1960-1980 Türkiye’de sosyo-ekonomik yapı.

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
1929 DÜNYA EKONOMİK BUNALIMI
Advertisements

EKONOMİ ALANI’NDA YAPILAN İNKİLAPLAR
2. Türkiye’de İçgöç Süreci ve Kentteki Sorunları.
Buharla Çalışan Su Pompaları
UZUNKÖPRÜ - HASKOVA TARIMSAL SANAYİ GELİŞTİRME PROJESİ DOÇ. DR. SEFER GÜMÜŞ PROJE BAŞ KOORDİNATÖRÜ BEYKENT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRÜ.
Farklı Sistemlerde Kentleşme ve Kentleşme Politikası
SAĞLIKSIZ KENTLEŞME (ÇARPIK KENTLEŞME)
1 YASED BAROMETRE 18 MART 2008 İSTANBUL.
NÜFUS POLİTİKALARI.
Farklı Sistemlerde Kentleşme ve Kentleşme Politikası
İNKILAPLAR.
TÜRKİYE’DE SANAYİ SEKTÖRÜ
Tarihte hiçbir zaman mutlak gerçek yoktur...
DIŞ TİCARET POLİTİKALARI
Tarım Arazilerinin Sürdürülebilir Kullanımı
Liberalizmin Tarihsel Kökenleri
KÜRESEL EKONOMİK YENİDEN YAPILANMA SÜRECİNDE TÜRKİYE EKONOMİSİ Türkiye’nin Stratejik Sektörlerinde Temel Politikalar Paneli - Enerji Sektörü - Necmiddin.
Kentleşme, Konut ve Afet Yasal Düzenlemeler ve Uygulamalarla
AVRUPA BİRLİĞİ ORTAK TARIM POLİTİKASI Ortak Piyasa Düzenleri
Ülkemizde Uygulanan Ekonomik Politikaların Temel Amacı -Doğal ve beşeri kaynakları en iyi şekilde değerlendirebilmek.
Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi
Küresel Kriz Sonrası Türkiye’de Finansal Sistem “Bankacılık Sektörü” Ekrem Keskin Mayıs 2010.
Yüksek ve İstikrarlı Büyüme Perspektifinde Türkiye Ekonomisi
TÜRKİYE’ NİN CUMHURİYETTEN GÜNÜMÜZE UYGULADIĞI EKONOMİ POLİTİKALARI
Türkiye Siyasi Tarihi.
GENEL MAKRO EKONOMİK DEĞERLENDİRME VE 2008 YILI BÜTÇESİ HASAN BASRİ AKTAN MALİYE MÜSTEŞARI 3 Ocak 2008 – İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ T.C. MALİYE BAKANLIĞI.
Kopenhag Kriterleri Ümit Boynukalın.
SİYASİ PARTİ NE DEMEKTİR?
Sosyal Bilgiler TÜRKİYE NÜFUSUNUN ÖZELLİKLERİ.
7. büyük tekstil ve hammaddeleri 6. büyük hazır giyim ve konfeksiyon
SEZGİN ÖZTEK ŞEREF AYAN
MAKRO EKONOMİ POLİTİKALARI VE TARIM SEKTÖRÜ İLİŞKİLERİ
ABD’deki yüksek riskli mortgage kredilerinden kaynaklanan endişeler artmış ve bankacılık sisteminde bu kredilere ilişkin zararlar derinleşmiştir. Finansal.
NÜFUS : Belli bir yerde yaşayan insan sayısına denir.
ULUSLARARASI İKTİSAT Yrd.Doç.Dr.Dilek Seymen DEÜ.İİBF İktisat Bölümü.
Ders 8 Temel Analiz Hüseyin İlker Erçen
NÜFUS ÖZELLİKLERİ VE NÜFUSUN ÖNEMİ
Devlet borçlanması-3.Hafta
Soru 7 Gümrük Birliğinin Türkiye’nin ekonomisi üzerinde etkilerini Türkiye’nin beklentileri ve gerçekleşenler üzerinden tartışınız?
KÜRESELLEŞME NEDİR?.
EKONOMİ ALANINDA YAPILAN YENİLİKLER
KIRSAL KALKINMA ve ÖRNEK PROJELER
EĞİTİMİN EKONOMİK TEMELLERİ
SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİNDE TÜRKİYE
1929 DÜNYA EKONOMİK BUNALIMI
COĞRAFYA PROJE ÖDEVİ:.
1929 BUHRANI VE türkİye ekonomisi üzerİne etkİleri
Tarıma verilen destek 90'lı yıllara kadar o zamanki Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun yıllık bütçesinin %60'ı kadardır. Tarım desteği bugünkü Avrupa Birliği'nin.
Buharla Çalışan Su Pompaları
Tarımsal Üretici Örgütlerin Rekabet Gücünün Geliştirilmesi Projesi Kasım 2015-Şubat 2023 İzmir, Adana.
SANAYİ İNKILABI 18. yüzyılda ilk olarak İngiltere'de başlayan, daha sonra diğer Avrupa ülkelerine yayılan, etkileri bakımından tüm dünyayı sarsan önemli.
ÜLKEMİZDE EKONOMİK FAALİYETLER
ÜLKEMİZDE NÜFUS / Nüfusumuzun Özellikleri
ULUSLARARASI İKTİSAT TEORİSİ
REFAH DEVLETİ.
SHB-221 TÜRKİYE’NİN TOPLUMSAL VE EKONOMİK YAPISI
Demokrat Parti ( ) Dönemi Basını
Liberalizmin Tarihsel Kökenleri
TÜRKİYE NÜFUSUNUN ÖZELLİKLERİ —Nüfus artışı yüksektir — Genç nüfus fazladır. — Aktif nüfus fazladır.(çalışabilecek nüfus). Çalışma çağındaki nüfustur.
ULUSLARARASI TURİZM PAZARLAMASI
Bu Sunu En İyi Ofis 2010 Yüklü Bilgisayarlarda Görüntülenir
ULUSLARARASI TİCARET.
SHB-221 TÜRKİYE’NİN TOPLUMSAL VE EKONOMİK YAPISI
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
İNKILAPLAR. Siyasi Alanda Yapılan İnkılaplar  Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922)  Ankara’nın başkent olması(13 Ekim 1923)  Cumhuriyetin ilanı (29.
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
Tarım sektörünün önemi
12. Hafta Ders İçeriğinin Başlıkları
Sunum transkripti:

1960-1980 Türkiye’de sosyo-ekonomik yapı

1960-1980 1960-1980 yılları arasında uygulanan planlı ekonomik kalkınma modeli 1950’li yıllarda DP hükümeti döneminde uygulanan plansız ve programsız liberal ekonomik politikalara karşı bir tepki olarak uygulamaya konmuştur. 1963 yılında Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1963-1967) hazırlanmıştır. Bu dönemde, ülkenin ekonomik kalkınması için özel sektörün bütün yatırımları tek başına yürütemeyeceği ve bu nedenle devletin ekonomik alanda daha etkin bir rol oynaması gerektiği düşüncesi kabul görmekteydi.

1950’lilerden günümüze kadar teknolojik gelişmelerin üretim faaliyetlerine yoğun olarak kullanılması ile birlikte gerek tarımda ve gerekse de sanayide önemli ilerlemeler sağlanmış ve buna bağlı olarak da toplumsal yapıda burjuvazi ile işçi sınıfı diğer toplumsal kesimlere göre daha çok güçlenmişlerdir. 1950’li yıllardan ve özellikle de 1960’lı yıllardan sonra sanayileşme ile birlikte kırdan kentte doğru olan göç hızlanmış ve bu çerçevede kentleşme, gecekondulaşma ve kırsal yapının çözülmesi gibi toplumsal gelişmeler, Türkiye’nin toplumsal gelişim dinamiğini derinden etkilemiştir.

