ÇOCUKLUKTA SOSYAL GELİŞİM

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
DEZAVANTAJLı ÇOCUKLARDA EĞITIM HAKKı YENI ORHANLı ORTAOKULU – ÖZGÜR KAYA.
Advertisements

ÇOCUK GELİŞİMİNE GİRİŞ
Okul Kademelerine Göre Gelişim Özellikleri YRD.DOÇ.DR. MUSTAFA TOPRAK.
SPORLA İLGİLİ HAREKETLER DÖNEMİ (7-12 yaş)
E R G E N L İ K ERGENLİK DÖNEMİ FİZİKSEL GELİŞİM
Zihinsel engellilerin sınıflandırılması
DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ
ÖRGÜTSEL ADALET Adaletsizlik Nedir? Örgütlerdeki Adaletsizlikler?
SOSYAL GELİŞİM Öğr. Gör. İdris KARA.
UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİNİN KÖKLERİ. AÇIKLAMALARIN KULLANIŞLILIĞI Kullanışlı bir kuram; ● Kapsayıcılık ● Doğrulanabilirlik ● Gözleme dayalılık ve ●
Program Tasarım Modelleri
Sözsüz İletişimin Özellikleri
Bireyi Tanıma Teknikleri I
0-1 YAŞ BÜYÜME VE GELİŞME ÖZELLİKLERİ Yrd. Doç. Dr. Aysel TOPAN
ÇOCUK GELİŞİMİNDE KURAMLAR VE KARŞILAŞTIRILMASI
KİŞİLİK GELİŞİMİ PSİKOSEKSÜEL KURAMIN ELEŞTİRİLEN YANLARI
Çocuklarda Davranış Ve Uyum Sorunları
KOHLBERG ve AHLAK GELİŞİMİ Yrd. Doç. Dr. Aysel TOPAN
Sosyal Hizmet Meslek Etiği
OYUN VE OYUNCAĞIN ÇOCUK GELİŞİMİ ÜZERİNE ETKİLERİ
Erken çocukluk döneminde fen ve matematik kavramlarının gelişimi
Kişisel-Sosyal Rehberlik
ÖRGÜTSEL DEĞERLER VE VARSAYIMLARDAKİ DEĞİŞİM
CESARETLENDİRME ve ÖVGÜ
Yetişkinliğe Geçiş Dönemi; Ergenliğe kIsa bİr bakIş
ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE YARATICILIK VE SANAT EĞİTİMİ
II.BÖLÜM GELİŞİM İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR
KİŞİLİK GELİŞİMİ KİŞİLİK KURAMLARI SAVUNMA MEKANİZMALARI
BÖLÜM 1 TEMEL KAVRAMLAR. BÖLÜM 1 TEMEL KAVRAMLAR.
PSİKOSEKSÜEL GELİŞİM KURAMI
KAYNAŞTIRMA EĞİTİMİ.
Program Tasarım Modelleri
Evlilik ve Aile Danışması
TUTUM VE ALGILAR.
ÖZELLİK FAKTÖR KURAMI.
Sağlık Bilimleri Fakültesi
ÖĞRETİM İLKE ve YÖNTEMLERİ
PSİKANALİTİK YAKLAŞIM
ÇOCUKLUKTA SOSYAL GELİŞİM
BAŞARI ÇALIŞMA ve KARİYERLER
Sağlık Bilimleri Fakültesi
Pedagojİk formasyon sertİfİka programI ÖğreTİM İLKE ve YÖNTEMLERİ Hafta I – 2. Bölüm Prof.Dr.Bülent ÇAVAŞ.
Erken Öğrenme Devinsel Beceriler ve Algısal Yetenekler
KİŞİLİK GELİŞİMİ.
Erken Çocukluk Döneminde Sağlık Bilimleri Fakültesi
Öğretimle İlgili Temel Kavramlar
EĞİTİME GİRİŞ Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
TEST DIŞI TEKNİKLER.
BÖLÜM 2 BİLİŞSEL GELİŞİM.
Okul Öncesi Eğitim.
Öğrenme Psikolojisi Kuramlar: Sosyal Bilişsel Öğrenme
ÖĞRENME STİLLERİ.
EĞİTİME GİRİŞ Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
ERGENLİK DÖNEMİ GELİŞİM ÖZELLİKLERİ
DİL GELİŞİMİ KURAMLARI - I
Sağlık Bilimleri Fakültesi
Gelişim ve Temel Kavramlar
ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI 3. HAFTA FATMA MIZIKACI.
DİL GELİŞİMİ KURAMLARI - II
ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI 3. HAFTA FATMA MIZIKACI.
Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü
Yrd. Doç. Dr. Şükrü KEYİFLİ
ÖĞRENME.
OKUL DÖNEMİNDE GELİŞİM YAŞ
Ergenlikte Psikososyal Sorunlar
Gelişme ve Büyümenin Temelleri
BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR ÖĞRETMENLİĞİ EĞİTİM PROGRAMI HAZIRLAMA PLANI (1)
GEÇİŞ GEÇİŞ SÜRECİ Özel Gereksinimli ve / veya Engeli
Örgüt Kuramı, Örgüt Tasarımı ve Örgütsel Değişim
Sunum transkripti:

ÇOCUKLUKTA SOSYAL GELİŞİM

Çocuğun fiziksel, bilişsel ve dil gelişimiyle paralellik gösteren sosyal gelişim, benlik ve kişilik oluşumu, toplumsallaşma, gibi süreçleri kapsar. Bu süreçte çocuk, içinde yaşadığı sosyal çevrenin değerlerini öğrenir, hangi davranışın ve duyguların ne kadar ve nasıl gösterilmesi gerektiği konusunda bilgi sahibi olur, ve önce başkalarının, özellikle ailedeki yetişkinlerin yönlendirmeleriyle, daha sonra kendi öz kaynaklarını kullanarak sosyal davranışı ve duyguları beklenen yönde gösterme yolunda ilerler.

SOSYAL DAVRANIŞLAR Sosyal gelişim literatüründe yaygınlıkla ele alınan temel gelişimsel özellikler, olumlu sosyal davranışlar, anti-sosyal davranışlar ve bunlarla ilişkili olan diğer ahlaki ve duygusal gelişimsel becerilerdir. Olumlu sosyal davranışlar, bir başkasının iyiliğini gözeterek gönüllü olarak yapılan yardım etme, paylaşma, teselli etme ve işbirliği yapma gibi yararlı davranışlardır. Toplumların uyumlu işleyişi için önem taşıyan sosyal ağların oluşmasına katkıda bulunduklarından, olumlu davranışlar sosyal gelişimin belli başlı bileşenlerinden biri olarak görülür.

Olumlu sosyal davranışların sergilenmesinde empati (eşduyum) büyük rol oynar Çocuğun herhangi bir ödül veya onay beklemeden, empati ve içten gelen bir motivasyonla sergilediği olumlu sosyal davranışlarda, özellikle sıcak ve destekleyici ana-babalık davranışlarının etkisi büyüktür.

Sosyal gelişimin bir başka temel bileşeni ise anti-sosyal davranışlar, yani saldırgan ve yıkıcı davranışlardır. Saldırgan davranışlar, başkalarına veya onlara ait şeylere (örn. eşyalarına) zarar vermeyi amaçlayan hareketler olarak tanımlanır. Bunlar başkalarına vurma, yumruk atma gibi fiziksel davranış şeklinde olabileceği gibi (fiziksel saldırganlık), bağırma ve hakaret etme gibi sözel formda (sözel saldırganlık) veya başkasının arkasından konuşma, lakap takma, dışlanmasını sağlama gibi ilişkisel formda da olabilir (ilişkisel saldırganlık).

Olumsuz sosyal davranışlarının sıklığı, çocuğun yaşı büyüdükçe azalma eğilimi göstermesine rağmen özellikle erken çocukluk döneminde yüksek seviyede görülen anti-sosyal davranışlar, ergenlik ve sonrasındaki dönemlerde akran reddi, düşük akademik performans, okul terki ve suç işleme gibi sorunların habercisi olabilmektedir

Sosyal gelişimin toplumsallaşması sürecinde hedeflenmesi gereken, anti-sosyal davranışları az göstermesinin yanı sıra, çocuğun olumlu sosyal davranışları da gerektiği gibi gösteren, empati becerisi yüksek bir birey olmasıdır. Araştırmalar, her iki davranış boyutunun gelişiminde hem biyolojik kökenli unsurların (örn. mizaç) hem de çevresel faktörlerin (örn. ebeveyn davranışları, akran ilişkileri, medya) etkili olduğunu ortaya koymuştur.

