BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK NEDİR
Biyolojik çeşitlilik, en basit tanımıyla canlılığın, yani yaşamın çeşitliliği, bir bölgedeki genlerin, türleri, ekosistemlerin ve ekolojik olayların oluşturduğu bir bütündür denilebilir.
Biyolojik çeşitliliğin seviyeleri genetik materyalden, türlerin içinde barındığı cansız çevreyi de içeren ekosistemlere kadar geniş bir yelpazede değişir. Canlılığın en temel bileşeni olan genetik yapı bu seviyelerin temelini oluşturur.
Genleri türler takip eder ve daha üst seviyelerde türler, birbirleri ve çevreleriyle olan ilişkileri ile ekosistemleri meydana getirir. Bu kadar geniş bir kapsamı olan biyolojik çeşitliliği açıklamak ve çalışmak oldukça zor olduğu için bilim adamları genellikle biyolojik çeşitliliğin seviyelerini bir açıklama ve çalışma yöntemi olarak tercih ederler.
BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİN SEVİYELERİ
Genetik Çeşitlilik: Kalıtsal olarak geçen ve var oluşun fiziksel ve biyokimyasal özelliklerini belirleyen biyokimyasal paketler olarak tanımlanabilir. Genetik çeşitlilik belli bir tür,popülâsyon, çeşit, alt-tür ya da ırk içindeki gen farklılığıyla ölçülür.
Tür Çeşitliliği: Biyolojik çeşitliliğin en iyi bilinen ve en kolay ölçülebilen bileşenidir. Tür çeşitliliği bir alandaki türlerin sayısı ve o türlere ait bireylerin sayısı kullanılarak ölçülür. Yani tür çeşitliliğinin yüksek olması için sadece tür sayısının bolluğu yeterli değildir; her türü temsil eden bireylerin de sayıca birbiri ile dengeli olması gereklidir. Tür çeşitliliğine benzer şekilde belirli bir alandaki yaşam topluluklarının, hayvan ve bitki topluluklarının ve tür öbeklerinin de çeşitliliğinden bahsedilebilir.
Ekosistem Çeşitliliği: Daha geniş alanlar değerlendirildiğinde, o alanlarda yaşayan canlılar ve cansız ortam bütünü olan ekosistemlerin çeşitliliği de biyolojik çeşitlilik açısından önem taşır çünkü yaşam alanları ne kadar çeşitli ise o alanlarda yaşayabilen canlılar ve bu canlıların genetik yapıları da o derece zengin olacaktır.
Ekolojik Süreçler: Biyolojik çeşitliliğin temel bir öğesi olup, ekosistemin canlı ve cansız öğeleri arasında bağlantı kurulmasını, ekosistemin işlemesini ve biyolojik çeşitliliğin yapısal parçaları arasında karşılıklı denge oluşmasını sağlamaktadır. Ekosistemler farklı olunca, orada bulunan canlı ve cansız varlıklar da farklı olmakta böylece, her bir ekosistem içinde süregelen süreçler de birbirinden farklı olabilmektedir.
Biyolojik Çeşitliliğin Önemi Havayı temizler,erozyonu önler,toprağa organik madde kazandırır. Diğer canlılara barınma ve beslenme ortamı sağlayarak ekosisteme devamlılık kazandırır. Eczacılıkta kullanılarak ilaçların üretimi yapılır.
Tarımda zararlı şeylerin savaşımında kullanılır. Çeşitli bitkilerin tozlaşmasını sağlamaktadır ve bu sayede bitki yaşamının devamlılığı sağlanır. Gıda olarak tüketilir.
BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİ TEHDİT EDEN FAKTÖRLER
GDO(Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar): GDO’ ların biyolojik türler üzerindeki etkileri konusundaki çalışmalar devam etmektedir ve kesin bir sonuç henüz yoktur. Şu ana kadar yapılan çalışmalar gösteriyor ki; GDO çevredeki bazı canlı türlerine zarar verebilir. Bu da o türün göçüne ya da yok olmasına sebep olabilir. Daha sonra bu göç eden türler gittikleri bölgede istilacı bir tür haline gelebilirler. Göç eden ya da yok olan türlerden dolayı da ekolojik denge bozulur.
Aşırı Otlama ve Meraların Tahribi: Meraya besleyebileceğinden fazla sayıda hayvanın sokulması, bu hayvanların otları kökleri ile birlikte yemesi, henüz otların yeni büyümeye başladığı ve tam olarak gelişemediği ilkbahar aylarında otlatma yapılması;toprak yüzeyini örten bitki örtüsünün ortadan kalkmasına ve mera kalitesinin bozulmasına neden olmaktadır.
