KERKÜK GÖNLÜMDE AŞK, YÜREĞİMDE SIZIDIR. SAHİ…., KERKÜK SİZİN İÇİN NE İFADE EDİYOR?

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
CÜMLE ÖĞELERİ Cümle, bir duyguyu, düşünceyi, veya olayı anlatan sözcükler topluluğudur. Cümlede her sözcüğün bir görevi vardır. Bu görevli sözcüklere öğe.
Advertisements

KELİME TÜRLERİ ZARFLAR.
çılgın türkler kitabından bir alıntı..
5 EKİM Bu gün var edildim, buradayım, varım. Müthiş bir
…Bu sunuda anlatılan olaylar gerçekten yaşanmıştır…
Atatürk’ün Çocukluk Anıları
NASIL ÖĞRENİYORUM?.
VATAN SEVGİSİ.
Kırk Satır.. Ziya Levent Topçuoğlu.
Yeni Haritamız.
AYAKKABICI Ayakkabıcı, yeni getirdigi malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu izlemekteydi.
BOŞANMA SEBEBİ.
75.YIL ORTAOKULU DEĞERLER EĞİTİMİ MART-NİSAN AYI VATANSEVERLİK RAPORU
Ilk göz ağrım.
Sayın kaymakamım. Sayın İlçe Milli Eğitim müdürüm ve Şube Müdürlerim
Yalnız Olanlara; Müşfik KENTER‘ den...
(BELİRTEÇ) ZARF.
SLAYTI MUTLAKA SESLİ İZLEYİNİZ… İYİ SEYİRLER…
STRESE GİRENİN İMANINDAN ŞÜPHE EDERİM!
ÖZEL MÜZEYYEN ÇELEBİOĞLU İLKÖĞRETİM OKULU.
TIKANDI BABA Seval KEMERTAŞ tarafından düzenlenmiştir.
“ Hayatın Ortağı Olmak …” ''günümüz ergenleri” ile erişkinler arasındaki uzaklık daha da artacaktır. Günümüzün ''ergen dünyası'' nı, bu dünyada geçerli.
UNUT BENİ CAN Bu kaçıncı gece hasretinle yandığım kaçıncı gece yıldızları yıkadığım göz yaşlarımla? Mesafeler yırtıldı hıçkırıklarımla Bosnalı kadınlar.
KABUL EDEMEM.
Sevgili günlük, Bugün çok yoruldum. Neden mi bugün hem eğlendik hem öğrendik… Merak mı ediyorsun? Peki anlatayım…
11-14 yaş arasına yöneliktir. AYŞE GÜL 2010
Selim Furkan Tekin Hz-D
Bir yaz günü üçgen tek başına parkta oynuyordu.
DiŞ DOKTORU Diş hekiminin odasına giren genç ve güzel kadın:
BAŞKENT İKTİSATÇILAR DERNEĞİ GENEL MERKEZİ
BİR BABANIN ENGELLİ OĞLUNA MEKTUBU
HüLYaMa Hülyaların hep gerçek olsun Üzüntüler senden çok  çok uzak dursun Lacivertler düşmesin yüreğine Yaşamın hep beyaz gül olsun Arkadaşım,canım dostum,bacım.
Sarı Yumak ile Kara Yumak arkadaş olmuşlardı
Geceydi seni bana taşıyan. sen geceye yakındın, bende sana..
BABALAR VE KIZLARI.
Yalnız sana borçluyum bugün dünyada varsam:
MÜLAKAT (GÖRÜŞME) Ünlü kişileri çeşitli yönleriyle tanıtmak veya toplumu ilgilendiren önemli bir konuyu aydınlatmak için ünlü kişi yahut uzmanlarla.
NOKTALAMA İŞARETLERİ Tırnak İşareti (“ ”) Ünlem İşareti ( ! )
Boya sandığına saklı düşler
Boya sandığına saklı düşler
“Hayatın Ortağı Olmak…”
CÜMLEDE ANLAM.
ELEDİM ELEDİM HÖLLÜK ELEDİM.
ÖZEL MÜZEYYEN ÇELEBİOĞLU
Konuş sevdiğim Yüreğinin şarkısını söyle bana Gece karanlık,
İBRETLİK BİR HİKAYE.
BİLMEZLER İÇİNE ATILARAK BÜYÜTÜLEN KAYIP AŞKLARIN ADRESLERİNİ
yazdı. Annesinin yanında da iyi yazı yazıyor. Ziya
YA Ş ASIN TÜRKÇE ÖĞRENDİM. HAZIRLAYANLAR MEHMET İLHAN ORAL ŞEYHMUS TARKAN AFİF ALTUNKAYA.
Bizler bugüne kadar, Kurtuluş Savası denince aklımıza hiç
ÖNCE VATAN Bu toprağa nice canlar verildi, Haindir ülkemi satan diyorum, Zalimler ordusu yere serildi, Önce vatan sonra vatan diyorum. Toprağını sürdüm.
Gece gökyüzünü incelediniz mi? Neler gördünüz?
GENÇ RESSAM.
BİR AŞK HİKAYESİ Bizimkisi bir aşk hikayesi
SeNDeN SoNRa.
ÖZEL MÜZEYYEN ÇELEBİOĞLU
1 CANSAN İLKÖĞRETİM OKULU. 2 “Dünyanın en güzel insanlarına” Sevgili anneme ve babama mektup.
BOŞANMA SEBEBİ.
DEVLET BAŞKANI ZALİM OLURSA. Abdullah bin Abbâs -radıyallâhu anhümâ- anlatıyor:
Cem Yurtsev Yazılar: itiraf.com dan BU SUNU SANALDUNYA GRUBU İÇİN HAZIRLANMIŞTIR. GRUP ÜYELİĞİ
ALAY ETME İLE BAŞEDEBİLME
CANIN KUŞLARI Can, o gün annesine ne kadar çok sıkıldığını anlatıyordu: — Neden oyuncaklarınla oynamıyorsun? diye sordu annesi. — Ama onlar benimle oynamıyorlar.
Bekle beni… hazırlayan : levent karakaş yazı:alıntı
ŞİMDİ Bugün, içinde yaşadığımız zamandır. Geçmiş, yaşanmış ve bitmiş, geride kalmış zamandır.
GENEL TEKRAR - 6 CÜMLE ÖĞELERİ - VURGU – ARASÖZ FEM DERSHANELERİ
NOKTALAMA İŞARETLERİNİ TANIYALIM
Metinleri Okuyalım.
Atatürk’ün Çocukluk Anıları
TATİLİMTATİLİM Bilgisayar oynadım kitaplarımı okudum tamam bitti.
Sunum transkripti:

KERKÜK GÖNLÜMDE AŞK, YÜREĞİMDE SIZIDIR

SAHİ…., KERKÜK SİZİN İÇİN NE İFADE EDİYOR?

-Babacığım, Kerkük nerede? Mehmet’in sorusu, yorgunluktan uyuklamak üzere olan Cemal Bey’i kendine getirmişti. Önce irkildi, sonra sağ elini tam kalbinin üstüne götürüp vurarak, -Aha burada oğlum, dedi. Tam kalbimde!

Henüz altı yaşında olan Mehmet şaşırmıştı. O’nun bu halini gören Cemal Bey O’ndan daha çok şaşırdı. Öyle ya, durup dururken bu soruyu neden sormuştu? Hem, büyükler bile Kerkük’ü dert etmezlerken parmak kadar çocuk niye soruyordu?

Soran gözlerle hanımına baktı. Meral Hanım tebessüm ederek bilgisayarda takılı duran CD’yi çıkardı: - İşte, bunun için soruyor Mehmet, dedi. Sen çalışırken peş peşe “Mum kimin yanan Kerkük”ü dinliyordun. Bugün de Mehmet hep onu dinledi.

Anne ve babası tebessümle birbirlerine baktılar. Mehmet ise artık ezberlediği türküyü içli, dokunaklı bir sesle okumaya başlamıştı bile:

Yıktılar kal’amızı, Sürdüler balamızı, Daha can boğazdayken Çektiler salamızı...

Cemal Bey birden duygulandı, eliyle Mehmet’in susması için işaret etti. Gözünden yaşlar damlıyordu. Meral Hanım da, Mehmet de merak içindeydiler. Cemal Bey nefeslenip kendini toparladıktan sonra, - Çanakkale’yi, dedi; birden Çanakkale’yi hatırladım da…

Daha doğrusu, redaksiyonunu yaptığı bir kitapta, Çanakkale’de savaşan ve tamamı şehit olan 57. Alay’la ilgili bir hikayeciği hatırlamıştı; anlattı:

“Bir vuruşma sonrasında siperler arasındaki şehit ve yaralıları topluyorlar. Şehitleri bir tarafa koyuyorlar, yaralıları da siper içlerinden sargı yerlerine sevk ediyorlar. Görevli erler önce yerdeki askeri yoklayıp şehit mi, yaralı mı belirliyorlar, sonra da yaralıları gönderip şehitleri oraya ayrı bir yere bırakıyorlar. Şehit ve yaralıları toplayan erler gözyaşları içinde bu işi yapıyorlar. Çünkü sabahleyin karavanayı paylaştıkları, az önce yan yana savaştıkları arkadaşları ya yaralı ya da şehit düşmüş.

