AHİ EVRAN `IN HAYATI
AHİ EVRAN`IN HAYATI Ahi Evran'nın doğum tarihi kesin olmamakla birlikte 1171 yılında İran'ın Hoy kasabasında dünyaya geldiği tahmin edilmektedir. Hoy kasabası daha Büyük Selçuklu hükümdârı Tuğrul Bey'den beri Türkmen yerleşim bölgesidir.
Ahi Evren'in çocukluğu ve tahsil devresi Azerbeycan'da geçmiştir Ahi Evren'in çocukluğu ve tahsil devresi Azerbeycan'da geçmiştir. Bundan sonra Horosan ve bölgesine gelip o yöredeki büyük üstadlardan dersler almıştır.
1203 veya 1204 yılında Bağdat'a gelmiş ve burada tanıştığı Evhaddü'd Din Kirmanî'in tavsiyesiyle Abbasi halifesi Nasır Lidinillah'ın kurmuş olduğu Fütüvvet Teşkilâtına katılmış ve bu teşkilatın önde gelen şeyhleriyle temas kurma imkânı bulmuş, başta Kirmanî olmak üzere birçok üstaddan istifade etmiştir. O dönemde Bağdat'ın ilim ve irfan merkezi olması, Ahi Evren'in çok yönlü bir fikir adamı olarak yetişmesini sağlamıştır
1204 yılında Anadolu Selçukluları sultanı I 1204 yılında Anadolu Selçukluları sultanı I. Gıyassedin Kevhüsrev `i göndermiş, buna karşılık bazı ilim adamları ile birlikte Ahi Evren de Anadolu'ya gelmiştir. Ahi Evren Kayseri'ye yerleşmiş ve Fütüvvet Teşkilâtından esinlenerek ilk Ahi Teşkilâtını burada kurmuştur. Keyhüsrev tarafından desteklenen teşkilâtın lideri olan Debbağ Ahi Evran Kayseri'de pek çok sanatın icra edildiği sanayi sitesinde hizmet vermiştir
1227 ile 1228 yılları arasında muhtemelen Sultan I 1227 ile 1228 yılları arasında muhtemelen Sultan I. Alaeddin Keykubad'ın arzusuyla Konya'ya yerleşen Ahi Evren, burada da sanatını icra etmiştir. Fakat Ahilerin en büyük hamisi olan Sultan I. Alaeddin Keykubad, II. Gıyaseddin Keyhüsrev'in tertiplediği bir suikast sonucu öldürülünce, pek çok Ahi ve Türkmen cezalandırılmış, Ahi Evren de hapsedilmiştir. II. Gıyaseddin Keyhüsrev'in ölümünden sonra 1245 yılında serbest bırakılan Ahi Evren, Denizli'ye geçmiştir.
Mevlana'nın oğlu Alaeddin Çelebi'nin Mevlana'nın hocası öldürülmesinde parmağı olduğu iddiası yayılmıştır.Ayrıca Ahi Evren ile Alaeddin Çelebi'nin bu süreçte birlikte olduğu ve Mevlana ve hocası Şems-i Tebrizi ile Ahi Evren arasında çekişme olduğu bilinmektedir.Bu olaydan sonra da Kırşehir'e gidip yerleşir ve hayatının sonuna kadar (15 yıl )burada kalır.
Ölümü Ömrünün sonlarına doğru Anadolu Selçuklu Devletindeki taht mücadelelerine karışır ve II. İzzeddin Keykavus tarafını tutar. Mevlana ve çevresi ile siyasi ihtilafa düşer. Bu ihtilafta da Mevlana'nın oğlu Alaeddin Çelebi Ahi Evren'in yanındadır. Mevlana'nın diğer oğlu Sultan Veled'in, Ahi Evren'in ölümü üzerine yazdığı rubaide geçen ay tutulmasına dayanarak 12 Nisan 1261'deki meydana gelen parçalı ay tutulması aynı zamanda Ahi Evren'in ölüm günüdür.
