ORGANLAR VE SİSTEMLER
ORGANLAR VE SİSTEMLER Dokuların bir çoğu bir arada düzenlenerek organ ve organ sistemlerini oluştururlar. Canlıda gerçekleşen hayatsal olaylar görev ve yapı bakımından sistemlere ayrılarak incelenir. Hayvanlar alemi çok değişik gelişmişlik seviyesine sahip canlıları ihtiva ettiği için sistemleri gruplandırma farklılıklar gösterir. Genel olarak hayvanlarda sistemler ve görevlerin ele alınması
Sistemler ve Görevleri Ana görev Sistem Görev Koruma, destekleme, ve Hareket Hareket sistemi, İskelet sistemi, Kas sistemi Hayati öneme sahip organları korumak, vücuda destek sağlamak ve şeklinin ortaya çıkmasına sebep olmak, Ca ile P deposu, kan yapımı; aktif hareketi sağlamak, ısı üretimi. Kontrol, iletişim ve Koordinasyon Sinir sistemi, Duyu sistemi, Endokrin sistem Vücud aktivitesinin düzenlenmesi, iç ve dış uyaranların değerlendirilmesi, genel ve özel duyuların alınması, hücre ve organların çalışmasının düzenlenmesi, metabolizmanın düzenlenmesi. Taşıma ve süreklilik, Homeostaz Dolaşım sistemi Solunum sistemi Sindirim sistemi Boşaltım sistemi Hücrelere besin ve oksijen götürülmesi C02 ve atıkların atılması, asit-baz dengesinin sağlanmasına yardım, ses oluşturma, makromoleküllerin monomerlerine hidrolizi, besinler ve suyun emilmesi, atıkların uzaklaştırılması; metabolik atıkların ve fazla suyun uzaklaştırılması. Üreme ve gelişme Üreme sistemi Üreme hormon ve hücrelerin yapımı, üreme olayının gerçekleştirilmesi, büyüme ve gelişmeye yardım.
ORGANLAR VE SİSTEMLER Canlılardaki organ sistemleri daha farklı biçimlerde de gruplandırılabilmektedir. 1. Hareket sistemi İskelet sistemi Kas sistemi 2. Sinir Sistemi 3. Duyu organları ve duyular 4. Endokrin sistem 5. Dolaşım sistemi 6. Solunum sistemi 7. Sindirim sistemi 8. Boşaltım sistemi 9. Üreme sistemi
HAREKET SİSTEMİ Karakteristik özellikleri olan hareket sayesinde besinini arayıp bulan hayvanlar bu sayede canlılıklarını devam ettirebilirler. Hareket sisteminin hayvanlara sağladığı bir diğer önemli yarar, düşmanlardan kaçabilme yeteneğidir. Hayvanların hareketleri, gelişmişlik seviyelerine göre değişik tiplerde gerçekleşir.
HAREKET SİSTEMİ Protista’ ların hayvan benzeri grubunu oluşturan tek hücreli canlılarda hareket; amiblerde pseudopod denilen yalancı ayaklarla, Siliatlarda sillerle, Flagellatlarda ise kamçılar sayesinde gerçekleştirilir.
HAREKET SİSTEMİ Süngerlerin sadece larvaları hareketlidir, erginlerde hareket yoktur. Hidralarda hareket tentakül adı verilen kolları sayesinde pasif olarak gerçekleştirilir.
HAREKET SİSTEMİ Plathelmint'lerde (yassı solucanlarda) kas deri kılıfı, Annelid'lerde (halkalı solucanlar) enine ve boyuna uzanan kas iplikçikleri,
HAREKET SİSTEMİ Crustase'lerde (yengeç ve ıstakoz gibi kabuklularda) yarık ayaklar, Arthropod'larda (eklem bacaklılarda) ise adına ekstremite denilen eklemli bacaklar hareketin gerçekleşmesine yardımcı olurlar.
HAREKET SİSTEMİ Genel olarak hayvanlarda hareket sistemi iki temel unsurdan meydana gelmiştir: İskelet sistemi Kas sistemi
İSKELET SİSTEMİ Hayvanlar alemine ait türlerin çok büyük bir kısmını oluşturan omurgasız hayvanlarda dış iskelet (ekzoiskelet) vardır. Omurgalılarda ise iç iskelet (endoiskelet) bulunmaktadır. Hareketi oluşturan kaslar duruma göre ya iç iskelete ya da dış iskelete bağlanır. Dış iskelet böceklerde (İnsecta, Hexapoda) olduğu gibi kitin adı verilen azotlu bir polisakkaritten meydana gelmiş kutikuladan ibarettir.
