşmelerin bu beş konu çerçevesinde gerçekleşmesi beklenmektedir.
TÜRKİYE, MÜZAKERE SÜRECİNDE AB’DEN NE KADAR MALİ YARDIM ALABİLECEK Türkiye, 2002, 2003 ve 2004 yıllarında sırasıyla 126 milyon, 144 milyon ve 250 milyon Euro’luk mali yardım almıştır. 2000-2006 dönemi için Türkiye’ye toplam 1.7 milyar Euro ayrılmıştır. 2007 – 2013 bütçesinde de Türkiye yönelik yardımlarda çok büyük sıçramalar beklenmemektedir. 2014 yılında yıllık mali yardım miktarının 1 milyar Euro civarında olacaktır
DİĞER ADAY ÜLKELERE VE RİLEN MALİ YARDIMLAR VE TÜRKİYE (2000– 2006 MİLYAR€) ROMANYA: 5,1 BULGARİSTAN: 2,8 POLONYA: 15,3 TÜRKİYE: 1,7
MÜZAKERE ÇERÇEVE BELGESİ MÇB, üç bölümden oluşmaktadır Müzakerelerin Kuralları ( Türkiye’den beklentilere, müzakerelerin ilerlemesi ve askıya alınması) Müzakerelerin özü ( AB Müktesebatına ilişkin sorumluluklar) Müzakerelerin Prosedürü ( Müzakerelerin başlatılabilmesi için hazırlık derecesi)
MÜZAKERE ÇERÇEVE BELGESİ Hedef tam üyeliktir ve bunun aksi yönünde herhangi bir ibare MÇB’nde yer almamaktadır.
MÜZAKERE ÇERÇEVE BELGESİ ANCAK Belgede Türkiye’nin Katılım Sürecini Olumsuz Etkileyebilecek Unsurlar da Vardır.
MÜZAKERE ÇERÇEVE BELGESİ Müzakerelerin ucunun açık olması Türkiye’nin en sıkı bağlar ile AB Kurumlarına bağlanması talebi Kıbrıs konusu (Ek Protokol) Kalıcı kısıtlamalar gibi konularda sürecin sağlıklı yürümesi açısından oldukça önemlidir.
MÜZAKEREYE AÇILAN BAŞLIKAR Şirketler Hukuku Fikri Mülkiyet Hukuku İstatistik İşletmeler ve Sanayi Politikası Trans-Avrupa Ağları Bilim ve Araştırma Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı
MÜZAKEREYE AÇILAN BAŞLIKAR Tüketicinin ve Sağlığının Korunması Mali Kontrol Vergilendirme Bilgi Toplumu ve Medya Sermayenin Serbest Dolaşımı Çevre
MÜZAKEREYE AÇILAN BAŞLIKAR Bilim ve Araştırma faslı geçici olarak kapandı
MÜZAKERESİ ASKIYA ALINAN BAŞLIKLAR Avrupa Komisyonu’nun 29 Kasım 2006 tarihli tavsiye kararına istinaden AB Dışişleri Bakanları’nın 11 Aralık 2006 Tarihli Kararı Gümrük Birliği'ne ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmediği gerekçesiyle
EK PROTOKOL İMZALANDI 29-07-2005 Türkiye, Gümrük Birliği Anlaşması’nın, Rum Kesimi’ni de kapsayacak şekilde genişletilmesini öngören ek protokol metnini imzaladı ve Kıbrıs Rum Kesimi'ni tanımadığını bir deklarasyonla bildirdi 29-07-2005
TÜRKİYE'NİN AB'YE İLETTİĞİ KIBRIS DEKLARASYONU 1. Türkiye, Kıbrıs sorununa siyasi bir çözüm bulunması yönündeki kararlılığını muhafaza etmektedir ve bu yöndeki tutumunu da açıkça ortaya koymuştur. Bu doğrultuda Türkiye, BM Genel Sekreteri’nin iki-kesimli yeni bir ortaklık devleti kurulmasını hedefleyen kapsamlı çözüme ulaşma yönündeki çabalarını desteklemeyi sürdürecektir. Adil ve kalıcı bir çözüm, bölgede barışa, istikrara ve uyumlu ilişkilerin tesisine önemli bir katkıda bulunacaktır.
