KÜRESEL KRİZ SÜRECİNDE TÜRKİYE EKONOMİSİ PROF DR LALE KARABIYIK
KRİZ ÖNCESİ DÖNEM 2007 yılı öncesinde enflasyonun düşük, likiditenin bol olduğu ve büyümenin büyük oranlarda olduğu bir dönem yaşadık.
KRİZ ÖNCESİ DÖNEM ABD de ise 2005 yılından sonra bir yandan varlık fiyatlarının şişmeye devam etmesi, diğer yandan da faiz oranlarının düşük kalıp piyasanın likidite cenneti haline gelmesi kriz için yeterli ortamın oluşmasına zemin hazırlamıştır. Krizin patlak verdiği 2007 yılı sonunda ABD’deki mortgage piyasasının büyüklüğü 10 trilyon doları aşmış ve mortgage piyasası bu büyüklüğüyle dünyanın en büyük piyasası konumuna ulaşmıştır.
KRİZ ÖNCESİ DÖNEM Para hacminin bu denli büyük boyutlara ulaşmasıyla birlikte finansal kuruluşlar kredibilitesi zayıf olan kişilere de mortgage kredisi vermeye başlamış, bu durum finansal kuruluşların mali yapısını riskli hale getirmiştir. Söz konusu kuruluşlar geri dönüşü olmayan bir yola girmişlerdir. 2007 yılı sonu itibariyle ABD’ deki mortgage piyasasında subprime olarak adlandırılan ve dar gelirli kimselere kullandırılan yüksek riskli kredilerin boyutu 1,5 trilyon doları aşmıştır.
KRİZ ÖNCESİ DÖNEM 2007 yılı başına kadar ABD’de faizler çok düşük olduğu için alt ve orta gelir grubundaki insanlar değişken faizli kredileri kullanmaktaydılar. Ancak, son dönemlerde ABD Merkez Bankası (FED)’in faiz oranlarını artırmasıyla konut sektörü durgunluğa girmiş, konut fiyatları ve kira gelirleri piyasa seviyesinin altına düşmüş, mortgage kredilerini kullanan düşük gelirli gruplar çektikleri kredileri düzenli olarak ödeyemez hale gelmişlerdir.
KRİZ ÖNCESİ DÖNEM Diğer taraftan ABD’deki bankalar müşterilerine verdikleri konut kredilerinin finansmanını, yatırım bankalarına tahvil ihraç etmek suretiyle, yani borçlanarak sağlamaktaydılar. Ancak ABD Merkez Bankası’nın faiz oranlarını artırmasıyla birlikte kredilerin geri dönüşümünde aksaklıklar belirmiş, mortgage piyasalarının ve yatırım bankalarının sonunu hazırlayan süreç bu aşamada işlemeye başlamıştır. Yani Kredi türevlerinin çıkmaya başladığı dönemde krizin tohumları atılmıştır.
KRİZ ÖNCESİ DÖNEM Yatırımcıların risk almadan kazanç elde etmeye çalışmaları, düşük maliyetli kolay krediler nedeniyle tüketicilerin aşırı borçlanmaları ve kontrolsüz kredi genişlemesi ülkedeki finans sisteminin zayıflamasına sebep olmuş ve sistemin kırılganlığını artırmıştır.
KRİZ ÖNCESİ DÖNEM 2007 yılında ABD’de finans, sigorta, gayrimenkul, inşaat ve madencilik sektörü başta olmak üzere reel sektörde görülen büyüme hızının yavaşlaması, ekonomik büyümenin de yavaşlamasına neden olmuştur.
GERÇEK EKONOMİ - SANAL EKONOMİ reel üretim mi ? sanal gelirler mi ?
