SEVGİ ve KARDEŞLİK
Sevgi ve saygı İnsanın doğasında bulunan temel bir duygudur Sevgi ve saygı İnsanın doğasında bulunan temel bir duygudur. Her şey gibi insan da sevgi ve ilgiye muhtaçtır. İnsanlar, birbirlerine gösterecekleri sevgiyle mutlu olurlar. Sevgi, Allah (c.c.)’ın insanlara verdiği temel duygulardan ve önemli nimetlerden biridir.
Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulmaktadır ; “İman edip de,(Allahın emrine uygun) güzel işler yapanlara gelince, çok merhametli olan ALLAH ,onların gönüllerde bir sevgi yaratır.” (Meryem,19/96)
Evet yaşam sevgi üzerine kurulmuştur…
Sevgi ve saygı hayatı anlamlı kılan , zorlukları çekilir hale getiren bir duygudur.
İnsanlar, birbirlerini sevdikleri toplumlarda mutlu olurlar. Aksi halde birlik ve beraberlik içerisinde yaşayamazlar.
“Müminler ancak kardeştirler; siz de kardeşlerinizin arasını düzeltin.” Hucurat Sûresi, 49/10.
"Zandan sakınınız. Çünkü zan (yersiz itham), sözlerin en yalan olanıdır. Başkalarının konuştuklarını dinlemeyin, ayıplarını araştırmayın, birbirinize karşı öğünüp böbürlenmeyin,
birbirinizi kıskanmayın, kin tutmayın, yüz çevirmeyin. Ey Allah'ın kulları! Allah'ın size emrettiği gibi kardeş olun. (Riyazü’s Salihin,III / 1601)
“İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız. Birbirinizi sevmek için de aranızda selamı yayınız…
Müslüman Müslüman'ın kardeşidir: Ona haksızlık etmez, onu yardımsız bırakmaz, küçük görmez. (Göğsüne işâret ederek) Takvâ buradadır, takvâ buradadır!”
"Kişiye, Müslüman kardeşini hor görmesi kötülük olarak yeter. Müslüman'ın her şeyi, kanı, namusu ve malı Müslüman’a haramdır.”
kalplerinize kıymet verir.” “Şüphesiz ki Allah, sizin bedenlerinize, görünüşünüze ve mallarınıza değil, kalplerinize kıymet verir.”
KARDEŞLİK birkaç anlama gelir: Birincisi, aynı asıldan; yani aynı babadan olan ve aynı anadan ve aynı karından doğan (karındaş olan) kişiler, kardeştir. İkincisi, aynı nesilden (soydan) gelen kişiler birbiriyle kardeştir.
Üçüncüsü, nesillerin kökünün Âdemoğluna dayanması nedeniyle bütün insanlar kökünde aynı ana ve babadandır. Dördüncüsü ise: İman kardeşliği denen bu kardeşlik, bedenlerimizin değil, ruhlarımızın kardeşliğidir. Bu kardeşlik ebedi ve en değerlisidir.
O halde bu hatalı davranışlarımızın nedenleri ve çareleri nelerdir? Ancak çağlar boyu yaşadığımız sürece, mutlu ve güven içinde olmamızın temel öğesi olan KARDEŞLİĞİ zamanla unutuyoruz. Aşağıda gelecek olan nedenlerle kişisel hayatımızda sıkıntılar ve toplumda sosyal sancılar yaşıyoruz. O halde bu hatalı davranışlarımızın nedenleri ve çareleri nelerdir?
Kardeşliği yaralayan hataların en tehlikelileri şunlardır: Nifak:Münafıklık; bozgunculuk Şikak:Kavga etmek, Kin:Gizil düşmanlık, Adâvet: Açıktan düşmanlık
Tarafgirlik:Hatalı olan tarafı desteklemek, İnat:Gerçekleri kabullenmemek, ve Haset:Çekememezlik,
Bu çok tehlikeli davranışlar Hakikatçe:Yani akıl ve mantık açısından, Hikmetçe:yani bilimsel açıdan, İslâmiyet'çe:Kur’ânın hükümleri açısından Kişisel hayatımız,
çok çirkin ve terk edilmesi gereken; çok zararlı bir hastalık, Sosyal ve manevi hayat açısından bakıldığında, çok çirkin ve terk edilmesi gereken; çok zararlı bir hastalık, ve insan kendine zulümdür. Toplumun birlik ve beraberliğini yok eden öldürücü bir zehir gibidir.
1. Hakikatçe:Yani akıl ve mantık açısından bir zulümdür: Çünkü sen, Yüce Yaratanın birçok isim ve sıfatlarının yansıdığı bir mü’minin vücudunda, iman ve İslâmiyet ve komşuluk gibi, dokuz değil, belki yirmi güzel özellikleri varken, sana göre zararlı olan ve hoşuna gitmeyen bir kötü sıfatı yüzünden ona kin ve düşmanca bakmakla, o manevi kıymeti yüksek olan müminin yok olmasını istemen ve bunun için çalışman çok aşağılık bir davranıştır.
İkisi, gerçek anlamda bir arada olamazlar, 2.Hikmetçe:yani bilimsel açıdan zulümdür: Çünkü herkes tarafından bilinir ki, düşmanlık ve sevgi aydınlık ve karanlık gibi birbirine zıttırlar. İkisi, gerçek anlamda bir arada olamazlar, Eğer sevgi kendi sebeplerinin üstünlüğüne göre bir gönülde gerçek anlamda bulunsa, o vakit adâvet mecazî olur, acımak şekline dönüşür.
