Öğrenme Kuramları
Neleri Öğreniriz? Nasıl Öğreniriz? Çatal kaşık kullanma, yazı yazma, bisiklete binme, kuantum fiziği, yemek yapma aynı şekilde mi öğrenilir? Farklı öğrenme kuramları öğrenmeyi farklı biçimlerde açıklar.
Öğrenme Kuramları Kronolojisi Skinner Edimsel Koşullanma ve Gutrie Bitişiklik Kuramı Bruner Yapılandırmacı Kuramı ve Buluş yolu ile Öğrenme Vygotsky Sosyal Gelişim Kuramı – 1934 Thorndike Etki Yasası Wertheimer Gestalt Kuramı Gagne Öğrenme Koşulları Modeli - 1965 Pavio İkili Kodlama Kuramı ve Lave Durumlu Öğrenme Kuramı Dewey ve Eğitim: Deneyim Pavlov Klasik Koşullanma Piaget Genetik Epistemoloji Miller Bilgi İşlem Kuramı Ausubel Sunuş Yoluyla Öğrenmesi Bandura Sosyal Öğrenme Kuramı DeBono Etraflı Düşünme Kuramı Spiro vd.’nin Bilişsel Esneklik Kuramı Bransford Bağlaşık Öğrenme 1896 1889 1905 1910 1929 1938 1956 1966 1968 1969 1971 1978 1985 1990 1991 1993
Davranışçı Öğrenme Kuramları Davranışçı kuram öğrenmeyi yaşantı ve tekrar sonucu ortaya çıkan kalıcı izli davranış değişikliği olarak tanımlar. Bilgi değil, davranış öğrenilir Davranışçı kuram insanı doğuştan boş bir levha kabul eder, her türlü davranışı çevresinden öğrendiğini belirtir. Pavlov, Thorndike, Watson, Skinner temsilcileridir.
Davranışçı Öğrenme Kuramları Öğrenmenin bireyin uyarıcı ile davranış arasında bir bağ kurularak geliştiğini ve pekiştirme yolu ile davranış değiştirmenin gerçekleştiğinin kabul edildiği kuramdır. Öğrenmede temel olarak yaparak yaşayarak öğrenme olduğu, öğrenmelerin gerçekleşmesi için tekrarların ve güdülemenin çok önemli olduğu vurgulanmaktadır.
Davranışçı Öğrenme Kuramları Davranışçılar, öğrenmeyi uyarıcı ile davranış arasında bağ kurma işi olarak görmektedirler. Bu yüzden davranışçıların genel adlı U-T (uyaran-tepki) kuramcılarıdır.
Davranışçı Öğrenme Kuramları Davranışçılara göre, davranış değişmesine neden olan üç temel öğrenme süreci vardır. Bunlar: klasik koşullanma, edimsel koşullanma ve gözlem yoluyla öğrenmedir. Bu üç kuram davranış değişmesini farklı yorumlarla açıklamaktadırlar.
Davranışçı Öğrenme Kuramları Temel ilkeler İnsan ve diğer canlıların öğrenmeleri birbirine benzemektedir Hayvanların öğrenmesi üzerinde çalışarak insanların öğrenmesi açıklanabilir İnsan duygu, düşünce vb. özellikleri doğrudan ölçülemez. Bu nedenle bilimsel olarak incelenemez. Ancak organizmanın gözlenen davranışlarında bir değişiklik olduğunda öğrenmeden söz edilebilir. Kalıtımdan çok çevrenin belirleyici olduğuna inanılır, insan dünyaya boş bir levha olarak gelir, tüm davranışlar çevre tarafından biçimlendirilir . Öğrenmede uyarıcı tepki bağı önemlidir. Tüm öğrenmeler aynı basit kurala göre işler.
DAVRANIŞÇI ÖĞRENME KURAMLARI
KLASİK KOŞULLANMA (IVAN PAVLOV)
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Klasik Koşullanma Pavlov kontrollü bir deneysel ortam oluşturduktan sonra, köpeğe düzenli olarak, yiyecek vermeden hemen önce zil sesi vermiştir. Bu ilişkiyi pek çok kere tekrarladıktan sonra, yiyecek vermediği durumlarda da zil sesini duyduğu zaman, köpeğin salya salgıladığını görmüştür. Diğer bir deyişle köpek zil sesine salya akıtmasını öğrenmiştir.
