KÜRESEL KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ PROF DR LALE KARABIYIK
DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ BÜYÜME İVMESİ Dünya ekonomisi önemli bir büyüme ivmesi sağlıyor. Büyümeye en fazla katkı ABD ve Almanya’nın 2002 yılından itibaren 5 yıllık büyüme sürecinde önemli bir küresel sermaye birikimi de ortaya çıkıyor
Küresel sermaye Dünyada hammadde fiyatlarının, özellikle petrol fiyatlarının artmasıyla dünyanın belli yörelerinde nakit fazlası daha önce görülmemiş düzeylere geldi. Bu paraların bir yerlerde değerlendirilmesi gerekiyor. 7 trilyon dolar sıcak paranın küresel ekonomide hareket halinde olduğunu ve yarattığı stresi de unutmamak gerekir. Gelişmekte olan ülkeler dünyanın nakit fazlasının değerlendirilebileceği en iyi alanlardan biri olarak görülmeye başlandı. Küresel Sermaye yeni enstrümanlara da yöneliyor
Balon büyüyor Ancak oluşan ve hızla yatırımlara yönelme iştahında olan küresel sermaye klasik yatırım enstrümanlarının yanı sıra reel varlıklara da hızla yöneldi. Reel varlıkların piyasa değerleri hızla arttı. Büyük bir balon oluştu. Yani reel varlıkların değeri artan talep ile şişti.
Mortgage piyasası Mortgage piyasası, mortgage kredisinin düzenlendiği birincil piyasalar ile bu kredilere dayalı menkul kıymetlerin alınıp satıldığı ikincil piyasalardan oluşmaktadır. Bu piyasanın, bireysel yatırımcıdan kurumsal yatırımcıya, yatırım bankalarından serbest fonlara kadar çok çeşitli katılımcısı bulunmaktadır.
Mortgage kredilerinin ikincil piyasası nasıl oluşuyor Birincil piyasa ürünü olan mortgage kredilerinin ikincil piyasada işlem görmesine aracılık eden menkul kıymetleştirme süreci, gayrimenkul üzerine ipotek konulduktan sonra banka tarafından gayrimenkul bedeli karşılığında menkul kıymet ihraç edilmesi üzerine kuruludur.
Mortgage kredilerinin ikincil piyasası nasıl oluşuyor Bu menkul kıymetler sistemin nasıl yapılandırıldığına bağlı olarak ya doğrudan yatırımcıya uzun vadeli olarak satılmakta ya da yatırımcı ile banka arasında kurulacak bir mortgage finansman kurumuna satılarak nakde çevrilmektedir. Bu şekilde gayrimenkullar, menkul hale getirilerek menkul kıymet ihracı ve dolaşımı kolaylaştırılmaktadır. Sistem, mortgage kredisi kullanan tarafın faiz giderini, menkul kıymetleştirme sonucu ortaya çıkan menkul kıymeti elinde bulunduran tarafa faiz geliri olarak aktarmaktadır.
Önce likidite krizi Kredi geri ödemelerinin kesilmesi nedeniyle menkul kıymet piyasasına fon akısı durmuş/yavaşlamış ve mortgage kredisi kullandıranlar tarafından konutlar geri alınmaya başlanmıştır. Ancak, sorunlu kredi sayısındaki artış nedeniyle konut piyasasında oluşan arz fazlalığı konut fiyatlarını düşürmüş ve konut satışları da yapılamaz hale gelince likidite sorunu ortaya çıkmıştır.
Önce likidite krizi Kredi veren kuruluşların kredinin kullandırılmasına ilişkin değerleme sürecinde hassas davranmaması sistemi temelden sarsmıştır. Kredi skorlarının gereği yansıtmayan derecelendirme işlemi sonrasında verilmesi kredi kalitesinin bozulmasına ve kar marjlarının azalmasına neden olmuştur. Kredi veren kuruluşlar, karsılaştıkları riskleri bilanço dışına transfer etme konusunda abartılı davranmış, maruz kaldıkları riskleri kaydilestirdiklerinde ise bilançolarında önemli baskı oluşmuştur (IMF, 2008).
İkinci el piyasasında şişen balon inmeye başlıyor Konut kredisi bazlı menkul kıymetlerin likiditesi gittikçe azalıyor ve değerleri hızla eriyor. Söz konusu varlıklar şirket bilançolarını olumsuzlaştırıyor. Bir koyundan 3 post çıkmıştı, şimdi 2 post açıkta kaldı.