Evet, mü’min, kardeşini sever ve sevmeli. Fakat fenalığı için yalnız acır. Zorbalıkla değil, belki lütufla;iyilikle onun düzeltmeye çalışır.
3. Şimdi hep beraber düşünelim 3.Şimdi hep beraber düşünelim! mü’min kardeşine kin ve adâvet ne kadar büyük bir zulümdür. Çünkü, âdî, küçük taşlara Kâbe’den daha kıymetli ve daha büyüktür desek, çirkin bir akılsızlık etmiş oluruz. Aynı şekilde, Kâbe hürmetinde olan iman ve İslâmiyet gibi çok İslâmî sıfatlar, sevgi ve beraberliği gerektirdiği hâlde,
mü’mine karşı düşmanlığa neden olan âdî taşlar hükmündeki bazı hataları, iman ve İslâmiyet’e tercih etmek,o derece insafsızlık, akılsızlık ve pek büyük bir zulüm olduğunu, aklımızla anlayabiliriz. Evet, iman birliği, mutlaka gönül birliğini ve toplumsal barışı gerektirir.
Çünkü, iman bilincinin bize bildirdiği Allahın isimleri sayısınca birlik, beraberlik ve kardeşlik bağlarımız vardır. Örneğin, Hepimizin Yaratanımız bir, İbadet etiğimiz Rabbimiz bir, Rızık verenimiz bir, bir, bir…, bine kadar bir, bir...
Hem Peygamberimiz bir, dinimiz bir, kıblemiz bir, bir, bir…, yüze kadar bir, bir. Sonra köyümüz bir, devletimiz bir, memleketimiz bir, ona kadar bir, bir...
4.Bir müminde bulunan câni bir sıfat yüzünden, diğer güzel sıfatlarını yok saymak hükmünde olan adâvet ve kin bağlamak, ne derece sınırsız bir zulüm olduğunu ve özellikle bir mü’minin fena bir sıfatından darılıp, küsüp, o mü’minin akrabasına da düşmanlığını genişletmek çok büyük bir haksızlık olduğunu bilmeliyiz.
Çünkü, gerçek anlamda düşünürsek düşmanlığın sebebi olan hatalı davranışlar,kötülük ve toprak gibi katıdır; bir başkasına geçmez. Sevgi ve Kardeşliğin sebeplerinden olan iyilikler ve muhabbet parıltı gibidir. Yansıma özelliği Vardır.Bu nedenle, “Dostun dostu dosttur” sözü ata sözü gibi, söylenegelmiştir.
5. Kişisel Hayatımız açısından da bir zulümdür 5.Kişisel Hayatımız açısından da bir zulümdür. Bu beşinci durumun anlaşılması için birkaç temel kuralın bilinmesi gerekir: Birincisi:Herkes mesleğinin ve düşüncelerinin gerçek olduğuna inandığı vakit, “Mesleğim / fikrim haktır veya daha güzeldir” demeye hakkın vardır. Fakat “Yalnız hak benim fikrimdir” demeye hakkın yoktur.
İkinci Kural:Herkes için gereklidir ki, “her söylediği gerçek doğru olsun”. Fakat her doğruyu söylemeye herkesin hakkın yoktur. Her söylenen doğru olmalı; fakat her doğruyu her yerde söylemek her zaman doğru değildir.
Üçüncü Kural: Düşmanlık etmek isteyen, kalbindeki düşmanlığı düşmanlık etmeli, onu kaldırmaya çalışmalı. Ayrıca kendine zarar veren nefsindeki kötülük arzusuna ve yanlış isteklerine düşmanlık etmeli; onu ıslahına çalışmalı.
Sonuç olarak düşmanını mağlûp etmek isteyen, onun fenalığına karşı iyilikle karşılık vermeli. Çünkü aynı şekilde fenalıkla karşılık veren, düşmanlığı artırır. Görünürde düşmanı mağlûp bile olsa, gönlünde kin bağlar, düşmanlığı sürekli olur.
Boş sözlerle, çirkin davranışlarla karşılaştıkları zaman, izzet ve şereflerini muhafaza ederek oradan geçip giderler. ” Furkan Sûresi, 25:72
Çünkü mü’min kardeşimizden gelen bir fenalığı bütün bütün ona verip onu mahkûm edemeyiz. Kaderin onda bir payı vardır. Onu çıkarıp, o kader ve kazâ payına karşı kadere razı olmamız gerekir.
Sonra nefis ve şeytanın hissesini de ayırıp, o mümin kardeşimize düşmanlık değil, belki nefsine mağlûp olduğundan, acımalıyız. Belki de pişman olacaktır; beklemeliyiz.
Ayrıca hepimiz kendi nefsimizde görmediğimiz veya görmek istemediğimiz kusurlarımızı görmeli, bir pay da ona vermeliyiz. Son olarak, geride kalan küçük bir paya karşı, en huzurlu ve en çabuk düşmanını mağlûp edecek af ve bağışlama ile ve erdemlilikle karşılık versek, zulümden ve zarardan kurtuluruz.
“Eğer onları affeder, kusurlarına bakmaz ve bağışlarsanız, şüphesiz ki Allah da çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.” Teğabün Sûresi , 64:14
“İki cihanın rahat ve mutluluğunu iki kelime açıklar: SONUÇ: “İki cihanın rahat ve mutluluğunu iki kelime açıklar: Dostlarına karşı cömertçe davranmak ve düşmanlarına karşı barış içinde olmak.”
hayat sevgi üzerine kurulmuştur… Evet hayat sevgi üzerine kurulmuştur…