Okumak nedir ? « … Okumak aynı zamanda işaretleri saptamak, varsayımlarda bulunmak, ve sonunda dilsel, görüntüsel ya da sesli bir mesajın anlamına ulaşmaktır. ». L. HAMM, p.9. bir metni bir resmi bir müziği NEYİ okumak ? Not : Metin, resim ve müziği, duygu ve estetik zevki açısından değil de, anlam, anlama açısından seçmiş bulunuyoruz.
Yaklaşımımız « Şimdiye kadar hep bu şekilde ifade edilmemiş olsa da, artık şunu söyleyebiliriz ki : bazı olayları göstergebilim açısından incelemek, bu olayların anlam üretme şeklini, yani nasıl anlam ya da yorumlama ürettiklerini göz önünde bulundurmaktır. Gerçekten de, bir işaret (im) ancak bir « fikir ifade ediyorsa », ve onu algılayanların zihninde « yorumsal bir yaklaşım » ortaya çıkartıyorsa, bir « işaret » (im)dir. (Martine Joly, Introduction à l’analyse de l’image, p. 21-22) (Martin Joly, Resim Analizine Giriş, s.21-22)
Dikkatimizi çekme için Hubert Nyssen'den 2 alıntı petits extraits Konuyu derinleştirmek için : İlginç bazı kitaplar ! Gerek şimdi, gerekse daha sonra okuyabilirsiniz ! Dokümanın sonunda tekrar önerilecektir. Le monde est un livre ! Alberto MANGUEL'den 2 alıntı : Qu’est-ce que lire ? Dikkatimizi çekme için Hubert Nyssen'den 2 alıntı petits extraits sémiotique et sémiologie arasındaki farklar :Ferdinand de Saussure ve Charles Sanders Peirce. Martine Joly'den alıntılar, Resim Analizine Giriş, s.22-3..
Metin, resim ve müzikler işaret kullanır … çözümlemek gerekir !!!
Kısaca kıyaslayalım Nitelikleri açısından (şifre) Okuyucu açısından (şifreyi çözen) Metin, resim ve müziği nitelikleri, yani şifre açısından kıyaslamakla başlayalım :
= Dizgi, girişiklik, biraraya getirme, birleştirme, … Metinler Resimler Müzikler = Dizgi, girişiklik, biraraya getirme, birleştirme, … tesadüfî olmayan birisi tarafından yapılmış, Bri şeyi söylemek / iletmek için yapılmış, bunu anlam haline getirecek bir başkası tarafından çözümlenmek üzere, öğrenilebilecek kurallara göre düzenlenmiş İşaretlerden bir şifre kullanılmış. Unsurları : sözcükler Renkler, şekiller, grafikler … Sesli /duyulur « cisimler » Örneksemesiz nitelik (keyfî nitelik) Çoğunlukla örneksemeli nitelik Örneksemesiz nitelik Çizgisel olarak kavranabilir Eşzamanlı olarak kavranabilir Çizgisel olarak kavranabilir
= LIRE Başkasına bir şeysöylemek / iletmek amacıyla bu başkası okuma eylemiyle şifreyi çözüp anlam verecek Birisi Şifre kullanarak bir mesaj üretiyor = kim? Yazar (metin ise) Sanatçı (resim ise) : yani ressam, çizer, … Besteci (müzik ise) = LIRE ≠ voir, entendre, parcourir, … yazmak fotoğraf çekmek, çizmek, resimlemek, canlandırmak, … bestelemek Fransızcada kullanılan fiiller Şimdi okuyucu açısından bakalım :
Metin : - yazılı bir metni kendim okuyacaksam mutlaka yazılı şifreyi bilmem gerekir. - Sözlüde, başkası tarafından okunan bir metni anlamam, hele (ana dilimde) bir konuşma yapmam için, yazılı şifreyi bilmem gerekmez. Resim : Kendiliğinden sözlü olamaz ! Resmi sözlü hale getirmek, haliyle onu yorumlamaya başlamak olur ! Bir resmi okumak için görüntüsel bir şifre bilmem gerekmez : resimler çevremizde her an mevcuttur ve çoğunlukla örneksemeli olduklarından, onları özel bir eğitim almadan görebilir ve okuyabilirim. Buna karşın, onları derinlemesine okuyabilmek ya da « başarıyla » kendim üretebilmek için, görüntüsel şifreyi bilmem gerekir. (bkz. Ekteki ''Resimleri okumak'') quelques lignes de L. Hamm
Müzik : - birisi tarafından çalınıyorsa, müzik şifresini bilmeden duyabilirim. Müzik de, çevremizde daima mevcuttur.. - birisi tarafından çalınıyorsa, müzik şifresinin bazı unsurlarını bilerek onu daha iyi anlar, analiz eder, takdir ederim (resimde olduğu gibi !) - yazılı ise, kendim okuyabilmem için müzik şifresini bilmem gerekir.
