SOSYAL-KİŞİLİK GELİŞİMİ RPDA 213 Yonca Aybay
SOSYAL-KİŞİLİK GELİŞİMİ RPDA 213 Yonca Aybay
SOSYAL GELİŞİM Ergenlik Dönemi evden kopma ve topluma açılma çağıdır. Ana babaların öğütlerinden,eleştirilerinden ve karışmalarından usanan ergen kendini dışarı atar. Çünkü soluk alabildiği özgür davranabildiği tek yer evin dışıdır.
Arkadaşlık Evle bağları gevşeyen genç kendini boşlukta bulur, kendi gibi aynı kaygıları paylaşan, benzer bocalamayı yaşayan yaşıtlarına katılır. Evinde anlaşılmadığını, değer verilmediğini, çocuk gözüyle bakıldığını sanan genç için arkadaş grubu bir kurtuluş, bir sığınaktır.
Arkadaşlık erken çocuklukta başlayan bir ilişkidir. İlkokul yıllarında arkadaş edinemeyen bir gencin ergenlikte birden bir arkadaş grubuna katılması pek olanaklı değildir. Arkadaşlık kurabilme ne kadar erken başlarsa o kadar erken gelişen bir yetenektir.
Arkadaşsızlık sonucu ortaya çıkan yalnızlık duygusu aile sevgisi ile giderilebilir mi?
En sağlıklı bir ailenin bile çocuğa veremiyeceği tek şey arkadaşlıktır. Aile ancak çocuğa uygun oyun ve arkadaşlık ortamı yaratarak yardımı olabilir. Arkadaşsızlığın yarattığı yalnızlık ve eksiklik duygusunu aile sevgisi gideremez.
Ergenin sıkı arkadaşlık kurmadan topluma açılması düşünülemez. Bu bakımdan arkadaşlık ilişkileri toplumsal ilişkilere öncülük eder. Arkadaşlarca beğenilmek, aranmak, benimsenmek, benlik saygısının önemli bir koşuludur.
Ergen bu ilişkilere girerek, zekasıyla, spor ve sanat yetenekleriyle kendini kanıtlar. Bireyin belli bir alanda becerisinin olması onun grupta daha kolay benimsenmesine, sivrilmesine yol açabilir. Yardımlaşarak, paylaşarak, duygusal alışverişe girerek, dostluk bağları kurar, kendi yeteneğini sınar ve geliştirir,
Arkadaşlar gence kendi kişiliğini yansıtan ayna yerine geçer, kendini tanır ve tanıtır. Toplumsal becerilerini geliştirir, insanlarla geçinmeyi öğrenir, işbirliğine girer.
Arkadaş grubuna giren ergen artık hem tek başına bir birey hem de topluluğun eşit bir üyesidir. Böylelikle erişkin dünyasına adım atmaktadır. Arkadaşlık kurabilmek ve sürdürebilmek başlıbaşına ruh sağlığının bir ölçüsüdür.
Kız-erkek arkadaşlığına girebilmek için, ergenlik öncesinde kendi cinsinden yaşıtlarıyla arkadaşlık kurabilmek gerekir.
Gencin zeka seviyesi, Okul başarısı Fiziksel görünüşü Yetenekleri Duygusal olgunluğu da akranlarınca kabul edilme-benimsenme derecesini etkilemektedir.
Sautrock’a (1993) göre çocuklukta arkadaşları ile ilişkileri kısıtlanmış, yetişkinlerle olan temaslarında horlanmış bir çocuk, bunun etkilerini ergenlik ve yetişkinlik döneminde de taşır.
Yaşıtları ile eşitlik ilkesine dayalı sosyal ilişki kurmakta başarılı olamayan gençler arkadaşlarınca kabul göremezler. Bu gençler güvensiz, kızgın ve küskün olabilirler.
Arkadaş grubunca itilme yada dışlanma, genci fazlasıyla üzer. Oysa grup tarafından kabul görme, benimsenme, gencin kendine olan güvenini pekiştirir. Arkadaşları arasında duygu ve düşüncelerini rahatça dile getirebilir, başkalarının etkisinde daha az kalabilir.