Pavlov’un deney düzeneği
Klasik Koşullama-Süreç (Pavlov) KOŞULLAMADAN ÖNCE Tepki yok Nötr Uyarıcı (Zil ) Doğal (Koşulsuz) Uyarıcı (Et) Doğal Tepki (Salya akıtma) KOŞULLAMA SÜRECİNDE Koşullu Uyarıcı (Zİl) Koşulsuz Tepki (Salya akıtma) Doğal (Koşulsuz) Uyarıcı (Et) KOŞULLAMADAN SONRA Koşullu Uyarıcı (Zİl) Koşullu Tepki (Salya akıtma)
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Klasik Koşullanma Koşulsuz uyarıcı (yiyecek) Koşulsuz tepki (salya) Nötr Uyarıcı (Zil) (Başlangıçta) Koşullu uyarıcı (Zil) Et Salya (koşulsuz tepki) Zil Tepki yok Et + Zil Salya (Koşulsuz tepki) Zil Salya (Koşullu tepki)
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Klasik Koşullanma KOŞULSUZ UYARICI; organizma için doğal olan ve tepkiyi otomatik olarak meydana getiren uyarıcı. Köpeğin salya salgılama tepkisini doğal olarak, herhangi bir koşula bağlı olmadan ortaya çıkaran uyarıcı. Örn. et KOŞULSUZ TEPKİ; koşulsuz uyarıcının herhangi bir koşula bağlı olmadan organizmada meydana getirdiği doğal ve otomatik tepki. Et uyarısına köpeğin verdiği salya salgılama tepkisi doğal uyarıcıya verilen doğal bir tepkidir. örn. Ete karşı salya NÖTR UYARICI; organizmada herhangi bir tepkiye yol açmayan uyarıcıdır. Deneyde önceleri zil sesi köpek üzerinde herhangi bir etkiye sahip değildir. Salya salgılanmasına neden olmaz. Örn. zil sesi.
Nötr uyarıcı ile koşulsuz uyarıcının ard arda verilmesine ve bunun sürekli tekrarlanması sürecine koşullanma süreci denir. Bu sürecin sonunda nötr uyarıcı ile koşulsuz uyarıcı arasında bir çağrışım bağı oluşur ve klasik koşullanma gerçekleşir. koşullanma süreci klasik koşullanma yolu ile öğrenmenin ortaya çıkabilmesi için ön koşuldur.
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Klasik Koşullanma KOŞULLU UYARICI; başlangıçta nötr iken, koşulsuz uyarıcı ile birlikte verilerek, koşulsuz uyarıcının organizmada yarattığı etkiyi yaratan uyarıcı. Daha önceden nötr olan zil uyarıcısı artık sanki etmiş gibi bir etkide bulunmaktadır. Zil sesi salya tepkisine neden olmaktadır. Zilin salyaya neden olması bir koşula bağlanmıştır. Bu zilin eti çağrıştırması koşuludur. örn. Koşullanma sonrasında zil sesi. KOŞULLU TEPKİ; koşullu uyarıcının meydana getirdiği, gösterilmesi yaşantıya bağlı olan tepkidir.
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Klasik Koşullanma zarar verici davranış-------------- korku koşan birisi + zarar verici davranış----- korku koşan birisi------------- korku fobiler ve bazı alışkanlıklar klasik koşullanma ile öğrenilir.
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Klasik Koşullanma Koşullanmanın olması için, öncelikle yiyecek-salya örneğinde olduğu gibi, doğal bir uyarıcı-tepki bağının olması gerekir. Koşullu uyarıcının koşulsuz uyarıcıdan hemen önce verilmesi, iki uyarıcının birleştirilmesi gerekir. Pavlov’un deneyinde köpek, zil sesi ile eti birleştirmektedir. Koşullu uyarıcı ile koşulsuz uyarıcı bağının tekrarlanması gerekir. Ancak bazı korku yaratan durumlarda tek bir yaşantı da öğrenmeyi sağlayabilir.
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Klasik Koşullanma 5-7 günlük yeni doğmuş bebeklerin öğrenmesinde klasik koşullanma kullanılmış Göze hava üflendiğinde doğal tepki göz kırpmasıdır. Hava gönderilmeden önce bir ses tonu çalınırsa, yeni doğmuş bebek kısa sürede ses ile hava üfleme arasında bağ kurar ve yalnızca sesi duyunca göz kırpar.
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Klasik Koşullanma Temel Kavramlar BİTİŞİKLİK: koşullanma sürecinde, koşullu ve koşulsuz uyarıcıların verilme zamanının birbirine yakın olmasıdır. Bitişiklik klasik koşullanmanın temel ilkesidir. Koşullu ve koşulsuz uyarıcının zaman içindeki bitişikliği otomatik olarak koşullanmayı sağlar. Koşullu ve koşulsuz uyarıcı arasındaki bağ bir kez kurulduktan sonra bu bağ tekrarlanan eşleştirmelerle otomatik olarak kuvvetlenir. Koşullanma sürecinin sonunda koşullu uyarıcı ile koşulsuz uyarıcının eşleşebilmesi için nötr uyarıcıdan hemen sonra koşulsuz uyarıcının verilmesi gerekir.
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Klasik Koşullanma HABERCİLİK: koşullama süreci öyle kurgulanmalıdır ki koşullu uyarıcı kendisinden sonra bir doğal uyarıcının geleceğini organizmaya haber verebilsin. Bunun için de olması gereken koşullu uyarıcının koşulsuz uyarıcıdan önce verilmesidir.
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Klasik Koşullanma SÖNME; koşullu uyarıcının , koşulsuz uyarıcı olmadan tekrar tekrar sunulması sonucu, koşullu tepkinin şiddetinin azalması ve ortadan kalmasıdır. Deneyde köpeğe uzunca bir süre zil sesi tel başına verilirse, zil sesinden sonra et verilmezse bir süre sonra köpeğin zil sesine salya tepkisi ortadan kalkacaktır. Böylece koşullu tepki sönmüş olacaktır. Klasik koşullanmada bir tepkiyi söndürmek için ortamdan koşulsuz uyarıcının çıkarılması gerekir. Koşullu tepkinin sönmesini engellemek için de arada bir koşulsuz uyarıcı vermek gerekir.
