Su Kasidesi Ve Açıklaması

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
Advertisements

Vay aslanım!.. Vay yiğidim!.. Vay ki vay!..
Cümlede , fiillerin anlamını etkileyen kelimelere ne ad verilir?
Her şey sende gizli: Yerin seni çektiği kadar ağırsın
O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer... Dayanılması o kadar da zor.
SÖZ SANATLARI.
Mitolojik bir öykü... KARADUT Sesli Dinleyiniz!!!
Kırk Satır.. Ziya Levent Topçuoğlu.
RUBAİ.
Aşk nedir?.
AŞIK EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ (KOŞMA). OZANLARIMIZ.
FUZULİ (Kerbela, – Kerbela-Bağdat
Zaman Bırakır Seni Avuçlarıma Ben ne çabuk sen oldum, sarardı mevsimin tenindeki dokunuşu, Yağmurlarda üşüdüm, bekledim seni ey sevdiğim, Hasretine.
GÖZLERİN(Nazım Hikmet)
.Her evin bir kaç girişi var .Her ev yüksek bahçe duvarları ile çevrili..Mahalle çevresi de yüksek duvarlarla çevrili. Duvarlar, düşmanlardan korunmak.
P a z a r S a b a h l a r ı.
FUZULİ (Kerbela, ? – Kerbela-Bağdat?, 1556)
Gözlerini severim en çok, Gökteki yıldızlardan parlak; Bir parça da ba ş tan çıkarak. Dans edelim gel! Ne halleri vardı, sahiden, Bedbaht a ş ı ğ ı berbat.
STRESE GİRENİN İMANINDAN ŞÜPHE EDERİM!
GÜL'E DAİR ....
SÖZCÜKTE ANLAM.
İstanbul'da 1526'da doğmuştur. Fâtih Camii müezzinlerinden
1.CÜMLELERDE YAKIN ANLAMLILIK CÜMLELER ARASINDAKİ ANLAM İLİŞKİLERİ
Ağlarsam sesimi duyar mısınız
MURATHAN MUNGAN’ DAN.
Benim gönül dostlarım: Dünyanın dört bir kö ş esinden derledi ğ im çiçekler.
KAFİYE VE REDİF ÖRNEKLERİ
EDEBİ SANATLAR
Seni anarım sevdayla Seni düşünürüm ürpermeyle Çok mısra dökülür dudaklarımdan Çok şiir geçer yüreğimden.
Bu slayda şirket ambleminizi eklemek için
PAPATYANIN SEVGİSİ AKREP.
ş i i r : T ü l i n H a t i p o ğ l u Aşk'a Sitem (I)
Korkmuyorum Seni Sevmekten
Ömer Hayyam Rubailer BÖLÜM-2
HİKAYEMDEKİ SEN Bir hikayem var Adını hayat koyduğum sayfalar Hiç kimsenin bilmediği, duymadığı Her sayfada iki gözün ağladığı Gözyaşlarıyla sayfaların.
AĞıTLaR YaKMaLıYıM Ağıtlar yakmalıyım,acılarımın üstüne Kokun gelmeli,puslu havalardan Bir nefes olmalı,şiirlerime Keder dolu bakışlarıma,yüzüme Siyahın.
TÜRKÇE / Şiir Türleri ve Söz Sanatları
Aşağıdaki fiillerden hangisi birleşik zamanlıdır?
DEMLİDİR SEVDAM MARVAN OĞUZ
EY CAN, GİTME BENSİZ… SESLİDİR..SESİ AÇINIZ… OTOMATİK ÇALIŞIR..
Kim bilir nerelerde,hangi gönüllerdesin
Heva ve hevesi terk etmek acıdır. Ama Allah’tan uzak kalmak daha acıdır. Kendinden korkmak az kişiye nasip olur.
mavi Parlak, mavi bir sabah; sakin, sessiz...
Hangi cümlenin yüklemi isim tamlamasıdır
tartışmalarına yol açar.
Bir yürekte Cannn olabilir misin? O yüreğe Can Katabilir misin? Bir Cannn’ımmm kelimesine o yürekte bin anlam katabilir misin? Gözlerde ışıltılar, pırıltılar.
EY CAN, GİTME BENSİZ… SESLİDİR..SESİ AÇINIZ… OTOMATİK ÇALIŞIR..
ÇEMBER.
1. Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisi soyut değildir
SES BİLGİSİ.
SENDEN BAŞKA KİMSE BİLMESİN İSTİYORUM
O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer. Dayanılması o kadar da zor değildir,
1. TEŞBİH 2. İSTİARE 3. KİNAYE 4. MECAZ-I MÜRSEL 5. TEŞHİS 6. İNTAK 7. TECAHÜL-İ ARİF 8. HÜSN-İ TA’LİL 9. MÜBALAĞA 10. TEZAT 11. TEVRİYE 12. TELMİH 13.
Ben hiç utanmadımki sevgimden, kendimden
ÖZEL MÜZEYYEN ÇELEBİOĞLU
İslam’da Bilginin Kaynakları
IŞIK VE RENK Doğada temel olarak yedi renk vardır.Yedi rengin üçü ana, dördü ara renktir. Ana renkler; kırmızı, mavi ve sarıdır. Ara renkler; yeşil, kahverengi,beyaz.
HOCA DEHHANİ GAZEL-XIII. YÜZYIL SAYFA:
İnsan İradesi ve Kader İnsanı diğer varlıklardan ayıran en temel özellikler, -akıl -irade AKIL, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden, doğruyu yanlıştan ayırt.
DEĞERLERİMİZ İYİLİK VE HOŞGÖRÜ
BAYRAK TÜRKÇE.
Bana Zamandan söz ediyorlar
Hacda 7 kez tavafın anlamı nedir  Kâbe etrafında tavaf, tevhid fikrini temsil etmektedir. Bu hareketin ictimaî hayata ait olan mânâsı, birlikten.
KASİDE Arap edebiyatından alınmıştır.
SU KASİDESİ. (Fakat bu türlerin tamamı her zaman kaside biçimiyle yazılmaz. Mesela Bakî’nin Kanûnî Mersiyesi Terkîb-i Bend biçimindedir. Nef’î’nin Sihâm-ı.
Tel: işte gidiyorum İşte gidiyorum... Karşılıksız bir aşka kurban ettim ömrümü! İşte gidiyorum, Toprak alsın benim de bu hazin öykümü...
O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer. Dayanılması o kadar da zor değildir,
RENKLER.
KONU:İLK RÜYA İŞLENİŞ SUNUSU
BiR ŞiiRSiN DuDaKLaRıMDa
Sunum transkripti:

Su Kasidesi Ve Açıklaması Hazırlayan Umut Cengiz 337 10/D

-1- Saçma ey göz eşkten gönlümdeki odlare su Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su Ey göz! Gönlümdeki içimdeki ateşlere gözyaşımdan su saçma. Çünkü bu kadar çok tutuşan ateşlere su fayda vermez. Eşk: Gözyaşı Denlü: Denli, gibi, kadar Od: Ateş

Mübalağa: Şairin gönlündeki ateşlerin su ile söndürülemeyecek derecede çok olması Mecaz: Od’un aşk ateşi yerine kullanılması. Tezat: Su-ateş Buradaki ateş gönüldeki manevi ateştir. Su ise maddiyatı temsil eder. İkinci mısrada ise iki farklı anlam vardır. Birinci anlam “yangının çokluğu”dur. İkinci anlam ise “Böyle mecazi bir yangına bu su çare değildir.” şeklindedir. Yani gönül ateşi üzerine gözyaşının dökülmesi, manevi olan ateşe maddi olan bir suyun serpilmesini anlatır. Ancak yangını söndürmek için suyun bolca dökülmesi gerekir. Yangına su serpilirse yangın daha da çoğalır (Burada aslında gönül bir mumdur. Mumun ortasındaki iplikse can ipliğidir.). Az su yangını söndürmez tam tersine yangını arttırır. Normal şartlarda gözyaşı, ağlamak insanı rahatlatır; ama şair burada bunu tam tersini istiyor. Gönlünün daha da tutuşmasını, manevi aşkının artmasını istiyor.

