TÜRK İSLAM DEVLETLERİNDE DEVLET TEŞKİLATI
1. DEVLET ANLAYIŞI
Türk Kültürü İslam Kültürü KARAHANLILAR
İlk Türk devletlerinde “Ülkenin töreye uygun ve adaletli” olarak yönetilmesi ilkesi Türk-İslam devletlerinde de devam etti.
İslamiyet'in kabulünden sonra bu anlayış hükümdarlığın halife tarafından onaylanması şekline dönüşerek devam etmiştir. İslam öncesi Türk devletlerinde hükümdarlara devleti yönetme yetkisinin Tanrı tarafından verildiğine inanılırdı (Kut Anlayışı).
Hükümdarın kullandığı unvanlara SULTAN eklenmiştir. ( Emir, Melik ) Hükümdarlık alametlerine: HUTBE ve HİLAT eklenmiştir.
İlk Türklerdeki Türk cihan hâkimiyeti ülküsü Türk İslam devletlerinde "cihat" anlayışıyla birleşerek İslamiyet'in dünyaya hâkim olması şekline dönüştü. İlk Türklerdeki Türk cihan hâkimiyeti ülküsü
1058'de Abbasi Halifesi temsil ettiği siyasi otoriteyi bir törenle Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey'e devretti. Böylece, ilk defa resmen dinî ve siyasi otorite birbirinden ayrıldı. Buna göre, halife sadece İslam topluluklarının dinî lideri hâline gelirken devlet hayatındaki görevi sultanların saltanatlarını onaylama ve Türk sultanlarına hilat ve unvan verme gibi sembolik işlerden ibaret oldu.
2. MERKEZ TEŞKİLATI
MERKEZİ YÖNETİM Hükümdar Saray Hükümet
a) Hükümdar İlk Türk devletlerindeki "kut" inancı Türkler İslamiyet'i kabul ettikten sonra İslami bir anlam kazanarak "Allah'ın takdiri veya nasibi" olarak yorumlanmıştır. Kutun belli bir hanedana verildiği düşüncesi ise aynı şekliyle devam ettirilmiştir. Türk-İslam devletlerinde de ilk Türk devletlerinde olduğu gibi tahta geçme konusunda aynı şartlar geçerli olmuştur. Bu durum hanedanın erkek üyelerinin ülke içinde mücadelelerine yol açmıştır. Türkiye Selçuklularında da tahta geçecek kişinin belirlenmesinde gelenek ya da sultanın vasiyetinden çok devlet adamları etkili olmuştur.
SARAY HÜKÜMET ORDU ADALET HÜKÜMDAR SARAY HÜKÜMET ORDU ADALET olmak üzere dört müessesenin de başı olarak "yasama" (kanun yapma), "yürütme" (icra) ve "yargı" yetkilerini de kendi şahsında toplamıştır.
Görevleri ; Ordulara kumanda etmek, vezirleri ve yüksek memurları tayin etmek "Divan-ı Mezalim'e başkanlık yapmak
Hükümdarlık alametleri ; "hutbe" , "hilat", «tıraz» hâkimiyet ve hükümdarlık sembolleri olarak kullanıldı. Karahanlı hükümdarları ilk Türk devletlerindeki "ilig", "hakan" ve "han" gibi unvanlarını devam ettirdiler. Türk-İslam devletlerinde "sultan" unvanını ilk kez Gazneli Mahmut kullanmıştır. İlk zamanlarda "melik" ve "emir" unvanlarını kullanan Selçuklu hükümdarları Melikşah ile birlikte "sultan-ı azam" (büyük sultan) unvanını kullanmaya başladılar. Hutbe: Cuma ve bayram namazları esnasında hükümdarın adının, unvan ve lakaplarının "hatip" tarafından zikredilerek kendisine dua edilmesidir. Tıraz: Abbasî halifelerinin hükümdarlara gönderdikleri elbisedir. Hilat: Abbasi halifeleri tarafından tıraz ile birlikte "külah, kemer, kılıç, at, eğer takımı, askerî mızıka, bayrak, para" gibi mal ve eşyaların hükümdara gönderilmesidir.