TÜRKİYE'NİN AB'YE İLETTİĞİ KIBRIS DEKLARASYONU 2. İşbu Protokol’de atıfta bulunulan Kıbrıs Cumhuriyeti, 1960’ta kurulan asıl ortaklık devleti değildir
TÜRKİYE'NİN AB'YE İLETTİĞİ KIBRIS DEKLARASYONU 3. Türkiye bu nedenle, Kıbrıs Rum makamlarının, halihazırda olduğu gibi, Kıbrıs’ta sadece ara bölgenin güneyinde otorite, denetim ve yetki icra ettiği ve Kıbrıs Türk halkını temsil etmediği şeklindeki tutumunu sürdürecek ve anılan makamların tasarruflarını buna göre muameleye tabi tutacaktır
TÜRKİYE'NİN AB'YE İLETTİĞİ KIBRIS DEKLARASYONU 4. Türkiye bu Protokol’ün imzalanması, onaylanması ve uygulanmasının, Protokol’de atıfta bulunulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin herhangi bir biçimde tanınması anlamına gelmediğini ve Türkiye’nin 1960 Garanti, İttifak ve Kuruluş Anlaşmalarından kaynaklanan hak ve mükellefiyetlerini haleldar etmediğini beyan eder.
TÜRKİYE'NİN AB'YE İLETTİĞİ KIBRIS DEKLARASYONU 5. Türkiye, işbu Protokol’e taraf olmasının Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile mevcut ilişkilerini değiştirmeyeceğini teyit eder.
TÜRKİYE'NİN AB'YE İLETTİĞİ KIBRIS DEKLARASYONU 6. Kapsamlı bir çözüm bulununcaya değin, Türkiye’nin Kıbrıs’a ilişkin tutumu değişmeyecektir. Türkiye, Kıbrıs’ta kapsamlı bir çözüm sonucunda oluşacak yeni ortaklık devleti ile ilişkiler tesis etmeye hazır olduğunu beyan eder.
AB’NİN KARŞI DEKLARASYONU Avrupa Birliği, gümrük birliği anlaşmasını genişleten protokolü imzalarken, ''imza Kıbrıs'ı tanıma anlamına gelmez'' görüşünü savunan Türkiye'ye karşı bir deklarasyonla yanıt verdi 21-09-2005
AB’NİN KARŞI DEKLARASYONU 1. Avrupa Topluluğu ve üye devletleri, Aralık 2004 tarihli Avrupa Konseyi Zirve sonuçları uyarınca, bir tarafta Topluluk ve üye devletleri diğer tarafta Türkiye olmak üzere taraflar arasında ortaklık ilişkisi kuran Anlaşma’ya ilişkin Ek Protokol’ün Türkiye tarafından imzalanmasını teyit eder. Avrupa Topluluğu ve üye devletleri, Türkiye’nin, Protokol’ün imza aşamasında Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ilişkin bir deklarasyon yayınlamaya gerek görmesini esefle karşılar
AB’NİN KARŞI DEKLARASYONU 2. Avrupa Topluluğu ve üye devletleri işbu deklarasyonun tek taraflı olduğunu, Protokol’ün bir parçası olmadığını ve Türkiye’nin Protokol’de yer alan yükümlülükleri üzerinde hukuki bir etkisi bulunmadığını açıkça belirtir
AB’NİN KARŞI DEKLARASYONU 3. Avrupa Topluluğu ve üye devletleri, Ek Protokol’ün tam ve ayrımcılık yapmaksızın uygulanmasını ve ulaştırma araçlarına getirilen sınırlamalar da dahil olmak üzere malların serbest dolaşımına ilişkin tüm engellerin kaldırılmasını bekler. Türkiye, Protokol’ü tüm üye devletlere bütünüyle uygulamalıdır. AB bunu yakından takip edecek ve 2006 yılında tüm uygulamayı değerlendirecektir.