-2- Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su Dönüp duran kubbenin rengi su rengi midir, yoksa gözümden akan su devreden kubbeyi mi kaplamıştır, bilemem. Âb: Su Gûn: Renk, gidiş, tarz Âb-gûn: Su rengi, Mavi, mavi renkli; suya benzer. Devvâr: Devredici, devreden, çok dönen. Günbed-i devvâr rengi: Gökyüzünün rengi. Muhît: Etrafını çeviren, kuşatan, çevre

Tecahül-i Arif: Gökyüzünün neden mavi olduğunu bilmemezlikten geliyor. Mübalağa: Gözyaşının gökyüzünü kaplaması. Hüsn-i Talil: Göğe kendi gözyaşlarının renk verdiğini söylemesi. Tenasüp: ‘Göz, aşk, su, saç-; od, dutuş-’ kelimeleri arasında anlam ilgileri vardır. Âb-gûndur Azeri lehçesinin özelliği olan bir soru cümlesidir. “Su rengindedir?” şeklinde çevrilebilir. (Azerbaycan’da gelen kişiye “Geldin?” diye sorulan sorulardan kastedilen “Geldin mi?” sorusudur.) (Tecahülüarif yapılmış) Burada “devvar” sözcüğü önemlidir. Anlamı dönen, dönektir. Şair burada gök kubbenin dönekliğinden bahseder. Gökteki her bir katmanın dünya çevresinde her yöne döndüğünü ve bu katmanların su olduğunu düşünürsek dünya ve çevresindeki bu katman da dönektir. Şair de böyle düşünüyor. İşte bu yüzden felek anıldığında döneklik akla gelir. “***** felek” deyişi de buradan gelir.  Gökyüzünün su renginde olduğu ifadesini açıklamanın iki yolu var. Birincisi gözün çevresinde sürekli suyun bulunması. İkincisi gözyaşının insanı kuşatmasıyla insanın gözyaşından başka bir şeyi görememesi. Dünya bir su değirmeni gibi düşünürse, değirmeni döndüren sürekli akan sudur. Yani dünya değirmenini döndüren bir sudur. Burada değirmen bir mazmundur.

-3- Zevk-i tîgundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk Kim mürûr ilen bırağur rahneler divâra su Tîg: Kılıç Zevk-i tîg: Kılıcın zevki Aceb yoh: Şaşılmaz. Çâk çâk: Parça parça kılıç şakırtısı. Mürûr: Geçme, akma, bir yandan öbür yana geçme, sona erme. Mürûr ilen: Geçmek akmak suretiyle, zamanla. Rahne: Yarık, yırtık, zarar, ziyan; oyuk Dîvâr: Duvar. Senin kılıca benzeyen keskin bakışlarının zevkinden gönlüm parça parça olsa buna şaşılmaz. Nitekim akarsu da gelip geçerken duvarda yarıklar açar.

Açık İstiare: Bakışları keskin kılıca benzetilmiş Açık İstiare: Bakışları keskin kılıca benzetilmiş. Kendisine benzetilen kılıç söylenmiş. Tenasüp (leff ü neşr): tıg-gönül-çak çak Su-divar-rahne sözcükleri birbiriyle karşılıklı olarak uygundur. Teşbih: Aşığın parça parça olmuş gönlü yarılmış açılmış duvara benzetilmiş. 