4. Aşırı Kimyasal İlaç ve Gübre Kullanımı Tarımsal üretimde bilinçsiz ve aşırı miktarda kullanılan kimyasal gübre ve ilaçlar çevre üzerinde oldukça olumsuz etkiler yaratmaktadır. Uygulanan kimyasal gübrenin belirli bir kısmı bitkiler tarafından kullanılmakta, geriye kalan kısım ise yer altı ve yüzey sularına karıştırılarak insan,bitki ve hayvan sağlığını tehdit etmektedir.
5. Evsel Atıklar Evsel atıkların oluşturduğu çevre kirliliği ekolojiyi ve biyoçeşitliliği tehdit eden önemli unsurlardandır. Ama bu konu üzerinde yapılan çalışmalar ve bulunan geri dönüşüm yöntemleri,bu konuyu bir nebze de olsa sorun olmaktan çıkarmaktadır.
6. Nüfus Artışı Nüfus artışı ve sanayileşme sonucu ortaya çıkan kentleşme olgusu, çok sayıda sorunu da beraberinde getirmiştir. Kentleşmenin yanında; hava kirliliği, su kirliliği gibi çevre üzerinde de olumsuz etkileri vardır. Bunların en büyüğü de biyoçeşitlilik üzerine olan etkisidir.
7. Deniz Kazaları Deniz kazaları neticesinde deniz kirliliği meydana gelmekte,insan sağlığına,deniz canlılarına ve kaza kıyıya yakın yerde meydana gelmişse kıyılara zarar vermektedir. Zarar verdiği yerlerde ekolojik dengenin bozulmasına neden olur.
8. Küresel Isınma Küresel ısınma doğrudan veya dolaylı yollarla,canlı türlerini tehdit etmektedir.Günümüzde de canlı türlerinin yok olmasında en büyük etkenler arasında gösterilmektedir.
Biyolojik çeşitliliği tehdit eden diğer unsurlar da şunlardır; Anız yakılması Yanlış sulama Bilinçsiz ağaçlandırma Maden ocakları Uygulanan tarım politikaları Turizm faaliyetleri Aşırı avlanma Plansız ve kontrolsüz bina yapımı Sanayi ve tarım kökenli kirlilik Bilinçsiz bitki ve hayvan ihracatı, Çevre koruma programlarında çalışacak uzman ve eleman azlığı.
Biyolojik Çeşitliliğin Korunmasıyla İlgili Alınacak Önlemler
Dünya’da bilim adamlarının kamuoyu ve politikacıların Bilinçlendirilmesi Avrupa ve A.B.D gibi ülkelerde konu önemle ele alınmıştır.Bu bilinçlenme sonucu nesli tehlikede olan canlı türlerinin korunmasına yönelik yasalar kabul edilmiş ve teşkilatlar kurulmuştur; Biyolojik kaynakların sürdürülebilir kullanımı konusunda toplumun her kesimi bilgilendirilmelidir. Biyolojik çeşitliliği tehdit eden en önemli faktörler arasında yer alan erozyonu önlemek için tedbirler alınmalıdır. Doğa tarihi müzeleri oluşturulmalıdır. Nesli tehlikede türlerle ilgili kırmızı listeler hazırlanmalı ve bu türlerle ilgili yapılacak bilimsel çalışmalar desteklenmelidir. Ülkemizde de batılı ülkelerde olduğu gibi nesli tehlikedeki türlerle ilgili yasa kabul edilmeli ve bu konuda çalışacak ayrı bir teşkilat kurulmalıdır. Ülkemizde farklı bölgelerdeki tabii parkların sayısı arttırılmalıdır. Yazılı ve görsel medyada bu konu daha fazla yer almalı,nesli tehlikede olan türlerle ilgili posterler,kartpostallar,takvim v.b şeyler hazırlanmalıdır.
Peki canlıların nesli neden tükeniyor ? Eski çağlarda insanlar, beslenmek ve korunmak için hayvanları öldürüyorlardı. Ama yüzyıllar içinde insanın hayvanları öldürme nedenleri çok çeşitlendi ve giderek bir katliama dönüştü. Bugün var olan türlerin %20’ sinin XXI. Yüzyılda yok olacağı tahmin ediliyor.