İSKELET SİSTEMİ Dış iskelette bazen yengeç ve istakozlarda olduğu gibi CaC03 da bulunabilir.
İSKELET SİSTEMİ Omurgalılarda kıkırdaklı balıklar hariç kemik dokudan meydana gelmiş iç iskelet kaslara tutunma yeri sağlayarak hareketin ortaya çıkmasına ve beyin, omurilik ile bazı hayati öneme sahip olan organların korunmasına yardımcı olurlar.
İSKELET SİSTEMİ Omurgalı iskeleti gelişmişlik seviyesine, türe ve yaşayışına göre değişiklikler göstermesine rağmen genel olarak dört bölümde ele alınır: 1.Baş 2.Omurga 3.Göğüs 4. Üyeler
İSKELET SİSTEMİ Bu tip ayrımda ilk üç bölüm aksial (eksen) iskeleti başlığı altında toplanabilir. İnsan iskeletinde ergin hayatta 206 kemik vardır. Bu sayı çocukta daha da fazladır. Çünkü omurga kemikleri olan sakrum, çocukta beş ve koksik ise 3-5 kemik halindedir. Bunlar sonradan kaynaşarak birer kemik haline dönerler
İSKELET SİSTEMİ Yeni doğanda kafatasını oluşturan ve birbirleri ile sutur (dikiş) denilen oynamaz eklemlerle birleşmiş baş kemikleri arasında bıngıldaklar vardır. Bıngıldaklar doğum anında yeni doğanın başının dışarıya çıkmasına yardımcı olurlar. Ayrıca en önemli görevi beyni korumak olan kafatasının beyin gelişimi ile uyumlu olarak büyümesini sağlar.
İSKELET SİSTEMİ Bıngıldakların özellikle büyük bıngıldağın durumu, çocuğun kemik gelişimi hakkında önemli fikir verir. Şayet çocuğun kemik gelişimi yetersiz ise, bu durum bıngıldakların geç kapanmasından anlaşılabilir. Yeni doğanda dört farklı tipte, altı bıngıldak vardır.
1. Anterior (Frontal, major, büyük) bıngıldak: Başın ön kısmında bulunan en büyük ve en geç kapanan bıngıldaktır. 9-18. aylar arasında kemikleşerek kapanır. Şayet bu süreler içerisinde kapanmamışsa veya aylar ilerlediği halde açıklık küçülmemişse kemik gelişimi bozuk demektir.
2. Posterior (Oksipital, minor, küçük) bıngıldak: Başın arka tarafında yer alan ve 2. ve 3. aylarda kapanan küçük bıngıldaktır. 3. Anterolateral (Sfenoid) bıngıldaklar: Başın her iki yan tarafında bulunan ve genellikle 3. aya kadar kapanan küçük ve bir çift olan bıngıldaklardır. 4. Posterolateral (Mastoid) bıngıldak: Bunlar da başın her iki yan tarafında bulunan ve genellikle 12. aya kadar tamamen kapanan küçük ve bir çift olan bıngıldaklardır.
İSKELET SİSTEMİ Memeli omurgası beş bölgeden meydana gelmiştir. Boyun (Cervical) Göğüs (thoraks) Bel (lumbar) Kalça (sakrum) Kuyruk (koksik)
Bazı memelilerde omur sayıları Boyun Göğüs Bel Kalça Kuyruk Köpek 7 13 3 19-23 At 18-20 6 5 15-21 Öküz Koyun 6-7 4 16-18 Domuz 14-15 20-23 Tavşan 12 16 Kedi 18-25 Yarasa 11 9 Balina 8 24
İSKELET SİSTEMİ Birkaç tür istisnası haricinde hemen hemen tüm memelilerde boyun bölgesinde yedi omur vardır. Zürafanın boyunun uzunluğu omur sayısından değil, omur cisminin büyüklüğünden kaynaklanır. İnsanlarda leğen kemeri olarak adlandırılan pelvis, erkek ve dişi iskeletlerinde farklılık gösterir.
İSKELET SİSTEMİ Pelvisin bu farklılıkları adli tıpta cinsiyet tayininde önemli rol oynar. Adli tıpta pelvis özelliklerinin yanı sıra kadınlar için dar omuzlar ve küçük göğüs kafesi karakteristiktir.