Okumak = kendi öznelliğine ve kültür bağlamına göre bir anlam vermek üzere bu işaretleri çözmek ve yorumlamak (yani, herhangi bir şey yapmak değil) Okumanın müdahilleri bir metin bir resim bir müzik Bir mesaj Bir okuyucu Bir bağlam içinde
? Özetle : İşaret nedir ? Onu çözmek için ne, ya da nasıl yapılır ? Martine JOLY « Resim Analizine Giriş » adlı kitabında şöyle diyor : « İşaret, bir ya da birkaç duyumuzla algıladığımız bir maddiyet (özdeklik) taşır. İşareti görebilir (bir cisim, bir renk, bir hareket), duyabilir (heceli dil, çığlık, müzik, gürültü), koklayabilir (çeşitli kokular : parfüm, duman), ona dokunabilir, onu tadabiliriz.
Algıladığımız bu şey başka bir şeyin yerine geçer : bu, işaretin temel özelliğidir : somut ya da soyut, orada bulunmayan başka bir şeyibelirtmek veya ifade etmek için burada, mevcut olmak. Kırmızılık, beyazlık, bir hastalığın ya da bir duygunun işaretleri olabilir; dilin algıladığım sesleri onlara bağlamayı öğrendiğim kavramların işaretleridir; kokladığım duman kokusu ateş işaretidir; (…) ayrıca kara kedi görmenin kötü haber işareti olduğuna inanabilirm; kavşaktaki kırmızı lamba arabayla geçme yasağı işaretidir, vb... Görüldüğü gibi, kendi kültürüme ve işaretin ortaya çıktığı ortama bağlı olarak bir anlam çıkarttığım andan itibaren, herşey bir işaret olabilir. (…) Peirce'e göre, işaret « birisine göre, bir bağlam içinde, bir nedenle bir şeyin yerine geçen bir şeydir ». Martine Joly,s. 25
Örnekler diğer sayfada ! Sözcük olarak : İşaret, 3 kutup arasında dayanışmalı bir ilişkidir : Gösteren (yani, işaretin algılanabilir yüzü) Gönderge (yani konu, temsil edilen, ne anlama geldiği) Gösterilen (işaretin ortaya çıktığı ortama ve alıcının beklentisine bağlıdır) Örnekler diğer sayfada ! Gösteren Gönderge Gösterilen Şema olarak :
« Deve » sözcüğünü duyuyor ya da okuyorum Örnek : Aynı gösteren ; benim çok kuzeydeki bir Avrupalı, çöl seven bir Avrupalı, ya da develeri sayesinde ticaret yaparak yaşayan bir Tuareg, ya da bana engel olan birine çok kızmış olmama bağlı olarak çok farklı anlam ya da gösterilenler taşıyacaktır. Gösterilen Gönderge Duyulan ya da okunan sözcük «deve» Bu duyulan ses ya da okunan sözcük iyi bilinen 'Memeliler' kavramına gönderir. Gösteren
Stilize edilmiş iki şahıs, her biri Diğer bir örnek : Resmi görüyorum Yıl sonunda ve zengin ülkelerde, bu resim hediye, bayram, yeni yıl anlamı taşıyacaktır. Yıl ortasında ise, « doğum günü, doğum, emekliye ayrılma anlamına gelebilir,… » Bir çizer, 4 yaşında bir çocuk, çok hasta bir yaşlı için, vb.... ne anlama gelebileceğini düşleyin. Ayrıca fakir ülkelerin insanları için zenginlik, sömürü, kibir, vb... anlamlarına da gelebilecektir. Gösterilen Gönderge Gösterern Stilize edilmiş iki şahıs, her biri hediye şeklinde sarılmış birer paket taşıyor. Bilgisayar ortamında bir çizim, renkli bir resim
Dikkat edelim, gerçek bir cisim asla kendisinin işareti değildir, ancak başka bir şeyin işareti olabilir. (Martine Joly, s.25) Jocelyne Giasson'un metinler için betimlediği gibi, okumanın şunlar olduğunu söyleyebiliriz : Etkileşimli süreç Aktif süreç İletişim süreci Anlatım süreci Anlam inşa etme süreci Bölünemez süreç (tüm beceriler aynı anda) Ayrıntılar için, bkz. J. Giasson, Kuramdan Uygulamaya Okuma, Böl..1.
