Tayyar KUZ Araştırma Geliştirme ve Proje Dairesi Başkan ı Engelliler Politikası ve Uygulamanın İzlenme Kapasitesi Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü Tayyar KUZ Araştırma Geliştirme ve Proje Dairesi Başkan ı
Dünyada ve Türkiye’de Engelliler Politikasındaki Temel Değişimler
Son yıllardaki en büyük kazanım 07. 07 Son yıllardaki en büyük kazanım 07.07.2005 tarihinde yasalaşan 5378 sayılı Engelliler Kanunudur.
Özürlüler İdaresi Başkanlığı www.ozida.gov.tr Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü www.eyh.gov.tr Yaygın anlamda engelli kelimesinin kullanılması zihniyet dönüşümünün bir sonucudur.
Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme 30 Mart 2006 yılında Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen Sözleşme engellilik konusunda insan hakları bakış açısının işlerlik kazandığı ve bağlayıcı nitelikte ilk uluslararası temel belgedir. Bir Paradigma Değişimi: Yardım hukuk nesnesi öznesi Sözleşme politikalara ve hizmetlere yön veren referans belgedir. Ülkemiz açısında onaylayarak taraf olduğu bu Sözleşme özürlülük alanındaki tüm çalışmaların dayanağını oluşturmaktadır. Ayrıca bir insan hakları sözleşmesi olması nedeniyle de Anayasanın 90. maddesine göre kanun hükmündedir.
Bu, dünya çapında engelliliğe yönelik anlayışta ve verilen tepkilerde büyük bir değişimi ifade etmektedir.
2006 Engellilerin Haklarına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi EHİS’yi onaylayan devletler bir dizi genel yükümlülüğü de üstlenmiş olmaktadırlar. Bu yükümlülükler uyarınca Taraf Devletler: gerekli mevzuatı çıkaracak ve ilgili idari tedbirleri alacaklardır; doğrudan veya dolaylı olarak ayrımcılığa yol açan kanunları, teamülleri veya uygulamaları değiştirecek veya kaldıracaklardır; engelliliği ilgili bütün politika ve programlara dahil edeceklerdir; EHİS’ye uygun düşmeyen her türlü fiil ve uygulamadan kaçınacaklardır; engelli bireylere yönelik (şahıs, kurum veya özel işletme tarafından) ayrımcılığa karşı bütün uygun tedbirleri alacaklardır.
Genel İlkeler (Madde 3) (a)Kendi seçimlerini yapma özgürlükleri ve bağımsızlıklarını da kapsayacak şekilde, kişilerin insanlık onuru ve bireysel özerkliklerine saygı gösterilmesi, (b)Ayrımcılık yapılmaması, (c)Engellilerin topluma tam ve etkin katılımlarının sağlanması, (d)Farklılıklara saygı gösterilmesi ve engellilerin insan çeşitliliğinin ve insanlığın bir parçası olarak kabul edilmesi, (e)Fırsat eşitliği, (f)Erişilebilirlik, (g)Kadın ve erkek eşitliği, (h)Engelli çocukların gelişim kapasitesine ve kendi kimliklerini koruyabilme haklarına saygı duyulması.
Çünkü… Engelliliğe yönelik yanıtlar geçtiğimiz onyıllarda köklü bir değişim geçirmiştir.
Dünyada engelliliğin bir trajedi olduğunu vurgulayan yakşımlardan uzaklaşılmış, genel olarak dezavantajlı gruplara yaklaşım ve engellilere yaklaşım modern paradigmalar üzerine inşa edilmeye başlanmıştır. Ülkemizdeki bu kurumsal değişimin yanında son dönemde
Eşitlik ön plana çıkmıştır.
Ayrımcılıkla mücadele Toplumsal yaşama tam ve etkin katılım
Engelliliğin temsil ettiği çeşitlilik
Engellilik tanımı medikal anlayıştan sosyal anlayışa geçmiş, bu engelliliğin tanımını da etkilemiş ve genişletmiş, sadece organ kaybına indirgenen sakatlık/özürlülük tanımlarına fonksiyonel sınırlılık ve başkasının yardımına gereksinim duyma durumu da kapsar hale gelmiş, kronik rahatsızlığın da tanımın içerisine girmesiyle engelli tanımı içierisindeki birey sayısı ciddi anlamda artış göstermiştir.