Şekil 4.4. Erkek ve dişi pelvisleri (Carole ve ark.,1992)
Eklemler İskelette kemikleri birbirine bağlayan ve çoğunlukla hareketin gerçekleşmesine imkan veren anatomik oluşumlardır. Hareketin çeşidi, yönü ve genişliği farklı olsa bile bir oynaklık sağlarlar. Vücutta çok değişik eklem tipleri olduğu için eklemlerin sınıflandırılmaları farklılık gösterebilir. Genel olarak eklemler fonksiyonlarına göre :
Eklemler Sinartroz (oynamaz) eklemler: Bu tip eklemlerde hareket yoktur. Kafatasında görülen suturlar (dikiş) ve diş kökleri örnektir.
Eklemler Amfiartroz (Az oynar, yarı oynar) eklemler: Hareket azdır, intervertebral diskler ve tibia ile fibulanın ayakla birleşen ucu örnektir.
Eklemler 3.Diartroz (Oynar) eklemler: Serbest hareket ederler. Vücutta mevcut hareket derecesi ve yapısı farklı olan bir çok eklem tipi örnektir.
KAS SİSTEMİ Kemiklerin etrafında yer alan iskelet kasları hareketin ve işin ortaya çıkmasını sağlarlar. Bir kemik etrafında yer alan kasların biri kasılırken diğeri gevşer. Yani antagonist (birbirine zıt) olarak çalışırlar. Böylelikle kemik oynatılarak hareket veya iş gerçekleşmiş olur. Örneğin pazu kemiği olan humerus etrafında kolun hareketini gerçekleştiren iki kas yer alır.
KAS SİSTEMİ Öndeki kas, iki başlı anlamına gelen biceps brachii kasılarak önkol kemiği olan radiusu çeker ve böylelikle kol kaldırılmış olur. Kol kaldırılırken bu esnada humerusun arasındaki kas, üç başlı anlamına gelen triceps brachii gevşer. Kolun hareketi ancak bu şekilde gerçekleşir.
Kasılma Tipleri 1. İzometrik kasılma: Kasın boyunda önemli bir değişiklik olmadan gerçekleşen kasılma tipidir. Örnek olarak kilitli bir kapıyı itme, ağır bir şeyi yerden kaldırmaya çalışmak ve arabayı itmek verilebilir.
Kasılma Tipleri 2. İzotonik kasılma: Belirli bir yüke karşı yapılan ve kas boyunda kısalmanın görüldüğü kasılma tipidir. Yürüme, koşma, herhangi bir şeyi kaldırıp başka bir yere koyma örnek olarak verilir.
Kasılma Tipleri Normal günlük aktivitelerimizde her iki kasılma tipi bir kombinasyon halindedir. Örneğin oturmuş bir kitabı okuyorsanız postural kaslar izometrik kasılma ile omurganızı dik ve yukarıdan bakar vaziyette tutuyor durumdadır. Bir kitabın sayfasını kol, ön kol, el ve parmakların izotonik kasılması ile çevirdiğinizde hem izometrik hem de izotonik kasılma kombinasyonunu gerçekleştirmiş olursunuz.
Kasılma Tipleri İzotonik kasılmanın iki tipi vardır: a. Konsentrik Kasılma: Bir hareket oluşturacak şekilde kasın boyunun kısalmasıdır. Örneğin kitabı kaldırmak koldaki biceps brachii'nin kontraksiyonu ile oluşur. b.Eksentrik Kasılma: Kasın uzunluğunun artmasıyla ortaya çıkan hareket tipidir. Kitabın yerine konması biceps brachii'nin uzaması sonucudur.
Kasılma Tipleri 3. Tetanik kasılma (Tetanus): Uyarıların hızlı bir şekilde tekrar edilmesi sonucunda kasın gevşemeden sürekli kasılması durumudur. Herhangi bir gevşeme görülüp görülmemesine göre tam ve kısmi tetanik kasılma diye iki farklı tipi vardır.
Kasılma Tipleri Spazm ve kramp iskelet kasındaki tetanik kasılmalara örnek olarak verilebilir. Spazm düz kasta olursa, örneğin mide ağrısı gibi birden bire ve nöbetler şeklinde gelince kolik olarak adlandırılır.
Kas Tonusu Genelde kasın gerilmeye karşı gösterdiği direnç olarak tarif edilir. Kaslar istirahat halinde iken bile bir miktar kasılı durumdadır. Kas tonusu vücudun şeklinin oluşmasında önemli role sahiptir. Kas tonusu, kasın kasılı olmasa bile omurilikten gelen düşük şiddetli uyarılarla hafifçe kasılı hale gelmesi ile oluşur.
Vücut Kasları Yaklaşık 700 kadar iskelet kası, iskeletle birlikte hareketin oluşumunu gerçekleştirir. Şekil 4.7'den görülen Gluteus maximus, Vastus lateralis ve Deltoid kaslar intramuskular (İ.M.) yani kas içi injeksiyonunun gerçekleştirildiği kaslardır. İ. M. injeksiyon bu üç kasa uygulanabilirse de en çok kullanılan Gluteus maximus kasıdır.
