SANAT TARİHİ DERS NOTLARI Öğr. Gör. Ahmet BODAKÇİ
SANAT NEDİR: Bir duygunun, tasarımın veya güzelliğin ifadesinde kullanılan yöntemlerin tümüdür. Yani insanda estetik duyguyu heyecana getirecek eserler meydana getirme sürecinin adıdır. KONUSU: Geçmişten günümüze kadar, tüm uygarlıkların sanatını ve maddeye biçim vererek elde ettiği sanat ürünlerini konu edinir. Sanat Tarihi; Sanatın tarihsel gelişimini inceleyen bir bilim dalıdır. Sanatlar arasındaki ilişkiyi kapsar, sanatı oluşturan öğelerin tarih içinde değerini ve önemini araştırıp, yorumlar.
SANATIN TÜRLERİ PLASTİK SANATLAR : Kalıplanabilen veya şekil verilebilen plastik niteliğe sahip boya, kil, alçı gibi malzemelerin uygulanmasıyla oluşturulan resim, heykel, çizim vb. sanatların tümüne verilen genel addır. A- Resim; Görsel Sanatlarda çizimden farklı olarak saydam olan ya da saydam olmayan boyalarla bir veya birden çok renkle yüzeyde leke ya da çizgilerle imge oluşturma sanatı olarak tanımlanır. B- Heykel; Taş, tunç, bakır, kil, alçı gibi maddeleri yontarak, kalıba dökerek veya yoğurup pişirerek biçimlendirilen üç boyutlu eserlerdir. C-Mimari; İnsanların kişisel, toplumsal, kültürel, ekonomik gereksinimlerine karşılık verecek yaşam yerleri ve uygun mekanlar yaratma sanatı tekniğidir.
MÜZİK; İlk insanın doğadaki sesleri taklit etmesiyle başlayan müzik, güzel sanatların bir kolu olup, duygu ve düşünceleri ifade eden seslerin düzenlenmesi sanatıdır. EDEBİYAT; Olay, düşünce, duygu ve hayallerin dil aracılığıyla sözlü veya yazılı olarak biçimlendirilmesi sanatıdır. Yani duygu ve düşünceleri etkili bir biçimde anlatma sanatıdır. RİTMİK (DRAMATİK) SANATLAR DANS; Müzik temposuna uyularak yapılan ve estetik değer taşiyan düzenli vücut hareketleridir. OPERA; Tarihi ce mitolojik konulu bir drama eşliğinde ortaya konulan, sözlerin tümünün veya çoğunun şarkılı olarak söylendiği müzikli tiyatro türüdür. TİYATRO; Sahnede seyirciler önünde oyuncuların sergilemesi amacıyla yazılmış edebi türdür. FONETİK SANATLAR
Sanat Tarihinin Diğer Bilimlerle İlişkisi Tarih; İnsan topluluklarında ve toplumlar arasında ortaya çıkan olay ve gelişmeleri, belirli yer ve zaman göstererek neden-sonuç ilişkileri içinde inceleyen bilim dalıdır. Arkeoloji; Kazı bilimi olan arkeoloji, toprak ve su altında kalmış olan uygarlıklara ait kalıntı ve yapıtları saptayarak bunların ortaya çıkarılmasını ve değerlendirilmesini sağlar. Filoloji; Dil bilimidir, dünya üzerinde var olan dilleri inceleyerek sanat tarihine yardımcı olur. Amaç; zor ve okunması güç olan bir metni hem edebiyat hem de dil bakımından değerlendirmektir.