Saray b) Saray Selamlık (Birun) Enderun Harem devletin de idare edildiği merkez Enderun her çeşit memurun yetiştirildiği okul Harem hükümdar ve ailesinin oturduğu yer
Selçuklularda ise saray "DERGÂH" ya da "BARGÂH" şeklinde adlandırıldı. Osmanlılarda da BAB-I ALİ (yüksek kapı) kelimesi ile devam ettirildi. Sarayın bu şekilde ifade edilmesi halkın nezdinde devlet kapısı olarak kabul edildiğini gösterirken devlet idaresindeki merkezî konumuna da vurgu yapmaktaydı. Karahanlılarda saraya "KAPU" denilirdi.
Türk-İslam devletlerinde sarayda hükümdarın resmî ve özel işlerinden sorumlu, doğrudan hükümdara bağlı birçok görevli bulunurdu. Güvenilir kişiler arasından seçilen bu görevlilerin büyük bir kısmı yüksek rütbeli subaylar olup emirlerinde de hizmetli bir grup yer alırdı. Bunlar içinde en önemlisi "hacipler"di.
Haciplerin başında Karahanlılarda «tayangu» veya "uluğ hacip" Selçuklularda "büyük hacip" ünvanlı kişi bulunurdu. Büyük hacip, Selçuklu devlet teşkilatında protokol bakımından sultan ve vezirden sonra üçüncü sırayı alırdı. Sarayın her türlü işinden sorumlu olan büyük hacip, "gulam sistemi"ne göre sarayda yetişmiş yüksek rütbeli subaylar arasından belirlenirdi. Hükümdar ile halk ve hükümdar ile hükümet arasındaki ilişkileri düzenlemek, haksızlığa uğrayanları Divan-ı Mezalim'e çıkarmak, elçilerin her türlü işiyle ilgilenmek, törenlerde ve toplu kabullerde protokolü düzenlemek de görevleri arasındaydı.
Saray Görevlileri (Yay ayraç içindeki isimler Karahanlılara aittir.) hares emîri Devlete ve hükümdara karşı suç işleyenleri yakalayıp cezalandırır. vekil-i hâss Saraya ait bütün işlerle ilgilenir. silahdâr Hükümdarın silahları ile ilgilenir. abdâr Hükümdarın temizliği ile ilgilenir. çaşnigîr Hükümdarın yiyecekleri ile ilgilenir. şarabdâr (idişçibaşı) Ziyafetlerde içecekler ile ilgilenir. câmedâr Hükümdar ve ailesinin elbiseleriyle ilgilenir. candar Sarayı korumakla yükümlüdür. alemdâr Savaşlarda bayrak ve sancağı taşır. emîr-i ahur (ilbaşı) Atların bakım ve terbiyesi ile ilgilenir hânsâlâr (aşçı başı) Saray mutfağı ve hükümdarın sofrasıile ilgilenir. emîr-i şikâr Hükümdarın av işlerini tertip ve tanzim eder.
c) Hükümet Türk-islam devletlerinde devlet yönetiminde hükümdardan sonra en etkili kişi vezirdi.Hükümdar adına devleti yöneten vezir; Karahanlılarda "yuğruş", Gaznelilerde "hâce-i buzurg" unvanını taşırdı. Gaznelilerde vezir devlet yönetimiyle ilgili bütün konularla meşgul olmakla birlikte son karar hükümdara aitti. Hatta hükümdar isterse vezir tayin etmek zorunda değildi. Türk-İslam devletlerinde devlet meseleleri, konularına göre "divan" adı verilen dairelerde görüşülerek karara bağlanırdı. Divanlar bir araya gelerek "büyük divan"ı yani hükümeti meydana getirirdi.
