Geçmişten günümüze demokrasinin gelişimi
Demokrasinin gelişimi ilk çağlardan bugüne kadar çok zorlu ve kanlı bir şekilde oluşmuştur.Daha önce birçok yönetim şekli oluşmuş ancak bunların hepsi insan haklarını ihlal eden yönetim biçimi olmuştur.
Demokrasiye geçilmeden önce daha önceden bu yönetim biçimlerinin nasıl olduğunu ve nasıl demokrasiye geçildiğini göreceğiz.
Teokrasi yönetimi Egemenliğin Tanrıya ait olduğu kabul edilir. Tanrı’nın üstün gücünün simgesi olan ilahi kurallar insanlara uygulanır. Yapılan bütün fiiller Tanrı adınadır. Onun için yöneticilerin yaptıkları halk tarafından tartışılamaz, eleştirilemez ve değiştirilemez.
Yönetenler, yönettikleri insanlara değil sadece Tanrı’ ya karşı sorumludurlar. Yöneticilerin seçiminde halkın ve demokratik kuralların etkisi yoktur.
Monarşi yönetimi Yasama, yürütme ve yargı yetkisi tek kişide toplanır. Bu kişi; kral, şeyh, emir, imparator olabilir. Yönetici kişi, hep aynı sülaleden gelir. Millet meclisine dayalı monarşik devletler olabildiği gibi şeflik sistemine dayalı monarşik devletler de olabilir.
Oligarşi yönetimi Devlet yönetimi bir zümrenin veya bir grubun elinde bulunur ve ülke onlar tarafından yönetilir. Bu zümreler; aristokratlar, zenginler, tüccarlar, çiftlik sahipleri ya da işci sınıfı olabilir.
Devleti yönetenler sadece bu sınıflara mensup kişiler tarafından seçilir. Bu sistemde, yönetenler halkın egemenliğini, temel hak ve hürriyetlerini yeterince tanımazlar.
Cumhuriyet yönetimi Halkın oylarıyla seçilen kişiler devleti yönetirler. Cumhuriyet bir halk rejimidir. Meclis kanun yapma gücüne (yasama) sahiptir.
Cumhuriyet yönetiminde yürütme gücü (hükümet) meclis içinden oluşturulur. Cumhuriyet yönetimi insan haklarına önem verir.
Demokrasinin Doğuşu (MO 450) Atina'da Sokrates, Aristo ve Platon (Eflatun) gibi bilim ve düşünce adamlarının katkılarıyla yeni bir yönetim şekli doğdu.
Site devletleri denilen şehir devletlerinde kadınlar ve köleler vatandaş olarak kabul edilmiyordu. Yetişkin erkeklerin ise oy kullanma ve halk meclisinde konuşma yapma hakkı vardı.
(MS 212) Roma İmparatorluğu'nda doğan herkese vatandaş olma hakkı tanındı.
Demokrasinin İlk Adımları (MS 1215) İngiltere Kralı Küçük John'un imzaladığı Magna Cartha (Magna Karta = Büyük şart) ile kral ilk kez yetkilerini sınırlamış, halka bazı hak ve özgürlükler tanımıştır.
(1689) İngiliz İnsan Hakları Bildirgesi kabul edildi (1689) İngiliz İnsan Hakları Bildirgesi kabul edildi. Bu bildirge ile seçimlerin serbestçe yapılmasına ve mecliste (parlamento) ifade özgürlüğüne imkan tanındı.
(18. yüzyıl) Avrupa'da Aydınlanma Çağı başladı (18. yüzyıl) Avrupa'da Aydınlanma Çağı başladı. Bu çağın düşünürlerinden olan Montesqieu (Montesku) yasama, yürütme ve yargının ayrı olmasını savundu.
J. J. Rousseau (Ruso) Toplum Sözleşmesi isimli ünlü kitabında “eşitlik, özgürlük ve kardeşliği” savundu. J. Locke (Luk) ise temel hakların başında gelen yaşama hakkını, özel mülkiyet hakkını ve diğer belirli özgürlüklerin yaşama geçmesini savundu.
Demokrasi Büyüyor (1776) Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi kabul edildi. George Washington (Corc Vaşingtın) başkanlığında Amerika Birleşik Devletleri adında bir devlet kurularak İngiltere Birleşik Krallığı’ndan ayrıldılar.
(1789) Fransız ihtilali gerçekleşti. Bu ihtilalle 16 (1789) Fransız ihtilali gerçekleşti. Bu ihtilalle 16. Louis (Lui) tahttan indirildi. Böylece tek kişilik yönetim sistemi olan monarşiye karşı halk ayaklandı. Sonunda cumhuriyet kuruldu.
(1791) yılında Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi imzalanmıştır. Bu bildirgede egemenliğin özünün ulus olduğu vurgulanmıştır. Egemenliğin ulusa dayanmadığı hiçbir iktidarın kabul olunamayacağı belirtilmiştir.
Demokrasinin Zor Yılları (1945) ikinci Dünya Savaşı sonucunda diktatörlük, faşizm ve komünizmle yönetilen rejimler yerini demokratik yönetimlere bıraktı. Ancak, ardından soğuk savaşla iki cepheli (kutuplu) bir dünya oluşmaya başladı. Demokrasinin hızı azaldı. Berlin Duvarı bir ülkenin insanlarını ve bir şehri birbirinden ayırdı.
Demokrasinin Bugünü (1948) Birleşmiş Milletler insan Hakları Evrensel Bildirgesi kabul edildi. (1989) Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla insanların ve özgürlüklerin arasına duvarlar örülmesi sona erdi. (1991) Sovyetler Birliği'nin yıkılmasıyla Doğu Avrupa ülkelerinin komünist rejiminin yerini, demokratik yönetimler almaya başladı.
Bugün dünya nüfusunun % 60’ı demokrasiyle yönetilmektedir Bugün dünya nüfusunun % 60’ı demokrasiyle yönetilmektedir. Dünyadaki ülkelerin yarısından fazlası (192 ülkenin 120'si) seçimle gelen iktidarlar tarafından demokrasiyle yönetiliyor.