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Klasik Koşullanma PEKİŞTİRME; sönmenin meydan gelmemesi için koşulsuz uyarıcının verilmesidir. Koşulsuz tepkiyi meydana getiren koşulsuz uyarıcıya birincil pekiştireç denir. Bunlar doğal uyarıcılardır. ikincil pekiştireçler ise organizmaya doğal uyarıcıları çağrıştıran uyarıcılardır. Diğere bir ifade ile koşullu tepkiyi meydana getiren koşullu uyarıcılardır.
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Klasik Koşullanma KENDİLİĞİNDEN GERİ GELME; sönme olayı meydana geldikten sonra, koşullu uyarıcı ile tekrar karşılaşan organizmanın, koşullu tepkiyi tekrar göstermesidir.
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Klasik Koşullanma GENELLEME; koşullu uyarıcıya verilen koşullu tepkinin, koşullu uyarıcıya benzer diğer uyarıcılara da gösterilmesidir. Yeni uyarıcı orijinal uyarıcıya ne kadar yakın olursa tepki de o kadar güçlü olur.
Örn. kendisine iğne yapan hemşireden korkan çocuk beyaz önlük giymiş bir öğretmen gördüğünde de korkabilir. Oynarken salıncaktan düşen çocuk, başlangıçta çocuk bahçesinden hatta çocuk bahçesine benzer yerlerden korkabilir. Zamanla hangi uyarıcının koşullu uyarıcı olduğunu ayırt eden çocuk, çocuk bahçelerinden korkmamaya başlar.
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Klasik Koşullanma AYIRT ETME; genellemenin tersi olarak organizma sadece bir koşullu uyarıcıya koşullu tepki göstermektedir. Organizmanın iki uyarıcı arasındaki benzemeyen özellikleri fark etmesidir. Örn. kendisine bir hemşirenin iğne yapmasından sonra tüm beyaz önlüklülerden korkan çocuğun bir süre sonra yalnızca kendisine iğne yapan hemşireden korkmaya devam edip diğer beyaz önlüklülerden korkmaması.
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Klasik Koşullanma ÜST DÜZEY KOŞULLANMA; koşullu uyarıcı koşulsuz uyarıcı ile eşleştikten sonra, koşullu uyarıcı başka uyarıcıları da koşullama işlevi görebilir. Örn. Pavlov’un deneyinde zil sesi bir koşullu uyarıcı haline getirilmiştir. Köpek zil sesine sanki etmiş gibi tepki vermekte, et uyarıcısına gösterdiği salya tepkisi aynısını vermektedir. Zil sesi etin yerine geçmiştir. Madem zil sesi etin yerini almaktadır o zaman zil sesi bir koşulsuz uyarıcı olarak kullanılarak bir başka uyarıcıyı zil sesine klasik koşullama ile bağlayabiliriz. Buna üst düzey koşullama denir. Burada ışık uyarıcısı ikinci koşullu uyarıcı, ışığa verilen salya tepkisi de ikinci koşullu tepkidir.
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Klasik Koşullanma Et ----------- salya Zil + et ------------ salya Zil------------------- salya Işık+ zil ------------salya Işık -------------------- salya
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Klasik Koşullanma Biberonla beslenen çocuk ağladığında biberon verilirse susar. Bu doğal tepkidir. Bir süre sonra sadece biberonu görünce susar. Birinci dereceli koşullanma Daha sonra yalnız annesinin sesini duyunca susar. İkinci dereceli koşullanma
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Klasik Koşullanma GÖLGELEME: eğer iki nötr uyarıcı aynı süreç içerisinde kullanılırsa, ancak içlerinden birisi daha fazla dikkat çekici ise, dikkat çekici olan uyarıcı diğerini gölgede bırakarak ona karşı koşullu tepki verilmesini olanaksızlaştırır. Örn. köpeğe et vermeden önce hem zil sesi hem de ışık veriyoruz. Zil sesi cılız ışık kuvvetli olsun. köpeğe yalnızca zil sesi verildiğinde koşullu tepki vermediğini ancak ışık uyarıcısına tepki verdiği görülür. Burada zil sesi güçlü ışık uyarıcısının gölgesinde kalmıştır.
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Klasik Koşullanma ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK; koşullanma sürecinde, organizmanın ne kadar çaba harcarsa harcasın durumu değiştiremeyeceğini öğrenerek pasif kalması ve bu pasifliği tüm istenmeyen durumlara genellemesidir. Örn. deneyde köpek alttan elektrik şoku verilen bir yere konur. Ancak ortada bir paravan vardır ve köpek bu paravanı atlayarak şoktan kurtulabilir. Daha sonra paravan ortadan kaldırılır ve köpeğin ne yaparsa yapsın şoktan kurtulamayacağı bir ortam yaratılır. Bunun üzerine köpek çaba sarf etmeyi bırakır. Örn. matematik dersinde öğrencinin ne kadar çalışırsa çalışsın başarılı olamaması, genellikle depresyon ve kaygı eşlik eder.
