AKUT KARIN HASTALIKLARI

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
Peritonit ve intraabdominal enfeksiyonlar
Advertisements

Peritonitler ve Karıniçi Apseler
Intestinal Obstruction
KARIN AĞRISINA YAKLAŞIM
PERİTONİTLER YRD.DOÇ.DR.MURAT KALAYCI
ÇOCUK GELİŞİMİNE GİRİŞ
SAKARYA SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ İl Kanser Koordinatörü Uzm. Dr. Sevda Gürsel.
Klinikopatolojik Konferans Nefroloji Dr.Burcu BİLALOĞLU.
SEVDA GÜL Y MEME MR’ INDA KANSER TESPITI.
Virüs hastalıkları. Grip İ nfluenza ya da grip, viral bir hastalıktır.viral Sa ğ lıklı insanlarda ortalama bir haftada geçer.
EKLEM ENFEKSİYONLARI Hem. Nesrin ÖRCÜN 5. Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği.
İklim ve İklim Elemanları SICAKLIK. Bilmemiz Gereken … Isı : Cisimlerim potansiyel enerjisidir. Sıcaklık : Isının dışa yansıtılmasıdır.Birimi santigrat.
OKUL ÇAĞI ÇOCUKLARINDA ASTIM RİSK FAKTÖRLERİ Dr.Mehmet Seyhan A Acta Pædiatrica , 1606–1610.
VEREM NEDİR? NASIL BULAŞIR? KORUNMA YOLLARI NELERDİR? HAZIRLAYAN : FATMA SALDUZ.
YARIŞMADA 20 ADET FEN SORUSU SORULACAKTIR. HER SORU İÇİN YANITLAMA SÜRESİ 40 SANİYEDİR.
GASTROENTEROLOJİ VE HEPATOLOJİ OLGU SUNUMU
OLGU 1 Dr Fatih Tufan.
Boşaltım sistemi.
ŞEKER(DİABETES MELLİTUS DM) HASTALARININ YAŞAM KALİTESİNİ ARTIRMAK İÇİN YAPILMASI GEREKENLER Şeker ya da diyabet denilen hastalık genellikle kalıtsal ve.
GEBELİĞİ ETKİLEYEN HASTALIKLAR
Ultrasonography versus Computed Tomography for Suspected Nephrolithiasis Dr. Can Bilal'den bir makale sunumu.
ARDS Doç. Dr. Murat GÜNDÜZ ÇÜTF Anesteziyoloji ve Reanimasyon AD.
PNÖMONİ.
hepatit d hastalığı nedir bulaşma yolları
Hepatit C 11/E SBT Giresun/Bulancak 2016
PROTEIN METABOLIZMASı BOZUKLUKLARı 1. Serum proteinlerine ili ş kin bozukluklar Serum proteinlerine ili ş kin bozukluklar Beslenim eksikli ğ i (malnutrisyon)
FRAJEL-X
Gebelikte Adneksiyel Kitlede Saptanan Krukenberg Tümörü
Çocukluk Çağı Kanserleri Yrd. Doç. Dr. Tülay KUZLU AYYILDIZ
AİLEVİ AKDENİZ ATEŞİ Dr. Fatoş Yalçınkaya.
BAR GÖREVLİSİ HİJYEN EĞİTİMİ
VENÖZ BASINCIN VENÖZ HASTALIĞIN GELİŞİMİNDEKİ ROLÜ
RADYASYONUN HÜCREDEKİ KRİTİK HEDEFLERİ
Obstrüktif uyku apne sendromu tanılı hastalarda; hematokrit değerleri, trombosit sayısı, ortalama trombosit hacmi ve hastalığın ağırlığı ile ilişkisi Zahide.
Dışa Atım Bozuklukları
Yüksek Dereceli Servikal İntraepitelyal Neoplazide Eksizyonel İşlem Sonrası Nüksün Öngörülmesi SAĞLIK BİLİMLERİ ÜNİVERSİTESİ , BURSA YÜKSEK İHTİSAS EĞİTİM.
UYUŞTURUCUNUN ZARARLARI
HEM314 YARA BAKIMI HEMŞİRELİĞİ Yrd. Doç. Dr. Nurten TAŞDEMİR
SAĞLIKLI ERİŞKİNE YAPILMASI GEREKEN AŞILAR
DENEYSEL TERTİPLER VE PAZAR DENEMESİ
HEM314 YARA BAKIMI HEMŞİRELİĞİ Yrd. Doç. Dr. Nurten TAŞDEMİR
M Arş. Gör. Dr. Esranur AKBULUT
Akut KARIN AĞRILI HASTA
VAKA SUNUMU DİSFAJİ ARAŞ. GÖR. DR. A
ABDOMEN.
SAĞIM Sağım, süt ineği işletmelerinin en önemli, aşırı özen gerektiren ve aynı zamanda en zor işlerinden birisidir. Günde 25 kg süt veren bir ineğin el.
L.Mollamahmutoğlu, E.Demirdağ, E.Karahanoğlu, R.Dur, B.Yeşil,
Mastitis Çeşitleri Mastitis, şekillenen yangının derecesine göre subklinik ve klinik diye 2’ye ayrılır. Subklinik mastitiste, süt ve meme dokusunda gözle.
MASTİTİSLERİN TEDAVİSİ
OVERİN EPİTELYAL TÜMÖRLERİNDE HE4 EKSPRESYONUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ
Amfizematöz Kolesistit
Yrd.Doç.Dr. Çağdaş Erkan AKYÜREK
KORDOSENTEZ Doç. Dr. Başak Baksu.
KANSER.
Çocuklarda Korozif Madde alımı
Fluvyal Jeomorfoloji Yrd. Doç. Dr. Levent Uncu.
KAN TERİMLERİ Yrd. Doç. Dr. Mukadder GÜN.
Trabzon Arş.Gör.Dr. Cuma Ali ZOBA.
ÇOCUKLARDA GASTROİNTESTİNAL SİSTEM KANAMALARI
KALBİN ELEKTRİKSEL AKTİVİTESİ
ŞEKER HASTALIĞI.
Böbrek Hastalıklarında Anamnez ve Fizik Muyene
İMMÜN YETMEZLİKLER-1 Prof.Dr. Göksal Keskin
SICAK HASARI ve İLKYARDIM
SAMSUN EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
Arş. Gör. Dr. Esranur AKBULUT
Gelişim ve Temel Kavramlar
C- EPİDOMİYOLOJİ.
ÇANKAYA ÜNİVERSİTESİ TEMEL İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ EĞİTİMİ.
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji AbD
Sunum transkripti:

AKUT KARIN HASTALIKLARI

Ani başlayan karın ağrısı ile karakterize, belirti ve bulguları karın bölgesinde yoğunlaşan ve travma dışı nedenlere bağlı olarak gelişen patolojilerin tümü ‘akut karın’ başlığı altında incelenmektedir.

Akut karın birçok hastalığa bağlı olarak gelişebilir. Bu hastalıklar; 1. Akut karın tablosu meydana getiren cerrahi patolojiler 2. Akut karın tablosu meydana getiren medikal patolojiler 3. Akut karın tablosu meydana getiren karın dışı patolojiler

CERRAHİ PATOLOJİLER Akut apandisit Kolesistit Peptik ülser perforasyonu Akut mekanik barsak tıkanıklığı Boğulmuş fıtıklar Barsak perforasyonları Mezenter arter ve ven tıkanıklıkları Meckel divertiküliti Nekrotizan pankreatit

CERRAHİ PATOLOJİLER Anevrizma rüptürleri Dış gebelik rüptürleri Over kist ve tümör torsiyonu Boerhaave Sendromu

MEDİKAL PATOLOJİLER Akut gastrit Gastroenterit Akut hepatit Budd-Chiari Sendromu Biliyer kolik Renal kolik Üriner sistem enfeksiyonu Mezenter lenfadenit

MEDİKAL PATOLOJİLER Ailevi Akdeniz Ateşi(AAA) Primer peritonit Tuberkuloz peritonit Diyabetik ketoasidoz Üremi Akut salpenjit Mittelschmerz vs.

