KAY 361 Türk İdare Tarihi Ders 9: 10 Aralık 2007 Konular: Osmanlı Eyalet İdaresi Osmanlı Şehirleri ve Ulaştırma Kapitülasyonlar Hakkında Okuma: Ortaylı, 1979, sf. 183- 205,243-245 .
Devşirme Sistemi-Anıl Varel 1) OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA DEVŞİRME SADRAZAMLARIN SAYISI: Osmanlı tarihinde toplamda 36 padişah ve 235 sadrazam görev yapmıştır (iki veya üç defa sadrazamlık yapanlar bir defa sayılırsa). Bunların 150’si devşirme sadece 85’i Türk’tür. İlk devşirme sadrazamın Fatih Sultan Mehmet döneminde göreve getirildiği düşünülürse (1453), en azından sadrazamlık makamında devşirmelerin üstünlüğü 14. ve 16. asırlarla sınırlı değildir. 1323-1453 yılları arasında 11 sadrazam görev almıştır ve bunların tümü Türk’tür. 1453-1520 yılları arasında 20 sadrazamın 18’i devşirme ve 2’si Türk’tür. 1520-1700 yılları arasında ise 90 sadrazamın 75’i devşirme ve 15’i Türk’tür. NOT: Yukarıdaki bilgileri aldığım internet sitelerinin doğruluğundan emin olmadığım için İlber Ortaylı’ya mail atarak durumu anlattım ve yukarıdaki bilgilerin doğru olup olmadığını sordum ama henüz cevap gelmedi. SONUÇ: İnternetten daha detaylı istatistikler bulamasam da, ilk devşirme sadrazamın 15.yüzyılın ortasında göreve getirildiği düşünülürse ve yukarıdaki sayılar dikkate alındığında, en azından sadrazamlık makamında devşirmelerin hakimiyeti, 18.yüzyıla kadar devam eder ki bundan sonra da devşirme sadrazamlar görev almıştır.
Devşirme Sistemi-Anıl Varel Ayrıca ders slaytlarımızla (ORTAYLI, 1979, SF. 145) devşirme adetinin 16.yüzyılın ikinci yarısında kalktığı yazıyor. Halbuki İlber Ortaylı’nın konuyla ilgili yazısına göre devşirmelik 17. yüzyılda sadece azalmaya başlamıştır ve daha uzun süre devam etmiştir. “Devşirmelik 17. asırda azalmıştır. Evliya Çelebi'nin verdiği bilgilere göre IV. Murad zamanında 8.000 kişi kadar, 18. asırda III. Ahmed zamanında 1.000 kişi civarı devşirilmiş. Ancak asrın ortalarında artık Anadolu Türkleri de bu kategoriye girmektedir. Mesela, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa Türk devşirmelerinden biridir. 18. asırdan sonra bu müessese pratik de ortadan kalkmaktadır.” (http://www.exforum.net/printthread.php?tid=4888%20Osmanlıda%20Devşirme)
Devşirme Sistemi-Anıl Varel 2) DEVŞİRMELER KİMLİKLERİNİ UNUTUYORLAR MIYDI? Devşirmeler genellikle geçmişlerinden koparılarak eğitilmezler. Konuyla ilgili İlber Ortaylı’nın yorumları şöyledir; Genellikle çocuklar kimliklerini unutacak yaşta değillerdi. Yani ileri yaşta da hangi köyden geldiğini, anasını, babasını,akrabalarını hatırlar. Örnekler vardır, Sokoloviç Mehmet Paşa gibi. Sokullu bütün ailesini sonradan aynı şekilde devlet hizmetine almıştır. Herkes kendi yerini bilir. Unutulan şey, çocukların konuştukları dil vedinleridir.(http://www.exforum.net/printthread.php?tid=4888%20Osmanlıda%20Devşirme)
Devşirme Sistemi-Anıl Varel 3) DEVŞİRMELİKTE ZORLAMA Derste, devşirmelikte teorik olarak zorlamanın olmadığını ama pratikte ne olduğunun pek bilinemeyeceğini söylemiştik. Bu konuya İlber Ortaylı’nın yorumu; Her devşirme bazılarının sandığı gibi zorla alınmaz Hatta bazı fakir köyler çocuklarının bu yolla kurtulacağına, yükseleceğine inanarak gönüllü olurlar. Tabi kaderde bir asker olarak savaşta ölmekte vardı. O alınan çocukların kimisi bir yeniçeri neferi olarak kalacaktır, kimisi de Sokullu Mehmet Paşa,Mahmut Paşa gibi koca imparatorluğun kaderini elinde tutan başvezirler olacaktı. NOT: 2. ve 3. konulardaki kaynak olan internet sitesi İlber Ortaylı’nın bir makalesinden alıntı yapıp yapmadığını açıklamamış olsa da, bu cümlelerin gerçekten İlber Ortaylı’ya ait olduğuna eminim çünkü İlber Ortaylı bu konuyu TRT2’deki programında anlatmıştı ve sanıyorum kelimesi kelime aynı biçimde anlatmıştı. Dolayısıyla; ya İlber Ortaylı yazdığı bir makaleden konuyu okumuş yada exforum.net bu programında kullandığı cümleleri kendi sitesine geçmiştir. Programda İlber Ortaylı’nın anlattığı ilginç bir nokta daha vardı; ancak sitede yer verilmemiş. Bu da özellikle devşirmelerin kimliklerini unutup unutmadıkları hakkında önemli bir örnekti. İlginç bulacağınızı tahmin ederek hatırlayabildiğim kadarıyla özetlemeye çalıştım:
Devşirme Sistemi-Anıl Varel Sırbistan’da ailesi ölen ve bir barınağı olmayan bir çocuk, kışın da bastırmasıyla çok güç günler geçirmeye başlar. Bunu gören orta yaşlı, fakir bir Sırp kadın, çocuğu bir müddet eve alır, karnını doyurur ve onu göndermeden önce ayağına bir çift ayakkabı giydirir (çarık yada o dönemde ne giyiliyorsa). Daha sonra Osmanlı görevlileri bu çocuğa rastlıyor ve belirli tetkikler sonrasında onu İstanbul’a, Enderun Mektebi’ne gönderiyorlar. Bu çocuk, yıllar sonra Osmanlı’ya sadrazam oluyor. (İsmini hatırlayamadığım için yazmadım ama yükselme dönemi sadrazamlarımdan biriydi ve tarihte önemli bir karakterdi) Daha sonra bir gün, bu sadrazam orduyla birlikte Macaristan üzerine sefere çıkarlarken, Sırp toprakları üzerinden geçerler ve yolculuğa bir-iki günlük ara verildiği sırada, fırsattan istifade Sırbistan’a doğduğu köye gider. Burada anne ve babasının mezarlarını ziyaret ettikten sonra çocukluğunda misafir olduğu eve gider burada kadının hayatta olduğunu görür. Kadına kendisini hatırlayıp hatırlamadığını sorduğunda kadın olumsuz cevap verir ve bunun üzerine sadrazam beraberinde getirdiği ayakkabıları gösterir. Bunlar çocukluğunda kadının kendisine verdiği ayakkabılardır. Kadın o zaman o fakir çocuğu hatırlar. Ayakkabılar verildiği halde değil, içi altın dolu olarak geri getirilmiştir. Bu şekilde sadrazam vefa borcunu öder ve Macaristan üzerine yapılacak sefer için doğduğu köyden ayrılır.
Devşirme Sistemi-Anıl Varel İlber Ortaylı bu hikayeyi anlattıktan sonra tarihimizde, bunun gibi yüzlerce örnek olduğu söyleyip, Sokulu Mehmet Paşa’dan ve onun yakınlarını devlet hizmetine alıp, doğduğu kasabaya yaptırdığı köprüden bahsetmişti. Internet sitesi İlber Ortaylı’nın anlattığı bu anıya yer vermemiş ve direkt Sokulu Mehmet Paşa örneğine geçmiştir. (Bu paragrafı ikinci başlıkta yazmıştım). Bu hikayeyi anlatma nedenim; ikinci başlıkta incelediğimiz devşirmelerin geçmiş yaşantıları ile ilgili ne kadar bilgi sahibi olup olmadığı ile ilgili bir örnek vermekti. İlber Ortaylı bunun gibi yüzlerce anının olduğu söylüyor ve sadrazamların hayatta olmasalar bile en azından ailelerinin mezarlarını ziyaret ettiklerini belirtiyordu aynı programda. DEĞERLENDİRME: Yukarıdaki hikayeden bazı yargılara daha varabiliriz. O da devşirmelikte zorlamanın olup olmadığıyla ilgilidir. Osmanlı’nın aldığı devşirmelerin pek çoğunun yukarıdaki gibi kimsesiz zor durumdaki çocuklar olduğunu düşünürsek sanırım şu sonuca varabiliriz. O yaşlardaki bir çocuğun her ne kadar kötü şartlarda yaşıyor olursa olsun, tanımadığı insanlarla tanımadığı bir yere gitmeye gönüllü olmaması doğaldır ama en azından bunların pek çoğu için kılıç zoruyla bir alıkoymanın mümkün olmayacağını çünkü birçoğunun kimsesiz ve barınaksız olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca farklı bir millete mensup olmanın bugün bizim düşündüğümüz anlamda bir sıkıntı yaratmayacağını da tahmin edebiliriz çünkü balkanlarda milliyetçilik akımları bilindiği gibi 19. yüzyılda başlar ve bunun haricinde balkanlarda milli bir şuurdan bahsetmek mümkün değildir. Zaten, balkanlarda yaşayan Bulgarların, Rumların, Sırpların vs… Türk idaresini kendi eski feodal beylerine tercih ettiğini bilmekteyiz. Bunun da en güzel örneği; 1402-1413 yılları arasında tam 11 yıl boyunca herhangi bir otoriteden yoksun olan balkanlarda tek bir isyanın bile çıkmamış olmasıdır.
