ANADOLU UYGARLIKLARININ GİYİM VE MİMARİ ESERLERİ İSLAM YILDIZ 6-H 117
İLKÇAĞDA ANADOLU UYGARLIKLARI -HİTİTLER -FRİGYALILAR - LİDYALILAR -URARTULAR -İYONYALILAR
HİTİTLER - M.Ö 2000 yıllarında Anadolu'ya gelerek Kızılırmak çevresinde devlet kurmuşlardır. - Başkentleri Hattuşaş(Boğazköy) şehridir. - Çorum yakınlarındadır. - Hititliler Suriye'yi ele geçirmek için Mısırlılarla savaşmışlardır. Bu savaşın sonunda iki devlet arasında Kadeş Antlaşması imzalandı. - Kadeş Antlaşması (M.Ö 1280) Dünya tarihinde iki devlet arasında yapılan ilk antlaşmadır. - M.Ö 1200 yılında Anadolu'ya gelen Frigyalılar tarafından yıkıldı.
HİTİTLERDE GİYİM KUŞAM - Hititlerde halkın giydiği elbiseye "Hapuşanza" adı verilir. [1] Kadınların kıyafetleri, topuklara kadar uzanmakta, etek kısmı kemerle oturtulmuş uzun kollu giysilerdir. - Hitit üslubunun kuralları, insan şeklinde düşündükleri tanrı ve tanrıçalarının giysileri ve fizyonomilerinde belirgindir. Hitit figürlerinde kadın tanrılar ve kraliçe; disk başlık, uzun etekli, uzun kollu giysiler, ucu yukarı doğru sivrilen ayakkabılar giyiyorlardı. Ancak Yazılıkaya tanrıçaları; tepesi mazgallı, silindirik başlıklar taşırlardı. Hitit tanrıları, tepesi sivri külah biçimli boynuzlarla bezeli başlıklar giyerlerdi. Güneş Tanrısı ve kralların takke başlıkları vardı. Ancak bazı tasvirlerde bunun tersi de olabiliyordu. Erkek figürlerinde kıyafetler, içe giyilen ve diz kapaklarını örtmeyen kısa etek, bazı hallerde şal ya da manto olarak ifade edilen üstlük, sivri uçlu ayakkabılar kıyafetlerini tamamlıyordu. Güneş Tanrısı tarafından da taşınan ucu kıvrık baston, kral betimlerinin vazgeçilmez öğesiydi. [3][4]
- Hitit kaya anıtlarında resmedilen figürler, Hitit sanatının stilistik özelliklerine uygun olarak tasvir edilmişlerdir: Erkekler genelde kısa tünik, ters huni biçimli sivri bir başlık ve çarık biçimli ayakkabı giymiş olarak; kadınlar ise uzun manto biçimli giysi, başlarında yüksek bir başlık ve yine Hitit tarzında çarık biçimli ayakkabılarla resmedilmişlerdir. Hitit krallarının bazen rahip kıyafeti olan uzun giysi ve takke biçimli başlıkla resmedildikleri de görülmektedir. Erkek figürleri sakallı ama bıyıksız ve halka biçimli küpeleriyle gösterilirken, kadın figürleri de aynı erkekler gibi halka biçimli küpe takmış olarak resmedilirlerdi. [5] Hitit kaya anıtlarında resmedilen figürler, Hitit sanatının stilistik özelliklerine uygun olarak tasvir edilmişlerdir: Erkekler genelde kısa tünik, ters huni biçimli sivri bir başlık ve çarık biçimli ayakkabı giymiş olarak; kadınlar ise uzun manto biçimli giysi, başlarında yüksek bir başlık ve yine Hitit tarzında çarık biçimli ayakkabılarla resmedilmişlerdir. Hitit krallarının bazen rahip kıyafeti olan uzun giysi ve takke biçimli başlıkla resmedildikleri de görülmektedir. Erkek figürleri sakallı ama bıyıksız ve halka biçimli küpeleriyle gösterilirken, kadın figürleri de aynı erkekler gibi halka biçimli küpe takmış olarak resmedilirlerdi. [5]
HİTİTLERDE MİMARİ ESERLER Hitit Mimarisi Kendine özgü bir mimari gelişim gösteren Hitit mimarisi sur duvarları, bakın, saldırı merdivenleri ve yeraltı tünelleriyle donatılmıştır. Hattuşaş (Boğazköy)’ta bulunan çok sayıda mimari yapı en güzel Hitit eserleridir. Hitit yerleşimleri sur duvarları ile çevrilidir. Surlarda; burçlar, merdivenler, yer altı tünelleri (protern) yer alır. Hitit Sanatı Boğazköy başta olmak üzere Kültepe, Acemhöyük, Karahöyük, Oluzhöyük, Aslentepe’de yapılan kazılarda bulunan çok sayıdaki tabletin okunması sonucu Hititlerin tarihi, yaşam tarzları din ve hukuk gibi konularda ayrıntılı bilgi edinilmiştir.
