16 şubat anısına
Kenya'dan Türkiye'ye direkt uçacak menzilde bir uçak gerekliydi Kenya'dan Türkiye'ye direkt uçacak menzilde bir uçak gerekliydi. Koşullara en uygun olanı bir Falcon'du. Türkiye'deki Falcon'lar arasında en uygunu da eski bakan ve işadamı Cavit Cağlar'ınkiydi. Çağlar'ın başı, İnterbank ve Etibank nedeniyle yasalarla beladaydı. Çağlar, özel uçağını her istendiğinde devlet hizmetine vermişti.
Atasagun, Çağlar'ı bizzat aradı Atasagun, Çağlar'ı bizzat aradı. Kendi gideceği bir görev için uçak gerektiğini, MİT'in uçağının arızalı olduğunu söyledi; Falcon'un kira bedeli 200 bin dolar hemen ödenecekti. Çağlar sorgusuz kabul etti; bu tür taleplerde soru sorulmaması gerektiğini biliyordu.
ABD'nin 4 Şubat'taki teklifinin üstünden birkaç gün geçmeden, işadamı heyeti görünümündeki operasyon ekibi Kenya'nın komşusu Uganda'nın başkenti Kampala'ya giderek, Entebbe havaalanında beklemeye başladı.
Son perde
Türk ekibi Uganda'ya ulaşmadan ilginç bir gelişme oldu Türk ekibi Uganda'ya ulaşmadan ilginç bir gelişme oldu. CIA, MİT'e ilginç bir soru yöneltti : Öcalan'ın Nairobi'deolduğunu biliyorlardı ama, kesin yerini saptayamıyorlardı. Acaba Türklerde bu konuda bilgi varmıydı? MİT hemen yanıt verdi: "Biz olsak Yunanistan Büyükelçisi'nin evine bakarız. Adresi Mutlagia, 12." Yunanistan Büyükelçisi George Costorlas yıllarca NATO'nun istihbarat ve terörle mücadele bölümlerinde çalışmış, PKK ve Kürt ayrılıkçı terörüyle özel olarak ilgilenmişti. NATO'dayken dosyasını tuttuğu adamı şimdi Dışişleri'nin talimatıyla evinde ağırlamak ve ev sahibi Kenya'ya sürekli yalan söylemek durumundaydı. Kenya Dışişleri, Costorlas'ı çağırarak, Öcalan'ı derhal Yunanistan'a geri göndermesini istedi.
Başbakan Simitis, Dışişleri Bakanı Pangalos'tan Öcalan'ın hemen büyükelçilikten çıkarılmasını ve artık bu defteri, açılmayacak şekilde kapatmasını istiyordu. Costorlas, Atina'dan bu talimatı alınca, istihbaratçı Kalenderidis'ten yardım istedi. Öcalan, teklifleri reddetti ve yazılı olarak iltica talep etti. Atina'nın talimatı, Öcalan'ın gerekirse zor kullanılarak elçilikten çıkarılmasını öngörmekteydi. Öcalan 7 Şubat'ta Yunan basınına, Yunanistan'ın kendisini iki defa geri çevirdiğini açıkladı; her şey açığa çıkmıştı. Pangalos'un istifası isteniyordu. Türk kamuoyu da ayağa kalkmıştı. Hükümet beceriksizlikle suçlanıyordu.
15 Şubat sabahı
Ekibin beklediği haber, 15 Şubat sabahı geldi Ekibin beklediği haber, 15 Şubat sabahı geldi. Falcon, Kenya'ya geçerek Nairobi havaalanında gözlerden uzak bir köşeye park etti. Türk ekibi uçaktan dışarı çıkmayacaktı. Bekleyiş başladı. Aynı sırada Kenya istihbarat örgütü büyükelçilik konutuna girmiş, Yunanlıların çaresiz bakışları altında Öcalan'ı, elçiliği terk etmezse, zor kullanmakla tehdit ediyordu. Büyükelçi, telefon geldiğini söyleterek başka bir odaya geçti. Öcalan'ı rahatlatacak haberi dönüşte verdi: Pangalos aramıştı. Havaalanında bir uçak bekliyordu ve isterse Hollanda ya da başka bir Avrupa ülkesine gidebilirdi. Öcalan havaalanına gitmeyi kabul edince, üç ciple konuttan çıktılar. Uçağın kapısında sarışın, açık renk gözlü, Avrupalı diplomat görünümlü bir kişi güler yüzle onu bekliyordu. Rahatladı. Görevliyle selamlaştı. Uçağa bindi. Kapı kapanınca da, o meşhur "Memleketine hoş geldin" sözüyle yolculuk başladı. Kenya Dışişleri, daha sonra Öcalan'ın ülkeden ayrılış tarihini 15 Şubat 1999, saat 19.30 olarak açıkladı.