Intramuskular injeksiyon yerleri
Vücut Kasları Enjeksiyon yapılırken üç önemli nokta vardır. Enjektörün ucunun sinire değmemesi, Enjektörde hava olmaması İlacın damara verilmemesidir.
Kas sistemi
Kas sistemi
SİNİR SİSTEMİ Canlıda gerçekleşen hayatsal olayların kontrolü, homeostazın korunması, çevre ile ilişkilerin ayarlanmalarının değerlendirilmesi, öğrenme ve hafıza gibi canlılık için gerekli kompleks düzenlemeleri gerçekleştiren sistemdir. Fonksiyonunu özelleşmiş hücreler olan nöronlarla gerçekleştirir.
SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi canlılar içerisinde farklı gelişmişlik seviyelerindedir. Süngerlere kadar olan basit hayvanlarda sinir sistemi yoktur.
SİNİR SİSTEMİ En basit sinir sistemi hidra ve deniz anaları gibi radial (ışınsal) hayvanlarda görülen sinir ağıdır. Bu hayvanların vücutlarında dağılmış sinir ağı bulunur. Bu sayede avlar bulunabilir ve düşmandan kaçılabilir.
SİNİR SİSTEMİ Deniz yıldızlarında ağız etrafında sinir halkası vardır. Bu sinir halkasından kollara dallar çıkar. Bu sinir halkası hareketleri koordine eder fakat yavaş çalışır.
SİNİR SİSTEMİ Merkezi sinir sistemi bilateral simetriye sahip canlılarda gelişme göstermiştir. Yassı kurtların çoğunda örneğin Planaria'da ip merdiveni sinir sistemi vardır.
SİNİR SİSTEMİ İlk defa yassı kurtlardaki sinir hücreleri, motor, duyusal ve ara nöronlar olmak üzere özelleşmiştir. Omurgasızların büyük bir çoğunda merkezi sinir sistemi, baştaki serebral gangliondan (sinir düğümünden) ibarettir. Duyu girişi baştaki antenler ve diğer reseptörlerle gerçekleşir. En basit MSS‘ ne sahip olan yassı kurtlar bile bir engeli aşmayı öğrenmek gibi kompleks davranışları geliştirebilirler.
SİNİR SİSTEMİ Kafadanbacaklı yumuşakçalarda (örneğin ahtapodlarda) beyin gelişimi başlar. Bunlarda da diğer omurgasızlardaki gibi olan ganglionik yapı, birçok spesifik fonksiyonları yerine getirir.
SİNİR SİSTEMİ Arthropodlarda (eklem bacaklılar) mevcut olan ip merdiveni sinir sistemi segmental olarak özelleşmiştir. Beyin belli fonksiyonları yerine getirir fakat segmentler ganglionlar tarafından kontrol edilir.
Şekil 4.9. Böceklerde segmentli sinir sistemi (Wallace ve ark., 1996).
SİNİR SİSTEMİ Öyle ki bir böceğin beyni iğne ile tahrip edilecek olursa böcek rahatlıkla yaşamaya devam eder. Hatta başı koparılsa veya kesilse bile böcek yaşamaya devam eder ancak ağzı olmadığı için beslenemez ve gözleri olmadığı için düzenli uçamaz.
SİNİR SİSTEMİ Omurgalı hayvanlarda sırtta, omurların arasında sinir şeridi bulunur ve bunun ucu gelişmiş, kompleksleşmiş ve beyin adını almıştır. Omurgalı hayvanların beyinleri genel olarak ön, ara (orta) ve arka (son) beyin olmak üzere üç kısımda incelenir. Bu beyin bölümlerinin büyüklükleri hayvan sınıflarına göre farklılık gösterir.
Şekil 4.10. Bazı omurgalılarda beyin yapısı (Wallace ve ark., 1996).
İnsanda Sinir Sisteminin Organizasyonu Sinir sistemi anatomik olarak bir bütün olmasına rağmen fonksiyon olarak iki kısımda incelenir: 1. Merkezi (santral) sinir sistemi: Beyin ve Medulla spinalis adı verilen omurilikten oluşmuştur. Bu hayati öneme sahip olan yapılar kafatası ve omurga ile koruma altına alınmıştır.