Sözcükler (sözlü veya yazılı) iletişim kurmak, öğrenmek, resme ve müziğe girmek, bunları analiz etmek için başlıca araçtır, … dolayısıyla, önce metinlerin okunmasına büyük önem vereceğiz, sorna ise resimlerin. J. Giasson'un okumada anlama konusundaki kitabının tümünün özetini bunun için sunuyoruz. (bkz. ppt formatındaki diğer doküman ). Müzik için, örneğin Jean-François Zygel 'in « Müzik Dersleri » adlı dikkate değer dokümanı gibi, mevcut bazı dokümanlara gönderme yapmayı yeğliyoruz. Bazıları (Chopin, Fauré, Bartok, Debussy, Chostakovitch, ve daha bir çokları) filme alındı, sonra da DVD formatında yayınlandı.
Dikkatimizi çekme için Hubert Nyssen'den 2 alıntı petits extraits Dokümanın başında da belirtildiği gibi, konuyu derinleştirmek için bazı ilgiye değer kitaplar ! Le monde est un livre ! Alberto MANGUEL'den 2 alıntı : Qu’est-ce que lire ? Dikkatimizi çekme için Hubert Nyssen'den 2 alıntı petits extraits sémiotique et sémiologie Arasındaki farklar : Ferdinand de Saussure ve Charles Sanders Peirce. Martine Joly'den alıntılar, Resim Analizine Giriş, s.22-3. IF Belçika'dan Hélène Delvaux ile Anne Moinet tarafından hazırlanıp, Hélène Delvaux tarafından Microsoft Power Point 2003 olarak sunulmuş bir doküman Images : clipart sur http://office.microsoft.com Signesetsens Avrupa Projesi için 2009
Okuma Eğretilemeleri Okuma Tarihi kitabında (éd. Actes Sud, 1998), Alberto Manguel eğretilemelerin « bağlamları anlamanın doğal bir aracı » olduğunu iddia ediyor ve en sık kullanılıp en eski olan eğretilemelerden birinin de dünyayı bir kitap gibi sunmak olduğunu ortaya koyuyor. Bu bakış açısından ise kitap, ''kitap üzerine kitap'' haline geliyor. (s.207 ve 209). (...) Yazarın okuyucu, okuyucunun yazar olduğunu, kitabın insan ya da insanın kitap gibi görülebileceğini, dünyanın bir metin, veya metnin bir dünya gibi betimleneceğini söylemek, okuyucunun sanatını adlandırmanın yollarından sadece bazılarıdır. -Dünyayı, bir kitabı, bir bedeni – okuduğumuzu söylemek yetmez. Okuma eğretilemesinin kendisi de sırasında başka bir eğretilemeyi getirir,okuyucunun kitaplığının dışında ancak bedeninin içinde olan, okuma işlevi ile varlığımızın diğer ana işlevlerini bağdaştıran resimlerle anlatılmayı gerektirir. Okuma – önce de gördük – eğretilemeye araç görevi görür ancak anlaşılmak için, kendisinin de eğretilemelerle tanınması (kabul görmesi) gerekir. Nasıl ki yazarlar bir öykü hazırlamaktan, bir metni pişirmekten, bir fikri olgunlaştırmaktan, bir sahneye baharat katmaktan, okuyucunun dişe gelir bir şey bulması için atıflardan oluşan bir yaşantı dilimine lezzet katmaktan söz ediyorsa, biz