Osmanlı Eyalet İdaresi Machiavelli’ye göre her parçası hükümdarın otoritesine sıkı sıkıya bağlı bir ülke olan Osmanlı İmparatorluğu zaptedilemez ama bir zaptedilirse idaresi çok kolaydır. Kolayca zaptedilmiş ama hiçbir işgalci kolayca tutunamamıştır. 16. Asır’dan beri Osmanlı yönetiminde belli bir desantrilizasyon göze çarpar. Geleneksel devlet ve toplum düzeninin bir sonucu
Geleneksel Toplumun Özellikleri Ulaşım ve haberleşme teknolojisinde organik enerjiden yararlanılır Taşımacılıkta katır ve deveden, ulaştırmada insan ve attan yararlanılır Güçlü bir merkezi denetim kurulmamıştır Mali yönden özerk birimlerden oluşur Taşradaki birimler bağımsız olarak ekonomik zenginlikten yoksundur Kurak, bereketsiz topraklar Bürokrasinin kadroları azdır İhtisaslaşma bulunmaz Buna karşın eyaletler coğrafi olarak oldukça büyüktür Böyle bir devlet düzenine merkeziyetçi denemez
İlk Devirlerde Osmanlı Eyalet İdaresi İki yetkili yönetici tayin edilirdi Bir bey (ilk dönemde subaşı) sultanın icrai otoritesini temsil ederdi Hukuki otoritesini temsil eden bir kadı Eyalet idaresinde ikili bir denge Ülke genişledikçe bu sistem yetersiz kaldı 19. Asıra kadar sancak, temel idari birimdi Tımar sisteminin temel birimi Tanzimat’tan sonra taşra, vilayetlere bölündü
İlk Devirlerde Osmanlı Eyalet İdaresi 14. Asır başında Rumeli’de , bu asrın sonunda Anadolu’da fetihler artınca sancaklar üzerinde bir kontrol ve eşgüdüm birimi olarak eyaletler kuruldu Eyaletlerin başına beylerbeyi atandı 15. ve 16. Asırlarda sancak hala temel idari birimdi Askeri, idari ve mali yönden sancak birimi temel birim Eyalet kadısı yoktu Hızlı fetihler sonucunda eyalet sayısı arttı 1520’de 6 eyalet varken, 1610’da bu sayı 32’ye çıktı İmtiyazlı beylikler bu sayıya dahil değildi Eflak-Boğdan, Erdel, Kırım Hanlığı, Mekke Şerifliği
İlk Devirlerde Osmanlı Eyalet İdaresi Tımar sistemi ve örfi kanunların uygulanmadığı özerk eyaletler de vardı Mısır, Bağdat, Habeşistan, Basra gibi Yine de bu eyaletlerde yeniçeri garnizonları, kadı ve defterdar vardı Merkeze “salyane” denen yıllık bir vergi öderlerdi Beylerbeyi bir kral naibi gibi mahalli beyler üzerinde denetim kurardı Doğu Anadolu’da sancak idaresi aşiret şeyhlerine verilmişti (Ocaklık, Yurtluk Sistemi) Şehirleşme az, halk göçebe Hükümet bazı yerlere kadı tayin ederdi Bu aşiretler belli sayıda askerle orduya katılırdı
Eyalet Düzeni ve Alt Birimleri Beylerbeyi eyaletin paşa sancağında otururdu Beylerbeyi kethudası ve tezkirecisi gibi memurlarıyla beylerbeyi divanını oluştururdu Eyaletin mali işlerini tımar defterdarı ve hazine kethudası yürütürdü Sınır eyaletlerinin beylerbeyleri merkeze danışmadan bazı diplomatik kararlar alabilirlerdi Sancakların alt birimi olan kazalarda subaşı ve kadı bulunurdu Kazaların alt kademesinde de tımarlı sipahilerin bulunduğu köyler vardı Eyaletlerin içeriği ve sayısı sürekli değişmiştir Toprak artışı ve azalışı 19. Asırda bazı liman şehirlerinin (İzmir ve Selanik gibi ) gelişmesi ve ulaşım ağlarındaki değişmeler