Arkadaşlarınca yeterince benimsenmeyen ve kendine güvenleri yeterince gelişmemiş ergenler, daha kolaylıkla grubun etkisinde kalabilirler. Genel bir kural olarak, gencin ailesi ile çatışması büyüdükçe, arkadaş kümesinin ayartıcı etkisine kapılma olasılığı artar.
Başka bir deyişle, anababasına baş kaldıran, onların uydusu olmaktan kurtulmaya çalışan genç, arkadaş grubunun uydusu olup çıkar. Kendi kişiliğini evde kanıtlamaya çalışırken grup içinde aşırı uyuşumcu (konformist) olabilir.
Gruplar Gruplar insanların biraraya gelişlerindeki amaçlar, birarada kalış süreleri ve grup üyelerinin birbirlerini tanıma dereceleri gibi etmenler bakımından farklılıklar gösterebilirler.
Gruplar Grupları bir arada tutan güç farklı derecelerde olabilir. Grubun bütünlüğünü arttıran nedenler arasında grubun birarada geçirdiği süre önde gelir. Bu süre arttıkça: * üyeler birbirlerini daha kolay tanır * tanıma düzeyi arttıkça bütünlük-beraberlik duygusu pekişir
Gruplar Bir grubun üyelerini tehdit eden bir dış tehlike, gruptakileri bu tehlikeye karşı birleştirir. Grup liderleri de grubun bütünlüğünü etkiler. Liderlerin eşitlikçi ve demokratik davranmasının grubun bütünlüğünü arttırdığı gözlenmiştir.
Gruplar Gruptan bireylere mesaj: BİZİM GİBİ OL! * BİZ duygusu * BAŞKALARI Gruplar arası zıtlaşma - çatışma
Yalnızlık Ergen sosyal ilişkiler kurma olgunluğuna erişememiş, sosyal grup içinde yer almıyor Yalnızlık Benlik değeri de yalnızlık duygusunu etkileyebilir. Ana-baba ile olumsuz ilişki içinde olmak ve ailede ölüm de yalnızlık hissi doğurabilir.
Duygusal Yalıtım ve Sosyal Yalıtım nedir?
Sautrock’a göre yalnızlık: Duygusal yalıtım: yakın ilişki kuracak karşı cinsten birinin yokluğu Sosyal yalıtım: bir arkadaş grubunda yer alamama
Okul ve Ergen Okul: * Yeni bilgiler öğrenilen yer * İnsan ilişkileri ile ilgili becerilerin geliştirileceği ‘sosyalleşme’ ortamı
Öğrenciler okulda arkadaşları tarafından onaylanan davranışları benimser ve tekrarlar.
Gençlerin önde gelen sorun alanları 2004 Maltepe Üniversitesi Hizmetiçi Eğitim Semineri (400 rehber uzman) Gençlerin önde gelen sorun alanları: Ailenin baskıcı ve otoriter yaklaşımı, Okul yönetimi ve öğretmenlerin katı ve otoriter tutumu,
Öğretmenlerin ezberci ve katı kurallara bağlı yaklaşımları, Öğretmenlerin ilgisiz, bıkkın, zaman zaman sert ve anlayışsız olmaları, Öğretmenlerin öğrencilere değer vermemeleri ve onların dünyasına inmemeleri
Öğretmenlerin öğrencileri aşağılaması Öğretmenlerin öğrencileri sadece söylenenleri yerine getirecek, ders çalışacak birer robot olarak görmeleri
Gençlerin diğer temel sorunları: Anlaşılamamak Önemsenmemek Özgüven eksikliği Gelecek kaygısı
Ergenin sosyal gelişimi ile ilgili ihtiyaçları ve kaygıları nelerdir?
Bir grubun üyesi olabilme Grup tarafından benimsenme Konusmak/çene çalmak bu çağda önemli bir davranış biçimidir. 15-20 yaş arasındakiler farklı mekanlarda bir araya gelip saatlerce konuşurlar Konusma konuları: karşı cins, spor
ERGENLİKTE KİŞİLİK GELİŞİMİ Kişilik nasıl tanımlanabilir?