HİTİTLER VE ESERLERİNE BİRKAÇ ÖRNEK
FRİGYALILAR M.Ö 1200 yıllarında Hititlerin yıkıldığı bölge üzerinde ve Ankara, Eskişehir, Afyon dolaylarında devlet kurdular. Devletin başkenti Ankara'nın Polatlı ilçesi yakınlarındaki Gordion şehridir. Frigyalılar krallarına Midas ünvanı verirlerdi. Tarım ve hayvancılıkla uğraşmışlardır. Tarım ve hayvancılıkla ilgili sert kanunlar koymuşlar tarıma ve hayvancılığa zarar verenleri şiddetle cezalandırmışlardır. Frigyalılar M.Ö 7.yüzyılda Kafkaslardan Anadolu'ya gelen Lidyalılar tarafından yıkılmıştır.
FRİGYA UYGARLIĞI a. Dil ve Yazı Frig uygarlığını kuranların, bir türlü aydınlığa kavuşturulamayan yazı ve dilleri üstüne bilgilerimiz oldukca sınırlıdır. Friglerin başlı başına bir yazı sistemi vardı. Kaynağı ve gelişimi henüz aydınlatılmamış olan bu yazı bir taraftan Arami, diğer taraftan Ege yazı sistemlerinin etkisi altında meydana gelmişe benzemektedir. Frig yazısı henüz tümüyle çözülememiş olmasına karşın okunabilmektedir. Ancak bu okuma, “Midas” ya da “Ana Tanrıça” gibi çok bilinen sözcükler için geçerlidir. Gordion’da bulunan bronz vazoların bazılarında Erken Yunan yazısının alfabesine benzeyen Frigçe yazılar görülmüştür. Kayalara yazılmış yazıtlarda da aynı yazıları görmek mümkündür. Bunların hepsi, tarih olarak MÖ VII. yüzyıla kadar çıkar. Frig ve Yunan alfabelerinin aynı Fenike kaynağından gelmesi olasıdır. Frig alfabesi MÖ V. yüzyıla kadar kullanılmıştır. Frig dili ise Yunanca ile karışarak MS II. ve III. yüzyıllara kadar yaşamıştır. Frig diline ait kalıntılarla Yunan yazarlarından gelme otuz kadar sözcük bu dili tam olarak açıklamaya yetmemektedir. Fakat genel olarak bu dilin Hint-Avrupa dilerinden olduğu ve içinde İslav, Arami ve hatta Frig öncesi Hitit dillerinden de sözcükler bulunduğu söylenebilir. Onlardan kalan yazılı belgeler yok denecek kadar az olduğundan, edebiyatları hakkında da bir bilgimiz bulunmamaktatır; fakat Frigyalılar hayvan öykülerinin bulucuları olarak kabul edilir.
b. Mimari Frigya sanat ve mimarisi konusunda bilgi edinebilmek için, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde, özellikle Gordion, Midas şehirleri ve Pazarlı ’da tümülüs şeklindeki mezarlarda veya kayalar içine oyulmuş zengin cepheli binalarda yapılan kazılara başvuruyoruz. Frigler, özellikle maden işçiliğinde çok ileri gitmişlerdi. Kaya ve taş mimaride kullanılan malzemeyi işlemek için madenden çeşitli aletler yapıyorlardı. Frigler zamanında korunaklı kalelerin varlığı, Pazarlı kazılarından anlaşılmıştır. Yüksekçe bir tepenin üzerine yapılmış olan bu kalenin içinde muntazam dörtgen şeklinde küçük evler vardı. Evlerin temelleri taştan, üst kısımları tahta hatıllarla desteklenmiş kerpiçten yapılmıştı; damlar ise ahşaptı. Çatı ve dış cephelerin bazı kısımları boyalı kabartmalarla süslü toprak levhalarla kaplanmıştı. Bu türden toprak levhalara Pazarlı’dan başka Anadolu’nun çeşitli yerlerinde ve özellikle Gordion’da rastlandı. Bunlardaki resimler ve nakışlar Frigya sanatının, Anadolu’da eskiden beri köklenmiş geleneklerin, doğudan (özellikle Mezopotamya ) ve batıdan ( İonya ve Yunanistan) etkilerle geliştiğini göstermektedir. Bu mimarinin en iyi örnekleri Eskişehir ve Afyonkarahisar arasındaki eserlerde görülür. Bunlar zengin süslemeli tapınak kalıntılarıdır. Alınlıklarında bir pencere bulunmaktadır. Frig ahşap mimarisinin Likya ’da da görülen bir çeşidi Eski Bronz Çağ prototiplerine kadar gider. Bu mimari aynı zamanda erken doğu mimarisini de etkilemiştir. Klasik geleneğe göre frizi ilk defa Frigler kullanmıştır.
