ZİYA PAŞA Eski ile yeninin, Divan şiiri ile Tanzimat nazmının yan yana yaşadığı bu dönem, alışkanlıklarla yenilik heveslerinin bileşimine çalışılan bir.

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
NAMIK KEMAL ( ).
Advertisements

İSLAMİYETİN KABULÜNDEN SONRAKİ TÜRK EDEBİYATI
TANZİMAT DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
Zeynep Lal Kırmızyeşil 11C
CUMHURİYET DÖNEMİNDE ÖĞRETİCİ METİNLER
ARUZ ÖLÇÜSÜ.
RUBAI.
KUR’AN AKLIMIZI KULLANMAMIZI İSTER
KAFİYE VE REDİF ÖRNEKLERİ
ANI Öykü Özfırat 11D.
Namık KEMAL Önemli devlet görevlerinde bulunan bir aileden 1840'da Tekirdağ'da doğar.
SERVET-İ FÜNUN DÖNEMİ.
HAZIRLAYAN BAYRAM KARAAYTU TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ 2.SINIF 1.ÖĞRETİM
ŞİNASİ ( ) 1860'dan sonra gelişen edebiyatımız ise bütün istikametlerde Şinasi'nin başlattığı yollardan yürümüştür.
ALİ SUAVİ «Sarıklı ihtilâlci» (Mithat Cemal Kuntay), «Başveren inkılapçı» (Falih Rıfkı Atay) kitaplarına konu olan, bazılarınca ilk Türkçü.
Aşağıdaki yargılardan hangisinin nedeni belirtilmemiş?
EDEBİYAT BİLGİ VE TEORİLERİ II VİZE ÖDEVİ İRSAL-İ MESEL
SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATINDA ŞİİR
DESTAN, HALK HİKAYESİ, MESNEVİ
9. Sınıf Türk Edebiyatı MART Manzum Hikaye.
SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI
NAMIK KEMAL HAYATI VE ESERLERİ
Döneme adını veren Tanzimat Fermanı’nın 1839 da ilan edilmesine rağmen Tanzimat Edebiyatı neden 1860 yılında başlar ??
MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNDE ÖĞRETİCİ METİNLER
Ahmet Şuayip’ in Biyografisi
NOKTALAMA İŞARETLERİ Tırnak İşareti (“ ”) Ünlem İşareti ( ! )
EDEBİYATIMIZDA İLKLER
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
A:Asıl kök ve öz derinliklerdedir
OTUZ BEŞ YAŞ ŞAİRİ ( ).
KOMPOZİSYON YAZMA GİRİŞ BÖLÜMÜ.
ATATÜRKÇÜLÜK.
Tanzimat dönemi öğretici metinler
BİYOGRAFİ Sanatta, bilimde, politikada veya başka alanlarda tanınmış kişilerin yaşamlarını anlatan yazı türüne biyografi (yaşam öyküsü) denir. "Biyografi"
HOCA DEHHANİ GAZEL-XIII. YÜZYIL SAYFA:
BESNİ ANADOLU İMAM HATİP VE İMAM HATİP LİSESİ TURK DİLİ VE EDEBİYAT DERSİ ÖĞRETMENİN ADI SOYADI:AHMET KURT HAZIRLAYANLAR; SEYDİ EMRE MEHMET SEVİNDİ.
TANZİMAT DÖNEMİNDE ÖĞRETİCİ METİNLER
NAMIK KEMAL.
RUBAİ Fars edebiyatından alınmış nazım biçimidir.