Waller Stein (1981): Kişilik, bireyin sosyal ve psikolojik tepkilerinin tümüne verilen bir isimdir. Kulaksızoğlu: İnsanın tüm özelliklerini içeren geniş kapsamlı bir kavramdır. Karakter, mizaç(huy), benlik ve kimlik gibi kavramlar da kişilikle ilgili olarak kullanılır.
Karakter:Kişiliğin ahlaki yönü, Benlik: Bireyin kendisi ile ilgili algılamaları ve değerlendirmeleri Mizaç: Kişiliğin duygusal yönünü açıklar.
Kimlik: birinin, belirli bir kimse olmasını sağlayan şartların bütünüdür. Ergenin kimliği çocukluktan itibaren yavaş yavaş gelişir.
Ergenlik kimlik geliştirmede önemli bir dönemdir ve ergen Ben kimim? Hangi davranış doğru? Nasıl davranmalıyım? Sorularına cevap arar.
Ergenlerin değer yargıları ve ahlaki standartları *Anne babasının, *Akranlarının ve Etraflarındaki yetişkinlerin değer yargıları ve ahlaki standartlarından etkilenir.
Ergenler çevrelerindeki insanların benzer görüşlerinin bir bileşimini yapmaya çalışırlar.
Eğer ergenin dünya görüşü ve değerleri akranlarından ve etrafındaki diğer önemli kişilerinkinden bariz bir biçimde farklılaşıyorsa o zaman ergen bir rol ve kimlik karmaşası ile karşı karşıyadır diyebiliriz.
Aile ve toplumun değer yargılarını benimsemek istemeyenler, uzun bir kimlik karışıklığı döneminden geçerek kendilerini bulmakta güçlük çekerler.
Kimlik karmaşası Erikson’un
Eriksonun Psikososyal Gelişimi Dönemleri (1968) Güvene karşı güvensizlik-bebeklik 0-1 Özerkliğe karşı utanç ve kuşku-Küçük çocukluk 1-2 Girişkenliğe karşı suçluluk-İlk çocukluk 2-6 yaş Çalışkanlığa karşı aşağılık duygusu-orta çocukluk 7-12
Kimliğe karşı Rol Karışıklığı- Ergenlik Yakınlığa Karşı Yalıtılmışlık-Genç Yetişkinlik Üretkenliğe karşı durgunluk-Orta Yetişkinlik Bütünlüğe karşı umutsuzluk-İleri yetişkinlik
Kimlik karışıklığı Erikson’un kullandığı bir deyimdir. Ergenliğe girişle birlikte ya kimlikle ya da rol karışıklığı ile sonuçlanacak bir dizi kararın alınması gerektiği varsayımını geliştirmiştir.
Çocukluğunda sağlıklı psikolojik ve cinsel özdeşimler kuramamış bir kısım ergen yeni kimliğini oluşturma sürecinde kendi gerçek kimliğinin ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir.
Eriksona göre ergenler yeni kimlik oluşturma sürecinde başkalarının gözündeki kendisi ile kendi gözündeki kendisini karşılaştırır.
Başkalarını gözündeki kendisi ile kendi gözündeki kendisi arasındaki bağdaşmazlık onda bir kimlik bunalımına neden olabilir. Çocukluklarında ana babalarıyla olumlu ilişkiler kuranlar bu süreci sağlıklı atlatabilirler.
Doğru kararları alan ergenler deneyimlerini açıkça tanımlanmış bir kimlikle bütünleştirebilirler. Doğru kararları almayanlar ise geliştirilecek yeni kimliklerle ve oynanacak rollerle ilgili sorularla bunalacaklardır.
Ergen özellikle cinsel kimliğinin psikolojik olarak kabulü sürecinde kendi insel kimliğine yönelik kuşkular taşıyorsa, bu onda karmaşaya neden olabilir.
