İSLAM İKTİSADI DÜŞÜNCESİ ADYÜ İİBF 2019 BAHAR
İslam İktİsadI Ne Demek? İktisat sosyal bir bilim, varsayımlar ve insan davranışları (verilen kararlar, yapılan tercihler) belirleyici. Mesela: İktisadi problemin tahlili: kaynaklar kıt, ihtiyaçlar sınırsız kaynaklar kıt: O, dört gün içinde (dört evrede), yeryüzünde yükselen sabit dağlar yarattı, orada bolluk ve bereket meydana getirdi ve orada rızık arayanların ihtiyaçlarına uygun olarak rızıklar takdir etti. (Fussilet 10)
İslam İktİsadI Ne Demek? O, istediğiniz şeylerin hepsinden size verdi. Eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalkışsanız sayamazsınız. (İbrahim 34) İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. (Rum 41)
İslam İktİsadI ihtiyaçlar sınırsız: “İnsanoğlunun bir ova / vadi dolusu altını olsa, bir ovayı / vadiyi daha ister. İnsanoğlunun karnını topraktan başka bir şey doyurmaz. Ve Allah tövbe edenlerin tövbesini kabul eder.” (Müslim) Tüketim fayda fonksiyonunun varsayımları: Tüketim arttıkça fayda azalarak da olsa artıyor. Bir sınır yok. Ayrıca diğergamlığı, yardımlaşmayı (altruistik behavior) hesaba katmıyor.
İslam iktisadının öngördüğü insan modeli farklıdır İslam iktisadının öngördüğü insan modeli farklıdır. Batılı klasik iktisadi düşünce, “homo economicus” olarak ifade edilen ekonomik insan/iktisadi adam modelini esas alır. Ekonomik insan, bireysel çıkarlarını her şeyin üzerinde tutan, en çok kâr veya faydayı sağlamaya yönelik rasyonel tercihlerde bulunan ve bununla tatmin düzeyini en üst düzeye ulaştırmaya çalışan kişidir. Bu kişi aynı zamanda ‘rasyonel insan’ olarak görülür. İktisadi sistem kurgulanırken, hayattaki bütün amacı ekonomik çıkarları olan bu birey tipi esas alınır. Kur’an-ı Kerim’de insanın mala düşkünlük, cimrilik, bencillik, nefsinin isteklerine bağlılık gibi zaaflarına dikkat çekilmiştir: “Nefsanî arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Hâlbuki varılacak güzel yer, Allah'ın katındadır.” (Âli İmrân, 3/14) “İnsan mal sevgisine de aşırı düşkündür.” (Adiyât, 100/8) Hem yeryüzünde hayatın sürebilmesi, hem de bir imtihan vesilesi olarak elbette insanda bu duyguların yaratılmasında hikmet vardır. Tabakoğlu, Ahmet, “İktisat Öznesi olarak İnsan”, Sabahattin Zaim İslam ve Ekonomi Sempozyumu II-III, s. 41-52
İslaMA GÖRE AKILLI KİŞİ KİMDİR? Ancak İslami bir terbiyeye tabi tutulmayan bir insanın, yaratılıştan getirdiği bu özellikleri sebebiyle, hayatta tek amacı nefsini tatmin ve menfaatlerini maksimize etmek olan bir ‘iktisadi adam’a dönüşmesi kaçınılmazdır. Hâlbuki İslam iktisadının muhatabı olan insan modeli ‘müslüman insan’dır (homo islamicus). Müslüman insanın nihai amacı ‘Allah rızasının kazanmak’tır. Dünya, âhiretin kazanıldığı bir imtihan yeridir. İhtiyaçlar ve arzular helal çerçevede karşılanmalıdır. Az olan helal lokma, çok olan haram lokmadan hayırdır. Kişinin malında, fakir ve yoksulun da hakkı vardır. Aslında Allah dünyevi arzular kadar manevi duyguları da insanın fıtratına yerleştirmiştir. Kişinin rasyonel olup olmadığı, dünyada iken âhirete hazırlanma durumuna ve hayatı doğru değerlendirme kapasitesine göre yapılır. Hadiste yapılan tanımıyla, “Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Âciz kişi de, nefsini duygularına tâbi kılan ve Allah’tan dileklerde bulunup duran (bunu yeterli gören) kimsedir.” (Tirmizî, Kıyâmet, 25) Tabakoğlu, agm.