AB’NİN KARŞI DEKLARASYONU 3. Avrupa Topluluğu ve üye devletleri, ilgili başlıklarda müzakerelerin başlamasının, Türkiye’nin anlaşmadan doğan yükümlülüklerini tüm üye devletlere karşı yerine getirmesine bağlı olduğunu vurgular. Yükümlülüklerin bütünüyle yerine getirilmemesi müzakerelerin genel seyrini etkileyecektir.
AB’NİN KARŞI DEKLARASYONU 4. Avrupa Topluluğu ve üye devletleri, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1 Mayıs 2004 tarihi itibariyle Avrupa Birliği üyesi olduğunu hatırlatır. Uluslararası hukuk konusu olarak sadece Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıdıklarının altını çizer
AB’NİN KARŞI DEKLARASYONU 5. Tüm üye devletlerin tanınması katılım sürecinin gerekli bir parçasıdır. Buna uygun olarak AB, Türkiye ve tüm üye devletler arasındaki ilişkilerin biran evvel normalleşmesine verdiği önemi vurgular
AB’NİN KARŞI DEKLARASYONU 6. Konsey, 2006 yılında, tüm bu konulara ilişkin kaydedilecek gelişmelerin takibini temin edecektir
AB’NİN KARŞI DEKLARASYONU 7. Bu deklarasyon bağlamında, Avrupa Topluluğu ve üye devletleri BM Genel Sekreteri’nin, ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararları ve AB’yi kuran temel ilkeler doğrultusunda, soruna kapsamlı bir çözüm getirme yolundaki çabalarına destek verilmesinin önemi hakkında ve adil ve kalıcı bir çözümün bölgede barış, istikrar ve uyumlu ilişkilere katkıda bulunacağı konusunda mutabıktırlar.
AB KOMİSYONU’NUN KARARI AB Komisyonu, 11 Aralık’ta toplanacak AB Dışişleri Bakanlarına 8 müzakere başlığının bekletilmesine, diğer başlıkların da yükümlülükler yerine getirilmediği sürece kapatılmamasını tavsiye etmeye karar verdi 29-11-2006
AB DIŞİŞLERİ BAKANLARI’NIN KARARI AB dışişleri bakanları, Türkiye ile müzakerelerin 8 başlıkta askıya alınması konusunda uzlaşmaya vardı. Varılan uzlaşmaya göre 8 başlıkta müzakere durdurulurken, Ek Protokol yükümlülükleri yerine getirilene dek diğer fasılların kapatılmaması öngörülüyor… 11-12-2006
14-15 2006ARALIK AB LİDERLER ZİRVESİ SONUÇ BİLDİRİSİ Konsey, Avrupa Topluluğu ve üye devletlerin 21 Eylül 2005 tarihli (Türkiye'nin Gümrük Birliği Ek Protokolü gereği limanlarını Rumlara açması, müzakere başlıklarının açılmasının buna bağlı olması ve 'Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanıması gerektiğini içeren) deklarasyonunu anımsatarak, Türkiye'nin Gümrük Birliği Ek Protokolü'nün ayrım gözetmeksizin tümüyle uygulanmasına yönelik yükümlülüklerini yerine getirmediğini not eder
14-15 2006ARALIK AB LİDERLER ZİRVESİ SONUÇ BİLDİRİSİ Konsey, Komisyon'un 29 Kasım tarihli tavsiyelerini memnuniyetle karşılar. Bu bağlamda, Konsey, üye ülkelerin, Türkiye'nin Kıbrıs Cumhuriyeti'ne yönelik kısıtlamaları içeren politikalarla ilgili başlıkların açılmasına, Komisyon Türkiye'nin ek protokoller bağlantılı yükümlülüklerini tam olarak uyguladığını doğrulamadan karar veremeyeceğini kararlaştırır