Paleografi; Eski Yazıların okunmasını sağlayan bir bilimdir. Dil bilimle birlikte kullanılır. Yazıların tür ve şekillerini inceleyerek Sanat Tarihine yardımcı olur. Epigrafi; Taş, kaya ve mağara duvarları üzerine işlenmiş olan yazıları inceler. Nümizmatik; Sikke (madeni para) bilimidir. Geçmişte kullanılan sikkeleri inceler, sikkelerin üzerinde sembol ve işaretlerden yola çıkılarak o dönem hakkında bilgi verir. Kronoloji; Zaman bilimidir. Olayların zamanlarını saptayarak, oluş sıralarını belirler. Coğrafya; Her olay bir coğrafi koşul ve ortamda oluşur. O coğrafi çevrede yaşayan insanların yaşam koşulları hakkında bilgi vermede yardımcı olur. Etnoğrafya; İnsanın, toplumların yaşam biçimlerini, ev ve giyim eşyalarını, el sanatlarını ve kültürel ve sanatsal konularını inceler
Paleolitik Çağ (Eski Taş Çağ// M.Ö ) İnsanlık tarihinin en uzun süren gelişim dönemidir. Bu dönemde iklim koşullarına uyum sağlamaya çalışılmış, geniş alanlara seyrek ve dağınık yayılma olmuştur. Göçebelikten dolayı besin kaynakları göç ve yerleşimlerini sürekli değiştirmiştir. Avcı ve toplayıcı göçebe bir toplum. Bu dönemde kesici aletler, taş, kemik, ağaç ve deri kullanılan aletlerdir. Kemik ve taştan yontular ile mağara duvar resimleri ve idol heykelcikler bu dönemin sanatsal buluntulardır En büyük gelişme ateşin dönem sonunda bulunmasıdır. İnanç tek tanrı ve büyü Tarih Öncesi Çağlar
Anadolu’da Çatalhöyük ve Fransa’da Lascuax
İstanbul’da Küçük Çekmece Gölünün 1.5 km kuzey ucunda bulunur. Bulunan buluntulardan 400 bin yıllık olduğu tahmin ediliyor. Yapılan kazılara o döneme ait baltalar, kesici ve delici aletler, ayı köpek gibi çeşitli hayvanlara ait kemikler bulunmuştur. Katmanlar halinde insan ve hayvan fosillerine rastlanmıştır. Yarım Burgaz Mağarası:
Antalya’nın 30. km kuzeybatısında yer alır. Türkiye’nin en büyük doğal mağaralarından biridir. Yapılan kazılarda kesici aletler, çeşitli hayvanlara ait kemikler. Bir ocakta yanmış kemik ve odun kalıntılarının olması. Bu dönemde ateşi kullanmayı öğrendiğinin göstergesidir. İki taraflı taş baltalar, mızrak uçları, oklar, kemikten eşyalar. Karain Mağarası
Orta Taş Çağı M.Ö yılları arası. Paleolitik çağdan Neolotik çağa geçişi hazırlayan ara bir bölümdür. İklim ılımanlaşmış En önemli buluş mlkrolit denilen çakmak taşından yapılan kesici aletlerdir. İnsanların hala avcı ve toplayıcı olduğu dönemdir. Öküzini Mağarası; Antalya’nın 30 km kuzeybatısında olan bir mağaradır. Adını içindeki öküz resimlerinden alır. Mağarada yapılan kazılarda mkrolitler ve kemikten yapılmış «tığ» ve «biz» ler bulunmuş Antalya’da Beldibi, Belbaşı, Gaziantep’te Şarklı, Şanlı Urfa’da Söğüt Tarlası, o dönem için bilinen yerlerdir. Mezolitik Çağ
Mezolitik Çağda Bulunmuş, Mlakitler ve Kemik Tığlar
Neolitik çağ M.Ö arası. İnsanların kültürel gelişiminde en önemli dönemdir. Yerleşik yaşama geçildi, avcılık ve toplayıcılıktan, üretime ve hayvan yetiştiriciliğine geçildi Yapılan aletler cilali ve özenle yapılmışlardır. Taşla beraber, obsidyen, volkanik siyah cam, ahşap ve kemik gibi aletler de yapılmıştır. Tapınak ve evlerin duvarlarına yapılan resimler, çanak-çömlekler o dönemin insan yaşamının ana erkil olduğunu gösteriyor. Bu dönemin iki önemli yerleşim yeri; Diyarbakır-Ergani’deki Çayönü, Konya’daki Çatalhöyük ve Burdur’daki Hacılar höyüğüdür.
Çayönü Bilinen en eski yerleşim yeridir. Çiftçilikle uğraşılırdı. Buğday yetiştirdikleri ve hasat ettikleri bilinir. Dikdörtgen planlı kerpiç evler, Ölüler evlerin altına hoker pozisyonunda gömüldükleri tespit edilmiştir. Kilden insan heykelcikleri, taş ve ahşaptan kapkaçacak, çakmak taşı, bıçak, orak, kazıyıcı ve delici aletler, kemikten iğneler, çeşitli boncuklar ve bilezikler bulunmuştur.
Çayönü Yerleşkesi ve Obsidyen aletler
Obsidyen; Volkan camı olarak bilinir. Doğal yollarla oluşan volkanik bir kayaçtır. Yanardağ lavlarının hızlı bir şekilde soğumasıyla oluşur. Kristalleşme gerçekleşmeden donduğundan kenarları ince ve keskin olur. Silah, süs eşyası yapımında kullanılmıştır. Bugün cerrahların kullandığı neşterin ağız kısmında kullanılır.
Çatalhöyük Neolotik çağın en gelişmiş merkezlerindendir. Tarım ve hayvancılık, madencilik önemli uğraşlardır. Evler kapalı avlular şeklinde ve kerpiçten yapılmış dikdörtgen planlıdır. Yuksek kabartmalar ve duvar resimlerinde, doğum, yaşam ve ölüm konuları işlenmiştir. Bu resimlerde insan ve hayvan figürleri, ölüm gömme törenleri ve av sahneleri mevcuttur. Çok sayıda tapınağın bulunması buranın bir Kült (tapma, tapınma) yeri olduğunu gösterir.