KARIN DIŞI PATOLOJİLER Bazal pömoni Plörezi Spontan pnömotoraks MI Ampiyem Perikardit Kot fraktürleri Testis torsiyonu

Anamnez; Akut karın olduğu düşünülen hastadan alınacak anamnez sadece o an içinde yaşanılan durumu içermemeli. Özgeçmiş, soygeçmiş, sosyal yaşam, alınan ilaçlar, seyahatler sorgulanmalı. Daha önce benzer ağrı olup olmadığı öğrenilmeli.

YAKINMALAR AĞRI Karın içi patolojilerden kaynaklanan iki tip ağrı söz konusudur. Bunlardan birincisi viseral ağrı olup, bu ağrıyı uyaran başlıca etmenler inflamasyon, gerilme, kasılma ve iskemidir. Ağrının iki önemli özelliği iyi yorumlanamaması ve karın orta hatta hissedilmesidir.

İkinci ağrı ise somatik ya da pariyetal ağrı olarak adlandırılan ve pariyetal peritonun olaya iştiraki ile ortaya çıkan ağrıdır. Bu ağrı kortekste yorumlandığı için, özellikleri hasta tarafından çok iyi yorumlanır ve yerleşimi altta yatan patolojiyi belirlemede son derece önemlidir. Genellikle tanı koydurucu bulgular bu ağrının ortaya çıkması ile gelişir.

Hastalar bazen karındaki ağrıya ilave olarak uzak bir vücud bölümünde de ağrı hissederler. Bu ağrıya ‘ yansıyan ağrı ’ denir. Akut karında yansıyan ağrıya en iyi örnek, diyafragma irrritasyonunda görülen omuzda ağrı hissedilmesidir. (Kehr Bulgusu) Ağrının başlama zamanı Hastanın ağrıyı tarif ediş şekli (Ağrının yeri, karakteri)

AĞRININ KARAKTERİ İnflamatuar(Künt) Kolik İskemik(Keskin)

İnflamatuar(Künt) Ağrı Ağrılı uyaran enflamasyondur. Ağrı başlar, yavaş yavaş şiddetlenir ve süreklidir. Akut karın tablosu oluşturan hastalıkların %80’i inflamatuar ağrı modeli ile ortaya çıkar.(Apandisit, kolesistit, pankreatit, divertikülit, batıniçi abseler, peritonit vs.)

Kolik Ağrı Ağrılı uyaran kasılma yani düz kas spazmıdır. Ağrı başlar, kısa sürede şiddetlenir, sonra kendiliğinden şiddeti azalarak kaybolur. Ağrılı ve ağrısız dönemler birbirini takip eder. Kolik ağrılar genellikle içi boş organların herhangi bir nedenle tıkanması ile ortaya çıkar.(Böbrek koliği, biliyer kolik, barsak koliği vs.)

İskemik Ağrı Karındaki en şiddetli ağrı olup ağrılı uyaran iskemidir. Visseral bir ağrı olmasına rağmen geniş bir alanda tüm sinir uçları uyarıldığı için şiddetli hissedilir. Karında ani ve şiddetli başlayan sürekli ağrı varlığında ilk düşünülmesi gereken patoloji mezenter iskemisi olmalıdır.

YAKINMALAR Bulantı kusma Akut karın hastalarının 3/4’ünde mevcuttur ve ağrıya refleks olarak gelişir. Akut karında kusma, ağrıdan sonra meydana gelir. Cerrahi dışı patolojilerde ise genellikle tersi durum sözkonusudur.

Gaz-gaita çıkaramama Gerek paralitik ileus gerekse de cerrahi patoloji olan mekanik barsak tıkanıklıklarında ağrı dışında ikinci belirgin şikayettir. Akut karın hastalıklarının çoğunda refleks bir paralitik ileus vardır. Mekanik tıkanıklıkta ağrının kolik karakteri ve giderek artan kusmalar son derece önemlidir.

