Okan PEHLİVAN Caner ASLAN Cumali ÖZKAYA Fatma ŞAHİN Hüseyin CEYLAN
ULAŞIM VE ULAŞIMIN ÇEVREYE ZARARLARI Ulaşım Nedir? Ulaşım Çeşitleri Ulaşım Yollarının Çevreye Zararları Zararların önlenmesi için neler yapılmalı ?
Ulaşım nedir ? İnsanların veya üretilen mal ve hizmetlerin bir yerden başka bir yere taşınmasına ulaşım veya ulaştırma denir.Bir ülkede ulaşım yollarının sıklığı,uzunluğu, niteliği, taşıtların çokluğu o ülkenin ekonomik gelişmişliğini ortaya koyar. Ülkemizde 1950′den sonra ulaşım yollarının sıklaşması ve ulaşım araçlarının yaygınlaşmasıyla sanayi ve ticarette büyük gelişmeler meydana gelmiştir.
İlk taşıma şekli olarak, insanın sırtı ile çocuk ve eşyalarını taşıması akla gelmektedir. Daha sonra hayvanlar taşımada yer almıştır. İnsanın tekerleği keşfetmesi ulaşımda en büyük adımdır.Tekerleğin bulunuşu ile hayvanlar artık çekici vasıta olarak daha ağır yükleri, daha çok insanı taşır olmuşlardır. İnsanların bulduğu diğer bir ulaşım aracı ise nehir ve denizlerde kürek ve yelken gücüyle giden kayık ve gemilerdir.Çin’den Avrupa’ya kadar uzanan ipek ve baharat yollarının, Akdeniz’de, Nil ve Fırat gibi nehirlerde büyük limanların bulunması eskiden beri insanların ulaşımı gemilerle, hayvan sırtlarında ve vagon biçiminde arabalarla yaptığını göstermektedir.
Ulaşımın tarihte milletlerin yaşayışına büyük etkisi olmuştur Ulaşımın tarihte milletlerin yaşayışına büyük etkisi olmuştur. Romalılar kara ve deniz yoluna çok önem vermişler, her tarafa kolayca ulaşma çareleri aramışlardır. En uzak noktalara gönderdikleri asker ve tüccarlarıyla o bölgeleri siyasi ve iktisadi olarak kontrol altında bulundurmuşlardır. İngiltere, 17 ve 18. yüzyılda Roma İmparatorluğuna benzer bir sistemi uygulamıştır. ABD dünya hakimiyetini büyük bir hava desteği altında deniz yollarıyla sağlamakta, Roma ve Osmanlı karışımı siyasi ve iktisadi kontrol uygulamaktadır. Türkler Anadolu’ya geldikten sonra kendilerinden önceki yaşamış uygarlıkların yaptıkları yolları kullandılar. Daha sonra Anadolu’ya tamamen yerleşen Türkler bilhassa Selçuklu ve Osmanlılar dönemlerinde yeni yeni yollar yapılmaya başlandı. On altıncı yüzyılda mimar Sinan’ın yeni köprü yapım tekniğini geliştirip dere ve ırmakların üzerine köprüler yapması yol yapımı konusunu daha da geliştirdi. On sekizinci yüzyılda çeşitli gayelerde araba kullanımına başlanılması, yerleşim yerlerinin iç ve dış kısımlarına yolların yapılmasını sağladı. Anadolu’da bugün kullanılan yolların hemen hemen hepsi son 150 yıl içinde yapıldı.
Ulaşım Yolları A) Karayolları B) Demiryolları C) Denizyolları D) Havayolları
KARAYOLLARI En yaygın ulaşım türüdür. Yük taşımacılığının % 70′i, yolcu taşımacılığının % 90′ı karayolu ile yapılmaktadır. 1950′den sonra karayolu yapımı artmış, ulaşım araçları çoğalmıştır. Ancak, petrol ihtiyacının büyük çoğunluğunun ithalatla sağlanması, yol yapım ve bakım masraflarının çok olması karayollarının pahalı ulaşım yolu olmasına neden olmuştur.