c. Mitoloji, Din ve Kibele İnanışı Frigya uygarlığı denildi mi akla ilk gelen Kral Midas olur. O zamandan günümüze Kral Midas ile ilgili iki efsane ulaşmıştır. Bunlardan ilki şöyledir: “Midas Frigya Kralıydı. Pek öyle akıllı biri değildi; ama akılsızlığının cezasını sadece kendisi çekmiştir. Birgün Midas’ın adamları sarayın yakınlarındaki gül bahçelerinde yaşlı Silenos’u buldular. Dionisos ’u ararken yolunu kaybetmisti Silenos. Her zamanki gibi zil zurna sarhoştu yine. Ağaçların arasında sızıp kalmıştı. Midas’ın adamları, tepeden tırnağa güllerle süslediler onu, sonrada krala götürdüler. Midas, güler yüzle karşıladı Silenos’u, tam on gün on gece ağırladı. Yedikçe yedi Silenos, içtikçe içti. Sarhoş oldu, şarkılar söyledi, sızdı, ayıldı... Onuncu günün sonunda da Frigya kralı elinden tutup tıpış tıpış Dionisos’un yanına götürdü onu. d. Friglerde Ölü Gömme Geleneği Frig beyleri ölülerini ya kayalara oyulmuş mezarlara ya da tümülüslere gömerlerdi. Kaya mezarlarının çoğu soyulmuş oldukları için mimari dışında fazla bilgi vermezler. Buna karşın tümülüsler, yani yığma mezar tipleri Frig ölü gömme geleneğini öğrenmemizde önemli rol oynarlar. MÖ 8. yüzyıl başlarından MÖ 6. yüzyıl ortalarına kadar kullanıldıkları sanılan tümülüslerin büyük bölümü Gordion’dadır. Bu yığma toprak mezarları kentin sırtlarında yeralır ve sayısı 100’e yaklaşır.
LİDYALILAR -Gediz ve Büyük Menderes ırmakları arasında kurulmuştur. -Kral Giges zamanında bağımsız bir devlet kurmuşlardır. -Başkentleri Sard şehridir. ( Bugünkü Manisa-Salihli yakınlarındadır.) -Kral Yolu'nu yaptırmıştır. -Ticaretle uğraşmışlardır.Kral Giges Efes'ten başlayıp Mezopotamya'ya kadar uzanan -Ticaretteki bu gelişmeler nedeniyle Lidyalılar tarihte ilk kez parayı icad ettiler. - Lidyalılar M.Ö 547 yılında Anadolu'yu işgal eden Persler tarafından yıkıldılar.
LİDYALILAR Dini Yapıları Lidyalılar çok tanrılı dinlere inanırlardı. Frigyalıların bereket tanrıçası Kibele ’yi en büyük tanrı olarak kabul ederlerdi. Yine Zeus ve Apollon gibi Yunan tanrılarına da taptılar.Yunan Lidya soyluları ölülerini, Friglerdeki gibi tümülüs lere gömüyorlardı. Bu tümülüsler Sardes’in kuzeyinde Marmara Gölü kıyısında yer alırlar. Bunlardan 355 m. çapında ve 61 m. yüksekliğindeki tümülüs, Anadolu’daki en yüksek yığma mezar örneğidir.
Ekonomik Yapıları Lidyalıların ekonomisi kara ticaretine dayalıydı. Ticarete son derece önem veren Lidyalılar, başkent Sardes’ten başlayıp Ninova’ya (Asur‘u n başkenti) kadar uzanan tarihî Kral Yolu ’nu yaptılar. Lidya uygarlığı Kral Yolu sayesinde ekonomi, bilim, sanat, kültür ve ticaret alanında önemli ilerlemeler kaydetti.Asur Yine tarihte ilk kez madenî para yı basıp kullanarak ticaretteki takas usulüne son verdiler.
Kültür Lidyalılar, Fenike alfabesi kullandılar. Dokumacılık ve madencilik sanatında ilerlediler. Altın işlemeciliğinde geliştiler. Fenike alfabesi Yıkılışı Lidya devletine son veren Pers kralı Kyros olmuştur. Lidyalılar, Anadolu uygarlıklarından farklı olarak ordularını paralı askerler den oluşturdular. Ancak paralı askerlerde vatan ve millet ruhu olmadığından savaşlarda pek başarılı olamadılar.
URARTULAR -Urartu Devleti M.Ö 600 yılında Medler tarafından yıkılmıştır. -Tarımla ve hayvancılıklada uğraşmışlardır. Van ovasını sulamak için yaptıkları su kanalları günümüzde bile kullanılmaktadır. -Maden işlemeciliğinde ilerlemişlerdir. -Başkenti Tuşpa (Van) şehridir. -M.Ö 900 yılında Doğu Anadolu'da kuruldu.
İYONYALILAR M.Ö 1200 yıllarında Yunanistan'dan göç ederek Ege kıyılarına yerleşen Akalar tarafından kuruldu. Akalar Ege kıyılarında 12 ayrı şehir kurmuşlar ve şehir devletleri halinde yaşamışlardır. En önemli İyon şehirleri İzmir, Efes, Milet, Foça'dır. Her şehrin başında ayrı bir kral bulunuyordu.Bundan dolayı hiçbir zaman güçlü bir krallık kuramamışlar ve ayrı ayrı şehir devletleri halinde yaşamışlardır. Siyasi birlik yoktur. İyonyalılar denizcilikte ileri gitmişlerdir. Ancak zamanla Lidyalıların, Perslerin ve Romalıların egemenliğine girerek kaybolmuşlardır.