TANZİMAT DÖNEMİ EDEBİYATI (1860 1896) 1. Tanzimat Dönemi Edebiyatının Oluşumu 2. Öğretici Metinler 3. Coşku ve Heyecanı Dile Getiren Metinler (Şiir) 4. Olay Çevresinde Oluşan Edebi Metinler A. Anlatmaya Bağlı Edebi Metinler • Roman B. Göstermeye Bağlı Edebi Metinler • Tiyatro 5. Tanzimat Dönemi Edebiyatının Genel Özellikleri
Tanzimat Dönemi Zihniyeti Tanzimat; Osmanlı’nın, Avrupa medeniyetini bütün Türk - Osmanlı halkı ve hayatı için kabul etmek yolunda giriştiği bir devlet hamlesidir. Askeri bozgunlar, siyasi yenilgiler, iç isyanlar ve dış baskılar sonucunda bütün yurdu kaplayan sosyal ve iktisadi bunalım, artık Avrupa’nın teknik ve kültür bakımından Osmanlı’dan üstün bir duruma geldiğini ortaya koymuştur. Bu koşullar altında, Tanzimat Döneminin zihniyeti: Kötü gidişe çare bulmak için yeni tedbirler alıp kanunlar çıkararak her alanda Batı’ya yönelmek ve çağın gereklerine uygun olarak yenileşmektir.
Tanzimat hareketi, ilk bakışta, Osmanlı’nın Avrupa medeniyeti dairesine girmesi gibi görünür. Gerçekte Tanzimat; Avrupa medeniyetinin, birtakım siyasi, askeri ve iktisadi baskılarla kendini Osmanlı Devleti’ne kabul ettirmesidir. Tanzimat Fermanı; devletin itibarını Fransa, İngiltere ve Avusturya nazarında yüksek tutacak ve Rusya tarafından Osmanlı’yı yıkma yolunda yeni bahaneler buluncaya kadar vakit kazandırıcı bir görev görecekti. Nitekim Fransa ve İngiltere’nin; 1853 Rus saldırısına karşı Osmanlı’yı savunma ve bu uğurda savaşmaları, Tanzimat Fermanı’nın zaferleri arasındadır. “Tanzimat” kelimesi, “düzenleme, düzeltme” anlamlarına gelen “tanzim” sözcüğünün çoğuludur. Tanzimat Fermanı’yla; devletin yönetim mekanizması, yasal ve Batılı bir şekil almış ve Osmanlı devlet idaresi yönünü, Doğu - İslam medeniyetinden Avrupa medeniyetine çevirmiştir.
Gülhane Hatt-ı Hümayunu olarak da adlandırılan Tanzimat Fermanı, Sultan Abdülmecit Döneminde 3 Kasım 1839’da İstanbul’da Topkapı Sarayı önündeki Gülhane Parkı’nda Mustafa Reşit Paşa tarafından okunmuştur. Mustafa Reşit Paşa
Tanzimat Dönemi Edebiyatı 1860-1896 “Tanzimat edebiyatı” kavramı, siyasi Tanzimat Dönemi içinde daha sınırlı bir süreyi kapsar. Tanzimat Fermanı’nın ilanıyla sosyal yaşamda ve yönetim alanında Batılı anlamda değişimler olur. Yenileşme süreci sanatta ve edebiyatta da etkisini göstermeye başlar. Bu dönem aydın ve sanatçıları Batı’yı daha iyi tanıyabilmek için Fransızca öğrenmeye başlarlar; çünkü o dönemde bizim için Batı, Fransa’dır. “Hazırlık dönemi” diyebileceğimiz bu aşamada Batılı edebi kaynakları yakından tanıyabilmek için Fransızca bilmek zorunluluk haline gelmiştir Yenileşme sürecinde kurulan Tercüme Odası (1832)” Yenilikçi aydınların yetişmesinde ve Batı edebiyatından çeviriler yapılmasında çok önemli bir işlev görmüştür.