Sonuç mortgage krizi Bu dönemde FED, zorunlu olmadıkça düzenleyici otoritelerin müdahalelerinin en son asama olması gerektiğini savunmuştur (Bernanke, 2006). Kredi piyasasında bir daralma yaşanmaması amacıyla gerekli denetim ve düzenlemeler yapılmamış piyasanın kendiliğinden dengeye gelmesi yönündeki beklenti mortgage kriziyle sonuçlanmıştır.
ve reel kriz ABD’de, 2007 yılında, finans ve sigorta, gayrimenkul, inşaat ve madencilik sektörü başta olmak üzere toplam 4 sektörün büyüme hızının yavaşlamasıyla genel ekonominin büyüme hızı da yavaşlamıştır (BEA, 2008).Ekonomik büyümenin yavaşlamasına neden olan reel sektör, mortgage krizinden olumsuz yönde etkilenmiştir. Kötü alacaklar ve likiditesi düşmüş, değerlerini yitirmiş varlıklar bilançoları bozmuştur.
ABD TÜKETİCİ GÜVEN ENDEKSİ
SİSTEMİK KRİZ ÖRNEĞİ Finansal sistemdeki bozulmanın zaten bozulmuş ekonomik dataları ile mücadele vermeye çalışan bir ekonomide reel sektördeki krizi de tetiklemesi ve böylece ekonominin geneline yayılması çok kolaydır. İşte sistemik kriz.
Bir ekonomide mali sisteme güvensizlik varsa Ekonomideki birimler tüketim ve yatırım kararlarını ertelerler Finansal sistem, içine düştüğü belirsizlikten kurtulmak için çok daha tutucu davranmaya başlar. Bunların sonucunda ekonomide talep yetersizliği söz konusu olur.
KÜRESEL KRİZ Büyüme düşüyor, enflasyon yükseliyor. Varlık fiyatları da düşüyor. Kriz mi var acaba? **Mevcut küresel ekonomik iklimin domino etkisine açık görünümde olması herhangi bir ülkede yaşanacak sorunun “kralın çıplaklığını” açık bir şekilde ortaya çıkaracak gelişmelere neden olma ihtimalini artırmaktadır.
KÜRESEL KRİZ 9 Trilyon dolarlık tüketim pazarı ABD ABD tüketmezse dünya ekonomisi durgunluğa girer Kötü kredi alacakları ve enstrümanları dünyaya dağıldı Avrupa ve tüm dünya ekonomileri tedirgin ABD krizin likiditeden güven krizine dönüştüğünü kabul ediyor Güven Krizi kurbanlar almaya başladı
KÜRESEL KRİZE ÇÖZÜM ARANIYOR Dünyada küreselleşme olgusu ticarette, üretimde olduğu gibi finasal hareketlerde de söz konusudur. Esas domino etkisini yaratan zaten finansal küreselleşmedir. Çünkü sermaye küresel de olsa denetim otoriteleri ulusal bazda hareket etmektedir.
Çözümler hızlı ve etkisiz Piyasaya likidite sağlanmaya çalışılıyor Enflasyonu unut büyümeye devam etmeye çalış politikası Para basılıyor, Güven krizini para basarak durduramazsınız Merkez Bankaları karşılıklı paralarını aktarıyor, parite biraz dengeleniyor,(çünkü dolar bazlı reel varlık değerleri düştü ama borçlar dolar bazında ödenmeli) 700 milyar dolarlık paket Kötü alacaklar satın alınacak Belki de şirket hisseleri karşılığı destek verilecek
Türkiye ekonomisi nasıl
Yılın İkinci Çeyreğinde İç talep yüzde 1.95 arttı Yatırım harcamaları yüzde 1.54 azaldı Tarım yılın ikinci yüzde 3.5 daraldı (Oysa 2007 de yıllık bazda 7.2 küçülmüştü) İmalat sanayi üretimi yüzde 2.5 büyüdü(ilk çeyrekte yüzde 7 büyümüştü)
Son bir yılda Türkiye ekonomisi yüzde 3.8 büyümüş, oysa aynı dönemde cari işlemler açığı yüzde 43 ün üzerinde büyümüştür. Ekonomik büyüme verilerinden cari işlemler açığı ile mücadele etmenin çok zor olduğu söylenebilir.
Cari Açık 2007 yılında cari işlemler açığı 37.8 milyar dolar gerçekleşti. Mal ticaretindeki yükseliş cari açığı hızla arttırıyor. Cari işlemler açığındaki bu artışın 34.2 milyar doları dış ticaret açığındaki büyümeden kaynaklandı. Geriye kalan 2.2 milyar dolarlık artış hizmetler dengesinin( taşımacılık, turizm, inşaat, diğer hizmetler) bozulmasından kaynaklandı.
