Yazı ve Çizim Zikrullah KIRMIZI

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
DİCLE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PSİKİYATRİ ANABİLİM DALI
Advertisements

SİLVAN İMAM LİSESİ FAHRETTİN KAYA
Hayat ertelenemez… Ümit Aydemir.
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü
BOŞANMA SEBEBİ.
BAŞARI VE MUTLULUK Ramazan BERKEBAN Psikolojik Danışman
Işte kadınlar Pakize SUDA'nın bir yazısı.....  Sesli.
Diyelim başınıza istemediğiniz bir olay geldi. Yıkık, perişansınız.
B Ü Y Ü L E Y İ C İ S O N Tıklayarak ilerleyiniz ve sesi açınız.
Türkiye’de Kadın ve Siyaset Kamuoyu Araştırması
Okul Başarısında Ailenin Rolü
HAZRETİ ALİ’NİN VASİYETNAMESİ (Hazreti Ali’den oğlu Hasan’a)
Yazı ve çizim: Zikrullah KIRMIZI 2010
STRESE GİRENİN İMANINDAN ŞÜPHE EDERİM!
Zor insanla başa çıkma yolları
İngilizceden çeviri : Orkideler İngilizceden çeviri : Müzik: Autumn Rose.
“ Hayatın Ortağı Olmak …” ''günümüz ergenleri” ile erişkinler arasındaki uzaklık daha da artacaktır. Günümüzün ''ergen dünyası'' nı, bu dünyada geçerli.
Beni görmek demek yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi anlıyor ve hissediyorsanız bu yeterlidir.
Sevgili günlük, Bugün çok yoruldum. Neden mi bugün hem eğlendik hem öğrendik… Merak mı ediyorsun? Peki anlatayım…
ANNE-BABA ÇOCUK İLETİŞİMİ
Kendine Karşı Sorumluluk
Can Baba’nın anısına, saygıyla...
Ömer Hayyam Rubailer BÖLÜM-2
AİLE Bir toplumda hukuki temele dayalı evlilik ve akraba bağlılığı (anne, baba, çocuklar, büyükanne ve baba ile yakın akrabalar) oluşmuş, aynı mekanda.
KÜÇÜK FİL.
ÇİRKİN ÖRDEK YAVRUSU …
Ömer Hayyam rubailer Ömer Hayyam
BABALAR VE KIZLARI.
Üç gün oldu, olmadı. Benzincideyim.... Gelen kadın: -Bana bir tane 710 verirmisiniz?” dedi.
OZAN KAYA 156 3/A ARKADAŞLIK ÖDEVİ.
Şiddetle itiraz ettim: "Ama ben seni seviyorum!!!"
HAYIR DEMEYİ ÖĞRENELİM Erkan İLGÜN Rehber Öğretmen
Kuyruğunu kıskanan uçurtma
KADIN Bir kadın çocuktur aslında..   Çocuk gibi davranmayı sever.   Erkeğin kendisine bir çocuğa gösterdiği şefkati göstermesini ister. Bir çocuğu.
KÜÇÜK KAPLUMBAĞA.
Türkçe Yaz Tatili Ödevleri 8-A.
MÜLAKAT (GÖRÜŞME) Ünlü kişileri çeşitli yönleriyle tanıtmak veya toplumu ilgilendiren önemli bir konuyu aydınlatmak için ünlü kişi yahut uzmanlarla.
HAZIRLAYANLAR NURTAÇ ÜNLÜ DERYA DEMİR GÜLŞAH BAŞARAN
*Düşünelim çözelim *Hayallerim Çizgide Saklı
Hoşgörü, her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiği kadar hoş görme durumudur. Hoşgörülü olabilmek için insanın öncelikle karşısındakini anlaması, ona.
TUTUNMAK Birinci Bölüm.
ŞİLE-AĞVA GEZİMİZ 21 Mayıs 2011 Yakın geçmiş zamanların birinde Alper; Fatoş Anne ve Ergun Baba’sını İstanbul’a davet etmiş. O da ne Ayten Bacı ile Necla.
G R U P ANGE R D.
İNSAN HAKLARI.
İKİ ERKEK KARDEŞ.
Kantitatif Araştırma Özeti 8 Mayıs 2015
GÜNGÖREN ANADOLU LİSESİ DEĞERLER EĞİTİMİ PROGRAMI
ÖZEL MÜZEYYEN ÇELEBİOĞLU
1 CANSAN İLKÖĞRETİM OKULU. 2 “Dünyanın en güzel insanlarına” Sevgili anneme ve babama mektup.
BOŞANMA SEBEBİ.
SOSYOLOJİDE KURAMSAL DÜŞÜNME
DEĞERLER EĞİTİMİ Konu: Sevgi ve Saygı.
İnsan İradesi ve Kader İnsanı diğer varlıklardan ayıran en temel özellikler, -akıl -irade AKIL, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden, doğruyu yanlıştan ayırt.
Küçük bir erkek çocuk, annesine sordu: "Niçin ağlıyorsun
Anne Aslan ve Yavruları
EYVAH ÇOCUĞUM ARTIK ERGEN!
DİĞER TUTUMLAR.
ESKİLERİ HATIRLATMA Belki de en başından belliydi kaderimiz.
HAYATIMIZI GÜZELLEŞTİREN NE ÇOK ŞEY VAR
Çoktan geçip gitmiş acılara yapışıp kalmayı bırakmak neden bu kadar zor?" Gerçek olan şu ki; sahip olduğun yegâne şey bu acılara sahip olman. Eski yaralarınla.
Bir zamanlar, birbirine bitişik iki çiftlikte yasayan iki erkek kardeş vardı. Günlerden bir gün bu iki kardeş arasında bir anlaşmazlık baş gösterdi. İki.
Kamu Okulları ve Özel Okullar:
Hollandada yaşayan Türk eşcinselleri
Kadınlarımız erkeklerden daha çok aydın, daha çok verimli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar.
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ
EYVAH ÇOCUĞUM ARTIK ERGEN!
KDZ EREĞLİ KADIN PLATFORMU TANIŞMA KAHVALTISINA HOŞGELDİNİZ
TOPLUMSAL CİNSİYET ROLLERİ. TOPLUMSAL CİNSİYET-1 Toplumsal cinsiyet, bireyin belirli bir cinsten olduğuna ilişkin bilgiye, bu bilgi dahilinde olmak üzere.
ETKİLİ İLETİŞİM VE TOPLUMSAL CİNSİYET
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
Sunum transkripti:

Yazı ve Çizim Zikrullah KIRMIZI KADIN-LIK Yazı ve Çizim Zikrullah KIRMIZI MART 2010

Ve kadın erkeğe döndü. Ve onun gözlerine baktı. Ve ona: -Düşleyelim, Dedi. Ve erkek kadına döndü. Ve onun gözlerine baktı. Ve onun sözlerini aldı, yankıladı: -Evet, düşleyelim,

Herkes kadınlığı bir sorun olarak algılıyor ve en olmayacak insan bile konunun bir ucuna yapışmış. Ha bire çekeliyor… Hele erkekler!.. Hele de şu sahte gösteriler!.. Konu; verimli, etkili, gizilgücü yüksek; insanı, cinsiyeti ne olursa olsun bugün olmasa yakın gelecekte, bir yerlere taşıyabilecek bir konu olduğu için mi?

Bayanlar, baylar! Sonuna değin feminist olunabilir ya da anti-feminist! Ya o, ya bu!

Biz onu unutsak da hayat bizi unutur mu? Kuramlar, politikalar, eylemler; arşivler, dosyalar, belgeler; olaylar; yeryüzünün her noktasında toplantılar, tartışmalar; şiddet, şiddet, yine şiddet, yıllar ve yıllar… Kocaman bir yığın. Kim olursak olalım, bu büyük yığınla yüzleşmemiz kaçınılmaz mı eninde sonunda? Hayat bizi her anımızda buna zorlamadı mı? Zorlamıyor mu? Biz onu unutsak da hayat bizi unutur mu?

Biz’den ne anlamalıyız? Heyyy, size söylüyorum! Şu soru değişmiyor: Sömürüye, cinayete, şiddete karşı çıkmak bizi, kadının yanına taşımaya yetti mi? Yeter mi? Biz (!) kimiz ama, hepimiz değilsek? Biz’den ne anlamalıyız? Heyyy, size söylüyorum! Kadın olmak; sömürüye, cinayete, şiddete kendiliğinden karşı olmak mı demek?