SOSYAL GELİŞİMİ AÇIKLAMAYA YÖNELİK KURAMLAR Kuram, sistemli bir biçimde düzenlenmiş, birçok olayı açıklayan ve bir bilime temel olan kurallar ve ilkeler bütünüdür. Kuram, bir takım ilkelerden yola çıkarak gerçekliği açıklamaya çalışan kavramsal bir çerçeve sunar. Kuramın ortaya koyduğu önermeler görgül (ampirik) araştırmalar ile test edilebilir.

Sosyal gelişime dair kuramların belli başlıları: Psikanalitik Kuram, Davranışçı Kuram Soysal Öğrenme Kuramı Bilişsel Gelişim Kuramı Etolojik Kuram Ekolojik Sistemler Kuramı’dır.

PSİKANALİTİK KURAM Sigmund Freud (1910) tarafından geliştirilen psikanalitik kuram, insanın, çoğunlukla farkında olmadığı dürtüler ve çatışmalarla hareket eden bir varlık olduğunu varsayar. Bu anlamda psikanalitik kuram, insan davranışlarını anlamada bilinçaltı süreçlerin önemine vurgu yapar.

Freud’a göre insan, Eros ve Thanatos olmak üzere iki temel dürtüyle dünyaya gelmektedir. Eros ya da yaşam içgüdüsü, yeme, içme, cinsellik gibi yaşamı devam ettirmeye yarayacak bedensel bütün ihtiyaçları karşılayan aktiviteleri yönetir ve hayatta kalmayı sağlar. Thanatos, ölüm içgüdüsü ise dövüşme, öldürme, mazoşizm (kendine acı ve zarar verme) gibi davranışlarla ifade edilen yok edici bir güçtür.

Topografik Kuram Bilinç: Farkında olunan algı, duygu, düşünce ve davranışların bulunduğu alandır. Bilinçöncesi: Kısmen farkında olunan algı, duygu, düşünce ve davranışların bulunduğu alandır. Bilinçdışı: Farkında olunması çok güç ya da olanaksız algı, duygu, düşünce ve davranışların bulunduğu alandır.

Psikoseksüel Gelişim Kuramı Freud gelişimi, içgüdüsel enerjinin organizasyonu ve yönlendirilişindeki değişim olarak görür. Enerjiyi, cinsel enerji (libido) olarak tanımlar. Çocuğun yaşı ilerledikçe bu enerji yer değiştirir ve bedenin farklı bölümlerinde yoğunlaşır. Bu bölgelerin birinden diğerine geçiş ile yeni bir gelişim dönemi başlamaktadır. Bu dönemler: Oral Dönem (0-1 yaş), Anal Dönem (1-3 yaş), f Fallik Dönem (3-6 yaş), Gizil/Latent Dönem (6-13 yaş) Genital (13-19 yaş) Freud’a göre gelişim, üçüncü dönem olan fallik dönemin sonunda esas şeklini almaktadır.

Freud, çocuğun her bir psikoseksüel gelişim dönemini başarıyla tamamlayabilmesinde ebeveynlerin önemli rol oynadıklarına inanır. Gelişim sürecinin sağlıklı ilerleyebilmesine engel olan iki temel olumsuz süreç vardır: engellenme ve aşırı doyum. Psikoseksüel Gelişim Kuram’ına göre, belli bir dönemde belli bir bölgede engellenme ya da aşırı doyum yaşayan çocuk daha sonraları o bölgeyle ilgili aşırı faaliyet ya da takılma gösterebilir. Örneğin ilk yılda, ağız bölgesindeki faaliyetlerle (örn. süt emme, emzik veya parmak emme) ilgili engellenme veya aşırı doyum yaşayan bir bebek, yetişkin yaşamında tırnak yeme, sigara içme, yeme bozukluğu gibi bir oral takıntıya sahip olabilir.