17 şubat 1923’de İzmir’de toplanan İzmir İktisat Kongresi yeni cumhuriyetin izleyeceği ekonomik siyasetin saptanması için İktisat Vekaleti tarafından düzenlemişti. Kongreye hemen her kesimden insanlar (tüccarlar, sanayiciler, çiftçiler, işçiler, bankacılar ve değişik meslek kuruluşu temsilcileri) çağrılmıştı. Kongre’den çıkan en temel sonuç Türkiye’nin büyük bir hızla kalkınabilmesi için girişimci bir sınıfın yaratılması gerektiğidir. Bu çerçevede, devletin her türlü teşvik ve özendirmelerin yanı sıra yerli sanayicinin oluşabilmesi için belirli önlemleri alması gerekiyordu.

1924 Yılı Türk girişimcilerinin kredi gereksinimlerini karşılamak için İş Bankası kuruldu. Benzer bir amaçla ‘Sanayi ve Maden Bankası adıyla bir banka daha kuruldu. Yurt dışına mal satan Türk girişimcileri desteklemek amacıyla hammadde girişinin kolaylaştırılması ve yurt dışına mal satan özel girişimcilere gümrükte vergi indirimi sağlanması gibi uygulamalara gidildi.

1927 Yılı Yerli sanayici yalnızca korunmaya alındı. ‘Sanayi Teşvik Kanunu’ ile yeni yatırımlara gidebilmesi için özendirildi

1923-1930 yılları Özel sektörün gelişimini amaçlayan liberal bir ekonomik politika izlenmesinin yanı sıra yabacı sermayenin ülkeye gelmesine de izin verilmekteydi. 1920’li yıllarda Cumhuriyet hükümetinin esas politikası Osmanlı döneminde genellikle Rum ve Ermenilerin yerine getirdikleri ekonomik ve ticari faaliyetlerin müslüman Türk girişimci ve tüccarlar tarafından yapılmasını sağlamaktı. Bu bir anlamda, müslüman Türk girişimcilerin ekonomik ve ticari faaliyetlerde Hıristiyan azınlıkların yerini almaları anlamına gelmekteydi

1930 yılı Yeni bir ekonomik politikası arayışını beraberinde getirdi. 1929 buhranından sonra, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ekonomik kalkınma açısından yoğun bir doktrin tartışması başladı. 1930 yılından itibaren, ülkenin ekonomik kalkınmasında istenilen hedeflere ulaşılması için özel sektörün yanında devletin de ekonomik alanda daha aktif rol oynaması gerektiği düşüncesi kabul görmeye başladı.

1933’den 1950’li yıllara kadar süren dönemde ‘devletçilik politikası’ uygulandı. 1933 yılında başlayan devletçilik politikası ile devlet, özel sektörün üstlenemeyeceği ve yatırım yapmadığı alanlarda sanayi yatırımlarına yönelmiştir. Kongar: Yeni Cumhuriyet’in ekonomik siyaseti başından beri devletçidir.

1946-1950 yılları 1946 yılında tek parti döneminin sona ermesi ve 1950 yılında Demokrat Parti’nin iktidara gelmesi ile birlikte Türkiye ekonomik ve politik olarak yeni bir döneme girmiştir.

İkinci Dünya savaşı sonrasında soğuk savaş döneminin başlaması ile birlikte ABD Avrupa ekonomilerinin hızla gelişmesi için ‘Marshall Planı’ çerçevesinde mali yardımlarda bulunmuş ve Türkiye’de bu yardımlardan belirli bir oranda pay almıştır. Bu yardımlarla Türkiye özellikle tarımsal üretimi artırmaya yönelik tarımsal araç-gereç ithalatında bulunmuş ve bu sayede tarımsal üretim hızla artmaya başlamıştır.

1950-1960 yılları Tarımda makineleşme yoğun olarak kullanılmaya başlanmış ve on yıllık süre içerisinde ülkedeki traktör sayısı 3 kat artmıştır.

