Yakın bir geçmişe kadar Avrupa’da okulların üç hatlı dikey kurulmuş sistemi, “kabiliyetlerin trinite psikolojisi” görüşüne dayandırılmaktaydı. Eski statik kabiliyet anlayışına bağlı olan bu görüşe göre, kabiliyetler kesin olarak şu üç şekilde tezahür eder:
a)Teorik kabiliyet b) Pratik kabiliyet c) Teorik-pratik karışımı kabiliyetler. Yine bu eski psikoloji görüşüne göre bu üç kabiliyet şekli, kalıtıma bağlı olarak daha doğuştan itibaren getirilen tabii verileri teşkil etmektedir.
Kabiliyetler üzerine olan bu geleneksel görüş, Sosyal Darwinizm’e dayanmaktadır. Zira Sosyal Darwinizm’e göre bu üç ana kabiliyet çeşidi, sosyal alandaki şu üç sınıfı temsil eder -Teorik kabiliyet: Üst sınıfları, -Pratik kabiliyet: Alt sınıfları, -Teorik-pratik karışımı kabiliyetler:Orta sınıfları.
Tıpkı 19. Yüzyılın fizik ilmindeki “parçalanmaz atom” görüşü gibi psikoji ilmindeki bu “üçlü kabiliyet” görüşü de, mutlak bir geçerliliğe sahip bulunuyordu. Bu görüş, aşağı yukarı 1945 yılına kadar hakim buluyordu..
Pek tabidir ki okulların da, günümüzdeki okul reformlarına kadar, şu belirli sosyal sınıflar temsil etmeleri, sanki bir tabiat kanunu gibi kabul edilmekteydi: -Liseler: Yüksek tabakaları, -İlkokul: Alt tabakaları, -Ortaokullar: Orta tabakaları temsil etmekteydi.
Günümüzdeki modern kabiliyet araştırmanlarının ortaya çıkardığı veriler, bu eski “statik” kabiliyet anlayışını yıkarak, bunun yerine “dinamik” bir kabiliyet görüşünü getirmiş bulunmaktadır. Bu gerçeği, H.Roth şu şekilde ifade eder:
“Bir istidat ancak bir çevreye göre ve bir çevre de ancak bir istidat göz önüne alınınca mevcuttur. ‘Kendiliğinde olarak ne bir ‘istidat’ ve yine ‘kendiliğinden’ olarak ne de bir ‘çevre’ vardır. Yeni çevresel durumlar yeni istidat güçleri imkanları doğururlar.”
Bu durumda, Avrupa’da okulların geleneksel şekildeki gibi sosyal sınıfları temsil eder tarzda kabul edilen üç ana kabiliyet esasına göre düzenlenmeleri artık söz konusu değildir. Çünkü, geleneksel şekilde okullar, bu esastan hareket ederek sosyal bir “eleme” yapmakta ve bundan dolayı da zümresel bir görüşü temsil etmekteydiler.
İ nsan, içinde bulundu ğ u ça ğ ın gerekliliklerine göre e ğ itime sürekli açık bir varlıktır. Bilimsel, sosyal ve ekonomik ko ş ulların hızlı ve sürekli de ğ i ş imi e ğ itimi hayat boyu devam eden bir süreç olarak kar ş ımıza çıkarmaktadır. Dünyadaki bu hızlı de ğ i ş im ve geli ş meler ülkeleri e ğ itim alanında ciddi önlemler almaya zorlamaktadır. İş te bu noktada ülkelerin birço ğ u kendini sorgulayarak herkesin hayat boyu ö ğ renmesini sa ğ layacak ş ekilde yeni bir e ğ itim sistemi yapılandırmaktadır.
DÜNYADAK İ MEVCUT DURUM 1960’lı yıllarda geli ş mi ş ülkelerde e ğ itim sistemleri tartı ş ılmaya ba ş landı. Sistem ciddi ele ş tiriler aldı. Ele ş tiriler örgün e ğ itimin tek ba ş ına bireylerin ö ğ renme ihtiyacını kar ş ılayamadı ğ ını Ve Örgün e ğ itimden yararlanamayanların e ğ itimsiz kalmaya mahkum edildi ğ i noktalarında yo ğ unla ş tı.
Ele ş tiriler sonucu “Yinelenen E ğ itim” kavramı ortaya atıldı. Bu kavramın getirdi ğ i yenilik, e ğ itimin yinelenen bir biçimde bireyin tüm ya ş amına yansıtılmasıdır. Bu sistem seksenli yıllarda biraz daha geli ş tirilmi ş ve e ğ itimin sosyal yön a ğ ırlıklı kazanım olu ş turması planlanmı ş tır.
Doksanlı yıllarda e ğ itimin aksayan yönleri incelendi ğ inde mevcut sistemlerin bekleneni vermedi ğ i görüldü. Bu noktada insanların okur- yazarlıklarının bile sorun olarak önemli yer bulması bu noktalara yönelmeyi gerekli kıldı. Okur yazar olmayan insanların oranları Dünyada geli ş mi ş ülkelerde % 5 Geli ş memi ş veya az geli ş mi ş ülkelerde % 95
HAYAT BOYU E Ğİ T İ M KAVRAMI E ğ itim insan hayatına ba ğ lı bir süreçtir. Bu durum hayat boyu e ğ itim kavramını ortaya çıkaran temel dü ş üncedir. Örgün e ğ itim bitse de e ğ itim hayat boyu sürer. Bu durumda insan okul öncesinden ba ş layarak ölümüne kadar ö ğ renme sürecinin içindedir. Hayat boyu e ğ itimde, e ğ itim kavramı en geni ş anlamıyla kullanılmakta ve e ğ itimin tüm kademelerini ahenkli bir ş ekilde bütünle ş tirmektedir.
Hayat boyu e ğ itimin amaçları 1. Ki ş isel geli ş me: bireyleri en iyi ş ekilde hayata hazırlamak ve süreklilik sa ğ lamak yönünde bir anlayı ş la yola çıkar. 2. Toplumsal bütünle ş me: insanlara fırsat e ş itli ğ i sunarak toplumsal yapıyı güçlü kılma hedefindedir. 3. Ekonomik büyüme: bireyi ve toplumu geli ş tirerek ekonomik etkile ş imleri de daha yüksek bir seviyeye ula ş tırmak hedeflenmi ş tir.
HAYAT BOYU E Ğİ T İ M İ N İ LKELER İ 1. Ansiklopedik bilgilere son verilmesi 2. okumaz- yazmazlı ğ a son verilmesi 3. bilgilerin geleneksel yollarla aktarımına son verilmesi 4. a ş ırı uzmanla ş maya son verilmesi 5. her düzeyde geleneksel e ğ itim yöntemlerine son verilmesi 6. e ğ itimin demokratikle ş tirilmesi
Hayat boyu e ğ itim, geli ş en hayat standartlarına ayak uydurabilme, yeni geli ş melerle dolu dünyaya do ğ ru atılan bir adımda insan gücünün etkili bir ş ekilde kullanılması, hizmet sektöründe kullanılacak bilgi ve becerilere sahip bir nüfusa olan ihtiyaç do ğ rultusunda İ nsan yeti ş tirmeyi hedefleyen bir yakla ş ımdır.
Dolayısıyla, bireysel özgüven ile ya ş amın anlamını yeniden yorumlayabilecek, Bundan tat alabilecek bir toplum hedeflenmektedir.