Yapısal KuramİD İd Freud, çocuğun kişilik gelişimini üç farklı yapı içinde tanımlar: id (dürtü), ego (rasyonel) ve süperego (ahlak). id, doğuştan var olan ve yeni doğan bebeğin biyolojik içgüdülerini doyurma fonksiyonu bulunan yapıdır.

Bebek içgüdüsel dürtülerle donanmış olarak dünyaya gelir Bebek içgüdüsel dürtülerle donanmış olarak dünyaya gelir. Bu dürtüler yani id, bilinçsizce ve irrasyonel şekilde işler. Bebek, hem açlık, susuzluk gibi fiziksel hem de duygusal uyarılma gibi psikolojik ihtiyaçlara sahiptir. Aç olduğunda ya da altını ıslattığında, bu ihtiyaçları giderilene kadar mızmızlanıp ağlar. Bebek geliştikçe id’den ego ve süperego ortaya çıkar

Ego Kişiliğin bilinçli, rasyonel kısmını oluşturur. Ego’nun işlevi, içgüdülerin rasyonel bir biçimde doyumunu sağlamaktır. Ego’su olgunlaştıkça çocuk irrasyonel id’ini kontrol etmeyi ve kendi başına ihtiyaçlarını gerçekçi bir şekilde karşılamanın yollarını bulmayı öğrenir. Örneğin, aç çocuk ağlayıp bağırmak yerine, yiyeceğe nasıl ulaşabileceğini düşünüp mantıklı bir yol bulabilir (annesini arayıp onunla yiyeceği temin etme gibi).

Süperego En son gelişen kişilik yapısı süperego’dur. Süperego, çocuğun hareketlerine rehber olan ahlak kurallarından oluşur ve gerçek anlamda bir içsel denetçidir. Süperego’nun gelişimiyle, çocuk ebeveynlerinin (özellikle hemcins ebeveyninin) ahlaki standart ve değerlerini içselleştirir; bu 3-6 yaşları arasında olur. Süperego’nun gelişimi, önemli bir süreçle, içselleştirme süreciyle çok yakından bağlantılıdır.

İçselleştirme (yani toplumsal değer ve davranışları kendisininmiş gibi benimseme) süreci tamamlandığında; çocuk doğru-yanış arasındaki farkları kendiliğinden bilir, bir yetişkinin gözetimi olmaksızın gerekli ahlaki davranışları gösterir hâle gelir. Bunu yapması, vicdan gelişimi ve ona bağlı olarak ortaya çıkan ahlaki duygular, suçluluk ve utanç, sayesinde olur.

Suçluluk ve utanç duyguları içsel ceza mekanizmasıdır; bunların gelişmiş olması dışsal bir yaptırıma gerek bırakmaz. Çocuk, ihlal davranışlarının farkına kendiliğinden varır ve etik olmayan hareketlerinden vicdanı sebebiyle kaçınır. Özetle, vicdan ve içselleştirme gibi önemli gelişimsel süreçlerden süperego sorumludur ve 3-6 yaşlarındaki ebeveyn- çocuk ilişkisi süperego’nun gelişiminde çok etkilidir.

Psikoseksüel Gelişim Kuramı ORAL DÖNEM (0-18 ay) Doğumdan 18 ayın sonuna kadar olan döneme oral dönem denir, gelişimin ilk basamağıdır. Bu dönemde ağız bölgesi haz kaynağıdır, emme, kemirme ve çiğneme gibi ağız bölgesine ilişkin eylemler çocuğun beslenme ihtiyacını karşılarken doyuma da ulaştırır.

Bebeğin memeden erken kesilmesi veya aşırı emzirilmesi, sağlıklı bakım veren-bebek ilişkisinin kurulamaması bu döneme saplanmaya neden olarak, ilerki yaşlarda sigara-alkol bağımlılığı, aşırı yemek yeme, tırnak yeme, gibi alışkanlıklara; güvensizlik, bağımlılık gibi kişilik örüntülerine neden olabilir.

