Bu bir gizli eğitimdir…
Belki de o büyük bir dürüstlükle, yıllardır gizliden gizliye aşılanan o düşünceyi itiraf etmiştir…
Ve Nuray Bezirgan, “eğer ceza almayacaksam” diyerek o “gizli eğitimi” itiraf etmiştir. Aslında şaşıracak bir şey yok:
Şimdi “Atatürk yerine Humeyni’yi sevdiğini söyleyen Nuray Bezirgan’ın şu sözlerine dikkat edin:
“ Atatürk'ün yetkiyi padişahtan alırken yani saraydan alırken laik bir Cumhuriyet kurmak için aldığını düşünmüyorum. Halk o zaman İslami değerler için savaştı. Nitekim Kurtuluş Savaşı’nın başlaması da Kahramanmaraş’ta Fransız askerlerinin Nene Hatun'un başörtüsüne uzanmasıyla olmuştur
“Maraş’ta Fransız askerleri bir kadının örtüsüne saldırıyor. Sütçü İmam buna karşı ilk ateşi açıyor. Böylelikle Kurtuluş savaşı başlıyor. Sonuçta cepheye cephanelik taşıyan kadınlar o dönemin insanları, o dönemin sosyolojik yapısını incelerseniz hep Müslüman insanlar.”
Yani diyor ki; “Kurtuluş savaşını asıl Sütçü İmam başlattı. İmamlar ve Müslüman halk bu savaşı yaptı. Atatürk Cumhuriyeti kurarak onlara kazık attı..”
Bu kişisel bir görüş değildir. Bu yıllardır süren “o eğitimin” sonucudur… O eğitimde şu yalanlar vardır:
-Atatürk Padişah’tan yetki aldı… Sonra Padişah’ı yüzüstü bıraktı. Hatta sattı… -Kurtuluş savaşı Sütçü İmam’la başladı.
Aslında bütün bu yalanlara yine Atatürk cevap veriyor… Nerde mi? Büyük Nutuk’ta… Şimdi şu fotoğrafa dikkat edin :
Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşu için düzenlenen törende Fransız askerlerini kovanlar bir “imam”la simgeleniyor. O imam Fransız askerini öldürdükten sonra alkışlanıyor… Ne Atatürk var? Ne silah arkadaşları ne de Türk askeri… Orada kurtuluşu O “imam” simgeliyor… *Ortada oturan ve alkışlayan kişiye dikkat edin. Ne yazık ki bugünlerde Mustafa Kemal Atatürk’ün makamını işgal etmekte !
Daha da vahimi, devlet töreninde imam cüppesi giydirilen Sütçü İmam, aslında imam değildi. Yalnızca adı İmam'dı.
İmammış gibi törende cübbeyi giydirmek ayıp olmuyor mu? Elbette o savaşta imamlar da vardı, köylüler de. Genç zabitler, genç öğretmenler yani top yekün millet vardı… Elbette Sütçü İmam bir kahramandır… Ama bu olay yalnızca “İmam”la simgelenince durum değişiyor.
Türk askeri yok… Hasan Tahsin’in İzmir’de sıktığı ilk kurşun yok… Maraş’taki “İmam” var…
Bu fotoğraf “Devlet töreni”yle verilince cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarını hem cesaretlendiriyor hem de ellerine bir koz veriyor. İşte Nuray Bezirgan’ın dürüstçe itiraf ettiği şey budur…
Şimdi soralım bu nefreti içinde saklayan, gizleyen, zamanı gelince kusacak olan daha kaç Nuray Bezirgan vardır?
Nene Hatun, Maraşlı değil. Erzurumlu. Savaştığı düşman, Fransız değil. Rus. Rus başörtüsüne saldırmadı. Aziziye Tabyası’na saldırdı. Milli mücadelenin mangal yürekli evladıdır ama, milli mücadelenin ilk kurşununu Sütçü İmam sıkmadı. Hasan Tahsin sıktı.
Maraş’ta değil, İzmir’de. Takvime bak.. Hasan Tahsin’in tetiğe basmasıyla, Sütçü İmam’ın tetiğe basması arasında 6 ay var... Sütçü İmam, Fransız vurmadı. Ermeni vurdu.
Maraş’ta düşmana ilk müdahaleyi yapan da, aslında Sütçü İmam değil. Çakmakçı Sait. Silahı yoktu. Yumruğuyla saldırdı. Şehit oldu. Maraş’ı önce kim işgal etti? Arkadaşın İngilteresi!
Kim sesini çıkarmadı? Arkadaşın padişah efendisi! Kim kurtardı? Arkadaşa daha geniş haklar tanıyacak olan İngilizlerin gemisiyle kaçan padişah efendinin idam etmek için arattığı: Atatürk!
O dönemin sosyolojik yapısını incelerseniz, cephedeki insanların hep Müslüman olmadığını da görürsünüz... Bizzat Ordinaryüs Profesör Mazhar Osman’ın ağlayarak okuduğu "şehit listesi"ne göre, bu toprakları İngilizler işgal etmesin diye savaşan, can veren İstanbullu hekimler arasında, 140 Türk, 32 Ermeni, 25 Rum, 18 Yahudi var. Ve, dikkatinizi çekerim, hepsine birden "şehit" demişler... Çünkü şehitlik kavramı, "o dönemin sosyolojik yapısı"na göre, dinle alakalı değil, yurtseverlikle alakalı.
Tehlike ne İran’dır, ne İngiltere, ne Amerika..... Kara cehalettir.