Tercüman-ı Ahval Gazetesi Tanzimat’ın ilanından (1839) Şinasi’nin 1860’ta Tercüman-ı Ahval gazetesinde Şair Evlenmesi adlı oyunu yayımlamasına kadar geçen yirmi bir yıllık süre hazırlık dönemidir. Bu dönemde Batı’dan çeviriler yapılmış, Batı kaynaklı edebi türler tanınmaya başlanmıştır. İlk edebi gazete olan Tercüman-ı Ahval’in Şinasi ve Agah Efendi tarafından çıkarılması aynı zamanda Tanzimat Dönemi edebiyatının da başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Osmanlı aydınının, Batı edebiyatının ilk örneklerini tanıması geç tarihlerde olmuştur. Türk aydınları, XIX. yüzyıla kadar Batılı bilgi ve kültüre uzak kalmışlardır; ancak XIX. yüzyılın ortalarına doğru Fransızcadan yaptıkları ilk çevirilerle Batı kültür ve bilgisinden yararlanmaya başlamışlardır. Tercüman-ı Ahval Gazetesi
Tanzimat’tan sonra elçilik gibi siyasi görevler dışında, öğrenim için Avrupa’ya gönderilen gençler, burada edebiyat çevrelerine girmiş; Batılıların edebiyat türlerini tanımış ve bu türleri ülkeye taşımışlardır. Bu konuda en önemli örnek Şinasi’dir. Maliye öğrenimi için Paris’e gönderilen Şinasi, burada edebiyatla da ilgilenmiş ve yurda döndüğünde Fransız klasik ve romantik şairlerinden örnekleri içeren “Tercüme-i Manzume (1859)” adlı eseri yayımlamıştır. Bu kitap, Batı edebiyatından Türkçeye yapılan ilk tercümedir. Türk edebiyatının Batılılaşma süreci Şinasi’yle başlamıştır. Şinasi, Batılılaşma sürecinde “ilklerin insanı” olması yönüyle de önemli bir sanatçıdır. Şinasi; ilk tercüme eser olan “Tercüme-i Manzume”nin dışında, ilk modern tiyatro örneği olarak kabul edilen “Şair Evlenmesi”ni de yazmıştır.
Şinasi, ilk yerli özel gazete olan “Tercüman-ı Ahval”i çıkarmıştır Şinasi, ilk yerli özel gazete olan “Tercüman-ı Ahval”i çıkarmıştır. Her ne kadar gazete; bir edebi tür değilse de edebiyat dilinin değişmesinde, edebi türlere sosyal konuların girmesinde, edebi eserlerin yayımlanarak daha hızlı bir şekilde okuyucusuna ulaşmasında önemli bir rol üstlenmiştir. “Tercüman-ı Ahval”, bu özelliğiyle edebiyatımızın Batılılaşmasında önemli bir yere sahiptir. Agah Efendi’nin imtiyaz sahibi olarak göründüğü bu gazetenin ilk baş makalesi ve pek çok yazısını Şinasi kaleme almıştır. Şiirin kısmen şekline, özellikle de içeriğine önemli yenilikler getiren “Müntahabat-ı Eş’ar (1862)” ile konuşma diline ve halk kültürüne eğilmenin ilk ve ciddi denemesi sayılabilecek olan “Durub-ı Emsal-i Osmaniye (1863)” bu yıllarda Şinasi’nin gerçekleştirdiği çalışmalardır. Bütün bunlar, Osmanlı aydın kesiminin Batı’ya açılmasını sağladığı ve yeni edebi türleri edebiyatımıza taşıdığı için bu döneme “Tanzimat edebiyatı” ya da “Batı Etkisindeki Türk Edebiyatı” denmiştir.