İnsanda Sinir Sisteminin Organizasyonu 2. Periferal (çevresel) sinir sistemi: Beyin ve omurilik dışındaki sinir hücrelerinden oluşmuştur. Bunların iki fonksiyonu vardır. 1.Uyaranları afferent veya duyusal nöronlar ile MSS’ ne getirmek (Duyu bölümü) 2.Bunların cevaplarını efferent veya motor nöronlarla iskelet kası, kalp kası veya düz kaslar ile bezler gibi effektör organlara götürmektir (Motor bölümü)
İnsanda Sinir Sisteminin Organizasyonu Periferal sinir sisteminin motor bölümü fonksiyonel farklılıktan dolayı somatik ve otonom (visseral) sinir sistemi olarak iki önemli tipe ayrılır. Somatik sinir sistemi, deri, kas, eklemler, tendonlar ve duyu organlarından gelen uyaranları alır (afferent, duyusal bölüm) ve değerlendirir (efferent, motor bölüm). Somatik sinir sistemi genellikle istemli olarak kabul edilir, çünkü bilinçli kontrolden sorumludur.
İnsanda Sinir Sisteminin Organizasyonu Otonom veya visseral sinir sisteminde dolaşım, sindirim boşaltım ve üreme sistemlerine ait organlardan gelen uyaranlar afferent, duyusal bölümü; düz kas ve kalp kası ile deri ve iç organlardaki bezlere giden nöronlar afferent, motor bölümü oluşturur. Otonom sinir sistemi istemsiz olarak kontrol edilir.
İnsanda Sinir Sisteminin Organizasyonu Otonom sinir sistemi sempatik ve parasempatik sistemlerden meydana gelmiştir ve isteğimiz dışında çalışan yapıların faaliyetinden sorumludur.
İnsan sinir sistemi
MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ Beyin MSS’nin genişlemiş ön kısmıdır. Büyüklüğü omurgalı canlıya göre değişiklik gösterir. Genelde beyin büyüklüğü ile canlının boyutu arasında bir doğru orantı bulunur.
MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ İnsanda 1000-1350g kadar olan (erkekte 1200-1350g, kadında 1000-1250g beyin), şempanzede 700g, filde 4500g, balinada ise 900g kadardır.
MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ Beyin bir nöron topluluğudur. İnsanda yaklaşık 100 milyar kadar nöron beyinde yer alır. Ayrıca nörogliayı oluşturan beynin bağ dokusunda da bir trilyon kadar bağ dokusu hücresi bulunur.
MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ Beyin ve omurilik meninx denilen ve dıştan içe doğru üç zarla çevrilerek koruma altına alınmıştır. En dıştaki zar olan dura mater, kafatası kemiklerinin iç yüzeyine tutunur. Ortadaki arachnoidea mater (veya kısaca arachnoid), bağ dokusundan meydana gelmiştir.
MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ En içteki pia mater ise en ince olanıdır. Beyni tamamen sarar ve sahip olduğu küçük kan damarları sayesinde beynin beslenmesinde önemli rol oynar.
MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ Vücudun yaklaşık %2'si ağırlığına sahip olan beyin, glikoz ve oksijen taşıyan kanın yaklaşık %20'sini kullanır. Beyin enerjisini glikozun aerobik yıkımından sağlar. Beyinde glikoz deposu olmadığı için zengin kan damarları ile glikozun devamlılığı sağlanır. Beyin herhangi bir şekilde oksijen ve/veya glikozdan mahrum kalırsa faaliyeti engellenir.
MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ Kontrol altında tutulamayan Diabetes mellitusta (şeker hastalığında) glikoz kullanımı yetersiz kaldığı için bir miktar keton cisimlerini (asetoasetat, beta hidroksibütirat) kullanabilir. Oksijen eksikliğinde de beyin enerjisini elde edemeyeceği için beyinde hasar veya daha uzun sürede ölüm ortaya çıkar.
MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ Özellikle doğum anında plasenta baskılanıp fetusa oksijen gitmezse veya doğumun gecikmesi v.b. gibi daha başka bir nedenle oksijensiz kalınırsa oksijensizlik süresine bağlı olarak oksijene çok duyarlı beynin bazı bölgelerinin enerjisiz kalması sonucu ciddi hasarlar (geri zekalılık, kas paralizi) ortaya çıkabilir
MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ Ayrıca yaşlanmaya bağlı olarak ve kronik hipertansiyonda olduğu gibi arteriosklerotik plaklardan dolayı beyni besleyen arterlerde tıkanma olursa halk arasında inme adı verilen durum ortaya çıkar.
MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ Yaşlıların yaklaşık %10’unda ve arteriosklerozda şayet beyin damarlarından bir veya birkaçı pıhtıdan tıkanırsa veya kronik hipertansiyonda olduğu gibi damar çatlarsa bunama, konuşamama, vücudun tüm veya çoğu kaslarında spastik felç ile duyusal ve motor anormallikler ortaya çıkar.
MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ Beyin, başlıca dört bölgede incelenir: Serebrum (Cerebrum) Diencephalon Talamus Hipotalamus Epitalamus Ventral veya subtalamus
MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ 3. Beyin sapı 4. Cerebellum (serebellum) Orta beyin (Mesencephalon) Pons Medulla oblangata 4. Cerebellum (serebellum)
MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ Beynin yapısının ayrıca beş bölgeye ayrılarak incelenmesi de söz konusudur: Telencephalon: Serebrum Diencephalon: Talamus, hipotalamus Mesencephalon Myelencephalon: Medulla oblangata Metencephalon: Pons ve serebellum
Beynin Başlıca Kısımları 1. Serebrum (Cerebrum) Santral sinir sisteminin en büyük ve en kompleks kısmıdır. Longitudinal fissur (fissure: yarık) ile sağ ve sol hemisferlere (yarı küre) ayrılmıştır.
Beynin Başlıca Kısımları Her bir hemisfer bir korteks (gri madde), beyaz madde ve basal gangliadan meydana gelmiştir. Serebrumun tüm kıvrımlarını örten 2-5 mm kalındığında ince bir nöron tabakasından meydana gelen serebral korteks fonksiyon açısından çok önemlidir ve 0.25m2'lik büyük bir yüzey kaplar.
Beynin Başlıca Kısımları Santral sinir sistemine ait hücrelerin çok büyük bir çoğunluğu buradadır. Hemisferler üzerinde girus denilen çıkıntı veya şişkinlikler ile sulkus denilen oluk gibi girintiler vardır. Bunlar yüzey alanının artırılmasını sağlamıştır. Bunlar tüm insanlarda birbirine benzese de bazı farklı tarafları vardır.
Beynin Başlıca Kısımları Serebral hemisferlerden her bir tanesi vücudun zıt tarafını kontrol eder. Tüm dünyada insanların % 90-95'inin sol hemisferi baskındır, daha gelişmiştir.
Beynin Başlıca Kısımları El hareketini kontrol eden motor alanlar da sol hemisferde daha baskın olduğu için insanların büyük bir çoğunluğu sağ elini daha çok kullanır. Solaklık ancak %5-10 seviyesindedir. Fakat herhangi bir nedenle sol hemisfer hasar görürse sağ hemisferde baskın özellikler gelişir.
Beynin Başlıca Kısımları 2. Diencephalon: Beynin iç kısmıdır. Serebral hemisferlerle orta beyin arasındadır.
Diencephalon Talamus: İçteki bölüm anlamındadır. Yaklaşık 3 cm'dir ve diencephalonun %80'ini kaplar. Bu bölüm işitme, görme, tatma, dokunma, basınç, titreme, sıcak, soğuk ve ağrı duyuları ile ilgilidir. İskelet kaslarının motor aktivitesinin ayarlanması ve bilgilerin kavranmasında da rolü vardır.
Diencephalon Hipotalamus: Vücudun vejetatif ve endokrin fonksiyonları ile bir çok duygusal davranışını kontrol eder. En önemli görevleri: Kan basıncı ve kalp hızının ayarlanması, vücut ısısının düzenlenmesi, susama, su atılımı yani idrar miktarının ayarlanması, elektrolit dengesinin düzenlenmesi, uterusun kasılarak doğumun kolaylaştırılması, sütün fışkırtılması, yeme ve içmenin ayarlanması, limbik sistemde duyu ve davranışların ayarlanması, diurnal (günlük) ritmin ayarlanması ve bilincin ayarlanmasıdır.
Diencephalon Epitalamus: Melatonin hormonunu salgılayan pineal cisim buradadır. Ventral veya subtalamus: Motor aktivitenin ayarlanmasında görev yapar.
Beynin Başlıca Kısımları 3. Beyin Sapı Omurilik ile serebrum arasındaki bağlantıyı sağlayan yapıdır. I.ve II. kranial (beyin) sinirler hariç tüm kranial sinirler buradan çıkar.
Şekil 4.12. Beyin sapı (Carola ve ark., 1992).
Beyin sapı Medulla oblangata (Omurilik soğanı): Beyin sapının omurilikle birleşen en alt kısmıdır. Kardiovasküler ve solunum merkezidir. Bu merkezin hasarı kişiyi süratle ölüme götürür. Ayrıca, kusma, aksırma, hapşırma, öksürme, hıçkırma ve yutma merkezidir.