Yanlış inançlar Hayvanlar konusunda insanlar, birçok yanlış ve boş inanca sahipler. Kendileri için yararlı pek çok hayvanı bu yanlış inançlar nedeniyle yok yere öldürüyorlar. Örneğin tarlaları, köyleri farelerden temizleyen baykuş, "uğursuz" olduğu yolundaki yanlış inanç nedeniyle öldürülüyor. Leşleri yiyerek hastalık ve mikropların çoğalmasını engelleyen sırtlanlar, "çirkin" oldukları gerekçesiyle yok ediliyor. Aynı biçimde kurt, karga, yılan, örümcek ve daha pek çok tür, yanlış inançlar nedeniyle öldürülüyor.
Korunmak için; Çok eski çağlardan beri insanlar korunmak amacıyla hayvanları yok ediyorlar. O günlerde insan, korkak ve korunmasız bir yaratıktı. Silahları ilkeldi ama zekâsı sayesinde kendisini tehdit eden hayvanları tuzağa düşürüp yok ediyordu. Tarih öncesi çağlardan kalma mağara resimlerinde, ilk insanların vahşi hayvanlara karşı düzenledikleri avlar sahnelenir.
Oyun ve eğlence için; İnsanlar, basit ve acımasız zevkler için yüzyıllardan beri hayvanlara doğalarına aykırı olarak davranıyor. Onlara ya işkence ediyor ya da öldürüyorlar. Roma İmparatorluğu döneminde aslan ve leoparlar arenalarda öldürülürdü. Günümüzde, horoz ve köpekler vahşice dövüştürülüyor. İspanya ve Meksika'daki boğa güreşlerinde yüzlerce boğa, acı çeke çeke yaşamını yitiriyor.
Beslenmek için; Hayvanlar, insanların en önemli besin kaynaklarından biri.Eski çağlarda sürek avına çıkarak yabankoyunu, yabanöküzü, yabankeçisi, geyik gibi hayvanlardan yiyeceğini sağlayan insan, bu alışkanlığını günümüzde de sürdürüyor. Bugün en önemli besin kaynaklarımızı evcil hayvanlar ve deniz canlıları oluşturuyor.
Havayı kirlettiğimiz için; Kirli hava yalnız insanların değil, hayvanların da zehirlenip ölmelerinin nedenidir. Bu kirli hava asit yağmurlarına, asit yağmurları da yeryüzündeki ormanların ölümüne neden oluyor. Ormanlar ise yaban hayvanların evi…
Moda ve aksesuar için; Kürkü için birçok türden binlerce hayvan öldürülüyor. Çanta, şapka, kemer ya da biblo yapmak için fillerden timsahlara, yılanlardan ceylanlara kadar birçok hayvan acımasızca yok ediliyor. Hem de yasadışı yollarla ve son derece acımasız yöntemler kullanılarak. Geçtiğimiz yıllarda Türkiye'de, kürkleri nedeniyle birçok tilki, doğaya bırakılan zehirli yemlerle öldürüldü. Soyları tükenme noktasına gelen, günümüzde koruma altına alınan karacalardan bir çoğu, ayaklarından baston yapmak için katledildi. Gösteriş için de yüz binlerce hayvanın ölümüne neden oluyoruz. Yalnızca gösteriş için, soyu tükenme noktasına gelmiş olan kaplan, geyik, leopar gibi hayvanlar öldürülüyor. Bu hayvanların post, boynuz, diş gibi organlarıyla bazı insanlar evlerini süslüyor.
Göl ve bataklıkları kuruttuğumuz için; DSİ gibi bazı kurumlar, tarım arazisi kazanmak ve su rezervi elde etmek için göl ve bataklıkları kurutarak yaban hayvanların soylarının tükenmesine neden oluyor. Göl ve bataklık kurutma işlemi günümüzde de sürüyor.
Tarım ilaçlarıyla; Bitkilere zarar veren böcek, fare gibi canlılarla mücadele etmek için tarlalara atılan yapay gübreler ve zehirler, milyonlarca hayvanın da ölüm nedeni. Tarım ilaçları nedeniyle soyları tükenen hayvanlara en güzel örnek, kelaynaklar. Göçmen kuşlardan olan kelaynaklar, yazın Afrika'dan göç edip Urfa'nın Birecik ilçesine geliyorlardı. 1950'li yıllarda, bölgede 600 çiftten fazla kelaynak görülüyordu. Ama yine o yıllarda zararlı böcekler için kullanılmaya başlanan tarım ilaçları, kelaynakları da yok etti. Çünkü kelaynakların yiyeceğini bu zararlı böcekler oluşturuyordu. 1970'li yıllara gelindiğinde, kelaynakların sayısı 50'nin altına düşmüştü. Koruma altına alındılar ama, artık her şey için çok geçti. Bugün Birecik'teki koruma istasyonunda üretilmiş olan kelaynaklar, göç etme özelliklerini yitirmiş durumdalar.