Ana Tanrıça Heykeli, pişmiş topraktan, Anadolu Medeniyetler Müzesi
Hacılar Höyüğü Burdur’un 25 km batısında bulunur. Evler taş temelli ve beyaz badanalıdır. İçleri ince duvarlarla bölümlere ayrılmış. İçinde fırın, öğütme taşı bulunan mutfak evin dışına taşınmıştır. Evler arasındaki sokaklar buranın artık bir kent olduğunu gösterir niteliktedir. Ölüler, evlerin içine değil, avlulara veyahut mezarlıklara gömüldüğü görülür.
Pişmiş topraktan yapılmış iki kadın heykeli
KALKOLİTİK ÇAĞ; Kullanılan aletlerden dolayı bu adı almıştır. Yaşam biçimi tarım ve hayvancılıktır. Üretime geçilmiştir. Av sahnesi resimleri yerine, renkli çanak çömlek yapımı, simgesel anlamları olan idol’ler yapılmıştır. Ölüler, yerleşim yerlerinin dışına, küp ya da taş sandukalara gömülmüş, yanlarına hediye amaçlı çanak çömlek, silahlar ve süs eşyaları konulmuştur. Evler, dikdörtgen planlı ve genellikle tek odalıdır. Evlerin odalarına ocaklar ve depolar eklenmiştir. Bu dönemin bilinen önemli yerleşkeleri; Hacılar, Beycesultan, Can Hasan’dır.
Can Hasan ve Beycesultan’da bulunmuş İdol ve Seramik kap
Hacılar ve Can Hasan’da bulunmuş seramik kaplar
Megaron Tipi Evler
MADEN ÇAĞI; (Tunç Çağı) M.Ö Yapılan kazılarda bulunan buluntularda insan topluluklarının madeni, günümüzden 10 bin yıl kadar önce kullandıklarını ortaya koymaktadır. Bu döneme tunç çağı da denir. Tunç bakır ve kalay karışımı bir alaşımdır. Tunçun yanı sıra altın ve gümüş gibi değerli madenler de işlenmiştir. Gelişen madencilik, işbölümüne dayalı kent yaşamının başlamasını sağlamıştır. Paralelinde ilk bağımsız beylikler, ilk siyasi örgütlenmeler belirmiştir. Yazının bulunması(M.Ö.4000), ham madde ihtiyacı ticareti doğurmuş, ilişkiler güçlenmiş, sonrasında, güçlü ve korunaklı şehirler, örgütlü toplumlar doğmuştur
Troya (Truva) Şehri
Alacahöyük AlacaHöyük; Çorum-Alaca; En önemli yönü dikdörtgen planlı, hoker şeklinde gömülmüş, 13 kral mezarının bulunmasıdır.
Kültep e Kasyseri yakınlarında bulunur. Asurlu tüccarlar tarafından kurulmuş olan ticaret kolonisidir. Anadolu’da ilk tarihi yazılı belgelerin bulunduğu yerdir. Evler taş temelli, kerpiç malzemedendi. Kazılarda renkli çanak ve çömlekler çok sayıda yazılı tabletler bulunmuştur.
Asur Tableti; Mezopotamya ve Hitit uygarlıklarından kalma, üzerinde yazılar, resimler bulunan, pişmiş topraktan yapılmış küçük levhalardan oluşan parçalardır. Bu tabletlerde o dönemdeki siyasi toplulukların, siyasi, kültürel ve ekonomik yaşamları hakkında bilgi vermektedir.
Anadolu Uygarlıkları HİTİLER M.Ö Anadolu’da yaşamışlardır. İlk büyük uygarlığı kurmuşlardır. Mimarisi anıtsal yapıdadır.
Hattutaş; Hihtlerin başkentidir. Yüksek bir arazide kurlmuş, kalın duvarlı surlar, büyük giriş kapılarıyla anıtsaldır. Giriş kapısının iki yanında devasa aslan heykelleri, sfenksler bulunur. Kalelerde «Potern» denilen yeraltı geçitleri bulunmuştur. Tapınaklar, Tanrının evidir. Üç tarafı duvarla çevrili, üstü açık dikdörtgen bir avlu etrafında dar ve uzun odalardan oluşur. Asıl tapınak avlunun ortasındadır. Tapınakların bir kısmında devlet arşivi, diğer kısmında Tanrı heykelleri konulmuştur. Evler; taş temelli, kerpiç duvarlı, tek katlı ve düz duvarlıdır.