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Klasik Koşullanma KENDİ KENDİNİ GERÇEKLEŞTİREN KEHANET: Birey işin başında sonucu kabul etmiştir. İşin sonucu ile ilgili bir kehanete sahiptir. Bu nedenle davranışlarını bilinçli ya da bilinçsiz olarak bu doğrultuda kurgular. Sonuç düşündüğü gibi olur. Ben bu dersten asla geçemem diyen öğrenci gerçekten dersten kalır.
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Klasik Koşullanma GARCİA ETKİSİ: Garcia tat koşullaması olarak bilinen çalışmalar yapmıştır. Olumsuz tat koşullanması; bir organizmanın yediği ve yedikten sonra kötü hissettiği değişik tadı olan yiyeceklerden kaçınmasıdır. Örn. son kullanım tarihi geçmiş bir çilekli pudingi yedikten üç-dört saat sonra zehirlenme belirtileri gösteren ve şiddetli mide bulantısı çeken bir çocuk aradaki bu uzun zaman dilimine karşın yıllarca çilekli puding yemekten uzak durabilir. Olumsuz tat koşullanması (zehirlenme ya da etkilenme yiyeceği yedikten birkaç saat sonra, hatta yiyecekten kaynaklanmamış olsa bile) yolu ile öğrenme tek bir denemeden sonra oluşur. Bu durumda bitişiklik ilkesi gerekli değildir.
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Klasik Koşullanma Labaratuvar ortamında tadı hayvan için yeni olan bir solüsyon ile birlikte gecikmeli etkisi olan ve hastalık yapan bir solüsyon verilir. İlaç saatlerce sonra şiddetli bir bağırsak hastalığı yapar. Bu eşleşmenin bir sonucu olarak hayvan solüsyon tadını son derece itici bulmaya başlar ve solüsyondan kaçınmak için her türlü çabayı gösterir.
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Klasik Koşullanma Klasik koşullamada dikkat edilmesi gereken noktalar: Genellikle basit tepkiler (refleksler, basit kas hareketleri vb.) ve duygusal –duyuşsal tepkiler (korkular, tutumlar vb.) üzerinde durur. Örn. Okulun ilk günü öğretmeninden azar işiten bir öğrenci okul korkusu ya da okula karşı olumsuz bir tutum geliştirebilir. Klasik koşullanma davranışçı bir kuram olduğu için bilişsel herhangi bir süreç içermez. Koşullu tepkide bulunan organizma tepkisini düşünerek vermez. Bir fark etme söz konusu değildir.
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Klasik Koşullanma Klasik koşullanmada tepki vermemek organizmanın elinde değildir. Bir kez koşullanma gerçekleştiğinde eğer sönme için gerekli koşullar oluşmazsa organizma koşullu uyarıcı ile karşılaştığında istemsiz bir biçimde koşullu tepki verir. Örn. Bir kez bile olsa limon yiyip ekşi tadından hoşlanmayan ve ağzı sulanan kişi, limonu her gördüğünde ya da limondan söz edildiğinde istemsizce ağzı sulanacaktır. Bundan rahatsız olsa da tepkisini engelleyemeyecektir.
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Klasik Koşullanma Klasik koşullanmada; Organizma pasiftir, Pekiştireç davranıştan önce verilir, Klasik koşullanma yolu ile duyuşsal ve refleksif davranışlar koşullanır, Klasik koşullanma bağ kurma yolu ile öğrenmeye dayanır, Klasik koşullanma ile yeni bir davranış öğrenilmez ancak var olan bir davranış yeni bir uyarıcı ile eşleşir.
EDİMSEL KOŞULLANMA (SKİNNER)
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Edimsel Koşullanma Salgılama bir köpeğin yiyeceğe gösterdiği normal tepkidir, ancak organizmaya yeni bir şey öğretmek istediğinizde –bir köpeğe yeni bir numara öğretmek gibi- klasik koşullanmayı kullanamazsınız. Hangi koşulsuz uyaran köpeğin oturmasını ya da yerde yuvarlanmasını sağlayacaktır? Gerçek yaşamdaki tepkiler çoğu şu şekildedir: Tepkiler öğrenilir, çünkü bunlar ortamda edinilir ya da ortamı etkilerler.
Davranışçı Öğrenme Kuramları: Edimsel Koşullanma Klasik koşullanma yoluyla öğrenmeyi sağlamak için, yapılan bir davranışa neden olan uyarıcının bilinmesi gerekir. Ama insan davranışlarına neden olan uyarıcıları her zaman tahmin etmem mümkün değildir. Bu gibi durumlarda edimsel koşullanma karşımıza çıkmaktadır
Edimsel koşullanma, içten gelerek yapılan hareketler olan edimlerin de koşullanabileceği ve bu yolla öğrenmenin gerçekleşebileceği görüşüne dayanır. Bu kuram Skinner’in çalışmaları sonucu ortaya çıkmıştır. Thorndike’ın çalışmalarından hareket eden Skinner, organizmanın davranışlarını uyarıcılara karşı gösterilen otomatik bir tepki olmaktan çok, kasıtlı olarak yapılan hareketler olarak kabul etmektedir.