Avcılık İnsan yüzyıllardır avlanıyor. Ama avcılık hiçbir çağda 20. yüzyıldaki kadar katliam boyutlarına ulaşmadı. Günümüzde, Türkiye'de 4 milyon kayıtlı avcı olduğu sanılıyor. Hayvanların sayısı ise bu rakamın çok altında. Örneğin soyu tehlikede olan dikkuyrukların sayısı 15 bini geçmiyor. Ayı sayısı ise 2 bin civarında…
Ormanları yakıp yıktığımız için; Ormanlar doğal yaşamın en önemli alanları. Ama yakarak, keserek ormanları yok ediyor, dolayısıyla burada yaşayan böcekten ayıya, kelebekten kuşa kadar birçok hayvanın soyunun tükenmesine neden oluyoruz. Özellikle yaz mevsiminde Ege ve Akdeniz bölgelerinde çıkan yangınlar hayvanlara büyük zarar veriyor. Bu yangınlarda belki de hiç keşfedilmemiş türlerin son üyeleri de yanıp kül oluyor.
Bilimsel deneyler Kobay sözcüğü, çoğu kişi için "laboratuarda deney amacıyla kullanılan canlı" anlamına gelir. Ama bu sözcük, laboratuarlarda deney amacıyla en çok kullanılan hayvan olan "kobay"dan kaynaklanır. Yaklaşık 30 santimetre boyundaki kobaylar çok kolay evcilleşirler. Güney Amerika kökenli bu hayvanların yaşamı laboratuarda başlayıp, laboratuarda biter. Kobayların yanı sıra, insanın fizyolojik yapısıyla benzer özellikler gösterdikleri için beyaz fareler, maymunlar, köpekler de çeşitli deneyler amacıyla laboratuarlarda işkence görüyor ve öldürülüyor. Tropikal bölgelerde yaşayan birçok yılan, zehirleri alınmak üzere doğal ortamlarından koparılıp yok ediliyor.
Otoyol kazaları Gelişen ulaşım sektörü, bütün doğal alanlardan otoyol geçmesine neden oldu. Hızlı giden taşıtlar bu yollarda birçok yaban hayvanın ölümüne neden oluyor.Yol kenarlarında araçların çarpması sonucu yaşamını yitirmiş birçok kedi, köpek, kirpi, yılan, kaplumbağa, kuş cesedi görebiliriz. Uçakların pervaneleri ve jet motorları da yüzlerce kuşu öldürüyor.
Ticaret için; Vahşi ve egzotik hayvan ticareti tüm dünyada olağanüstü boyutlarda. Bunun yanı sıra derisi, dişi, kürkü, kemikleri ve kabukları için, fillerden timsahlara, deniz kabuklularından tilkilere kadar, birçok türde hayvan acımasızca öldürülüyor. Örneğin tropik ülkelerde tuzaklarla yakalanan papağan, maymun gibi birçok tür, Türkiye'nin büyük illerindeki hayvan mağazalarında rahatlıkla satılıyor.
NESLİ TÜKENMİŞ VE TÜKENMEKTE OLAN CANLILAR
Dinozorlar Dinozorlar 160 milyon yıl civarında kara hayatına egemen olmuş hayvanlardır. Yeryüzünde bulunan yaklaşık 1000 dinozor türünün 65 milyon yıl önce çoğu türün nesli tükenmiştir. Dinozorların nasıl yok olduğuna dair birçok iddia gündeme atılmıştır. Bunlardan en kabul göreni Nobel ödüllü fizikçi Luis Alvarez ve oğlu jeolog Walter Alvarez’in ileri sürdükleri “dinozorların sonunun 65 milyon yıl önce yaklaşık 10km çapında bir göktaşının Dünya'ya çarpmasıyla nesillerinin tamamen sona erdiği” fikridir.
Mamut 4,5 m boy ve 8 ton ağırlığa kadar varan bu cinsin son üyeleri M.Ö. 1700 yılında yaşamıştır. Bulunan en eski mamut kalıntıları 4 milyon yaşındadır. Mamutların neslinin tükenmesinin nedeni de tam olarak bilinmemekle birlikte, aşırı avlanma ya da buzul çağı sonundaki iklimsel değişimlerin buna neden olabileceği ileri sürülmektedir.
Moa Maolar Yeni Zelanda’da yaşamış olan dünyanın en büyük kuş türü olarak kabul edilirler. Nesilleri insanlar tarafından yok edilmiştir.