Bu ise kronik rahatsızlıkların da özür tanımı içerisine girmesine yol açmıştır. Ortalama yaşam beklentisinin artması ile yaşlanmaya bağlı yetersizlikler nedeni ile engelli bireyler dünyadaki en büyük dezavantajlı gruplardan biri haline gelmişitir.
Daha yüksek yaygınlık tahminleri 1970--- %10 2010----%15 Dünya Sağlık Araştırması (World Health Survey) 785 milyon (% 15.6) (15 yaş ve üstünde kişiler arasında engellilik ile yaşamak durumunda olan kişi sayısı) Küresel Hastalık Yükü (Global Burden of Disease) çalışması 975 milyon (% 19.2) olarak tahmin etmektedir. Dünya Sağlık Araştırması bu kişiler arasından 110 milyon kişinin (% 2.2) işlevlerini yerine getirme konusunda çok ciddi zorluklar yaşadığını tahmin etmektedir. Bir milyardan fazla insanın veya (2010 dünya nüfus tahminlerine göre) dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 15’inin bir tür engellilik ile yaşadığı tahmin edilmektedir. Bu, Dünya Sağlık Örgütü’nün yaklaşık yüzde 10 olduğunu ileri sürdüğü 1970’lere ait önceki tahminlerden daha yüksektir.
Sosyal alanda karşılaşılan güçlüklerin, olumsuz düşünce, tutum ve davranışların da özürlülüğün etkilerini arttırıp başka bir şeye yani engelliliğe yol açtığı anlaşılmıştır.
Vücut İşlevsellik, Aktivite ve Katılım, Çevresel ve Kişisel Faktörleri dikkate almamak mümkün müdür?
Genişleyen tanımlamanın sonucu… Engelliliğin daha geniş bir anlayışla ele alınması engelli istatistikleri, program geliştirme ve uygulamadan- verilen hizmetlerin etkinliğinin değerlendirilmesine, izlemeye ve maliyet etkinliğinin ölçülmesine kadar tüm politika geliştirme alanlarında kilit rol oynamaya başlamıştır. Geçerli ve güvenilir verilerden yoksun olan bir “politika” potansiyel olarak maliyetlidir ve tahminlere dayalı bir planlama kaynakların ve vaktin boşa harcanmasıdır.
Öte yandan, politika geliştirme sürecinde engellilere dair güvenilir olmayan ya da eksik verilerin varlığı ise bu alanda hiç veri olmamasından daha kötüdür. Ulusal politika için ulusal engelli istatistiklerinin ve güvenilir engellilik veri tabanlarının neden gerekli olduğuna dair bazı özel nedenler şu şekildedir:
Neden Veriye İhtiyaç Duyuyoruz? BM Engelli Hakları Sözleşmesi ve benzeri uluslararası standartlar, bu amaca yönelik programları izlemek ve değerlendirmek için oluşturulmuş veriler olmadan sadece iyi niyetli dileklerden ibarettir. Aynı türden engele sahip olan bireyler arasında bile yaşanılan zorlukların değişkenlik göstermesi, bu alandaki bilgilerin engellere ilişkin durumu ortaya net bir şekilde ortaya koyulmasını gerektirmektedir.
Neden Veriye İhtiyaç Duyuyoruz? Alandaki veriler engelli bireylerin daha geniş toplumsal ihtiyaçlarının belirlenmesi açısından gereklidir. Örneğin istihdamda ve eğitimdeki veriler bizlere destek teknolojileri ve daha geniş kapsamlı politikaların/yasaların oluşturulması gerekliliğini gösterebilir. Örneğin SGK tarafından ödenen malzemeleri
Neden Veriye İhtiyaç Duyuyoruz? Toplam nüfustaki engelli verileri engelli bireyler için ortaya konulan politikaların kalitesinin ve çıktılarının izlenmesi için gereklidir. Özel bir alan olarak, bu veriler engelli bireylerin ulaşım ve iletişim, dini ve toplumsal yaşamına katılım gibi, toplumsal hayatın tüm alanlarında katılımlarının en yüksek düzeye çıkartılması için faydalıdır.
Neden Veriye İhtiyaç Duyuyoruz? Uluslararası karşılaştırılabilir veriler oluşturmak için önemlidir. Son olarak, devlet kurumları tarafından belirlenen ve sunulan, tüm vatandaşlara nihai fayda sağlayacak hizmetlerde maliyet etkinliğinin en yüksek düzeye çıkartılması için gereklidir.
Konunun önemi nedeniyle, istatistik ve veri toplamaya ilişkin düzenleme, Sözleşme’de, 31. maddede yer almıştır.