Anal Dönem (1.8 Ay-3 Yaş) Çocuklar bu dönemde dışkı çıkarmaktan ve onu kontrol altına almaktan zevk duyarlar. Çünkü edilgenlikten bağımsızlığa giden ilk eylemdir. Dışkı ve idrarını kendi bedenlerinin devamı sayarlar bu nedenle onlar için değerlidir. Bu dönemde tuvalet eğitimi önem kazanır, barışçı bir yol izlenmelidir. Dönemin olumsuz geçirilmesi katı görüşlülük, aşırı düzenlilik, inatçılık, cimrilik, karar verememe vb. özeliklerin geliştirilmesine neden olurken; olumlu geçirilmesi kararlılık, işbirliği özelliklerine neden olur.

Fallik Dönem (3-6 Yaş) Temel haz kaynağı cinsel organlardır. Cinsel organdan aldıkları hazzı fark ederek meraklarını bu bölgede yoğunlaştırırlar. Karşı cinsten ebeveynlerine karşı bilinçli olmayan duygusal ve cinsel bir yakınlık hisseder ve kendi cinsiyetindeki ebeveynin yerini almak ister. Erkek çocuk bir yandan annesini arzular bir yandan da bu arzusu nedeniyle babası tarafından cezalandırılacağını düşünerek çatışma yaşar (oedipus karmaşası). Tersi durum kız çocuk içinde geçerlidir (elektra karmaşası).

Ebeveynler bu dönemde çocuklarına sevgi dolu yaklaşmalılar Ebeveynler bu dönemde çocuklarına sevgi dolu yaklaşmalılar. Çünkü çocuklar onları model alarak cinsiyet rollerini kazanmaya başlamışlardır. Ve utandırıcı, ayıplayıcı, cezalandırıcı bir tutum cinsiyet rollerine ilişkin soruna yol açabilir. Çocukların kendi cinsiyetlerindeki ebeveynlerini model almalarıyla (özdeşleşme) yaşanan karmaşa sona erer.

Gizil Dönem (6-11 Yaş) Bu dönemde çocuk cinsel konulardan hoşlanmaz ve kendisini oyuna verir. Cinsel dürtülerin bastırıldığı ve yeni bedensel haz bölgelerinin ortaya çıkmadığı ergenlik öncesi durgunluk, geçiş, bekleyiş dönemidir.

İlgileri sosyal ve entelektüel beceri edinmeye kayar. Sevgi gösterilerini ev dışında arkadaşlarına yöneltirler. Ebeveynleri dışında öğretmen ve diğer yetişkinlerle özdeşim kurarlar. Bu dönemde kendi cinsleriyle gruplaşırlar, karşı cinsi «düşman» ilan ederler. Anne-baba korur, öğretmen destekler, arkadaş kabul ederse dönem başarıyla atlatılır. Olumsuz yaşantılar olursa; aşırı çalışkanlık (kısır erdem) yada aşırı tembellik durumu ortaya çıkabilir.

Genital Dönem (11-18 Yaş) Bu dönem ergenlikle başlayan ve ergenlik sonrası yılları kapsayan son gelişim dönemdir. «üreme» ile ilgili değişimlerin «psikolojik gelişimi etkilediğini düşünen Freud bu nedenle bu ismi vermiştir. Bedende biyokimyasal ve fizyolojik değişiklikler bu dönemin en önemli özelliğidir. Seksüel enerji karşı cinse yönelir, karşı cinsle olgun bir yakınlaşma sağlanır.

Bu dönemin amacı gencin ebeveynlerine olan bağımlılığını kırdığı ayrılma ve bireyselleşme dönemidir. Ergenin kim olduğu, ne olduğu yaşamın anlamını sorguladığı bir evredir. Bu sürecin sağlıklı tamamlanması ile birey kimlik kazanır, olgun kişiliğe doğru gelişerek yetişkinliğe adım atar. Ebeveynler ve öğretmenler bu dönemde gençlere anlayışlı ve saygılı davranmalıdır.