Hititlerde Sanat Heykel sanatı sur kapılarındaki aslan, kral ve sfenks heykellerinin yanı sıra kuş, boğa, antiloplardır… Taş blokların ve tapınak duvarların yüzeyine işlenmiş olan Orthostlar, diğer önemli figürlerdir. Konular; kral ve Tanrı betimlemeleri, av ve savaş sahneleri, günlük yaşantı
HİTİT SANATI Heykel ve Kabartmalar; mimariye bağlı olarak gelişmişlerdir. Ana malzeme taştır. Kabartmalarda Tanrı, melek, dini törenler, savaş sahneleri ve kralın yaşamı konu edinmiştir. Fildişi, altın, tunçtan yapılan heykellerde mevcuttur. Sfenksler
HİTİT El Sanatları El sanatları arasında mühürler, seramikler, ve kil tabletlerdir. Mühürler genelde Silindir mühürlerdir. Günlük ve siyasi yaşam sahneleri, ticari ilişkiler resmedilir. Seramiklerde; Hitit seramiğinde çanak ve çömlek önemli bir yer tutar, kırmızı renkli ve parlatılmış olarak yapılmışlardır. Vazolar, çanak çömlekler, banyo kapları, mataralar, süzgeçli kaplar Dinsel törenler için, aslan, antilop, kuş formları yapılmıştır.
FİRİGLER M.Ö 12. Binde Anadolu’da görülmüşlerdir. 8. devlet olmuşlardır. M.Ö.546 da Perlser tarafından yıkılmışlardır. Başkentleri Ankara Polatlı yakınlarındaki Gordion’dur. Evler ahşap, taş ve kerpiçten yapılmıştır. Ev tipi Megaron’dur. En önemli yapıları mezarlardır. Kaya mezarları veya Tümülüsler şeklindedir.
Frig Sanatı Frigler heykel olarak ana tanrıça Kybeleyi konu etmişlerdir. Ana tanrıçanın iki yanında birer müzik aleti çalan iki erkek figürü yerleştirilmiştir. Elbise kıvrımları ve yüz ifadesi Arkaik Yunan sanatının etkisindendir. Andezit taşından yapılan kabartmalar genelde aslan, boğa, at, sefenks figürleridir.
Frig El Sanatları Maden, seramik, ağaç ve dokumacılık tan ürünler yapmışlardır. Altın ve gümüşten çengelli iğneler, seramik kaplar, geometrik desenli süslü mobilya ve kilimler. Seramik yapımında ileri gitmişlerdir. Törensel içki kapları, geometrik bezemeler (üçgenler, dikdörtgenler, tek merkezli daireler…), hayvan figürleriyle dolu panolar, seramik kaplarda işlenen temalardır. Anadolu’daki kilim ve dokuma atölyeleri Topates adı verilen Firg kilimleri üretilmiştir.
Lidya Sanatı Batı Anadolu’da Gediz ve küçük menderes vadilerinde içinde olduğu bölgede kuruldu. Başkentleri Sardestir. Zenginliğin, görkemin ve kültürel etkinliğin bol olduğu bir uygarlıktır. M.Ö 547’de Persler tarafından yıkıldılar. Mimaride; taş ve mermere yer verilmiştir. Halka ait evlerde taş temel üzerine kerpiç malzeme, sazdan bir damla örtülüdür. Evlerin içinde kilerler, ocak ve fırınlar bulunmaktadır. Kral ve soylularını Frigya’lılarda olduğu gibi yığma topraktan yaptıkları Tümülüslere gömmüşlerdir. Taş işçiliğin güzel bir örneği olan Sardes’teki Kybele Tapınağı en önemlileridir.
İnsanlık tarihine yaptıkları en büyük katkı parayı bulmalarıdır. Ticaretteki değiş-tokuşun yerini para almıştır. Elektron, adı verilen altın-gümüş karışımı bir madenden yapılmıştır ve baklaya benzerler. Üzerlerine değişik motifler işlenirdi. Lidya seramikleri Yunan seramiklerine benzer. Krem ve parfümlerin içlerine konulduğu Lydon (Lidyon)’lar çağa özgü ilginç çanak çömlek örneklerini oluşturuyorlardı.
Buhurdanlık, Arapçada güzel kokulu duman çıkaran, öd ağacı ve amber gibi tütsü maddelerine verilen «Bahur» ismine Farsça «dan» ve «lık» ekiyle yapılmış tütsülük anlamında bir kelimedir.
Urartu Sanatı Van Gölü çevresinde M.Ö yılın başlarında kurulan Urartular, Tuşpa (Van), Altıntepe (Erzincan), Çavuştepe (Van), Patnos (Ağrı), Adilcevaz (Van) önemli yerleşim yerleri vardır. Kayalık bir alanda kurulan Urartuların en büyük başarısı bayındırlık alanında olmuştur. Çok sayıda kale, kent, su bendleri, su kanalları, kara yolları ve kaya mezarları başlıcalarıdır. Mimarinin ana malzmemesi taştır. Tuşpa (Van) Kalesi, geniş ve yüksek bir kayalık yerde kurulmuştur. Etrafı güçlü ve yüksek duvarlarla çevrilidir. Kalede saraylar, tapınaklar, kral mezarları yer almaktadır. ÇavuşTepe Kalesi; Van’nın 25 km güneydoğusundadır. Kalenin çevresi kesme taş ve kerpiç surlarla çevrilidir. Doğu ve batı yönlerden hendeklerle korunma altına alınmıştır. Urartu sanatı; Eklektik bir sanattır. Yani değişik tarzların, öğelerin bir arada kullanılması durumudur. Urartu mimarisi Anadolu ve Suriye etkisindeyken, resim ve süsleme sanatı Asur sanatının (Mezopotamya) etkisindedir.