Tazmanya Kaplanı veya Tazmanya Kurdu Avustralya’ya özgü büyük bir etçil keselidir. 1930'lara kadar yaşadı. Tazmanya hükümeti ve çiftçilerin desteğiyle sürdürülen avlarla soyu tüketildi.
Hazar Kaplanı veya Pers Kaplanı Hazar kaplanları yalnız yaşayan hayvanlardır. En batıda Türkiye olmak üzere Hazar denizi etrafında, Kafkasya’da İran, Türkmenistan, Afganistan’ın kuzey kesimlerinde ve Moğolistan bölgelerinde yaşamaktaydı. En son 1970 yılında Rusya'daki türün son üyesinin ölümüyle yok oldu.
Anadolu Panteri Anadolu parsı, Orta Doğu ve Batı Asya'da yaygın olan İran leoparının Anadolu'da yaklaşık 30 yıl öncesine kadar yaşamış olan bir ırkıdır. Anadolu parsı Ege ve Batı Akdeniz, Doğu Akdeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinde, daha çok ormanlık ve dağlık alanlarda yaşamıştır.Doğal yaşam alanları ve av kaynaklarının azalması parsları insanların yaşadığı yerlere yönlendirmiş ve bu da genellikle vurularak ya da zehirlenerek öldürülmelerine yol açmıştır. Anadolu'da varlığı 1974 yılından bu yana güvenilir şekilde kanıtlanamamıştır. Bundan dolayı en son bireyin 1974'de Beypazarı'nda vurulduğu kabul edilmektedir.
Mersin Balığı Bütün türlerinin nesli tükenme tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktadır, ve çoğunun yöresel olarak nesli çoktan tükenmiştir
Çizgili Sırtlanlar Çizgili sırtlan Afrika kıtasının kuzey yarısında, Asya'nın batısında (Anadolu dahil), Arap Yarımadasında ve Hindistan'da bulunuyordu. Artık nesillerinin tükendiği kabul edilmektedir.
Dev Panda Çin’deki bambu ormanlarının giderek yok olması, pandaların hayatını da tehdit ediyor. Şu anda sadece 700 tane kalan bu hayvanların da habitat kaybı yüzünden sayılarının azaldığı bilinmektedir.Çok sevdiği bambuyu yiyebilmek için Çin’den başka bir yere gitmediklerinden, ne yazık ki nesilleri tükenmek üzere.
Kutup Ayıları Kutup bölgesindeki buzulların erimesiyle yaşam alanı tehlike altına girmiştir. Tahminlere göre kutup bölgesindeki bu durum değişmezse önümüzdeki 45 yıl içinde türde yüzde 30'luk bir azalma olacak ve sonunda da tümüyle yok olacak. Yapılan ölçümler buzulların yüzölçümünün önümüzdeki yüzyıl içinde en az yarı yarıya azalacağını, hatta tümden yok olabileceğini ortaya koyuyor. Küresel ısınma Kuzey Kutbu’ndaki buzulları erittikçe bu hayvanların büyük bir çoğunluğu açlıktan ölecek ya da sularda boğulup yok olacak.
Penguenler Tasmanya'nın güneyinde Antarktik kıyısında yaşayan imparator penguenleri büyük bir hızla azalıyor. Bölgedeki buzlar eridikçe hayvanların sayısı da düşüyor. Penguenlerin sayısı son 50 yılda 3 bine kadar düştü. En büyük ölüm oranına 1976-1980 arasında denizde buzların azalması sırasında rastlandı.
Kısa Gagalı Yunus Akdeniz alttürüdür. Son 40 yıl içinde türün nüfusu aşırı avlanma ve yaşam alanlarının bozulması sonucu %50 düşmüştür.
Asya Yaban Eşeği Kulan da denir, Equidae familyasından Orta Doğu'ya özgü bir hayvan çeşididir. Asya yaban eşeği, evcil eşekten az daha iridir ve ata daha çok benzer . 190 kg. ağırlığında ve 2.1 m. boyundadır. Postları yazın kızıl kahverengi, kışın sarımsı kahverengidir. Evcil eşeğin yabani atası Afrika yaban eşeği olmasına karşılık, bazen Asya yaban eşeği kabul edilir. Sümerlilerin Asya yaban eşeğini evcilleştirdiği sanılmaktadır. Asya yaban eşeği, İran, Pakistan, Kazakistan, Hindistan, Çin ve Moğolistan’dır. Bu hayvanın eti yenilebilirdir.