Şair sevgilinin kılıcının açtığı yaralarının zevkindedir Şair sevgilinin kılıcının açtığı yaralarının zevkindedir. Buradaki kılıçtan kastedilen sevgilinin kılıç gibi keskin, şairin kalbinde derin yarıklar açan bakışlarıdır. Ama şair burada acı ve azaptan değil zevkten bahsediyor. O, sevgilinin yan bakışlarının hançeri gelsin, bağrını yarsın istiyor. Çünkü aşk yarası aşık için gıdadır. Aşık için kılıç yarası, istenen özlenen şeydir. Sevgili (Hz. Muhammed) şaire baktığında şairin gönlü parça parça oluyor. Burada aynı zamanda yaz sıcağında ker*** evlerin kuruması ve o kuraklığın ardında yağmur yağdığında da ker*** evlerin duvarlarında yarık açtığını dile getirmiştir. Bundan çıkan sonuç şudur; Fuzuli kendisinin topraktan yaratıldığını, yağmur yağdığında nasıl ker*** evlerin duvarlarında yarıklar açıyorsa gözden akan su da insanın bağrında çizik çizik yarıklar açtığını söylüyor. Bu beyitte aynı zamanda “kılıca su verilmesi” de dikkati çeker. Bir kılıca ne kadar iyi su verilirse kılıç o kadar iyi olur (Kılıca su vermek demek demiri kızgın ateşten çıkarıp birkaç damla su verilmesi ve demirin çelikleşip güçlenmesidir.) Sevgilinin o gamze kılıcı, o bakışının kılıcı geldiğinde aşığın bağrındaki yangına su gelmiş olur. Su serpilmiş olur. “Bağrıma su serpti.” diye bildirilen ferahlık işte budur. Sevgili, gamze kılıcının suyu iyi verilmiştir. Toprakta ve kılıçta su gizlidir. Beden de topraktandır ve içinde su gizlidir. Ama yangın başlayınca bedenin suyu tükenir. Tekrar suya muhtaç kalır. İşte o suyu özlüyor. Zaten yaşayabilmesi için o suya muhtaçtır.  Özet olarak; “Ey sevgili! Yaşamak için senin o gamze kılıcına su kadar muhtacım, suya olan ihtiyacım kadar muhtacım (Burada sevgilinin iyi su verilmiş kılıç gibi keskin bakışlarıyla suya olan ihtiyacını gidermek istediğini söylüyor.).

-4-  Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânın sözün İhtiyât ilen içer her kimde olsa yâre su Yaralı gönül senin, ok temrenine benzeyen kirpiklerinin sözünü korka korka söyler.Elbette yarası olan suyu ihtiyatla, çekine çekine içer. Vehm: Kuruntu; boşuna, yersiz korku Dil: Gönül Mecruh: Yaralı Dil-i Mecruh: Yaralı gönül Peykan: Temren, okun ucundaki sivri çelik parça. İhtiyat: Tedbirli olma

Ad aktarması: “Temren” söylenerek okun hepsi kastedilmiştir. Tenasüp (leff ü neşr): Vehm-ihtiyat; dil-i mecruh-yara; peykan Teşbih: Yaralı gönül hasta bir insana benzetilmiştir. Açık istiare: Peykan ile sevgilinin kirpikleri kastedilmiştir.