KÜRESEL KRİZİN KÜRESEL YANSIMALARI Gelişmiş ekonomilerin ve Avrupa Birliğinin hem ekonomik aktivitelerdeki ağırlığı hem de bu ülkelerdeki piyasaların büyüklüğü, ayrıca finansal sektörlerin küresel bağlantıları nedeniyle küresel kriz dünya üzerindeki başka ülke ve bölgelere de hızla yayılmıştır. Küresel piyasaların anlatılan kadar şeffaf olmadıkları ortaya çıkmıştır. 2009 yılı sonu itibariyle dünyada 50 milyon ilave işsiz ortaya çıkmaktadır. ABD ‘de işsizlik oranı 16 ayda ikiye katlanarak yüzde 9,5 ile 25 yılın, Avro bölgesinde yüzde 9,5 ile son on yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştır.
KÜRESEL KRİZİN KÜRESEL YANSIMALARI Çoğu ülkede şirketler küresel krizden en az kayıpla kurtulmak için maliyetlerini azaltmaya çalışmakta, harcamalarını kısmakta, yatırımlarını ertelemekte ve çalıştırdığı işgücü sayısını azaltmaktadır. Ayrıca kredi piyasalarının küçülmesi ve gelirlerin düşmesi, iş yatırımlarının ve endüstriyel üretimin kötüleşmesine sebep olmaktadır. Üretim ve tüketim seviyesinin birbirini tetikler vaziyette kısırdöngüye girmesiyle birlikte, ekonomik aktiviteler düşüşe geçmektedir. Bunun yanında ülkelerdeki faiz oranlarının düşmüş ancak düşük faiz oranları üretim ve tüketim üzerine yansıtılamamış olmasıyla kriz sarmalı derinleşmeye başlamıştır. Sonuç olarak,çoğu ekonomide GSMH düşmeye başlamış, resesyon ortaya çıkmıştır.
KÜRESEL KRİZİN KÜRESEL YANSIMALARI Gelişmekte olan ülkelere olan sermaye akımlarının da azaldığı bir gerçektir. Aşağıda krizin yaratığı dış sermaye azalışı net bir şekilde görülmektedir. Gelen Dış Sermaye Miktarı 1996 161 milyar dolar 2003 236 milyar dolar 2006 938 milyar dolar 2007 165 milyar dolar
KRİZDEN ÇIKIŞ NE ZAMAN 1929 yılında böyle bir kriz yaşanmıştı. Dünyanın bu krizi atlatması 10 yıl sürdü. KRİZDEN ÇIKMAK” ifadesi ayrı bir konu “2007-ÖNCESİ KÜRESEL EKONOMİK KOŞULLARINA DÖNMEK” ayrı bir konu.
KRİZDEN ÇIKIŞ NE ZAMAN Kriz sonrası küresel ekonominin uzun yıllar 2007 öncesi gibi olamayacağı kesin. Çünkü özellikle 2000 yılından sonra küresel ekonominin 9.5 trilyon dolarlık tüketim devi ABD‟nin üretim açığı vardı, bunu başta Çin olmak üzere Latin Amerika’dan ucuz işgücü sayesinde karşılıyordu, söz konusu ithalatının finansmanını ise dolar ve üzerinden yarattığı finansal sistemin finansal varlıkları üzerinden sağlıyordu. Krize de zaten bu neden olmuştu ve Krizin bitme , küresel ekonominin de düzelme sinyalleri önce ABD ardından da Avrupa’dan gelmelidir. Çünkü iki ekonominin küresel ekonomideki payı %60.
KRİZDEN ÇIKIŞ NE ZAMAN Krizden çıkış için uzun vadede ABD ekonomisindeki düşük tasarruflara dayalı borç ekonomisi yerine iç üretime dayalı ve finansal sistemin ciddi olarak denetlendiği bir ortam gereklidir. Tabi bu durumda krediler daha kıt ve pahalı olacaktır, küresel ekonomiye yansımaları da aynı şekilde olacak uzun yıllar krediler az ve pahalı, dünya ticaret hacmi de daha dar oluşacaktır.