Eyalet Ordusu Beylerbeylerinin hizmetkarları ve muhafız alayları 16. Asır’dan sonra kalabalıklıklarından beslenemeyip soygunlara başladılar 15. ve 16. Asırlarda eyalet ordusu kapıkulu ordusundan çok daha kalabalıktı Eyalet ordusu bozuldukça kapıkulu ordusunun önemi arttı 17. Asır sonuna kadar Osmanlı ordusunun önemli bir bölümünü de imtiyazlı eyaletlerden gelen askerler oluşturmuştur
Osmanlı İmtiyazlı Eyaletleri 1. Eflak-Boğdan Çağdaş Romanya’nın bir kısmı ile Moldavya Haraç karşılığı milli hanedanların yönetimine bırakılmışlardı Mahalli beylerin seçimi ve padişahın onayı 1711 Prut Savaşı’ndan sonra statüleri değişti İki bölgeye de Fener Rum aristokrasisi içinden beyler tayin edildi 1861’de iki bölge Romanya Prensliği oldu 1878’de bağımsız krallık oldu
Osmanlı İmtiyazlı Eyaletleri 2. Erdel Beyliği Kısmen Macaristan, kısmen Romanya’da bulunan Transilvanya (orman boyu) bölgesi 1526 Mohaç Savaşı’ndan beri içişlerinde bağımsız imtiyazlı bir beylik oldu Krallık, mahalli beylerin seçimi ve padişahın onayı ile 1683 Viyana bozgunu ile burada Osmanlı nüfuzu azaldı 1699 Karlofça Antlaşması ile Avusturya’ya bırakıldı Osmanlı Yönetimi Macar ulusal kültürünü ve protestanlığını korudu
Osmanlı İmtiyazlı Eyaletleri 3. Dubrovnik Adriyatik kıyısında şehir cumhuriyeti 15. Asır’dan beri Osmanlı himayesine girerek Venedik ve diğer İtalyan şehir devletlerinden korundu Güney Slav ve Rönesans kültürünün kaynaştığı yerlerden biri oldu 1815’de Avusturya’ya geçti 4. Kamuk Şamhalı Kuzey Kafkasya’daki dağ kabilelerini kontrol eden emir 5. Hicaz Emirliği Peygamber soyundan gelen Mekke Şeriflerine bırakılmıştı Osmanlı Garnizonunun gözetimi altındaydı Bedevi kabilelerinin kontrolünden sorumluydu
Osmanlı İmtiyazlı Eyaletleri 6. Kırım Hanlığı Osmanlı hakimiyetine 1475’de girdi Kefe Sancağı doğrudan merkeze bağlandı Buradaki vali ve garnizon gözetim ve denetim yapardı Hanlık, Cengiz soyundan gelen Giraylar Hanedanı’nın elindeydi Osmanlı soyu tükenirse tahta aday hanedan Kimin tahta geçeceğine padişah karar verirdi Han, mahalli beylerle beraber karar verirdi Her yetişkin erkek süvariydi Osmanlı ordusunun en büyük destek kuvveti Osmanlı egemenliği altında göçebelikten tarım toplumuna geçildi Daha 18. Asır’da Bab-ı Ali’den önce ordu ve diğer alanlarda Avrupa usulü reform yapıldı 1783’de Ruslarca işgal edildi Osmanlı Sultanı’nın hilafet hakları saklı kaldı
Osmanlı Şehirleri Eski yerleşim merkezlerinin restore edilerek kullanımı Temel işlev, kırda doğan tarımsal artı ürünün denetimi Mekansal yapı Şehir merkezindeki büyük meydanda bir mabet, merkezi devlet ofisi (saray, sancakbeyi konağı) ve Bedesten (lonca binası ve depo) Merkezin hemen çevresinde zenaatçılar ve esnafın bulunduğu bir çarşı Bu iş bölgesinden sonra bir konut bölgesi (mahalleler) Sosyal sınıflaşmaya değil, etnik ve dini farklılığa göre Şehrin periferisinde azınlıklar (Yahudiler, Rumlar, Ermeniler...) Bazen göçmen gruplar (Boşnak ve Arnavutlar gibi) ve çingeneler çevredeki ayrı mahallelerde