Tüketim fayda fonksiyonunun varsayımları Modern economic theory studies consumer behaviour under the following premises. i) It is assumed that a consumer will decide what to consume and how much to consume only to gain the material benefits and satisfaction. ii) It is generally assumed that all his consumption is geared to satisfy his own needs. He is not bothered to satisfy any one else's needs. Within these premises, modern economists then explain what and how much a consumer will consume and how much he will save. These premises are described as axioms i.e. they are assumed to be given in human nature. (Macro Consumption Function in an Islamic Framework, M. Fahim Khan, J. Res. Islamic Econ., Vol. 1, No. 2, pp. 3-25 (1984))
İNSANIN TABİATI ve yaratılış özellİklerİ İNSAN aceleci, mücadeleci, nankör, hırslı, cahil, zalim, cimri … Doğrusu insan çok zalim çok nankördür.(İbrahim 34) “İnsan hayrı istediği gibi şerri de ister. İnsan pek acelecidir.”(isra 11) “Gerçekten insan, pek hırslı (ve sabırsız) yaratılmıştır. Kendisine fenâlık dokunduğunda, sızlanır, feryâd eder, ona imkân verildiğinde ise cimrileşir, pinti kesilir.” (el-Meâric, 19-21)
İNSANIN TABİATI ve yaratılış özellİklerİ Malı aşırı derecede seviyorsunuz! Fecr 20 “Hakikaten biz bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali sayıp dökmüşüzdür. Fakat insanoğlu tartışmaya her şeyden çok düşkündür.”(Kehf 54) “Allah(cc) sizden (yükünüzü) hafifletmek ister. Çünkü insan zayıf yaratılmıştır.(nisa 28) Doğrusu o, çok zâlim (ve) çok câhildir.” (el-Ahzâb, 72)
İNSANIN SORUMLULUĞU Çok özel yaratılan ve varlık aleminin kendi hizmetine verildiği insan, elbette başıboş bırakılmamış, iktisadi sahada olduğu gibi hayatın tüm sahalarında belli sorumluluklar üstlenmiştir. Hesap gününde hesap vereceği bilinci, insanı iktisadi hayatında meşru daire içinde kalmaya sevk eder, yanlış davranışlara karşı çok önemli bir caydırıcılık görevi üstlenir.
İNSANIN SORUMLULUĞU insanı eşsiz güzellikte yaratan Yüce Allah (cc) ona şeref vermiş ve onu yarattıklarının pek çoğundan üstün kılmış, çeşitli nimetlerle rızıklandırmış, kainatı onun hizmetine vermiştir. Yüce Yaratan, diğer canlılardan farklı olarak akıl ve irade vermek suretiyle insanı, çeşitli kabiliyetlerle donatmış; ona, verdiği kararı uygulayabilme özgürlüğünü sunmuştur. Bütün bunları bahşettikten sonra, "İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder." diyerek ona dünya hayatında sorumsuz bırakılmayacağını bildirmiş, kendisine çeşitli görevler yüklemiştir.
