Gerçek adı Mehmed bin Süleyman'dır. Kerbelâ'da doğdu

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
KAVGA sk - per KONTROL İZLEYİCİDE.
Advertisements

HACI BEKTAŞ,SEYYİD NESİMİ,HALLACI MANSUR VE PİR SULTAN ABDAL
Matematikçi,astronot , filozof ve şair olarak bilinen ÖMER HAYYAM Tarihçilerin verdiği bilgiye göre 1048 yılında Nişabur(İran) kentinde doğdu. (Doğum.
YUNUS EMRE EYLÜL DAMLA OKTAY 4/C 546.
DİL- KÜLTÜR İLİŞKİSİ
RUBAİ.
Sesli izleyiniz yılında İzmir'de doğmuştur. Bestekarımız mûsikî çalışmalarına daha yedi yaşında iken amcası Emin Efendi'den meşk ederek başlamıştır.
Yalnız Olanlara; Müşfik KENTER‘ den...
STRESE GİRENİN İMANINDAN ŞÜPHE EDERİM!
ARUZ ÖLÇÜSÜ.
ADALET.
Dİnİ tasavvuFİ Türk şİİRİ İslamiyet‘in temel ilkelerine dayanarak nefsi arıtıp, ahlâkı güzelleştirerek dini yaşama ve bu yolla allah'a ulaşma düşüncesine.
Korkmuyorum Seni Sevmekten
Ömer Hayyam Rubailer BÖLÜM-2
yapIlarIna göre fİİller
TÜRK HALK EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ.
AHMET YESEVİ ve DİVAN-I HİKMET
TÜRKÇE / Şiir Türleri ve Söz Sanatları
DESTAN, HALK HİKAYESİ, MESNEVİ
Sen de Yan Canım.
Sesli izleyin Geçişler için tıklayın Olmasa da olur dedi ğ imiz insanlarla doludur hayatımız; tanı ş tı ğ ımız, selamla ş tı ğ ımız; klasik cümlelerle.
yapIlarIna göre fİİller
ANADOLU BİLGELERİNİN AHLAK ANLAYIŞI
SABIR Değerler Eğitimi.
İSLAMİYET  ETKİSİNDEKİ TÜRK EDEBİYATI (GEÇİŞ DÖNEMİ EDEBİYATI ) ( yy)
Nedim’in Hayatı.
Türklerin İslam Medeniyetine Katkıları
Yunus Emre:  Yunus Emre (d Sarayköy, Mihalıçcık, Eskişehir - ö. 1321), Anadolu'da Türkçe şiirin öncüsü mutasavvıf ve filozof, Anadolu'da yaşamış.
İTİKADÎ MEZHEPLER İslam dininin ilk dönemlerinde Müslümanlar arasında itikadi konularda herhangi bir şüphe ve farklı düşünce bulunmuyordu.
Ebru SEVİM Meltem DEMİR Ders: Türkçe Sınıf: 5
HOCA DEHHANİ GAZEL-XIII. YÜZYIL SAYFA:
GAZEL DİVAN EDEBİYATI.
İslami Dönemde İlk Dil ve Edebiyat Ürünleri
Hazırlayan Leyla DENİZ. Dilde biri nazım diğeri nesir olmak üzere iki anlatım biçimi vardır. Nazım, ölçülü ve uyaklı anlatım biçimidir. Manzume: Ölçü.
MUTLUCAN1 AD(isim) AD(isim) Ali MUTLU Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni
Divan Edebiyatı Nazım Biçimleri
HALK HİKAYELERİ. Gerçek ya da gerçeğe yakın olayların anlatıldığı uzun soluklu anlatım türüdür. Geleneksel bir içeriği olan, kuşaktan kuşağa sözlü olarak.