Karayolu taşımacılığı Motorlu taşıtlardan kaynaklanan emisyonlara ilişkin direktifler, gaz emisyonları ile partiküllerin yanı sıra araçlardan kaynaklanan gürültüyü aşamalı olarak azaltmayı hedefliyor. Euro normlarına tabi tutulan emisyon oranlarının düşürülmesi karbon monoksit, azot oksit, partikül ve hidrokarbür olmak üzere başlıca dört kirleticiyi doğrudan ilgilendiriyor. Birliğin hedefi, yeni araçlarda emisyon ortalama seviyesinin 120g C02/km'de tutulması. Bu bağlamda, AB üç ayrı yaklaşım sergiliyor: • Avrupa otomotiv sanayicilerinin 1995-2008 döneminde yeni araçlarda %25 ortalama emisyon düşüşü kaydetmesi (emisyonların 1995te 186g C02/km'den 2008- 2009 döneminde UOg C02/km'ye düşmesi hedefleniyor); • Yakıt tüketimi ile karbondioksit emisyonları hakkında tüketicilere daha iyi bilgi aktarılması; • Daha az kirleten araçların satın alınmasını teşvik etmek amacıyla vergiye bağlı önlemler alınması. Bu önlemler doğrultusunda Avrupa Çevre Ajansı'nın hazırladığı bir rapor, karayolu taşımacılığının, hava kirliliğine karşı uygulanan standartlar sayesinde %24-35 arasında değişen oranlarda düştüğünü kaydediyor. Ancak, bu azalmaya rağmen, kentsel alanlarda düşük hava kalitesi başlıca sorun olmaya devam ediyor. Otomotiv sanayiinin, araçlardan salınan emisyon oranlarını azaltmak üzere verdiği taahhütlerin 2008-2009 döneminde sona ermesi nedeniyle AB, yeni bir strateji hazırlığını sürdürüyor.
DEMİRYOLLARI Türkiye’de ilk demiryolu hattı 1866 yılında İzmir – Aydın arasında yapılmıştır. Demiryolu taşımacılığı karayolu taşımacılığına göre daha ekonomiktir. . Ülkemizde yer şekillerinin engebeli ve ortalama yükseltinin fazla olması demiryolu yapımını zorlaştırmıştır. Yolcu ve yük taşımacılığında demiryolunun payı yaklaşık % 10 ile % 15 arasındadır. Demiryolları kara içinde en ucuz taşıma sistemidir.
Demiryolları, ingiltere'de doğmuş ve buradan dünyaya yayılmıştır Demiryolları, ingiltere'de doğmuş ve buradan dünyaya yayılmıştır. Fransız bilgini olan Deniş Papin, 1707 de buharla işleyen iki çarklı bir vapur yaptıktan sonra, James Watt buhar makinelerinin başka yerlerde de kullanılabileceğini ispat etmiş, 1821 yılında îngiltere'de George Stephenson, buharla işleyen ilk lokomotifi bulmuştur. îngiltere'de New Castle şehriyle çevresindeki maden ocakları arasında demir yolunda kömür yüklü katarları, saatte sekiz kilometre hızla çekmeyi başarmıştır. Bundan sonra lokomotif üzerinde yapılan devamlı araştırmalar sonucu, lokomotif biraz daha gelişmiş ve Mencesther - Liverpool hattı üzerinde 1829 yılında işleyen Rocket-Uçak fişek adlı lokomotifi ile Stephenson ,bu işi tatbik alanına koymak imkânını başarmıştır. Bu tarihten sonra, Fransa, Almanya, Amerika ve dünyanın öbür memleketlerinde demiryolu ve burada işleyen lokomotifler büyük gelişmeler kazanmış, böylece, demiryolu, en çok kullanılan yollar arasına katılmıştır.