İNSANIN SORUMLULUĞU Koyduğu düzen içinde huzurla yaşaması için ona doğru yolu göstererek bazı sınırlar koymuş, emir ve yasaklar belirlemiştir. İnsan da göklerin, yerin ve heybetli dağların dahi üstlenmekten çekindiği "emanet"i, yani Allah'a kul olma sorumluluğunu akıllı, irade sahibi, düşünen, gören ve işiten bir varlık olarak kabul etmiştir. Böylece Allah'a bir anlamda söz vererek sözünü yerine getirmekle yükümlü olan sorumlu bir varlık, yani "mükellef" olmuştur. (Hadislerle İslam c3, s99)
İNSANIN SORUMLULUĞU Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık. Tin 4 Biz, hakikaten insanoğlunu şeref sahibi kıldık. Onları, (çeşitli nakil vasıtaları ile) karada ve denizde taşıdık; kendilerine güzel güzel rızıklar verdik; yine onları, yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık. İsra 70 Kuşkusuz biz ona yolu gösterdik; ister şükredici olsun, ister nankör. İnsan 3 İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder. Kıyamet 36
İNSANIN SORUMLULUĞU Ey insan! Seni yaratıp seni düzgün ve dengeli kılan, seni istediği bir şekilde birleştiren, ihsanı bol ve cömert Rabbine karşı seni aldatan nedir? İnfitar 6 “O size istediğiniz her şeyden verdi. Eğer Allah(cc)’ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim çok nankördür.”(İbrahim 34)
İNSANIN SORUMLULUĞU Mesnevî şârihi Tâhiru’l-Mevlevî, insanın yüklendiği bu mes’ûliyetin ağırlığını şöyle dile getirir: Eli boş gidilmez gidilen yere; Rabbim, boş gelmedim ben suç getirdim!.. Dağlar çekemezken o ağır yükü; İki kat sırtımda pek güç getirdim!..
İNSANIN SORUMLULUĞU Ey insanlar! Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. Sakın çok aldatıcı (şeytan), Allah hakkında sizi aldatmasın. Fatır 5 Kıyamet muhakkak gelecektir. Onun vaktini gizli tutuyorum ki, herkes yaptiginin karsiligini görsün. Buna inanmayan ve nefsinin arzusuna uyan kimseler, seni ondan (ona inanmaktan ve hazırlanmaktan) sakın alıkoymasın, sonra helâk olursun! Taha 15-16
İNSANIN SORUMLULUĞU Öyle bir günden sakının ki, o gün hepiniz Allah’a döndürülüp götürüleceksiniz. Sonra herkese kazandığı amellerin karşılığı verilecek ve onlara asla haksızlık yapılmayacaktır. Bakara 282 “Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?”Müminun 115 İşte bu ve benzeri ayeti kerimeler insana sorumluluk aşılayarak başıboş olmadığını ve iyi / kötü amellerinin mutlaka karşılığını göreceğini belirtmektedir.
İNSANIN SORUMLULUĞU Yadında mı doğduğun zamanlar? Sen ağlar idin gülerdi âlem; Bir öyle ömür geçir ki olsun Mevtin sana hande halka matem. Hafız Şirazi Hande: mutlu İnsanın bir gün hesap vereceği bilinciyle sorumlu bir hayat sürmesi gerekir.
İslamın Mal ve Servete bakışı Salih kişi için salih mal ne güzeldir (Hadis) Peygamber Efendimiz maddi zenginliğin ve dünya malının hırsla istenmediği, nefis feragatıyla elde edildiğinde salih kimseler için haddi zatında kötü olmadığını, hatta iyiliklere vesile olduğunu ancak tehlikenin mala karşı kişide bir hırs olursa ortaya çıkacağını beyan etmişlerdir. Nitekim iktisadi kalkınmanın temininde kişinin servetini âtıl tutarak biriktirmesi yerine toplum yararına faydalı yatırım faaliyetlerine ve hayır yolunda harcaması büyük rol oynamaktadır.
İslamın Mal ve Servete bakışı Kuran Kerim’de çalışmaya «Allah’ın (cc) lütfunu aramak» ifadesi kullanılır, pek çok önemli ibadet ancak malla mümkündür. Malı kesben değil, kalben terketmek gerekir. Mal insana değil, insan mala hükmetmelidir. Maddeyi değil, maddeye bağımlılığı terk etmek gerekmektedir.