Savunma Mekanizmaları Ego id ve süperego arasındaki çatışmalardan kaynaklanan baskı nedeniyle yaşadığı kaygıyı azaltmak, organizmanın dengesini korumak için zaman zaman bazı savunma mekanizmalarına başvurur. Aşırıya kaçmadan savunma mekanizmalarının kullanılması egoyu rahatlatır. Aşırı kullanımı halinde çeşitli davranış bozuklukları gelişebilir.

Bastırma (Repression) Bastırma mekanizması ile birey için kaygı yaratan durumlar bilinçaltında tutulur. Örneğin, savaş ya da kaza gibi travmatik olayların yarattığı gerilimden kurtulmak için kişi bunları yok sayabilir, olmamış gibi davranabilir.

Yansıtma (Projection) Kişinin eksiklik ya da kusurlarını başkalarına veya çeşitli nesnelere yüklemesidir. Örneğin; Öğretmenine karşı düşmanca duyguları olan bir öğrencinin öğretmenin kendisinden hoşlanmadığına inanması veya topa iyi vuramayan futbolcunun zemini düzeltmeye çalışması gibi.

Gerileme (Regression) Baskı ve gerilim durumlarında, bireylerin kendilerini güvende hissettikleri önceki gelişim dönemlerindeki davranış kalıplarına dönmesidir. Örneğin; yetişkinlerin kaygılı durumlarda küsmeleri, çocuksu öfke tepkileri göstermeleri.

Yer Değiştirme (Displacement) Kaygı yaratan durumlarla başa çıkılamadığı zaman enerjinin daha kolay ulaşılabilir olan kişi ya da nesnelere aktarılmasıdır. Örneğin; İşyerinde yöneticisiyle sorun yaşayan bir çalışanın bunun gerilimini eşinden, çocuklarından çıkarması.

Karşıt Tepki Oluşturma (Reaction Formation) Bilinç dışında tutulan ve toplum tarafından onaylanmayan istek ve dürtülerin tam tersini yaparak egonun baskıdan korunmasıdır. Örneğin; başkalarına karşı düşmanca duygularını aşırı sevgi gösterileriyle gideren bir kişi.

Akla Uygun Hale Getirme (Rationalization) Çeşitli zorlamaları ve düş kırıklıklarını azaltmak için egonun olayları mantığa bürümesi ya da makul bir neden bulmasıdır. Örneğin; vitrinde beğendiği kazağın yüksek etiketini gören birisinin «o kadar da güzel değilmiş» demesi.

PSİKOSOSYAL GELİŞİM KURAMI Psikanalitik kuramdan hareketle Psikososyal Gelişim Kuramını oluşturan Erik H. Erikson (1963), sosyal gelişim araştırmalarında önemli bir yere sahiptir. Erikson kuramında, her ne kadar Freud’un pek çok fikrini kabul etse de, klasik psikanalitik kuramdan üç önemli noktada ayrışır: çocuğun, pasif biyolojik dürtülerin esiri olan ve ebeveynleri tarafından şekillendirilen bir varlık değil, çevresine nasıl uyum sağlayacağını araştıran, meraklı, aktif bir araştırmacı olduğunu savunur.

Freud’a kıyasla Erikson cinsel dürtülere daha az, sosyal ve kültürel etkilere daha fazla vurgu yapar. Gelişimi, içsel dürtüler ve dışsal (kültürel-sosyal) talepler arasındaki etkileşimin bir sonucu olarak görür. Erikson’a göre gelişim tüm yaşam boyu devam eder. Erikson insanın yaşamı boyunca sekiz temel kriz ya da çatışmadan geçtiğine inanmaktadır. Her yeni gelişim döneminde, kişi yeni talepler ve ilişkilerle karşılaştığında yeni bir ikilem ya da çatışma ortaya çıkar. Kişi, tutarlı ve kalıcı bir kimlik duygusu geliştirebilmek için tüm yaşamı kapsayan bu sekiz dönemdeki farklı sorunları başarıyla çözmek zorundadır.

