TANRI TASAVVURLARI Panteizm Var olan her şey bir birlik oluşturur ve bu birlik Tanrı’dır. Tanrı ile alem özdeştir. Tanrı aleme aşkın değil içkindir. Tanrı ile diğer varlıklar arasında ontolojik bir farklılık yoktur. Gerçek anlamda yaratan ve yaratılan ayrımından bahsedilemez.
Panteizmin Batı düşüncesindeki en sistematik savunucusu Spinoza’dır. Ona göre bütün varlıkta sadece tek bir cevher olduğunu söylemeliyiz. Bütün tikel varlıklar, bu tek cevher ve onun açılımlarından ibarettir. Sonsuz ve bölünmez olan bu cevher de Tanrı’dır.
Esasen Spinoza’ya göre bu tek cevhere Tanrı veya tabiat demek arasında bir fark yoktur. (Deus, sive Natura) Bütün varlıklar tek cevherin (Tanrı’nın) sonsuz sıfatlarının açılımından başka bir şey değildir. Ancak yine de Spinoza cevher ve sıfatları arasında bir ayrıma gitmek durumunda kalır. Çünkü tanımı itibariyle cevher, sıfatlarından önce gelir. Natura naturans-natura naturata ayrımı bunu ifade eder.
Natura naturans; Tanrı’nın ezeli ve sonsuz olan asli, kendindeki halidir. Bu Tanrı’nın aktif doğasıdır. Natura naturata ise; Tanrı’nın sıfatlarının zorunlu açılımlarıdır. Bu Tanrı’nın pasif doğasıdır. Tanrı maddi (uzamlı) evrenin dışında aşkın bir zihin değildir, bilakis maddi olan ve olmayan bütün varlıkların oluşturduğu bütünün kendisidir.
Panteizm’de Tanrı hür iradesiyle evreni yaratmış değildir. Evren Tanrı’nın zorunlu açılımıdır. Evren başka türlü olamazdı. Peki, bu yaklaşım Tanrı’ya irade atfedebilir mi? Spinoza, Tanrı’ya insanların genelde anladığı anlamda irade atfetmenin Tanrı’ya bir eksiklik atfetmek anlamına geldiğini söyler. Ona göre Tanrı, kendi tabiatından kaynaklanan bir zorunluluk içerisindedir.
Değerlendirme Spinoza Tanrı dışında hiçbir şeyin özünün (mahiyetinin) varlığı içermediğini/gerektirmediğini kabul eder. Ancak, evrenin yokluğunu düşünmenin kavramsal bir tutarsızlığa sebep olmayacağını düşündüğümüzde, bu, Tanrı ve evrenin özdeş olmadığını, aralarında ontolojik bir ayrıma gidilmesi gerektiğini ortaya koyar. Çünkü iki şeyin özdeş olabilmesi için birbirlerinin bütün niteliklerine karşılıklı olarak sahip olmalıdırlar.
Değerlendirme Tanrı-evren arasındaki bir çok benzersizlik ikisinin ontolojik olarak ayrı tutulması gerektiğini söyler. Evrenin zamansal bir başlangıcı olduğu düşünülürse, Tanrı zamansal açıdan sınırsız olduğu için, Tanrı-evren özdeşleştirmesi bu bakımdan yersiz olacaktır. Tanrı tanımı gereği mükemmeldir. Ancak evrenin tanımının bunu gerektirmesi zorunlu değildir. Bu da ikisinin ayrı şeyler olduğunu gerektirir.
Değerlendirme Tanrı ile tabiat arasında bir ayrım yapılmamasından hareketle bu düşüncenin aslında bütün fenomenleri doğaya indirgeyen natüralizme dolayısıyla da ateizme yol açtığı ileri sürülmüştür. Panteist Tanrı tasavvurunun bilinçli varlıklar olan insanların gerçekliğine ilişkin ne kadar tatmin edici bir açıklama sunduğu da tartışmalıdır. Panteizm, insanın ahlaki bir özne olmasını açıklama konusunda bir çok açmazla karşı karşıyadır. Çünkü ahlakilik, iyi ile kötü arasında iradi bir tercihle ortaya çıkar.