ASKIYA ALINAN SEKİZ BAŞLIK Malların Serbest Dolaşımı Gümrük Birliği Balıkçılık Ulaştırma Mali Hizmetler İş Kurma Hakkı ve Hizmet Sunma Serbestisi Tarım ve Kırsal Kalkınma Dış İlişkiler
TÜRKİYE’Yİ AB TAM ÜYELİĞİNE YAKLAŞTIRDIĞI İÇİN FRANSA’NIN VETOSU TÜRKİYE’Yİ AB TAM ÜYELİĞİNE YAKLAŞTIRDIĞI İÇİN
FRANSA’NIN VETOSU Tarım ve Kırsal Kalkınma Ekonomik ve Parasal Politika Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu (müzakerelere açıldı) Mali ve Bütçesel Hükümler Kurumlar
GKRY’NİN VETOSU İş Gücünün Serbest Dolaşımı Enerji Hukuki ve Temel Haklar Adalet, Özgürlük ve Güvenlik Eğitim ve Kültür Dış Güvenlik ve Savunma
MÜZAKERELER AB VE AB devletlerİnce askIya alInan veya bloke edİlen toplam başlIklarIn sayIsI 18
Bu durumda, açIlabİlecek başlIk sayIsI Kamu İhaleleri Rekabet Sosyal Politikalar ve İstihdam
12. FASIL: GIDA GÜVENLİĞİ, VETERİNERLİK VE BİTKİ SAĞLIĞI Gıda Güvenliği, tüketicinin korunması, bilgilendirilmesine yönelik hijyen ve sunum kuralları, gıda güvenliğinin teminine yönelik mekanizmalar ve denetimlere yönelik düzenlemeler
12. FASIL: GIDA GÜVENLİĞİ, VETERİNERLİK VE BİTKİ SAĞLIĞI canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerin topluluk içi ticareti, hastalık kontrol ve eradikasyonu, AB dışındaki ülkelerden gelecek ürünlere ilişkin teknik ve idari düzenlemeler ile hayvansal kökenli ürünlerin üretiminin kontrolüne ilişkin düzenlemeler
12. FASIL: GIDA GÜVENLİĞİ, VETERİNERLİK VE BİTKİ SAĞLIĞI Bitki ve bitkisel kökenli ürünlere zarar veren organizmaların kontrolü, dikim amaçlı bitkilerin ticaretinde bitki pasaportunun kullanılması, zirai mücadele ilaçlarının ruhsatlandırılması işlemleri, iç ve dış karantina tedbirleri
12. FASIL: GIDA GÜVENLİĞİ, VETERİNERLİK VE BİTKİ SAĞLIĞI hayvan hastalıklarının bildirimi, hayvanların kimliklendirilmesi ve hareketlerinin takibine ilişkin gerekli idari yapılara ve mekanizmalara ilişkin kapsamlı düzenlemeler
(FasIl 19) Sosyal Politika ve İstihdam iş hukuku, iş sağlığı ve güvenliği, kadın ve erkek arasında eşit muamele, ayrımcılıkla mücadele, sosyal diyalog, istihdam, sosyal içerme ve sosyal koruma, çalışma ve yaşama koşullarının iyileştirilmesi
FasIl 19) Sosyal Politika ve İstihdam sendikal hakların AB standartları ve ilgili ILO Konvansiyonları ile uyumlu olması
TÜRKİYE’NİN KATILIM SÜRECİ İÇİN AB STRATEJİSİ AMAÇ: katılım müzakerelerine önümüzdeki dönemde daha fazla ivme kazandırılması kamuoyunun bilgilendirilerek farkındalığının ve desteğinin artırılması
TÜRKİYE’NİN KATILIM SÜRECİ İÇİN AB STRATEJİSİ Strateji’nin dört platformu: Birinci Platform: resmi müzakere süreci: Açılmış fasıllardaki taahhütlerimizin ve strateji belgelerindeki unsurların yerine getirilmesi,