Erbaa | 2009 DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ Erbaa | 2009.
İSLAM DÜŞÜNCESİNDE YORUMLAR 7. SINIF 4. ÜNİTE
AÖF 2016 Vize Eski Türk Edebiyatı 1 Soruları
DİVAN EDEBİYATINDAN SEÇME BEYİTLER…
ERBAA SINAV DERGİSİ DERSHANESİ. 1. SORU İstanbullu Hoca olarak da anılan Reşit Efendi hangi romanın kahramanıdır?
Oğuz Han Cerit 9-B / 150 Konu : Yunus Emre Araştırması.
DİNİ TASAVVUFİ HALK ŞİİRİ
RUBAİ Divan edebiyatında dört dizede tam bir anlam ifade eden, kendine özgü vezni olan nazım biçimidir.İran kaynaklıdır.
Kültürümüzde Hz. Muhammed Sevgisi
İBRAHİM ŞİNASİ HAYATI VE ESERLERİ
Selanik’te yaşadığı yıllarda şiire başlamış, sonraları Agah Kemal takma adıyla Servet-i Fünun’u destekleyen yazılar kaleme almıştır. Sonraki yıllarda.
Müzik Nedir?.
Kültürümüzde Hz. Muhammed Sevgisi
Nedim.
TANZİMAT EDEBİYATI II. DÖNEM
Pir Sultan Abdal.
CAHİT SITKI TARANCI. 4 Ekim 1910 tarihinde Diyarbakır'da Camiikebir mahallesinde doğdu, 12 Ekim 1956 tarihinde Viyana (Avusturya)'da öldü. Asıl adı "Hüseyin.
KARACOĞLAN.  17'nci yüzyılda yaşadığı sanılıyor. Göçebe Türkmen obalarında yetişti. Asıl adının İsmail, Halil ya da Hasan olduğu yolunda görüşler var.
YUNUS EMRE HAYATI.
Yunus Emre ŞENEL 9-C / 233 Konu : Yunus Emre Araştırması.
 Türkî-î basit, basit türkçe demektir. Sadece Türkçe kelimelerden oluşmuş ya da ağırlıklı olarak Türkçe kelimelerden oluşan unsurlara denir. Türkçe kelimelerle.
HÜSEYİN SUAT YALÇIN. ■Hüseyin Cahit Yalçın'ın ağabeyi. Tıbbiye'yi bitirdikten sonra (1886), bir süre Midilli ve İstanbul'da hekimlik yaptı. Uzmanlık.
KÜLTÜRÜMÜZDE H.Z MUHHAMMED SEVGİSİ. Kültürümüzde Hz. Muhammed Sevgisi: Bir çocuğa bir ad, çocuğun o adin manasını yasaması veya o ada sahip bir şahsin.
 Divan edebiyatı, Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonra meydana gelen yazılı edebiyattır. Arap ve Fars edebiyatı etkisi altında gelişmiştir. Bu etki,
EDEBİYAT FUZULİ NİN HAYETI (((OĞUZ GOLIJ)))
YAHYA KEMAL BEYATLI ( ). Selanik’te yaşadığı yıllarda şiire başlamış, sonraları Agah Kemal takma adıyla Servet-i Fünun’u destekleyen yazılar kaleme.
ARUZ ÖLÇÜSÜ.
HAZIRLAYAN: LEYLA ARICI
7. SINIF 1. ÜNİTE Melek ve Ahiret İnancı.
1980 SONRASI MİSTİK DUYARLILIK ŞİİRİ
KARACAOĞLAN
Sunum transkripti:

Gerçek adı Mehmed bin Süleyman'dır. Kerbelâ'da doğdu Gerçek adı Mehmed bin Süleyman'dır. Kerbelâ'da doğdu. Doğum yılı kimi kaynaklara göre 1480 dolaylarındadır. Hayatı tümüyle Hille, Bağdat, Necef, Kerbela çevrelerinde geçti. 1556 yılında çıkan bir veba salgını sırasında vefat etti.Kerbela’da Meşhed-i Hüseyin (Hz. Hüseyin’in türbesi) karşısındaki türbenin Fuzuli’ye ait olması ihtimali büyüktür.

Fuzûlî, bilgisizliği hoşgörmez; şiirlerinde câhillikten ve câhillerden yakınır. Hayatı boyunca okuyan, çalışan, yazan şâir, ömrünü maddî sıkıntı içinde geçirmiştir. Zamanında, bilgili olmayan kişilerin üst makamlara geldiğini; buna karşılık bilgili, erdemli ve dürüst insanların maddî ve manevî sıkıntı içinde kıvrandığını görmüş; her şeyin temelinin sevgi, aşk olduğunu; kâinât ile yaradılışın gerçeğinin kavranabilmesi için “irfân” ın da gerekli bulunduğuna inanmıştır.

Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın Bağdat’ı fethettiği dönemde dönemin ünlü şairleri Hayalî ve Taşlıcalı Yahya Bey ile tanışarak,kendi şiirlerini padişaha sunma imkanı bulmuştur. Kanuni , kendisine vakıf gelirlerinden küçük bir maaş bağlatmıştır. Bu maaşının zamanında ödenmemesi üzerine Fuzuli’nin sıkıntıya düştüğü ve ünlü ‘Şikayetname’sini bu nedenle kaleme aldığı bilinmektedir.

Bu büyük şair kendisine niçin Fuzuli mahlasını seçtiğini şöyle anlatır:’’Şiire yeni başladığımda her gün bir mahlas beğeniyor,sonra aynı mahlası kullanan bir şaire rastladığımda onu bırakıyordum.Öyle bir mahlas bulmalıydım ki,kimse onu kullanmasın.Böylece Fuzuli mahlasını aldım.’’Fuzuli hem ‘’boş,lüzumsuz’’ anlamına gelir,hem de ‘’faziletli,değerli’’ demektir.

Fuzûlî iyi bir öğrenim görmüş, özellikle İslam bilimleri, tasavvuf, İran edebiyatı konularında çalışmalar yapmıştır. Şiirlerinde görülen kavramlardan kimya, simya, tıp, gökbilim konularıyla ilgilendiği, İslam ülkelerinde pek yaygın olan ve gelecekteki olayları bildirmeyi amaçlayan "gizli bilimler"le ilişkili bulunduğu anlaşılmaktadır. İslam bilimleri içinde hadis, fıkıh, tefsir ve kelam hakkında geniş bir bilgiye sahiptir.

Fuzûlî´ nin yaşadığı coğrafya, gerek İslâmiyet öncesi devirlerde gerek İslâmiyet´ in hakim olduğu devirlerde, devamlı, büyük kargaşanın yaşandığı ve bunun sonucu olarak, her karış toprağına kan ve hüzün sinmiş bir coğrafyadır. En büyük acı, Kerbelâ vak´asında Hz. Hüseyin´ in şehit edilmesidir ki, İslâm tarihinin en trajik olayıdır. Bu ızdırap dolu iklimin çocuğu olan Fuzûlî´nin şiirlerinde ilk dikkat çeken tematik özellik, ızdıraba dayalı, lirik bir aşktır. Fuzûlî nin aşkına konu olan sevgili, eti ve kemiğiyle somut olarak kendini belli etmez. Her şiirde aynı özellikleri taşır; hep bir örnektir, soyuttur. Bu sebeple şiirlerinde daha çok ilahi aşkı işler.

Fuzûlî öncelikle bir aşk şâiridir Fuzûlî öncelikle bir aşk şâiridir. Bu aşk, maddî ve beşerî aşktan başlayarak, ilâhî, tasavvufî aşka kadar uzanmıştır. Tasavvuf da, Fuzûlî’nin şiirinde önemli bir unsurdur. Ona göre aşk acısı insanı olgunlaştırarak asıl gerçek olana Allah’a ulaştırır. Sevilen insan bir araç, onun varlığında görünüş alanına çıkan Yaratıcı, tek erektir.