Şehrin Yönetimi Şehrin en yüksek yöneticisi kadı Sancak beyi ve beylerbeyi sürekli seferde Yargıçlığın yanısıra, idari, mali ve beledi işlevleri de olan bir memur Merkezden gelen ferman ve emirleri tebliğ eder Vakıfların da denetimini yapar Esnaf loncalarını denetler Dürüst çalışmayan esnafı cezalandırır İstanbul kadısı Bab-ı Aliye bağlıdır, vilayet kadıları beylerbeyi ve sancak beyinden bağımsızdır Kadıya, subaşı, muhtesip, mimarbaşı gibi görevliler de yardım eder Semtlerde kadıyı naibler ve mahalle imamları temsil eder
Kadının Yardımcıları Subaşı Yatakçılar (asesler) Kale dizdarları Her sancak, kazaya denk gelen subaşılıklara ayrılmıştır Şehirlerde ve kırsal alanda asayişten sorumludur Suçluları yakalar ama yargılayamaz Bazı vergileri de toplar Yatakçılar (asesler) Geceleri çarşı ve pazar yerlerini beklerler Ücretlerini dükkan sahipleri öder Hırsızlıkta ihmalleri görülürse tazminat verirler Kale dizdarları Şehrin iç kalesindeki hazine ve evrakı korurlar
Kadının Yardımcıları Mahalle imamı Kadının görevlerini mahalle ölçeğinde yerine getirir Mahallenin mülki ve beledi amiri Cami vakfından maaş alır Yangınlarda ve asayişle ilgili konularda mahalleliyi örgütler Temizlik işlerini denetler Nüfus kayıtlarını tutar Mahalle ahalisi için üst makamlara kefil olur Azınlık mahallelerinde imamın görevlerini papaz ve kocabaşlar üstlenirdi Cemaatler üzerindeki kontrolün kendi dini liderleri yoluyla yapılması milli hareketlerin geliştiği 19. Asır’da sorunlar ortaya çıkardı
Kadının Yardımcıları Lonca düzeni Esnaf Kethudalarının denetim alanları Alışveriş ve imalatta düzen ve doğruluğun sağlanması Çarşının temizliği Çarşı içindeki yol, çeşme, su yolu gibi tesislerin bakım ve onarımı
Kadının İşlevlerinde Azalma Yeniçerilik kaldırılınca kadının kontrolcü işlevini yapması mümkün olamadı 1826’de başkentte ihtisap nazırlığı, eyletlerde de ihtisap müdürlükleri kuruldu Şehirlerin kolluk ve belediye işlevleri ve vergi toplama görevi, narhın tesbiti ve uygulanması Böylece kadı sadece yargı organı, noter ve vakıf denetçisi durumuna geriledi 1836’da kurulan Evkaf Nazırlığı da vakıf işlerini yüklendi 1846’da kurulan Zaptiye Müşüriyeti kolluk görevini üstlendi Sonuç olarak ihtisap nazırlığı, yıkılan klasik teşkilatın yerini dolduramadı
Kapitülasyonlar Osmanlı ticaretinin çöküşünün asıl sebebi tarım ve zenaatlerde yapısal değişmelerin olmayışıdır Ticaret yollarının kayması sonucu, ticareti çekebilmek için imtiyazlar vermek gerekmiştir Kapitülasyonlar, temelde gayrimüslimlerin ticaret yapmalarına verilen izindir Geleneksel ekonomilerdeki kıtlık korkusu yüzünden verilmişlerdir “Mal olmamasındansa dışarıdan getirilsin” mantığı Zamanla imparatorluk zayıfladıkça siyaseten verildi 1914’te tek taraflı kaldırıldılar 1923’te Lozan Antlaşması ile tamamen kaldırıldılar