TANZİMAT’TA GAZETE Matbaacılık faaliyetleri Osmanlı’da ilk defa 15. yüzyılda Yahudi, Ermeni ve Rumlar tarafından başlatılmış; ardından İbrahim Müteferrika’nın 1729’da ilk Türkçe kitabı basmasından sonra Türk matbaası gelişmeye başlamıştır. Türk matbaasının asıl büyük hamlesi ise gazeteyle olmuştur; çünkü gazete kitaba göre ticari bir özelliğe sahiptir ve daha kısa sürede satılması gerekir. Gazetenin satılabilmesi içinse halka ve gazeteyi halkın kolayca anlayabilmesine gerek vardır. Bu zorunluluk giderek edebiyat diline de etki etmiştir.
Tanzimat Döneminde gazeteciliğe önem verilmesinin nedenleri Ticari bakımdan kitaba göre daha avantajlı olması Pazarlanmasının, kitaba göre daha kolay olması Halkın anlayabileceği bir dille yazılması Gazetenin, basılan kitaplarla ve oynanan tiyatro oyunlarıyla ilgili haber vermesi Roman ve tiyatro eserlerinin tefrika edilmesini sağlaması, ileriki yıllarda şiirlere ve edebiyat konularına sayfalar ayrılarak edebiyatın halka kolayca ulaşmasını sağlaması Toplumsal konuların edebi türlere girmesini sağlaması
Tanzimat Döneminde çıkan önemli gazeteler Takvim-i Vakayi (Olayların Takvimi) 1831 Adını II. Mahmut’un koyduğu ilk Türkçe gazetedir. Resmi gazete olma özelliği taşıyan Takvim-i Vakayi’de; genelde devletin, padişahın resmi bildirileri, iç ve dış haberler, askeri konular ve resmi konulardaki açıklamalar yer almıştır.
Ceride-i Havadis (Olayların Gazetesi) 1840 Takvim-i Vakayi’den sonra, William Churchill adlı bir İngiliz tarafından çıkarılan yarı resmi gazetedir. Bu gazetede, günlük olaylar ve ilanlar yer almıştır. Gazetede; tiyatro özetleri, Avrupa gazetelerinden alıntılanan magazin türü haberler, ahlak, vatan sevgisi ile ilgili makaleler de yayımlanmıştır.
(Durumların Tercümanı) Tercüman-ı Ahval (Durumların Tercümanı) 1860’ta Şinasi ve Agah Efendi tarafından çıkarılan ilk özel gazetedir. Batı etkisindeki Türk edebiyatının ilk yayın organı olan Tercüman-ı Ahval, Türk kültür tarihinde çok önemli bir yere sahiptir. Bu gazetenin çıkarılması, Tanzimat edebiyatının da başlangıcı olmuş ve düşünce gazeteciliğinin yolunu açmıştır. Tercüman-ı Ahval’de, resmi görüşün dışındaki konulara da değinilerek halkın sorunları dile getirilmiş, zamanla okuyucu mektuplarına ve ansiklopedik bilgilere de yer verilmiştir.
Tasvir-i Efkar (Fikirlerin Tasviri) Şinasi, Tercüman-ı Ahval’den ayrıldıktan sonra 1862’de Tasvir- Efkar’ı çıkarmıştır. Namık Kemal, ilk makalelerini bu gazetede yayımlamıştır. Gazete, sadece olayları aktarmakla kalmayıp düşünce ve edebiyat gazetesi olarak da Türk diline ve edebiyatına hizmet vermiştir. 1865’te Namık Kemal’e bırakılan bu gazete, 1867’de Recaizade Mahmut Ekrem tarafından yayımlanmıştır.