1950’li yıllar ile birlikte Türkiye’de kentlerin nüfusu hızla artmaya başlamış ve gecekondulaşma, işsizlik ve kentsel alt yapı eksikliği ülkenin en önemli sorunları haline gelmiştir. Türkiye sanayileşmede yeterli bir gelişme düzeyine ulaşamadığı için kentte göç eden insanların çok büyük bir çoğunluğu iş bulamadı. Kırsal kesimden göç edenler ekonomik olarak varlıklarını devam ettirebilmek için işportacılık ve geçici işçilik gibi iş güvencesi olmayan ve gelir düzeyi son derece düşük alanlarda çalışarak kentte tutunmaya çalıştılar.

1950’lerde başlayan gecekondulaşma olgusu kamu arazisi üzerine yasal olmayan yollardan kaçak olarak gecekondu inşa edilmesi suretiyle başladı. Bu konu ile ilgili kamu kurum ve kuruluşları kırdan kentte göç eden insanların barınma işlevini yerine getirdiği için gecekondulaşmayı ya yok saymış ya da yasal olarak denetim altına almak istememiştir.

1950-1951 yılları Kore Savaşı’nın etkisiyle dünya piyasasında buğday fiyatları yükselmiş ve dünyanın en büyük buğday üreticisi konumunda olan ABD’nin savaş nedeniyle buğdayı dünya piyasasına satmak yerine stoklamaya başlamasıyla Türk buğdayının dünya piyasasında yüksek fiyatla satılmaya başlanmıştır.

1950-1953 Türkiye’de kişi başına gelir yüzde 28 civarında yükselmiştir. 1950’li yılların ilk yarısı gerek yatırımlar ve gerekse de ekonomik olarak üretim faaliyetleri açısından bolluk yılları olmuştur.

DP hükümetinin tarımı desteklemeye yönelik kalkınma stratejisinin ülkenin kalkınmasında yeterli olmadığı görülmeye başlandı. Türkiye’nin dış ödemeler dengesinin sürekli açık vermesi devleti büyük bir döviz sıkıntısı ile karşı karşıya bırakmıştır. Ancak DP hükümeti politik olarak varlığını devam ettirebilmesi için, tarımsal kesimi desteklemeye devam etmesi kentlerde çalışanları zor duruma düşürmüş, enflasyon yükselmiş, yatırımılar azalmış ve bir çok mal karaborsaya çıkmış ve böylece 1950’li yılların ikinci yarısı ekonomik ve toplumsal anlamda tam bir duraklama dönemi olmuştur.

1957 Ülkenin daha fazla döviz sıkıntısı çekmemesi için belirli önlemlerin alınmasını zorunlu kılıyordu. İthalatın kısıtlanması, yerli sanayinin dış rekabetten korunması ve iç talebin yerli sanayiciler tarafından karşılanması gerektiği politikası giderek ağır basmaya başladı.

Türkiye’de aydınların, bürokratların, orta ve büyük boy sanayicilerin ve de dış dünyanın ‘planlı ekonomik kalkınmayı model olarak benimsemesi ülkenin, yeni bir ekonomik ve politik dönemece girmesi gerektiğini ortaya koyuyordu. Ekonomik güçlüklerin yanı sıra ülkede siyasal ve toplumsal gerginliğin artması sonucunda 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesi olmuştu.

1960-1980 yılları Sanayi mallarının ithalatının giderek hızlanması ülkede ekonomik kalkınmanın planlı ve programlı bir şekilde yapılmasını gerekli kılmıştır. 1960-1980 yılları arasında uygulanan planlı ekonomik kalkınma modeli 1950’li yıllarda DP hükümeti döneminde uygulanan plansız ve programsız liberal ekonomik politikalara karşı bir tepki olarak uygulamaya konmuştur.

1963 yılında Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1963-1967) hazırlanmıştır. Bu dönemde, ülkenin ekonomik kalkınması için özel sektörün bütün yatırımları tek başına yürütemeyeceği ve bu nedenle devletin ekonomik alanda daha etkin bir rol oynaması gerektiği düşüncesi kabul görmekteydi. Ancak, devlet bunu özel sektörü engellemeyecek şekilde belirli alanlarda yatırım yaparak gerçekleştirmeliydi.