İran Alageyiği Alageyiğin bir alt türüdür. Kimi zoologlar tarafından ayrı bir alt tür olarak kabul edilmemiş ve ayrı bir tür olarak incelenmiştir.İran alageyiği, alageyikten daha büyüktür ve boynuzları da daha az elsi yapıdadır. Günümüzde soyları tükenmeye yüz tutan İran alageyikleri Huzistan, güney İran, Mazandaran ve Urumiye Gölü'nde bir adada yaşar.
Sibirya Kazı Ördekgiller familyasına ait bir kaz türü. Avrupa'da, sık sık avcı kuşların yuvalarına yakın olarak bulunan bir kazdır. Bu kendilerini Kuzey tilkisi gibi avcılarından korumalarına yardımcı olur. Kışları güney doğu Avrupa'da geçirirler. İngiltere'de ve diğer batı Avrupa bölgelerinde az ve dağınık olarak bulunurlar.
Kelaynak Ortadoğu ve Afrika ,Kuzey Sahra çöllerinde kayalıkların uçurumlarında 2-3 yumurta yumurtlayarak ürer. Böcekler ve diğer küçük yaratıklarla beslenirler. Önceleri Ortadoğu, Kuzey Afrika ve hatta Avrupa Alplerinde yaygın bulunmaktayken 400 yıl önce buralardan yok olmuştur. Kendi mesafe alanında göçmen bir kuştur. Kışı geçirdiği yerler Sudan'ın bir kısmı, Etiyopya, Eritre ve belki de Somali' nin bazı yerleri ,Yemen ve Suudi Arabistan'dır. Bu tür şimdi resmi olarak kritik tehlike sınırındadır. Vahşi olarak yaşayan nüfusu 420 olarak tahmin edilmektedir. Ve yaklaşık 1500'ü tutsaktır.
Dikkuyruk Ördekgiller familyasından küçük bir ördek türü (Akbaş ve Kalkık kuyruk olarak da bilinir. İngilizcede "Ruddy Duck" olarak bilinir. Aslında "dik kuyruk" ifadesi belirli bir grup kazsıları nitelemek için kullanılır. Uzun,arkaya ya da yukarıya doğru dikilmiş kuyruğu, büyük, beyaz başı ve geniş, mavi gagasıyla hemen tanınan, nadir bulunan küçük bir ördektir.
İNCE GAGALI KERVAN ÇULLUĞU Batı Sibirya'daki Güney Talge bölgesi ile Orman steplerinde yapılan incelemelerde küçük ağaçlık alanlar, sığ sular, küçük çayırlar ve küçük bitkisiz alanlar yaşama alanlarıdır. Ülkemizde 1946-1990 yılları arasında 29 kayıt tespit edilmiş ve 29 kayıt mevcuttur. Türkiye' deki potansiyel alanlar; Tuz Gölü Göksu Deltası Seyfe Gölü, Burdur Gölü ve ÇamaltıTuzlası son olarak Kızılırmak Deltası olarak tahmin edilmektedir.
FIRAT KAPLUMBAĞASI Hayatlarının çoğunu dipte çamura gömülü olarak geçirirler. Deri ve ağız içi solunumunda yaptıkları için uzun süre su altında kalabilirler. Türkiye'de Fırat ve Dicle nehirlerinde görülürler. Yapılan barajlar nedeniyle soyları tükenme tehlikesi altındadır.
FİLLER Bu hayvanlar genelde otla beslenirler. Her ne kadar otla beslenseler de en sevdikleri yiyecek fıstıktır. Bu hayvanlar nesli tükenen hayvanlar olduğu için günümüzde özel bakim altına alınmıştırlar.
DENİZATLARI DÜNYA VE ÜLKEMİZ SULARINDA NESLİ TÜKENMEKTE OLAN CANLILAR ARASINDA YER ALIR.
KOALALAR Nesli tükenmekte olan canlılardan bir tanesi de koalalardır. Koala deyince, aklımıza okaliptüs ağacı denilen ağacın gövdesine kollarını ve bacaklarını dolayarak tutunmuş olan gri tüylü, sevimli bir hayvan gelir.
TOROS KURBAĞASI Ranidae familyasından ortalama boyları 6 cm ile 7.5 cm arasında değişen endemik bir kurbağa türü. Yalnızca Orta Toroslar'da bulunan Bolkar Dağlarındaki Çinili Göl ve Karagöl'de yaşarlar. Yaklaşık 2000 metre yükseltide bulunan bu türün morfolojik yapısı sırt bölgesi sarı, yeşil siyah desenli gözlenebilirken karın pembe veya sarımsı olabilmektedir. Temel besinleri böcekler ve diğer eklem bacaklılardır. Toros kurbağasının ürediği göllere sonradan getirilen sazan balıkları yüzünden nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
KARA SEMENDERİ Salamandridae familyasından bir semender türü. Yunanistan ve Türkiye'de görülürler. Doğal habitatları, ılıman ormanlar ve Akdeniz'e ilişkin-tip çalılık bitki yaşamıdır. Habitat kaybından dolayı tehlikedirler.