Bu dört gazetenin dışında yayınlanmış olan gazeteler şunlardır: Ali Suavi’nin, 1866’da İstanbul’da çıkardığı Muhbir daha sonra Avrupa’da çıkarılmaya devam edilmiştir (1867). Ziya Paşa, 1868’de Londra’da Namık Kemal ile birlikte kurduğu Hürriyeti 1869-1870’te Londra ve Cenevre’de tek başına çıkarmayı sürdürür. Namık Kemal, Avrupa dönüşü İbret’i (1871) çıkarmaya başlar. Ahmet Mithat, Devir(1872), Bedir(1872) gazetelerini, sonra da Tercüman-ı Hakikati (1878) çıkarır. Dönemin tanınmış diğer gazeteleri Hadika (Namık Kemal - 1872), Sıraç(Ahmet Mithat Efendi - 1873), Basiret(Namık Kemal ve Ziya Paşa - 1869), Sabah (Şemsettin Sami - 1876), Vakit (Ahmet Mithat Efendi - 1875)’tir.
Tanzimat Edebiyatında çıkan önemli dergiler MECMUA-YI FÜNUN: 1861(1862) yılında çıkarılan ilk dergidir. Münif Paşa çıkarmıştır. DİYOJEN: Teodar Kasap’ın çıkardığı ilk mizah dergisidir. İlk Edebi Dergi: 1891 yılında Tevfik Fikret yönetiminde çıkan Servet-i Fünun, ilk bilim teknik dergisi de sayılır.
ROMAN VE ÖYKÜ Roman ve öykü, Batı’ya ait edebi türlerdendir ve Tanzimat Dönemine kadar Türk edebiyatında Batılı anlamda roman ve öykü yoktur ancak roman ve öykünün karşılığı olarak edebiyatımızda mesneviler ve halk hikayeleri vardır. Mesnevilerde işlenen aşk hikayeleri uzundur ve bunlar aydınlara yöneliktir. Halk ise “Köroğlu”, “Ferhat ile Şirin”, “Kerem ile Aslı” gibi halk hikayelerine yönelmiştir.
ROMAN İlk Türk Romanı: Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat, Şemsettin Sami, 1872 İlk Edebi Roman: İntibah, Namık Kemal İlk Çeviri Roman: Telemak, Yusuf Kamil Paşa, 1862 (Fransız Fenelon’dan çeviri) Batılı Tekniklere Uygun ilk Gerçek Roman: Aşk-ı Memnu, Halit Ziya Uşaklıgil İlk Köy Romanı: Karabibik, Nabizade Nazım
İlk Psikolojik Roman: Eylül, Mehmet Rauf İlk Realist Romanlar: 1. Sergüzeşt, Samipaşazade Sezai, 1889 2. Araba Sevdası, Recaizade Mahmut Ekrem, 1896 İlk psikolojik roman denemesi: Zehra, Nabizade Nazım İlk Tarihi Roman: Cezmi, Namık Kemal
ÖYKÜ İlk Yerli Öykü (Hikaye): Letaif-i Rivayat, Ahmet Mithat Efendi Yayınlanmış ilk öykü kitabı: Müsameratname, Emin Nihat Tarlan (1872) Batılı Anlamda İlk Öykü (Hikaye): Küçük Şeyler, Samipaşazade Sezai
TİYATRO Batılı anlamdaki tiyatro, Tanzimat’a kadar yabancısı olduğumuz bir türdür. Geleneksel Türk tiyatrosunun türleri olan “meddah, karagöz, orta oyunu” gibi türler yazılı bir metne dayanmıyor; sahne, dekor gibi ögeleri (Batılı anlamda) içermiyordu. Edebiyatımızdaki anonim karakterdeki bu ürünler, sahne gösterisi olarak var olmuştur fakat bir edebi tür olarak tiyatro, ancak yazılı metin haline geldiği, hatta bir yazar tarafından kaleme alındığı taktirde var demektir. Tanzimat’ın ilk yıllarında tiyatro binaları yapılmaya başlanmış, önceleri rakipsiz olan yabancı tiyatro grupları zamanla yerlerini yerli topluluklara bırakmıştır. Dönemin koşullarına göre tiyatronun seyircisi Batı kültürüyle yakından ilgilenen küçük bir gruptan ibarettir. Bunun yanında tiyatronun pahalı bir eğlence olması, Türk kadınının sahneye çıkamaması gibi sebeplerden dolayı Türk tiyatrosu kısa zamanda gelişememiştir.