İştahsızlık Akut karın ağrısı çeken hasta şikayetleri arasında pek saymaz, ancak hekimin sorgulaması ile ortaya çıkar. Akut apandisit olgularının %95’inde bulunur. Kabızlık ve ishal Sarılık

FİZİK MUAYENE Ateş İnspeksiyon Oskültasyon Perküsyon Palpasyon ( Defans, Rebound, Rovsing, Mc.Burney, Murphy) Rektal tuşe

Tetkik edici çalışmalar Akut karın hastalarının %75-80’inde anamnez ve fizik muayene teşhis için yeterlidir. Tetkik edici çalışmalar başlıca iki amaca yöneliktir. 1. Tanıya yardımcı olmak 2. Hastayı ameliyata hazırlamaya yardımcı olmak Her olgu için test sonuçları daima klinik bulgular ile birlikte yorumlanmalıdır.

Akut karın düşünülen bir hastada tedavi ve teşhise yön vermeyecek hiçbir tetkik istenmemelidir.

Laboratuvar Tetkikleri Kan Tetkikleri Tam kan tetkikleri rutin olarak yapılmalıdır. (Lökosit, Htc, Hb, PT, PTT) Sedimantasyon, fibrinojen, amilaz Elektrolitler, Bun, Kreatinin Karaciğer fonksiyon testleri Kan şekeri Kan gazı İdrar tetkikleri Dışkı tetkikleri

Radyolojik Tetkikler Akut karın tanısında kullanılan başlıca radyolojik yöntemler: Direkt grafiler ( ADBG, PA Akc) USG BT MR Anjiyografi Kontraslı grafiler Radyoizotop çalışmalar

Direkt karın grafisi Serbest hava, hava-sıvı seviyeleri, kalsifikasyonlar ADBG de periton içi serbest hava genellikle sağ diyafragma altında hilal şeklinde görülür.(%80)

Direkt karın grafisinde nadiren gastrointestinal sistemde perforasyon olmadan da periton içi serbest hava görülebilir.

Bu durum; Pneumotosis sistoides intestinalis Travmatik pnömotoraks Kardiyopulmoner resusitasyon Mekanik solunum desteği KOAH Kadınlarda fallop tüpleri aracılığıyla ve karın ameliyatlarından sonraki erken dönemde söz konusudur.

Spesifik Tanı Yöntemleri Parasentez Endoskopi DL

Sebebe yönelik tedavi planlanır

ANATOMİ ve FİZYOLOJİ Periton karın boşluğu içyüzünü ve buradaki organları saran bir zardır. Paryetal ve visseral periton olmak üzere ikiye ayrılır. Periton yüzölçümü yaklaşık beden deri yüzeyi kadardır.(1.7 metrekare) Paryetel periton tüm karın boşluğu içyüzünü örter ve kesinti yapmadan visseral periton olarak devam eder.

Viseral periton karaciğer, dalak, mide, safra kesesi, overler, uterus ve ince barsakları tamamen; pankreas, mesane ve kolonu ise kısmen sarar. Viseral periton paryetal peritondan daha ince olup, parankimal organlarda kapsül; içi boş organlarda ise seroza olarak adlandırılır.

Peritoneal boşluk kadınlarda fallop tüplerinin açıklığı dışında tamamen kapalı olup küçük ve büyük omentum boşlukları olarak ikiye ayrılır. Küçük omentum boşluğu midenin arkasında yer alır ve bursa omentalis olarak adlandırılır. Her iki boşluk Winslow açıklığı sayesinde birbirleri ile iştiraklidir.

Peritonun iki büyük kıvrımı vardır Peritonun iki büyük kıvrımı vardır. Bunlardan ilki mezenter olarak adlandırılır ve arka paryetal peritondan ince barsaklara uzanır. Yelpaze şeklindeki bu oluşum, ince barsakları karın arka duvarına bağlar ve her iki yaprağı arasında ince barsaklara ait damarlar, lenf ganglionları ve sinirler yeralır.