AKDENİZ FOKU Milyonlarca yıldır yaşayan Akdeniz Fokları bugün yok olmak üzeredir. Akdeniz Foku bütün dünya nesli tehlike altında bulunan türler içinde ilk sırada yer almaktadır.
TIRTAK Bayağı yunus olarak da bilinir, yunusgiller familyasından Türkiye'nin bütün denizlerinde bulunan ve bütün dünyada büyük okyanusların farklı kısımlarında yaygın olan bir yunus türü. Tırtak Yunusgiller familyasının asıl örnek türüdür. Nesli tükenmekte olan bir canlı türüdür.
Mutur Domuzbalığı en küçük deniz memelilerinden biridir. Muturlar, denizin kıyıya yakın kısımlarında yaşarlar. Türkiye'de sadece Karadeniz kıyılarında görülürler.
VAN KEDİSİ Evcil hayvanların her birisinin ayrı bir özelliği vardır. Çağlar boyunca, insanların dikkatini üzerine toplamış kedilerden bugün, ipeksi beyaz kürkü, değişik gözleri, mükemmel avcılığı ve suda oynamayı sevmesiyle en fazla ilgi görenlerden biride Van Kedisi’dir.Ancak ne yazık ki onların da soyları tükenmektedir.
NESLİ TÜKENMEKTE OLAN İLGİNÇ CANLILAR
Suda Yürüyen Balık Meksika bölgesinde yaşayan bu pembe balığın dört ayağı olduğu için yürüyen balık adıyla anılıyor. Uzaylıya benzeyen ve Meksikalı yürüyen balık ya da Meksikalı su canavarı ismiyle de bilinen Axolotl semender,suların kirlenmesi ve doğal ortamın imha edilmesi yüzünden nesli tükenmekle karşı karşıya. 1998 yılında bir mil karede 1500 yaşarken şimdi sayısı 1 mil karede sadece 25’e düştü. Yerli olmayan Asyalı sazan balığı ve Afrikalı tilapia balığının Axolotl yavrularını yemesi büyük sorun oluşturuyor.
Bir başka yürüyen balık çeşidi de kırmızı dudaklı yarasa balığıdır Bir başka yürüyen balık çeşidi de kırmızı dudaklı yarasa balığıdır. Dünyadaki dört yüzgecinin üzerinde yürüyen tek balıktır. Yürümek için tasarlanmış yüzgeçleri, tuhaf görünüşlü burnu ve büyük kırmızı dudakları ile balığın son derece ilginç bir görünümü vardır.
Kuş Yiyen Örümcek Güney Amerika'da yaşayan 30 santimetreye kadar ulaşan boyutlarıyla dünyanın en büyük örümceği "kuş yiyen tarantula" ya da "Goliat Tarantula" olarak bilinen örümceklerden daha küçük olmasına rağmen "muz örümceği" olarak da bilinen Avustralya'daki bu tür, devasa ağlarıyla ünlü.
Çizgili Tavşan Dünyada eşine en az rastlanan hayvanlardan olan çizgili tavşan Endonezya'daki bir yağmur ormanında görüldü. Yok olma tehlikesi altındaki çizgili tavşanlar, tebeşir rengi tüylere ve koyu kahverengi çizgilere sahip.
Dev Su Böcekleri Amazonların en uzaylı yaratıkları. Dev boyutlara ulaşan bu su böceklerinin en leziz yemeklerinden biri pir analar. Dişlerindeki zehir sayesinde avlarını kısa sürede etkisiz hale getiriyorlar.
Dev Palouse Solucanı Başlıca yaşam alanları ABD'nin Washington eyaleti. Zararsız olan bu solucanların 2005 yılına kadar var oldukları sanılıyor. Bugün nesillerinin tükenmiş olduğu varsayılıyor. Toprağın dört metre altına kadar inebiliyorlar.
Dev Hindistan Cevizi Pavuryaları Pasifik adalarında bulunan ve günlük hayatın bir parçası haline gelmiş bu yaratıklar çöp kutularına bile tırmanabiliyorlar. Çok ağır hareket ettiklerinden dolayı insanlar açısından çok büyük bir tehlike oluşturmuyorlar.