Erikson’un kuramı gelişimin niçin ve nasıl gerçekleştiğini açıklamada muğlak ve yetersiz kaldığı için eleştirilmiştir. Kalıcı bir kimlik geliştirmek için ergen ne tür deneyimler yaşamalıdır? Özerklik ve girişkenlik için güven duygusu niçin önemlidir? Erikson’un kuramı, gelişimsel süreçleri anlamaya dair bu gibi önemli soruların cevabında açıklayıcı değil, betimleyicidir.

Bebeklik (0-1 Yaş) Temel Güvene Karşı/Güvensizlik Bakım veren tarafından yeterince beslenen, ihtiyaç duyduğu her an şefkat ve ilgi gören, korunan, kollanan bebekte kendine ve dünyaya karşı güven duygusu gelişir. Eğer bakım veren yetersizi kalırsa güvensizlik kişilik örüntüsünde yerini alır.

İlk Çocukluk (2-3 Yaş) Özerkliğe Karşı/Kuşku ve Utanç Kaslardaki gelişim ve yürümeye başlamayla birlikte çocuk daha özgür davranmaya başlar. Kendi başına bir şeyler yaptıkça kontrol ve yeterlik duyguları gelişmeye başlar. Bakım veren çocuğun bağımsızlık girişimlerini desteklediğinde benlik saygısının gelişimini olumlu etkiler. Tersi durumda çocuk, girişimlerinin doğruluğundan kuşkuya düşer ve utanır.

Oyun Çağı (3-6 Yaş) Girişkenliğe Karşı/Suçluluk Bu dönemde çocuk destekleyici tavırlar hissettiğinde artan zihinsel ve fiziksel kapasitesi ile daha fazla şey öğrenme konusunda istekli hale gelip amaçlı faaliyetlere yönelir. Girişkenliği nedeniyle engellendiğinde yaptıkları için kendini suçlamaya başlar. Fallik dönemin bilinçdışı çatışmaları bu suçluluğu kolaylaştırır.

Okul Çağı (6-12 Yaş) Çalışkanlığa Karşı/Aşağılık Duygusu Cinsel dürtüleri gizlenen ve enerjileri çevreye yönelen çocuk daha fazla sosyal ve akademik aktiviteler yapar. Bu süreçte kendi yeterliği ve diğerlerinin yetenekleri karşılaştırılır. Çocuk ebeveynleri ve öğretmenlerince ilgi ve destek söz konusu yeterliklerini geliştirmek ve çevrenin onayını almak için çalışmayı seçer. Yeterince desteklenmeyen, eleştirilen çocuklar kendilerine ilişkin yetersizlik duyguları geliştirip kendilerini diğerlerinden aşağıda görürler.

Ergenlik (12-20 Yaş) Kimlik Kazanmaya Karşı/Kimlik Kargaşası Bu dönemde bedeni ve duyguları hızla değişen çocuk, hem kendisi olmayı hem de içinde bulunduğu toplumun üyesi olmayı başarma konusunda sorunlar yaşar. Bağımsız olma ve bir yere ait olma çelişkisini çözmek, sağlıklı bir kimlik geliştirmek için çaba gösterir. Bu karmaşayı çözmede yetersiz kalan bireyler kendilerini toplumun içinde işe yarar bir üye olarak görmede sorunlar yaşarlar.

Genç Yetişkinlik (20-40 Yaş) Yakın İlişkilere Karşı Çekingenlik İş, evlilik ve diğer sosyal ilişkilerde yakın ilişkilerin geliştirildiği, yetişkin rolleri ile toplumsal temasın yoğunlaştığı bir evredir. Bir önceki dönemde kazanılan kimlik özellikleriyle bu ilişkiler geliştirilir. Aksi durumda birey, toplumdan ve yakın ilişkilerden kendini soyutlar.

Orta Yetişkinlik (40-65 Yaş) Üretkenliğe Karşılık/Durgunluk Bedensel, zihinsel, sosyal, mesleki ve ekonomik olarak toplumdaki yerin oturtulduğu, kendinden sonraki nesilleri yetiştirme ve geliştirme görevinin üstlenildiği bir dönemdir. Bu görevin yerine getirilmesi toplumun üretkenliğine destek olur. Ancak, önceki dönemlerdeki çatışmaların etkisiyle yetişkinler enerji ve birikimlerini yeni kuşaklara aktarmak yerine geçmiş başarısızlıklara harcayabilir.

