ETİK KÜLTÜRÜN GELİŞTİRİLMESİNDE KAMU-SİVİL TOPLUM İŞBİRLİĞİ PROF. DR. BİLAL ERYILMAZ
DEĞİŞİM VE YÖNETİM 1980’den itibaren kamu yönetimi hem kendi içinde değişmiş ve hem de toplumla ilişkileri yeni bir evreye girmiştir. Buyurgan ve tek taraflı hareket eden, kapalı devre çalışan bir kamu yönetimi anlayışından; toplumla işbirliği yapan, karar süreçlerine sivil toplum kuruluşlarını da katan, şeffaflığı ve hesap verebilirliği güçlendirmeye çalışan bir kamu yönetimi anlayışına doğru geçilmektedir.
SİVİL TOPLUMUN ÖNEMİ Kurumsal, toplumsal ve bireysel değer aşınmalarına ya da etik yozlaşmalara karşı nasıl ortak mücadele edebiliriz? Sivil toplum, Batı’da 1970’li yılların sonundan itibaren büyük bir popülarite kazanmıştır. Bunun temelinde, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerindeki muhalefet hareketleri ve komünist rejimlerin çökmesi, refah devleti politikalarının yoğun eleştiriye uğraması ve yeni sağ politikalarının öne çıkması yatmaktadır.
DEVLET-SİVİL TOPLUM İLİŞKİLERİ Liberaller, “devlet kötüdür”, Sosyal demokratlar, “devlet çözsün” diyorlar. Devlet ve sivil toplum, birbirinin düşmanı kurumlar değildir, aksine toplumsal sorunların çözümü için birbirleriyle işbirliği yapması gereken paydaşlardır.
ORTAKLIK/İŞBİRLİĞİ İLİŞKİSİ Devlet ve sivil toplum, etik konularda birbirine yardımcı olacak şekilde, fakat aynı zamanda diğeri üzerinde kontrol ve denetim işlevi de görecek biçimde bir ortaklık ve işbirliği içinde olmak durumundadır.
SİVİL TOPLUMUN SORUMLULUĞU Toplum, devletten ve yöneticilerden daha fazla etik (karar ve uygulama) talep etmektedir. Devletten daha fazla etik talep etmenin bireysel ve toplumsal yükümlülükleri ve ev ödevleri de söz konusudur. Yozlaşmanın bir tarafı devlet ise, diğer tarafı da toplumdur.
SİVİL TOPLUM VE YOZLAŞMA Sivil toplum, masum bir kavram mıdır? Artan suç oranları, Hırsızlık olayları, kapkaççılık, Töre cinayetleri, kadına yönelik şiddet, Sokak çocukları, Yalan ve sahtekarlık, Yerine getirilmeyen mali yükümlülükler, Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın, Yardımseverliğin ve sosyal duyarlılığın zayıflaması, Günümüze kadar gelen, “devletin malı deniz”, “çaldımsa miri malı çaldım”, “adamını bul halledersin”, “götürüyor ama iş de yapıyor”, “nasıl olsa af gelir”, “böyle gelmiş böyle gider” gibi deyişler veya algılar, toplum ve devlet ilişkilerinde yozlaşmanın bazı resimleridir.
YÖNETİCİLERİN TEMEL GÖREVLERİ Yasaları ve kamu politikası kararlarını sadakatle ve doğru biçimde uygulamak, Yolsuzluk ve yozlaşmayı önlemek, Kamu yararını egemen kılmak.
HESAP VEREBİLİRLİK VE ETİK Hesap verebilirlik, dıştan kişiye yönelik bir denetim sürecini anlatır. Etik ise, kamu yöneticilerinin kendi kendine (öz) hesap verebilirliğidir ya da bir içsel kontroldür. Hayatta en önemli şey, vicdanın rahat olmasıdır. Daha çok hesap verebilirlik, kurumlarda güven kültürünü zayıflatabilir.
KURUMLARIN GÜCÜ Günümüzde artık başarı ya da başarısızlık, bireysel değil, örgütseldir/kurumsaldır. Etik ve Güven de öyle. Etik değerlere bağlı bir organizasyon/kurum kültürü nasıl oluşturabiliriz?