İslamın Mal ve Servete bakışı Ashâb-ı kirâmın fakirleri Resûlullah'a gelerek: “Ey Allah'ın Resulü, çok mala sahip olan zengin kardeşlerimiz yüksek dereceleri kazandılar. Onlar bizim kıldığımız gibi namaz kılıyor, bizim gibi oruç tutuyorlar. Fakat malları çok olduğu için bizim yapamayacağımız amelleri de yapıyorlar. Hacca gidiyorlar, umre yapıyorlar, cihâda rahatlıkla katılıyorlar ve sadaka veriyorlar. Biz ise bunların hiçbirini yapamıyoruz” dediler Bu rivayette vurgulandığı üzere, salih kişi için mal başka türlü edâ edilmesi mümkün olmayan pek çok ibadete imkan sağlamakta, böylece kişi bir yandan topluma da çok faydalı olabilmektedir. Buhârî, Deavât 17
MEVLANA’NIN DÜNYAYA BAKIŞI “Dünya nedir? Tanrıdan gafil olmak. Kumaş, para, alım-satım ve kadın dünya değildir. Din yolunda sarf edilmek için kazanılan mala Peygamber: “ne güzel mal” demiştir. Su, geminin içinde olursa gemi batar. Fakat geminin altındaki su, gemiyi yüzdürür, yürütür. Ağzı kapalı testinin içinde hava bulunursa uçsuz bucaksız denizde yüzüp gider. İçinde yoksulluk havası oldukça insan, dünya denizine batmaz, üstünde yüzer. Bu çeşit er, bütün dünyaya sahip olsa gözüne bile görünmez, aldırış bile etmez, onca hiç bir değeri yoktur.” Mevlânâ, Mesnevî-i Şerîf, 1025-1031. beyitler
İslamın Mal ve Servete bakışı “Bir koyun sürüsü üzerine salıverilen iki aç kurdun o sürüye zararı, kişinin mal ve makam hırsının dinine verdiği zarardan daha fazla değildir.” Tirmizî, Zühd 43 “Dinar’a ve dirheme kulluk yapanlara lanet edilmiştir.” Tirmizî, Zühd 42 “Allah (cc) takva sahibi, zengin ve gizli kulunu sever” Muslim, Zühd 11 “Allah'dan korkan (takva sahibi) kimse için zenginlikte sakınca yoktur” Buhârî, el-Edebu’l-Mufred
İslamın Mal ve Servete bakışı “Bunların (zühd hadislerinin) insanın dünyaya dalıp âhireti unutma zaafına karşı söylenmiş ifadeler olduğu anlaşılmaktadır. Yoksa müslüman dünyadan el çeksin, fakir olsun, hiç elinde para tutmasın, servet sahibi olmasın, ihtiyacı dışında para kazanmasın şeklinde anlaşılmamalıdır. Zühd konusunda önemli bir nokta da gerçek ihtiyaçlarla, sun'î ihtiyaçların birbirinden ayrılmasıdır.” Yıldırım, Ahmet, “Hadis Edebiyatında Zühd Literatürü Ve Zühdle İlgili Rivayetlerin İncelenmesi”, Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Yıl: 2008/1, Sayı: 20, s. 120-138
KALKINMANIN ÖNEMİ Dünya Bankası en güncel istatistiklerine göre 2012 yılında dünyada 896 milyon insan günde $1.90 doların altında bir gelirle hayatını sürdürmekteydi. http://www.worldbank.org/en/topic/poverty/overview. Öte yandan, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 2013 yılında yayınladığı bir rapora (“Marking progress against child labour”, ILO, 2013) göre, dünya genelinde 168 milyon çocuk, işçi olarak çalışmakta, bunların yarısına yakını (85 milyon çocuk) tehlikeli işlerde çalışmaktadır
KALKINMANIN BİLEŞENLERİ önceleri ekonomik büyümeye münhasır olduğu düşünülen kalkınma konusu günümüzde yerini, ekonomik büyümenin yanında gelir dağılımından iyi idareye, sosyal sermayeden piyasa düzenlemelerine uzanan daha kapsamlı bir kalkınma telakkisine bırakmıştır.
İSLAMDA KALKINMA İslam bir yandan insanın uhrevî saadetini hedeflerken, öbür taraftan dünya hayatının da ihmal edilmemesi ve müslüman toplumun her sahada söz sahibi ve başarılı olması gerektiğini vurgular, yeryüzünün imarına Cenab-ı Hakk’ın kullarından istediği bir vecîbe olarak dikkat çeker. Dinimizde korunması istenen beş asıldan (can, din, akıl, mal ve nesil) birisi malın korunmasıdır. “Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah (cc), onlarda bulunanı değiştirmez.” er-Ra’d 13/11.