İkincisi ise omentum majustur İkincisi ise omentum majustur. Mide ve transvers kolona tutunan viseral peritonun kendi üstünde kıvrılması ile oluşmuştur ve bir önlük gibi barsakları örter. Karın içi enfeksiyonları sınırlamaya ve enfeksiyonun paryetal peritona geçmesini engellemeye çalışır.

Periton yüzeyi tek sıra yassı mezotelyal hücrelerden oluşur.(ort.1mm) Normalde periton boşluğu steril 50 ml kadar transüda karakterde sıvı Milimetreküpte 300’e yakın makrofaj ve lenfosit İnflamasyonda sıvı miktarı artar ve milimetreküpte 3000’in üzerinde nötrofilden zengin hücre

Peritoneal Defans Mekanizmaları İmmunite ve inflamasyon Bariyer fonksiyonu Fibrin ve adhezyon oluşumu

İnflamatuar Tepkide Rol Oynayan 4 Ana Hücre Makrofajlar, Mezotelyal hücreler, Nötrofiller, Endotel hücreleri.

Nondiyafragmatik peritoneal yüzey pasif yarı geçirgen bir membrandır. Diyafragma partikülleri absorbe etme yeteneğine sahiptir. Lenfatik ağları ile 1-3 L/gün absorbsiyon yapabilir.

Abdomenin total lenf drenajının %30’u diyafragmadan, %70’i parietal peritondan olur. Peritonun bu fizyolojik özelliği sayesinde, intraperitoneal bir enfeksiyonda olay hızla sistemik bir hale gelir.

FİZYOLOJİ Travmayı takiben mast hücrelerinden salgılanan histamin ve permeabiliteyi arttıran diğer faktörlerle, vasküler ve membranöz geçirgenlik artar. Proteinden zengin içerik intraperitoneal mesafeye birikir. İnflamatuar hücreler ve sitokinler bu olayı hızlandırırlar.

Periton içindeki yabancı cisimler ve intraabdominal enfeksiyon adezyon şansını arttırır. Travma sonrası fibrin oluşumu ve bunun sebep olduğu yapışıklıklar, sağlıklı mezotelyal yapının fibrinolitik aktivitesi ile önlenir.

İNFLAMASYON VE KONAKÇI YANITI Endo ve ekzotoksinler ile oluşan uyarı konakçının savunma mekanizmalarının aktivasyonuna neden olur. Bu mekanizmalar, sellüler ve aktif moleküler düzeydedir.

Sellüler düzeyde, peritoneal mezotelial hücreler, makrofajlar, fagositik hücreler, mast hücreleri, bazofiller, trombositler, endotelyal hücreler, lenfositler ve lökositler Aktif moleküler düzeyde immunglobulinler, kompleman sistemi ve lökotrienler, inflamatuar otokoidler, akut faz reaktanları gibi sitokinler yer alırlar. Tüm bu mekanizmalar, bakterilerin öldürülmesi ve sistemin restorasyonu amacı ile aktif hale getirilirler.

ENDOTOKSİN Gram negatif bakterilerin konakçı savunma mekanizmaları ile lizise uğramaları neticesinde bakteri duvarında lipid A’ya bağlanmış farklı antijenik seride şekerlerden meydana gelmiş lipopolisakkarit yapısında endotoksin açığa çıkar.

Endotoksin hücre reseptörlerine bağlanarak birçok mediatörün plazma konsantrasyonunu arttırır Ateş, tüketim koagulopatisi, lökopeni veya lökositoz, plazma lipidlerinde artma, KC fonksiyon testlerinde bozulma, trombositopeni ve serum demir konsantrasyonunda azalma meydana gelir.

HİSTAMİN Eritem, ödem ve ağrıdır. H. salgılanmasının üç temel sonucu vardır. Eritem, ödem ve ağrıdır. Bu üç olayın ortak fizyopatolojik temeli vasküler geçirgenliğin artmasıdır. Bu olay, diffüz peritonitte hemen daima görülür Histamin etkisi sırasında iki reseptör ön plana çıkar. H1 res. lökositleri stimüle ederken, H2 res. doku inflamasyonunu suprese eden etkileri T lenfositleri tarafından yönlendirilir.