Değerlendirme Her şeyin zorunlulukla gerçekleştiği panteizmde «iyi» ve «kötü»nün gerçek anlamda bir karşılığı yoktur. Bu da insan fiillerinin ahlaki bir değerinin olmadığı anlamına gelir. Bu durumda ödül ve ceza beklentisi de yersiz olacaktır. Netice olarak, panteizm, Tanrı’nın varlığı ile yokluğu arasında pratik açısından önemli bir fark bırakmamaktadır.
Panenteizm Diğer adı «süreç teizmi»dir. Nasıl insanların bir bedeni varsa, evren de Tanrı’nın bedenidir. Tanrı kişisel niteliklere sahip bir varlıktır. Ancak Tanrı ile evren arasında ontolojik bir ayrıma gidilmez. Klasik tezimin yoktan, zamansal yaratma anlayışı da kabul edilmez.
Evrendeki her şey Tanrı’nın bedenindeki hücreler gibidir. Tanrı ne klasik teizmdeki gibi evrenden tamamen aşkın bir varlıktır, ne de panteizmdeki gibi evrene tamamen içkin bir varlıktır. Panteizm «her şey Tanrı’dır» derken, panenteizm «her şey Tanrı’dadır» der. İki kutuplu bir Tanrı tasavvuru söz konusudur.
Tanrı’nın iki tabiatı vardır. 1-Asli, 2-Oluşan Asli tabiat; Tanrı’nın bütün değişimlerin ötesinde sahip olduğu ilk ve ezeli tabiatıdır. Oluşan tabiat; Tanrı’nın zamana bağlı olarak oluşan tabiatıdır. Bu çift kutuplu anlayışla, panenteizm, bir yandan Tanrı’nın mutlaklık ve değişmezliğini diğer yandan da Tanrı’nın diğer varlıklarla ilişkisini açıklamak istemişlerdir. Ayrıca, sosyal ilişkilere sahip bir Tanrı tasavvurunun uygun açıklamasının panenteizm olduğunu ileri sürmüştür.
Değerlendirme Panenteizmin Tanrı’nın mutlaklığını da koruduğu hususu doğru değildir. Aksine Tanrı’nın bütün mükemmellik sıfatları burada göreceleştirilmekte ve süreçsel gelişime konu edilmektedir. Tanrı hep bir sonraki aşamada kendi kendisini aşmaktadır. Tanrı bir insan gibi potansiyelliğini zaman içerisinde aktüel hale getirmektedir. Panenteizm getirdiği açıklama ve açılımlardan daha fazla soruna sebep olmaktadır. En önemli sorun, sınırlı bir varlığın Tanrı olarak isimlendirilmeyi ne kadar hak ettiğidir.
Kaynaklar Aydın, M. S. (2002). Din Felsefesi, İzmir: İlahiyat Fakültesi Vakfı Yay. Aydın, M. S. (2006). Âlemden Allâh’a, İstanbul: Ufuk Kitap. Peterson, M. vdğ. (2006). Akıl ve İnanç, çev. Rahim Acar, İstanbul: Küre Yay. Reçber, M. S. (2006). «Tanrı: Tasavvurları, Sıfatları ve Delilleri», Din ve Ahlak Felsefesi, ed. Recep Kılıç, Ankara: Ankuzem, ss. 21-72. Yavuz, Z. (2013). «Tanrı Tasavvurları», Din Felsefesi, Ankara: Ankuzem, ss. 29-58. Arıcan, M. K. (2016). «Ulûhiyet Anlayışları», Din Felsefesi: El Kitabı, ed. Recep Kılıç ve Mehmet Sait Reçber, Ankara: Grafiker Yayınları, ss. 59-78. Arıcan, M. K. (2015). Panteizm, Panenteizm ve Ateizm Bağlamında Spinoza’nın Tanrı Anlayışı, Ankara: Hece Yay. Taylan, N. (2015). Düşünce Tarihinde Tanrı Sorunu, İstanbul: Mahya Yay. Yaran, C. S. (2011). Bilgelik Peşinde: Din Felsefesi Yazıları, İstanbul: Ensar Neşriyat. Davies, Brian. (2011). Din Felsefesine Giriş, (çev. Fatih Taştan), İstanbul: Paradigma Yay. Evans, C. S. & Manis, R. Z. (2010). Din Felsefesi: İman Üzerine Rasyonel Düşünme, (çev. Ferhat Akdemir), Ankara: Elis Yayınları.