31. maddede açıkça ifade edildiği üzere, toplanacak veri ve istatistiklerin Sözleşme’nin uygulanması için gerekli politikalar ile bu politikaların uygulama araçlarının tespitini sağlayabilecek nitelikte olması gerekmektedir. Bu nedenle, istatistik ve verilerin ‘ayrıştırılmış’ şekilde toplanması gereklidir.
Örneğin, okullaşamamış engelli çocukların cinsiyetleri, engel türleri, şehirde mi, yoksa kırsalda mı yaşadıkları, bu çocukların okullaştırılması için gerekli tedbirlerin alınmasında yol gösterici veriler olacaktır. Bu veriler hangi tedbirlerin alınması gerektiğini ortaya koyacağı gibi, önceliklerin belirlenmesini de kolaylaştıracaktır. Kısacası veriler, Taraf Devletlerin uygulamaları açısından daha isabetli karar almalarında yardımcı olacaktır.
İstatistik ve veri toplanması bakımından Sözleşme’nin açıkça vurgulamadığı, ancak bu maddede belirtilen amaca ulaşılabilmesi için gerekli bir husus, istatistik ve verilerin yatay ve dikey olarak karşılaştırılabilir şekilde toplanmasıdır. Başka bir ifade ile ile istatistik ve veriler, aynı dönemde engellilerin hak ve özgürlüklerini güvence altına alan mevzuatın ülkenin her yerinde aynı şekilde uygulanıp uygulanmadığını ve yıllar içerisinde uygulama bakımından ne ölçüde ilerleme kaydedildiğini ortaya koyabilmelidir.
İstatistik ve veriler engellilerin hak ve özgürlüklerden yararlanma bakımından karşılaştıkları sorunların mevzuattan mı yoksa idarenin uygulamalarından mı kaynaklandığını da ortaya koymalıdır. Zira, sorunun varlığına işaret eden veriler sorunun kaynağına ilişkin bir bilgi içermiyorsa, çözüm tedbirlerinin geliştirilmesine katkıları yetersiz olacaktır. Yerel yönetimlerin mesleki eğitim kurslarına katılım düşük kaldıysa…
Sözleşme’nin güvence altına aldığı bir hakkı sağlamak için alınan tedbirlerin etkili olup olmadığı, ne ölçüde etkili olduğu ve nasıl daha etkili hale getirilebilecekleri ancak bu şekilde ölçülebilir. Hangi konularda istatistik ve veri toplanması gerektiği konusuna gelince, bunların Sözleşme’nin güvence altına aldığı tüm hak ve özgürlükleri kapsaması gerektiği açıktır.
İstatistik ve veriler özellikle ‘aşamalı olarak yerine getirilecek haklar’ bakımından oldukça önemlidirler. Bu tür haklar bakımından devletin haktan yararlanmayı sürekli olarak iyileştirme yükümlülüğü vardır. Bu iyileştirme hem niteliğe, hem de niceliğe ilişkin olacaktır. Bu nedenle de, hem nitel, hem de nicel veriler toplanmalıdır. Eğitim hakkı bu çerçevede örnek olarak verilebilir. İlköğretimin zorunlu ve ücretsiz olmasına rağmen, dünyanın hemen hiçbir ülkesinde %100 okullaşma sağlanamamıştır. Engelli bireylerin okullaştırılmasına yönelik olarak sürekli yeni tedbirler alınacak ve sürekli olarak istatistik ve veri toplanacaktır. Bu istatistik ve veriler en azından aşağıdakileri içermelidir:
İlköğretim çağındaki toplam engelli çocuk sayısı ile okula kayıtlı engelli çocuk sayısını; İlköğretime kayıtlı olmayan engelli çocukların cinsiyetlerini, engel türlerini, şehir de mi kırsalda mı yaşadıklarını; İlköğretime kayıtlı olan engelli öğrencilerden kaçının okula devam etmediğini ve bunun nedenlerini; İlköğretime devam eden öğrencilerden kaçının ilköğretim diploması alabildiğini; İlköğretim diploması alan engelli çocuklardan kaçının ortaöğretime katıldığını; katılmayanların neden katılmadıklarını.
HEDEF: İçermeci toplum Sözleşme, engellilerin tüm kamusal alanlardan ve kamuya sunulmuş tüm hizmetlerden (burada sadece kamu hizmetleri değil, özel sektör tarafından da kamuya açık olarak sunulan tüm hizmetler kastedilmektedir) herkesle birlikte yararlanmasını öngörmek suretiyle, uzun zamandır hüküm süren entegrasyon yaklaşımının terk edildiğinin altına çizmiştir.