Ankara'da büyük sevinç günü Öcalan'ı taşıyan Falcon, 16 Şubat sabahı saat 03.00 gibi Akdeniz üzerinden Türk hava sahasına girdi. Atasagun, hemen Ecevit'i aradı. Başbakan uykudan telefon sesiyle uyanmanın da etkisiyle çok heyecanlandı. Uçak önce İstanbul'a inmişti. Yakıt ikmali yapıldıktan sonra Bandırma'ya uçtu. Abdullah Öcalan askerlere teslim edildi. İmralı'ya götürülmek üzere bir hücumbota bindirildi.
Kimlik tespiti Atasagun saat 05 Kimlik tespiti Atasagun saat 05.30 gibi Demirel'i aradı: "Sayın Cumhurbaşkanım, devraldık." Demirel de heyecanlandı, "Harika" dedi, "Allah kolaylık versin." MİT ve Genelkurmay İstihbaratı ise Kenya'da yakalanıp getirilen kişinin gerçekten Öcalan olup olmadığını kesinleştirmek istiyordu. Parmak izi, ses frekansı ve diğer testler yapıldı: Ellerindeki şahıs gerçekten PKK lideri Abdullah Öcalan idi. Saat 09.30 gibi Atasagun Başbakanlığa gitti. Ecevit'in makam odasında, Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın katılımıyla açıklama taslağını birlikte hazırladılar. Sonra Ecevit daktilosunun başına geçip yazmaya başladı. Bu arada TV'lere Öcalan'ın uçaktaki görüntüleri dağıtıldı. Sokaklardaki garip sessizlik ve bekleyiş saat 11.00'de Ecevit'in TV'lerden canlı yayımlanan açıklamasıyla son buldu.
"Değerli gazeteci arkadaşlarım, Sizlere ve aziz yurttaşlarımıza bir haberim var. Bu sabaha karşı saat 03.00'ten itibaren bölücü terör örgütü PKK'nın başı Abdullah Öcalan Türkiye'dedir. Şehit analarına verilen söz yerine getirildi. Bütün dünyadan dışlanan Abdullah Öcalan sonunda kendini Türkiye'nin kucağında buldu. Yaptıklarının ve yaptırdıklarının hesabını bağımsız Türk adaletine verecektir. Bu operasyon Genelkurmayımız ile MİT'in tam bir uyum içinde çalışmaları sayesinde başarıldı. Kendilerine tebriklerimi ve şükranlarımı sunuyorum. Allah milletimizi ve bütün insanlığı terörden ve savaşlardan korusun."
Operasyonda görev alan yedi kişi için 18 Şubat 1999'da Çankaya'da bir tören düzenlendi. Ekip üyelerine yedi takdirname verildi ve yedi Longines marka saat hediye edildi. Saatlerin arkasına çok özel bir şeyler kazındı. O yedi takdirname ve yedi özel saat kimdeyse, ekip üyeleri onlar. Öcalan'ın hapsedilmesi ve açık yargılanması hem Türk kamuoyuna, hem de başta TSK olmak üzere idari ve siyasi yapıya büyük özgüven getirdi. Önce, içinde MHP'nin yer aldığı bir hükümetin Öcalan'ın idamını ertelemesine, sonra idamın kaldırmasına imkân veren bu özgüvendi. Türkiye'yi zayıf düşürecek her girişimi desteklemekten çekinmeyen Yunanistan'da, Dışişleri Bakanı Pangalos, Öcalan'ın yakalanışından birkaç gün sonra istifa etti.
egemenager