TEMİZ ENERJİ KAYNAKLARI
Temiz enerji kaynaklarını şu şekilde sıralayabiliriz: 1.HİDRO 2. BİOMASS 3. GÜNEŞ 4. JEOTERMAL 5. RÜZGAR 6. MET-CEZİR (Gel-Git) 7. DALGA 8. OKYANUS TERMALİ 9. DENİZ AKINTILARI
TEMİZ VE YENİLENEBİLİR ENERJİ NEDİR ? Organizmaların tüm biyokimyasal faaliyetleri için gerekli olan enerji, günlük yaşamda yaşantılarını kolaylaştıran her türlü araç gerecin çalıştırılmasında kullanılır.
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarına Yönelme Son zamanlarda tüm dünyada özellikle medya, hükümet karar organları, enerji endüstrisi ve çevre kuruluşlarınca yenilenebilir enerji oldukça ilgi çekmeye başladı. Ancak, hükümetlerin yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması için pek çok faaliyet, promosyon ve maddi yardımlarına rağmen, hala yenilenebilir enerji kaynakları enerji pazarlarında yüksek engellerle karşı karşıyadır. Bunun bir çok sebepleri vardır, en önemlisi fosil yakıtlarla karşılaştırıldığında yenilenebilir enerji kaynaklarının ekonomik olarak zayıf algılanmasıdır. Bu çok kere, geleneksel fiyat yapılandırmasına da bağlıdır. Çünkü, bu fiyat yapılandırmasında sosyal ve çevresel maliyetler, provizyon ve kullanım maliyetleri bulunmamaktadır. Üstelik, küçük boyutlu yenilenebilir bir kaynağın kurulmasında bile kurumsal ve mali pek çok engeller vardır.
EA (Enerji Ajansı) tarafından 2002 Kasım ayında yayınlanan son raporda, küresel olarak toplam temel enerji kullanımında yenilenebilir enerji kaynaklarının payı %13.8 dir. Bu, ticari ve ticari olmayan enerjileri ve tüm büyük yenilenebilir enerji kaynaklarını da kapsamaktadır. Yanabilir ve yenilenebilir atıklar dahil bu toplamın payı yaklaşık % 80, hidro enerjinin payı %16.5 ve tüm yeni yenilenebilir kaynaklar; jeotermal, solar, met-cezir, dalga, rüzgar ve diğerleri % 0.5 dir.
YAKIT OLARAK ALKOLLERİN KULLANILMASI İlk defa 1876 yılında Nikolas otto tarafından icat edilen içten yanmalı motorda yakıt olarak kullanılan etil alkolden, sonraki yıllarda yakıt-etanol karışımları şeklinde benzine ihtiyaç duyan tüm araç ve motorlarda başarıyla yararlanılmıştır.1930’lu yıllardan sonra etil alkol kullanımı azalmaya başlamış ancak 1970’lerde patlak veren petrol krizi etil alkol kullanımını tekrer arttırmıştır.