Klasik koşullanmada önce uyaran vardır ve organizma ona tepki gösterir. (U-T) Edimsel davranışta önce tepki yapılır sonra tepkinin doğurduğu uyarıcı gelir. (T-U)
B. F. Skinner, Thorndike’ın etki ve egzersiz kanunlarıyla temelini attığı, edimsel koşullanma denen davranışçı öğrenme kuramını geliştirmiştir. Thorndike’ın etki yasasına göre: Eğer bir davranış o çevrede doyuma ulaşıyorsa aynı ortamda o davranışın olma olasılığı artar.
Egzersiz yasası’na göre ise: Uyaran-tepki bağı, aynı uyaran ve aynı tepkinin birlikte tekrar tekrar ortaya çıkması sonucu güçlenir. Skinner davranışları tepkisel ve edimsel olarak ikiye ayırmaktadır.
TEPKİSEL DAVRANIŞ NEDİR? Bilinen bir dış uyarıcı tarafından oluşturulur. Örneğin; etin salya meydana getirmesi. Tüm refleksler tepkisel davranışa bir örnektir Karanlıkta göz bebeğinin büyümesi bir tepkisel davranıştır. Terleme, titreme, göz bebeğinin küçülmesi Skinner klasik koşullanmadaki öğrenmeleri tepkisel davranışlar olarak ifade etmiş.
EDİMSEL DAVRANIŞ NEDİR? Her davranış bilinen dış uyarıcılara bağlı olarak ortaya çıkmaz. Edimsel (operant) davranışlar hiçbir dış uyarana bağlı olmadan organizma tarafından ortaya konur ve sonuçları tarafından kontrol edilir. Yemek yeme, yürüme, konuşma vb. Tepkisel davranışa neden olan uyarıcı bellidir. Ancak edimsel davranışın uyaranı net değildir.
EDİMSEL DAVRANIŞ NEDİR? İnsan hayatındaki davranışların çoğu edimsel (operant) dir. Davranışlar, önceki olaylardan çok, davranışın sonuçları tarafından kontrol edilir. Bir giysinizi arkadaşlarınız beğenirse onu giyme olasılığınız artar. Bir soruya doğru cevap veren öğrenci takdir edilmesi bir sonuçtur. Koridorda koşan bir öğrenciye okul müdürünün ceza vermesi de bir sonuçtur. Sonuçlar iyi veya kötü olabilir.
EDİMSEL (OPERANT) KOŞULLANMA Edimsel koşullanma; Ödüle götüren veya cezadan kurtaran bir tepkinin öğrenilmesine, YA DA Bir davranışın pekiştireçle kuvvetlendirilmesine denir.
Edimsel Koşullama-Süreç Edim (Operant) Tepki Davranış Ödül Ceza Organizmanın gelişi güzel, hangi uyarıcıya dönük olduğunu belirleyemediğimiz tepkisi
Skinner ilk olarak fareler ve güvercinler ile çalışmalar yapmıştır Skinner ilk olarak fareler ve güvercinler ile çalışmalar yapmıştır. Skinner’a göre arzulanan davranışı ya da daha nadir olan davranışı hoşa giden bir uyaran izlediğinde davranışın oluşum sıklığı artar.
Skinner deneyinde, edimsel davranış olarak maniveleya basmayı kullanmıştır. Aç olan hayvan, manivelaya basarak yiyeceği elde eder, yiyeceği elde eden hayvan manivelaya basma davranışını sürdürür
EDİMSEL KOŞULLANMA DENEYİ Ses geçirmez ve yalıtılmış bir kutu. İçinde manivela var, yiyecek deposuna bağlı. Fare tesadüfen manivelaya basar ve yiyeceği yer. Belirli bir zaman sonra yiyecek ve manivela arasında bağ kurmuştur. Her acıktığında manivelaya basmıştır. https://www.youtube.com/watch?v=9hBfnXACsOI
KLASİK VE EDİMSEL KOŞULLANMANIN FARKLARI KLASİK KOŞULLANMA Net değildir. Davranış uyarıcıdan önce gelir. Tepkiler başlangıçta tesadüfidir. Pekiştirme tepkiye bağlıdır. Tepkiler açık ve bilinçlidir. Davranış pekiştirilmezse sönme olur. Uyarıcı bellidir (ses, ışık, yiyecek vb.) Davranış uyarıcıyı takip eder (U-T) Tepki de bellidir. Pekiştirme, gösterilen tepkiden bağımsızdır. Tepkiler istemsiz, duygusal ve fizyolojiktir. Şartsız uyarıcının yokluğunda sönme olur.
Davranış sonucunda organizmanın hoşuna giden bir durum ortaya çıkar Davranış sonucunda organizmanın hoşuna giden bir durum ortaya çıkar. Örneğin yeni aldığınız bir kazağı giydiğiniz zaman arkadaşlarınız “Kazağın çok güzel, sana çok yakışmış” derse, o kazağı giyme davranışınız devam eder. Davranışın sonucunda organizmanın hoşuna gitmeyen bir durum ortaya çıkar. Yeni kazağınızı giydiğiniz gün değer verdiğiniz bir arkadaşınız size yakışmadığını söylerse, o kazağı giymek istemezsiniz.