TÜRKİYE’NİN KATILIM SÜRECİ İÇİN AB STRATEJİSİ Strateji’nin dört platformu: Birinci Platform: resmi müzakere süreci: Müzakerelere açılabilmesi muhtemel fasıllarla ilgili çalışmalar, müzakere pozisyon belgelerinin hazırlanması, mevcut tıkanıklıkların aşılmasına yönelik kurumlar arası çalışmaların koordinasyonu,
TÜRKİYE’NİN KATILIM SÜRECİ İÇİN AB STRATEJİSİ Strateji’nin dört platformu: Birinci Platform: resmi müzakere süreci: Açılmış fasıllarda mevcut kapanış kriterleri ile ilgili taahhütlerin yerine getirilmesi yer alacak
TÜRKİYE’NİN KATILIM SÜRECİ İÇİN AB STRATEJİSİ Strateji’nin dört platformu: İkinci Platform: fasılların açılıp açılmadığına, askıya alındığına veya bloke edildiğine bakılmaksızın MUP, KOB ve UP önceliklerinin gündemde tutulması
TÜRKİYE’NİN KATILIM SÜRECİ İÇİN AB STRATEJİSİ Strateji’nin dört platformu: İkinci Platform: Türkiye, 35 fasıldan oluşan bir platformda çalışmalarını sürdürecek
TÜRKİYE’NİN KATILIM SÜRECİ İÇİN AB STRATEJİSİ Strateji’nin dört platformu: İkinci Platform: AB’ye katılım sürecine ilişkin olarak kamuoyu desteğindeki düşüşü önleme Sivil toplum, üniversiteler ve AB alanında çalışmaya hazır unsurlar yeniden etkili biçimde devreye sokma
TÜRKİYE’NİN KATILIM SÜRECİ İÇİN AB STRATEJİSİ Strateji’nin dört platformu: İkinci Platform: AB henüz açılmamış fasılları açmaya karar verdiğinde, Türkiye’nin çok daha fazla ilerleme sağlamış ve ilgili faslın kapanabilme aşamasına yaklaşmış olması
TÜRKİYE’NİN KATILIM SÜRECİ İÇİN AB STRATEJİSİ Strateji’nin dört platformu: İkinci Platform: AB’nin Türkiye için biçtiği süre ve hız tersine çevrilmiş olacak, kontrolün Türkiye’de olması
TÜRKİYE’NİN KATILIM SÜRECİ İÇİN AB STRATEJİSİ Strateji’nin dört platformu: Üçüncü Platform: siyasi kriterlerle ilgili Siyasi reformların daha etkin şekilde sürdürülmesi ve uygulamanın takip edilebilmesi
TÜRKİYE’NİN KATILIM SÜRECİ İÇİN AB STRATEJİSİ Strateji’nin dört platformu: Dördüncü Platform: diğer üç platformu destekleyecek iletişim stratejisi Türkiye’yi Avrupa’ya, Avrupa’yı da Türkiye’ye anlatma
TÜRKİYE’NİN KATILIM SÜRECİ İÇİN AB STRATEJİSİ 2010-2011 EYLEM PLANI
AB'ye destek Türkİye'de AB üyelİğİnİ destekleyenlerİn oranI son 6 ayda yüzde 48'den yüzde 45'e gerİledİ
AB'ye destek AB kurumlarIna duyulan güven de son 6 ayda önemlİ ölçüde gerİledİ. AP’YE güvenenlerİn oranI % 27'den % 19'a ve AB Komİsyonu'na güvenenlerİn oranI % 20'den % 18'e İndİ. http://ec.europa.eu/public_opinion/index_en.htm
ATAUM KAMUOYU VE TÜRK DIŞ POLİTİKASI ANKETİ “Türkiye’nin AB’ye üye olmasını istiyor musunuz” EVET: % 55,3 HAYIR: %25,2
ATAUM KAMUOYU VE TÜRK DIŞ POLİTİKASI ANKETİ “Sizce AB Türkiye’ye karşı güvenilir ve samimi davranıyor mu?” HAYIR: %83,9 EVET: %11,6