Fuzûlî'nin anlayışına göre insan "seven bir varlık"tır, bu sevgi Allah ile insan arasındaki bağın özünü oluşturur, insanın O’na yaklaşmasını sağlar. Bu nedenle de yalnız insan sevebilir. İnsanda Allah istenci dışında bir eylemi gerçekleştirme olanağı yoktur. İnsan biri gövde, öteki ruh olmak üzere iki ayrı özden kurulu bir varlıktır. Gövdenin toprak, yel (hava), od (ateş) ve su gibi dört oluşturucu öğesi vardır. Ruh ise ilahidir, gövdede, gene O’nun buyruğuyla bir süre kaldıktan sonra, kaynağına, tanrısal evrene dönecektir, bu nedenle ölümsüzdür.

İnsanın yeryüzünde yaşadığı sürece ruhunun kutsallığına yaraşır biçimde davranması, doğruluk, iyilik, erdem, güzellik gibi değerlerden ayrılmaması, özünü bilgiyle süslemesi gerekir. Fuzûlî, "maarif" adını verdiği gönül bilgisini kişinin özünü ışıklandırması için bir kaynak diye yorumlar, "ey güzel zâtın maârif birle tezyîn edegör" dizesiyle bu konudaki görüşünü açıklar. Onun ahlakla ilgili görüşlerinin temelini kuran doğruluk, iyilik ve erdem gibi üç öğedir.

Fuzûlî, mazmûn bulmakta ve kullanmakta son derece yeteneklidir Fuzûlî, mazmûn bulmakta ve kullanmakta son derece yeteneklidir. Fuzûlî’nin şiirinde ilk bakışta anlaşılan bir anlam vardır; okuyucu bunu kolayca anlar beğenir; şiirde, bir de ancak düşünülüp bulunabilecek, derinde olan başka anlamlar vardır; şiir incelendikçe, mânâsı ve derinliği artar; şiirin tasavvufî yönü ortaya çıkar.Fuzûlî’nin yüzyıllar boyunca Türkçe konuşulan her yerde sevilerek okunmasının önemli sebeplerinden biri de budur. Fuzûlî’nin şiirleri içtenlik doludur. Şâir, aşkını anlatırken heyecanını, lirizmini hissettirir.

Ona göre şiirin özünü sevgi, temelini bilim oluşturur Ona göre şiirin özünü sevgi, temelini bilim oluşturur. "Bilimsiz şiir temelsiz duvar gibidir, temelsiz duvar da değersizdir" anlayışından yola çıkarak sevgiyi evrenin özünü kuran bir öğe diye anlar, bu nedenle “Evrende ne varsa sevgidir, sevgi dışında kalan bilim bir dedikodudur." yargısına varır.

Türkçe, Arapça, Farsça divanlarında bulunan şiirleri, bu üç dili de çok iyi kullandığını, onların bütün inceliklerini kavradığını göstermektedir. Yapıtları incelendiğinde İran şairlerinden Hâfız, Türk şairlerinden de Nesîmî ve Nevâî’den etkilendiği görülür.

Onun şiirlerini çekici ve kalıcı yapan anlatım özelliklerinin başında şüphesiz doğal söyleyiş gelir. Bu doğal söyleyiş, çoğu zaman günlük konuşma dilinin anlatım yollarından yararlanılarak gerçekleştirilir. Divan’a özellikle gazellere, konuşma dilinin kullanımı açısından baktığımızda birçok beyitte konuşma dilinin saydığımız özelliklerinden birinin ya da birkaçının varlığını hemen görürüz. Perîşân-hâlin oldum, sormadın hâl-i perîşânım Gamından derde düştüm kılmadın tedbîr-i dermânım Ne dersin, rûzgârım böyle mi geçsin güzel hânım Gözüm, cânım efendim, sevdiğim devletli sultânım

Öte yandan büyük şairin, konuşma dili aracılığıyla ya da onunla birlikte şiirlerinde kullandığı başka bir üslûp özelliği daha vardır. O da Fuzûlî’nin anlatımındaki içtenliktir. Fuzûlî içtenliği, doğallığıyla, sade, alçakgönüllü dil kullanımıyla gerçekleştirir..