KALKINMA İLE İLGİLİ AYETLERİN TAHLİLİ kalkınmanın gereğine, insanın yeryüzünü imar etme görevine, yeryüzünün tüm imkânlarının insanoğlunun hizmetine seferber edildiğine ve insanın halife olarak yaratıldığına, sâlih amel işleyen müslümanlara bu dünyada da güzel bir hayat vaad edildiğine, millî servetin korunmasına ve sermaye birikimine, topluma faydalı olmak için kazanç sağlamanın ve maddî ilerlemenin lüzumuna, ahiret asıl hedef olmakla beraber dünyanın da terkedilmemesi gereğine pek çok ayette işaret edilmektedir.
İnsanIn yeryüzünü İmar etme görevİ VE YERYÜZÜNDE YETKİLİ KILINMASI “O, sizi yeryüzünden (topraktan) yarattı ve sizi oranın imarında görevli kıldı.” Hud 11/61. “Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi.” el-Bakara 2/30. Halifelikten kastedilen “yeryüzünün imarı, insanların idaresi ve kendilerini geliştirmeleriyle yükümlü olmaları”
KAİNATTA HERŞEY İNSANIN SEFERBER EDİLMİŞTİR “Emri gereğince denizde yüzmek üzere gemileri, nehirleri, belli yörüngelerde gezen ay ve güneşi, geceyle gündüzü sizin buyruğunuza veren Allah’tır. O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah’ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız.” İbrahim 14/32-34. Yine “Allah'ın göklerde olanları da, yerde olanları da buyruğunuz altına verdiğini, nimetlerini açık ve gizli olarak size bolca ihsan ettiğini görmez misiniz?” Lokman 31/20.
İnsanIn yeryüzünü İmar etme görevİ VE YERYÜZÜNDE YETKİLİ KILINMASI “O, sizi yeryüzünde halifeler (oraya hâkim kimseler) yapan, size verdiği nimetler konusunda sizi sınamak için bazınızı bazınıza derece derece üstün kılandır.” el-Enam 6/165. İnsan, Cenabı Hak tarafından yeryüzünde bir vekil olarak yaratılmış ve kendisine dünya ve ahiret maslahatı için tabiat üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi verilmiştir.
Dünyada güzel bir hayat, üstünlük ve emniyet vaad edilmesi “Erkek veya kadın, mümin olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz.” en-Nahl 16/97. “Ey Rabbimiz, bize dünyada da iyi hal ver ahirette de iyi hal ver ve bizi o ateş (cehennem) azabından koru” el-Bakara 2/201. “De ki: Allah’ın kulları için çıkardığı ziyneti, temiz ve hoş rızıkları kim haram etmiş? De ki: Onlar dünya hayatında iman edenler içindir. Kıyamet günü ise yalnız ve yalnız onlara mahsustur.” el-A’raf 7/32.
Çalışmaya ve maddî ilerlemeye teşvik Kur’ân-ı Kerim’de son derece sık tekrarlanan infâk ve diğer mâlî ibadetler ancak belli bir mal varlığına sahip olmayı gerektirmektedir. Bu yönüyle düşünüldüğünde, çalışıp toplumun diğer fertlerine yardımcı olabilecek bir mal varlığı edinmeye ve kazanç sağlamaya dolaylı yoldan ciddi bir teşvik yapıldığı anlaşılmaktadır.
Çalışmaya ve maddî ilerlemeye teşvik Ayetlerde geçen diğer bir dikkat çekici husus, “(Cuma) namazını kıldıktan sonra yeryüzüne dağılıp Allah’ın lutfundan nasibinizi arayın.” el-Cuma 62/10 ayetinde geçtiği gibi, çalışıp rızık kazanmak için uğraşmaya Kur’ân-ı Kerim’de “Allah Teâlâ’nın lütfunu aramak” ifadesi kullanılmış ve pek çok yerde, çalışmak bu şekilde vurgulanmıştır. Böylece çalışmaya dînî bir anlam da yüklenerek ciddi bir teşvik yapılmaktadır.