Beyin sapı Pons (Köprü): Medulla oblangata ile beyini birleştirdiği için bu adı almıştır. Medulla oblangata ile birlikte iş gören solunum merkezi vardır.
Beyin sapı Orta beyin (Mesencephalon): Beyin sapının pons ile diencephalon arasında yer alan, görme, işitme bilgisi ve bunların başlattığı refleksler merkezidir. Burada dopamin salgılayan substantia nigra denilen koyu pigmentli çekirdeklerin harabiyeti sonucu parkinson hastalığı ortaya çıkar.
Beynin Başlıca Kısımları 4.Serebellum ( Cerebellum, beyincik, küçük beyin): Beyin ağırlığının yaklaşık %10'una sahip olan ikinci büyük beyin bölümüdür. En önemli fonksiyonları; vücudun duruşunun ve dengesinin sağlanması ile kas hareketlerinin zamanlamasının ayarlanmasıdır.
Serebellum Serebellum bu görevi yerine getirirken en büyük yardımcısı gözlerdir. Gözleri bağlı olan bir insanın koşması zordur.
OMURİLİK (MEDULLA SPİNALİS) Tüm omurgalı canlılarda, omurgayı oluşturan omurlar içerisinde yer alan omurilik başlıca iki önemli fonksiyonu yerine getirir: 1. Vücudun büyük bir kısmı ile beyin arasında bağlantıyı sağlar. 2. Hem somatik, hem de visseral spinal refleks hareketlerini gerçekleştirir.
OMURİLİK (MEDULLA SPİNALİS) Somatik spinal refleksler kas ve derideki duyu reseptörlerinden gelen uyaranlara tepki verir. Bu refleksler postürün (vücudun duruşu) ortaya çıkmasına ve harekete yardımcı olur.
OMURİLİK (MEDULLA SPİNALİS) Visseral spinal refleksler ise iç organlardan gelen uyarılarla ortaya çıkar. İdrar torbasının dolduğunda boşaltılması, kan damarlarındaki düz kasları etkileyerek kan basıncının ayarlanmasına yardımcı olmak ve bezlerin aktivitesini etkilemek örnek olarak verilebilir.
OMURİLİK (MEDULLA SPİNALİS) Omurilik erişkinlerde kafatasının foramen magnum denilen deliğinden çıktıktan sonra 1. bel omuru civarına kadar uzanır. L1 civarında ucu adına conus terminalis denilen bir koni biçiminde sonlanır.
Şekil 4:13. Omurilik sinirleri (Carola ve ark., 1992)
OMURİLİK (MEDULLA SPİNALİS) Omurilik 31 segmente ayrılır. Her bir segmentten ön ve arka köklerin birleşmesi ile oluşan bir çift spinal sinir çıkar.
Spinal sinirler omurgaya göre: Pars cervicalis (boyun) C 1-8 8 çift P. thoracica (göğüs) T 1-12 12 çift P. lumbalis (bel) L 1-5 5 çift P. sacralis (sakral) S 1-5 P. cocygea (koksigal) Co 1 1 çift Toplam 31 çift
Refleks Vücutta iç veya dış uyaranlara bağlı olarak hızlı bir şekilde ortaya çıkan değişikliklerdir. Özel tipte bir uyarana karşı otomatik olarak gerçekleşirler.
Refleks Homeostazın korunmasında, organ veya organ sistemlerinin fonksiyonlarının hızlı bir şekilde düzenlenmesinde rol oynar. Reflekslerin sınıflandırılmasında farklı özellikler geçerlidir.
Refleks Gelişmelerine göre: Kalıtsal refleksler: Genetik olarak bellidir. Emme, çiğneme ve iğne batan eli çekme örnek olarak verilebilir.
Refleks Kazanmış refleksler: Öğrenilen reflekslerdir. Araba sürmede olduğu gibi motor tepkiler hızla ve otomatik olarak gerçekleşir. Kalıtsal reflekslere göre daha komplekstir. Bazı insanlar genetik yapıları sayesinde bir motor hareketi diğerlerinden daha hızlı yapabilirler.
Refleks Yürütücü yapıya göre: Spinal refleksler: Omurilikteki nöronlar tarafından gerçekleştirilir. Adlandırılmaları omurilikteki sırasına göredir. Elimize iğne battığında hızla elimizi çekmemiz örnek olarak verilebilir.
Refleks 2. Kranial refleksler: Spinal reflekslere nazaran daha komplekstirler. Korneal, timpanik ve vestibulo-oküler refleksler örnek olarak verilebilir. Kranial sinirlerin duyusal ve motor tellerinden meydana gelen refleks arklarından oluşur.
