KRİZ EKONOMİSİ’NDE TÜRKİYE Doç. Dr KRİZ EKONOMİSİ’NDE TÜRKİYE Doç.Dr. Güray KÜÇÜKKOCAOĞLU BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ İŞLETME BÖLÜMÜ gurayk@baskent.edu.tr
1980’ler Özal’lı yıllar 1983-1987 1989 yılında Türkiye serbestleştirme aşamasının doruğuna ulaştı. Finansal serbestleşme sürecinden üç olumlu sonuç beklenirdi. Kredi hacmi genişleyecek, ulusal faiz oranı düşecek, Sermayenin reel maliyeti düşecek ve uluslararası düzeye yakınsayacaktır. Yatırımlar da dolayısıyla genişleyecektir.
1990’lar Türkiye’sinden 2002 yılı sonuna kadar mevduat bankalarının kredilerinin GSMH’ya oranına bakarsak, yüzde 15 ile 20 arasında bir büyüklük görmekteyiz. Bu oranın Dünya ortalaması yüzde 130’dur. Türkiye’nin de arasında bulunduğu orta derecede gelişmiş, “kalkınmakta olan ülkeler” ortalaması yüzde 64’tür. Sonuçta, 1990’lı yıllarda Türkiye kredi hacmini genişletememiştir. Dolayısıyla finansal serbestleştirmede Türkiye’nin olumlu edinimler edinmediğini görüyoruz.
Kriz Ekonomisinin Başlangıcı Ekim 1987 Kara Ekim - ABD ekonomisindeki durgunluk, - Doların dünya piyasasında özellikle mark karşısında değer kaybetmesi, - ABD ve Avrupa arasında yaşanan faizlerin yönündeki farklılık, - Şirket birleşme ve devralma furyası 1993-1994 Krizi Ekonomik Kriz 5 Nisan kararları Sadece faiz ödemelerine ayrılan bütçe, istihdamın neredeyse yarısını karşılayan tarım kesiminin yarattığı katma değerden daha fazlasıdır.
1997 Güneydoğu Asya Ekonomik Krizi Yabancı sermaye yatırımlarının verimli alanlara yönlendirilememesindeki sorunlar ve kısa vadeli borçlardaki artışlar, dış faktörler, tutarsız makroekonomik büyüme ve döviz kuru politikaları ile finans kesimindeki yapısal zayıflıklardır. Tayland, Endonezya ve Güney Kore’nin IMF ile istikrar programları; talep kısılacak, üretim düşecek ve işsizlik ortaya çıkacaktır. AMAÇ; alacaklı Batılı finans kurumları almış oldukları risk karşılığını ödemeden krizden kurtulacaklardır. 1998 Rusya Krizi Rusya Güneydoğu Asya Krizine hazırlıksız yüksek iç ve dış borç yüküyle yakalanmıştır. Krizin Brezilya’ya sıçraması üzerine IMF devreye girmiş ve kurtarma operasyonu başlamıştır. Önemli Bilgi . Haziran 1997 ile Ağustos 1998 tarihleri arasında petrol fiyatları %30 oranında düşmüştür.
1990’larda TÜRKİYE Türkiye’nin 90’lar boyunca bütün iniş çıkışlarına rağmen reel ortalama büyüme hızı yüzde 3.5’tir. Milli gelirden en fazla paya sahip olan yüzde 5’lik grup, milli gelirin neredeyse üçte birinden fazlasını götürüyor. Yüzde 20’lik grup milli gelirin yüzde 50’sinden fazlasını alıp götürüyor. 1990’lar Türkiye’sinden 2002 yılı sonuna kadar mevduat bankalarının kredilerinin GSMH’ya oranına bakarsak, yüzde 15 ile 20 arasında bir büyüklük görmekteyiz. Bu oranın Dünya ortalaması yüzde 130’dur. Türkiye’nin de arasında bulunduğu orta derecede gelişmiş, “kalkınmakta olan ülkeler” ortalaması yüzde 64’tür. Sonuçta, 1990’lı yıllarda Türkiye kredi hacmini genişletememiştir.