Türk-İslam devletlerinde devlet meseleleri konularına göre farklı “divan” larda görüşülürdü. Divanlar bir araya gelerek “büyük divan”ı yani hükûmeti meydana getirirdi. Karahanlılarda büyük divana “meclis-i âli”, Büyük Selçuklu ve Türkiye Selçuklularında “divan-ı saltanat” ismi erilmiştir. Türkiye Selçuklularında da Büyük Selçuklu Devleti benzeri divan teşkilatı oluşturulmuştur. Büyük divan (divan-ı âlâ)da Büyük Selçuklulardaki divan üyeleri dışında naib-i saltanat (sultanın temsilcisi), emirü'l ümera (beylerbeyi), pervaneci (arazi işleri ile ilgilenir) gibi görevliler bulunurdu.
Divan-ı Saltanat Bugünkü anlamda hükümet (bakanlar kurulu)tir. Vezirin başkanlığında devletle ilgili kararlar burada alınır. Divan-ı Tuğra : İç ve dış yazışmaları yönetir. Hükümdara ait yazılara hükümdarın tuğrasını çekerdi. Başkanına tuğraî denirdi. Divan-ı İstifa: Mali işlerle ilgilenir. Devletin gelir ve giderleri bu divanda tutulurdu. Başında bulunan devlet adamına müstevfi denilirdi. Divan-ı İşraf: Mali ve idari işleri kontrol ve teftiş eden divandır. Başında müşrif bulunur. Divan-ı Arız: Askerî işlerle ilgilenir, başında emir-i arız bulunur. Divan-ı Mezalim : Ağır siyasi suçlar görüşülüp karara bağlanırdı. Büyük Selçuklularda Divanlar ve Görevleri
3. TAŞRA TEŞKİLATI
Gaznelilerde eyaletlerdeki en yüksek sivil idareci sahib-i divan, İslamiyet’ten önceki hükümranlık anlayışını ifade eden “Ülke hanedanın ortak malıdır.” görüşüne uygun olarak Karahanlılarda ikili teşkilat uygulanmaya devam edildi. Ülkenin doğusunu geniş yetkilere sahip hakan yönetirdi. Batıyı ise hakanın hâkimiyetini tanıyan hanedan üyesi idare ederdi. Karahanlılarda ülkenin iki kısmı çeşitli eyaletlere veya vilayetlere ayrılır, yönetici olarak hanedana mensup, tecrübeli kişiler vali olarak atanırdı. Gaznelilerde eyaletlerdeki en yüksek sivil idareci sahib-i divan, en yüksek askerî görevli ise ordu komutanıdır.
İkili teşkilatı uygulamayarak merkeziyetçi yönetimi benimseyen Büyük Selçuklularda ülke toprakları eyaletlere, vilayetlere ve küçük kazalara ayrılmıştı. Eyaletlere hanedan üyesi melikler, vali ve idareci olarak görevlendirilirdi. Görevlerine karşılık arazinin resm (vergi) ve öşürlerini maaş olarak alırlardı. Hanedan mensubu olan melikler eyaletlerde bir hükümdar gibi hareket ederler; adlarına hutbe okutur, para bastırır, tuğra çeker ve nevbet çaldırırlardı. Beraberlerinde vezir, atabey, ulu hacip, tuğrai gibi görevliler bulunurdu. Meliklerin yaşça küçük olanlarının yanına tayin edilen atabeyler (melik eğitmeni), eyaleti melik adına yönetirken merkezî devletin zayıf anında kendi başlarına buyruk davranarak devleti zayıflatmışlardır.
Türk-İslam Devletlerinde Eyaletlerdeki İdareciler Mülki Askerî Adli Mali Belediye Karahanlı Askerî vali Kadı Amil / ımga Muhtesip Hanedan üyesi vali Selçuklu Şıhne (askerî vali) Sahibu'sşurta Amil Melik (hanedan üyesi vali) Gazneli Sahib-i divan Sâlâr(sipehsâlâr) Kadilkudat
Büyük Selçuklularda kazalara atanan komutanlardır.(Askeri vali) Şıhnenin savunma, güvenlik, yürütme ve vergi toplama görevleri vardı. “şıhne” eyalet merkezinde mülki idari işleri “amid” vergi toplama işlerini “amil” halk ile hükümet arasındaki işleri yürütme görevini “reis” şehrin belediye işlerini yapmaktaydı. “muhtesipler” Türkiye Selçukluları da taşra yönetiminde Büyük Selçukluları örnek almıştı. Merkez eyaletler “subaşı”, hanedan üyelerinin yönetimindeki eyaletler ise “melik” ler tarafından yönetilirdi.