Çalışmaya ve maddî ilerlemeye teşvik “Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma.” el-Kasas 28/77 ilâhî beyanında asıl hedef olarak ahiret gösterilmekle beraber dünyanın, hırsla istenmemek kaydıyla, yukarıda zikredilen gaye ve maslahatlara matuf olarak dikkate alınması istenmektedir. “Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah (cc) onların durumunu değiştirmez.” er-Ra’d 13/11 ayeti kerimesi gösterilen bu hedeflere ulaşmak için ciddi bir kollektif gayret harcanmasının gerekli olduğunu ifade etmektedir.
Millî servetin korunmasının emredilmesi “Allah'ın (cc) geçiminize dayanak kıldığı mallarınızı aklı ermezlere vermeyin. Kendilerine bunlardan yedirin, giydirin, onlara güzel söz söyleyin” en-Nisâ 4/5. “Kısıtlı olanlara ait (onların mülkiyetinde bulunan) mallar için “mallarınız” ifadesinin kullanılması “millî servet” kavramına, “geçiminize dayanak kıldığı” ifadesi de insan hayatında malın önemine işaret etmektedir.” Diyanet İşleri Başkanlığı, Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsiri, Ankara, 2015, II, 12.
KALKINMA İLE İLGİLİ HADİSLERİN TAHLİLİ İnsanın Yeryüzünde Yetkili Kılınması ve Maddî İlerlemeye Teşvik “Şüphesiz dünya tatlı, yeşildir. Ve şüphesiz Allah (cc) sizi dünyaya halife kılmıştır. Ama ne yapacaksınız diye bakar. O halde dünyaya karşı dikkatli olun.” Müslim, “Rikak”, 99; Tirmizî, “Fiten”, 26 Hadis dünyayı terk etmeye değil, tam aksine memur bulunduğumuz dünyayla iştiğal vazifesini mesuliyetinin bilincinde olarak ve dünyevî ve uhrevî maslahatlara riayet ederek yerine getirmeye işaret etmektedir.
İnsanın Yeryüzünde Yetkili Kılınması ve Maddî İlerlemeye Teşvik “Eğer müslüman bir kişi bir fidan diker, ondan bir insan, hayvan, yahut kuş yerse, bu mutlaka onun için kıyamet gününe kadar bir sadaka olur.” Müslim, “Musâkât”, 10. Hadiste fidan dikmekle bile olsun insanlara faydalı olmanın sevabı vurgulanarak toplumun ihtiyaç duyduğu sahalarda yatırımlar yaparak topluma faydalı olmak, öncelikle teşvik edilmiş olmaktadır. Nitekim müslüman toplumun ihtiyaç duyduğu her sektörde yatırım yapmak bir farz-ı kifâye olarak değerlendirilmiştir.
Malın doğru kullanıldığında hayırlı olması “Salih kimse için, hayırlı mal ne güzeldir” Buhârî, el-Edebu’l-Mufred Resûlullah (s), maddi zenginliğin ve dünya malının salih kimseler için aslında kötü olmadığını, bilakis topluma faydalı olabilecek büyük iyiliklere vesile olduğunu beyan etmişlerdir. Nitekim bir diğer hadiste fakir muhacirlerin Hz. Peygamber’i (s) ziyaret ederek “Zenginler sevapları aldı götürdüler” demeleri, imkânsızlıktan dolayı yerine getiremedikleri sadaka gibi pek çok mâli ibadetlerden ötürüdür. Müslim
Malın doğru kullanıldığında hayırlı olması “Şüphesiz bu dünya malı, (sanki) yeşil renkli, yemesi tatlı bir meyvedir. Her kim bu malı meşru dairede kazanır ve hak yolda harcarsa o kişi için o mal ne güzel bir yardımcı olur.” Buhârî, “Rikâk”, 7; Müslim, “Zekat”, 122. Maddi varlık ile topluma yararlı projeler gerçekleştirilebilir, istihdam imkanları sağlanır ve ekonomi güçlenir.