Son Dönemde Cari Açık Temmuz ayı itibariyle son bir yılda cari işlemler açığımız bir önceki yıla göre 33 milyar dolardan 47.1 milyar dolara geldi. Son yedi ayda ise, geçen yılın aynı dönemine göre, 22.1 milyar dolardan 31.6 milyar dolara ulaştı.
DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DE ENFLASYON Enflasyon oranı cari işlemler açığı olan ülkelerde genelde daha hızlı artıyor. Örneğin, tüketici fiyatları enflasyonu cari işlemler fazlası olan Çin'de yüzde 7, Brezilya'da yüzde 6 civarında. Cari işlemler fazlası hızla eriyen Rusya'da ise enflasyon yeniden çift haneli oldu. Cari işlemler açığı veren gelişmekte olan ülkelerin çoğu Avrupa'da. Tüketici enflasyonu Türkiye'de yüzde 12, Bulgaristan'da yüzde 14, Baltık ülkelerinde yüzde 11-16 arasında ve Romanya'da yüzde 9, Macaristan'da yüzde 7 civarında. Bazı dönemlerde bizim gibi benzer dış şoklar yaşayan Güney Afrika'da da enflasyon yüzde 9'un üzerinde.
ENFLASYON Enflasyonun iki ayağı var Söz konusu düşüşe rağmen enflasyon görünümünde bir değişiklik şimdilik söz konusu değil. Petrol fiyatlarına paralel benzin fiyatlarının ağustos ayı içinde düşmesiyle beraber nakliyede ucuzlama söz konusu. Mevsimsel nedenlerle düşen tarım ürünleri fiyatları da ortalama endeksin düşüşüne yardım etti. Ancak belirsizlik sürüyor.
ENFLASYON Üretici fiyatları endeksi döviz kurlarına çok daha hassas bir endeks. Ağustos ayında ortalama döviz kurlarının düşmesi, petrol ve tarım ürünleri fiyatlarındaki düşüşlerle birleşince, üretici fiyat endeksi bir önceki aya göre yüzde 2.3 düştü. Buna karşılık enerji fiyatlarındaki artış yüzde 5.7 oldu. Yani, su, elektrik ve doğal gaz zamları olmasaydı, üretici fiyatlarındaki düşüş daha sert olabilirdi.
Faiz oranları Merkez Bankası'nın faiz artırımlarını durdurmasıyla beraber faizlerin ne zaman tekrar inişe geçeceği tartışılmaya başlandı. Faizlerin yeniden indirilmesi yönünde mali piyasalar kadar, reel sektörden ve siyasi çevrelerden de baskılar var. Halbuki, içinde bulunduğumuz küresel konjonktürde riskler o kadar fazla ki, önümüzdeki dönemde para politikasının daha da sıkılaştırılması olasılığı gevşetilmesi olasılığından daha fazla görünüyor. Faizler hızlı yükselirse de risk primini düşünmek gerekiyor.
TEHDİTLER Cari işlemler açığının yüksek olması Türkiye’yi diğer bir çok gelişmekte olan ülke ekonomisinden ayırarak, riskli kılmaktadır. Diğer taraftan cari açığın finansmanında banka dışı kesimin döviz borçlarının artmış olması da riski arttırmaktadır.
Şirketlerin yurtdışından krediye yüklenmelerinin iki nedeni var. 1.Yurtiçindeki bankaların dövizdeki olanakları şirketlerin artan talebini karşılayacak boyutta değil . 2. Yurtiçindeki şirketlerin döviz kazandırıcı faaliyetler yapmadığında, yurtiçindeki bankalardan döviz kredisi almaları mümkün değil .
YABANCI SERMAYE GİRİŞİ Geçen yıl gelişmekte olan ülkelere giden yabancı sermayenin 800 milyar dolara yaklaştığı, bu yıl ise 700 milyar doların üzerinde olacağı tahmin ediliyor. Şimdiye kadar gelişmekte olan ülkelerin çoğunun parası reel olarak değerleniyordu. Türk Lirası da değerleniyordu. Çünkü, bizim gibi ülkelere rekor düzeyde yabancı sermaye girişi vardı. Diğer taraftan aşırı değerli YTL de rekabet gücünü tehdit etmekteydi. Bundan sonra...................borsaya mı? Faize mi? gelir, nazlı mı gelir?