Edimsel Koşullama-Temel İlkeler Etki Yasası Davranışlar sonuçlarından etkilenir. Olumlu Pekiştirme (Olumlu davranış-Olumlu uyarıcı) Olumsuz Pekiştirme (Olumsuz durumu ortadan kaldıran davranış-Olumlu uyarıcı) Ceza 1. Tip (Olumsuz davranış-Olumsuz uyarıcı) 2. Tip (Olumsuz davranış-Olumlu uyarıcının ortamdan çekilmesi)
Bu tür koşullamada, davranışı izleyen ve organizma üzerinde hoşa gidici bir etki yaratarak, davranışın (edimin) ortaya çıkma olasılığını artıran uyarıcılara pekiştireç denir. Diğer bir deyişle pekiştirilen davranış öğrenilir. Burada yapılan işlem ise pekiştirmedir. Pekiştirme; bir tepkinin iç veya dış etkilerle kuvvetlendirilmesidir. Edimsel koşullanmanın eğitime kazandırdığı en büyük yenilik pekiştirmedir. Doğru davranışlar pekiştirilerek öğrenme kolaylaştırılabilir.
Bir davranışın arkasından gelen ve organizma için hoşa gitmeyen bir durum yaratan uyarıcılar ise cezadır. Ceza davranışı zayıflatır ya da belli bir süre için durdurur.
Edimsel Koşullanma PEKİŞTİRME CEZA 1. TÜR CEZA OLUMLU PEKİŞTİRME OLUMSUZ PEKİŞTİRME 2. TÜR CEZA
PEKİŞTİREÇ TÜRLERİ OLUMLU PEKİŞTİREÇ: Öğrenme ortamına konulduğunda bir davranışın yapılma sıklığını arttıran (öğrenmenin kalıcılığını sağlayan) etkenlerdir. Bir davranış, organizmanın hoşuna gidecek bir uyarıcının doğrudan verilmesi ile pekiştiriliyorsa, buna olumlu pekiştirme denir. Sınıfta bir soruyu doğru cevaplandıran öğrenciye yaşına göre, aferin denmesi, başının okşanması, (+) puan verilmesi, gülümsenerek onaylanması birer olumlu pekiştirmedir.
OLUMSUZ PEKİŞTİREÇ: Öğrenme ortamından çıkarıldığında bir davranışın yapılma sıklığını arttıran ( öğrenmenin kalıcılığını sağlayan ) etkenlerdir. Bir öğrenci evindeki aile kavgalarından, sorunlarından kaçmak için okula geliyorsa, okul bu öğrenci için olumsuz pekiştireçtir. Çünkü öğrenci okula gelerek kendisine acı veren sorunlardan kurtulmakta ve rahat etmektedir.
Hem olumlu hem de olumsuz pekiştireç organizmanın hoşuna giden bir etki yaratır ve davranışın yapılma sıklığını artırır.
Olumsuz pekiştireçe örnekler: * Otobüslerdeki hız kayıt ve kontrolü sağlayan cihaz 90 km hızı geçince ses çıkarmaya başlamaktadır. Aynı şekilde yeni arabalarda emniyet kemeri bağlanmadığı sürece giderek şiddeti artan bir ses sürücüyü rahatsız etmektedir. Sürücüler bu sesten kurtulmak için hız kontrolünü ve kemer bağlamayı öğrenmektedirler. * Kaba davranan, çalışmayan çocuklara nazik davranma ve çalışma davranışlarını öğretmek için onları olumsuz ortamlarda çalışma ve bulunmaya zorlamak, istenilen davranışlar yapılınca ortamdan kurtarmak olumsuz pekiştireçtir. Sporcuların doping yapmalarını engellemek için, doping yaptığından kuşkulanılan sporcudan sürekli idrar alarak analiz etmek, sporcuyu caydıracaktır. Sigaralı, pis kokulu, aşırı disiplinli, gürültülü, azar ve söylenmenin olduğu ortamlardan kurtulmak için istenilen davranışların yapılmasını istemek…
PEKİŞTİRMENİN ETKİLİ KULLANIMI İÇİN Pekiştireç mutlaka doğru davranışı takip etmelidir. Öğrenci hangi davranışı için pekiştireç aldığını fark etmelidir. Mümkün olduğunca olumlu pekiştireç kullanılmalıdır. Pekiştirecin değeri öğrenciden öğrenciye değişir. Yeni ve öğrenilmesi güç davranışların kazandırılmasında daha sık verilmelidir.
Yapılan bir davranışın sonucunda organizma için olumsuz bir durum yaratan uyarıcılara CEZA denilir. Bunlar olumsuz pekiştireç değildir. Ödül kelimesi olumlu pekiştirme ile eş anlamlı olarak kullanılabilir; ama, ceza ile olumsuz pekiştirme birbirinden farklı kavramlardır. Ceza istenmeyen davranışa verilirken, olumsuz pekiştireç istenen davranış ortaya çıktığında ortamdan çekilmektedir.
Pekiştireç davranışı güçlendirirken, ceza zayıflatır ya da belli bir süre için durdurur. Ceza davranışı kısa zamanda durduğu ve uygulaması kolay olduğu için öğretmenler ve aileler tarafından sıkça kullanılır.
Ceza ikiye ayrılır: I. TÜR CEZA ve II. TÜR CEZA
I. TÜR CEZA: BİR DAVRANIŞIN SONUCUNDA ORTAMA HOŞ OLMAYAN BİR UYARICI KATILIYOR VE BU DAVRANIŞIN YAPILMA SIKLIĞI AZALIYORSA, BU İŞLEME BİRİNCİ TÜR CEZA DENİR. ÖRNEĞİN, FİZİKSEL DARBELER, PARA CEZASI, KIZMA, DÜŞÜK NOT ….