Bir ara erlerden biri ağır yaralı bir askerin yüzüne bakıyor, tanıyor onu. Yarasına bakıyor, dermansız. Yüzünü, gözlerini öpüyor, saçlarını ve yanaklarını okşuyor arkadaşının. Hıçkırıklar içinde arkadaşına ancak işaretle bu ağır yaralıyı şehitlerin yanına koymak istediğini belirtiyor. Yanındaki arkadaşı kaldırdıkları askerin henüz şehit olmadığını fark edip heyecanla: “- Ne yapıyorsun, o arkadaş henüz ölmemiş,” diyor. Öbürü yine hıçkırıklar içinde; az önceki niyetinde kararlı: “- Çanakkale’de bu kadar ölünür!” Ağır yaralı askeri şehitler safına bırakıyorlar…”

Üçü de ağlıyordu… Neden sonra Cemal, - Ha Çanakkale’de yaşananlar, dedi; ha Kerkük’teki kardeşlerimizin yaşadıkları… Daha can boğazdayken, çaresizlikten şehitler arasına atılıp mutlak son bekleniyor. Mehmet’in söylediği “Mum kimin yanan Kerkük” türküsünde geçen “Daha can boğazdayken çektiler salamızı” mısraları ölümden başka çaresi olmayan insanların durumlarını anlatıyor.

Bizim tarihimiz bunun gibi yüzlerce, binlerce olayın tanığı. Çanakkale’de bunlar yaşanıp bitti ama Kerkük’te yıllardan beri yaşandı, yaşanıyor, böyle giderse daha da yaşanacak! Cemal Bey derin bir iç çektikten sonra Mehmet’in başını okşayarak, - Devam et oğlum, dedi; oku türkünü! Mehmet, türküyü baştan alıp yine o içli sesiyle okudu. Cemal Bey’in anlattıklarından sonra türkü daha bir anlam kazanmıştı, yaşlı gözlerle dinlediler.

Cemal Bey, türküyü hiç şaşırmadan sonuna kadar okuyan oğlunu kucaklayıp öpmek için kollarını açmıştı ki, Mehmet’in yeni sorusu karşısında durakladı: - Babacığım, Kerkük ne? -Aşkım, sevdam! - Yani, sevgili gibi bir şey mi? - Ondan da öte oğlum, ondan da öte. Sana nasıl anlatsam bilmem ki! Bir kara sevda işte, bir kara sevda… Mehmet bu “kara sevda”yı anlayacak, anlasa da kavrayacak yaşta değildi. Yine de anlamış göründü. Meral Hanım ise gülüyordu. Cemal Bey de güldü. O’nun Kerkük’le ilgilenmesi, hele hele o türküyü ezberleyip okuması hoşlarına gitmişti.

- Kerkük her Türk’ün ezberinde olması gereken bir konudur, dedi Cemal Bey. Ancak çok acıdır ki hafızalar körelmiş, milletimizin ezber kabiliyeti zayıflamış! Sesi titredi, gözleri nemlendi. Mehmet’i kucaklayıp bağrına bastı. Bir süre öyle kaldıktan sonra, - Yalnız, şimdi çok mutluyum, dedi. Bizim yapamadığımızı Mehmet ve arkadaşları yapacaklar, buna eminim. Atatürk… Yutkundu, söyleyemedi.

Mehmet’in gözleri parlamıştı. Babasının bağrına yaslı duran başını kaldırarak sordu: - Ne demişti Atatürk? Cemal Bey kendini toparlayarak cevap verdi: “- Millî sınırımız, İskenderun’un güneyinden geçer, doğuya doğru uzanarak Musul’u, Süleymaniye’yi, Kerkük’ü içine alır. İşte millî sınırımız budur!”

Sadun Köprülü de geceyi uykusuz geçirenlerden biriydi. O, Irak’ta, Saddam’ın zulmüne uğrayıp meşhur Ebû Garip Hapishanesi’nde tam 17 yıl yatmış, akla gelmedik işkencelere maruz kalmıştı. Gördüğü zulmü, orada yaşadıklarını, kurtulduktan sonra Irak’ta ve Türkiye’de verdiği mücadeleyi kimselere anlatmıyordu. Neden sonra yazmaya karar vermiş ama yazdıklarını en yakınlarına bile göstermemişti. Meşhur “Kurtlar Vadisi” dizisinin yönetmeni görüşme talebinde bulunmuş, O’nu da reddetmişti. Kaldı ki notları yalnızca kendi başından geçenlerle sınırlı değildi.

14 Temmuz 1959 günü Irak lideri diktatör General Abdülkerim Kasım’la Kürt lider Molla Mustafa Barzanî’nin işbirliği sonunda Türkmenlere uygulanan katliamı da araştırıp bilgiler toplamıştı. Sanatçı dostu Ercan Bey, “Kendi açından belki haklısın. Yalnız bizlere ve gelecek nesillere haksızlık ediyorsun. Tabi, tarihe de. En iyisi gel; yazdıklarını bu konuda duyarlı olan Cemal Bey’e verelim. Verelim ki roman olup okunsun, filmi çekilip seyredilsin. Ola ki ibret alınır, umulur ki, uyuyanların uyanmasına vesile olur!” deyince ikna oldu. Gece boyunca notlarını gözden geçirip sıraya koydu, düzeltmeler yaptı. Okurken oldukça heyecanlıydı….

İSTEME ADRESİ IRAK TÜRKMEN DERNEĞİ BAŞK. Sn.MAHMUT KASAPOĞLU Tel: /