MUTLUCAN1 AD(isim) AD(isim) Ali MUTLU Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni
TANZİMAT EDEBİYATI 1. DÖNEM
SELÇUK TÜREYEN SELÇUK TÜREYEN DERİNCE 19 MAYIS ANADOLU LİSESİ UZMAN TÜRK DİLİ ve EDEBİYATI ÖĞRETMENİ.
Divan Edebiyatı Nazım Biçimleri
TABLOLAR RÜBAİLER ve Teoman Bayer Değerli kardeşim Teoman Bayer’in
Mustafa DİNÇ Türkçe Öğretmeni
Erbaa | 2009 DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ Erbaa | 2009.
Garipçiler (1. Yeniçiler) Geleneksel şiir anlayışına tepki olarak doğdu Garip atıl kitapta görüşlerini ortaya koymuştur Şiirde her kurala karşı çıkmışlardır.
CUMHURİYET DÖNEMİ HALK ŞİİRİ
ANLATIMDA TEMA VE KONU TEMA KONU Ana Düşünce.
AÖF 2016 Vize Eski Türk Edebiyatı 1 Soruları
ERBAA SINAV DERGİSİ DERSHANESİ. 1. SORU İstanbullu Hoca olarak da anılan Reşit Efendi hangi romanın kahramanıdır?
ALİ CANİP YÖNTEM ( ).
RUBAİ Divan edebiyatında dört dizede tam bir anlam ifade eden, kendine özgü vezni olan nazım biçimidir.İran kaynaklıdır.
İBRAHİM ŞİNASİ HAYATI VE ESERLERİ
Selanik’te yaşadığı yıllarda şiire başlamış, sonraları Agah Kemal takma adıyla Servet-i Fünun’u destekleyen yazılar kaleme almıştır. Sonraki yıllarda.
ZİYA GÖKALP ( ).
GÜZEL SANATLAR VE EDEBİYAT GÜZEL SANATLAR İÇİNDE EDEBİYATIN YERİ
Müzik Nedir?.
SÜLEYMAN NAZİF ( ).
EDEBİ KİŞİLİĞİ ve ESERLERİ
Hazırlayan:Ayşe Ulusoy
İBRAHİM ŞİNASİ.
Ziya Paşa (1825 – 1880).
TANZİMAT EDEBİYATI’NIN OLUŞUMU
 Türkî-î basit, basit türkçe demektir. Sadece Türkçe kelimelerden oluşmuş ya da ağırlıklı olarak Türkçe kelimelerden oluşan unsurlara denir. Türkçe kelimelerle.
HÜSEYİN SUAT YALÇIN. ■Hüseyin Cahit Yalçın'ın ağabeyi. Tıbbiye'yi bitirdikten sonra (1886), bir süre Midilli ve İstanbul'da hekimlik yaptı. Uzmanlık.
EDEBİYAT PERFORMANS ÖDEVİ Adı:Ömer Soyadı:Koca No:284 Sınıf:10/H.
 Divan edebiyatı, Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonra meydana gelen yazılı edebiyattır. Arap ve Fars edebiyatı etkisi altında gelişmiştir. Bu etki,
YAHYA KEMAL BEYATLI ( ). Selanik’te yaşadığı yıllarda şiire başlamış, sonraları Agah Kemal takma adıyla Servet-i Fünun’u destekleyen yazılar kaleme.
( ) HAYATI Yakup Kadri Karaosmanoğlu, 1889 yılında Mısır’ın Kahire şehrinde doğmuştur. Sanat hayatına Fecriati topluluğunda başlayan sanatçının,
Sunum transkripti:

ZİYA PAŞA Eski ile yeninin, Divan şiiri ile Tanzimat nazmının yan yana yaşadığı bu dönem, alışkanlıklarla yenilik heveslerinin bileşimine çalışılan bir çabanın izlerini taşır.

ZİYA PAŞA Ziya Paşa, bütün kimliği ve kişiliğiyle, ömrünün sınırları ve davranışlarıyla, keskin dönemeçlerdeki vazgeçişleri ve birbirini inkâr eden girişimleriyle... Tanzimat devrini en iyi belirleyen bir kararsızlığın temsilcisidir.

1825'de doğar. Beyazıt Rüştiyesinde okur, ZİYA PAŞA Abdülhamit Ziyaettin -tabiî İstanbul'da- 1825'de doğar. Beyazıt Rüştiyesinde okur, özel öğretmenlerle Arapça ve Farsça’yı evde öğrenir,

Sadâret Mektubi Kalemine girerek memurluğa başlar, ZİYA PAŞA 15 -17 yaşlarında Sadâret Mektubi Kalemine girerek memurluğa başlar, görevi mabeyin kâtipliğine dönüşünce (1855), Babıâli karşısında Saray yanında yer alır.

Bundan sonraki ömrü hep bu şartlanmayla geçecek, ZİYA PAŞA Bundan sonraki ömrü hep bu şartlanmayla geçecek, Âli Paşa'ya karşı aldığı tavır onun bütün kişiliğini damgalayacaktır.

Aile bakımından bir desteğe dâyanamamanın eksikliğini ZİYA PAŞA Aile bakımından bir desteğe dâyanamamanın eksikliğini Ziya Bey, saraya yaranmakta bulacağını sanır; zeki, haris ve acelecidir.

ZİYA PAŞA Bilgisinin ve yeteneğinin ödeneğini çabucak ister. Kıbrıs (1861) ve Amasya (1863) mutasarrıflıkları, umut ettiği mevkileri kendisine sağlamadığı için genel bir kırgınlık içindedir.

ZİYA PAŞA Devlet memurluğu ile gazete yazarlığını birlikte sürdürmek ister; dengenin Babıâli Paşalarına kaydığını görünce Mustafa Fazıl Paşa'nın çağrısını kabul ederek Paris'e kaçar (1867).

ZİYA PAŞA Ne var ki Namık Kemal'in Magosa'da bulunduğu sıralarda Ziya Paşa, padişah hizmetinde ve yüksek mevkilerdedir:

(Paşalığı bu mülkî görevlerinin rütbesidir), ZİYA PAŞA Maarif müsteşarlığında (1876),.. Suriye, Konya ve Adana valiliklerinde vezir rütbesiyle bulunur (Paşalığı bu mülkî görevlerinin rütbesidir),

1880'de Adana'da ölür (17 eylül). Mezarı oradadır. ZİYA PAŞA 1880'de Adana'da ölür (17 eylül). Mezarı oradadır.

Viardot'dan Endülüs Tarihi çevirisi(1863), ZİYA PAŞA Terci-i Bend (1859), Viardot'dan Endülüs Tarihi çevirisi(1863), Cheruel ve Lavallee'den Engizisyon Tarihi çevirisi (1882), Moliere'den manzum Tartuffe çevirisi (Riyanın Encamı, 1881),

ZİYA PAŞA Terkib-i Bend (İsviçre, 1870), Rousseau'dan Emile çevirisi (1870), Âli Paşa'yı yermek için düzenlediği Zafernâme (1868),

Edebiyattan çok politikaya adanan kişiliğiyle bütün bu çalışmaları ZİYA PAŞA Edebiyattan çok politikaya adanan kişiliğiyle bütün bu çalışmaları o alandaki uğraşına basamak yapmak ister.

ZİYA PAŞA Eski doğu nâzımlığının bütün kolay yollarına başvuran Ziya Paşa, toplumun ortak kanılarını tutucu bir taraflılıkla beyitler haline getirir.

ZİYA PAŞA Halka öğüt verme, yol gösterme konusunda kendinde hak bulur. Böylece beyitlerinin bir çoğu atasözü gibi dillerde dolaşacaktır.

ZİYA PAŞA Birçok kaynaklar hariciye nazırlığına çok yaklaşan Ziya Paşa'nın sadrazamlığa göz diktiğini söylerler.

ZİYA PAŞA Kendisine engel saydığı Âli Paşa ile sonuna kadar uğraşır ve yurt sorunlarını hep ona bağlı kinlerle hınçların ardından görür.

ZİYA PAŞA Bütün dertlerin kişi değişikliğiyle, Âli Paşa’nın uzaklaştırılmasıyla çözüleceğine inanan bencil ve temelsiz iyi adam teorisi (Rüya),

ZİYA PAŞA aşırı övgü yoluyla yerginin son sınırına varmayı hedef tutan manzum-mensur mizahı (Zafernâme),

ZİYA PAŞA önsözünde edebiyatımıza genel bir bakış bulunan antolojisi (Hârâbat ve Mukaddimesi), değerini ve etkisini yüceltmeye yaramaz.

ZİYA PAŞA “Şiir ve İnşa» makalesiyle Hârâbat Mukaddimesi“

ZİYA PAŞA “Şiir ve İnşa» makalesiyle Hârâbat Mukaddimesi' “ «Şiir ve İnşa» (Şiir ve Nesir), Ziya Paşa'nın Londra'daki Hürriyet gazetesinde (7 eylül 1868) yayınlanan uzun bir makalesidir.