Entegrasyon yaklaşımı, engelli bireyin topluma uygun veya uyumlu hale getirilmesi gereğini ifade ederken; içermeci toplum yaklaşımı engelli bireyi farklılıklarıyla kabul etmeye hazır olan, bu amaçla toplumsal yaşamın yürütüldüğü yerleri ve yürütülüş tarzını engelli bireyleri de kapsayacak şekilde tasarlayan bir yaklaşımı ifade etmektedir.
Örneğin, eğitim alanında, farklı özellik ve gereksinimlere sahip olan özürlü bireylerin öğrenme gereksinimlerinin karşılanabilmesi için özel programlara, yöntem ve tekniklere, araç gereç ve uygun fiziksel düzenlemeleri içeren ortamlara ve insan kaynağına ihtiyaç duyduğu herkes tarafından bilinmektedir. Öğrenme ihtiyacının karşılanabilmesi, çağdaş eğitimin sağlanabilmesi için tüm bu düzenlemelerin yerine getirilmesi gerekmektedir. Peki kaç engelli öğrenci için, hangi yeti yitimine sahip öğrenci için ve hangi düzenlemeler?
Özel gereksinimleri olan engelli öğrencinin başvurduğu andan itibaren özel gereksinimleri? Sağladığımız hizmetlere ilişkin ihtiyaçlarına yönelik istatistik tutuyormuyuz? En fazla veri sağlayan kurumlar İŞKUR, DPB, Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri, bakın MEB diyemiyorum, OSYM, YOK, çok sınırlı olarak Maliye. MEB da en büyük veri kaynağı Özel Eğitim ve Rehberlik. Peki özel gereksinimi olan engelli bireye sadece Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri kapsamında mı? Mesleki ve Teknik Eğitim veya Temel Eğitim Genel Müdürlüğü?
Birleşmiş Milletler insan hakları denetim mekanizmaları ‘aşamalı olarak yerine getirilecek haklar’ bakımından devletlerin yükümlülüklerini yerine getirip getirmediklerinin izlenmesi konusunda önemli bir aşama kaydetmiş ve çoğu mekanizma ‘göstergeler’ geliştirmiştir. Bu göstergeler sadece uluslararası denetim bakımından değil, devletlerin özdenetimi bakımından da son derece önemlidir. Birleşmiş Milletler sistemini etkili şekilde kullanan sivil toplum örgütleri de göstergeleri yaygın olarak kullanmaktadır.
Sözleşmenin sağlayacağı somut kazanımlar Özürlülük konusundaki politika ve uygulamaların Sözleşmede öngörülen bütüncül yaklaşımla yeniden gözden geçirilmesini ve var olan boşlukların tespit edilmesini sağlamıştır, özürlülüğe ilişkin göstergelerin ve ayrıştırılmış verilerin eksikliğini göstermiş ve esasında bu izleme için göstergeler oluşturmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur, özürlülüğe yönelik geleneksel bakış açısının kurumların politika ve uygulamalarında halen yaygın bakış açısı olduğunu ve bir dönüşüm çabasına ihtiyaç olduğunu göstermiştir.
Özet olarak, Sözleşme, topyekûn bir toplumsal dönüşüm hedefleyen, bütüncül bir yol haritasıdır. Bu dönüşümün sağlanması için ise; kamu, sivil toplum ve insan hakları kurumları başta olmak üzere tüm tarafların güçlü bir işbirliği kurması olmazsa olmazdır. Engellilik konusundaki vizyonumuzun ve ulaşmayı hedeflediğimiz noktanın olmazsa olmazı toplumsal farkındalığın artırılması, zihinsel dönüşümünün sağlanması olması gerekmektedir.
Çünkü… Engelliliğe yönelik yanıtlar geçtiğimiz onyıllarda köklü bir değişim geçirmiştir. Çevresel zorlaştırıcıların ve ayrımcılığın engellilikteki rolü artık gayet iyi anlaşılmıştır.
ÜLKEMİZDE ENGELLİLİĞE İLİŞKİN VERİLER Türkiye Özürlüler Araştırması (2002) Ortopedik, görme, işitme, dil ve konuşma ile zihinsel özürlü olanların oranı 2,58 (1.950.000) iken süreğen hastalığa sahip olanların oranı 9,70 dir.(7.300.000) 2012
Nüfus Konut Araştırması (2011)