4.ORDU TEŞKİLATI
Türk-İslam devletlerinde orduya eski Türk devletlerinden farklı olarak iki yeni yapı eklenmiştir. Bu sistemler; gulam ikta
Çoğunluğu Türklerden, savaş esirlerinden ve başka milletlerden seçilen küçük yaştaki çocuklar gulamhane denilen merkezlerde asker yetiştirilir, törenler için saray terbiyesine tabi tutulanlar Gulaman-ı Saray’a alınarak doğrudan sultana bağlı birlikleri oluştururlardı. Seçkin kumandanlardan eğitim alan ve her an savaşa hazır bu birlikler Hassa Ordusu’nu oluştururdu. Gulam sistemine göre; Büyük Selçuklu Veziri Nizam-ül Mülk: “Bütün ordu bir soydan olursa bundan tehlike doğar; çok çalışmazlar. Ordunun her soydan olacak şekilde karışık bulunması gereklidir.’’ sözleriyle açıklamaktadır. Gulam sisteminin yararlarını Bu askerler yılda dört kez maaş alırlardı.
İkta sistemi, Bir kısım asker ve devlet görevlilerine hizmetlerine karşılık herhangi bir bölgenin vergi gelirlerinin maaş olarak verilmesine denir. Bu görevliler elde ettikleri gelirlerden maaşları dışındaki kısmı ile atlı asker yetiştirir. İlk Türk-İslam devletlerinde oluşturulan bu birliklere ikta askerleri veya sipahiyan denir. Toprağa dayalı askerî teşkilat olan ikta sistemi Büyük Selçuklu ve Türkiye Selçuklu Devleti’nde ordunun büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Türkiye Selçuklu Devleti’nde devam eden bu sistemin gelişmiş şeklini Osmanlı Devleti “tımar sistemi” adıyla uygulamıştır.
İkta sisteminin yararları; Devlet hazinesinden para harcanmadan büyük ve güçlü bir ordu oluşturulmuştur. Üretimin denetimi, sürekliliği ve artışı sağlanmıştır. İkta sahipleri, bulundukları bölgede idare ve güvenliği sağlayarak devlet otoritesini artırmışlardır. Göçebe Türkmenlerin yerleşik halka zarar vermeleri önlenmiş ve büyük bir kısmının yerleşik hayata geçmesi sağlanmıştır. İkta sisteminin yararları;
İkta Askerleri (Eyalet) Gulamlar Gulaman-ı Saray Sultanı ve sarayı korumakla görevlidirler. Yılda dört kez maaş alırlar. Süvarilerin yanında piyade (4.000) askerlerde bulunur. Hassa Ordusu Ordunun savaşçı kısmını oluşturan süvari gruptur. Türklerden seçilir. Başka işlerle uğraşamazlar. Maaş yerine ikta gelirleri alırlar. İkta Askerleri (Eyalet) İkta verilen melik, vali ve devlet adamlarının beslemek zorunda oldukları askerlerdir. İkta sahibi olanların ikta gelirleri karşılığı beslemek zorunda oldukları atlı askerlere sipahiyan denir. Türkmenler Oğuz boylarına ait (göçebe) kuvvetlerdir. Başlangıçta ordunun temelini oluşturmuş daha sonra batı sınırlarına akıncı olarak yerleştirilmişlerdir. Bağlı Devletlerin Askerleri Bağlı devlet ve beyliklerin savaş zamanında gönderdikleri ücretli askerlerdir.