Türk tiyatrosu, uzun süre sanatçı olarak Türk yaşam biçimini benimsemiş olan Ermeni azınlıktan yararlanmıştır. Sahneye, Afife Jale 1919’da Müslüman Türk kadını olarak ilk kez “Yamalar” oyununda çıkmıştır. İlk tiyatrolar, İtalyan ve Fransız girişimciler tarafından kurulmuştur. “Hoca Naum”, ‘Hasköy”, “Şark” ve “Ortaköy” tiyatroları ilk yerli tiyatrolardır. Daha sonra ilk ciddi Türk tiyatrosu 1867’de kurulan yarı resmi nitelikli Osmanlı Tiyatrosudur. Uzun süre hizmet veren Osmanlı Tiyatrosu, Ahmet Mithat’ın “Çerkez Özdenler” adlı dramının hürriyet duygularını uyandırdığı bahane edilerek 1884’te II. Abdülhamit tarafından kapatılmıştır.
Yayınlanan ilk tiyatro eseri Şinasi’nin Şair Evlenmesi adlı eseridir Yayınlanan ilk tiyatro eseri Şinasi’nin Şair Evlenmesi adlı eseridir. (1860) Bu oyun iki perdelik bir piyestir. Görücü usulüyle evlenmenin eleştirildiği bu oyunda Şinasi, meddah geleneğinden yararlanmıştır. Tanzimatçılar toplum için sanat görüşünü benimsedikleri için toplumu aydınlatmada tiyatroyu bir araç olarak görmüşlerdir. Sahnelenen İlk Tiyatro: Vatan yahut Silistre, Namık Kemal Manzum Tiyatro: Eşber, Abdulhak Hamit
ŞİİR Tanzimat şiirinde dört ana tema vardır; Tanzimat döneminde şiir alanında büyük yenilikler olmuştur. Şiirde biçim olarak divan edebiyatına bağlı kalınmış ancak konusu genişletilmiştir. Tanzimatla birlikte kanun,adalet,eşitlik,hürriyet vatan gibi konular işlenilmeye başlanmıştır. Bu dönemdeki şiirlerde konu bütünlüğü vardır. Eski şiirde parça bütünlüğü vardı. Tanzimat şiirinde dört ana tema vardır; Sosyal temalar: medeniyet, akıl, kültür, hürriyet, adalet, eşitlik, vatan, millet Metafizik temalar: varlık, yokluk, Allah, ölüm, madde, ruh Aşk teması: Divan edebiyatındaki soyut ve platonik aşk yerine ete, kemiğe bürünmüş aşk anlatılır. Tabiat teması: Mazmunlarla anlatılan soyut tabiat yerine somut bir tabiat işlenmiştir.
EDEBİ ELEŞTİRİ VE TEORİ Divan edebiyatının ağırlığını oluşturan şiir alanında bile, mesela tezkirelerden bir divan şiiri estetiği, bir teori çıkarabilmek için epey gayret göstermek gerekir. Bu şartlar altında edebiyat teorisi ve eleştiri üzerindeki çalışmaların geç başlamış olması ve uzun bir gelişme devresi geçirmesi doğaldır. Tanzimat Dönemiyle edebiyatımıza giren Batı kaynaklı türler arasında edebiyat üzerine teorik çalışmalar ve eleştiri de önemli bir yer tutar. Eski geleneğimizde edebiyatın, şiirin, hikayenin ne olduğu, bir ifadenin neden güzel olduğu, bir edebi metnin diğerine göre ne üstünlüğünün olduğu hakkında ayrıntılı çalışmalar, sistemli ve disiplinli görüşler yok gibidir. Güzel şiir yazılmış, bunun estetiği de hiç şüphesiz şairler ve şiirseverler tarafından sezilmiş, bilinmiş fakat “güzel”in teorisi, estetiği kurulmamıştır.