II. TÜR CEZA: İkinci tür cezada ise ortamda bulunan olumlu bir uyarıcı ortamdan çekilerek, organizma için olumsuz bir durum yaratılır. Örneğin; teneffüse çıkarmama, harçlığını kesme, sevdiği oyunu oynatmama, çocuktan sevgiyi esirgeme gibi
Ceza, istenmedik davranışların bastırılmasında etkili olabilir Ceza, istenmedik davranışların bastırılmasında etkili olabilir. Ancak davranış değişikliğine neden olmaz. Diğer bir deyişle istenmedik bir davranışı istendik yönde değiştirmez. Cezanın diğer bir olumsuz yönü ise saldırgan davranışlara neden olmasıdır.
ÖĞRENME ORTAMINA KONULUNCA ÖĞRENME ORTAMINDAN ÇIKARILINCA OLUMLU UYARICI OLUMLU PEKİŞTİRME CEZA OLUMSUZ UYARICI OLUMSUZ PEKİŞTİRME
Olumlu, Olumsuz Pekiştirme ve Ceza Kavramları SÜREÇ DAVRANIŞTAN SONRA DAVRANIŞIN DURUMU Olumlu pekiştirme Olumlu uyarıcı ortama eklenir. Gülümseme, Aferin deme, para verme Davranışın yapılma sıklığı artar. Olumsuz pekiştir. Olumsuz uyarıcı ortamdan çıkarılır. Soğuk havada eldiven giyme Borcunu ödeyen esnafın dükkanından icranın kaldırılması Ceza 1 Olumsuz uyarıcı ortama eklenir. Azarlama Para cezası verme Davranışın yapılma sıklığı azalır. Ceza 2 Tv seyretme saatinin azaltılması Aracına el konulması Meslekten men edilme
PREMACK İLKESİ (BÜYÜKANNE KURALI) Premack’a göre organizma birçok etkinlik yapmaktadır. Bunlardan bir kısmını çok sık, severek yapmakta, bir kısmını ise daha az yapmaktadır. Bu durumda organizmanın çok sık yaptığı etkinlikler daha az yapılan etkinlikleri pekiştirmek için kullanılabilir. Bu ilkeye “Premack ilkesi” denilmektedir. Premack ilkesini uygulamak için öncelikle davranışını biçimlendirmek istediğimiz organizmayı gözleyerek hangi etkinlikleri sık, hangi etkinlikleri az gösteriyor bunu belirlemek gerekiyor. Makarnayı seven ıspanak yemeyen çocuğa ıspanağı yersen makarna veririm demek Ders çalışırsan tv izleyebilirsin Şu kadar yazı yazarsanız, teneffüse çıkabilirsiniz” şeklinde okulda da çok kullanılır
PEKİŞTİRME TARİFELERİ SÜREKLİ PEKİŞTİRME SÜREKLİ OLMAYAN (KISMİ)PEKİŞTİRME ORANLI TEPKİLERİN SIKLIĞI SABİT ORANLI PEKİŞTİRME DEĞİŞKEN ORANLI PEKİŞTİRME ARALIKLI ZAMAN SABİT ARALIKLI PEKİŞTİRME DEĞİŞKEN ARALIKLI PEKİŞTİRME
Pekiştirme genelde “sürekli” ve “aralıklı” olmak üzere iki türlü yapılır Pekiştirme tarifelerinde pekiştirecin verilmesinde kriter, tepkilerin sıklığı ise oranlı tarife son pekiştireçten beri geçen zaman ise aralıklı tarife söz konusudur.
SÜREKLİ PEKİŞTİRME: İstenilen davranışın her ortaya çıkışında pekiştirecin verilmesidir. Bu tür bir pekiştirme özellikle yeni davranışların kazanılmasında ve becerilerin hatasız olarak yapılmasının sağlanmasında çok önem taşır. Davranış öğrenildikten sonra aralıklı pekiştirmek daha yayarlıdır. Sürekli pekiştirilen davranışlar bir kez pekiştirilmezse hemen sönebilir. Ayrıca sınıfta sürekli pekiştirme yapmak mümkün değildir, hem çok zaman alır, hem bir öğrenci ile aynı şekilde uğraşmak çok güç olur. Ayrıca öğrencilerin pekiştirme almadan bazı davranışları kendi kendilerine yapmaları beklenir. Bu nedenle, pekiştirmelerin –yeni öğrenmeler dışında- aralıklı yapılması daha yararlıdır.
1.ORANLI TARİFELER Tepkinin pekiştirilip pekiştirilmeyeceğini belirleyen en temel şey, kişinin son pekiştireçten sonra gösterdiği tepki sayısı dır. Burada katılımcıya uygulanan bir zaman sınırlaması yoktur. Sabit ve değişken olmak üzere iki tip oranlı tarife vardır.