PLATELET AKTİVE EDEN FAKTÖR (PAF) PAF üretimini stimüle edenler. Bakteri, endotoksin, immün kompleksler, komplemanlar C3b, C3c ve C5a, leukotrien C4 ve D4, trombin, vazopressin, zymosan Pulmoner hipertansiyon, hipoksi ve bronkokonstruksiyondan sorumludur. Aktive olmuş PAF Trombosit agregasyonunu attırarak ve tromboksan B2, serotonin, histamin salgısını stimüle ederek, Trombositlerin mikrosirkülasyonda sekestrasyonlarına ve Trombositopeniye neden olup ARDS gelişmesine yol açar.

TÜMÖR NEKROZ FAKTÖRÜ (TNF) TNF veya kaşektin aktive edilmiş makrofajlardan salgılanır Endotoksik şokun çok önemli mediatörlerinden biridir. TNF-alfa, PMN lökositlerin inflamasyon yerine migrasyonundan ateş, kapiller permeabilite artımı metabolik asidoz, dissemine intravasküler koagülasyon, myokard depresyonu oligürik böbrek yetmezliği gibi peritonitte etkili bir çok patofizyolojik değişiklikten sorumludur.

Karıniçi İnfeksiyonların Sınıflandırılması

Çocukta spontan peritonit Etken sıklıkla beta hemolitik streptokok ve pnömokoklar Primer peritonit saptanan çocukta böbrek hastalığı? Erişkinde spontan peritonit Sıklıkla siroza bağlı asiti olan hastalarda % 70 coliform bakteri izole edilmiş(en sık E.coli) % 5-10 anaeroblar görülür(sec. peritonitle karışır)

Spontan peritonitte bakterilerin karın boşluğuna ulaşma yolları Kan yolu Kadın genital sistemi Komşuluk Translokasyon

Primer Peritonit Yavaş gelişim Monobakteriyel inf. Öncelikle medikal Sekonder Peritonit Akut gelişir, hızlı seyirli, Multibakteriyel inf. Öncelikle cerrahi

1/3’ünde gram boyamada bakteri (+) Gr (+) görülmesi spontan peritonitin işareti Gr (+) , Gr(-) birlikte ise sekonder peritonitin işareti Gr(-) ise ya primer ya da sekonder peritonit

Periton Diyalizine Bağlı Peritonitler CAPD’de Etken Mikroorganizmalar PD ile ilişkili peritonitlerin %90-95’inde bakteriler etkendir. Gr(+) bakteriler %60-70 Gr(-) bakteriler %20-30 Mantarlar ise %5’ten daha az En sık rastlanan ajan s.epidermidis’tir. Mantarlar bağlı PD ile ilişkili peritonitlerin %80-90’ında etken candida spp’dir. Polimikrobiyal peritonit oranı %6’dır.

Granülamatöz Peritonitler Tüberküloz peritoniti Aktinomiçes peritoniti Kandida peritoniti

Sekonder Peritonitler Perforasyona bağlı peritonitler (%80) Postoperatif sekonder peritonitler Posttravmatik sekonder peritonitler Akut apandisit ve akut kolesistit lokal peritonit meydana getirirler. Perforasyonun gelişmesi ile sekonder peritonit gelişir.

Postoperatif Sekonder Peritonitler Sekonder bakteriyel peritonitlerin %10-20’si karın ameliyatlarından sonra gelişir. Genellikle 4-7 gün arası anastomoz bölgesinde meydana gelen kaçağa bağlıdır.

Posttravmatik Sekonder Peritonitler Künt travmalar sonrası peritonit ya doğrudan içi boş organ rüptürleri ya da ince barsak ve kolon mezo yırtıkları sonucu gelişen barsak duvarında nekroz ve buna bağlı geç perforasyon nedeni ile olur. Penetran karın travmalarına bağlı olarak periton boşluğunun kontaminasyonu erken dönemde karın içi enfeksiyon olarak kabul edilmemektedir.