TEHDİTLER Ekonomideki yavaşlama paralelinde istihdama ilişkin verilerin 2008 yılının ikinci yarısında olumsuz bir görünüm sergilemesi beklenmektedir. Açıklanan son veri olan Haziran ayına göre işsizlik oranı yüzde 9 artmıştır. 96 bin kişi daha işsizler ordusuna katılmıştır.Aynı oran geçen yılın aynı dönemi için yüzde 8.8 di.
NEREYE KADAR ? Ekonominin yeniden hız kazanması için ise öncelikle Euro bölgesi ekonomileri olmak üzere global belirsizliklerin azalması ve maliye ve ekonomi politikalarına karşı yatırımcı güveninin artması gereklidir. Tüketiciler ve yatırımcılar özellikle Mart 2009 Yerel seçimler öncesinde tedirgin.
Türkiye’de finansal sektör nasıl, güvenli mi?
KÜRESEL KRİZ SÜRECİNDE TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜ 1. Küresel kriz Türkiye’de finansal sektörü nasıl etkiledi? 2. Türkiye’deki bankalar krize karşı nasıl durumda? 3. Bankalardaki mevduat ne kadar güvence altında ve bundan kimler faydalanabiliyor? 4.Yabancı bankaların Türkiye’de finansal sistem içindeki varlığı, krizi daha fazla hissettirir mi? Riski arttırır mı?
Türkiye’de söz konusu süreçte reel sektörün bankacılık sektörüne göre riskleri daha yüksektir. Bankaların genel olarak sermaye yeterlilik rasyolarında bir sorun yoktur. 2001 e kıyasla personel kalitesinde, otomasyonda, karşılık sisteminde ve varlık kalitesinde olumlu gelişmeler kat edilmiştir. Sorunlu bankalar fona devredilmiştir. Risk yönetimi kültürü geliştirilmiş ve günlük riskler ölçülerek karşılıklar buna göre belirlenmektedir.
Çoğu Ülkenin Bankacılık Sektörünün Riskleri Türk Bankacılık Sistemine Göre Riskleri Daha Yüksektir. Yurt içi mevduat kredi oranı yüzde 70'ler seviyesindedir. Oysa diğer bazı gelişmekte olan ülkelerde kredi büyümesi mevduatların çok üzerinde seyretmektedir. Diğer ülkelerdeki bankalarda küresel etkileşim, bir anlamda kimin sermayesinde kimin payı var gibi oldukça sarmaşık bir durum sergilediği için ;aktiflerinde bulunan kötü alacak ve likiditesi kalmamış varlıklar söz konusu bankaları daha riskli hale getirirken ,Türk bankacılık sektöründe bu riskli ve değersiz varlıkların yükü yoktur.
Güven Eksikliği Bu olumlu noktalara rağmen, finansal piyasalarda likidite ve güven eksikliği sorunu mevcuttur. Şimdi merak edilen soru, söz konusu yabancı bankaların kendi ülkelerindeki krizi ve mali durumlarındaki bozulmaları Türkiye’de de finansal sisteme yansıtarak, sektörün geneline yaymalarıdır.
Söz konusu kriz Türkiye ekonomisi gibi denetim otoritelerinin de sınavı haline gelmiştir. Yani Türkiye ekonomisini fazla kredi veremedikleri için olumsuz etkileyebilirler. Ki içine girdiğimiz süreçte kredi ihtiyacı çok hissedilecektir. Ancak merkezlerindeki bozulmalar ile Türkiye’deki finansal sektöre risk getirirler mi? İşte burada BDDK ya güvenmek durumundayız. Taviz vermediği sürece risk olmayacaktır.
Panik Tehlike Yaratabilir Unutmayalım ki finansal sisteme olan güven bazen küresel etkilerle , bazen gerçekten bu kurumların yapılarının bozulmasıyla , ama bazen de psikolojik faktörlerle ya da sürü psikolojisiyle azalabilir. Böyle bir durumda finansal sistemdeki bankalardan ani ve panik hareketlerle yapılan çekilmeler sağlam olan bankacılık sistemlerindeki dahi dengeleri bozarak, suni bir çöküşe götürebilir. Ekonomilerde bu durum çok tehlikelidir, Zararı yine ekonomiye ve tasarruf sahiplerine olabilir.
Denetim Otoriteleri Günümüzde yaşanan küresel krizler bankaları güvence altına alacak denetim otoritelerinin varlığını ve işlevlerinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir. TMSF Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu ve BDDK Bankacılık Düzenleme Ve Denetleme Kurumu finansal sektörün en önemli sigortası ve düzenleyici otoritesi haline gelmişlerdir.