Mussen’e göre (1973) Kimliğimizin oluşması çok sayıda değişkenin etkisine bağlı olarak gerçekleşir. 1-Doğuştan getirdiğimiz genetik ve biyolojik etkenler çevre etkenlerini de üç alt başlıkta inceleyebiliriz.
2-Bireyin içinde yetiştiği ve yaşadığı kültürel etkenler 3-Bireyin içinde bulunduğu sosyal sınıfa bağlı etkenler 4-İçinde yaşanılan psikolojik ortama bağlı etkenler
Kişilik Gelişiminde Psikolojik Etkenler Crow ve Crow(1956)’a göre psikolojik temelli ihtiyaç ve isteklerin dışa vurulması ergenden ergene değişebilir. Ergenin kişiliğini şekillendiren belli başlı istekler:
1-Büyüme, gelişme ve kuvvetlenme isteği 2-İlerleme, olgunlaşma ve değişme isteği 3-Bireysel bağımsızlık elde etme isteği, 4-Başarma ve güven kazanma isteği,
Beğenilme ve güven kazanma isteği Olumlu sosyal ilişkiler kurma isteği Mutlu olma isteği Bu arzu ve istekler, ergenin geliştirmekte olduğu BENLİK kavramı ile de yakından ilgilidir.
BENLİK KAVRAMI Bireyin kendini algılamasına ve değerlendirmesine ilişkin geliştirdiği görüşler olarak tanımlanabilir. Benlik kavramı ergenin kim olduğuna ilişkin düşüncelerinin ve kendi hakkındaki değerlendirmelerinin tümüdür.
Bireyin kendi hakkındaki değerlendirmeleri gerçek benliğini oluşturur. Ergenlik döneminde kişi kendine -Ben kimim? -Ne olmak istiyorum? -Nasıl davranmalıyım? -Hangi yaşama biçimi doğru? Sorularını yöneltir.
Verdiği cevaplar doğrultusunda da bireyin Dünya görüşü İyilik ve doğruluk anlayışı Dini inancı ve Değerleri biçimlenmeye başlar.
Fenomenolojik Benlik Kuramı (C.Rogers ) Her birey kendisinin merkez olduğu bir evrende yaşar. Herkesi etkileyen kesin gerçekler yoktur. Bireylerin kendine özgü gerçek olguları vardır. Bireyler çevrelerini nasıl algılıyorlar ise ona göre davranırlar.
Algılanan çevre birey için gerçek çevredir Algılanan çevre birey için gerçek çevredir. Herkes için gerçek ’’kendine özgüdür.’’ Bireylerin birbirinden farklı tepkiler göstermeleri çevrelerini farklı olarak algılamaları ve farklı yorumlamaları farklı kişilik ve benlik sahibi olmalarındandır.
Özoğlu’na göre (1976) Benlik Kavramı Bireyin algıladığı benliği, başkalarının gözündeki benliği, ve gelecekte olmak istediği ideal benliği olmak üzere üç ayrı biçimde düşünülmelidir.
Bireyler benlik kavramları doğrultusunda davrandıklarında kendilerini güvenli ve yeterli hissederler Davranışları kendilerine verdikleri rolden farklı olduğunda, istekleri dışında davranmaya zorlandıklarında rahatsız olurlar, kendilerine olan güvenleri zedelenir.
Bireylerin benlik kavramları öğrenmeler ve çevre ile ilişki kurma yolu ile oluşur. Öğrenmeler ve olgunlaşma sonucu değişip gelişebilir. Ergenin nasıl bir insan olmak istediğine dair bir öngörüsü vardır.
Ergenin geleceğe yönelik istekleri -Iyi bir eğitim almak, Arzu ettiği mesleğe girmek Değer verilen birisi olmak şeklinde sıralanabilir. Ergenler bu istekleri gerçekleştirdiğinde ideal benliğini oluşturur.
ERGENLERDE DUYGULARIN GELİŞİMİ Duygu ve heyecan ruhsal değişimler için kullanılan kelimelerdır. Duygularla ilgili gelişme doğumdan itibaren hayat boyu devam eder. Yaşamın değişik dönemlerinde bireylerin duygusal tepki biçimleri, duyguyu doğuran olaylar, ve duygusal durumlardaki değişiklikler farklılık gösterir.