Yazgılarını yaşama hakkı, daha ne olduğunu anlamadan elinden alınmış küçücük kız çocukları içimizi nefret ve isyanla dolduruyor.

Ya rastlantıyla ölmeyip de yaşamış, yaşayan kadınlar: şu kızlar, kız kardeşler, sevgililer, eşler, anneler?.. Şu: “Büyücü, cadı, iffetsiz, muhteris, lezbiyen, dedikoducu, fahişe, azınlık, küfürbaz, edepsiz, yollu, rahat, özgür, kuyruk sallayan, aranan, küstah, söz dinlemeyen, yuva yıkan, hak arayan, kadınları örgütleyen, kötü yola düşen ve düşürenler” Bir dakika! Bu adlandırmaları, etiketleri kullanan da kim? Kadın kendini böyle mi tanımlıyor, dersiniz?

Kadınlık kadınların daha doğarken ellerine mi verildi? Perdeyi aralamak, görmek istiyorum. Gerçekten görmek istiyorum. Bana inanmanızı rica ediyorum. Kadınlık kadınların daha doğarken ellerine mi verildi? Yoksa tıpkı insanlığın diğer üyeleri gibi, isteyerek, hevesli, gönüllü; ya da tersine, istemeden, hevessiz ve gönülsüzce, çoğu kez de katlanarak; onları öyle yapan, tıpkı diğerlerini de (her kimseler?) böyle yapan, sonuçta herkesi aynı potada kaynatan toplumsal koşullara mı bağlı kadın(lık)?

Bu mudur söylemek istediğim? Hayır, tam bu değil! Ortada bir cinayet var. Kıyamet ve cinnet de.* Öyleyse suç var. Suç varsa suçlu da... Katil biziz! Hepimiziz! Bu mudur söylemek istediğim? Hayır, tam bu değil! Cinayetin suçlusu, sorumlusu, üretimin ve yönetimin kaynaklarından koparılmış kadın(lık) değil, binlerce yıldır, bu kaynakları mülk edinerek, erk ve ayrıcalığa dönüştürmüş erkek(lik)tir. * (Birhan Keskin, Ba, 2007)

Tarih, dehşetini ve iğrençliğini erkek(lik)e borçludur. Toplumsal düzeni çirkinleştiren, güzellikten yoksun kılan, barışçıl ütopya tasarılarını hep yeniden kırıp geçiren erkek(lik)tir. Ah, yoksa erk mi demeliydim? Erkek, çekirge sürüsü, kıran gibi girdi dünyaya ve toprağı yağmaladı, emeği yağmaladı. Ve kadını yağmaladı. Tarih budur.

Nasıl oldu bu? Mülkiyet yasalaştı. Artık birileri Sahip oldu. Mülkiyet hakkının kadın sahipliği hakkına dönüşmesi hiç zor olmadı bu andan başlayarak. Yani: Mülkiyeti tartışmadan kadın özgürleşemez, tıpkı erkek gibi. Erkeğin de, bu gerçekleşmeden asla özgürleşemeyeceği gibi.

İyi de bir suç ortağı yok mu? Kimdir o? Suç ortağı; erkeğin üzerine bastığı merdiven basamağı görevini üstlenmek zorunda bırakılmış, zaman zaman da, bu görev için gönüllü olmuş, görünmüş kadındır. Kadın da, kökü, başlangıcı tartışmazsak, işbirlikçi ve suç ortağıdır.

Cinayet gizli, açık onayla işlenmektedir.

Açık, uluorta, resmi, onanmış kurban kadındır; gerçekte gizli, örtülü kurbansa erkek. Yani kurban aslında hepimiziz!..