Demiryolu taşımacılığı Demiryolu ulaşımından kaynaklanan emisyonlar. Karayolu Dışında Kullanılan Hareketli Makinelere ilişkin 97/68/AT sayılı Direktif çerçevesinde düzenleniyor. Hızlı trenlerden kaynaklanan ses sınır değerleri 96/48/AT sayılı Direktif, geleneksel trans-Avrupa demiryolu sistemi ise 2001/16/AT sayılı Direktif kapsamında ele alınıyor.
DENİZYOLLARI En ekonomik ulaşım türüdür. Çünkü deniz taşıtlarının yük ve yolcu kapasitesi fazladır. Yol yapımı ve yenileme giderleri yoktur. Liman yapımı giderleri fazladır, fakat bir kere yapılır, uzun yıllar kullanılır. Kıtalar arasında ithalat ve ihracat deniz yolu ile daha kolay ve ucuzdur. Ülkemizde coğrafi konum bakımından deniz ulaşımına elverişlidir. Çünkü; 1. Üç tarafı denizlerle çevrilidir. 2. Karadeniz; İstanbul ve Çanakkale Boğazı ile diğer denizlere açılır. 3. Akdeniz, Süveyş Kanalı ve Cebelitarık Boğazı’yla diğer deniz ve okyanuslara bağlanır. 4. Kıyılarımızda doğal limanlar çoktur. Ancak Dünya deniz ulaşımı ticaretinde ülkemizin önemli yeri yoktur.
Deniz kirliliğine neden olan en önemli maddelerden biri de akaryakıttır. Denizlere akaryakıt sürekli olarak gemilerdeki kaçaklardan akmaktadır. Bu kaçaklar az miktarda oldukları için genelde eko sistemde çok ciddi bir soruna yol açmazlar. Henüz daha çok iyi bilinmeyen bir bakteri tarafından bu az miktardaki petrol zararsız hale getirilebilir. Asıl sorun deniz kazalarının sonucu büyük miktarlarda denize dökülen akaryakıttan kaynaklanır. Bu kazaların en bilineni 24 Mart 1989'da Alaska'da Prince William Sound'da meydana gelen Exxon Valdez kazasıdır.
HAVAYOLLARI En hızlı ulaşım şeklidir. Ülkemiz ulaşımında payı en az olan ulaşım sektörüdür. Çünkü hava ulaşımı yüksek teknoloji ve büyük sermaye istemektedir. Son yıllarda hava ulaşımında önemli artışlar meydana gelmektedir. Ülkemizde havayolu, yolcu taşıma, ithalat ve haberleşme alanlarında kullanılmaktadır.
Günümüzde havayolu şirketlerinden ya da yolculardan havayolunu kullandıkları için iklime, insanlara ve çevreye verdikleri zararı karşılamaları istenmiyor. Tam tersine birçok ülke havayolu trafiğini havalanlarına, havayolu şirketlerine ya da uçak sanayiine yaptıkları sübvansiyonlarla adeta destekliyorlar. Oysa hava ulaşımının iklime verdiği maddi zarar oldukça yüksek. Germanwatch örgütünün iklim koruma uzmanları, hızla büyüyen hava ulaşımının 2012 yılına kadar Kyoto Protokolü’nün öngördüğü emisyon gazlarının azaltılması planlarını boşa çıkaracağı uyarısında bulunuyor.
BM’in sivil hava ulaşımından sorumlu organizasyonu Uluslararası Sivil Havacılık Birliği de bu konuda pek işleve sahip değil. Oysa organizasyon, Kyoto Protokolü’ne göre emisyonların azaltılmasıyla ilgilenmekle yükümlü. Germanwatch’dan Manfred Treber, ”Bu organizasyon uygulamada hiçbirşey yapmıyor. Çünkü sanayi ülkeleri ile sanayi ülkelerinin ulaşım bakanların organizasyon üzerinde etkili. Bunlar iklimin korunmasının bir sorun olduğunu belki anladılar, ancak bunun için hiçbir şey yapmıyorlar. Yalnızca uçakların güvenli biçimde seyahat etmesi, düşmemesi gibi konularla ilgileniyorlar. Hava ulaşımının yol açtığı emisyonların azaltılması ise en arka sıralara itiliyor” diye konuşuyor.