Yaşlılık (65---) Ego Bütünlüğüne Karşı Umutsuzluk Son evreye kadar krizlerine sağlıklı çözümler bulan bireyler, yaşlılıkta da çevrelerine deneyimleriyle katkıda bulunabilirler. Birey, kendine uygun bir hayat sürdüğü için «keşke»leri azdır. Kimliğine, kişiliğine en uygun hayatı yaşadığını düşünen bireyler bütünlük duygusuna sahip olurlar ve yaşamın sonunu doğal karşılarlar. Geçmişe suçluluk ve pişmanlıkla bakmazlar ve kaçınılmaz olan ölümle yüzleşmekten korkmazlar. Bu yaşlara kadar kendilerini gerçekleştirememiş bireylerse, öfkeli, hırçın, küskün, keşkelerle dolu pişmanlıklarla bu evreyi sorunlu olarak sürdürebilirler.

Bu kuramın en önemli isimlerinden biri Alfred Bandura’dır(1977) Bu kuramın en önemli isimlerinden biri Alfred Bandura’dır(1977). Sosyal Öğrenme Kuramı, sosyal davranışın gelişimini açıklarken öğrenme ilkelerinin yanı sıra düşünme, yorumlama gibi çeşitli bilişsel unsurların önemine vurgu yapan bir kuramdır. Davranış ve sonuçları arasındaki ilişkiyi düşünebilme özelliklerinden dolayı, insanların hareketlerinde çoğu zaman gerçekte ne deneyimlediklerinden ziyade ne düşündükleri etkilidir.

SOSYAL ÖĞRENME KURAMI Davranışa dair düşüncenin önemine yaptığı vurguyla bağlantılı olarak, Sosyal Öğrenme Kuramı, pekiştireçlerin (veya cezanın) sadece dışsal değil, içsel de olabileceğini önerir. Kişinin kendi hareketlerinin yine kendinde yaratığı sonuçlar önemlidir. işi tamamladığı zaman alacağı paradan çok, işi en iyi şekilde yapmanın hazzı kişiyi güdüler. Bu bakış, davranışı kontrol etmek için dışsal pekiştirme ve cezanın neden her zaman işe yaramadığını açıklamaktadır.

Bandura, sosyal durumlardaki öğrenmelerin büyük ölçüde taklitle gerçekleştiğini ileri sürer. Özellikle çocukların yeni sosyal davranışları öğrenmeleri, önemli bireylerin (örn. ebeveyn, öğretmen, arkadaş) davranışlarını gözlemlemeleri ve model almalarıyla olur. Gözlem, gözlenen davranışı ve bunun olası sonuçlarını öğretir.

Dolaylı pekiştirme Davranış ve sonuçlarını başkasında gözlemlediği için bu öğrenmenin mekanizması dolaylı pekiştirmedir. Örneğin; anlaşmazlık durumunda, anne-babasının sorunu bağırarak ve kavga ederek çözdüğünü gören çocuk, kendisi akranlarıyla çatışma yaşadığında benzer stratejilere başvuracak, kavga ederek sorununu çözmeye çalışacaktır. Benzer şekilde, sıkıştığında ebeveyninin yalan söyleyerek sorunu çözebildiğini gören çocuk, kendisi de gerektiğinde aynı davranışı gösterecektir.

Modelden Öğrenme Dolaylı pekiştirme, sadece canlı modellerden değil, sembolik modellerden de olur (örn. televizyon, roman kahramanları). Bandura’ya göre, gözleyerek öğrenmenin meydana gelebilmesi için aşağıdaki koşulların sağlanmış olması gerekir: • Dikkat: Taklit edilecek modelin, kişinin dikkatini çekmiş bir model olması. • Hatırda tutma: Davranışın kodlanıp hatırda tutulması. • Motor üretim: Taklit edilen hareketi doğru yapabilmek için gerekli motor becerilere sahip olma. • Pekiştirme ve güdüsel süreç: Davranışın performans olarak ortaya çıkması için ya başkası tarafından pekiştirilmesi ya da bireyin kendi kendini pekiştirmesi.