SABİT ORANLI PEKİŞTİRME: Bu pekiştirmede kaç davranıştan sonra pekiştireç verileceği bellidir. Örneğin; işçilere parça başı ücret verilmesi bu tür pekiştirmeye örnek gösterilebilir. Okulda öğrencilere yaptıkları her ödev için not veya yıldız verilmesi, doğru yanıtladıkları her 5 problem için tam puan verilmesi, sabit oranlı pekiştirmedir. Bu durumda öğrenciler yaptıkları doğru davranış sayısını arttırarak istediği kadar pekiştireç alabilirler. O halde belli sayıda davranıştan sonra pekiştirmenin yapılmasıdır. Öğretmen yeni öğrettiği konuda çok problem çözdürerek alıştırma yaptırmak istiyorsa, bu tarife çok etkili çalışır. Pekiştireçlerin verilmesi planlanmış belli sayıda davranış gösterilmesine bağlıdır. Öğretmen yeni öğrettiği konuda çok problem çözdürerek alıştırma yaptırmak istiyorsa, bu tarife çok etkili çalışır. Pekiştirmeden sonra davranışlarda azalma ve durma görülebilir. Bir işte parça başı çalışmak bu tür pekiştirme tarifesine örnek olarak gösterilebilir.
DEĞİŞKEN ORANLI PEKİŞTİRME: Bu pekiştirmede ise, kaç doğru davranışa pekiştireç verileceği belli değildir. Öğretmenin bir seferinde 5 problemi doğru çözeni, diğer seferinde 7 problemi doğru çözeni ödüllendirmesi bu tür pekiştirme tarifine örnek verilebilir. Değişik sayıda davranış gözlendikten sonra pekiştirmenin yapılmasıdır. Değişken oranlı pekiştirme tarifesinde öğrenci ödevi için, daha çok zaman harcamak durumundadır. Değişken aralıklı ve değişken oranlı pekiştirmelerin karışımıyla elde edilen davranışların söndürülmesi çok güç olmaktadır. Değişik pekiştirme yaklaşımları kişinin davranışlarının hızı üzerinde etkilidir. Oranlı pekiştirmelerde kişi verilen işleri hızla yaparak önerilen pekiştireçleri elde edebilir. Diğer bir önemli nokta da davranışın kalıcılığı ile ilgilidir. Sürekli pekiştirmeler çabuk sönmeye yatkındırlar sabit aralıklı tarifelerde çabuk sönme görülür. Ayda bir kez belli zamanlarda yapılan sınavlardan sonra öğrencilerin çelışma temposunda bir duraklama görülebilir.
93
ARALIKLI PEKİŞTİRME: Pekiştireçler ya pekiştirmeler arasında geçen süreye bakılır. Son pekiştirmeden sonra ne kadar zaman geçtiği önemlidir. Bu tarife daha çok sürekliliği olan eylemlerde (Örneğin okuma, yazma, kesme, dizme, sıralama gibi) ve problem davranışların azaltılmasında kullanılır (örneğin, yerinde oturma, parmak kaldırarak konuşma, arkadaşlarıyla konuşmama gibi).
SABİT ARALIKLI PEKİŞTİRME: Belli zaman aralığından sonra çocuğun olumlu davranışlarının pekiştirilmesidir. Bu tarifede, pekiştirmenin yapılması için davranışın istendik biçimde ortaya çıkma koşulu aranmaz. Yani pekiştirme süresi 4 dakika olarak belirlenmişse, çocuk üçüncü dakikada olumlu tepki vermiş olsa bile pekiştirilmez, ancak dördüncü dakikada olumlu tepki verirse pekiştirilir. Örneğin, boncukları ipe geçiren çocuk dördüncü dakikada kontrol edilir, eğer istenilen işi yapıyorsa pekiştirilir ve 4 dakika sonra tekrar kontrol edilir, hala çalışıyorsa yine pekiştirilir.
Öğrencilerin teneffüse çıkması Haftalık, aylık ücretle çalışma Postacının her sabah posta bırakması Zabıtaların 15 günde bir denetim yapması
Bu tarifede çocuk, pekiştirece ne zaman ulaşacağını aşağı yukarı tahmin eder. Bunun için yaptığı işi yavaşlatabilir ve pekiştireci alacağı zamana yakın işi hızlandırabilir. Örneğin, yazı yazan çocuk 4. dakikada pekiştireci alacağını tahmin ediyorsa, ortalama ilk üç dakika oylanır, dördüncü dakikaya doğru yazıyı yazmaya başlar.
DEĞİŞKEN ARALIKLI PEKİŞTİRME Bu tarifenin sabit aralı tarifeden farkı belirlenen sürenin değişken olmasıdır. Ortalama bir zaman aralığı belirlenir. Örneğin, ortalama zaman aralığı 7 dakika olarak belirlenmiş bir tarifede çocuğun çalışması 7,9,6,8 ve 5 dakikalık sürelerden sonra pekiştirilir. Bu tarifede çocuk pekiştirecin ne zaman geleceğini tahmin etmede güçlük çeker; çünkü pekiştireç çalışmanın 3. dakikasında gelebilir, 10. dakikasında da gelebilir. Çocuk bunu bildiği için işe başladığı hızda devam eder. Bu nedenle sabit aralı tarifeye göre daha iyi bir sonuca ulaşılır.
Habersiz yapılan sınavlar, Balık tutarken belirsiz zaman aralıklarında balık tutma Zabıtaların farklı zamanlarda kontrol etmesi