1 KAYITLI EKONOMİYE GEÇİŞTE ALINACAK TEDBİRLER ALT KOMİSYONU GERÇEK GELİRİN VERGİLENDİRİLMESİNE İLİŞKİN YAPILMASI GEREKEN HUSUSLARIN SAPTANMASI HAZİRAN, 2003
2 MEVCUT DURUM ANALİZİ Olumlu Yönler Olumlu Yönler Olumsuz Yönler Olumsuz Yönler
3 MEVCUT DURUM ANALİZİ Çalışma Grubumuz çalışma konusu ile ilgili içinde bulunulan durumu aşağıdaki şekilde analiz etmiştir. Olumlu Yönler; Gerçek gelirin vergilendirilmediği ve fiktif gelirler üzerinden vergi alındığına ilişkin inancın hem Gelir İdaresinde ve hem de mükellefler nezdinde oluşması, Olumsuz Yönler; Türkiye’nin son yıllarda içinde bulunduğu Bütçe açıklarının ve faiz dışı fazla verme zorunluluğunun yarattığı baskı.
4 MEVCUT DURUM ANALİZİ Dünya Trendleri, Ülke Uygulamaları ve Gelecek Tasarımı * Esas olarak Dünyada uluslararası muhasebe standartları uygulanmaktadır. Kamuya açıklanan mali tablolar UMS’lere göre hazırlanmaktadır. Vergi Kanunlarında ise tam birlik olmamakla birlikte genelde gelişmiş ülkelerin uygulamalarında UMS’lere paralel vergi kuralları konulmuştur. Bu nedenle UMS’lerdeki “Değerleme” hükümleri ile Vergi Usul Kanunlarındaki “Değerleme” hükümleri arasında paralellik kurulması olumlu olmaktadır. (Ek :1 Karşılaştırmalı Tablo)
5 ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Mevcut durumun olumlu yönleri de kullanılmak suretiyle olumsuz yönlerinin giderilmesi için Çalışma Grubumuz aşağıda yer alan önerinin hedeflenmesini önermektedir. Öneri : Gelir Vergisi Gerçek Gelirden Alınmalıdır. Bunun için mevzuatta yapılması gereken tüm değişiklikler yapılmalıdır
6 ÇÖZÜM ÖNERİLERİ PROJE : 213 Sayılı Vergi usul Kanunun Değerleme H ü k ü mleri Ger ç ek Gelirin Vergilendirilmesine D ö n ü k Olarak Değiştirilmelidir. ENFLASYON MUHASEBESİ (ENFLASYON D Ü ZELTMESİ) T ü rkiye ’ de uzun yıllardan beri yaşanan hiperenflasyon, ekonomik ve sosyal b ü t ü n değerleri deformasyona uğrattığı gibi, mali tablolarda yer alan bilgileri ve dolayısıyla vergi matrahının oluşumunu da ö nemli ö l çü de bozmuştur. Diğer bir ifade ile, reel vergi y ü k ü, şirketlerin finansman politikalarına g ö re değişmektedir. Verginin ger ç ek kazan ç ü zerinden alınmaması nedeniyle ç ok b ü y ü k vergi adaletsizliği doğmakta, bu durum kayıtdışı ekonominin ve vergiden ka ç ınmanın ö nemli sebepleri arasında yer almaktadır. Bu nedenle Vergi Usul Kanunu ’ nda enflasyon d ü zeltmesine ilişkin olarak d ü zenlemeler yapılması gerekmektedir. Maliye Bakanlığı yetkilileri ile Yeminli Mali M ü şavirlerin birlikte hazırladıkları Enflasyon d ü zeltmesine ilişkin Kanun Tasarısı Taslağı hazırdır. Kanımızca tasarının s ü ratle yasalaşması gereklidir.