Duygu Yoğunluğu daha az olan ruh halleridir. Örn:Sevme, beğenme, mutlu olma, gurur duyma, hoşlanma, kıskanma, alınma, gücenme
HEYECAN Kısa süreli ve yoğun olan ve genellikle denetlenemeyen duygusal tepkilere denir. Örn: Korkma, dehşete düşme, öfkelenme, ürkme, irkilme, coşku duyma, aşırı sevinme, hayrete düşme
Ergen Duygularının Genel Özellikleri Çocukluk dönemi ile ergenlik dönemi arasında duygusal yönden en belirgin fark nedir?
Çocuklar öfke sevinç ve kızgınlık gibi duygularını daha açık davranışlarla ve anında ifade edebilir. Ergenlerde ise bu duygular daha fazla gizlenir ve maskelenir.
Ergenlikte genel olarak kızların erkeklerden daha önce duygusal olgunluğa ulaştıkları söylenebilir. Aynı yaştaki kızlar daha heyecan dengesine sahip ve duygularını kontrol etme bakımından daha olgundur.
Duyguların yoğunluğunda artış Ergenliğin başında büyümenin hızlı oluşu, biyolojik-cinsel değişmeye eşlik eden hormonsal salgılar buluğ çağı ve onu izleyen yıllarda ergenin hem duygularında hem de davranış ve tutumlarında belirgin farklılıklar sergilemesine neden olur.
Ergenlikle birlikte, üzüntü, sevinç, öfke, korku gibi duyguların ifadesinde bir yoğunluk göze çarpar.
Artan çoşku hali ve yoğun duygular, ergende bunları dışa vurma ve ifade etme ihtiyacını doğurur.
Olumsuz duygular el kol hareketleri, yüz ifadeleri ve bağırma gibi sessiz ya da sesli davranışlarla dışa vurulur,
Heyecan, coşku ve karşı cinse yönelik duygular, şiirler, öyküler ya da hatıra defterlerinin satırlarında kağıda yansıtılır.
Duygularda İstikrarsızlık Ergenin duygusal tepkileri düzensizdir. Aynı olaya bir gün ara ile gösterdiği tepki farklı olabilir. Neşeli ve mutlu iken birden duygusal durumu değişebilir.
Aşık olma Karşı cinse yönelik ilgiler buluğ öncesinden başlar. Ergenlikteki cinsel içerikli beğenme ve beğenilme arzusu bireye heyecan veren bir duygudur. Önceleri grupta bir arada olma isteği sonraları karşı cinsten belirli bireylere yönelmiş romantik duygulara dönüşür.
Saf bir sevgi taşıyan gençlik aşklarında duygular bazen karşı tarafa iletilmeden kalır. Ergen çocukluktaki her iki cinse yönelik sosyal ilişkilerin yoğunluğuna ve kız-erkek ilişkisinin aile ve kültürel çevre tarafından karşılanışına bağlı olarak karşı cinsle kuracağı ilişki biçimini belirler.
Mahcubiyet ve Çekingenlik Çıplak görünmekten utanma ve mahçup olma buluğ öncesinde başlar ve ergenlikte de devam eder. Anne-babası tarafından baskıcı bir şekilde yetiştirilmiş çocuklarda çekingenlik ve mahçubiyet kalıcı bir özellik olarak devam eder.
Aşırı Hayal Kurma Biyolojik-cinsel gelişme, duygululuktaki artış ve zihinsel gelişme nedeni ile ergenin aklından geçenler ve bunların yoğunluğu ve niteliği değişir.
Ergen hayal kurma yolu ile arzularını düşüncelerine yansıtır. Hayal etme yaratıcı düşünceyi besleyen en önemli itici güçtür.
Gündüz rüyaları Ergenin gerçekleştiremediği istekleri sanki olmuş gibi hayal ediliyorsa, o zaman hayal etme ergenler için bir sığınma ve telafi etme aracı haline gelebilir.