BAZI SAPTAMALAR S∞P, Moody vb derecelendirme kuruluşlarının krizde çok büyük etkisi var. Küresel krizle birlikte meydana gelen ülke ekonomileri arasındaki belirgin ayrışma politik dengeleri de etkilemektedir. (IMF kotaları dolar kullanımında değişmeler vb) 2009 da küresel ekonomi 2.2 daralmıştı. Dünya Bankası, Küresel Ekonominin Bu Yıl Yüzde 2,7, 2011'de ise 3,2 Oranında büyümesini beklediğini bildiriyor. Bu oran henüz işsizliğe çare olamaz.
BAZI SAPTAMALAR Küresel ekonomi toparlanmaya başlasa da hükümetlerin ekonomiye desteğini çekmesi için çok erken olduğu konusunda anlaşan G-7 ülkeleri, bu yüzden, sürdürülebilir büyümeye yumuşak geçişi desteklemek için hükümetlerin teşvik paketlerine devam etmesini kararlaştırdı.
TÜRKİYE EKONOMİSİ VE KÜRESEL KRİZİN BOYUTLARI 2008’in başına kadar yaşanan süreçte Türkiye ekonomisine özellikle dolaylı yatırımlarla çok bol kaynak girmiş ve bu durum, Türk Lirası’nı değerli kılmıştır. Değerli kılarken ara malına kadar ihraç ettiğimiz malların yüzde 70’inden fazlasını ithal girdilerle elde etmeye başladık. Gelen fırsatları yeni yatırımlara aktaramadık.
TÜRKİYE EKONOMİSİ VE KÜRESEL KRİZİN BOYUTLARI Türkiye’de enflasyon hedeflemesi modeli gerekliydi ancak ekonomistler erken geçildiğini düşünmekte. 2005 de örtülü 2006 da açık enflasyon hedeflemesine geçildi. Bu tercih 23 milyar dolar döviz çekti.Bunun 10 milyar doları arz fazlası oldu ve ithalatı hızlandırdı.Özel sektör açısından dış borçlanma da cazip hale geldi. Dolar 1.14 TL ye geldi. 180 milyar dolarlık dış borç ve cari açığa neden olan bu durum gelişmekte olan ülkeler arasında ayrışmaya neden olmuştur.
TÜRKİYE EKONOMİSİ VE KÜRESEL KRİZİN BOYUTLARI Krizle birlikte Türkiye ekonomisinin dış finansmanında daralma oldu, yabancı yatırımlar ve ihracat azaldı, Tüketimin azalmasıyla iç piyasalarda da daralma meydana geldi. Türkiye’de henüz istihdamda da işsizlikte de iyileşme göremiyoruz. (Krizin en büyük maliyeti işsizliğe ve gelir düzeyi düşük hane halkına geldi.)
TÜRKİYE EKONOMİSİ VE KÜRESEL KRİZİN BOYUTLARI Tasarruf oranlarına baktığımızda, Türkiye tasarruf oranı en düşük olan ülkeler arasında yer almaktadır. Yatırımlarla ilgili olarak gelecekle ilgili beklentilerde belirsizlikler ortaya çıktı. Kriz sürecinde İşsizlik ve bütçe açığı artmış, enflasyon azalan talebin etkisiyle düşmüştür.
KRİZDEN ÇIKIŞ İÇİN Kurumsal yapının güçlendirilmesi önemlidir. Finansal piyasanın gözetim ve denetim mekanizmasının küresel arenada sağlanması şarttır. Erken uyarı sistemlerine duyulan ihtiyaç artmıştır. Özellikle ülke içinde siyasi istikrar sağlanabilmesi ve sürekliliği gereklidir. Güçlü piyasa ekonomisi için iyi bir program gereklidir.
KRİZDEN ÇIKIŞ İÇİN Türkiye ekonomisinde üretim ile istihdamı rekabet edebilir bir konuma getirebilmemiz için sanayi politikası üretmemiz şart. Dış talep azaldı, bu durum, ihracatın azalmasına neden oldu. Ardından iç piyasa da daraldı. Bu durumda, bölgesel yatırımların teşvik edilmesi, sosyal projelere yönelik kaynak aktarılması, vergi sisteminin kolaylaştırılması gerekiyor.