Birinci Beş yıllık kalkınma planına göre özel sektör ucuz kredi, yatırım teşvikleri ve dış rekabetten korunma gibi politikalarla desteklenecek, kamu yatırımları da ülkenin ekonomik kalkınma hedeflerine ulaştırılması doğrultusunda belirli bir plan ve program dahilinde yapılacaktı.

1950’li yıllarda yurt dışından ithal edilen tüketim malları, 1960’lı ve 1970’li yıllarda desteklenmeye çalışılan özel sektör sayesinde yerli sanayiciler tarafından üretilmeye çalışılacak ve bu yolla aşırı ithalattan kaynaklanan döviz darboğazı aşılmaya çalışılacaktır. Bu bir anlamda yerli sanayicinin korunmasına ve iç pazarın genişletilmesine dayalı ithal ikameci sanayileşme politikasının uygulanması anlamına gelmekteydi.

1960’lı ve 1970’li yıllarda yapılan kamu yatırımları daha çok özel sektörün ara malları gereksinimini gidermeye yönelik alanlarda (demir-çelik, çimento, kağıt, kimya, alüminyum, petrol rafineri, madencilik, vb.) yoğunlaştığını görmekteyiz. Ayrıca bu dönemde, sanayinin gelişmesi için ulaşım, limanlar, iletişim ve enerji gibi önemli alt yapı yatırımlar, devlet tarafından yürütülmüştür.

İlk zamanlarda küçük ölçekli olarak devam eden yatırım mallarının ithalatı 1970’li yıllara gelindiğinde büyük ölçekli olmuş ve iç piyasanın büyümesine paralel olarak ileri üretim tekniklerini gerektiren türden gelişmiş teknolojilerin transferleri önemli bir döviz kaybına neden olmaya başlamıştır. Bu nedenle, 1960-1970 yılları arasında uygulanan ekonomik politikalara ‘kolay’ ithal ikameci 1970-1980 yılları arasındaki ekonomi politikalara da ‘ileri’ ithal ikameci politikalar adı verilir.

Birinci beş yıllık kalkınma planlanın (1963-1967) ardından ikinci (1967-1972) ve üçüncü (1973-1977) planlarda uygulamaya konmuştur. Bu dönemde kişi başına düşen gelir yıllık bazda ortalama yüzde 3 ile 5 civarında yükselmiş, sanayi üretimi artmış ve devlet önemli sanayi alt yapı yatırımlarında bulunmaya devam etmiştir.

1960-1980 yılları arasında devlet daha çok yerli sanayicinin büyümesi ve iç pazarın genişlemesi için ithal ikameci sanayileşme politikalarını uygulamış ancak ihracatı artırmak için önemli bir girişimde bulunmamıştı.

1970’li yılların başında ortaya çıkan petrol krizi ve 1974’de Kıbrıs askeri müdahalesi ve ardından Türkiye’ye uygulanan ambargo ülkenin hesapta olmayan önemli bir döviz kaybına neden olmuştu.

1980 yılında 24 Ocak kararları çerçevesinde ülke ekonomisinin dışa açılması, döviz darboğazının giderilmesi ve ihracatın teşvik edilmesi gibi bir dizi kararlar alındı. Ancak ülkenin içinde bulunduğu siyasal ve toplumsal kriz bu politikaların uygulanmasını mümkün kılmıyordu. İşte 12 Eylül 1980 askeri müdahalesi ülke içerisindeki siyasal ve toplumsal krizi durdurmanın yanı sıra 24 Ocak karalarının uygulanmasına uygun bir ortam oluşturmak için yapıldı.

1980 sonrası kentleşme 1980 sonrasında kentleşme hızlı bir şekilde devam etmiştir. Ancak, kentleşme sürecinde 1980 öncesine göre önemli gelişmeler ortaya çıkmaya başlamıştır.