Genel Özellikler Kent ve kale inşa etmede yetenekli ve usta idiler Demir silahlar ve savaş aletleri üreten savaşçı bir toplumdu Doğu Anadolu’da sulama amaçlı ilk göletleri kurdular, kanallar ve karayolu sistemleri geliştirdiler. (Şamram Knalı-Minua) Bölgedeki zengin gümüş, bakır ve demiri işleyip geliştirdiler. Bazıları dinsel motiflerle süslü, kendilerine özgü kemerler, miğferler, at koşum takımları, situlalar ve kazanlar ürettiler. Fildişi oymacılığı ve mühürcülük gelişmişti. Bazıları dinsel motiflerle süslü, kendilerine özgü kemerler, miğferler, at koşum takımları, situlalar ve kazanlar ürettiler. Fildişi oymacılığı ve mühürcülük gelişmişti.
YAZI; Urartular çiviyazısını kullanıyorlardı. Resmi veya ticari muhabereler pişmiş topraktan levhalar üzerine yazılmış metinlerle yapılıyordu. Ayrıca Urartuların, papirüs, deri, ve tahta üzerine yazmışlardır.
Menua oğlu Argişti konuşuyor. Heybetli bir kale inşa ettim ve ona kendimden bir isim verdim: Argiştihinili. Arazi el değmemiş, bakımsız ve çoraktı. Üzerinde hiçbir şey inşa edilmemişti. Üstünde akan ırmaklardan tam dört tane kanal inşa ettim. Daha sonra üzerinde üzüm bağları ile meyve bahçeleri birbirlerinden ayrıldılar. Orada pek çok cesaretli girişimlerde bulundum ve büyük başarılar elde ettim...Menua oğlu Argişti, güçlü kral, yüce kral, Biainili kralı, Tuşpa'nın hâkimi
Pithos (Küp); Çavuştepede kralların yaptırdığı ve içine yağ, tahıl gibi maddelerin konulduğu 2800 adet büyük küp.
Urartu Tapınakları; Genelde açık hava kutsal alanlarının yanında yapılırdı. Çatıları ağır ve geniş payelerle taşınan tören salonları, revaklı avlular, depolar ve içlerinde tanrı heykellerinin olduğu CELLA (Kutsal Oda) olurdu. En tanınmış tapınakları Anzavurtepe Tapınağıdır. Urartu sarayları; Yalçın ve yüksek kayalıklara yapıldıklarından genelde iki katlı yapılırdı. Alt kat mutfak, kiler, depo, tuvalet gibi kısımlar yer alırken; ikinci katta büyük bir kabul salonu ve harem dairesi yer alırdı. Apadana adı verilen bu çok sütünlü büyük kabul salonları, kayda değerdir. Taş malzemeli yapılarda, bitki motifleriyle süslemişlerdir.
Urartu el sanatları Bulundukları yerlerin maden açısından zengin olması, maden sanatının gelişmesinde etkili olmuştur. Altın-Gümüş süs eşyaları, tunç kemerler, insan ve hayvan heykelcikleri, boğa başlı kazanlar, üç ayaklı kazanlar, şamdanlar, kılıçlar, at koşum takımları gibi takılar kazılarda ele geçmiştir.
Grifon; baş ve kanatları kartal, gövdesi aslan biçiminde mitolojik yaratıklara verilen addır. Heykellerde Grifonların yanında Tanrı ve Tanrıça törenlerini içeren konular işlenirdi.
Urartu Seramikleri Seramik atölyelerinde üretilen kırmızı renkli ve parlak görünümlü kaplar, bakır ve tunç malzemeden yapılanların benzerleridir. Şişkin karınlı yada yonca ağızlı testiler, çanak çömlekler, insan yüzlü vazolar, en çok tekrarlanan türler olmuştur.
MISIR SANATI Mısır, Afrika’nın kuzeydoğusunda eski bir uygarlık merkezdir. M.Ö 3000 ‘de ortaya çıkan Mısır uygarlığnın kültürünü ve geleneksel yaşamını belirleyen etkenler, Nil nehrei ve etrafındaki yeşil alanlar, çöl ve güneştir. Ölüm sonrası yaşama olan inanç mumyalamayı getirmiş. Hiyeroglif yazısı denilen bir tür resim yazısı kullanmışlardır. Mısır sanatının temelinin mimmari oluşturur, heykel sanatı mimariyi tamamlar.
