TUTUNMAK Birinci Bölüm
Ne zaman kayıp, nerede düşeceği belli değildi. Odasına düşen bir kuyrukluyıldızdı o. Ona ilk kez canının sıkkın olduğu bir gecede rastlamıştı. Pencerenin kenarına elleriyle dayanarak gökyüzünün mavi derinliğini seyrettiği bir gecede milyonlarca yıldızın arasından kopup gelmişti işte. Onu daha önceleri hiç fark etmemişti. Onun da kendisini farkettiğini sanmıyordu. O bir kuyrukluyıldızdı çünkü. Ne zaman kayıp, nerede düşeceği belli değildi.
Boşluktan kayıp girmişti onun evrenine. Ürkek ve çekingendi Boşluktan kayıp girmişti onun evrenine. Ürkek ve çekingendi. Daha çok da üzgündü. Bu halleriyle o bildik kuyrukluyıldızlardan hiçbirine benzemiyor, hiçbir tanıma uymuyordu
Orada öylece duruyordu. Adam gözlerini ayırmadan izliyordu onu Orada öylece duruyordu. Adam gözlerini ayırmadan izliyordu onu. Küçük kuyrukluyıldız olduğu yerden hafifçe doğruldu. Etrafına bakındı bir zaman. En sonunda göz göze geldiler. “Neden buradayım?” diye sordu. Adam şaşkın şaşkın bakarken, “Neden burada olduğunu bilmiyorum ama, benim yanımdasın,” dedi. Sesinde saklı bir sevinç vardı. Çünkü hep yaşamına bir kuyrukluyıldızın girmesini istemişti.
Bunun bir kuyrukluyıldız olması kaçınılmazdı. Bir yıldızın yaşamına girmesi demek yaşamının orta yerinde kocaman ve derin bir çukur açılması demekti. Onun düşü her zaman bir kuyrukluyıldız olmuştu. Özgürce gelebilmeli; gittiğinde de arkasında, belki birkaç tel saçı kalmalıydı. Yaşamında derin çukurlar açacak bir yıldızı düşlememişti hiçbir zaman. “Benim yanımda, düştüğün yerdesin işte.”
Kuyrukluyıldız, küçük, kara gözlerini kırparak, “Ben buraya ait değilim,” dedi. “Burada olmamalıyım. Benim yerim gökyüzü,” dedi. “Ama buradasın.” “Boşluktan,” dedi yıldız. “Başka hiçbir nedeni yok. Senin yaşadığın bu yere ait değilim ben. Gerçekte olması gereken, benim gökyüzünde, seninse bu pencerenin ardında olman.”
Adam hayıflandı, tutkuyla baktı yıldıza. Ne çok isterdi böyle bir kuyrukluyıldızının olmasını ne çok! Gitti kapadığı camı açtı. Bütün pencereler birbirinin ardı sıra açıldı. İçeride bir yerlerde kapılar çarptı.
Yıldız pencerenin kenarına değin geldi Yıldız pencerenin kenarına değin geldi. Sonra durdu, oradaki büfenin üzerinde duran resmi işaret etti. “Bu karın mı?” “Karım.” “Affedersin ben gitmeliyim... Gelmekte hata ettim zaten.” “Gelmenin veya kalmamanın karımla bir ilgisi var mı?” “Yoo hayır... güzel bir kadınmış karın.” “Öyle,” dedi adam. “İşin kötüsü hala güzel.” “Yaa,” dedi kuyrukluyıldız, sadece bir “yaa!?” Uçup gitti.
Sonraki geceler her gelmesini umduğunda ve dilediğinde çıkageldi yıldız. Adam ve yıldız saatler boyu öylece birbirlerine bakıyor, çok az konuşuyorlardı. Onun gelmesini istemediği gecelerde bile aklı gökyüzündeydi adamın.
Derken günün birinde yok oldu yıldız. Görünmez gelmez oldu Derken günün birinde yok oldu yıldız. Görünmez gelmez oldu. Adam, her gece pencerenin önündeki yatağa yattığında bile, karısına duyurmadan, yattığı yerden uzanıp usulca perdeyi kaldırıyor, gökyüzünü seyrediyordu. Başkalarının kuyrukluyıldızları olmalıydı; başka başka yerlere kayıyordu ışıklar. Bir tek onun yıldızı yoktu.
...devam edecek... ÖYKÜ : Erkan KARAGÖZ MÜZİK : L. Van Beethoven (Moonlight Sonata) Hazırlayan : Ömer Hakkı
Hazırlayan : ufukcizgisi@yahoo.com www.by.kulubu.com