1980 sonrası gecekondulaşma 1980 sonrasında, hükümetler özellikle seçim öncesi belirli siyasi yatırımlar çerçevesinde gecekondulara (af yasalarıyla) yasal bir meşruiyet kazandırmışlar ve bu yolla gecekondulaşma yasal ve formel bir statüye kavuşmuştur. Bunun için bir çok yasalar çıkartılmış ve gecekondu sorunu yasal olan yollardan çözümlenmeye çalışılmıştır. Bu arada yasal bir statüye kavuşan gecekondulaşma 1980 sonrasında kentte yeni bir rant olgusunu ortaya çıkarmış ve imar izni yoluyla belirli gecekondu bölgeleri başta mütehahitler ve arazi mafyaları olmak üzere belirli kesimler tarafından büyük bir hızla yağmalanmaya başlanmıştır.

1980 sonrasında gecekondulaşma önceki dönemlerden farklı olarak artık herkesin rahatlıkla giriş çıkış yapabileceği ve bir gecekondu inşa edebileceği süreç olmaktan çıkıp artık kendi içerisinde piyasası, işleyiş kuralları ve hatta mafyası (arazi mafyası gibi) olan bir olgu haline gelmiştir.

1990’lı yıllar ile birlikte özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük kentlerde zengin semt kavramının giderek değiştiğini görmekteyiz. 1990’lı yıllarda ekonomik açıdan üst gelir grubuna dahil olan kesimler artık iyice zenginleşmiş olmalarının bir sonucu olarak yaşadıkları mekanlarda kentin diğer kesimleri ile (daha çok yoksullarla) karşılaşmak istemedikleri için İstanbul Bahçeşehir ve Kemer Country örneğinde olduğu gibi şehrin dışında, yalnızca seçkin insanların oturduğu ve koruma altındaki yapay cennetlerde yaşamaya başlamışlardır.

1990 yılında yayına başlayan özel televizyon kanalların etkisi ile yazılı ve görsel basın tüm toplumu etkisi altına almıştır. Türkiye’de pop müzik bir patlama yapmış stadlarda büyük konserler verilmeye başlanmıştır.

Sonuç 1923-1950 yılları arasındaki tek parti dönemi üniter bir devlet yapısının inşası ve ulusal bir girişimci sınıfın yaratılması sürecini ifade etmektedir. 1950’li yıllar ile birlikte Türkiye önemli bir dönemece girmiştir. Bir taraftan çok partili hayatın getirdiği çeşitlilik, diğer taraftan uygulanmaya çalışılan liberal ekonomik politikalar ve batı dünyası ile bütünleşme çabaları Türkiye’nin günümüze kadar ki gelişim dinamiklerini derinden etkilemiştir.

Yine 1950’li yıllar tarımda makineleşmenin ve tarımsal üretimin büyük bir gelişme gösterdiği yıllar olmuştur. Kırdan kente göç ve gecekondulaşma olgusu Türkiye’nin 1950’li yıllar ile tanışmaya başladığı önemli toplumsal gelişmelerdir.

1960’lı ve 1970’li yıllar Türkiye’nin ağır sanayi hamlesini gerçekleştirebilmesi için ithal ikameci sanayileşme politikalarını uygulamaya koyduğu yıllar olmuştur.

Yine bu dönem işçi sınıfının önemli bir toplumsal kesim olarak ortaya çıktığı yıllar olmuştur. 1950’lerden başlayan kırdan kente doğru göç dalgası 1960-1970’li yıllarda hızını kesmemiş ve gecekondular kente göç eden nüfusun barındığı mekanlar haline gelmiştir.

1980 yılı ve sonrasındaki gelişmeler 1923’den günümüze kadar yaşanan dönüşümlerin (1950 yılındaki dönüşümde olduğu gibi) en kapsamlı olanlarından biridir.

1980’li ve 1990’lı yıllar ile birlikte liberal ekonomik politikalar uygulanmış ve bu çerçevede özelleştirme tüm hükümetlerin en önemli hedeflerinden biri haline gelmiştir. Bu dönemde tüketim hem hızla artmış ve hem de çeşitlenmeye başlamıştır. 1980 sonrasında kırdan kentte doğru olan göç devam etmiş ancak gecekondulaşma sürecinde bir formalleşme ve yasallaşma yaşanmaya başlanmıştır.