KRİZDEN ÇIKIŞ İÇİN Krizden çıkış için tüketici güveni şart. Tüketici güveninin yükselmesiyle üretim ve yatırımlar da artacaktır. En önemlisi de Türkiye Ekonomisi Dış kaynakla büyüme değil, içsel ekonomik transformasyonu sağlayarak büyümek zorundadır.
TÜRKİYE’DE BÜYÜME KONUSUNDA BEKLENTİLER Büyümenin ilk etkisi önce gelirlere değil, stok oluşumuna olacaktır. Tüm sektörler aynı ölçüde büyümeyecektir. Türkiye’nin rekabet edebilirliği açısından % 5 büyümesi gereklidir. Bu oranda büyüyebilmek için inşaat sektörü ve özel sektör yatırımlarının yılda % 10 büyümesi gereklidir. Kredi notumuz artmış olsa da hala yatırım yapılabilir ülke seviyesinde değildir, IMF kredisi bunu bir miktar sağlayabilir. IMF kredisi olmadan krizden çıkabileceğimizi ispatlamış olsak da hala kaynak sıkıntısı var.
TÜRKİYE’DE BÜYÜME KONUSUNDA BEKLENTİLER Krizin etkisiyle daha da artabilecek bütçe açığımız var ve büyümenin finansmanı için bütçeye kaynak aktarılması gerekiyor. IMF şu durumda yaptırım gücünü fazla kullanamaz, özellikle büyümeyi olumsuz etkileyebilecek yaptırımlara giremez. IMF kredisi Türkiye ekonomisi için ihtiyaç duyulan son kredi olacaktır, ya da son kredi olmalıdır.
TÜRKİYE’DE BÜYÜME KONUSUNDA BEKLENTİLER Yeni teşvik yasası uzun vadede hizmet eder ancak kısa vadede büyüme sorununa çare olamaz. Enerji maliyetleri ve vergi yükü düşürülmeli Ekonomik program oluşturulmalı.
BAZI SAPTAMALAR IMF anlaşması olmaz ise İç ve dış borç faiz ve anapara ödemeleri, sosyal güvenlik açıklarının kapatılmasına yönelik harcamalar hazinenin yükünü arttırır. Bunun iki olumsuz sonucu olabilir, Faizler yükselir ve Bankalar sanayiyi finanse etmek yerine 2000 öncesinde olduğu gibi hazineyi finanse eder.
BAZI SAPTAMALAR Faiz indirimleri kredilere aynı oranda yansıyamamıştır. Çünkü bankalar 40 gün vadeli mevduatla uzun vadeli kredileri finanse etmek zorundadır. Küresel toparlanmayla birlikte enflasyon ve faiz oranlarındaki artış kaçınılmazdır. Bankalar kriz sürecinde % 13 büyüdü , düşen faiz ortamı kamu kağıtlarının piyasa değerlerinin artması sebebiyle banka aktiflerine olumlu yansıdı. Ancak önümüzdeki süreçte aynı durum söz konusu olmayacaktır.
EKONOMİK GÖRÜNÜM KDV ÖTV indirimleri piyasayı bir miktar canlandırmıştı , ancak son günlerde yeniden durgunluk sinyalleri var. Ocak ayında Tüketici Güven ve Reel Kesim Güven Endeksleri'nde önemli artışlar meydana geldi ,ancak Avrupa’dan gelen veriler 2. bir şok paniği yarattı. Bankacılık sektöründe kredilerin takibe düşme oranı ocakta yüzde 5,4'e, karşılıksız çek oranları da yüzde 4,4'e geriledi 2009 Temmuz ayından aralık ayına kadar olan sürede yeni teşvik sistemi kapsamında 1523 adet teşvik belgesi düzenlendi. 22,5 milyar lira tutarındaki yatırımın 18,4 milyarının doğrudan kapasite artışı getiren komple yeni yatırımlar ile tevsi yatırımlarından oluşuyor.