Ülkenin  batısındaki küçük bir mahallenin  bir sokağının neredeyse tamamı  ressamlardan oluşmaktaydı.  Bu mahallede, üç katlı bodur bir tuğla yığınının.

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
ZARFLAR (BELİRTEÇLER).
Advertisements

KELİME TÜRLERİ ZARFLAR.
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ.
İngilizce’den Çeviren Dr. M. Fatih Taşar
90/10 kuralı Hayatın %10'u,sizin başınıza gelenlerden oluşur.
UZAKTAN UZAĞA… Öyle gülüp harap etme içimi, İçimden bir şeyler düştü, düşecek.. Bilmem, nasıl aşık ettin ki beni, Ulaşamadığım, sen kaldın bir tek..
Orhan Veli Şiirler: Müzik: Ezginin Günlüğü
BİR ÖYKÜMÜZ VAR.
BİR KADINI BEKLEMEK ATAOL BEHRAMOĞLU
ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ: DİSLEKSİ
Paris ve sen Yağmur yağıyor Bu sonbahar Eskiden olduğu gibi
ZAMİRLER.
Vaktiyle bir Keloğlan varmış… Bütün ailece çiftlikle meşgul olurlarmış
KÜLKEDİSİ.
Türkçe Öğretmenliği 2. Sınıf (Gündüz)
(BELİRTEÇ) ZARF.
BUĞDAYDAN EKMEĞE MADDENİN DEĞİŞİMİ
TIKANDI BABA Seval KEMERTAŞ tarafından düzenlenmiştir.
ZAMİRLER.
Zarflar Zarf: Eylemleri, eylemsileri, zarfları, kimi zaman da ekeylemle yargı anlamı kazanmış sözcükleri türlü yönlerden (durum, zaman, yön…) tamamlayan.
Psikolojik Danışman Yıldıray ÇAMDEVİREN
Amy kendini iyi hissetmiyordu ama okula gitti. Başağrısı ve nezlesi vardı. Okula geldiğinde sınıfta Natasha’nın yanına oturdu. Ancak Natasha nin da iyi.
Pes ettim... Daldaki yapraktım yaşamda, Hayat denilen ağacın dallarından, En yalnız olanında bir küçük yaprak, Yalnızdı üzerinde bulunduğum dalım,
MASAL KAHRAMANLARI Oyhan Hasan BILDIRKİ SEVGİYE SUSAMAK.
ZARF (BELİRTEÇ).
Ali Barsal 5N 1K Anne ne çok soru soruyorsun aklım karıştı ya…
Göl’ün Hikayesi.
Cemal Şimşek HÜZÜN YAĞMURLARI Venüs'ten GELİYORDU.
Sarı Yumak ile Kara Yumak arkadaş olmuşlardı
Söz yürekten çıkarsa, yüreğe gider. Dilden çıkarsa kulağı aşamaz.
HAYIR DEMEYİ ÖĞRENELİM Erkan İLGÜN Rehber Öğretmen
Büyük kurbağa, küçük kurbağaya diğer hayvanları tanıtmak istiyordu.
Unutma Senden bir tane daha yok bu dünyada. Gülümsemeyi asla unutma.
Ö Z G Ü R L Ü K... Soğuktu... Kar yağmaya devam ediyordu ve bir lokma yiyecek bulabilmek en büyük mutluluk olacaktı KURTiçin. Umutsuzca yaşadığı dağdan.
TIRTILIN DEĞİŞİMİ.
GÖNÜL KÖPRÜSÜ.
Benim adım Balerin Bebek.
Mitat Zorlu 1 ALİ YALKIN İLKÖĞRETİM OKULU 2/A SINIFI ÇALIŞMA SAYFASI Adı ve Soyadı: ……….…………………………………..…… No: ……… 15 Ocak 2010 Cuma Annem marketten 2.
BAKIŞBAKIŞ AÇISIAÇISI. Arjantinli ünlü golfçu Robert Vincenzo yine bir ödül kazanmış, ödülünü alıp kameralara poz vermiş. Ardından kulübüne uğramış, eşyalarını.
TUTUNMAK Birinci Bölüm.
SEVGİ ZENGİNLİK BAŞARI
SORULAR PCCOLOG SAKBAS.
Minik serçe Poppi’nin en iyi arkadaşı,karşı tepedeki kardan adamdı.
DERS :ÖĞRETİM TEKNOLOJİLERİ VE MATERYAL GELİŞTİRME KONU :KARIN OLUŞUMU
ZARFLAR 2 (DEVAM).
Hazırlayan: Görkem Akalın Sınıf ve Numara: 7-C 359
TAVŞAN KUZU VE SERÇE Çalı dibinde bir tavşan. Kulaklarını dikmiş bakıyor. Çimen üstünde bir kuzu. Başını eğmiş,ot yiyor.
MERHAMET ŞEVKAT FEDAKARLIK
ÖZEL MÜZEYYEN ÇELEBİOĞLU
ZARF (BELİRTEÇ).
DÜZENLİ OLMAK.
KIRMIZI FİL NEREDE ?.
Şapka satarak geçinen bir adamın yolu bir gün bir ormana düşmüş. Adam biraz yürüdükten sonra sıcaktan ve yorgunluktan bunalmış, bir ağacın altına oturmuş.
Keloğlan ve Kuyu Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bir Keloğlan’la ninesi varmış. Bunlar çok yoksul insanlarmış. Keloğlan’ın.
BİR KAYISI AĞACI ABDÜLKADİR MERİÇBOYU.
Bir zamanlar, birbirine bitişik iki çiftlikte yasayan iki erkek kardeş vardı. Günlerden bir gün bu iki kardeş arasında bir anlaşmazlık baş gösterdi. İki.
Soru 1 Bir koşuya katılıyorsun, ikinci adamı solluyorsun. Hangi sıralamada yer alırsın?
Metinleri Okuyalım.
bitmeyen sevgi Genç adam ellerinde bir buket çiçek, sahile koşarak geldi... Gözleri şöyle bir sahilde gezindi, aradığını göremeyince ilk gördüğü banka.
Türkçe Öğretmenliği 2. Sınıf (Gündüz)
GÜVENLİ GEÇİŞ YERLERİ.
ZARFLAR (BELİRTEÇLER).
BENİ TANIDIN MI? BEN HALA SUYUM
İngilizce’den Çeviren Dr. M. Fatih Taşar
GÖNÜL KÖPRÜSÜ.
Cümlenin Öğeleri Sözcüklerin cümle içerisindeki görev adlarına “cümlenin öğeleri”denir. Cümle öğelerini, temel öğeler ve yardımcı öğeler olmak üzere iki.
HAYIR DEMEYİ ÖĞRENELİM. BEN UYUYORUM Bir gün Nasreddin Hoca şehire gelip, bir arkadaşıyla birlikte handa kalmış. Gece yarısı arkadaşı sormuş : -Hocam,
İÇİNDEKİLER TEMİZ OLALIM (ÖYKÜLEYİCİ) BESLENME (BİLGİLENDİRİCİ) YAĞ SATARIM (BİLGİLENDİRİCİ) SAĞLIKLI YAŞAMAK(ŞİİR) KÜÇÜK YEŞİL SABUN (ÖYKÜLEYİCİ)
Zarflar Zarf: Eylemleri, eylemsileri, zarfları, kimi zaman da ekeylemle yargı anlamı kazanmış sözcükleri türlü yönlerden (durum, zaman, yön…) tamamlayan.
Sunum transkripti:

 Ülkenin  batısındaki küçük bir mahallenin  bir sokağının neredeyse tamamı  ressamlardan oluşmaktaydı.  Bu mahallede, üç katlı bodur bir tuğla yığınının tepesinde  iki kız arkadaşın stüdyoları bulunmaktaydı.  Alt katlarında ise yaşlı bir ressam otururdu.  Günlerden bir gün kız arkadaşlardan biri  zatürree hastalığına yakalandı.  Genç kız günden güne eriyordu.  Bir gün, arkadaşı resim yaparken  O da yatağında pencereden dışarı bakıyor ve sayıyordu...  geriye doğru sayıyordu.  "On iki" dedi, biraz sonra da "on bir";  arkasından "on", sonra "dokuz";  daha sonra, hemen birbiri ardına "sekiz" ve "yedi".  Arkadaşı merakla dışarı baktı.  Sayılacak ne vardı acaba?

 Görünürde sadece kasvetli, bomboş bir avlu ile  altı yedi metre ötedeki tuğla evin çıplak duvarı vardı.  Budaklı köklerinden çürümüs,  yaşlı mı yaşlı bir asma,  tuğla duvarın yari boyuna kadar tırmanmıştı.  Dönüp arkadaşına "Neyin var?" diye sordu.  Hasta kız fısıltı halinde "altı" dedi.  "Artık hızla düşüyorlar.  Üç gün önce neredeyse yüz tane vardı.  Saymaktan başıma ağrı giriyordu. Ama şimdi kolaylaştı.  Işte biri daha gitti.  Topu topu beş tane kaldı şimdi." "Beş tane ne?" diye sordu arkadaşı.  "Yapraklar, asmanın yaprakları.  Sonuncusu da düşünce, ben de mutlaka gideceğim.  Hissediyorum bunu."  Arkadaşı ona saçmalamamasını söyleyip  içmesi için çorba götürdü.