Formülü incelendiğinde görüleceği gibi etil alkol oksijen içeren bir yakıttır. Bu özelliği, oksijen varlığında onun tam olarak yanmasını sağlar. Bu nedenle egzozdan hidrokarbon, karbonmonoksit ve tanecik emisyonu azalır. Etil alkolün oksijen varlığında tam yanma tepkimesi aşağıdaki gibidir : C2H5OH(s) + 3O2 (g) 2CO2 (g) + 3H2O(g) + ENERJİ
TÜRKİYE'NİN TEMİZ ENERJİ POTANSİYELİ
1.GÜNEŞ ENERJİSİ Türkiye'de coğrafik konum dolayısıyla güneş enerjisinden güney kesimler ile Ege bölgesinin birazı fazlasıyla yararlanmaktadır. Türkiye'de bölgelerin yıllık güneşlenme süreleri şu şekildedir:
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde => 3016 Saat Akdeniz Bölgesinde => 2923 Saat Ege Bölgesinde => 2725 Saat İç Anadolu Bölgesinde => 2712 Saat Doğu Anadolu Bölgesinde => 2693 Saat Marmara Bölgesinde => 2529 Saat Karadeniz Bölgesinde => 1965 Saat
2.RÜZGAR ENERJİSİ Türkiye'de özellikle Ege ve Trakya bölgesi rüzgar enerjisinden en çok yaralanabileceğimiz alanlardır. Buralardaki rüzgar hızının aylara göre dağılımı şu şekildedir:
İzmir 7 – 7,5 7,5 - 9 BÖLGE 7 – 7,75 Datça Bodrum Çanakkale 30 m Yüksekliğinde Ortalama Rüzgar Hızı 7 – 7,5 7,5 - 9 7 – 7,75 Rüzgar Bakımından En Zengin Aylar Kasım –Şubat– Mayıs-Eylül Aralık-Mayıs-Eylül
3.JEOTERMAL ENERJİ Ülkemizde en büyük jeotermal enerji potansiyeli Denizli-Sarayköy civarı olup, 1000 km2'lik bir alanda 160-200°C sıcaklıkta sıcak su (buhar) kaynakları mevcuttur. Halen 700 L/s debideki kaynaklar elektrik enerjisi üretiminde kullanılmaktadır. Diğer yüksek jeotermal enerji potansiyel bölgeleri Çanakkale, Afyon-Sandıklı, Kızılcahamam, Gönen, Simav, Kozaklıdır. Halen Kırşehir, Gönen, Simav, Kızılcahamam ve İzmir-Balçova'da sıcak kaplıca suları merkezi konut ısıtmasında kullanılmaktadır. Ülkemizde ÖRME adlı özel bir jeotermal mühendislik şirketi, konuyla ilgili dernek ve kuruluşlar jeotermal ısıtma ile uğraşmakta ve bu kurum-kuruluşların verilerine göre Türkiye bu alanda Dünya'da 7. sırada yer almakta olup Türkiye'nin 5 milyon konutu ısıtacak potansiyele sahip olduğu iddia edilmektedir.
SONUÇ Enerjinin gelişimi için şu üç özellik şarttır; ulaşılabilirlik ( accessibility ), mevcudiyet (availability ), kabul edilebilirlik (acceptability ).
Enerji kaynakları boldur, küresel ekonomik büyümede sınırlandırıcı bir faktör olması beklenemez. Ancak bölgesel dağılımı, gelişmişlik ve dağıtım hızı tam olarak tatmin edici olmayabilir. Artan sayıda enerji şirketleri yenilenebilir enerji kaynaklarının gelişimi için teknoloji ve yatırım konularında merkez karar vericileri ve pazarlama mekanizmalarına güvenmektedir. Buna rağmen pazarlama sinyalleri, tüm enerji ihtiyaçlarını karşılamada ve çevre önceliklerine saygı duymada yeterli değildir. Tek tek incelendiğinde;
Okyanus termali diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına göre çok sayıda avantajları bulunmaktadır; küresel olarak deniz akıntısı kaynak potansiyeli büyüktür, daha yüksek enerji yoğunluklarına, yüksek tahmin edilebilirlikte güç çıktılarına sahiptir, ekstrem atmosferik dalgalanmalardan bağımsızdır ve görsel etkileri yoktur. Jeotermal (yer kaynaklı) ısı pompalarının sayısındaki büyük artış, direkt ısı uygulamalarındaki artışa katkıda bulunmuştur. Kısa ve orta vadede jeotermal enerjiye bakış cesaretlendirilmesine rağmen, uzun vadeli beklenti, kaya ısısının teknolojik ve ekonomik varlığına bağlı olacaktır.
Rüzgar enerjisi incelendiğinde, çok sayıdaki ülke ve bölgede, hızlı kapasite büyümesi sebebiyle, ulusal ve uluslararası politik destek, performans ve maliyetlerdeki ileri gelişmelere bağlı olarak 2010 yılına kadar küresel olarak kurulu rüzgar kapasitesinin 150 GW a ulaşabileceğı beklentisi vardır.
Biyokütle incelendiğinde, biyomasın fosil yakıtların yerine doğrudan konulabileceği, ağaçların karbon tüketmesinden biyomasın atmosferdeki karbon dioksit tüketilmesinde daha etkili olduğu tartışılmaktadır. Kyoto Protokolü biyomas enerjisinin daha ileri boyutlarda kullanılmasını desteklemektedir.