Mısır tarihi dört döneme ayrılır. Eski İmparatorluk (M.Ö ) Orta İmparatorluk (M.Ö ) Yeni İmparatorluk (M.Ö ) Geç Dönem (M.Ö )
Mısır Mimarisi Mısır sanatının düşünsel temeli, tanrıları onurlandırmaya dayalı olmasıdır. Bundandır ki tanrılar ve krallar için yapılan tapınaklar, saraylar oldukça büyük ve süslü, heykeller, resimler ve rölyeflerle bezelidir. İlk mezar örnekleri, piramitlere geçiş evresini teşkil eden Mastabalardır. Mastaba; üstü yatay olarak kesilmiş piramit biçiminde toprak altındaki mezar yapısıdır. Taş ve tuğla malzemeden yapılan bu yapılar zamanlar yerlerini piramitlere bırakmıştır.
Piramitler; İmparatorluk Döneminde Firavunlar ve yakın akrabaları için yapılmış anıt mezarlardır. İlkin basamaklı ve taraçalar şeklinde yapılmışlardır. Daha sonra düz olarak yapılmaya başlanmışlardır En tanınmışı Sakkara’daki Coser (Zoser) piramididir.. Kahire Gize’de Keops, Kefren ve Mikerinos. Piramitlerin içine çeşitli koridorlar çeşitli koridorlar, odalar, ve en sonda kralın taş lahiti bulunur.
Büyük taş bloklarından yapılan piramitlerin en önemli özelliği, taşları birbirine tutturmak için herhangi bir yapıştırıcı maddenin kullanılmaması. Lahit; Taş, kil, ağaç, bronz gibi maddelerden yapılan, içine ölülerin konulduğu sandukalardır.
Mısır Tapınakları Çok tanrı inancın anıtsallaştırdığı Mısır tapınakları, Eski Mısır Kültürünü, Sanatını, tarihini her yönüyle yansıtmış ve günümüze kadar getirmiştir. Nil kıyısında görülen alçak duvarlı, küçük tapınaklar, devletin büyüyüp genişlemesiyle boyut, malzeme ve teknik bakımından büyük gelişme gösterdiler. Kesme taşlardan yükselen beden duvarlar, devasa kolonlar üzerine bindirilen yüksek kapalı mekanlar ve büyük heykellerle yapılar topluluğuna dönüşür.
Kolon; Taş, beton veya çelikten yapılmış düşey taşıyıcı öğelerdir. Avlu; Yapıların önünde, arkasında veya ortasında yer alan, genelde etrafında revakların olduğu üstü açık bölüm. Pilon; Anıtsal giriş yeridir.. Genelde yüksek tutulmuşardır. Obeliks; Bit kişi veya olayı hatırlatmak için dikilmiş kare, daire veya dikdörtgen kesitli, üste doğru incelen taştır. Genelde üzerinde ol olay ve kişiyle ilgili olayın akışını anlatan resimler vardır.
Büyük ve ön avlu; Pilon’dan sonra gelen, üstü açık, çevresi yüksek duvarlar ve sütunlarla çevrili büyük avludur. Halk töen günlerinde bu avluda toplanırdı. Hipostil Salon; Büyük avluya bitişik, yüksek ve sık sütunların taşıdığı, yeterince ışık ve hava alabilen, bir çatı ile örtülü kapalı mekanlardır. Sütun; kare, çokgen ya da diare kesitli taştan veya mermerde yapılmış taşıyıcı öğelerdir. Kutsal bölümler ve yapılar; tanrılara ait olan oda ve yapılardır. Hpostil salondan sonra gelen bu bölüme sadece rahipler, firavun ve kraliçeler girebilirdi.
Abu Simbel Kaya Tapınağı önündeki devasa heykeller
Deyr’ül Bahri’dki Kraliçe Haçepsut Tapınağı
Mısır Heykel Sanatı Mısır’da heykel ve resim sanatı mimariye bağlı gelişmiştir. Elverişli taş ocaklarının olması sonucunda devasa boyutta ve eşsiz eserler yapmışlardır. Mısırda büst sanatının gelişmesinin en önemli nedeni dinsel inanıştır. Ölen her kişinin bir heykeli yapılır ve mezara konulurdu. Ölenin ruhuna sığınak olacağı düşüncesinden dolayı heykelin sahibine benzemesi gerekirdi. Büyük boyutlu heykeller taştan, küçük boyutlu heykeller ise ahşap, kireç, fil dişi ve madenden yapılırdı. Yapılan heykeller realist (gerçekçi) bir çizgide yapılmıştır. Mısır heykelleri genelde bir kaide üzerinde ve oturarak yapılırdı. Ayakta duran heykeller; heykel dik durmakta ve karşıya bakmaktadır. Kollar vücuda yapışık, eller sıkılmış vaziyettedir. Genelde sol ayak bir adım öndedir. Oturan heykeller; figür oturduğu blokla kaynaşmış gibidir. Ağırlık eşit paylaşılmıştır. Frontal duruş mevcuttur. Bağdaş kurmuş, yere yatan, hamur açan… bunların ayaktakilere göre daha canlı ve hareketlidirler.