KURUMSAL KÜLTÜR Etik değerlerin egemen olduğu kurumlar, Yozlaşma kültürünün egemen olduğu kurumlar, Her iki özellikleri birlikte bünyesinde barındıran ara kurumlar.
ETİK DEĞERLERİN ZEGEMEN OLDUĞU KURUMLAR Kuruma yeni katılanların etik değerlere uymaları beklenir. Çalışanlar, davranışlarında kamu yararını ön planda tutarlar; hak ve sorumluluklarının bilincindedirler. Güçlü bir sorumluluk duygusu taşırlar, işlerini önemserler, özü ve sözü uyumludur, Pozitif bir bakış açısına sahiptirler; yapıcıdırlar; eleştirileri, kişilere değil, davranışlara ve eylemleredir. Doğru olmayan eylem ve işlemler konusunda otorite ile konuşmaktan çekinmezler. Kurumda dürüstlüğe ve güvene dayalı bir anlayış egemendir.
YOZLAŞMIŞ KURUM KÜLTÜRÜ Etik değerler itibardan düşer; erdem yerine erdemsizlik, dürüstlük yerine dürüst olmayan tutum ve davranışlar öne çıkar. İyi personele itibar edilmez; dürüst olmayan personel üst makamlara ve önemli yerlere gelmeye başlar. Fırsatçı, ilkesiz, kayırmacı, ikiyüzlü, çıkarcı ve bencil ilişkiler önem kazanır. Bireysel kazanç ve başarı her şeyin önüne geçer. İnsanların zayıf tarafları kullanılmaya çalışılır. Kişisel amaçlara ulaşmada etik değerler ayak bağı olarak görülür. Kişisel olarak etik duyarlılığı olan personel, bu konulardaki uğraşısından bir sonuç alamadığı ve yorulduğu, hatta kendi kariyerine zarar verdiği için, kendi içine kapanmayı tercih eder. Dürüstlük, yöneticilerde aranan önemli değer değildir.
ARA KURUM KÜLTÜRÜ Etik ilkeler konusunda kararsız veya ikilemli tutum ve anlayışlar söz konusudur. Genel bir ilkesizlikten ve tutarlı olmayan kurumsal davranışlardan ve politikalardan söz etmek mümkündür. Genel olarak çalışanlar, mevcut kurulu düzeni bozmaz, resmi kurallara asgari ölçüde uyar, biçimselliğe ve formaliteye önem verir. Yanlış olduğunu bildiği halde kurumsal işleyişe karışmaz, güçlüden yanadır; etik temelli tartışmalarda risk almaz, üstlerine formel bağlılıkta kusur etmez, etik ilkelere göre değil, amirinin beklentilerine göre davranır. Kendi başına sorumluluk üstlenmekten kaçınır. Kendinden bekleneni, “ne az, ne de çok” ölçüsünde yerine getirmeye çalışır. Kurumu, maddi ihtiyaçlarının giderildiği yer olarak görür. Üst yöneticilerin etik liderlik rolü ya yoktur veya çok zayıftır.
AHİLİK KÜLTÜRÜ Ahilik ahlak ve davranış kuralları, yüzyıllar boyunca Anadolu halkının milli karakterini belirlemiştir. Anadolu halkında görülen; konukseverlik, güç durumda olanların yardımına koşma, özveri ve dayanışma, imece denilen ortak çalışma, büyüğe saygı, hırsızlıktan, cinsel tacizden ve başkası aleyhinde kötü söz söylemekten dikkatle kaçınma (eline, beline ve diline hâkim olma), yiğitlik ve cömertlik, alçakgönüllülük, hileden uzak durmak, yalan söylememek, hoşgörülü ve iyilik sever olmak gibi özellikler, ahilikle ilgili belgelerde hep telkin edilen örnek insan davranışlarıdır.
ETİK KÜLTÜRÜ GELİŞTİRME POLİTİKALARI Üst yönetimin etik liderlik rolü, Personel ve eğitim politikaları, Etik dışı olayları ortaya çıkarmak ve etik davranış ilkelerini ihlal edenlere karşı uygulanan yaptırımlar.
TEŞEKKÜR EDERİM BİLAL ERYILMAZ