SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI (1896 - 1901) (EDEBİYAT-I CEDİDE)
Genel Özellikleri: Recaizade Mahmut Ekrem'in önderliğinde çıkan "Servet-i Fünun" dergisi çevresinde toplanmış sanatçıların oluşturduğu kısa süren, ama ses getiren bir sanat ortamı sağlamıştır. Çağdaş Fransız edebiyatı ölçü alınmıştır. İzlenen akımın ve baskı ortamının etkisiyle "sanat için sanat" ilkesine bağlı kalınmıştır. Günlük basit sorunlar, bireysel beklentiler, düş kırıklıkları dile getirilmiştir. Şiirde aruz ölçüsü kullanılmış; sone, terza-rima, serbest müstezat edebiyata girmiştir. Şiir, düzyazıya yaklaştırılmış, "kulak için uyak" görüşü benimsenmiştir.
Şiirde parnasizm, sembolizm; öykü ve romanda realizm, natüralizm etkili olmuştur. Batı hayranlığı, laik dünya görüşünü benimsetmiş; dindışı konulara el atılmıştır. Romanda, teknik olarak Batı'ya yaklaşılmıştır. İzlenen akımın ve "sanat sanat içindir" anlayışının etkisiyle dil ağırlaşmıştır. Romanlarda olaylar genellikle kentte (İstanbul'da) geçer. Tiyatro türünde belirgin bir gerileme görülmüştür.
TEVFİK FİKRET (1867-1915)
Servet-i Fünun edebiyatının en önemli şairidir. Aruzu Türkçeye en iyi uygulayan şairlerden biridir. Şiiri düzyazıya yaklaştırmıştır. Türk edebiyatında parnasizmin en önemli temsilcisidir. "Sis" şiiriyle sonraki kuşakları da etkilemiştir. İlk döneminde "sanat için sanat" anlayışıyla yazdığı şiirlerinde dili ağırdır.
Servet-i Fünun dergisinden sonra, "toplum için sanat" yapmıştır. Çocuklar için yazdığı şiirlerinde hece ölçüsü kullanmıştır (Şermin). YAPITLARI: Rübab-ı Şikeste, Haluk'un Deften, Şermin (hece ile) Rübabın Cevabı, Tarih-i Kadim, Doksan Beşe Doğru...(şiir).
CENAP SAHABETTİN (1870 - 1934)
Fransız şairlerinden etkilenmiştir. Hem şiir hem düzyazı türünde ürün vermiştir. Sembolizmin en önemli temsilcilerindendir. Aşk ve doğa, şiirlerinde önemli yer tutar. Aruz ölçüsünü kullanmıştır. Şiirdeki başarısı düzyazı ürünlerinde de görülebilir. YAPITLARI: Şiirleri ölümünden sonra derlenmiştir. Hac Yolunda, Suriye Mektupları, Avrupa Mektupları (gezi); Körebe, Yalan (tiyatro); Evrak-ı Eyyam (makale); Nesr-i Harb, Nesr-i Sulh ve Tiryaki Sözleri (düzyazılar, özdeyişler).
HALIT ZİYA UŞAKLIGİL (1866 - 1945)
Servet-i Fünun edebiyatının en büyük yazarıdır. Gözleme önem vermiştir. Sanatlı bir üslubu vardır. Modern Türk romanının temelini atmış, romanı teknik olarak Batı'ya yaklaştırmıştır. Realizmin ilkelerine bağlı kalmıştır, bu nedenle betimlemelere yer vermiştir. Romanlarında İstanbul'un aydın kişilerini anlatmıştır. Öykülerinde halk arasına girmeye çalışmıştır.
Olayları ve kişileri çarpıcı yanlarıyla verir. Cumhuriyetten sonra tüm yapıtlarının dilini sadeleştirmeye çalışmıştır. Mensur şiirleri de vardır. YAPITLARI: Sefile, Bir Ölünün Defteri, Nemide, Ferdi ve Şürekâsı, Mal ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar (roman) Bir izdivacın Tarih-i Muaşakası, Bir Muhtıranın Son Yaprakları, Nakil, Hepsinden Acı, Aşka Dair, İhtiyar Dost, Kadın Pençesi, İzmir Hikâyeleri (öykü) Kırk Yıl (5 cilt), Saray ve Ötesi, Bir Acı Hikâye (anı) Kâbus, Füruzan, Fare (uyarlama tiyatro); Mensur Şiirler (mensur şiir).
MEHMET RAUF (1875 - 1931)
Önceleri mensur şiirler ve makaleler yazdı. En çok işlediği konu aşktır. İlk öyküsü "Düşmüş", Halit Ziya Uşaklıgil'in İzmir'de çıkardığı "Hizmet" gazetesinde yayımlandı. Sonra Servet-i Fünun dergisi yazarları arasına katıldı. Eserlerinde romantik duygulara yer vermiştir, İlk psikolojik roman sayılan "Eylül" romanıyla tanınmıştır. Cumhuriyet döneminde yazdığı romanlarda "Eylül"deki başarıyı yakalayamamıştır. YAPITLARI: Eylül (ilk psikolojik roman), Genç Kız Kalbi, Karanfil ve Yasemin, Böğürtlen, Son Yıldız, Define, Kan Damlası (roman); Âşıkane, Son Emel, Bir Aşkın Tarihi, Menekşe (öykü); Pençe, Diken, Evlat Acısı, Pembe Köşk (tiyatro); Siyah İnciler (mensur şiir).