7 ÇÖZÜM ÖNERİLERİ SABİT KIYMETLERE İLİŞKİN FİNANSMAN GİDERLERİNİN AKTİFLEŞTİRİLMESİ Sabit Kıymetlerin aktifleştirildiği yılın sonuna kadar oluşan (vade farkı, kur farkı, faiz ve benzeri finansman giderleri) sabit kıymetin maliyetine zorunlu olarak eklenmektedir. İzleyen yıllarda mükellefin seçimlik hakkı bulunmaktadır. Oysa UMS’ye göre sabit kıymetin işletmenin aktifine girmesinden sonra oluşan finansman giderlerinin direkt gider yazılması gerekir. (VUK. Md. 270)
8 ÇÖZÜM ÖNERİLERİ REESKONT UYGULAMASI Vergi Usul Kanunu ’ nun 281. ve 285. maddeleri uyarınca vadesi gelmemiş olan senede bağlı alacak ve bor ç ların değerleme g ü n ü n ü n değerine getirilmesi m ü mk ü nd ü r. Bu takdirde, senette faiz nispeti a ç ıklanmış ise bu nispet a ç ıklanmamışsa TCMB resmi iskonto haddi uygulanmaktadır. Kıymetli Evrak Hukuku kurallarına g ö re kambiyo senetlerinde prensip olarak FAİZ ORANI yer almamaktadır. Bu nedenle de uygulama esas olarak Vergi Matrahının tespitinde TCMB resmi iskonto haddi, ticari bilan ç oda kârın tespitinde ise ger ç ek faiz oranı kullanılarak reeskont işlemi yapılmaktadır. T ü rkiye ’ de TCMB reeskont oranı ile piyasa faiz oranları arasında k üçü msenmeyecek farklar olabilmektedir. Bu durum, doğru oranla reeskont işlemi yapılamaması nedeniyle y ü ksek kâr/veya zarar beyanı sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle Kanunda yukarıda ki ilke yazıldıktan sonra, y ü k ü ml ü tarafından s ö zleşme, taahh ü tname ve/veya başka bir hukuki belge ile kanıtlanabilen ve ger ç ek durumu yansıtan faiz oranı ile de reeskont yapılabileceği hususu kurala bağlanmalıdır. (Bu paralelde DNŞ. Kararları da mevcuttur)
9 ÇÖZÜM ÖNERİLERİ KARŞILIKLAR 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 288. maddesinde; “...hasıl olan veya husulü beklenen fakat miktarı katiyetle kestirilemeyen ve teşebbüs için bir borç mahiyetini arz eden belli bazı zararları karşılamak maksadıyla hesaben ayrılan meblağlara karşılık deneceği...” açıkça kurala bağlanmış olmakla beraber. Bugüne kadar yapılan uygulamada özellikle karşılık ayırmaya ilişkin özel bir düzenleme olmadıkça ”...husulü beklenen fakat miktarı katiyetle kestirilemeyen ve teşebbüs için bir borç mahiyetini arz eden belli bazı zararları karşılamak...” için karşılık ayırttırılmamıştır. Bir ara Maliye Bakanlığı “GARANTİ GİDER KARŞILIKLARI” için zarar daha meydana gelmeden satışın yapıldığı yıl kazancından karşılık ayrılabileceğine ilişkin bir “MUKTEZA” vermişse de (1) yıl sonra bu muktezanın yanlış olduğunu belirten yeni bir mukteza vermiştir. Bu konunun da gerçek gelirin beyan edilmesi açısından tekrar değerlendirilmesinin (gerekiyorsa) Vergi Usul Kanununa yeni hüküm konmasının doğru olacağı kanaatindeyiz. Ayrıca Kıdem Tazminatı karşılıklarının belli bir teknik hesaba dayanarak karşılık ayrılarak o yıla isabet eden kısmının gider yazılması sağlanmalıdır. Bununla ilgili olarak birden çok büyük zarar doğuran rakamlarla karşılaşmamak için geçiş döneminde (5 yıl) taksitler halinde gider yazma alternatifi üzerinde de durulabilir.
10 ÇÖZÜM ÖNERİLERİ AMORTİSMAN 213 Sayılı Vergi usul Kanunun 313 ve müteakip maddelerinde amortismana tabi iktisadi kıymetlerin % 20 oranında (belli istisnalar hariç – bina gibi) amortismana tâbi tutulabileceği kurala bağlanmıştır. Bu konuda özellikle içince bulunduğumuz kriz yılları atlatıldıktan sonra, müktesep haklara da riayet ederek sabit kıymetlerin FAYDALI ÖMÜRLERİNE GÖRE AMORTİSMANA tâbi tutulmaları yönünde bir düzenleme yapılması gerekir. Tüm sabit kıymetler için kıst esasına göre amortisman ayrılması sağlanmalıdır.