ZİYA PAŞA “Şiir ve İnşa» makalesiyle Hârâbat Mukaddimesi' “ Şiiri, «kelâm-ı mevzun = vezinli söz» diye tanımlayarak başlayan yazı, «şiir her kavimde tabiîdir» yargısına dayanarak Osmanlı şiirinin ne olduğunu araştırır.

ZİYA PAŞA “Şiir ve İnşa» makalesiyle Hârâbat Mukaddimesi“ Divan şiirini, Arap-Fars dil ve edebiyatının çok açık bir taklidi olduğu için suçlar:

ZİYA PAŞA “Şiir ve İnşa» makalesiyle Hârâbat Mukaddimesi“ «..Acaba bizim mensup olduğumuz milletin bir lisanı ve şiiri var mıdır ve bunu ıslah kabil midir? diye asla mülâhaza etmemişlerdir»

ZİYA PAŞA “Şiir ve İnşa» makalesiyle Hârâbat Mukaddimesi“ içinde üçte bir oranında Türkçe kelime bulunmayan münşeat eserlerini de anan Ziya Paşa, yazının amacını yitirdiğini belirtir: «..garibi şurası ki böyle anlaşılamayacak ibare yazabilmek hüsn-i kitabetten addolunuyor».

ZİYA PAŞA “Şiir ve İnşa» makalesiyle Hârâbat Mukaddimesi“ Sonra bu durumun tarihçesini örneklerle açıklayan yazar, o günkü Türkçe’nin öğretilmesinin hemen hemen imkânsız olduğunu ispatlayarak, şiirimizle nesrimizin geriliğinden yakınır:

ZİYA PAŞA “Şiir ve İnşa» makalesiyle Hârâbat Mukaddimesi“ «..Vah bize! Yazık bize! Bu hale göre bizim millette tabiî hal üzre ne şiir ve ne de inşâ var demek olur».

ZİYA PAŞA “Şiir ve İnşa» makalesiyle Hârâbat Mukaddimesi“ Hemen ardından yazısının ana fikrini koyar: «Hayır, bizim tabii olan şiir ve inşamız taşra halkıyla İstanbul ahalisinin avamı beyninde hâlâ durmaktadır.

ZİYA PAŞA “Şiir ve İnşa» makalesiyle Hârâbat Mukaddimesi“ Bizim şiirimiz hani şairlerin nâmevzun diye beğenmedikleri avam şarkıları ve taşralarda ve çöğür şairleri arasında deyiş, üçleme ve kayabaşı- tabir olunan nazımlardır»

ZİYA PAŞA “Şiir ve İnşa» makalesiyle Hârâbat Mukaddimesi“ Millî bir edebiyat için Halk kaynağına ve diline başvurmak gereğini belirtip bu alandaki ihmallerin kısa zamanda giderilebileceğini açıklar;

ZİYA PAŞA “Şiir ve İnşa» makalesiyle Hârâbat Mukaddimesi“ kendi kuşağının zor yazışını, dil güçlüklerini örneklerle anarak şu son yargıya ulaşır: «Bu fenalığı def için tabiata ittiba' etmeli».

ZİYA PAŞA “Şiir ve İnşa» makalesiyle Hârâbat Mukaddimesi“ Namık Kemal Magosa sürgünü iken Ziya Paşa önemli görevlerdedir ve bir divan edebiyatı antolojisi hazırlayarak başına manzum bir önsöz koyar (1874, Hârâbat, üç cilt, Arap, Fars,Türk şiir antolojisi).

ZİYA PAŞA “Şiir ve İnşa» makalesiyle Hârâbat Mukaddimesi“ Divan şiirimizin tarihine toplu bir bakış olan bu önsöz, «Şiir ve İnşa»daki düşüncelerin hemen hemen tersidir; halk şiiri küçümsenir ve Ziya Paşa kendi şiirlerine bol yer verirken Namık Kemal'i unutmuş görünür.

ZİYA PAŞA “Şiir ve İnşa» makalesiyle Hârâbat Mukaddimesi“ Divan edebiyatının açık bir propagandası saydığı bu dönek çalışmadan ötürü Namık Kemal, iki eleştirisi ile esere karşı çıkacak, arkadaşının tutarsız davranışını suçlayacaktır.