Okuyucularda bir kitabın tadını çıkartmaktan, onu besleyici bulmaktan, tek hamlede yutmaktan, bir bölümünü geviş getirmekten, bir şairin dizelerini diline dolamaktan, bir şiir şöleninden ya da bir polisiye roman perhizinden söz ederiz. Okuma sanatıyla ilgili bir denemesinde, XVI. Yüzyıl İngiliz bilgini Francis Bacon süreci şöyle sınıflandırmış : « Bazı kitapları tatmak, bazılarını yutmak, bazılarını da çiğnemek ve hazmetmek gerekir. » (...) Okuyucunun kitabı sahiplenme şekli ne olursa olsun, kitap ile okuyucu sonunda tek vücut olurlar. Bir kitap olan dünya, dünyanın metninde bir harf olan okuyucu tarafından yenilip yutulmaktadır ; böylece de okumanın sonsuzluğunun dairesel eğretilemesi ortaya çıkar. Ne okuyorsak, o'yuz.
Alberto Manguel, Okuma Hakkında bir Öykü, éd. Actes Sud, 1998, pp Alberto Manguel, Okuma Hakkında bir Öykü, éd. Actes Sud, 1998, pp.19 et 20 Kitap okuyucuları (…) hepimizde var olan bir işlevi geliştirir ya da yoğunlanştırırlar. Bir sayfada harf okumak onun çok sayıdaki süslerinden sadece biridir. Yok olmuş yıldızların haritasını okuyan bir gökbilimci ; kötü güçlerden korunması için üzerine ev inşa edilecek araziyi okuyan bir Japon mimar ; ormanda hayvan dışkılarını okuyan bir hayvanbilimci; kazanacak kartını oynamadan önce rakibinin yüz ifadesini okuyan bir iskambil oyuncusu ; koraografın talimatını okuyan dansçı, ve dansçının sahnede yaptıklarını okuyan seyirci ; dokunmakta olan bir halının karmaşık desenlerini okuyan dokumacı ; sayfada yazûılı birkaç müzik satırını aynı anda okuyan bir orgçu ; bebeklerinin yüzündeki neşe, korku veya şaşkınlık işaretlerini okuyan anne-baba ; kaplumbağanın kabuğundaki eski izleri okuyan Çinli falcı ; geceleyin, çarşafın altında sevdiği bedeni görmeden okuyan sevgili ; lhastalarının esrarengiz rüyalarını okumalarına yardımcı olan ruh doktoru ; bir elini denize sokarak akıntıları okıyan Havaili balıkçı ; havanın nasıl olacağını göğe bakarak okuyan çiftçi
– bunların hepsi, aynı bir kitap okuyucusu gibi, işaretleri çözer ve tercüme eder. Bu okumalardan bazıları, okunan cismin bu amaçla başka insanlar tarafından yaratıldığı kavramıyla renklenir – örneğin müzik, ya da trafik işaretleri – ya da Tanrılar tarafından yaratıldığı kavramıyla – kaplumbağa kabuğu, geceleyin gökyüzü. Bazıları ise tesadüfîdir. Oysa her bir durumda, anlamı okuyan, okuyucudur : bir cisme, bir yere ya da bir olaya bir okunurluk veren, okuyucunun kendisidir ; bir işaret sistemine bir anlam verip onu çözümlemek okuyucunun işidir. Biz hepimiz, ne olduğumuzu ve nerede bulunduğumuzu görmek için, kendi kendimizi ve bizi çevreleyen dünyayı okuruz. Anlamak için, ya da anlamaya başlamak için okuruz. Ancak okuyabiliriz. Okumak, neredeyse nefes almak gibi, bizim doğal işlevimizdir.