ÇEVREYE VERDİĞİ ZARARLAR Ulaşım sektörünün olumsuz çevresel etkileri üç grup altında sınıflandırılabilir: küresel, kentsel ve yerel. Öncelikle, ulaşım yarattığı sera gazı ile küresel bir tehdit oluşturmaktadır. Gerek kentlerarası, gerekse kentiçi ulaşım etkinliklerinin ürettiği kirlilik bulunduğu çevre ile sınırlı kalmayıp bütün insanlığı etkilemektedir. Ulaşım sektörü toplam dünya enerjisinin %25’ini, toplam petrol üretiminin yarısını kullanmaktadır Bu da, ulaşımın dünyadaki sera gazı üretiminin yaklaşık %25’inin kaynağı olmasına neden olmaktadır. Bugünkü haliyle ulaşım, elektrik üretiminden sonra, dünyadaki en büyük sera gazı kaynağıdır. Uzmanlar, 2010’lu yıllardan itibaren ulaşım sektörünün küresel ısınmayı tetikleyen birinci etken haline geldiğini tahmin etmektedirler. Kentsel ve/veya bölgesel ölçekte, bugünkü yapısına müdahale edilmezse, ulaşım, fiziksel çevreyi onarılmaz biçimde bozan en önemli etkenlerden biri konumundadır. Artan taşıt trafiği talebini karşılamak için bilinçsizce yapılan yeni yollar, yol genişletmeleri, katlı kavşaklar ve tüneller gibi ulaşım yapıları kentlerin ve bunları çevreleyen kırsal alanların giderek betonlaşmasına ve kültürel mirasımız sayılabilecek binaların ve kentsel dokunun yitirilmesine yol açmaktadır.
ULAŞIMIN ÇEVREYE ZARARLARI Ulaşım hayatımızı kolaylaştıran faktörlerden biridir. Fakat çevreye zararları vardır. Bu zararların bazıları; Arabaların,otobüslerin egzoz gazları, Bakım yapılmamış araçların fazla yakıt yakması, Temiz olmayan yakıt kullanılması, Araç bakımlarınında motor yağı, yakıt, asit vs. atıkların toprağa dökülmesi, Trafik yoğunluğu, Zorunlu haller dışında araç kullanma, Trafik yoğunluğu nedeniyle aracın uzun süre trafikte seyretmesi, Duraklama ve park etme sırasında motorun gereksiz yere çalıştırılması, Araç motoru rölantide çalışırken egzozdan çıkan karbon monoksit gazı, Araçların egzoz gazları, yağ ve yakıt sızıntıları, akıntıları ve buharları, lastik tozları ve parçaları, araçların taşıdıkları yüklerin tozaması, buharlaşması v.b. Yük ya da yolcu gemilerinin atıklarının devrilmesi veya yolcuların denizi kirletmesi, gibi sıralanabilir.
ULAŞIM ARAÇLARININ ÇEVREYE VERDİĞİ ZARARLARIN ENGELLENMESİ ı) Taşıtlara taşıma sınırı üzerinde yük yüklemek, aşırı hızlı gitmek, araç dışına gereksiz aksesuarlar takmak, seyir halinde camları açmak, lastik havalarının uygun seviyede olmaması, havayı kirletir. Küçük silindir hacimli taşıtların kullanılması, aynı güçte olan taşıtlardan hafif olanının tercih edilmesi, yürüyerek gidilebilecek yere her hangi bir araçla gidilmemesi çevrenin korunması için alınacak tedbirlerdendir. Kurşunsuz yakıt kullanılmalı, çünkü havadaki kurşun kirliliğinin en önemli kaynağı taşıtlardır. Üstelik kurşunsuz yakıt kullanan araçların egzoz sistemlerindeki katalitik konvektör, egzozdan çıkan zehirli gazların zehirleyici etkilerini azaltmaktadır. Mümkün olduğunca toplu taşıma araçlarından yararlanmalıdır. Araç kullanırken trafiğin yoğun olmadığı saatleri, trafiğin yoğun olmadığı yolları tercih etmek gerekir. Hava kirliliği, insanlarda nefes darlığı, kanser ve toplu ölümler gibi zararlara yol açmaktadır.