Deniz Lalesi Karidesleri Nesli tükenmekte olan diğer bir canlı türü de bu karidesler. Şeffaf görüntüleriyle oldukça farklı görünen bu deniz canlıları ses de çıkarıyor.
Honduraslı Hayalet Yarasaları Tropikal Amerika'da Guatemala ile Brezilya'nın arasındaki bölgelerde palmiye ile şeker kamışı yapraklarının arasında tünemiş vaziyette bulunur. Bu 7-8 santim uzunluğunda orta irilikteki yarasa kar gibi beyaz bir kürkle kaplıdır.
Ebe Kurbağası Avrupa'da yaşayan ebe kara kurbağası yaşamının büyük bölümünü karada sudan uzakta olmayan toprak oyuklarında geçirir. Bu kurbağanın en büyük özelliği yumurtalarını taşıyabilecek şekilde benzeri olmayan bir derisinin olmasıdır.
Ördek Kurbağası Tıpkı bir ördek sesi çıkardıkları için bu isim verilmiştir ve nesilleri giderek azalmaktadır.
Cam Kurbağası Kurbağa türünün belki de en estetik ve güzel olanıdır. Şeffaf yeşil rengi ve transparan gövdesiyle göz alıcı bir güzelliği vardır. Yağmur ormanlarında yaşarlar.Ne yazık ki bu kurbağalar da yok olmak üzere.
Ayaklı Amfibiler İlginç vücut şekilleri olan bu canlılar evrimlerini tam olarak tamamlayamamışlardır. Kuyruk biçimindeki vücut şekilleri farklı yaşam şekillerine ayak uydurmalarını sağlıyor. Yumuşakça grubunda yer alıyorlar ve oldukça keskin dişlere sahipler.
Dev Komodo Ejderi Bu ejder ancak 1912 yılında keşfedilmiştir. Bu tür yalnız Sonda takımadalarının bazı küçük adalarında ve özellikle adını taşıdığı adada bulunur. Uzunluğu 3 metreyi geçtiğinden kertenkelelerin devi sayılır. Yerliler yavru geyikleri ve yavru yaban domuzlarını hatta zaman zaman yabani atları yediğini söylerler. Adı fare adası olan Komodo adasında bir tek farenin kalmamış olmasının nedenidir. Dev varan bunların hepsini yediği tahmin edilebilir. Kendi hemcinslerine saldırıp onları yemeye ve her türlü hayvan leşiyle karnını doyurmaya kadar vardırır.
Kagu Avustralya'nın bin küsur mil doğusundaki Büyük Kaledonya adasında yaşar. Yeni Kaledonya pullarında yer alan bu tavuk iriliğindeki kuş özellikle geceleri faaldir.
Asya Aslanı Kedigiller familyasından Hindistan'ın batısında, Gucerat bölgesinde,özellikle Gir Ormanları'nda yaşayan bir aslan alt türüdür. Gir Ormanı'ndaki nüfusu 350 civarındadır. Eskiden Asya aslanı Kafkaslardan Yemen'e, Makedonya'dan Yunanistan'a kadar çok geniş bir coğrafyada yaygındı. Türkiye'de nesli 19. yüzyılda tükenmiştir. Şimdi ise Hindistan başta olmak üzere İran, Afganistan, Pakistan ve küçük bir popülasyonda Bangladeş'te yaşamaktadır.
NESLİ TÜKENEN CANLILARI KORUMAK İÇİN ALINAN ÖNLEMLER Hayvanların nesillerini korumak için sahip olmaları gereken ‘sürdürülebilir nüfus’ sayılarını takip etmeli ve sayıları azalanları korumalıyız ki bugün tehlikede olmadığını düşündüğümüz türleri yarın tehdit altında bulmayalım. · Öncelikle nesli tehlikedeki hayvanlar hakkında detaylı bilgi edinebiliriz. Nerede ve nasıl yaşıyorlar? Var olmaları neden önemli? Bunları bilirsek onlara daha kolay yardım edebiliriz. · İnsanların geçmişte yaptıkları hataları, doğal dengeyi nasıl bozduklarını öğrenebiliriz. Böylece aynı hataları tekrarlamamış oluruz. · Kendi ülkemizde soyu tükenmekte olan hayvanları araştırıp öğrenebiliriz. · Bir bahçemiz varsa, bahçede yaşamaya elverişli bir hayvan türünü orada besleyip sayısını çoğaltabiliriz.
Unutmayalım ki hayvanlar doğal dengenin korunmasında büyük rol oynarlar...
BAHAR ŞAHUTOĞLU 1011211048 2-B SIDIKA ALCAN 1011211030 2-B