HÜSEYİN CAHİT YALÇIN (1874 - 1957)
Servet-i Fünun dergisinde, birçok türde yazmıştır. Eski edebiyat yanlılarına karşı yeni edebiyatı savunmuştur. Öykü ve romanlarında zengin ailelerin yaşamını sıkça işlemiştir. YAPITLARI: Nadide, Hayal içinde (roman); Hayat-ı Muhayyel, Niçin Aldatırlarmış? (öykü); Edebi Hatıralar, Siyasal Anılar (anı); Kavgalarım, Seçme Makaleler
SÜLEYMAN NAZİF (1869 – 1927)
Tanzimat şairlerinden Namık Kemal'in etkisinde kalmıştır. Ulus, yurt, özgürlük konularına ağırlık vermiştir. Sanatı; özgürlük, toplumun kurtuluşu, adalet, eşitlik gibi sorunlara yaklaşmanın aracı olarak görmüştür. Bu anlayışı dile yansımamıştır. Yapıtlarında bol bol yabancı sözcük ve tamlama kullanmıştır. YAPITLARI: Gizli Figanlar, Batarya ile Ateş (şiir-nesir), Malta Geceleri (şiir - nesir); Çal Çoban Çal, Tarihin Yılan Hikâyesi (makale); Namık Kemal, Külliyat-ı Ziya Paşa, iki Dost (Namık Kemal ve Ziya Paşa).
DÖNEMİN BAĞIMSIZ SANATÇILARI
HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR (1864-1944)
Ahmet Mithat geleneğini sürdüren bir yazardır. Osmanlının çöküş dönemindeki toplumsal yaşamı eserlerine başarıyla aktarmıştır. Realist - naturalist akımı izlemiştir. Gözleme önem vermiş, halk için yazmıştır. Dili sade, kişileri halktandır. Onların inançlarını, kavgalarını, gülünç durumlarını başarılı bir biçimde yapıtlarına aktarmıştır. Bilimsel anlayışa ve adalete ters düşen, yönetimi yapıtlarıyla yermiştir. Üretken bir sanatçıdır. YAPITLARI: ŞıCiffet, Mürebbife, Metres, Tesadüf, Şıpsevdi, Kuyruklu Yıldız Altında Bir izdivaç, Gulyabani, Cadı, Hakka Sığındık, Eşkıya İninde (roman); Kadınlar Vaizi, Gönül Ticareti, Eti Senin Kemiği Benim (öykü).
AHMET RASİM (1865 - 1932)
Hiçbir topluluğa katılmamıştır. Hikâye, roman, anı,fıkra, inceleme, araştırma türlerinde yazmıştır. Başarılı olduğu türler anı, söyleşi ve fıkra olmuştur. Gözlemleri güçlü, anlatımı açık ve canlıdır. Sade bir dil kullanmıştır. Kendi yaşamı dışında, istanbul'u, insanları, ahlak, gele- nek ve görenekleri yapıtlarına aktarmıştır. Düzyazı ustasıdır. YAPITLARI: Gecelerim, Şehir Mektupları, Muharir Bu Ya, Of Hatırat Üç Şahsiyet, Eşkal-i Zaman, Falaka, Gülüp Ağladıklarım (fıkra, gezi, anı).
FECR-İ ATİ EDEBİYATI (1909 - 1911)
Genel Özellikleri: 1910 - 1912 yılları arasında Servet-i Fünun dergisinde toplanan genç kuşağın oluşturduğu bir edebiyattır. Bir bildiri ile kendini tanıtan ilk topluluk olmuştur. Sanat anlayışlarını, "Sanat şahsi ve muhteremdir." sözüyle özetlemişlerdir. Edebiyat-ı Cedide'yi yenilik getirmemekle suçlayan topluluk, onların yönünde yürümekten öteye gidememiştir. Dönem sanatçılarının kimileri kendi bağımsız çizgisinde yürümüş, çoğu ise Milli Edebiyat'ın içinde yer almıştır. Milli Edebiyat sanatçılarının yetiştiği bir okul olmuştur.
ÖNEMLİ SANATÇILARI AHMET HAŞİM (Bağımsız kalmıştır), YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU (Milli Edebiyat akımında yer almıştır), M. FUAT KÖPRÜLÜ (Milli Edebiyat akımında yer almıştır), REFİK HALİT KARAY (Milli Edebiyat akımında yer almıştır), HAMDULLAH SUPHİ (Milli Edebiyat akımında yer almıştır), ALİ CANİP YÖNTEM (Milli Edebiyat akımında yer almıştır”
AHMET HAŞİM (1885 - 1933)
Şiire yenilikler getirmiştir. Empresyonizmin (izlenimcilik) ve sembolizmin (simgecilik) etkisinde şiirler yazmıştır. Şiirlerinde anlam kapalıdır. İmgeye, sese dayalı usta işi şiirler vermiştir. Tüm şiirlerinde aruz ölçüsü kullanmıştır. Son şiirlerinde dili yalındır. Düzyazılarında şiirlerinin tersine, açık, anlaşılır yalın bir dil kullanmıştır. YAPITLARI: Göl Saatleri, Piyale (şiir); Bize Göre (fıkra ve eleştiri yazıları), Gurabahane-i Laklakan (fıkralar ve eleştiri yazıları), Frankfurt Seyahatnamesi (gezi).