ATAUM KAMUOYU VE TÜRK DIŞ POLİTİKASI ANKETİ “Türkiye AB ilişkilerinde en büyük sorun nedir?” % 32,4: “din ve kimlik farklılığı” % 15,8 “Kıbrıs”, %14,4 “Türkiye’nin ekonomik sorunları”
ATAUM KAMUOYU VE TÜRK DIŞ POLİTİKASI ANKETİ AB’ye tam üyelik ne zaman gerçekleşir %32,8: “hiçbir zaman” %20,5: “5–10 yıl sonra” %17,1: “11–15 yıl sonra”
ATAUM KAMUOYU VE TÜRK DIŞ POLİTİKASI ANKETİ AB’ye tam üyelik ne zaman gerçekleşir %15,2: “20 yıldan fazla” %9,5: 16–20 yıl sonra” % 4,8 “5 yıldan az” http://ataum.ankara.edu.tr/d9.htm
AB’NİN TÜRKİYENİN BÜROKRATİK DÖNÜŞÜMÜNE ETKİLERİ Türkiye’nin AB’ye üye olmasını istiyor musunuz? %83,2 - “Evet %9,2 - “Hayır”
AB’NİN TÜRKİYENİN BÜROKRATİK DÖNÜŞÜMÜNE ETKİLERİ Sizce AB Türkiye’ye karsı güvenilir ve samimi davranıyor mu? %88,2 - “Hayır” “Evet” - %6,5
AB’NİN TÜRKİYENİN BÜROKRATİK DÖNÜŞÜMÜNE ETKİLERİ Sizce Türkiye AB’ye ne zaman tam üye olabilir? 5-10 yıl: % 29,4 11-20 yıl: 41,2 Hicbir zaman: % 16
AB’NİN TÜRKİYENİN BÜROKRATİK DÖNÜŞÜMÜNE ETKİLERİ Türkiye AB ilişkilerinde sizce en büyük sorun nedir? Din ve kimlik farklılığı: % 27 AB ülkelerinin samimiyetsiz davranması: % 18 Kıbrıs sorunu: % 17 Turkiye’nin yapısal sorunları: % 11
TÜRKİYE’NİN TAM ÜYELİĞİNİN AB’NE KATKILARI SİYASİ KONULAR VE GÜVENLİK BOYUTU Türkiye’nin AB üyeliği, AB’nin savunma politikalarına ve bölgesel istikrara önemli ölçüde katkıda bulanacaktır Tam üyelik, AB’nin enerji kaynakları çerçevesindeki stratejik çıkarlarının korunmasında belirleyici olacaktır Türkiye’nin tam üyeliği, AB’nin adalet ve içişleri alanındaki politikalarının etkinliğinin artmasına katkı sağlayacaktır
TÜRKİYE’NİN TAM ÜYELİĞİNİN AB’NE KATKILARI SİYASİ KONULAR VE GÜVENLİK BOYUTU Avrupa’nın dünya siyasetinde önemli bir küresel rol oynamasını sağlayacaktır. Türkiye, AB’nin ABD’nin hegemonvari dış politikasını dengelemede önemli bir işlev üstlenecektir. AB’nin küreselleşmeyi daha demokratik ve sosyal adalet içeren temellere oturtma isteği Türkiye’nin tam üyeliğiyle gerçekleşebilecektir.
TÜRKİYE’NİN TAM ÜYELİĞİNİN AB’NE KATKILARI EKONOMİK KONULAR AB pazarının genişlemesi AB ekonomisine büyük katkı sağlayacaktır Türkiye’nin tam üyeliği, AB firmalarına doğrudan yatırımlar çerçevesinde önemli fırsatlar kazandıracaktır Tam üyelikle beraber tarife dışı ve teknik engellerin tümüyle ortadan kalkması AB piyasalarına önemli faydalar sağlayacaktır
TÜRKİYE’NİN TAM ÜYELİĞİNİN AB’NE KATKILARI KÜLTÜREL VE SOSYAL KONULAR Türkiye’nin AB üyeliği, Birliğin bir “Hristiyan Klübü” olmadığını kanıtlayacaktır AB’nin Yakın ve Ortadoğu ile olan ilişkileri Türkiye’nin tam üyeliğinden olumlu yönde etkilenecektir
TÜRKİYE’NİN TAM ÜYELİĞİNİN AB’NE KATKILARI KÜLTÜREL VE SOSYAL KONULAR AB’nin kültürel çoğulculuk çerçevesindeki kimlik oluşumuna önemli ölçüde katkıda bulanacaktır