Fakat O; "Işte bir tanesi daha gidiyor. Hayır çorba filan istemiyorum  Fakat O; "Işte bir tanesi daha gidiyor.  Hayır çorba filan istemiyorum.  Bununla geriye dört tane kaldı.  Hava kararmadan sonuncusunun da düştüğünü  görmek istiyorum.  Ondan sonra ben de gideceğim."  diyerek cevap verdi.  Genç kız uykuya daldığında  arkadaşı da alt kattaki yaşlı ressamı ziyarete gitti.  Bu sırada yaprak olayını da anlattı yaşlı adama.  Yukarı çıktığında arkadaşı uyuyordu.  Ertesi sabah hasta kız  hemen arkadaşına perdeyi açmasını söyledi.  Ama hayret!  Hiç bitmeyecekmiş gibi gelen upuzun gece boyunca  aralıksız yağan yağmur  ve şiddetle esen rüzgardan sonra,  bir asma yaprağı hala yerinde duruyordu.

Sapına yakın tarafları hala koyu yeşil kalmakla birlikte,  testere ağzı gibi tırtıllı kenarlarına  ölümün ve çürümenin sari rengi gelmiş olan yaprak,  yerden altı yedi metre yükseklikteki bir dala yiğitçe asılmış  duruyordu.  "Bu sonuncusu" dedi hasta kız.  "Geceleyin mutlaka düşer diye düşünmüştüm.  Rüzgarı duydum.  Bu gün düşecektir, o düştüğü an ben de öleceğim."  Ağır ağır geçen gün sona erdiğinde  onlar alacakaranlıkta bile,  asma yaprağının duvarın önünde sapına tutunmakta olduğunu  görebiliyorlardı.  Derken şiddetli yağmur tekrar başladı.  Hava yeteri kadar aydınlanır aydınlanmaz,  genç kız hemen perdenin açılmasını istedi.  Asma yaprağı hala yerindeydi.  Genç kız, yattığı yerden uzun uzun yaprağı seyretti.

Sonra arkadaşına seslendi. "Münasebetsizlik ettim Sonra arkadaşına seslendi.  "Münasebetsizlik ettim.  Benim ne kötü bir insan olduğumu göstermek istercesine,  bir kuvvet o son yaprağı orada tuttu.  Ölümü istemek günahtır.  Simdi biraz bana çorba verebilirsin." dedi.  Akşamüstü gelen doktor ayrılırken;  “Şimdi alt kattaki bir hastaya bakmam gerekiyor.  Yaşlı bir ressammış sanırım.  O da zatürree.  Yaşlı adamcağız çok ağır bir durumda,  kurtulma umudu yok ama daha rahat eder diye  bugün hastaneye kaldırılıyor," dedi.  Ertesi gün doktor: "Tehlikeyi atlattınız,  siz kazandınız." dedi.  O gün öğleden sonra arkadaşı  artık iyileşmiş olan arkadaşına alt kattaki yaşlı adamı anlattı.

Yaşlı adam iki gün hastanede yattıktan sonra ölmüş Yaşlı adam iki gün hastanede yattıktan sonra ölmüş.  Hastalandığı günün sabahı kapıcı onu aşağıda,  odasında sancıdan kıvranırken bulmuş.  Pabuçları, elbisesi baştan aşağı sırılsıklam,  her yani buz gibi bir haldeymiş.  Öyle korkunç bir gecede  nereye çıktığına akil sır erdirememişti kimse.  Sonra, hala yanık duran bir gemici feneri,  yerinden sürüklene sürüklene çıkarılmış bir portatif merdiven,  bir de üstünde birbirine karışmış sarı, yeşil boyalarla bir palet ve sağa sola saçılmış bir kaç fırça bulmuşlar.  O zaman o son yaprağın sırrı da çözülmüş.  Rüzgar estiği zaman bile yerinden oynamayan yaprak,  yaşlı ressamın şaheseriydi.  Yaşlı adam, son yaprağın düştüğü gece  oraya bir yaprak resmi yapıp yapıştırmıştı.   Hikaye :O. Henry Sunu : Hikaye :O. Henry Sunu : brownyblack@hotmail.com 30.09.2002