Duodenal perforasyonda bakteri kontaminasyonu çok az, Mide PH’ı 1,5 –2 olduğu için çok az bakteri Kolon perforasyonu sonrası aerob - anaeroblar kolayca ürer, Mide perforasyonunda %50 aerob %20 anaerob, İnce barsak perforasyonu sonrası %60 aerob %30 anaerob Aeroblardan en sık E.coli Anaeroblardan en sık Gr(-) bacteroides

Mortalite %30 civarında MI’lılarda =>%60 Kronik Böbrek Yetmezliği olanlarda =>%55 Diyabetik hastalarda =>%40 Organlara göre mortalite oranları Apandisite bağlı => %13 Safra yollarına bağlı =>%16 Mide, duedonuma bağlı =>%27 Kolona bağlı peritonitlerde ise =>%40

Eğer periton defans mekanizmaları sağlam ise peritoneal kontaminasyon süpüratif bir olaya neden olmadan sınırlandırılır. Bunun aksi bir durumda ise intraperitoneal olay süpüratif peritonitin lokal ve sistemik klinik boyutları ile ortaya çıkmaya başlar.

Mortaliteyi Etkileyen Faktörler 1) Kontamine olan bakterinin virülansı; GİS’den intraperitoneal bölgeye ulaşmış, polimikrobial bir kontaminasyon söz konusudur. Aerobik koliform bakteriler (E.Coli), Anaerobik Bacteroides türleri, aerobik ve anaerobik streptokoklar, enterokoklar ve clostridialar vardır. Patojen bakterilerin sayısı mortalite ile direkt olarak ilişkilidir.

2) Kontaminasyonun süresi ve yaygınlığı; Çekum perforasyonu gibi yaygın ve ani intraperitoneal kontaminasyonda, konakçı savunma sistemleri yetersiz kalabilir. İntestinal motilite, solunum sırasındaki diafragma hareketleri ve yerçekiminin etkisi ile kontaminasyon periton içerisinde yayılır. Peritonitin ciddiyeti ve yaygınlığı, perforasyonun spontan mı,travmatik mi olduğuna, perforasyonun yerine göre değişir.

3) Adjuvanların etkinliği; Peritonitin şiddetini sadece bakteri içeriği ve kontaminasyonun süresi gibi parametreler değil olaya iştirak eden mukus ve hemoglobin gibi adjuvanlar da etkiler. Hemoglobinin bakteriyel çoğalmayı arttırarak, mortalite oranını yükselttiği saptanmıştır. Adjuvanlar, intraperitoneal sıvı sekestrasyonunu arttırarak da bakteriyel temizlenmeye engel olabilirler.

Gastrik içerik; yapısındaki HCl nedeni ile P için yüksek derecede irritandır. P. Ülser perforasyonu nedeni ile peritonla temasa geçen gastrik içerik, bakteriyel bir komponente sahip olmamasına rağmen kimyasal bir peritonite neden olur. Eğer malign gastrik ülsere bağlı perforasyon varsa a/hipokloridrik bir ortam söz konusu olduğundan, gastrik kolonizasyondan bakteriyel kontaminasyon ile yaygın süpüratif peritonit gelişebilir.

Pankreatik içerik; Safra: Periton üzerine direkt irritandır Pankreatik sıvı kuvvetli irritandır. Yağ dokusunun hidrolizisi nedeni ile periton üzerinde beyaz sarı renkte kalsifikasyonlar oluşur. Peritonit başlangıçta steril, daha sonra makrofajların kolon bakterilerini inflamasyon alanına taşımaları ile olay septik hale gelebilir. Safra: Periton üzerine direkt irritandır Aynı zamanda bakteriyel enfeksiyonda adjuvan etki gösterir.