Malın doğru kullanıldığında hayırlı olması hayır yolunda, iyi amaçlara hizmet ettiğinde dünya malının çok büyük faziletlere vesile olduğuna dikkat çeken bir hadiste gıpta edilebilecek iki kişiden birisinin Allah’ın (cc) mal verip de bu malı hak yolunda infak eden kimse olduğu belirtilmiştir. Buhârî, “Zekât”, 5 “Allah'dan korkan (takva sahibi) kimse için zenginlikte sakınca yoktur” Buhârî, el-Edebu’l-Mufred
Malın doğru kullanıldığında hayırlı olması “Yüksek el (veren el), alçak elden (alan elden) hayırlıdır. Sadakanın en faziletlisi, sadakanın sahibini zengin bırakan (ve fakirliğe düşürmeyen) sadakadır.” Buhârî, “Zekat”, 18 hadiste bir yandan yüksek el olmaya teşvik yapılmakta, diğer yandan infakta aşırıya gidip sadaka verenin kendisinin de fakir düşmemesi emredilmektedir.
Fakirliğin ve Borcun Sakıncaları Fakirlik, ancak imkânı olan kişilerin yapabileceği sadaka, zekat, yardımlaşma, hac gibi pek çok ibadeti yapmaya engel olduğu gibi, içinde bulunduğu duruma gereken rıza ve sabrı gösteremeyen insanlar için sakıncalı da olabilir. Resûlullah (s) dualarında fakirlikten Cenabı Hakk’a sığınmış, böylece fakirliğin bir takım sakıncalarına karşı ümmetini uyarmıştır: “Allah’ım! Küfürden ve fakirlikten sana sığınırım.” Bir adam: “Küfürle fakirliği eşit mi tutuyorsun?” dedi. Resûlullah (s): “Evet” buyurdular.” Nesaî, “İstiâze”, 28
Fakirliğin ve Borcun Sakıncaları Rasulullah (s) namazdan sonra “Allahım, ben günâhtan ve borçtan sana sığınırım" şeklinde dua ederdi. Bir kişi kendisine: Yâ Rasulallah! Borçtan Allah’a sığınmanız ne kadar çok oldu, deyince Resûlullah: “İnsan borçlandığında konuşur da yalan söyler, söz verir ancak yerine getirmez.” buyurmuştur. Buhârî, “İstikraz”, 11; Müslim, “Mesâcid”, 129.
ÇalIşmanın Önemi, Acİzlikten ve Tembellikten Sakındırma “Kuvvetli mümin, Allah’a (cc) zayıf müminden daha hayırlı ve daha makbuldür. Yine de her birinde hayır vardır. Sana fayda veren şeye çaba göster; Allah’dan yardım dile ve âciz olma…”. Müslim, “Kader”, 34 “Allah’ım, sıkıntıdan, üzüntüden, acizlikten, tembellikten, cimrilikten, borcun belimi bükmesinden ve insanların kahrından (baskısından) sana sığınırım.” Tirmizî, “Daavât”, 71; Buhârî, “Cihâd”, 25
ZamanI iyi değerlendirmek “İki nimet vardır ki insanların çoğu bunları değerlendirme ve kıymetini bilme hususunda aldanmıştır. Bu iki nimet sağlık ve boş vakittir.” Buhârî, “Rikak”, 1; Tirmizî, “Zühd”, 1; İbn Mâce, “Zühd”, 15.
Zenginliğin Tüm Topluma Yayılması ve Toplumsal Huzur Resûlullah (s) ileride bir kişinin el-Hîre’den hareket edip Allah'tan başka hiç kimseden korkmayarak tâ Ka'be'yi tavaf edeceğini ve sadaka alacak kimse aranıp bulunamayacağını ifade etmiştir (Buhari). Bahsi geçen hadis-i şerifte kalkınmadan beklenen iki önemli olguya dikkat çekilmektedir: Toplumsal huzur ve güven ile toplumun tüm kesimlerine yayılmış refah seviyesi. Aynı zamanda bu iki olgunun hedef olarak ele alınması gereğine de işaret edilmektedir.