ZİYA PAŞA “Şiir ve İnşa» makalesiyle Hârâbat Mukaddimesi“ Kişisel çıkarlarını sürdürme amacıyla Ziya Paşa'nın ileri geçmişinden geri dönen bu tutumu, onun bütün dengesizliğini gösterir.

TERKİB-İ BEND «Bent» denilen bölümlerden oluşur. Bentler, «hane» ve «vasıta> oda verilen bölümlerin birleşmesiyle kurulur.

Aa-ba-ca-da-ea-(hane) Gg-hg-ıg-jg-kg-(hane) TERKİB-İ BEND Uyak şeması: Aa-ba-ca-da-ea-(hane) Ff (vasıta beyti) Gg-hg-ıg-jg-kg-(hane) hh (vasıta beyti)

TERKİB-İ BEND Hâne, en az beş, en çok on beyittir. Vasıta ise ayrı bir beyitten ibarettir.

TERKİB-İ BEND Böylece kurulan bentlerin beş-on tanesi birleşerek terkib-i bent nazım biçimini oluşturur.

TERCİ-İ BEND Vasıta beyti, terkib-i bentteki gibi her bent sonunda değişmeyip de bir nakarat olarak yinelenirse, manzum terci-i bent adını alır.

Aa-ba-ca-da-ea-(hane) Ff (vasıta beyti-nakarat) Gg-hg-ıg-jg-kg-(hane) TERKİB-İ BEND Uyak şeması: Aa-ba-ca-da-ea-(hane) Ff (vasıta beyti-nakarat) Gg-hg-ıg-jg-kg-(hane)

TERKİB-İ BEND -TERCİ-İ BEND Terkib-i bent ve terci-i bent, dinsel, düşünsel konuları işler.

TERKİB-İ BEND -TERCİ-İ BEND Ayrıca toplumsal eleştiriye yönelik olanları da vardır, (örneğin 16. yüzyıl ozanı Bağdatlı Ruhi'nin terkib-i bendi, zamanının toplumsal yaşamını, bu yaşama egemen olan dinsel bağnazlığı eleştiren bir manzumedir.)

Terkib-i Bend – Ziya Paşa Bir katre içen çeşme-i pür-hûn-ı fenadan Başın alamaz bir dahi bârân-ı belâdan Yokluğun kan dolu çeşmesinden bir damla içen, bir daha bela yağmurlarından başını alamaz. IV-1

Terkib-i Bend – Ziya Paşa Asude olam dersen eğer gelme cihâne Meydâne düşen kurtulamaz seng-i kazadan Eğer mutlu olayım dersen bu cihana gelme; (çünkü) meydana düşen, "kaza" taşından kurtulamaz. IV-2

Terkib-i Bend – Ziya Paşa Sâbit-kadem ol merkez-i me'mûn-ı rızâda Vareste olup dâire-i havf u recâdan Korku ve ümit (yalvarma) dairesinden kurtulup razı olmanın (hoşnutluğun, tevekkülün) emniyetli merkezinde sabit ayaklı ol. IV-3

Terkib-i Bend – Ziya Paşa Dursun kef-i hükmünde terâzû-yı adalet Havfın var ise mahkeme-i rûz-ı cezadan Ceza gününün mahkemesinden korkun varsa hükmünün elinde adalet terazisi bulunsun (yargıların adaletli olsun). IV-4

Terkib-i Bend – Ziya Paşa Her kim ki arar bûy-ı vefa tab'-ı beşerde Benzer ana kim devlet umar zıll-ı hümâdan İnsanın yaratılışında vefa kokusu arayan kişi, Hüma kuşunun (devlet kuşunun) gölgesinde devlet (mevki, saadet, ikbal) arayan kişiye benzer. IV-5

Terkib-i Bend – Ziya Paşa Bî-baht olanın bağına bir katresi düşmez Baran yerine dürr ü güher yağsa semâdan Gökten yağmur yerine inci ve elmas yağsa bahtsız olanın bağına bir damlası (tanesi) düşmez. IV-6