6CO2(g) +6H2O(s)C6H12O6 (K) + 6O2 (g) Yukarıdaki tepkime denkleminin incelenmesinden de fark edileceği gibi güneş enerjisi bitkide C6H12O6 molekülünde depolanmış durumdadır. Bir başka anlatımla fotosentez, güneş enerjisinin kimyasal enerjiye dönüştürüldüğü bir olaydır. Güneş enerjisinin kimyasal enerji şeklinde depolandığı C6H12O6 gibi organik bileşiklere biyokütle denir.
Dalga enerjileri Okyanus denizler gibi büyük su kütlelerinde meydana gelen dalgaların enerjisinden yararlanılabilmektedir. Yenilenebilir enerji formlarından bir tanesidir. Üretilmesindeki zorluklar: Dalgaların yüksek gücüne karşın düşük hızlarda ve farklı yönlerde hareket etmesi En güçlü fırtınalara ve tuzlu suyun neden olacağı paslanmaya dayanabilecek yapıların yüksek maliyeti Kurulum ve bakım giderlerinin yüksekliğidir. Dalga enerjisinin toplam enerji potansiyeli, toplam enerji büyüklüğü 2.5 terawat olarak hesaplanan gel- git enerjisinden çok daha fazladır. Sahilleri güçlü rüzgarlara maruz kalan ülkeler, enerji ihtiyaçlarının %5 veya daha fazlasını dalga enerjisinden karşılayabilirler.
GELGİT VE AKINTI ENERJİLERİ Gel-git veya okyanus akıntısı nedeniyle yer değiştiren su kütlelerinin sahip olduğu kinetik veya potansiyel enerjinin elektrik enerjisine dönüştürülmesidir. Gelgit enerjisini elektriğe dönüştürmek için yaygın olarak, uygun bulunan koyların ağzının bir barajla kapatılarak, gelen suyun tutulması, çekilme sonrasında da yükseklik farkından yararlanılarak türbinler aracılığı ile elektrik üretilmesi hedeflenir. Suyun potansiyel enerjisinin %80'ini elektrik enerjisine dönüştürebilen gel-git enerjisi, güneş enerjisi gibi diğer alternatif enerji kaynaklarına göre daha yüksek bir verimliliğe sahiptir. Deniz ve okyanuslardaki düzenli akıntıların kinetik enerjisinin, deniz tabanına yerleştirilen türbinler aracılığı ile elektrik enerjisine dönüştürülmesi akıntı enerjisi olarak anılır.
Hidrojen Enerjisi Hidrojen birincil enerji kaynaklarından üretilen bir yakıt olup temiz bir enerji kaynağı olarak kullanılabilecek önemli bir elementtir. Fakat dünyada tek başına bulunmadığından önce üretilmesi gerekir. Halihazırda çok pahalı olan bu üretim, su ve doğalgaz gibi elementlerdeki hidrojenin ayrıştırılmasıyla yapılır. Bu şekilde elde edilen hidrojen pillerine yakıt hücresi adı verilmektedir. Şu anda bazı otomobiller hem benzin, hem de hidrojenin kullanıldığı hibrid (melez) yakıt yöntemiyle çalışmaktadır. Böylece açığa çıkan kirli havanın miktarı %30–40 oranında azaltılabilmektedir.
Hidrojenin, 20 yıl içersinde çok daha aktif olarak kullanılması planlanmaktadır. Şu anda hidrojen yakıt konusunda elde edilen en önemli ilerleme İzlanda’da yaşanmaktadır. 1999 yılında, akaryakıt firması Shell ve otomobil firması Daimler-Chrysler ile İzlanda hükümeti arasında imzalanan anlaşma, İzlanda'yı hidrojen yakıtlı bir ülke haline getirmeyi amaçlamaktadır. 9Daimler-Chrysler İzlanda için, hidrojenle çalışan otobüs ve otomobiller üretirken, Shell de İzlanda genelinde hidrojen istasyonları açmayı planlamıştır. İzlanda'da elde edilecek muhtemel bir başarı, hidrojenli otomobillerde seri üretime geçilmesini son derece hızlandıracaktır.
KAYNAKLARIMIZA SAHİP ÇIKALIM …