Cânı kim cânânı içün sevse cânânın sever Cânı içün kim ki cânânın sever cânın sever Gel derse Fuzuli ki güzellerde vefa var Aldanma ki şair sözü elbette yalandır. Hâsılum yoh ser-i kuyunda belâdan gayri Garazım yoh reh-i aşkunda fenadan gayri

MURABBA Perişan halin oldum sormadın hal-i perişanım Gamından derde düştüm kılmadın tedbir-i dermanım Ne dersin rüzgarım böyle mi geçsin güzel hanım Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım Esir-i dam-ı aşkın olalı senden vefa görmem Seni her kanda görsem ehl-i derde aşina görmem Vefa vü aşinalık resmini senden reva görmem Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım Değer her dem vefasız çerh yayından bana bin ok Kime şerh eyleyem kim mihnet ü enduh u derdim çok Sana kaldı mürüvvet senden özge hiç kimsem yok Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım Gözümden dembedem bağrım ezip yaşım gibi gitme Seni terk eylemezem çün ben beni sen dahi terk eyleme İgen hem zalim olma ben gibi mazlumu incitme Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım Fuzuli şive-i ihsanın ister bir gedayındır Dirildikçe seg-i kuyun ölende hak-i payındır Gerek öldür gerek ko hükm hükmün ray rayındır Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım

‘İlm kesbiyle pâye-i rif’at Arzû-yı muhâl imiş ancak Şiiri kalıcı kılan önemli bir başka nitelik de anlatım yoğunluğudur. Kısa anlatım, az kelime kullanarak duygu ve düşünce aktarabilme genelde şiirin ayrılmaz meziyetidir .Büyük şairin, günümüzde hâlâ sevilerek okunan bazı şiirleri, lirizmle özlü dilin yani yoğunlaştırılmış anlatımın birlikte başarıyla kullanıldığı örneklerdir. Onun aşk anlayışını anlattığı ünlü kıtasının beyitleri, -özellikle ikinci beyti- bu bakımdan dikkate şayandır: ‘İlm kesbiyle pâye-i rif’at Arzû-yı muhâl imiş ancak ‘Aşk imiş her ne var ‘âlemde ‘İlm bir kîl u kâl imiş ancak

‘Aşk derdiyle hoşem el çek ‘ilâcımdan tabîb Fuzûlî’nin şiirlerini etkileyici ve kalıcı yapan başka bir anlatım özelliği de onun şiirlerinde çok sık rastlanan tezatlı kelime ve anlam kullanımıdır. Bilindiği gibi şiirde düşünce ve duyguların anlatımı sırasında birbirine zıt kavramlı kelimelerin, durum ve olayların bir araya getirilişi anlatımı daha güçlü, daha etkileyici yapmaktadır. Fuzûlî pek çok şiirinde söz konusu tezatlı kullanımdan yararlanmaktadır. Örneğin; ‘Aşk derdiyle hoşem el çek ‘ilâcımdan tabîb Kılma dermân kim helâkim zehri dermânındadır Dehenin derdüme dermân dediler cânânum Bildiler derdümi yohdur dediler dermânun

Şiirlerinde Azeri Türkçesinin özellikleri görülen Fuzûlî, Türk dilinin inceliklerine vakıf bir şairdir. Bu bakımdan onun şiirleri hem edebiyat hem de dil için zengin kaynaklardandır. Şairin Divanına bu gözle bakıldığında keşfedilmeyi bekleyen nice mana ile karşılaşılır.