Dolayısıyla finansal serbestleştirmede Türkiye’nin olumlu edinimler edinmediğini görüyoruz. Yaşanan bu krizlerde dışsal etkenlerin de rolü olmakla beraber krizlerin başlıca nedenleri: (i) sürdürülemez bir iç borç dinamiğinin oluşması ve (ii) başta kamu bankaları olmak üzere mali sistemdeki sağlıksız yapının ve diğer yapısal sorunların kalıcı bir çözüme kavuşturulamamış olmasıdır. 1999 Ulusal Program – 2001 Krizi Kendi içinde iyi düşünülmüş, ancak değişen şartlara göre esnekliği bulunmayan ve Türkiye’nin gerçekleriyle bağdaşmayan bir yapıya sahipti. Programın getirdiği yapay büyüme 2001’de tıkandı ve krize sürüklendik. Burada kusur nerede? Türkiye’nin siyasetçilerinde mi, Merkez Bankası’nda mı, yoksa IMF’de mi?
Şu an ki durum 'Yaşananlar önce Asya Krizi'ni kriz büyüdükçe 1929 buhranını hatırlattı' Eski Fed Başkanı Greenspan, ABD ekonomisinin durgunluğa doğru ilerlediğini söyleyerek, önce "Yaşananlar Asya ve Rusya Krizi ile benzerlik taşıyor" dedi, ardından “Bu 50 yılda hatta 100 yılda bir yaşanabilecek bir olay” dedi. Savaşa bağlı Sebepler. ABD’nin Irak’a demokrasi getirmesi ve maliyetini Irak’a yüklemesi… ABD’nin Irak harekatındaki harcamalarının beklenenden fazla olması… Irak harekatının ABD ekonomisinde büyümeyi tetikleyememesi, 1. ve 2. Dünya savaşlarının ardından beklenen ekonomik büyüme bu sefer gerçekleşmedi. Nedeni harcamaların tabana yayılamamasıdır. Savaşın getirdikleri sonuç, petrol fiyatlarında artış, ardından ortaya çıkan global likidite bolluğu ve bu likiditenin riskli risksiz herkese kullandırılması…
Ekonomiye ve Finansal Uygulamalara bağlı Sebepler Faiz oranlarının uzun süre düşük tutulması, Subprime rate mortgage’larda artış, Credit Debt Obligations, Credit Default Swaps, Hedge Funds Greenspan’in FED Başkanlığı döneminde Finansal Deregülasyona gitmesi ve Kredi Türevlerini öven açıklamalarda bulunması, Cumhuriyetçilerin (Bush Yönetimi) vergi indirimleri, Kredi Derecelendirme Kuruluşlarının (S&P, Moody’s, Fitch) Kredi Türevlerini derecelendiren kuvvetli istatistiki yöntemlerinin bulunmaması, Junk Bondlara verilen AAA notlar, Yatırım Bankalarının Ticari Banka İlişkileri, CEO bazlı sorunlar, Şirketlerin (Finansal ve Reel Sektör) 31.12.2008 Finansal Tabloları
Türkiye'nin Durumu Bu dalgalanmadan Türkiye şu an göreli olarak az etkilenmiş durumda. Tıpkı, Asya Krizi'ndeki gibi en büyük etki borsamızdaki düşüş, kurlarda artış... Gelişmekte olan diğer ülkeler de bu krizden az etkilenmiş durumda yine en büyük etki borsalarındaki düşüş, kurlardaki artış olarak görülmekte, ancak gelecekte durum çok daha problemli…. Türkiye’nin Krizden şu an göreli olarak az etkilenmemizin nedenleri … Bankacılık sektöründe yapısı itibariyle sağlam durumda, Türkiye'de mortgage kredi sistemi daha hayata geçmedi, TOKİ’nin konut edindirme sistemi… Dünya finansal sisteminde kırılmalara yol açan mortgage kağıtlarına dayalı türev ürünlere Türkiye'den yatırım da yok denecek kadar az. Dolayısıyla direk etkilenen şirket ve kurum yok, ancak dolaylı etki borçlanma faiz oranlarındaki artış olarak görülmektedir. Kısa ve orta vadeli düşünüldüğünde, dünyada doların değer kazanması Euro'nun değer kaybetmesi Türkiye'nin aleyhine. Çünkü (bütün şirketler için geçerli olmasa da) genelde Türk şirketleri ihracatının daha büyük kısmı Euro'yla ithalatını ise dolarla yapmaktadır... Kamu ve Özel kesim Dış borçları da daha çok dolar üzerindendir. Ancak uzun vadede, cari açık büyük problem olarak karşımızda…