Mısır Resim Sanatı Mısırlılar mezarlarını, tapınaklarını, saraylarını ve diğer mimari yapılarının Duvarlarını süslemek amacıyla resimler yapmışlardır. Bu resimler daha çok fresko tarzında olan resimlerdir. Fresko; kireçli su içerisine toz boyalar katılıp, karıştırılarak yaş sıva üzerine yapılan duvar resimine verilen addır. Bu resimlerin yapılış amacı; ölen kişiyi öbür dünyada yardımcı olmasını sağlamaktır. Konular genelde, firavunlara ve tanrılara sunulan armağanlar, tarımda çalışanlar vs. konularıdır. Parlak ve canlı renkler kullanılmıştır. Sarı, kahverengi, siyah, mavi, beyaz, yeşil ağırlıklı renklerdir. Kadın gövdeleri her zaman açık sarı ve pembe, erkek gövdesi ise kırmızı veya kahverengidir.
MEZOPOTAMYA SANATI DİCLE VE Fırat nehirleri arasındaki bölgeye verilen addır. Kuzeydoğusunda Anadolu dağları, güneyinde Basra körfezi, batısında Arabistan çölü ile çevrilidir. Mezopotamya dünyanın en eski uygarlık merkezidir. Bir çok uygarlığa beşiklik etmiştir. Sümerler, Akadlar, Asurlar, Babiler, Medler, Subarular,
SÜMERLER Sümerler TARİHİN BAŞLANGIÇ NOKTASI OLARAK KABUL EDİLİR. İlk yazı, ilk devlet, ilk sosyal toplum, kültürel eserleri ve insanlığa katkılarıyla eşsiz bir uygarlık merkezidir. Tufan öncesi En önemli şehir devletleri; Eridu, Bad Triba, Larsa, Sippar, Şuruppak Tufan sonrası önemli şehir devletleri; Ur, Uruk, Lagaş, Nippur, Eridu, Akkad, Hamazi… Çivi yazısını kullanmışlardır. Basit resimler halinde olan bu yazı 400 kadar işaretten oluşuyordu. Şekli çiviyi andırdığından dolayı çivi yazısı denilmiştir.
Sümer Mimarisi Yapılarını genelde kerpiç ve pişmiş tuğladan yapmışlardır. En önemli yapıları Zigguratlardır. Ziggurat: üst üste yerleştirilmiş, gittikçe küçülen taraçalardan oluşan ve yukarı doğru yükselen kule tapınaklardır. En üstte bir sunak yer alır. Yanlara konulan rampa veya merdivenlerden kulenin en üstüne çıkılmaktadır. Sunak; çok tanrılı dinlerde tapınağın içinde, üstünde ya da yakınında yer alan ve tanrılara sunulan kurbanların kesimi için yapılmış masaya benzer öğedir. Zigguratların dini amacının dışında gözlem evi olarak da kullanılmışlardır.
Akbabalar steli
Sümer Sarayları Sümer sarayları dikdörtgen bir avlu ve bunun çevresinde bulunan bir çok odadan oluşmaktaydı. Odaların kapıları avluya açılırdı. Pencereleri olmadığından ışık sadece kapılardan girmekteydi. Nehir taşmalarına karşı yüksek setler üzerinde inşa edilmişlerdir. Sümer evlerinde temelde taş, duvarlarda kerpiç malzeme kullanılmıştır. Örtü olarak ahşap çatı kullanılmıştır. Mezar mimarisi fazla gelişmemiştir. Mezarlar dikdörtgen odalar şeklinde yapılmıştır.
Yunan Sanatı Yunan sanatı, Girit Adasındaki Minos, Yunanistan’daki Miken, Anadolu’daki İon ve Aiollerin etkisiyle ortaya çıkan bir uygarlıktır. Batı Anadolu’da kurulan ve daha sonra Yunanistan’a göç eden İonlar, Aioller ve Dorlar Yunan kültürünün biçimlenmesinde etkin rol oynamışlardır. Batı Anadolu’da kurulan bu uygarlıklar; Anadolu, Mısır ve Mezopotamya sanatından etkilenerek önemli sanat yapıtları ortaya çıkarmışlardır.
Yunan Mimarisi Yunan mimarisinin en önemli yapı tipi tapınaktır. Yunan tapınakları ilk çağlarda Batı Anadolu’da yerleşim yerlerinde bulunana megaron tipli yapıların gelişen örnekleridir. Yunan tapınakları; basamakla çıkılan bir zemin üzerine yapılmış sütunlu bir giriş (portal) ve girişe açılan kutsal oda ( sella, cella) dan oluşmuştur. Yunanlılarda tapınak Tanrının evidir. Rahiplerden başka kimse giremez. Dinsel törenler tapınağın dışında yapılırdı. Tapınaklarda kullanılan sütun sistemleri Dor, İyon, Korint nizamı olarak adlandırılan üç tapınak tipi gelişmiştir.