Hubert NYSSEN – Son Okuyan Çok Okur – okuma hakkında açık saçık bir yazı (éd. Labor/ éd. Espace de libertés, 2004 s.43 …okuyabilmek için okumayı bilmek yetmez (…) eğer buna, ister özel, ister sosyal, bir eğitimle hazırlanmamışsak, okumada ancak düş kırıklığı, ve hatta daha beter, bir düşmanlık tohumu bile bulabiliriz. Okumasını bilmeyene okunacak bir şey vermek, onu temelli değilse de, uzun bir süre için kitaplardan soğutmaya eşdeğerdir. s.44 … okutmayla, okumayı öğretmek, okumanın yaygınlaştırılmasıyla okuma-yazma öğretmek, asla birbirine karıştırılmamalıdır..
Başlangıçta M. Joly, Resim Analizine Giriş, s.22-3. «Önce « göstergebilim (sémiotique) » ile, onun kadar sıkça kullanılan « göstergebilim ( sémiologie) » sözcüklerinin kökenini belirtelim. Aslı daha karmaşık olsa da, kısaca her iki terimin de aynı anlama gelmediğini belirtelim : birincisi Amerika kökenli olup semiotik'i dillerin felsefesi olarak tanımlayan kilise terimidir. İkincisi ise Avrupa kökenli olup daha ziyade özel dillerin incelenmesi olarak anlaşılır (resim, hareket, tiyatro, vb.) Bu iki isim de Yunanca işaret anlamına gelen séméion 'dan gelir. (…) Başlangıçta semioloji ya da semiotik adı verilen, ve tercüme ettiğimiz çeşitli işaret tiplerini inceleyip, listesini yapıp, farklı işaret guruplarının işleyişini bulmak anlamına gelen işaret bilimini yapma fikri, yeni bir fikir olup, bu yüzyılın başına denk gelir. En büyük öncüleri; Avrupa'da, İsviçreli dilbilimci Ferdinand de Saussure, ABD'de ise bilimci Charles Sanders Peirce 'dir ».
Liliane Hamm, Resim okumak, 1986 (tükenmiş baskı), s.9. (…) Televizyon, reklam, afiş, çizgi-roman, film, her türlü resim ilk adımlarından itibaren onları (öğrencileri) takip eder. Oysa, bu belirsiz duyguların veya en iyi ihtimalle az çok yüzeysel bilgilerin düzensiz birikimini yapılanmış ve kontrol altına alınmış bilgiye dönüştürebilmeleri için, onlara genelde herhangi bir düşünme ve analiz çabası önerilmez, yadımlarına koşulmaz. Muhakkak ki, tam anlamıyla resim « cahili » diye bir şey yoktur. En küçük yaştaki çocuk bile, resimde artık bir kağıt parçası değil de, bir doğal temsil görmeye başladığı andan itibaren, resmin içgüdüsel bilgisini taşır.
Liliane Hamm, Resim okumak, 1986 (tükenmiş baskı), s.9. Bu durumda, sadece bu toptan ve içgüdüsel bilgilere, taklitçi uygulamalara dayanarak, öğrencileri, bazen çok iddialı ve çok gelişmiş - ancak yeniliğinin ilk etkisi geçtikten sonra çabucak sonu gelen - malzemeler kullanılarak yapılan üretimlere sürükleme eğilimi kendini fazlasiyle gösterebilecektir. Bu durumda, manyetoskop ve kamerayı, istenilen sonuca varılamadığı için rafa kaldırma zorunluluğu ortaya çıkabilir. Nedeni, resme, resmin diline ve şifrelerine yeterli hakimiyetin sağlanmamış olmasıdır. Bu hakimiyet ise, ancak yavaş yavaş ve çoğunlukla daha mütevazi olanaklarla kazanılabilecektir.