Şair “peykan” sözcüğünü korkarak söyler Şair “peykan” sözcüğünü korkarak söyler. Çünkü peykan “ok” demektir (Burada mecaz-ı mürsel sanatı vardır.), okun ucunda su verilerek çelikleşmiş başlıktır. Sevgilinin kirpiğinin ok gibi olduğunu düşünmeliyiz. Kaş ise yaydır. Kaşlar çatıldığında yay da gerilmiş olur. Böylece oklar fırlatılmaya hazırdır. Yani kirpikler. Hepsinin ucunda da temren, peykan vardır.  Oklar servi fidanından yapılır. Ucuna da peykan takılır. Her peykan serviye (oka) muhtaçtır. Her servi de peykana. Peykanın iyisi kılıç gibi iyi su verilmiş olanıdır. Bu yüzden gözyaşıyla dolu olan kirpik, su verilmiş peykan gibi algılanır. Sağlamdır. Bu mısrada şair aslında o peykanın gelip kalbine sağlanmasını diler. Böylece aşk acısından zevk alır. Sevgilinin bakışları kalbine saplanan ok gibidir. Bu, aşık için bir hediyedir. Peykan sözcüğünü korkarak söylemesinin bir nedeni de temrenin içindeki sudur. Çelikleşirken verilen su. Su dolu bir peykan yaralı gönle gelirse ona zarar verir. (Eskiden ağır hastalara, yaralılara su verilmezdi. Kuruyan dudaklar su ile ıslatılırdı. Çünkü su verilirse hastanın daha da kötüleşmesinden hatta ölmesinden korkulurdu.) Şair sevgilisinin kirpiklerini (peykanın) adını anarken korkuyor. Peykanın gelmesini istiyor ama ona yaralı gönlünün dayanamayacağını düşünerek korka korka söylüyor. Yaralı hastalara suyun azar azar verildiğini söyleyerek de durumunu açıklamaya çalışıyor.

-5- Suya versün bâğban gülzârı zahmet çekmesün Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gülzâre su Bahçıvan nafile yorulmasın, gül bahçesini sele versin; çünkü gül bahçesini bin kere sulasa senin yüzün gibi bir gül açılmaz. Suya vermek: Sele vermek, mahvolmaya bırakmak. Bağ-bân: Bahçıvan  Gül-zar: Gül bahçesi Tek: Gibi; yalnız Min: Bin

Teşbih: Sevgilinin yüzü güle benzetilmiş. Hüsn-i Talil: Bahçıvanın görevi gül yetiştirmektir. Burada görev olarak değildir. Görevi sevgilinin yüzünün renginde veya şeklinde gül yetiştirmektir. Tevriye: ‘Tek’ kelimesinin hem ‘bir’ anlamı hem de ‘gibi’ anlamı vardır. (Sevgilinin bir tane, benzeri olmayan, eşsiz olması)  Tenasüp: Suya vermek, bağban, gülzar, gül, su 

“Suya vermek” bu beyitte kötü anlamdadır “Suya vermek” bu beyitte kötü anlamdadır. Bahçıvanın bağı suya vermesi o bağın mahvolması demektir. Şair bu beyitte gül mevsimini kastediyor. (Gül mevsimi de Hz. Muhammed’in bulunduğu Asr-ı Saadet’tir.) Hz. Muhammed’in yüzü şeklinin güzelliğiyle güle benzetilmiştir. Hz. Muhammed öldükten sonra bu dünyanın kıymetinin kalmamasını bahçıvanın gül bahçesini suya vermesiyle eş tutuyor. O gül bahçede olmadığı için bahçenin suya verilmesinin bir önemi olmadığını söylüyor. “Hz. Muhammed’in gül yüzü gibi bir gül daha bu dünyada açmaz.” diyor. Hz. Muhammed bir zincirin halkası olarak, son peygamber olarak bu dünyaya geldi. Böylece halka tamamlandı. “Artık bahçıvan bağı suya verse de bir önemi yok.” diyor. Şair burada o gül açmamış olsaydı dünya nasıl bir dünya olurdu diye düşünmemizi istiyor. “Onun ümmetinin mutluluğu ve onsuz yaşamanın üzüntüsünü kıyasladığında bahçeye su verilsin.” diyor (İlk yaratılan nur Hz. Muhammed’e aittir. Peygamberlerin sonuncusu da odur. Yüzünde her zaman peygamberlik nuru bulunur.) Bu beyitteki “teg” sözcüğü iki anlam gelir. Birincisi, yüzün gibi; ikincisi, biricik yani senin gibi bir tek gül açılmaz anlamı.

SOOON