APO'YU TÜRKİYE'YE PAKETLEMELERİNİN NEDENİ ŞİMDİ ANLAŞILDI MI ?
Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan, CIA / MOSSAD tarafından düzenlenen bir operasyonla yakalanıp TÜRKİYE'ye teslim edildikten sonra o dönemin Başbakanı Bülent ECEVİT şöyle diyordu : - Apo'yu neden verdiler, hâlâ anlayamadım.
Gerçek sebebi, aslında kimse anlayamamıştı. Televizyon ekranlarına çıkan 'uzmanlığı' kendinden menkul bazı kişiler, Sam Amca'nın bu teslimat ile 'stratejik ortaklığın' gereğini yerine getirdiğini, iyilik yaptığını ifade etmişlerdi. Aradan, tam 8 yıl geçtikten sonra, 'gerçek niyet' yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Apo'nun teslimatı, aslında Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında ileriye yönelik olarak uygulamaya sokulan planın bir parçasıydı.
İslam dünyasına karşı başlattıkları yeni Haçlı seferi için, bölgede 'müttefik' olarak Kürtler'i seçen AMERİKA ve 'stratejik ortağı' İSRAİL, bölücü örgütün başındaki kişiye pek fazla güvenmiyorlardı. Apo'yu paketleyip TÜRKİYE'ye teslim ederek, Celal Talabani'yi de IRAK'a Cumhurbaşkanı yaparak, Mesut Barzani'nin önünü açtılar. PKK'yı da 'dolaylı' yoldan ona bağladılar. Terör örgütünün başı artık İmralı'da yatan Apo değil, Irak‘ın kuzeyinde 'bağımsızlık' ilan etmek için gün sayan Barzani'dir.
Peki, AMERİKA ve İSRAİL, neden Barzani ailesi üzerine oynuyor ? Çünkü, Yahudilerin Osmanlı İmparatorluğu'nun borçlarını ödeme karşılığında Abdülhamit'ten FİLİSTİN topraklarını istediği dönemde, Kürtçülük fitilini ilk ateşleyen, RUSYA'dan yardım alıp, Ermeni çeteler ile birlikte hareket eden Barzani ailesidir.
Aslen 'Yahudi' olan Barzani ailesi, ‘İslam’ı kullanarak bölgede nüfuz sağlamaya çalışıyor. IRAK‘ın kuzeyinde temelleri atılan fiili oluşum, gerçekte bir 'Yahudi-Kürt' devletidir.
Kim ne derse dersin, Barzani artık kapısında kuyruk salladığı AMERİKA ve İSRAİL'den aldığı güç sayesinde TÜRKİYE, İRAN ve SURİYE'de bölücü emellerini 'din maskeli 'siyaset' aracılığı ile gerçekleştirmeye çalışan ırkçıların da 'doğrudan işaret aldıkları' bir lider konumuna gelmiştir.
Bu yüzden, bulduğu her fırsatta bölgedeki 50 milyon Kürt‘ün varlığından söz edip, TÜRKİYE'deki seçimlere doğrudan müdahale de bulunabiliyor. Bu yüzden, TÜRKİYE'ye sürekli meydan okuyup, "Eğer Kerkük'e müdahale ederseniz, biz de DİYARBAKIR'a müdahale ederiz" diye efelenebiliyor. Bu yüzden, "Kürtler haklarına kavuşmalıdır. ANKARA, eğer Kürt sorununa çözüm bulmak istiyorsa, benimle masaya oturmalı" çağrısında bulunabiliyor.
Olup bitenleri hâlâ anlamamakta ısrar eden bazı gafiller ise sürekli şu tezi işleyip duruyorlar : - Amerika, bir gün nasıl olsa oradan gidecek. Hayır, AMERİKA, küresel hakimiyetini devam ettirmek istiyorsa eğer, oradan asla gitmeyecek. Bir süre sonra 'terör örgütünü' ve 'TÜRKİYE tehdidini‘ bahane edip Irak'taki birliklerini kuzeye kaydıracak, orayı operasyonlarında kullanacağı bir 'tabii üs' haline getirecek.
KERKUK‘ü 'düzmece' bir referandum ile kuzeydeki fiili oluşuma bağladıktan sonra, kukla 'Yahudi-Kürt Devleti'nin bağımsızlık ilan etmesi için düğmeye basacak. Zaten şimdiden bir 'ekonomik çekim merkezi' haline gelen kukla devlet, Kerkük petrollerinden aldığı pay sayesinde kısa zamanda güçlenecek. Sözde 'anayasasında‘ yazıldığı gibi, bölgede 'yayılmacı' bir politika izleyerek, TÜRKİYE, İRAN VE SURİYE'de yaşayan Kürtleri toplu isyan için harekete geçirecek.
‘Özerkliğe' kavuşan parçalar, kukla devlet ile birleştirilerek 'Birleşik Kürdistan' kurulacak. Nihayet Nil ve Fırat arasında kalan bölge, 'Büyük İsrail' ile birleştirilecek. 22 ülkenin sınırlarını değiştirmeyi amaçlayan Büyük Ortadoğu Projesi'nin temel hedefi budur.
Bu planı görmemek için kör olmak gerekir. Mesele 'Güneydoğu' meselesi değildir. Türk milleti, Anadolu'da kalmak istiyorsa eğer, er geç ama bir gün mutlaka Amerika ve İsrail ile nihai hesaplaşmaya girmek zorundadır. Barzani, Talabani sadece piyondur.