OTONOM SİNİR SİSTEMİ Periferik sinir sisteminin otonom, otonomik veya visseral sinir sistemi olarak da adlandırılan bölümüdür. Bu sistemin en önemli özelliği visseral fonksiyonları kontrol altında tutmak ve fonksiyonlarına ait gerekli homeostazı korumaktır.
OTONOM SİNİR SİSTEMİ Değişiklikleri kısa sürede yapar. Örnek vermek gerekirse; birkaç saniyede tansiyon iki kat arttırılabilir veya bunun aksine bayılmaya sebep olacak kadar düşürülebilir, terleme ortaya çıkarılabilir veya mesaneden idrar kaçırılabilir.
OTONOM SİNİR SİSTEMİ Otonom sinir sistemi merkezleri başlıca omurilik, beyin sapı ve hipotalamusta lokalize olmuştur. Bunun yanısıra serebral korteks kısımları, özellikle limbik korteks impulsları daha alt merkeze iletilerek otonom kontrolü etkiler.
OTONOM SİNİR SİSTEMİ Otonomik sistem etkisini üç temel yapıda gösterir. kalp kası, iç organların düz kasları bezlerdir.
OTONOM SİNİR SİSTEMİ Düz kasları kontrol etmesi sayesinde bu yapıya sahip sindirim, solunum, dolaşım, boşaltım ve üreme sistemlerinin çalışmaları ayarlanır. Otonom sinir sistemi sempatik sistem ve parasempatik sistem olmak üzere iki alt sistemle çalışır.
OTONOM SİNİR SİSTEMİ Bu sistemler birbirine zıt çalışarak gittikleri organın kontrolünü sağlarlar. Yani biri organın çalışmasını hızlandırırken, diğeri yavaşlatır.
Sempatik ve Parasempatik Sinir Sistemi Sempatik sinirler, omuriliğin birinci göğüs ve ikinci bel omur segmentlerinden çıkarlar. Bu segmentlerden çıkan sinirler önce sempatik zincire, oradan da doku ve organlara dağılırlar.
Sempatik ve Parasempatik Sinir Sistemi Sempatik sinirler, iskelet kası motor sinirlerinden farklıdır. Bilindiği gibi motor yol tek nörondan oluşmuştur.
Sempatik ve Parasempatik Sinir Sistemi Oysa sempatik yol, zincire bağlanıp oradan dağıldığı için biri preganglioner nöron, diğeri ise postganglioner nöron olmak üzere iki nörondan oluşmuştur. Omurilikten çıkıp zincire gelene preganglioner, zincirden doku ve organlara gidenlere postganglioner nöron adı verilir.
Şekil 4.14. Sempatik ve parasempatik sistemler (Tortora ve Grabowski, 1996).
Sempatik ve Parasempatik Sinir Sistemi Parasempatik sinir liflerinin çıkışı kranial ve sakral olmak üzere iki bölüme ayrılabilir. Kranial sinirlerin III., VII., IX. ve X. (vagus) ile omuriliğin S2-S4. spinal sinirleri, parasempatik tellerinin çıkışını sağlar.
Sempatik ve Parasempatik Etkiler Sempatik stimülasyon bazı organlarda eksitatör (uyarıcı) bazlarında inhibitör (önleyici) etki yapar. Aynı özellik parasempatik etki için de geçerlidir.
Sempatik ve Parasempatik Etkiler Her iki sistem ile inerve edilen organlarda bu etkiler resiprok (karşılıklı) veya antagonist (zıt) şekildedir. Birçok organın çalışması, bu iki sistemden birinin dominant etkisi ile kontrol altında tutulur.
Sempatik ve Parasempatik Etkiler Sempatik sisteminin etkilerinde birkaç örnek verilecek olursa soğuk havada yanakların beyazlaşıp solgunlaşması, vazokonstriksiyon oluşturması sonucunda oluşur. Bir insanın yalan söylediği zaman heyecanlanması, kalp atışının ve tansiyonunun artışı yine sempatik etki sonucu ortaya çıkar.
Sempatik ve Parasempatik Etkiler Bu özellikten yararlanarak yalan saptama poligrafı yardımı ile kişinin yalan söyleyip söylemediği anlaşılmaya çalışılır
Sempatik ve Parasempatik Etkiler Parasempatik sistemin etkilerine ise, gece uyurken veya sakin bir ortamda kalp hızının azalması, yemek yedikten sonra defekasyon hissi, mesanenin boşalması ve erkeklerde sabahleyin penisinin ereksiyon halinde uyanılması örnek olarak verilebilir.
3. DUYU ORGANLARI VE DUYULAR