ABD’nin krizinden kurtulmak için neler yaptığına bakarsak Özellikle büyük bankaların batışını engellemek ortaya çıkan likidite krizini yatıştırmak için FED’in ve diğer büyük merkez bankalarının (Avrupa, İngiltere, Japonya, İsviçre, Kanada) piyasaya likidite pompalıyorlar... Ancak, burada dikkat etmemiz gereken bir konu var, FED gecen 1 yıllık sürede ekonomiyi canlandırmak için faiz oranlarını 1% ‘lere kadar indirdi. Bu indirimlerdeki amaç ekonomiyi canlandırmaktı, aslında teknik olarak piyasada likidite yaratmak ve bu likiditeyi tüketime yönlendirmek isteğinde, ancak piyasadaki repo, mortgage faiz oranları %6 düzeyinde… $700 milyar’lık kaynak paketi, dağılımı genelde finans sektörüne, reel sektör dışlandı… Ancak gerek ABD’de yatırım bankaları dışında yaşanan likidite bolluğu (ki krize sebep olan unsurların başında bu bollukta var), gerekse dünyada yaşanan likidite bolluğu (faiz indirimlerinin sürmesi durumunda likidite daha da bollaşacak) ileriki zamanlarda ABD enflasyon oranını artıracak ve buna bağlı olarak doların değerini düşürecektir.
Doların değeri daha da düşerse… Bazı analistlere göre bu kısa vadede ABD’yi krizin eşiğinden kurtarabilir, (özellikle ABD Otomotiv, demir-çelik, makine-teçhizat, elektronik ve yapı sektörlerini canlandırabilir) ??? Ancak uzun vadede uluslar arası ticari sistemde yatırım olarak duran 3.8 trilyon dolarlık parasal büyüklüğü artı ABD’nin son kaynak paketi ile büyüyen bütçe açıklarının etkileri, ne olur? Bu dolarlar yatırım aracı olmaktan çıkar, ve kitlesel bir satışa maruz kalır, böylece doların değeri daha da düşer… Seçilmiş Başkan Obama’yı bekleyen sorunlar… 2008’de son iki ayda Dolar neden birden yükseldi?
Türkiye’nin mevcut durumunu sürdürebilme şansı - (1) Dünyadaki likidite bolluğundan Türkiye’de yararlandı. Özellikle özel sektör yüksek meblağlarda borçlandı. (2) Türkiye’nin satışa çıkardığı KİT’ler, Türk bankaları, sigorta şirketleri ve özel sektör şirketlerini vardı. (3) İMKB coşmuştu, ancak Hazine’de tahvil ve bonoya diğer ülkelerin ödediğinden fazla faiz ödüyordu. (4) Dolar fiyatı artmıyor, tersine azalıyordu. Bu nedenle döviz getiren, dövizi götürürken kazançlı çıkıyordu. CARRY TRADERS (5) Gayrimenkul fiyatlarındaki balondan Türkiye’de nasibini aldığından yabancılar gayrimenkul için para getiriyordu. (6) Gıda ve Enerji Fiyatları makul seviyelerde seyrediyordu. (7) Enflasyon tek haneli rakamlarda seyrediyordu. (8) Bütçe açıkları manipüle edildiği için fazla Bütçe fazlası görünüyordu. (9) Cari açık sürdürülebilir olduğu sürece sorun değil deniyordu.