Dor Nizamı Dor nizamında sütunların kaideleri yoktur. Sütunlar doğrudan döşeme tabana oturmaktadır. Yivili olan sütun gövdesi alttan ve üstten incelir. Sütunlar ya tek parça taştan ya da üşüt üste bindirilmiş taş parçalarından oluşur. Echinos (Ekhinos) adındaki sütun başlığının üzerine çatının yükünü taşıyan abaküs denilen yastık vardır. Bu sütunlar bir birlerin arşitrav denilen düz blok taşlarla bağlanırlar..
Arşitravın üzerinde alınlık bölümü yer alır. Alınlık bölümü genelde üçgen biçimindeki duvardır. Alınlıklar genelde kabartmalarla ve heykellerle doludur. Anadoludaki en önemli Dor nizamındaki tapınak Çanakkale’de Behramkaledeki Athena Tapınağıdır
İyon Nizamı Bu nizam Batı Anadolu’da yapılmış tapınaklarda görülür. Dor nizamına göre sütunlar daha yüksek ve zarif görünümlüdürlerç Sütunlar doğrudan silmeli bir kaideye oturtulmuştur. Sütun başlıkları genelde volütler yapar. Sütun saçağı genelde üç kısımdan oluşur. Bunlar Arşitrav, friz ve diş kesimidir. Süsleme genelde arşitravda olur ve yapıyı sarmaktadır. Anadolu’daki Efes Artemi Tapınağı, Halicarnassos (Bodrum) Mavzelion ve Didimde’ki Apollon Tapınağı ve Athena Nike Tpınağıdır.
Korint Nizamı Bu nizam M.Ö. 5. yüzyılda İyon nzamının değiştirilmiş biçimi olarak ortaya çıkar. Bu tür tapınaklarda genelde Dor ve İyon nizamları beraber kullanılmıştır. Sütun başlıkları daha hareketli olup, genelde Akantus (Kenger) ve kıvrık dallarla bezelidirler Anadolu’daki en önemli örnekler Mersin Silifke’deki Zeus Tapınağıdır.
Yunalılar Anadolu’da tiyatrolar, stadyumlar, odeonlar yapmışlardır. Yunan kentlerinin etrafı surlarla çevrilmiştir. Bu kentlerde birbirine paralel ve birbirini dik kesen düzenli caddelerin bulunduğu bir kent planı uygulanmıştır. Buna İzgara plan denilir. Bu kentlere Bergama, Miletos ve Perge örnek verilebilir.
Yunan Heykel ve Kabartma Sanatı Cellaların içine Tanrı heykellerinin konulması ve çeşitli spor karşılaşmalarında birincilik kazananların heykellerinin yapılması geleneği, anıtsal bir heykel anlayışının doğmasını sağladı. İlk dönem yapılan heykeller, taş, kil, ahşap, altın, fildişi, mermerden yapılmışlardır. Küçük olduklarından çabuk kırılmışlardır. Yunan heykel sanatı üç döneme ayrılır. Arkaik Dönem (M.Ö 7. yüzyıl) Klasik Dönem (M.Ö 5. yüzyıl) Helenistik Dönem (M.Ö. 4. yy-1yy)
ARKAİK DÖNEM (M.Ö. 7. yüzyıl) Bu dönem heykelleri, Mısır ve Mezopotamya heykelleri gibi Frontal duruşludurlar. Ayaklar yere basmakta. Kollar dirsek hizasından itibaren hafifçe öne uzatılmakta, eller yumruk halinde aşağıya sarkıktır. Yüzde hafif gülümsemenin olması görüntüyü yumuşatıyor. Bu dönemde, göğüs adaleleri tamamen belirgin, çıplak tanrı ve atlet heykelleri yapılmıştır. Erkeklere Kuros, kadınlara Kore denilirdi
KLASİK DÖNEM (M.Ö. 5. yüzyıl) Frontal duruş ortadan kalkmış, Vücut ağırlığı iki bacağa değil, tek bacağa verilmiş, serbest kalan bacak arkaya doğru hafifçe bükülmüş, baş bir tarafa çevrilmiştir. Heykelin ana ekseninde düz hat yerine eğri bir çizgi meydana gelmiş, bu da heykellere doğallık ve hareket katmıştır. Heykellerde kusursuz güzelliği bulmak amaçlanmış, Tanrı, tanrıça ve sporcu heykelleri yapılmıştır.
HELENİSTİK DÖNEM (M.Ö 4-1 yüzyıl) Bu dönem bir sanat ve kültür dönemidir. Planlı kentler, kütüphaneler, müzeler, büyük boyutlu heykel sanatının geliştiği bir dönemdir. Klasik dönemdeki tanrısallığın ağırbaşlı görünümünün yerini, şiddeti, sevinci, şirinliği, hırçınlığı yansıtan ifadeler almıştır. Bu dönemin belirgin özelliği; çeşitli yapıların duvarlarına, lahitlere, sandukalara yapılan kabartmalarda görülen savaş ve mücadele sahnelerinin heykelleştirilmesidir.