Hacı Bektaşi Veli `nin Hayatı
Horasan Melametîliğinin önde gelen temsilcilerinden Yusuf Hemedani'nin öğrencisi Hoca Ahmed Yesevi tarafından kurulmuş olan Yesevîlik tarikâtının Anadolu'daki en fa'al uygulayıcısı konumunda 13. yüzyıl Anadolu'sunun İslâmlaşma sürecine önemli katkılarda bulunarak adını “Horasan Erenleri” olarak anılan şahsiyetler arasına yazdıran, 16. yüzyılda ise Balım Sultan önderliğinde 14. ile 15. yüzyıl Azerbaycan ve Anadolu'sunda yaygınlaşmış olan Hurûfîlik akımının etkisi altında kalınmak suretiyle ibahilik, teslis (üçleme), tenasüh, ve hülul anlayışlarını da bünyesine alarak kurumsallaşan Bektaşîlik tarikâtının isim babası, Kalenderî / Haydarî şeyhi, büyük Türk mutasavvıfı.
Lokman Parende'den ilk eğitimi almış ve Hoca Ahmed Yesevî (1103-1165)'nin öğretilerini takip etmişti. Bundan dolayı Yesevi'nin halifesi olarak kabul edilmektedir. Anadolu'ya geldikten sonra kısa zamanda tanınarak kıymetli talebeler yetiştirdi. Hacı Bektâş-ı Velî kendisinin de bağlı olduğu "Ahilik Teşkilâtı" ile, Osmanlı Devleti'nin kuruluş devrinde Anadolu'da sosyal yapının gelişmesinde önemli katkılarda bulunmuştur.
Meşhur Velâyet-Nâme onu Şiîliğin unvan mezhebini taşıyan Câ’fer-i Sâdık’tan Beyazid Bistâmî’nin getirdiği hırkayı giymiş olan “Lokman Perende” vasıtasıyla Hoca Ahmed Yesevî’ye bağlar. Velâyet-Nâme üzerinde uzmanlaşmış yazarların naklettiklerine göre Hacı Bektâş’ın tarikât silsilesi önce Kutb’ûd- Dîn Haydar’a, ondan da Lokman Serahsî’ye, ve oradan da Şücâ’ed-Dîn Ebû’l Bekâ Baba İlyas el-Horasanî vasıtasıyla Hoca Ahmed Yesevî’ye bağlanmaktadır.
“Hacı Bektâş” Horasan’dan “Menteş” adındaki kardeşiyle beraber Sivas’a gelerek Baba İlyas Horasanî’ye mürid oldular. Bu intisaptan sonra Hacı Bektâş önce Kayseri’ye oradan da Kırşehri’ne geldi, sonra da Karacahöyüğe yerleşti. Buna göre Hoca Ahmed Yesevî müridlerinden olduğuna dâir rivayetin doğru olmadığı anlaşılıyor.
HACI BEKTÂŞ’IN YAŞADIĞI DEVİR VE ŞAHSİYETİ Tezkire-i Eflâkî’ye göre “Hacı Bektâş” Rûm’da “Baba Resûl” derler bir Erin halifesiydi. Bektâş o yüzyılda mesnevîleri ve gazelleriyle bütün tasavvuf âleminde saygıyla anılan Mevlânâ Celâl’ed-Dîn-i Rûmî’ye bazı sualler sormak için müridi Baba İshâk Kefersudî’yi Konya’ya gönderdi. Şeyh İshâk Konya’da Mevlânâ’nın yanına vardığında onu zikr’üs-semâ’yla meşgul buldu. Mevlânâ ise keşf ve kerâmet yoluyla sorulara önceden vâkıf olduğundan daha Şeyh İshâk’ın sorularını sormasına fırsat tanımadan bir dörtlük şeklinde başka sorular yöneltmek suretiyle yanıt verdi.
Şeyh İshâk kendisini, sualin ve mısraların zamirinde yatan amacın yanıtını almış addetmek suretiyle geri dönerek keyfiyeti Hacı Bektâş’a nakletti. Sultan Âlâ’ed-Dîn Key- Kûbâd-ı Evvel’ın oğlu Gıyas’ed-Dîn Key-Hüsrev-i Sâni devrinde yaşadığı anlaşılan Hacı Bektâş’ın Anadolu’da nüfuz sâhibi Şiî dâîlerden birisi olduğu anlaşılmaktadır. Selçuklu Sultanları arasındaysa Süleyman’dan başka Şiî olan bilinmemektedir. Bir başka rivayete göre ise bu “Şiîlik Hareketleri” Hacı Bektâş’ın şahsiyetinde değil de ona tâbi olanlara mahsustu. Şekayık’a göre Hacı Bektâş’ın Şeyh İshâk gibi diğer müridleri arasında da “Melâhide-i Bâtıniyye” i’tikadını paylaşan pek çok dervişler mevcuttu.[2]
HAZIRLAYAN: ELİF NUR ER 6\A 10