İdrar: Kan / Hemoglobin: İrritandır ve bakteriyel peritonitte adjuvan olarak davranır. Kan / Hemoglobin: İntraperitoneal kan çok fazla irritan değildir. Eğer eritrositler lizise uğrar ise o zaman irritan olabilirler. Bakteriyelperitonitte adjuvan olarak davranır

Baryum: Baryum periton için kuvvetli irritandır ve enterik içerikle birlikte adjuvan olarak davranır. Peritonun kimyasal olarak irrite edilmesi geçirgenliğini arttırır ayrıca serbest baryum pıhtılaşma sistemini aktive eder. İntrinsik ve ekstinsik yolların aktivasyonu ile protrombonin trombine dönüşümü ve fibrin oluşumu hızlanır. Ciddi fibrinöz peritonitte olay cerrahi olarak kontrol edilse bile mortalite oranı ortalama %53’tür.

Klinik Bulgular Analjeziklerle maskelenmediği sürece abdominal ağrı önde gelen klinik bulgulardandır. Anoreksia hemen daima var olan ikinci peritonit semptomudur. Bulantı ve kusma da görülebilmektedir. Susuzluk hissi; intraperitoneal sıvı sekestrasyonu ile ilgilidir; İntermittant titreme ile yükselen ateş; bakteriyemi periodları sırasında görülebilir. Taşikardi, hipovolemiye sekonder olarak gelişebilir. İdrar miktarında azalma ve takipne artmış oksijen gereksinimine karşı

Abdominal distansiyon ileus ile birliktedir. Peritoneal hassasiyet, perforasyonun köken aldığı organ lokalizasyonunda daha fazla olmak üzere geniş bir alana yayılmış olabilir. Defans, Başlangıçta istemli olduğu halde olay ilerledikçe ve zaman geçtikçe istemsiz hale gelebilir.

Laboratuar: Lökosit sayısında artma genellikle görülmesine rağmen, yalnız başına bir anlam ifade etmez. Masif peritoneal inflamasyonda çok sayıda lökosit olay yerine mobilize olduğu için, periferde lökosit sayısı azalabilir. Lökositin >25.000/mL veya <4000/mL olduğu durumlarda mortalite yüksektir. Direkt abdominal grafilerde, psoas gölgesinde silinme, perforasyon var ise diafragma altında hava saptanabilir. CT ve abdominal USG intraabdominal abselerin tanısında yardımcıdır. Galyum 67 ile yapılacak radyoisotopik çalışmalar absenin lokalizasyonunu saptamada yardımcı olabilir.

Sekonder peritonitlerin tedavisini dört ana başlık altında toplamak mümkündür Ameliyat öncesi ve sonrası destek tedavi Antibiyotik tedavisi Cerrahi tedavi Alternatif tedavi seçenekleri (Fibronektin, IG tedavisi)

TERSİYER PERİTONİT Sistemik ve lokal tedaviye cevap vermeyen, peritonun düşük virülanslı mikroorganizmalar ile kolonize olduğu ve bunlar ortadan kaldırılsa da hastaların çoğunda sonucun ölüm olduğu organ yetersizliği ile karakterize klinik tablodur.

Karın içi enfeksiyonlarda konakçı defans yetersizliği sonucu gelişir Karın içi enfeksiyonlarda konakçı defans yetersizliği sonucu gelişir. Genellikle ciddi karın travması sonucu gelişen peritonitler, geniş spektrumlu antibiyotiklerle tedavi edilen peritonitler ve ameliyat sonrası gelişen peritonitlerden yaklaşık 3 hafta sonra ortaya çıkar. Enfekte bir odağın varlığı tespit edilmediği halde sepsisin tüm belirtileri mevcuttur.

Tersiyer peritonitlerin tedavisinde hedef multisistem organ yetersizliğinin önlenmesidir. Bu amaçla yetmezlik bulguları gösteren sistemlere yönelik destek tedavilerine önem verilir.

Karın içi abseler Karın içi abseler çevre dokudan fibröz bir kapsül ile ayrılmış pürülan sıvı koleksiyonlarıdır. Tedavi; Drenaj..