Mende Mecnûn´dan füzûn âşıklık isti´dâdı var Âşık-i sâdık menem Mecnûn´un ancak adı var N´ola kan tökmekde mâhir ola çeşmüm merdümü Nutfe-i kâbildürür gamzen kimi üstâdı var Kıl tefâhur kim senün her var men tek âşıkun Leylî´nin Mecnûn´u Şîrîn´ün eger Ferhâd´ı var Ehl-i temkînem meni benzetme ey gül bülbüle Derde yoh sabrı anun her lâhza min feryâdı var Gezme ey gönlüm kuşu gâfil fezâ-yı ışkda Kim bu sahrânun güzer-gehlerde çok sayyâdı var Ey Fuzûlî ışk men´in kılma nâsihden kabûl Akl tedbîridür ol sanma ki bir bünyâdı var

Fuzuli'nin divan edebiyatı üzerindeki etkisi büyüktür Üslûbu, edası ve temaları gerek klasik divan şairleri gerek halk şairlerince günümüze kadar taklit edilmiştir. Dili sade olan şiirleri halk arasında da yayılmıştır. Fuzuli sadece şairliğiyle değil, yapıtlarının çokluğuyla da meşhurdur. Üç divanından başka başta Leylâ ve Mecnun olmak üzere birçok eseri vardır.Bir Arap halk hikayesi olan Leyla ve Mecnun mesnevisi birçok kişi tarafından işlenmiştir. Bunlardan en ünlüsü Fuzûlî’ye ait olandır. Fuzûlî ,bu ünlü aşk hikayesini tasavvuf felsefesine dayandırarak yeniden yorumlamıştır.

Fuzuli beş yüz beyitten oluşan Beng ü Bade(Afyon ve Şarap) adlı mesnevisinde Osmanlı Padişahı 2. Bayezid ile Safevi hükümdarı Şah İsmail’i anlatır.Tıp ile ilgili bilgilerini anlattığı ‘’Sıhhat ü Maraz’’ isimli küçük mesnevisi yanında Türkçe ve Farsça adları karşılaştırıldığı Risale-i Muamma’sı,Rind ü Zahid isimli düzyazısı ve insanın serüveninden hakikate nasıl ulaşabileceğini anlattığı Matlau’l-İtikâd isimli eserleri önemli yapıtları arasındadır.Onun ülkemizde bilinen en önemli eserlerinden birisi de hiç şüphesiz peygamber sevgisini anlattığı ‘Su Kadidesi’dir.

4. Terceme-i Hadîs-i Erbâ’în Şâirin, üç dilde yazdığı manzûm ve mensûr eserleri şöyle sıralanabilir: I. Türkçe Eserleri a) Manzum Olanlar: 1. Türkçe Divân 2. Leyla ve Mecnûn 3. Beng ü Bâde 4. Terceme-i Hadîs-i Erbâ’în 5. Sohbetü’l-Esmâr b) Mensûr Olanlar: 6. Hadîkatu’s-Su’adâ 7. Mektûblar

II. Farsça Eserleri a) Manzûm Olanlar: 8. Farsça Dîvân 9. Sâkî-nâme 10.Hüsn ü Işk 11.Enîsu’l-Kalb b) Mensûr Olanlar: 12.Rind ü Zârid 13.Risâle-i Mu’ammâ III. Arapça Eserleri a) Manzûm Olan: 14.Arapça Dîvân b) Mensûr Olan: 15.Matla’u’l-İ’tikâd

Kaynaklar : Prof.Dr. Mine Mengi ,Fuzuli’nin Şiirlerini Kalıcı Kılan Bazı Üslûp Özellikleri www.kulturturizm.gov.tr./Türk Divan Şairi -Fuzuli Fuzûli Kitabı (500.Yılında Fuzûlî Sempozyumu Bildirileri, 1996 İstanbul)