2- Toprak Kirliliği Otomobil, minibüs, Otobüs, kamyonet, kamyon, çekici ve lastik tekerlekli traktörlerde. a) Araç bakımlarının uygun ortamlarda yapılması, motor yağı, yakıt, asit vs. atıkların toprağa dökülmesi, b) Araçlarda kullanılan, yenilen ve içilen maddelerin artıklarının çevreye atılması, c) Kimyasal ve radyoaktif maddelerin emniyet tedbirleri alınmadan taşınması, (Radyoaktif maddelerin yüklenmesi, taşınması ve boşaltılması için Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’ndan izin alınması zorunludur.) d) Sürücülerin orman ve tarım arazisi yangınlarına sebep olmaları, e) Dökülecek, taşacak tozacak vb. şekillerde yük taşımak. Bunlar toprak kirliliğine neden olur.
DENİZ ARAÇLARINDAN KAYNAKLANAN KİRLİLİK Türkiye, deniz ulaştırması açısından dünyanın en önemli geçiş bölgelerinden biridir. Karadeniz ile Akdeniz arasındaki tek deniz ulaşım yolu İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara deniz vasıtası ile sağlanmaktadır. Boğazlarımızdaki deniz trafiği, özellikle İstanbul Boğazı gibi yoğun yapılaşmanın görüldüğü noktalarda doğal ve yapay çevre bakımından çok ciddi çevresel riskler oluşturmaktadır.
Bu riskler şu şekilde sınıflandırılabilir; · Gemilerin normal operasyonlarından kaynaklanan sintine ve balasat gibi atıklar ile çöplerini denize boşaltmaları, · Gemilerin legal veya illegal yollardan taşıdıkları tehlikeleri atıkların veya maddelerin denize boşaltması, Kaza durumunda denize petrol veya diğer zararlı maddelerin yayılması Gemilerin ve diğer deniz araçlarından denizlerin kirletilmesine neden olan maddeler, özellikle uluslararsı sözleşmeler ve deniz kirlenmesini önleme kuralları gözönünde bulundurularak, aşağıdaki başlıklar altında toplanabilir. Petrol ürünleri, Radyoaktif maddeler, Kütle halinde taşınan zehirli sıvı maddeler, Paket halinde veya taşınabilir tanklarda, yük konteynerlerinde, vagon veya kamyonlu tanklarda taşınan zararlı maddeler, Gemilerin sintine, balast ve tank yıkama suları, Gemi kaynaklı evsel atık sular (tuvalet, lavabo, duş ve mutfaklardan gelen sular), Gemilerin çöpleri.
Demiryolu ve deniz taşımacılığının karayolu ve havayolu taşımacılığına göre çevreye daha az zarar verdiği bildirilirken ulaşım araçlarının ekosistemin dengesini bozduğu biliniyor.Motorlu araçlar hız ve rahatlık gibi yadsınamayacak üstünlüklere sahip bulunuyor. Ancak yanlış ulaşım politikaları, altyapıya yönelik yatırımların hükümet harcamalarına eklediği büyük yük, trafik kazalarının yol açtığı sosyal sorunların yanısıra, doğal kaynakların tüketimi, hava ve gürültü kirliliği gibi çok önemli çevresel sorunlara yol açıyor.