Terkib-i Bend – Ziya Paşa Erbâb-ı kemâli çekemez nakıs olanlar Rencîde olur dîde-i huffâş ziyadan Eksik olan kişiler olgun kişileri çekemez; (nitekim)yarasanın gözü ışıktan incinir (rahatsız olur). IV-7

Terkib-i Bend – Ziya Paşa Her âkile bir derd bu âlemde mukarrer Rahat yaşamış var mı gürûh-ı ukalâdan Her akıllının bu âlemde bir derde uğrayacağı kararlaşmıştır (bellidir); akıllılar topluluğundan, rahat yaşamış olan var mı? IV-8

Terkib-i Bend – Ziya Paşa Hâlletmediler bu lügâzın sırrını kimse Bin kafile geçdi hükemâdan fuzalâdan Erdemli kişilerden ve filozoflardan bin kafile (gelip) geçti; (ama) bu bilmecenin sırrını kimse hâlledemedi. IV-9

Terkib-i Bend – Ziya Paşa Kıl san'at-ı Üstâd'ı tahayyürle temaşa Dem urma eğer ârif isen çûn ü çerâdan Eğer arif isen "nasıl" ve "niçin'lerden bahsetme (bunlarla uğraşma); Üstad'ın sanatını hayretle seyret. IV-10

Terkib-i Bend – Ziya Paşa İdrâk-i me'âli bu küçük akla gerekmez Zîrâ bu terâzû o kadar sıkleti çekmez Yüce anlamı idrak etmek bu küçük akla gerekmez (aklın işi değildir); zira bu terazi (akıl) o kadar ağırlığı çekmez. IV-11

Terkib-i Bend – Bağdatlı Ruhi Verdük dil ü can ile rızâ hükm-i kazaya Gam çekmezüz uğrarsak eğer derd ü belâya Biz canı gönülden kaderin hükmüne razı olduk. (Bu yüzden) dert ve belaya uğrasak da gam çekmeyiz. V-1

Terkib-i Bend – Bağdatlı Ruhi Koyduk vatanı gurbete bu fikr ile çıkduk Kim renc-i sefer bâis ola izz ü âlâya Yolculuk zahmeti bize değer ve yücelik kazandırır düşüncesiyle vatanı bırakıp gurbete çıktık. V-2

Terkib-i Bend – Bağdatlı Ruhi Devr eylemedük yer komaduk bir nice yıldur Uyduk dil-i dîvâneye dil uydı hevâya Yıllarca dolaşmadık yer bırakmadık Biz deli gönüle uyduk, gönül de kendi havasına (arzularına) uydu. V-3

Terkib-i Bend – Bağdatlı Ruhi Olduk ne yere varduk ise ışka giriftar Alındı gönül bir sanem-i mâh-Jikâya Nereye vardıksa aşka tutulduk. Gönül, ay yüzlü bir güzele kapıldı. V-4

Terkib-i Bend – Bağdatlı Ruhi Bağdâd'a yolun düşse ger ey bâd-ı seher-hîz Âdâb ile var hizmet-i yârân-ı safâya Ey sabah yeli! Bağdat'a yolun düşerse eğer, hoş anlar yaşadığımız dostlara saygıyla var ve hizmetlerinde bulun. V-5

Terkib-i Bend – Bağdatlı Ruhi Rûhî'yi eğer bir sorar ister bulunursa Derlerse buluştun mı o bî-berg ü nevaya Eğer Ruhi'yi arayan soran bulunur da hiçbir şeyi kalmayan o zavallıya rastladın mı derlerse V-6

Terkib-i Bend – Bağdatlı Ruhi Bu makta-ı garrâyı oku ebsem ol anda Malûm olur ahvâlimiz erbâb-ı vefaya Orada bu parlak maktayı (son beyti) oku ve sus; durumumuz o vefalı dostlara malûm olur V-7

Terkib-i Bend – Bağdatlı Ruhi Hâlâ ki biz üftâde-i hûbân-ı Dımışk'uz Ser-halka-i rindân-ı melâmet-keş-i ışkuz Biz hâlâ Şam güzellerinin âşığıyız, aşk uğruna rüsva olup kınanan rintler halkasının başıyız. V-8

Terkib-i Bend ……. ..