Yaşamın her anı, adımında kadın ve erkek, kadın ve erkekliğini yeni baştan tartışıp yok saymadıkça, yok sayıp yeniden tanımlamadıkça ve bunun için tüm yaşam alanlarında yeni bir işbirliği anlayışını yaratmadıkça…

Her erkek, ta içindeki kadına bir daha ve bir kez daha başvurmadıkça,

Her erkek, kadını; kız, sevgili, eş, anne, vb Her erkek, kadını; kız, sevgili, eş, anne, vb. kalıplarından soyutlayıp onu ‘kendi gibi kendi’ olarak kavramaya davranmadıkça,

Her erkek, kadını saltık sıfır noktasında, yani insan(lık) eşiğinde, en az kendi kadar özgür varsaymadıkça,

Her erkek, kadının varlığını kendisine bir borçluluk, adak, kendine bahane olarak gören bakış açısını kırıp parçalamadıkça, ortadan kaldırmadıkça,

Her erkek; yasaları, kuralları kadın yokmuşçasına, onun adına da koymaya kalktıkça, kalkıştıkça,

Her erkek; kendi acınası sahiplik, ganimeti baştan hak etmiş zafer, kof erk gururu ve kadınlıkla kuşatılmışlığına uygun söylem sarhoşluğundan ayılıp da (ayıltılıp da) bu budalalıklarla tek tek yüzleşmedikçe,

Her erkek, kendi erkek(lik)ini hiçleyip bitirmedikçe;

Ve de, Her kadın, kadın(lık)ını ayrıcalık olarak konuşlandırmaktan vazgeçmeyip, Üzerine üzerine gelen, görünür görünmez, yıkıcı, yok edici saldırıyı, dönüp dönüp biyolojisine, cinsiyetine kilitledikçe,

Her kadın, eşit haklar talebi için daha ötesinden, daha daha ötesinden ışıklanmayı, aydınlanmayı reddettikçe, ve somuta kitlenip soyutu, soyuta kitlenip somutu yitirdikçe,

Her kadın; başlangıçta en az erkek denli yaşama hakkı, en az erkek denli toplumsal hak, siyaset hakkından yola çıkıp sonunda eşit, özgür, bağımsız, yalnızca kendi-için olma hakkını, yalnızca kendi teni ve tini için olma hakkını, yaşamını özgürce seçme ve biçimlendirme hakkını savunmadıkça ve bunu herkes için bir kez daha ve sonra bir kez daha yapmadıkça,

Her kadın, başlangıçta kendi kadınlığını erkeğin erkek(lik)ini yaşama hakkı kadar yaşamayı talep ederek, ama bu talep bu kadarla kalırsa bir başka toplumsal, çoğul, zengin yaşama biçimi için yetersiz kalacağından, talebini daha da öteleyip, kendi kadın(lık)ını da hiçleyip bitirmedikçe;

Soluk alamayız, alamayacağız.

Kendi çukurumuzda, çöplüğümüzde beraber boğulup kalacağız.

Cinayet bir daha işlenecek…

Cinayet bir daha işlenecek…

Tepki göstereceğiz ama yine de boğulup kalacağız. Utanacağız, çok utanacağız, ama boğulup kalacağız. 8 Mart’ı bir daha anımsayacağız, ama yine boğulup kalacağız.

Hayır, daha da fazlası: Cinayete ortak olacağız, cinayeti birlikte işleyeceğiz, kadınlığımızın ve erkekliğimizin, bu sözde kurgularımızın içinde, ciddi ciddi soykırım uygulayacak, eşit, özgür, kardeş insan düşünü bu kez de yitireceğiz.

Bu düşü yitirmeyelim! Size söylüyorum, sevgili kardeşlerim! Düşümüzü yitirmeyelim!

İşte söylüyorum! Savunalım düşlerimizi!

Düşlerimizi Yitirmeyelim!

……. HAYRİYE ÜNAL Kurtarmak mı diyor erkek şairler Hızla topukla toplayıp tarağı tası Orada kurtulurken kurşuna değmiş kızlar vardır Öyle kurtulmuştur ki amcasıdır çocuğunun babası O kadar kurtulmuş ki taşa gelmiş kaşlarının ortası   Önemli babalar/eve gelmez Çünkü cennete götürmek isterler herkesi Mümkündür her şey mümkündür kurtarmak da İnanıyorum kuzular daha semiz balıklar daha iri İnanıyorum erkekler daha yüce kadınlar daha dilsiz Ama kurtarmasan da olur, böyle iyi! HAYRİYE ÜNAL